DEVAM: 51. Nebi
(sallallahu aleyhi ve sellem)’in Abdest Alış Şekli
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عِيسَى
وَمُسَدَّدٌ
قَالَا
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْوَارِثِ
عَنْ لَيْثٍ
عَنْ
طَلْحَةَ
بْنِ مُصَرِّفٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ جَدِّهِ
قَالَ
رَأَيْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَمْسَحُ
رَأْسَهُ
مَرَّةً
وَاحِدَةً
حَتَّى
بَلَغَ
الْقَذَالَ
وَهُوَ
أَوَّلُ
الْقَفَا
وَقَالَ
مُسَدَّدٌ
مَسَحَ رَأْسَهُ
مِنْ
مُقَدَّمِهِ
إِلَى
مُؤَخَّرِهِ حَتَّى
أَخْرَجَ يَدَيْهِ
مِنْ تَحْتِ
أُذُنَيْهِ
قَالَ مُسَدَّدٌ
فَحَدَّثْتُ
بِهِ يَحْيَى
فَأَنْكَرَهُ
قَالَ أَبُو
دَاوُد و
سَمِعْت
أَحْمَدَ
يَقُولُ
إِنَّ ابْنَ
عُيَيْنَةَ
زَعَمُوا
أَنَّهُ
كَانَ
يُنْكِرُهُ
وَيَقُولُ إِيشْ
هَذَا
طَلْحَةُ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ جَدِّهِ
Talha b. Musarrif'in
babasından rivayetine göre, dedesi şöyle demiştir: "Ben Rasul-i Ekrem'
(sallallahu aleyhi ve sellem)'i başını "kazal" denilen arka kısmına
kadar bir kere meshederken gördüm."
Müsedded dedi ki: “Ve
başını ön kısmından ensesine kadar meshetti, öyle ki ellerini ta kulaklarının
altından (çekip) çıkardı."
Ebu Davud dedi ki:
Müsedded demiştir ki; "Ben bunu Yahya'ya anlattım da kabul etmedi "
Ebu Davud dedi ki: Ben
Ahmed b. Hanbeli "İddiaya göre bu hadisi İbn Uyeyne de kabul etmezmiş ve
Talha babasından, (babası da) dedesinden (işitmiş) bu ne biçim senet böyle
dermiş." derken işittim.
Diğer tahric: Ahmed,
b. Hanbel
AÇIKLAMA: Bu Hadise göre Talha
b. Musannıf'in dedesi Ka'b b. Amr, Rasulullah (s.a.v.)'in başını ön tarafından
tutup ense tarafında bulunan ve "kazal" denilen yumru yere kadar
meshederken görmüştür. Metinde geçen "Kozal kelimesi başın enseye (yani
başın arkaya düşen en alt kısmına) bitişik olan kısmıdır" anlamındaki
cümle hadisin aslından değildir. Ravilerden birine aittir.
Mütercim
Asım efendinin açıklamasına göre "kazal" başın arka kısmında bulunan
yumru kısmıdir. Bu durumda kazal’ın aşağı kısmı da “kafa"dır.
Ahmed
b. Hanbel'in Müsnedi'nde bu hadis, "baş'ın arkasını ve onu takib eden
boynun ense kısmını meshetti" şeklinde rivayet edilmektedir.
Tahavi'nin
Şerhu mean-i'I-Asar' ında ise, "Başının ön tarafını ense kısmına kadar
meshetti" diye rivayet edilmiştir.
Müsedded
ise bir rivayetinde: "Başını ön taraftan başlayarak arka tarafına kadar
meshetti. Meshederken ellerini ta kulaklarının altına kadar götürdü ve
kulaklarının altında çekip çıkardı" demiştir. Burada kulaklarının altından
maksat, kulakların dış tarafıdır. Buna göre başla beraber kulakların dış
tarafının da meshedildiği ifade ediliyor. Müsedded'in bu rivayetinden boynun meshedilmediği
anlaşılıyor.
Boynun
meshedilmesi mevzuunda ulemanın görüşleri çeşitlidir:
a.
Hanefilerle, Beğavi, bazı Şafii alimler, el-Hadi, el-Kasım, İmam Ahmed,
el-Müeyyedbillah ve el-Mansurbillah başı mesh'ten sonra boynun meshedilmesinin
müstehab olduğu görüşündedirler. Bu mevzuda ileride gelecek olan Hadisleri
delil getirmişlerdir.
b.
Ulemanın ekseriyyetine göre ise, müstehab değildir. Onlara göre bu mevzuda
boynun meshedileceğine dair rivayet edilen hadisler sahih ve hasen derecesine
erişmemiştir.
Boynu
meshetmenin, ahiret gününde boyunlara takılacak olan bukağılardan sahibinin
emin kılacağına dair rivayet edilen hadis hakkında ise İbnu's-Salah zayıf
demiştir. Bunun İslam alimlerinden birinin sözü olması lazım geldiği hükmüne
varmıştır.
Nevevi
ise, "bu söz bir Hadis değil, bilakis Nebi adına söylenmiş uydurma bir
sözdür. Bu işi yapmak ise, sünnet değil bilakis bir bid'attir" demiş ve
"boynu meshetmek müstehaptır" diyen İmam Beğavi'yi tenkid etmiş, bu
görüşün bir dayanağı olmadığına dair İbnür-Rifa'dan nakilde bulunmuştur. Nevevi
sözlerine şöyle devam etmiştir:
"Öyle
zannediyorum ki, el-Beğavi'nin bu mevzuda yegane dayanağı Ahmed İbn Hanbel'in
"Başının arkasını ve boynunun ensesesini meshetti." şeklindeki
hadisidir. Bu hadis ise zayıftır. Zira ravileri arasında Leys vardır."
Mevzumuzu teşkil eden hadisi şerifle ilgili olarak Şevkani Neylul-evtar isimli
eserinde şunları söylemektedir: "Bu hadisi İbn Seyyidinnas Tirmizi
Şerhi'nde Beyhaki'ye nisbet ederek; Beyhaki bu rivayetinde boynun meshedilmesine
dair güzel bir ilaveyi de nakletmiştir" diyor .Bu büyük hafız (yani İbn
Seyyidinnas) boynun meshedilmesi hakkında güzel tabirini kullanıyor.
"Makdisi
de; Leys hakkında çeşitli söylentilerin bulunduğunu söylemiş ancak, bu
söylentilerin değeri olmadığını hatta Müslim gibi titiz hadis alimlerinin
Leys'den rivayette bulunduklarını ifade etmiştir."
"Netice
olarak imam Nevevi'ye göre: Boynu meshetmek sünnet değil bid'attır. Kıyamet
gününde boyuna yapılan meshin cehenneme sürüklemek için boyuna takılacak olan bukağılardan
koruyacağına dair Ebu Ubeyd'in Kitabu't-Tuhur da Musa b. Talha kanalıyla
rivayet ettiği hadisin aslı yoktur. Hafız İbn Hacer ise; bu merfu hükmünde
mevkuf bir hadisdir. Zira bu gibi sözleri insan kendi re'yiyle söyleyemez,
demektedir.”
Ebu
Nuaym, İsbehan Tarihi'nde: İbn Ömer (r.a.)'in her abdest'ten sonra boynunu
meshedip: "Rasulullah (s.a.v.); kim boynunu abdestten sonra meshederse
kıyamet gününde boynana bukağı takılmıyacaktır; derdi" dediğini
nakletmektedir. Lakin bu rivayetin senedinde bulunan Muhammed b. Amr, zaiftir.
Keza aym haberi İbn Faris de nakletmiş ve "İnşallah bu bir hadisdir"
demiştir.
Yine
Neylu'l-evtar'da Muhammed b. el-Hanefiyye vasıtasıyla Ali (r.a.)'den nakledilen
uzun bir hadiste Nebi (s.a.v.)'in abdestten sonra boynunu meshederek Hz.
Ali’(r.a.)e;
"Sen
de böyle yap" dediği rivayet edilmektedir. Bütün bu nakillerden sonra
Şafii alimlerinden Nevevi merhumun boynu meshetmenin bidat ve bu mevzuda
rivayet edilen hadisin uydurma olduğuna ilişkin sözlerini bazı alimler bir
cür'et olarak vasıflandırmışlardır. Bundan daha garibi "Şafii alimleri ve
İmam Şafii boynun meshedileceğine dair bir şey söylememiştir" demesidir.
Halbuki Şafii alimlerinden Ruyani "el-Bahr" isimli eserinde
"Bize göre sünnettir" demiştir.
Menhel
sahibi Mahmud Muhammed Hattab-el-Sübki ise, üzerinde durduğumuz hadisin izahına
dair bu açıklamaları da verdikten sonra, boynu meshetmekle ilgili haberin bir
delil niteliği taşımadığını söylemektedir. İbn Kayyım de Zad-ül-mead isimli
eserinde boynun meshedilmesiyle ilgili olarak Rasulullah (s.a.v.)'den
kesinlikle sahih bir hadis bulunmadığını savunur. Başın tüm olarak meshedilmesi
ise Hanbeli ve Malikilere göre farz, Hanefi ve Şafiilere göre sünnettir. Ancak,
başı meshin farz olan miktarı Şafiilere göre bir kıl, Hanefilere göre ise başın
dörtte biridir.
İmam
Şa'rani, boynun meshedilmesiyle ilgili olarak, şöyle diyor: "Boynu
meshetmek İmam Ebu Hanife, imam Ahmed ve Şafiilerin bazısına göre müstehab ise
de imam Şafii ile imam Malik'e göre müstehab değildir."
İmam
Ahmed'in bu hadisin senedini tenkid etmesi, ravilerin meşhur olan künye veya
isimlerinin verilmeyip meşhur olmayan künyelerinin verilmiş olmasındandır. Bu
gibi künyelerin verilmesi genellikle itimad edilmeyen ravilerin kimliklerini
saklayarak kusurlarının anlaşılmasını önlemek gayretinden doğar ki bu tedlis
şekillerinden biridir.