باب: القيد في
المنام.
26. RÜYADA AYAKLARININ BAĞLI OLDUĞUNU GÖRMEK
حدثنا عبد
الله بن
صبَّاح: حدثنا
معتمر: سمعت عوفاً:
حدثنا محمد بن
سيرين: أنه
سمع أبا هريرة
يقول:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (إذا
اقترب الزمان
لم تكد رؤيا
المؤمن تكذب،
ورؤيا المؤمن
جزء من ستة
وأربعين
جزءاً من
النبوة). وما
كان من النبوة
فإنه لا يكذب.
قال محمد:
وأنا أقول
هذه، قال:
وكان يقال:
الرؤيا ثلاث:
حديث النفس،
وتخويف
الشيطان،
وبشرى من الله،
فمن رأى
شيئاً يكرهه
فلا يقصَّه
على أحد وليقم
فليصل، قال:
وكان يكره
الغُلَّ في
النوم، وكان
يعجبهم القيد،
ويقال: القيد
ثبات في الدين.
وروى قتادة،
ويونس،
وهشام، وأبو
هلال، عن ابن
سيرين، عن أبي
هريرة، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم، وأدرجه
بعضهم كله في
الحديث،
وحديث عوف
أبين. وقال
يونس: لا
أحسبه إلا عن
النبي صلى الله
عليه وسلم في
القيد .قال
أبو عبد الله:
لا تكون
الأغلال إلا
في الأعناق.
[-7017-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Zaman yaklaşınca mu'minin rüyası hemen hemen hiç yalan
çıkmaz. Çünkü mu'minin rüyası, Nebiliğin kırk altı cüzünden bir cüzdür.
Nebilikten cüz olan bir şey yalan çıkmaz."
Muhammed b. Sirin şöyle dedi: Benim kanaatim de budur. İbn-i Sirin
şöyle devam eder: Rüyanın üç çeşit olduğu söyleniyordu. İnsanın içinden
geçenler, şeytanın korkutması ve Allah tarafından olan müjde. Kim rüyada
hoşlanmayacağı bir şey görürse bunu hiç kimseye söylemesin ve kalkıp namaz
kılsın. İbn-i Sirin şöyle devam eder: Rüyada tasma görmek hoş karşılanmazdı.
Onlar ayağa vurulan bağı bukağıyı hoş görürlerdi ve ayağa vurulan bağ, dinde
sebat anlamına gelir denirdi.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Rüyada ayaklarının bağlı olduğunu görmek." Yani bir
kimse rüyada ayaklarının bağlı olduğunu görse bunun tabiri nedir? Haberin
mutlak olarak zahiri, tüm çeşitleri ile rüyada görülen bağın dinde sebat olarak
tabir edileceğini göstermektedir. Fakat tabirciler, bunu başka bir karine
bulunmaması şartına bağlamışıardır. Sözgelimi bir kimse yolcu veya hasta ise
ayak bağı, o kişinin yolculuğunun veya hastalığının uzayacağına delalet eder.
Aynı şekilde bir kimse sözkonusu bağda fazladan bir nitelik görse, mesela
ayağının gümüş bir bağ ile bağlandığını görse bu, o kişinin evleneceğine
delalet eder. Ayağa vurulan bağ altından ise bu o kişinin arzulamış olduğu bir
mala delalet eder. Bu bağ pirinçten (sarı) ise bu hoşlanılmayan bir şeyin başa
geleceğine ya da elden çıkacak bir mala delalet eder. Ayak bağı kurşundan ise
bu zayıf ve gevşek bir işe delalet eder. Bağ iptense dinle ilgilidir. Tahtadan
olduğu takdirde içinde nifak olan bir meseleye delalet eder. Ahşaptan ise
rüyayı görenin bir töhmete uğrayacağına delalet eder. Sözkonusu bağ bir hırka
veya ipten ise bu devam etmeyecek bir işe delalet eder. "Zaman yaklaşınca
mu'minin rüyası hemen hemen hiç yalan çıkmaz."
Hattabi Mealimu's-Sünen isimli eserinde şöyle der: "Zamanın
yaklaşması"nın ne anlama geldiği konusunda iki görüş ileri sürülmüştür.
Birincisine göre bunun manası gece ile gündüzün zamanının birbirine
yaklaşmasıdır. Tabirciler şöyle derler: Rüyanın en doğru çıkanı, geceyle
gündüzün birbirine eşit olduğu ve meyvelerin olgunlaştığı zamanlardır. Hattabi
bunu Garibu'l-Hadis isimli eserde Ebu Davud' dan nakleder sonra şöyle der:
Tabirciler rüyaların dosdoğru olarak çıktığı zaman çiçeklerin açtığı,
meyvelerin olgunlaştığı zamandır. Bu iki zaman, geceyle gündüzün birbirine eşit
olduğu vakittir. Bu konudaki ikinci yaklaşıma göre "zamanın
yaklaşması" kıyametin kopması yaklaştığında süresinin sona ermesi
anlamınadır.
Biz de şunu ekleyelim: Birinci yaklaşımın mu'minle kayıtlanması,
uzak bir ihtimaldir. Çünkü tabiatın mutedil olduğu vakit mü'mine mahsus
değildir. İbn Battal birinci yaklaşımın doğru olduğunu kesin bir dille ifade
etmiştir. O, bu konuda Tirmizi'nin Ma'mer vasıtasıyla Eyyub'dan naklettiği
habere dayanmaktadır. Sözkonusu habere göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem şöyle buyurmuştur:
"Zamanın ahirinde mu'minin rüyası yalan çıkmaz. Onların
içinde rüyası en doğru olan, sözü en doğru olandır. "(Tirmizi, Rüya)
İbn Battal şöyle der: Buna göre hadisin manası şudur: Kıyamet yaklaştığında
ve ilmin çoğu yeryüzünden alınıp, kargaşa ve fitne dolayısıyla dindarlığın dışa
vuran alametleri yeryüzünden silindiğinde insanlar tıpkı fetret döneminde
olduğu gibi kendilerini uyaran ve dinden silinmiş olan şeyleri yenileyen
birisine ihtiyaç duyacaklardır. Tıpkı geçmiş ümmetierin Nebiler vasıtası ile
uyarıldıkları gibi. .. Fakat bizim Nebiimiz, Nebilerin sonuncusu
(Hatemü'l-Enbiya) olduğundan ve sözkonusu zaman fetret dönemine benzediğinden
mahrum oldukları Nebilik yerine, müjdeleme ve uyarı müessesesi olan Nebiliğin
bir cüzü olan sadık rüya verildi.
Kurtubi el-Müfhim'de şöyle der: Hadiste zikri geçen
"zamanın ahiri"nden maksat -Allah daha iyi bilir- Deccal'i
öldürdükten sonra Meryem oğlu İsa ile birlikte bulunacak olan zümrenin
zamanıdır. Müslim'in, Abdullah b. Ömer'den nakline göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah Meryem oğlu İsa'yı
gönderir. O insanların içinde yedi yıl kalır. Bu süre zarfında birinin
diğeriyle arasında hiçbir düşmanlık olmaz. Sonra Yüce Allah Şam tarafından
soğuk bir rüzgar gönderir. Yeryüzünde kalbinde zerre kadar hayır veya iman
bulunup da ruhu kabzedilmemiş hiç kimse kalmaz."(Müs!im, Fiten)
Kurtub! şöyle der: Bu zamanın insanları asr-ı saadetten sonra bu
ümmetin içinde durumu en iyi ve sözleri en doğru olan zümre olacaktır. Onların
rüyaları yalan çıkmayacaktır. Buradan hareketle Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem ifadesinin devamında "Onların içinde rüyası en doğru olanı, sözü en
doğru alandır" buyurmaktadır. Bunun sebebi şudur: Çok doğru söyleyen
kimsenin kalbi nurlanır, idraki güçlenir ve bu durumda manaları sahih bir
şekilde tercih eder. Uyanık halde iken çoğunlukla doğru olan kimse de böyledir.
Bu doğruluğu rüyasında da ondan ayrılmaz ve ancak doğru ve sadık rüya görür. Bu
durum yalancı ve karıştıran kimsenin durumundan farklıdır. Çünkü yalancının
kalbi bozuk ve karanlık olur. O ancak karmakarışık şeyler görür. Zaman zaman
nadiren de olsa doğru sözlü kimse sahih olmayan şeyler görürken, yalancı sahih
olanları görebilir. Fakat çoğunluk ve genelolan yukarda anlattığımız gibidir.
Doğruyu en iyi Allah Teala bilir.
"İnsanın içinden geçenler, şeytanın korkutması ve Allah
tarafından olan müjde." Müslim'de yer alan bir rivayette Cabir
şöyleanlatır: "Bedevinin biri Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek
"Ya Resulallah! Rüyamda başımın koparıldığını ve onun ardından gittiğim i
gördüm" der. Bir başka rivayette ise "Başım yerinden çıktı ve
ardından koştum" ifadesi yer almaktadır. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem "Şeytanın rüyada seninle oynamasını kimseye anlatma"
buyurur.(Müs!im, Rüya)
"Rüyada tasma görmek hoş karşılanmazd!. Onlar ayağa vurulan
bağı hoş görürlerdi ve ayağa vurulan bağ, dinde sebat anlamına gelir
denirdi." Mühelleb şöyle der: Rüyada görülen tasma, hoşlanılmayan şeylerle
tabir edilir. Çünkü Yüce Allah kitabında: "Boyunlarında demir halkalar ve
zincirler olduğu halde sıcak suya sürüklenecekler"(Mu'min 71) ayet-i
kerimesinde onun cehennemliklerin niteliklerinden olduğunu haber vermektedir.
Boyuna geçirilen halka bazen küfre delalet edebilir. Bazen eziyet veren kadın
şeklinde tabir edilir.
İbnü'l-Arabi' şöyle der: Tabirdıerin ayağa vurulan bağı bukağıyı
sevmeleri, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in onu övülen kısımda
zikretmesinden dolayıdır. Çünkü o "İmanın kaydı adam öldürmeyi
engellemesidir. Bir mu'min başkasını öldürmez" buyurmuştur. (Abdurrezzak,
Musannef, V, 298)
Boyna vurulan halkaya gelince, bu anlam itibariyle şer'an çirkin
görülmüştür. Yüce Allah şöyle buyurur: "Onu yakalayın da {ellerini
boynuna} bağlayın."(Hakka 30)
"Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde
sıcak suya sürükleneeekler, sonra da ateşte yakılaeaklardır."(Mu'min 71-
72)
"Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma."(İsra 29)
"Nay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lanet
olasılar!" (Maide 64)
Ayağa 'vurulan bağın dinde sebat olması, ayağı bağlı olan
kimsenin yürüyememesinden kaynaklanmaktadır. Yüce Allah bunu insanın batıla
yürümesine engelolan imana örnek olarak vermiştir. Nevevl'nin belirttiğine göre
bilginler şöyle demişlerdir: Ayağa vurulan bağın sevimli olması, onun ayağa
vurulmasından dolayıdır. Bu bağ insanı günahlara dalıp, kötülük işlemekten ve
batıla sapmaktan alıkoyar. Boyuna vurulan bağın sevimsiz olması ise bunun
boyuna vurulmasındandır. Bu da cehennemliklerin niteliğidir. Tabireiler ayağa
vurulan bağ kişinin lehine gördüğü işte sebattır demişlerdir. Tabircilere göre
kişi hem boynuna ve hem de ayağına bağ vurulduğunu görürse bu hoşlanılmayan
şeyin fazlalığına delalet eder.
Ellere vurulan bağ övülmüştür. Zira bu elleri kötülüğe
uzanmaktan alıkoyar.
Kişinin durumuna göre bazen ellere vurulan bağ cimrilik olarak
tabir edilir. Tabireiler bir de şunu söylemişlerdir: Bir kimse iki elinin
bağlanmış olduğunu görürse bu kişi eimridir. Buna karşılık elinin ve ayağının
bağlanmış olduğunu gördüğü takdirde hapse veya sıkıntılı bir duruma düşer.
Biz de şunu ekleyelim: Boyna vurulan bağ, bazı rüyalarda Hz. Ebu
Bekir' de olduğu gibi övülmüştür. Ebu Bekir b. Ebi Şeybe'nin sahih bir senedIe nakline
göre Mesruk şöyle anlatmıştır: Suhayb, Ebu Bekir' e uğrar ve ondan yüz çevirir.
Ebu Bekir sebebini sorunca Suhayb "Elini Ensardan Ebü'l-Haşr'ın kapısının
üzerinde bağlı gördüm" der. Bunun üzerine Ebu Bekir "Haşr gününe
kadar dini m benim için muhafaza edilecek" der. (Abdurrezzak, Musannef,
VI, 179)