DEVAM: 20. "SİZİ EMZİREN SÜT ANNELERİNİZ ... "(Nisa,
23) BUYRUĞU İLE, (Nebi EFENDİMİZİN): "NESEBDEN DOLAYI HARAM OLAN, SÜT
EMMEK YOLUYLA DA HARAM OLUR." (BUYRUĞU)
حدثنا الحكم
بن نافع:
أخبرنا شعيب،
عن الزهري قال:
أخبرني عروة
بن الزبير: أن
زينب بنت أبي
سلمة أخبرته:
أن
أم حبيبة بنت
أبي سفيان
أخبرتها: أنها
قالت: يارسول
الله، انكح
أختي بنت أبي
سفيان، فقال:
(أوتحبين ذلك).
فقلت: نعم،
لست لك
بمخلية، وأحب من
شاركني في
الخير أختي،
فقال النبي
صلى الله عليه
وسلم: (إن ذلك
لا يحل لي). قلت:
فإنا نحدث أنك
تريد أن تنكح
بنت أبي سلمة؟
قال: (بنت أم
سلمة). قلت:
نعم، فقال: (لو
أنها لم تكن
ربيبتي في
حجري ما حلت
لي، أنها
لابنة أخي من
الرضاعة،
أرضعتني وأبا
سلمة ثويبة،
فلا تعرضن علي
بناتكن ولا
أخواتكن).
قال عروة:
وثويبة مولاة
لأبي لهب، كان
أبو لهب
أعتقها،
فأرضعت النبي
صلى الله عليه
وسلم، فلما
مات أبو لهب
أريه بعض أهله
بشرحيبة، قال
له: ماذا
لقيت؟ قال أبو
لهب: لم ألق
بعدكم غير أني
سقيت في هذه
بعتاقتي
ثويبة.
[-5101-] Ebu Seleme'nin kızından aktarılan rivayette: "Ebu Süfyan'ın
kızı Ümmü Habibe'nin kendisine haber verdiğine göre, Allah Rasulüne:
'Ey Allah'ın Rasulü, kızkardeşim Ebu Süfyan'ın kızını nikahına
al', deyince, o şöyle buyurdu: 'Peki, böyle bir şeyi gerçekten arzu eder misin.
Ben: Evet. Çünkü sen benden başka zevcesi bulunmayan birisi değilsin. Bir
hayırda bana ortak olmasını en çok sevdiğim kişi de kızkardeşimdir', dedim.
Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
Bu, bana helal değildir. Ben, dedim ki: 'Ama bize senin Ebu
Seleme'nin kızını nikahlamak istediğin söyleniyordu.'
Allah Rasulü: (Zevcem) Ümmü Seleme'nin kızı mı, diye sordu. Ben:
Evet deyince şöyle buyurdu: Eğer o benim himayemde bulunan, benim üvey kızım
olmasaydı bile yin bana helal olmazdı. Çünkü o benim süt kardeşimin kızıdıf.
Süt annem Suveybe beni ve Ebu Seleme'yi birlikte emzirmişti. Sakın bana
klZlarınızı da, kız kardeşlerinizi de onlarla evleneyim diye teklif
etmeyiniz."
Urve dedi ki: "Suveybe, Ebu Leheb'in bir cariyesi idi. Ebu
Leheb onu azad etmişti. O da Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e süt emzirmişti.
Ebu Leheb öldükten sonra yakınlarından birisine çok kötü bir halde (rüyasında)
gösterildi. Ona: Ne ile karşılaştın, diye sordu. Ebu Leheb ona: Sizden sonra
(hayır namına) bir şey görmedim. Ancak Suveybe'yi hürriyetine kavuşturmam
sebebiyle şununla bana su içirildi."
Bu hadis 5106, 5107,5123 ve 5372 nolarla gelecek inşaallah.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Süt emmek, doğum sebebiyle haram kılınanları haram
kılar," mubah olanları da mubah kılar demektir. Bu da nikah ve ona tabi
olan hususların haramlığı ile alakalı hususlar hakkında icma' ile kabul edilmiş
bir husustur. Haramlık, süt emen çocuk ile süt annenin çocukları arasında
sözkonusu olur ve onlara bakmanın, halvetin (baş başa kalmanın) ve beraber
yolculuk yapmanın caizliği hususunda akrabalar seviyesine getirir. Fakat
mirasçılık, nafakanın vücCıbu, köle olarak malik olunma halinde azad oluş,
şahit1ik, diyet, kısasın düşürülmesi gibi diğer annelik ahkamı sözkonusu olmaz.
Kurtubı dedi ki: Hadiste süt emmenin, süt emen ile süt emziren
kadın ve onun kocası arasında hürmetin (haram oluş hükmünün) yaygınlık
kazanacağını göstermektedir. Yani o kadının kocası ya da efendisi olup, ondan
doğma çocukları ile birlikte süt emen arasında da haramlık sözkonusudur. Bu
kadın, süt emen çocuğa, annesi olduğundan haram olur. Süt emziren kadının
annesi de onun ninesi olduğundan dolayı haram olur ve bu yukarıya doğru devam
eder, gider. O annenin kızkardeşi, teyzesi olduğundan, kızı onun kızkardeşi
olduğundan, kızının kızı ve aşağıya doğru onun kızkardeşinin kızı olduğundan
süt sahibinin (süt annenin kocasının ya da efendisinin) kızı da kendisinin
kızkardeşi olduğundan, onun kızının kızı .aşağıya doğru kendi kızkardeşinin
kızı olduğundan, süt sahibinin annesi ve yukarı doğru diğer anneleri. ninesi
olduğundan, süt sahibinin kızkardeşi halası olduğundan ona haram olurlar. Ancak
haramlık hükmü, süt emen çocuğun yakınlarından herhangi birisi hakkında
sözkonusu değildir. Mesela onun süt kızkardeşi kendi kardeşinin kızkardeşi
olmadığı gibi, kendisinin baba bir kızkardeşi de böyledir. Çünkü bunlar
arasında süt emmek birlikteliği yoktur.
Bundaki hikmete gelince, haramlığın sebebi, kadının ve kocanın
cüzlerinden ayrılan şeyolan süttür. Süt emen çocuk, bu süt ile gıdalandığı
takdirde o çocuk da onların cüzlerinden bir parça olur. Böylelikle aralarında
haramlık yayılmış olur. Ancak süt emenin akrabalarının durumu böyle değildir.
Çünkü onlarla süt emme arasında ve kocası arasında herhangi bir neseb ya da bir
sebep (haram kılıcı gerekçe, bağ) bulunmamaktadır. Doğrusunu en iyi bilen
Allah'tır.
"Kızkardeşimi nikahla", onunla evlen, demektir.
"Bunu arzu eder misin?" İfade kadınların tabiatıarında
bulunan kıskançlıkla birlikte, kendisinden başkası ile evlenmesini istemesi
dolayısıyla hayretini dile getiren bir sorudur.
"Sen benden başka zevcesi bulunmayan birisi değilsin ki. ..
" Ben seninle baş başa değilim ve kuması olmayan birisi de değilim,
demektir.
"Hayırda ortak." Bu sözle kumalar arasında adeten
görülen arızı kıskançlıkları örten, ortadan kaldıran, dünya ve ahiret
mutluluğunu da kapsayan Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte
oluşun kastedildiği söylenmiştir. Fakat sözü geçen Hişam yoluyla gelen
rivayetle şöyle denilmektedir:
"Seninle birlikte benimle ortaklığını en çok sevdiğim kişi
kızkardeşimdir" denilmektedir. Böylelikle "hayır" ile
kastedilenin bizzat Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisi olduğu
anlaşılmaktadır.
"Ümmü Seleme'nin kızı mı?" Bu, aradaki karışıklığı
ortadan kaldırmak için emin olmak amacıyla sorulmuş ya da red ve tepki
anlamında yöneltiimiş bir sorudur. Yani: Eğer senin kastetliğin, Ebu Seleme'nin
Ümmü Seleme'den olma kızı ise onun benim için haram oluşu -ileride açıklanacağı
üzere- iki bakımdandır. Eğer Ebu Seleme'nin, Ümmü Seleme'nin dışında bir
kadından doğma kızı ise senin kastetliğin, o takdirde tek bir yönden bana haram
olur. Sanki Ümmü Habibe bunun haram oluşundan habersiz idi. Bu habersizliği de
ya haram kılan ayetin nüzulünden önce olduğundan dolayı idi yahut bundan sonra
olmakla birlikte, böyle bir şeyin Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
özelliklerinden olduğunu zannetmesi dolayısıyla olabilirdi. el-Kermanı böyle
demektedir. Kabul edilen de ikinci ihtimaldir. Birincisini hadisin anlatım tarzı
uygun kılmamaktadır. Sanki Ümmü Habibe iki kızkardeşi aynı nikah altında
bulundurmanın caiz oluşunu, kadının kızı ile birlikte aynı nikah altında
bulundurulmasının cevazına göre daha uygun görmüş gibidir. Çünkü üvey kız
çocuğu ebediyyen haram kılınmış olmakla birlikte, kızkardeş sadece diğer
kızkardeşi ile birlikte aynı nikah altında bulundurulması halinde haram
kılınmıştır. Allah Rasulü ona böyle bir işin helal olmayacağını ve bu hususta
ona ulaşan bilginin gerçek olmadığını belirterek Ümmü Seleme'nin kızının da iki
bakımdan kendisine haram olduğunu açıklayarak cevaplandırmıştır.
Hadis-i şerifte üvey kızın haram kılınışının, süt emmek yoluyla
haram kılın IŞtan daha ağır olduğuna da işaret bulunmaktadır.
"Çok kötü halde idi." Yani en kötü haldeydi. Hadis-i
şerifte kafirin yapmış olduğu salih bir amelin ahirette faydasını
görebileceğine işaret vardır. Ancak bu, Kur'an'ın zahirinden anlaşılana
muhaliftir. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "işledikleri amellerinin
önüne geçip, onu havaya saçılmış toz zerreleri yaparız. "(furkan, 23)
Ayrıca (hadise karşı) şöyle de cevap verilmiştir:
1 - Bu haber mürseldir. Bunu Urve mürselolarak rivayet etmiş ve
kendisine kimin naklettiğini söylememiştir. Mevsul olduğunu kabul etsek dahi haberde
sözü edilen şey, görülen bir rüyadır. Bunun delil olacak bir tarafı yoktur.
Üstelik o rüyayı gören şahıs o sırada Müslüman olmamış olabilir ve dolayısıyla
o şahıs delil olarak kabul edilemez.
2- Şahsın söylediklerinin delil kabul edileceğini varsaysak bile
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile ilgili olan bu hususta bir özellik
olabilir. Buna delil de daha önce geçen Ebu Talib ile ilgili olaydır. Çünkü bu
husustaki rivayete göre azabı hafifletilerek cehennemin her tarafı kaplayan
azabından ayak topuklarma kadar varan seviyedeki ateşe nakledilmiştir.
Beyhaki dedi ki: Kafirlerin hayırlarının boşa çıkarılacağı ile
ilgili gelen buyrukların anlamı şudur: Onlar, bunlar sebebi ile cehennemden
kurtulamazlar, cennete de giremezler. Bununla birlikte küfür dışında işlemiş
oldukları suçlar dolayısıyla görmeleri gereken azap, işlemiş oldukları
hayırlardan ötürü hafifletilebilir.
(Kadı) lyad ise şöyle demektedir: Kafirlerin işlemiş oldukları
(iyi) am ellerinin kendilerine fayda sağlamayacağı ve bundan dolayı ne bir
nimet ile ne de azaplarının hafifletilmesi ile bir mükafat görmeyecekleri
hususu üzerinde kma' gerçekleşmiş bulunmaktadır. Kafirlerin bir kısmın m azabı,
diğerlerine göre daha ağır olmakla birlikte bu böyledir.
Derim ki: Bununla birlikte bu husus Beyhaki'nin sözünü ettiği
ihtimali reddetmemektedir. Çünkü bu kabilden gelmiş bütün rivayetler küfür
günahı ile alakalıdır. Küfrün dışındaki günahlara gelince, bunla.nn azabının
hafifletilmesinin engeli ne olabilir? ibnu'l-Müneyyir, haşiyede der ki: Burada iki
mesele vardır. Birincisi imkansızdır, bu da kafirin küfrü ile birlikte
itaatinin göz önünde bulundurulacağıdır. Çünkü itaatin bir şartı da sahih bir
maksat ile yapılmış olmasıdır. Kafirde ise böyle bir şart bulunmaz. ikincisi
ise kafirin yüce Allah'ın bir lütfu olarak bazı amelleri dolayısı ile
mükafatlandınlmasıdır. Akıl bunu imkansız bir şey görmez. Bu husus
anlaşıldığına göre Ebu Leheb'in, Suveybe'ye hürriyetini vermesi, itibar olunan
Allah'a yakınlaştıncı bir amel olamaz. Bununla birlikte yüce Allah'ın Ebu
Ta!ib'e lütufta bulunduğu gibi ona da dilediği şekilde lütufta bulunması
mümkündür. Bu hususta uyulması gereken ise ister olumsuz, ister olumlu kanaat
belirtilsin, konu ile ilgili varid olmuş Kur'anı ve nebevı naslardır.
Derim ki: Bunun da tamamlayıcı unsuru şudur: Sözü edilen lütfun,
kafirin iyilikte bulunduğu ve benzeri davranışlar yaptığı kimseye ikram olmak
üzere yapılmasıdır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.