SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-EDEB

<< 1970 >>

باب: ليس الواصل بالمكافئ.

15.  AKRABALIK BAĞINI GÖZETEN KİMSE DEMEK, İYİLİĞİ -KARŞILIK VEREREK- MÜKAFATLANDIRAN KİMSE DEMEK DEĞİLDİR

 

حدثنا محمد بن كثير: أخبرنا سفيان، عن الأعمش والحسن بن عمرو وفطر، عن مجاهد، عن عبد الله بن عمرو: قال سفيان: لم يرفعه الأعمش إلى النبي صلى الله عليه وسلم، ورفعه حسن وفطر،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (ليس الواصل بالمكافئ، ولكن الواصل الذي إذا قطعت رحمه وصلها).

 

[-5991-] Süfyan'ın A'meş, Hasen İbn Amr ve Fıtr'dan, onların Mücahid'den, onun Abdullah İbn Amr'dan rivayetine göre -Süfyan: A'meş hadisi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ref' etmemekle birlikte Hasen ve Fıtr bunu Nebi'e ref' etmişlerdir, dedi- Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

"Akrabalık bağını gözeten, (yapılan iyiliği karşılık vererek) mükafatlandıran kimse değildir. Ama asıl akrabalık bağını gözeten kişi, akrabalık bağı kopartıldığı halde kendisi onu gözeten kimsedir."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Akrabalık bağını gözeten (yapılan iyiliğe karşılık vererek) mükafat veren kimse demek değildir." Yani başkasının kendisine verdiğinin bir benzerini veren kişi değildir.

 

"Akrabalık bağını gözeten kimse, akrabalık bağı kopartıldığı halde kendisi onu gözeten, bitiştiren kimsedir." Yani kendisine hakkı verilmediği halde kendisi veren kimsedir. Hocamız, Tirmizi Şerhi'nde şunları söylemektedir: Bu hadiste "akrabalık bqğını gözetenilden maksat, bunu kamil anlamda yapan kimsedir. Evet, mükafat verip, karşılık vermek, kendisi akrabasını gözettiği halde, akrabası tarafından karşılık (mükafat) görmeyen kimsenin yaptığının aksine bir çeşit bağı gözetmektir. Ama karşılık vermemek, mükafattan yüz çevirmesi sebebiyle akrabalık bağının kopartılması anlamına gelir. Bu hadis "güçlü kimse başkasının sırtını yere getirdiği için güçlü sayılmaz. Zenginlik de çokça mal sahibi olmakla olmaz" kabilindendir.

 

Ben derim ki: Burada akrabalık bağının gözetilmediğinin söylenmesi, kopartmanın sözkonusu olmasını gerektirmez. Çünkü akrabalık bağını gözetmek durumunda olanlar üç mertebededirler:

 

1- Akrabalık bağını gözeten (sıla-i rahim yapan),

2- Karşılık veren (mükafatlandıran) ve

3- Akrabalık bağını (büsbütün) kopartan.

 

Akrabalık bağını gözeten (sıla yapan) kimse, sürekli olarak kendisi fazladan verip lütufta bulunan, ama kendisine lütufta bulunulmayan kimsedir.

 

Mükafatlandıran kişi, verirken aldığından fazlasını vermeyen kişidir. Akrabalık bağını kopartan kimse ise, başkası tarafından kendisine lütufta bulunulup, fazladan verildiği halde, kendisi bir şey vermeyendir. Nitekim mükafatlandırmak halinde akrabalık bağı iki taraftan gözetilmiş olur. Akrabalık bağının kopartılması da her iki taraftan karşılıklı olur. Böyle bir durumda kim bağı gözetmeye başlarsa akrabalık bağını gözeten (sıla-i rahim yapan) kişi o olur. Eğer onun gözetmesine karşılık verilirse karşılık veren kimseye de mükafat veren kişi denilir.

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

باب: من وصل رحمه في الشرك ثم أسلم.

16. MÜŞRİK İKEN AKRABALIK BAĞINI GÖZETEN VE SONRA MÜSLÜMAN OLAN KİŞİ

 

حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب، عن الزُهري قال: أخبرني عروة بن الزبير:

 أن حكيم بن حزام أخبره أنه قال: يا رسول الله، أرأيت أموراً كنت أتحنث بها في الجاهلية، من صلة، وعتاقة، وصدقة، هل كان لي فيها من أجر؟ قال حكيم: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (أسلمت على ما سلف من خير).

ويقال أيضا: عن أبي اليمان: أتحنث. وقال معمر وصالح وابن المسافر: أتحنث. وقال ابن إسحق: التحنث التبرر. وتابعه هشام، عن أبيه.

 

[-5992-] Ebu'l-Yemame'den, o Şuayb'dan, o Zühri'den, o Urve İbn ezZubeyr'den diye riva,yet ettiğine göre; "Hakim İbn Hizam, Urve İbn Zubeyr'e şöyle dediğini haber vermiştir:

 

Ey Allah'ın Rasulü, ne dersin? Ben cahiliye döneminde iken akrabalık bağını gözetmek, köle azad etmek, sadaka vermek gibi ibadet kastı ile yaptığım birtakım işler vardı. Acaba onları yaptığım için benim onlarda bir ecrim olur muydu?

 

Hakim dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Sen daha önce geçmiş bulunan hayırıdan dolayı kazandığı hasenatın) üzere İslam'a girdin, buyurdu."

 

Aynı şekilde Ebu'l-Yeman'den "etahannesu: ibadet ederdim" ibaresini "(peltek se yerine te ile): etehannetu" diye rivayet ettiği de söylenmiştir. Ma'mer, Salih ve İbnu'l-Misafir (peltek se ile): "etehannesu" demişlerdir. İbn İshak dedi ki: Tahannüs: İyilik kabul ettiği bir işi yapmak demektir.

 

Hişam (İbn Urve), babasından diye bu açıklamayı yaparak ona (Hakim İbn Hizam'a) mutabaat etmiştir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Hakim İbn Hizam yoluyla gelen bir başka rivayette o da tehannüsü iyilik kabul edilen işleri yapmak olarak açıklamış bulunmaktadır. Bk. Fethu'I-Bari, X, 439; Ayni. XXII. 96.

 

"Müşrik iken akrabalık bağını gözeten ve sonra da Müslüman olan kimse."

 

Yani onun bu yaptığından sevap alması sözkonusu mudur? Buhari'nin bu konuda kesin bir ifade ile hükmü belirtmemiş olması, konu ile ilgili görüş ayrılığı bulunduğundan dolayıdır. Buna Zekat bölümünün baş taraflarında (1436.hadisin şerhinde) işaret edilmişti. Buna dair geniş açıklamalar ise İman bölümünde Ebu Said el-Hudri'nin rivayet ettiği: "Kişi Müslüman olup da İslam'a güzel bir şekilde bağlanırsa" diye naklettiği hadiste (Hadis no: 41'in şerhinde) geçmiş bulunmaktadır.

 

باب: من ترك صبية غيره حتى تلعب به، أو قبلها أو مازحها.

17. BAŞKASININ KIZ ÇOCUĞUNUN KENDİ BEDENİNİN BAZI KISIMLARI İLE OYNAMASINA MÜSAADE EDEN YAHUT ONU ÖPEN YA DA ONUNLA ŞAKALAŞAN KİMSE

 

حدثنا حبان: أخبرنا عبد الله، عن خالد بن سعيد، عن أبيه، عن أم خالد بنت خالد بن سعيد قالت:

 أتيت رسول الله صلى الله عليه وسلم مع أبي وعلي قميص أصفر، قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (سنه سنه). قال عبد الله: وهي بالحبشية: حسنة، قالت: فذهبت ألعب بخاتم النبوة فزبرني أبي، قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (دعها). ثم قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (أبلي وأخلقي، ثم أبلي وأخلقي، ثم أبلي وأخلقي). قال عبد الله: فبقيت حتى ذكر، يعني من بقائها.

 

[-5993-] Abdullah'tan, o Halid İbn Said'den, o babasından, o Halid İbn Said'in kızı Ümmü Halid'den dedi ki:

 

"Üzerimde sarı bir gömlek bulunduğu halde babam ile birlikte Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gitmiştim. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Seneh, seneh" diye buyurdu.

 

Abdullah dedi ki: Bu lafız Habeşçe'de güzel demektir.

 

Ümmü Halid dedi ki: "Ben nübüvvet mührü ile oynamaya koyuldum. Bu sebeple babam beni azarladı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ise:

 

Onu bırak, dedi. Daha sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: Gömleğini eskit ve parala, sonra yine eskit ve parala, sonra yine eskit ve parala."

 

Abdullah: Ümmü Halid uzun bir ömür yaşadı ve nihayet. .. diyerek, onun ne kadar uzun süre hayatta kaldığını anlattı.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Başkasının kız çocuğunun kendisinin bedeninin bazı bölümleri ile oynamasına izin veren kimse yahut onu öpen ya da onunla şakalaşan kimse." İbnu't-Tın dedi ki: Bu başlıkta kaydedilen haberde çocuğun öpülmesi sözkonusu edilmemiştir. Ümmü Halid'i bedenine dokunmaktan alıkoymamasını muhtemelen onu öpmesi gibi değerlendirdiğinden dolayı ayrıca bunu belirtmiş olabilir. Nitekim İbn Battal da buna işaret etmiş bulunmaktadır.

 

Ama bence daha güçlü olan şudur: Öpmekten sonra şakalaşmanın sözkonusu edilmesi, özelden sonra genelin sözkonusu edilmesi kabilindendir. Çünkü küçük kız çocuğu ile sözlü ve fiili olarak şakalaşmaktan maksat, onun ısınmasını sağlamaktır. Onu öpmek de bu kabildendir. Başlıktaki bu hadisin açıklaması daha önce Giyim bölümünde, "siyah hamısa" başlığında geçmiş bulunmaktadır.

 

"Gidip nübüvvet mührü ile oynamaya başladım. Babam beni azarladı." Bağırarak bu işten vazgeçmemi söyledi.

 

"Kaldı". Maksat sözü edilen elbisedir. Bu açıklama hadiste geçen fiilin müenneslik alameti taşımaması haline göredir. Nitekim çoğu nüshalarda böyledir. Ancak EbD. Zerr rivayetinde "Ümmü Halid kaldı" anlamını verecek şekildedir.

 

"Nihayet... zikretti." Çoğunluk bunu "zekera" şeklinde zel harfi ile rivayet etmiştir. İfade, ravi uzunca bir zaman zikretti, söyledi, takdirindedir.