DEVAM: 1. HASTALIĞIN GÜNAHLARA KEFFARET OLDUĞUNA DAİR GELEN
BUYRUKLAR VE YÜCE ALLAH'iN: "KİM BİR KÖTÜLÜK YAPARSA ONUN CEZASINI
GÖRÜR."(Nisa, 123) BUYRUĞU
حدثنا عبد
الله بن يوسف:
أخبرنا مالك،
عن محمد بن
عبد الله بن
عبد الرحمن بن
أبي صعصعة أنه
قال: سمعت
سعيد بن يسار
أبا الحُبَاب
يقول: سمعت
أبا هريرة
يقول:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (من يرد
الله به خيراً
يُصِبْ منه).
[-5645-] Ebu Hureyre r.a.'dan, dedi ki: "Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
Allah kimin hakkında hayır murad ederse ona musibet verir."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Rahman, Rahim Allah'ın adıyla. Hastalar bölümü. Hastalığın
keffaret oluşu hakkında varid olmuş buyruklar." Burada maksat, mu'minin
karşı karşıya kaldığı hastalığın acıları sebebi ile günahlarının örtüldüğünü
anlatmaktır.
"Ve yüce Allah'ın: "Kim bir kötülük işlerse onun
karşılığını görür."(Nisa, 123) buyruğu."
İbnu'l-Müneyyir dedi ki: Hulasa, hastalığın günahlar için bir
keffaret sebebi olması söz konusu olduğu gibi günahlara karşılık bir ceza
olması da söz konusudur.
İbn Battal dedi ki: Tevil ehlinin çoğunluğunun kanaatine göre
ayetin anlamı şudur: Müslüman, işlemiş olduğu günahlar karşılığında dünya
hayatında karşı karşıya kaldığı musibetler ile cezalandırılır ve böylelikle bu
musibetler o günahlara keffaret olur.
Ayetin nüzul sebebi hakkında varid olmuş hadisler, Buhari'nin
şartına uymadığından bu ayet-i kerimeyi zikrettikten sonra şartına ve
çoğunluğun ayetin tevili ile ilgili olarak benimsediği görüşe uygun düşen
hadisleri kaydetmiş bulunmaktadır. Bu hadislerden birisi de İmam Ahmed'in
rivayet edip İbn Hibban'ın da sahih olduğunu belirttiği Ubeyd b. Umeyr yoluyla
gelen Aişe'nin rivayet ettiği şu hadistir: "Bir adam şu: "Kim bir
kötülük işlerse onun karşılığını görür" ayetini okudu ve: Bizler işlemiş
olduğumuz bütün ameller dolayısıyla karşılık görürsek o takdirde helak olduk
demektir, dedi. Bu husus Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ulaşınca, şöyle
buyurdu: Evet, dünya hayatında bedeninde kendisine rahatsızlık veren herbir
musibet ile yaptığı o kötülüğün karşılığını (cezasını) çeker." Hadisi
Ahmed ve yine sahih olduğunu belirterek İbn Hibban da Ebu Bekir
es-Sıddik yoluyla rivayet etmiştir. "Eb cı Bekir: Ey Allah'ın Rasulü, yüce
Allah: "İş ne sizin kuruntularınıza, ne de kitap ehlinin kuruntularına
kalmıştır. Kim bir kötülük yaparsa onun cezasını görür." (en-Nisa, 41123)
diye buyurmuşken, halimizin düzelmesini nasıl ümit edebiliriz, dedi. Allah
Resulü şöyle buyurdu:
Allah sana mağfiret buyursun ey Ebu Bekir, sen hastalanmaz
mısın, üzülmez misin? Ebu Bekr:
Evet, hastalanınm da, üzülürüm de, dedi. Bu sefer: İşte
kötülüğünüze karşılık olarak verilen ceza budur, diye buyurdu."
Müslim de Muhammed b. Kays b. Mahreme yoluyla Ebu Hureyre'den şu
rivayeti zikretmektedir: "Şu: "Kim bir kötülük işlerse, onun cezasını
görür" ayeti nazil olunca MüslÜmanları çok ileri derecede etkiledi. Bu
sefer Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Siz birbirine yakın
zamanlarda iyilik yapmaya çalışın. İşinizi doğrultun. Müslümanın karşı karşıya
kaldığı her bir musibette günahlarına bir keffaret vardır. Karşı karşıya
kaldığı bir musibete ve ona batan dikene varıncaya kadar."
"Mutlaka onun karşılığında Allah onun günahlarını
affeder." Ahmed'in kaydettiği rivayette: "Mutlaka onun günahına
keffaret olur" şeklindedir. Yani bu, işlemiş olduğu masiyet sebebiyle ona
bir ceza olur. Bu da günahının bağışlanmasına sebep olur, demektir. Bu hadis
Şeyh Izzuddin b. Abdusselam'ın: "Bazı cahiller musibete uğramış bir
kimseye edr verilir, zanneder. Ancak bu açık bir hatadır. Çünkü sevap ve ikab
(ceza) ancak kazanılan şeyler karşılığında verilir. Musibetler ise bu türden
değildir. Aksine edr, sabır ve rızaya karşılıktır" şeklindeki sözlerini
reddetmektedir.
Bu sözlerinin reddediliş şekli şöyledir: Sahih hadisler sadece
musibetin gelip çatması sebebi ile bile ecrin sabit olduğu konusunda çok açık
ifadeler taşımaktadır. Sabır ve rıza ise musibet sevabından ayrı olarak
sevapıarını görmesi mümkün olan, ayrıca mükafatları verilen işlerdir. el-Karafi
dedi ki: Musibetler kesinlikle günahlara keffaret olurlar. O musibetlere ister
rıza gösterilsin, ister gösterilmesin. Ama bu musibetlerle birlikte onlara rıza
gösterilirse, günahlara keffaret oluşları daha da çok olur, değilse azalır.
Evet, Karafi böyle demektedir.
Tahkikin sonucu ise şudur: Musibet ona denk bir günaha
keffarettir. Rıza sebebi ile de kişi edr alır. Eğer musibete uğrayanın bir
günahı yoksa kişiye ona denk düşecek bir sevap verilir.
"Ekin" (karşılığı verilen): "el"Hame"
lafzı hakkında el-Halil şöyle demektedir: el-Hame, ekinin tek bir gövde
üzerinde ilk bitmesi halidir.
Hadis Ahmed'de, Cabir'in rivayetiyle şöyledir: "mu'minin
misali başağa benzer. Bazen dimdik durur, bazen de eğilir."
"Dağ servisi (el-erze)." Hattabı der ki: el-Ereze
(şeklinde ra harfi) fethalı olarak el-erz'in tekilidir. Bu da denildiğine göre
es-sanevber (dağ servisi) denilen ağaçtır. Dilciler: Bu dimdik duran, sert,
esen rüzgarın hareket ettirmediği bir ağaçtır, derler. Buna el-Erzen adı da
verilir. "Sert: Sammal', yani hiç oyuğu bulunmayan sert ve sağlam
demektir.
"Allah kimin hakkında bir hayır murad ederse ona musibet
verir." Ebu Ubeyd el-Herevı: Karşılığında ona sevap vermek üzere onu
musibetlere müptela kılar, diye açıklamıştır.
Bu hadislerde her mu'mine pek büyük bir müjde vardır. Çünkü Adem
oğlu hastalık, keder, üzüntü ve buna benzer sözü edilen hallerden çoğunlukla
kurtulamaz. Hastalıklar, ağrılar, -bedenı ya da kalbı- acılar, bunlarla karşı
karşıya kalan kimselerin günahına keffaret olurlar.
Bundan sonraki başııkta İbn Mesud'un rivayet ettiği hadiste
şöyle denilecektir: "Müslümana isabet eden herbir eziyet karşılığında
mutlaka Allah da onun günahlarını döker." Hadisin zahirinden bütün
günahları genelolarak kapsadığı anlaşılmaktadır. Fakat cumhur bunu küçük
günahlar diye tahsis etmişlerdir.