SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-MERDE

<< 1909 >>

DEVAM: 1. HASTALIĞIN GÜNAHLARA KEFFARET OLDUĞUNA DAİR GELEN BUYRUKLAR VE YÜCE ALLAH'iN: "KİM BİR KÖTÜLÜK YAPARSA ONUN CEZASINI GÖRÜR."(Nisa, 123) BUYRUĞU

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك، عن محمد بن عبد الله بن عبد الرحمن بن أبي صعصعة أنه قال: سمعت سعيد بن يسار أبا الحُبَاب يقول: سمعت أبا هريرة يقول:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (من يرد الله به خيراً يُصِبْ منه).

 

[-5645-] Ebu Hureyre r.a.'dan, dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

Allah kimin hakkında hayır murad ederse ona musibet verir."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Rahman, Rahim Allah'ın adıyla. Hastalar bölümü. Hastalığın keffaret oluşu hakkında varid olmuş buyruklar." Burada maksat, mu'minin karşı karşıya kaldığı hastalığın acıları sebebi ile günahlarının örtüldüğünü anlatmaktır.

 

"Ve yüce Allah'ın: "Kim bir kötülük işlerse onun karşılığını görür."(Nisa, 123) buyruğu."

 

İbnu'l-Müneyyir dedi ki: Hulasa, hastalığın günahlar için bir keffaret sebebi olması söz konusu olduğu gibi günahlara karşılık bir ceza olması da söz konusudur.

 

İbn Battal dedi ki: Tevil ehlinin çoğunluğunun kanaatine göre ayetin anlamı şudur: Müslüman, işlemiş olduğu günahlar karşılığında dünya hayatında karşı karşıya kaldığı musibetler ile cezalandırılır ve böylelikle bu musibetler o günahlara keffaret olur.

 

Ayetin nüzul sebebi hakkında varid olmuş hadisler, Buhari'nin şartına uymadığından bu ayet-i kerimeyi zikrettikten sonra şartına ve çoğunluğun ayetin tevili ile ilgili olarak benimsediği görüşe uygun düşen hadisleri kaydetmiş bulunmaktadır. Bu hadislerden birisi de İmam Ahmed'in rivayet edip İbn Hibban'ın da sahih olduğunu belirttiği Ubeyd b. Umeyr yoluyla gelen Aişe'nin rivayet ettiği şu hadistir: "Bir adam şu: "Kim bir kötülük işlerse onun karşılığını görür" ayetini okudu ve: Bizler işlemiş olduğumuz bütün ameller dolayısıyla karşılık görürsek o takdirde helak olduk demektir, dedi. Bu husus Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ulaşınca, şöyle buyurdu: Evet, dünya hayatında bedeninde kendisine rahatsızlık veren herbir musibet ile yaptığı o kötülüğün karşılığını (cezasını) çeker." Hadisi

 

Ahmed ve yine sahih olduğunu belirterek İbn Hibban da Ebu Bekir es-Sıddik yoluyla rivayet etmiştir. "Eb cı Bekir: Ey Allah'ın Rasulü, yüce Allah: "İş ne sizin kuruntularınıza, ne de kitap ehlinin kuruntularına kalmıştır. Kim bir kötülük yaparsa onun cezasını görür." (en-Nisa, 41123) diye buyurmuşken, halimizin düzelmesini nasıl ümit edebiliriz, dedi. Allah Resulü şöyle buyurdu:

 

Allah sana mağfiret buyursun ey Ebu Bekir, sen hastalanmaz mısın, üzülmez misin? Ebu Bekr:

 

Evet, hastalanınm da, üzülürüm de, dedi. Bu sefer: İşte kötülüğünüze karşılık olarak verilen ceza budur, diye buyurdu."

 

Müslim de Muhammed b. Kays b. Mahreme yoluyla Ebu Hureyre'den şu rivayeti zikretmektedir: "Şu: "Kim bir kötülük işlerse, onun cezasını görür" ayeti nazil olunca MüslÜmanları çok ileri derecede etkiledi. Bu sefer Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Siz birbirine yakın zamanlarda iyilik yapmaya çalışın. İşinizi doğrultun. Müslümanın karşı karşıya kaldığı her bir musibette günahlarına bir keffaret vardır. Karşı karşıya kaldığı bir musibete ve ona batan dikene varıncaya kadar."

 

"Mutlaka onun karşılığında Allah onun günahlarını affeder." Ahmed'in kaydettiği rivayette: "Mutlaka onun günahına keffaret olur" şeklindedir. Yani bu, işlemiş olduğu masiyet sebebiyle ona bir ceza olur. Bu da günahının bağışlanmasına sebep olur, demektir. Bu hadis Şeyh Izzuddin b. Abdusselam'ın: "Bazı cahiller musibete uğramış bir kimseye edr verilir, zanneder. Ancak bu açık bir hatadır. Çünkü sevap ve ikab (ceza) ancak kazanılan şeyler karşılığında verilir. Musibetler ise bu türden değildir. Aksine edr, sabır ve rızaya karşılıktır" şeklindeki sözlerini reddetmektedir.

 

Bu sözlerinin reddediliş şekli şöyledir: Sahih hadisler sadece musibetin gelip çatması sebebi ile bile ecrin sabit olduğu konusunda çok açık ifadeler taşımaktadır. Sabır ve rıza ise musibet sevabından ayrı olarak sevapıarını görmesi mümkün olan, ayrıca mükafatları verilen işlerdir. el-Karafi dedi ki: Musibetler kesinlikle günahlara keffaret olurlar. O musibetlere ister rıza gösterilsin, ister gösterilmesin. Ama bu musibetlerle birlikte onlara rıza gösterilirse, günahlara keffaret oluşları daha da çok olur, değilse azalır. Evet, Karafi böyle demektedir.

 

Tahkikin sonucu ise şudur: Musibet ona denk bir günaha keffarettir. Rıza sebebi ile de kişi edr alır. Eğer musibete uğrayanın bir günahı yoksa kişiye ona denk düşecek bir sevap verilir.

 

"Ekin" (karşılığı verilen): "el"Hame" lafzı hakkında el-Halil şöyle demektedir: el-Hame, ekinin tek bir gövde üzerinde ilk bitmesi halidir.

 

Hadis Ahmed'de, Cabir'in rivayetiyle şöyledir: "mu'minin misali başağa benzer. Bazen dimdik durur, bazen de eğilir."

 

"Dağ servisi (el-erze)." Hattabı der ki: el-Ereze (şeklinde ra harfi) fethalı olarak el-erz'in tekilidir. Bu da denildiğine göre es-sanevber (dağ servisi) denilen ağaçtır. Dilciler: Bu dimdik duran, sert, esen rüzgarın hareket ettirmediği bir ağaçtır, derler. Buna el-Erzen adı da verilir. "Sert: Sammal', yani hiç oyuğu bulunmayan sert ve sağlam demektir.

 

"Allah kimin hakkında bir hayır murad ederse ona musibet verir." Ebu Ubeyd el-Herevı: Karşılığında ona sevap vermek üzere onu musibetlere müptela kılar, diye açıklamıştır.

 

Bu hadislerde her mu'mine pek büyük bir müjde vardır. Çünkü Adem oğlu hastalık, keder, üzüntü ve buna benzer sözü edilen hallerden çoğunlukla kurtulamaz. Hastalıklar, ağrılar, -bedenı ya da kalbı- acılar, bunlarla karşı karşıya kalan kimselerin günahına keffaret olurlar.

 

Bundan sonraki başııkta İbn Mesud'un rivayet ettiği hadiste şöyle denilecektir: "Müslümana isabet eden herbir eziyet karşılığında mutlaka Allah da onun günahlarını döker." Hadisin zahirinden bütün günahları genelolarak kapsadığı anlaşılmaktadır. Fakat cumhur bunu küçük günahlar diye tahsis etmişlerdir.