باب: ليس
الواصل
بالمكافئ.
15. AKRABALIK BAĞINI
GÖZETEN KİMSE DEMEK, İYİLİĞİ -KARŞILIK VEREREK- MÜKAFATLANDIRAN KİMSE DEMEK
DEĞİLDİR
حدثنا محمد
بن كثير:
أخبرنا
سفيان، عن
الأعمش والحسن
بن عمرو وفطر،
عن مجاهد، عن
عبد الله بن
عمرو: قال
سفيان: لم
يرفعه الأعمش
إلى النبي صلى
الله عليه
وسلم، ورفعه
حسن وفطر،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (ليس
الواصل بالمكافئ،
ولكن الواصل
الذي إذا قطعت
رحمه وصلها).
[-5991-] Süfyan'ın A'meş, Hasen İbn Amr ve Fıtr'dan,
onların Mücahid'den, onun Abdullah İbn Amr'dan rivayetine göre -Süfyan: A'meş
hadisi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ref' etmemekle birlikte Hasen ve Fıtr
bunu Nebi'e ref' etmişlerdir, dedi- Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurdu:
"Akrabalık bağını gözeten, (yapılan iyiliği karşılık vererek)
mükafatlandıran kimse değildir. Ama asıl akrabalık bağını gözeten kişi,
akrabalık bağı kopartıldığı halde kendisi onu gözeten kimsedir."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Akrabalık bağını gözeten (yapılan iyiliğe karşılık
vererek) mükafat veren kimse demek değildir." Yani başkasının kendisine
verdiğinin bir benzerini veren kişi değildir.
"Akrabalık bağını gözeten kimse, akrabalık bağı
kopartıldığı halde kendisi onu gözeten, bitiştiren kimsedir." Yani
kendisine hakkı verilmediği halde kendisi veren kimsedir. Hocamız, Tirmizi
Şerhi'nde şunları söylemektedir: Bu hadiste "akrabalık bqğını gözetenilden
maksat, bunu kamil anlamda yapan kimsedir. Evet, mükafat verip, karşılık
vermek, kendisi akrabasını gözettiği halde, akrabası tarafından karşılık
(mükafat) görmeyen kimsenin yaptığının aksine bir çeşit bağı gözetmektir. Ama
karşılık vermemek, mükafattan yüz çevirmesi sebebiyle akrabalık bağının
kopartılması anlamına gelir. Bu hadis "güçlü kimse başkasının sırtını yere
getirdiği için güçlü sayılmaz. Zenginlik de çokça mal sahibi olmakla
olmaz" kabilindendir.
Ben derim ki: Burada akrabalık bağının gözetilmediğinin
söylenmesi, kopartmanın sözkonusu olmasını gerektirmez. Çünkü akrabalık bağını
gözetmek durumunda olanlar üç mertebededirler:
1- Akrabalık bağını gözeten (sıla-i rahim yapan),
2- Karşılık veren (mükafatlandıran) ve
3- Akrabalık bağını (büsbütün) kopartan.
Akrabalık bağını gözeten (sıla yapan) kimse, sürekli olarak
kendisi fazladan verip lütufta bulunan, ama kendisine lütufta bulunulmayan
kimsedir.
Mükafatlandıran kişi, verirken aldığından fazlasını vermeyen
kişidir. Akrabalık bağını kopartan kimse ise, başkası tarafından kendisine
lütufta bulunulup, fazladan verildiği halde, kendisi bir şey vermeyendir.
Nitekim mükafatlandırmak halinde akrabalık bağı iki taraftan gözetilmiş olur.
Akrabalık bağının kopartılması da her iki taraftan karşılıklı olur. Böyle bir
durumda kim bağı gözetmeye başlarsa akrabalık bağını gözeten (sıla-i rahim
yapan) kişi o olur. Eğer onun gözetmesine karşılık verilirse karşılık veren
kimseye de mükafat veren kişi denilir.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
باب: من وصل
رحمه في الشرك
ثم أسلم.
16. MÜŞRİK İKEN AKRABALIK BAĞINI GÖZETEN VE SONRA MÜSLÜMAN OLAN
KİŞİ
حدثنا أبو
اليمان:
أخبرنا شعيب،
عن الزُهري قال:
أخبرني عروة
بن الزبير:
أن
حكيم بن حزام
أخبره أنه
قال: يا رسول
الله، أرأيت
أموراً كنت
أتحنث بها في
الجاهلية، من صلة،
وعتاقة،
وصدقة، هل كان
لي فيها من
أجر؟ قال
حكيم: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (أسلمت
على ما سلف من
خير).
ويقال أيضا:
عن أبي
اليمان:
أتحنث. وقال
معمر وصالح
وابن المسافر:
أتحنث. وقال
ابن إسحق: التحنث
التبرر.
وتابعه هشام،
عن أبيه.
[-5992-] Ebu'l-Yemame'den, o Şuayb'dan, o Zühri'den, o
Urve İbn ezZubeyr'den diye riva,yet ettiğine göre; "Hakim İbn Hizam, Urve
İbn Zubeyr'e şöyle dediğini haber vermiştir:
Ey Allah'ın Rasulü, ne dersin? Ben cahiliye döneminde iken
akrabalık bağını gözetmek, köle azad etmek, sadaka vermek gibi ibadet kastı ile
yaptığım birtakım işler vardı. Acaba onları yaptığım için benim onlarda bir
ecrim olur muydu?
Hakim dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Sen daha
önce geçmiş bulunan hayırıdan dolayı kazandığı hasenatın) üzere İslam'a girdin,
buyurdu."
Aynı şekilde Ebu'l-Yeman'den "etahannesu: ibadet ederdim"
ibaresini "(peltek se yerine te ile): etehannetu" diye rivayet ettiği
de söylenmiştir. Ma'mer, Salih ve İbnu'l-Misafir (peltek se ile):
"etehannesu" demişlerdir. İbn İshak dedi ki: Tahannüs: İyilik kabul
ettiği bir işi yapmak demektir.
Hişam (İbn Urve), babasından diye bu açıklamayı yaparak ona (Hakim
İbn Hizam'a) mutabaat etmiştir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Hakim İbn Hizam yoluyla gelen bir başka rivayette o da tehannüsü
iyilik kabul edilen işleri yapmak olarak açıklamış bulunmaktadır. Bk. Fethu'I-Bari,
X, 439; Ayni. XXII. 96.
"Müşrik iken akrabalık bağını gözeten ve sonra da Müslüman
olan kimse."
Yani onun bu yaptığından sevap alması sözkonusu mudur?
Buhari'nin bu konuda kesin bir ifade ile hükmü belirtmemiş olması, konu ile ilgili
görüş ayrılığı bulunduğundan dolayıdır. Buna Zekat bölümünün baş taraflarında
(1436.hadisin şerhinde) işaret edilmişti. Buna dair geniş açıklamalar ise İman
bölümünde Ebu Said el-Hudri'nin rivayet ettiği: "Kişi Müslüman olup da
İslam'a güzel bir şekilde bağlanırsa" diye naklettiği hadiste (Hadis no:
41'in şerhinde) geçmiş bulunmaktadır.
باب: من ترك
صبية غيره حتى
تلعب به، أو
قبلها أو
مازحها.
17. BAŞKASININ KIZ ÇOCUĞUNUN KENDİ BEDENİNİN BAZI KISIMLARI İLE
OYNAMASINA MÜSAADE EDEN YAHUT ONU ÖPEN YA DA ONUNLA ŞAKALAŞAN KİMSE
حدثنا حبان:
أخبرنا عبد
الله، عن خالد
بن سعيد، عن
أبيه، عن أم
خالد بنت خالد
بن سعيد قالت:
أتيت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم مع أبي
وعلي قميص
أصفر، قال
رسول الله صلى
الله عليه وسلم:
(سنه سنه). قال
عبد الله: وهي
بالحبشية:
حسنة، قالت:
فذهبت ألعب
بخاتم النبوة
فزبرني أبي،
قال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم: (دعها). ثم
قال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم: (أبلي
وأخلقي، ثم أبلي
وأخلقي، ثم
أبلي وأخلقي).
قال عبد الله:
فبقيت حتى
ذكر، يعني من
بقائها.
[-5993-] Abdullah'tan, o Halid İbn Said'den, o babasından,
o Halid İbn Said'in kızı Ümmü Halid'den dedi ki:
"Üzerimde sarı bir gömlek bulunduğu halde babam ile birlikte
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gitmiştim. Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Seneh, seneh" diye buyurdu.
Abdullah dedi ki: Bu lafız Habeşçe'de güzel demektir.
Ümmü Halid dedi ki: "Ben nübüvvet mührü ile oynamaya
koyuldum. Bu sebeple babam beni azarladı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem ise:
Onu bırak, dedi. Daha sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
şöyle dedi: Gömleğini eskit ve parala, sonra yine eskit ve parala, sonra yine
eskit ve parala."
Abdullah: Ümmü Halid uzun bir ömür yaşadı ve nihayet. .. diyerek,
onun ne kadar uzun süre hayatta kaldığını anlattı.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Başkasının kız çocuğunun kendisinin bedeninin bazı
bölümleri ile oynamasına izin veren kimse yahut onu öpen ya da onunla şakalaşan
kimse." İbnu't-Tın dedi ki: Bu başlıkta kaydedilen haberde çocuğun
öpülmesi sözkonusu edilmemiştir. Ümmü Halid'i bedenine dokunmaktan
alıkoymamasını muhtemelen onu öpmesi gibi değerlendirdiğinden dolayı ayrıca
bunu belirtmiş olabilir. Nitekim İbn Battal da buna işaret etmiş bulunmaktadır.
Ama bence daha güçlü olan şudur: Öpmekten sonra şakalaşmanın sözkonusu
edilmesi, özelden sonra genelin sözkonusu edilmesi kabilindendir. Çünkü küçük
kız çocuğu ile sözlü ve fiili olarak şakalaşmaktan maksat, onun ısınmasını
sağlamaktır. Onu öpmek de bu kabildendir. Başlıktaki bu hadisin açıklaması daha
önce Giyim bölümünde, "siyah hamısa" başlığında geçmiş bulunmaktadır.
"Gidip nübüvvet mührü ile oynamaya başladım. Babam beni
azarladı." Bağırarak bu işten vazgeçmemi söyledi.
"Kaldı". Maksat sözü edilen elbisedir. Bu açıklama
hadiste geçen fiilin müenneslik alameti taşımaması haline göredir. Nitekim çoğu
nüshalarda böyledir. Ancak EbD. Zerr rivayetinde "Ümmü Halid kaldı"
anlamını verecek şekildedir.
"Nihayet... zikretti." Çoğunluk bunu
"zekera" şeklinde zel harfi ile rivayet etmiştir. İfade, ravi uzunca
bir zaman zikretti, söyledi, takdirindedir.