SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’N-NİKAH

<< 1807 >>

DEVAM: 41. BABA DA, BAŞKASI DA RIZALARINI ALMADAN BAKİREYİ VE DUL'U NİKAHLAYARAK EVLENDIREMEZ

 

حدثنا عمرو بن الربيع بن طارق قال: أخبرنا الليث، عن ابن أبي مليكة، عن أبي عمرو مولى عائشة،

 عن عائشة أنها قالت: يا رسول الله، إن البكر تستحي؟ قال: (رضاها صمتها).

 

[-5137-] Aişe r.anha'dan, şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ey Allah'ın Rasulü, bakire kız utanır. Allah Rasulü: Onun rızası susmasıdır, diye buyurdu."

 

Tekrar: 6946 ve 6971

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Baba olsun, başkası olsun, rızaları olmadan bakireyi de dulu da başkasına nikahlayamaz." Başlıkta dört şekil sözkonusudur. Babanın bakireyi evlendirmesi, babanın dul kadını evlendirmesi, babadan başkasının bakireyi evlendirmesi ve babadan başkasının dul kadını evlendirmesi. Eğer hem bakirelik, hem de yaşça küçük oluş göz önünde bulundurulacak olursa, şekillerin sayısı daha da artar.

 

Buluğa ermiş dul kadını babası da, başkası da ancak onun rızası ile evlendirebilir. Bu hususta -az önce geçtiği üzere oldukça istisna teşkil edenler dışındaittifak vardır.

 

Bakire ve küçük yaştaki kızı da babasının evlendirebileceği hususunda -yine az önce geçtiği üzere istisna teşkil edenler dışında- ittifak vardır. Buluğa ermemiş dul hakkında görüş ayrılığı vardır. Malik ve Ebu Hanife, babası bakire kızı evlendirebildiği gibi, onu da evrendirebilir demişlerdir. Şafii, Ebu Yusuf ve Muhammed ise başka bir sebep ile değil de cinsel ilişki ile bekareti zail olmuşsa onu evlendiremez, demişlerdir.

 

Onlara göre illet şudur: Bekaretin izale edilmesi, bakirede bulunan hayanın da ortadan kalkmasına sebeptir.

 

Buluğa ermiş bakire kızı da babası evlendirebilir. Diğer velilerin durumu da böyledir. Onunla istişare hususunda ise görüş ayrılığı vardır. Hadis, kabul etmediği takdirde babanın onu zorlama yetkisine sahip olmadığına delil teşkil etmektedir. Tirmizi bu görüşü, ilim ehlinin birçoğunun görüşü olarak nakletmiştir.

 

Şafii, dedeyi de baba durumunda görmüştür. Ebu Hanife ve Evzai yaşı küçük dul hakkında şöyle demektedir: Böyle bir kadını bütün veliler evlendirebilir. Ahmed de şöyle demektedir: Bu durumdaki kadın, dokuz yaşına geldiği takdirde baba dışında diğer veliler de onu başkasıyla nikahlayabilir.

 

Göründüğü kadarıyla o zann-ı galib seviyesindeki kanaati kat'i1ik konumunda değerlendirmiştir. Malik'ten gelen rivayete göre babanın tayin ettiği vasi de bu hususta baba gibidir. Ancak diğer veliler böyle değildir. Çünkü baba, vasiyi kendi yerine geçirmiştir.

 

"Onun emrini almadan ... " Aslında "isti'mar", emir vermesini istemek demektir. Yani ondan emir istemeden (emir vermeden) onun hakkında akit yapamaz. "Onun emrini almadan" sözünden, bu hususta ancak emir verdikten sonra akdi yapabileceği anlaşılmaktadır. Ama bunda, nikahlanması için velinin şart olmadığına delalet yoktur. Aksine şart koştuğunu hissettiren ifadeler bulunmaktadır.

 

"İzni alınmadan bakire nikahlanmaz." Bu rivayette dul ile bakire arasında böylece bir fark gözetilmiştir. Dul hakkında isti'mar (emrinin alınması, istenmesİ), bakire hakkında da isti'zan (izninin istenmesi) tabirleri kullanılmıştır.

 

Buradan, aralarında şu cihetle fark olduğu anlaşılmaktadır: Emrin alınması, danışmanın vurgulu olduğuna delildir ve bu hususta emir, emri istenecek olanın yetkisine verilmiştir. Bundan dolayı velinin akdi yapabilmesi için dulun açık bir iznini almasına ihtiyacı vardır. Eğer böyle bir şeyi kabul etmediğini açıkça söyleyecek olursa, ittifak ile nikahı kıyılamaz. Bakire ise böyle değildir. Çünkü onun izin vermesi, sözlü söylemesi ile susması arasında değişebilir. Oysa emir vermek böyle değildir, emir vermek açık sözle ifade edilir. Bakire için susmanın izin olarak kabul edilmesi, bazı hallerde açıkça ifade etmekten utanması dolayısıyladır.

 

"Allah Rasulü: Onun rızası susmasıdır, diye buyurdu." İbnu'I-Münzir der ki:

Bakireye susmasının da bir izin olacağının haber verilmesi müstehabtır; ama akitten sonra eğer: Ben susmamın izin olacağını bilmiyordum, diyecek olursa cumhura göre bu sebeple akit geçersiz sayılmaz. Ancak bazı Malik! alimleri bunu geçersiz kabul etmişlerdir.

 

Bakire kız konuşmayıp, aksine ondan bu işi kabul etmediğine ya da mesela gülümsemek yahut ağlamak gibi razı oluşuna dair bir karine görünecek olursa hükmün ne olacağı hususunda fukaha ihtilaf etmişlerdir. Malikilere göre eğer kaçar, ağlar, ayağa kalkar yahut hoşlanmadığına delalet edecek bir halortaya koyarsa evlendirilemez. Şafiilere göre ise ağlaması ile birlikte bağırıp çağırmak ve benzeri bir hali de birlikte yapmadığı sürece bu davranışlarının herhangi birisinin nikahlamaya engel teşkil etmekte hiçbir etkisi yoktur.

 

Bazıları gözyaşları arasında fark gözetmişlerdir. Eğer bu gözyaşı sıcak olursa kabul etmediğine, soğuk olursa razı olduğuna delil görmüşlerdir.

 

(İbnu'l-Münzir) dedi ki: Bu hadiste kendisinden izin alınması emrolunan bakirenin buluğa ermiş bakire olduğuna işaret bulunmaktadır. Çünkü iznin ne olduğunu anlamayandan izin istemenin de; susması da, reddetmesi de eşit olandan izin istemenin de anlamı yoktur. Cumhurun benimsediği sahih kanaat ise, hadisin bütün veliler tarafından bütün bakire kızlar hakkında uygulanacağıdır. Ancak babanın buluğa ermiş olan bakire kızı iznini almadan evlendirmesi hususunda fukaha ihtilaf etmişlerdir. Evzaı, es-Sevrı, Hanefiler ve onlara muvafakat eden Ebu Sevr: Bakireden babasının izin alması şarttır, demişlerdir. Eğer onun iznini almaksızın nikah akdini yapacak olursa sahih değildir.

 

Başkaları da şöyle demektedir: Babanın buluğa ermiş dahi olsa iznini almadan kızını evlendirmesi caizdir. Bu da İbn Ebi Leyla'nın, Malik'in, Leys'in, Şafil'nin, Ahmed ve İshak'ın görüşüdür. Delilleri arasında başlıktaki hadisin mefhumu da vardır. Çünkü hadis, dul kadının kendisini evlendirmek bakımından velisine göre daha bir hak sahibi olduğunu ifade etmiştir. Bu da bakirenin velisinin bu hususta ondan daha bir hak sahibi olduğuna delildir.