MERYEM SURESİ
قال ابن عباس:
{أسمع بهم
وأبصر} الله
يقوله، وهم
اليوم لا
يسمعون ولا
يبصرون {في
ضلال مبين} /38/: يعني
قوله {اسمع
بهم وأبصر}:
الكفار يومئذ
أسمع شيء
وأبصره.
{لأرجمنك} /46/:
لأشتمنك.
{ورئيا} /74/: منظرا.
İbn Abbas şöyle demiştir: أسمع
بهم وأبصر
Esmi' bihim ve ebsir (Meryem 38) (Onlar, bizim huzurumuza çıkacakları gün
[başlarına gelecek olanları] ne iyi duyarlar ve ne iyi görürler [bir görsen]!)
ayetinde Allah Teala şöyle buyuruyor: Onlar bugün ne işitirler, ne ,de
görürler. Apaçık sapıklık içindedirler. -Bu yorumu ile İbn Abbas أسمع بهم
وأبصر
esmi' bihim ve ebsır ayetini kastetmişti:.: Asi kafirler o gün, işitme ve görme
duyusu en hassas kimseler olacaktır. لأرجمنك Le ercumenneke (Meryem 46) "andolsun seni kötülerim,"
رئيا
ri'ya (Meryem 74) ise "görünüş" anlamına gelir.
وقال أبو
وائل: علمت
مريم أن التقي
ذو نهية حتى
قالت: {إني
أعوذ
بالرحمن منك
إن كنت تقيا} /18/.
Ebu Vail şöyle demiştir: Hz. Meryem muttaki kimsenin akıl sahibi
olduğunu daha önceden öğrenmişti. Bu yüzden إني
أعوذ بالرحمن منك
إن كنت تقيا inni euzu bi'r-Rahmani minke in kunte takiyya demişti.'
وقال ابن
عيينة: {تؤزهم
أزا} /83/: تزعجهم
إلى المعاصي
إزعاجا.
İbn Uyeyne şöyle demiştir: تؤزهم
أزا teuzzuhum ezza (Meryem
83) "onları iyice günaha doğru kışkırtıyor," anlamına gelir.
وقال مجاهد:
{لدا} /97/: عوجا
Mücahid şöyle demiştir: لدا İdda (Meryem 89) "eğri" anlamına gelir
قال ابن عباس:
{وردا} /86/: عطاشا.
{أثاثا} /74/: مالا.
{إدا} /89/: قولا
عظيما. {ركزا} /98/:
صوتا. وقال
مجاهد:
{فليمدد} /75/:
فليدعه. {غيا} /59/:
خسرانا. {بكيا}
/58/: جماعة باك.
{صليا} /70/: صلي
يصلى. {نديا} /73/:
والنادي
واحد، مجلسا.
İbn Abbas şöyle demiştir: وردا (Meryem 86) "susuz olarak," أثاثا
esasa (Meryem 74) "mal," إدا idda (Meryem 89)
"büyük söz," ركزا rikza (Meryem 98) "ses," غيا ğayya (Meryem 59) "hüsran" demektir. Mücahid şöyle
söylemiştir: فليمدد Felyemdud (Meryem 75) "onu serbest bıraksın" anlamına
gelir.
Bir diğer müfessir şöyle demiştir: بكيا Bukiyya (Meryem 58) "ağlayan anlamına gelen ......bakin
kelimesinin çoğuludur." صليا Siliyya (boylamak)(Meryem 70) صلي saliye يصلى yasla fiilinin masdandır." نديا Nediyya (Meryem 73) ve النادي en-nadi kelimeleri aynı olup "meclis" anlamına gelir.
AÇIKLAMA : İmam Taberi,
Ali İbn Ebı Talha kanalıyla İbn Abbas'ın şöyle söylediğini nakletmiştir:
"KM ha ya ayn sad bir yemindir. Allah Teala bununla yemin etmiştir. Bu
harfler Allah'ın ismidir." Abdurrezzak da Ma'mer kanalıyla Katade'nin
şöyle söylediğini aktarmıştır: "Kaf ha ya ayn sad, Kur'an'ın isimlerinden
biridir."
İbn Abbas'ın ".............esmi' bihim ve ebsır (Meryem 38)
(Onlar, bizim huzurumuza çıkacaklan gün [başlanna gelecek olanlan] ne iyi
duyarlar ve ne iyi görürler [bir görsen] I) ayetine" ilişkin yorumunu İbn
Ebı Hatim, İbn Cüreyc ve Ata kanalıyla İbn Abbas'tan senedli olarak
nakletmiştir. Abdurrezzak da Katade'den bu ayetin kıyamet günü gerçekleşeceğine
dair bir yorum nakletmiştir. İmam Taberi ise, başka bir senede Katade'den gelen
bu rivayeti şu ziyade ile aktarmıştır: "Kafirler işitmenin kendilerine bir
fayda vermeyeceği günde işitecekler ve görmenin kendilerine bir yarar
sağlayamayacağı bir günde görecekler."
..............Bukiyya (Meryem 38) ağlayan anlamına gelen
.......bakin kelimesinin çoğuludur" yorum Ebu Ubeyde'yeaittir. Fakat bu
yorum, kural gereği ..........bakin kelimesinin çoğulunun ..........kadın
(kadı) ve ...........kudat ö:neğinde olduğu gibi ........bükat şeklinde geldiği
'belirtilerek eleştirilmiştir. Ancak Imam Taberi şu şekilde bu eleştiriye cevap
vermiştir: "Bu kelimenin aslı, .......bukuvva şeklinde idi. -Buna göre,
.......kuud kelimesinin .............kaid kelimesinin çoğulu olarak gelmesine
benzer.- Sonra vav harfi kesreden sonra geldiği için ya harfine
dönüşmüştür." İmam Taberi, "........bukiyya kelimesi 'ağlamak' anlamına
da gelebilir," diye ekledikten sonra seneCliyle birlikte şu rivayeti
nakletmiştir: "Hz. Ömer bu ayeti okur okumaz secdeye kapandı. Sonra kendi
nefsine "Yazıklar olsun sana Ey Ömer! Bu, secde ... Peki ağlama
nerde?" dedi. Hz. Ömer bu sözü ile ağlamayı değil de, "Ağlayan
topluluk nerede?" şeklinde ağlayanları da kastetmiş olabilir.
باب: {وأنذرهم
يوم الحسرة} /39/.
1. "(RESULÜM!) SEN ONLARI UYAR,"(Meryem 39) AYETİNİN
TEFSİRİ
حدثنا عمر بن
حفص بن غياث:
حدثنا أبي:
حدثنا الأعمش:
حدثنا أبو
صالح، عن أبي
سعيد الخدري
رضي الله عنه
قال: قال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم:
(يؤتى
بالموت كهيئة
كبش أملح،
فينادي مناد:
يا أهل الجنة،
فيشرئبون
وينظرون،
فيقول: هل تعرفون
هذا؟ فيقولون:
نعم، هذا
الموت، وكلهم
قد رآه. ثم
ينادي: يا أهل
النار،
فيشرئبون
وينظرون،
فيقول: هل
تعرفون هذا؟
فيقولون: نعم،
هذا الموت،
وكلهم قد رآه،
فيذبح. ثم يقول:
يا أهل الجنة
خلود فلا موت،
ويا أهل النار
خلود فلا موت.
ثم قرأ:
{وأنذرهم يوم
الحسرة إذ قضي
الأمر وهم في
غفلة - وهؤلاء
في غفلة أهل
الدنيا - وهم
لا يؤمنون}).
[-4730-] Ebu Said Hudri, Hz. Nebi'in şöyle buyurduğunu rivayet
etmiştir:
Kıyamet günü ölüm, beyazı siyahından çok bir koç suretinde
getirilir. Derken biri: "Ey Cennet ehli!" diye seslenir. Cennet ehli
başlarını uzatıp bakarlar. O zaman o kimse: "Bunu tanıyor musunuz?"
diye sorar. Hepsi onu görerek; "Euet. Bu, ölümdür," diye ceuap uerir.
Sonra o seslenen kişi "EyCehennem ehli!" diye seslenir.
Cehennemlikler başlarını uzatıp bakarlar. O kimse: "Bunu tanıyor
musunuz?" diye sorar. Hepsi onu görerek; "Evet. Bu, ölümdür,"
cevabını verir. Ardından koç kesilir. Sonra o seslenen kimse:
"Ey Cennet ehli! [Sizin için] sonsuzluk var! Asla ölüm yok!
Ey Cehennem ehli! [Sizin için de] sonsuzluk var. Asla ölüm yok!" diye
seslenir. Sonra "(Resulüm!) Sen onları pişmanlık ve üzüntü günü hakkında
uyar. Çünkü onlar bir gafletin içine dalmış oldukları halde ve henüz iman
etmemişken (bakarsın) iş olup bitmiştir," ayetini okur.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Gaflet içinde olanlar
ehl-i dünyadır," buyurmuştur.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
İmam Buhari bu başlık altında Ebu Said Hudri'den nakledilen
"ölümün boğazlanması" hakkındaki hadisi verdi. Bu hadisin açıklaması
"Kitabu'r-rikak" da yapılacaktır.
Kurtubi "beyazı siyahından çok" ifadesi hakkında şöyle
demiştir: "Bu ifade ile Cennetliklerin ve Cehennemliklerin özelliği olan beyaz
ve siyah bir arada zikredilmiştir. İşte bu lafzın tercih edilmesindeki hikmet
de budur."
باب: {وما
نتنزل إلا
بأمر ربك} /64/.
2. "BİZ ANCAK RABBİNİN EMRİ İLE İNERİZ,"(Meryem 64)
AYETİNİN TEFSİRİ
حدثنا أبو
نعيم: حدثنا
عمر بن ذر قال:
سمعت أبي، عن
سعيد ابن
جبير، عن ابن
عباس رضي الله
عنه قال: قال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
لجبريل:
(ما
يمنعك أن
تزورنا أكثر
مما تزورنا).
فنزلت: {وما
نتنزل إلا
بأمر ربك له
ما بين أيدينا
وما خلفنا}.
[-4731-] İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem Cebrall'e; "Bizi daha fazla ziyaret etmekten
seni alıkoyan nedir?" diye sormuştur. Bunun üzerine
"Biz ancak Rabbinin emri ile ineriz. Önümüzde ve arkamızda
olan her şey O'na aittir, "(Meryem 64) ayeti inmiştir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Abdurrezzak İbn Hemmam, Ma'mer kanalıyla Katade'nin bu ayet i şu
şekilde açıkladığını nakletmiştir: "Önümüzde" ifadesi ahiret,
"arkamızda" ifadesi dünya ve "bunlar arasında" ifadesi su
ra iki üfleme arasındaki zaman anlamına gelir.
İmam Taberi hem Simak İbn Harb, hem de Said İbn Cübeyr kanalıyla
İbn Abbas'ın şöyle söylediğini nakletmiştir. "Cebraıl bir müddet Hz.
Nebi'e gelmedi."
Abd İbn Humeyd ile İbn Ebı Hatim, İkrime'nin şöyle söylediğini
nakletmişlerdir: "Cebrall yirmi gün Hz. Nebi'e gelmedi. Bunun üzerine Hz.
Nebi ona 'Ey CebraiI! Ne zamandır bize gelmedin. Kendini özlettin,' dedi. Bunun
üzerine Cebrall, 'Ben de seni özledim. Ama ben, emre tabiyim,' diye karşılık
verdi. Bunun üzerine Allah Teala, Cebrall'e, Hz. Nebi'e şöyle söylemesini
vahyetti: Biz ancak Rabbinin emri ile ineriz."
Bu ayette geçen ........emr kelimesi, izin anlamına gelir. Biraz
önce anlatılan ayetin sebeb-i nüzulü buna delalet eder. Buradaki ba harfi cerri
musahabe anlamı da ifade edebilir. Buna göre ayetin anlamı şu şekilde olur:
"Biz, Allah'ın kullarına farz veya haram kıldığı emirlerle birlikte
ineriz." Bir lafzı bütün manalarına hamletmeyi caiz görenlere göre,
buradaki anlamın daha da geniş olması ihtimali vardır.
باب: {أفرأيت
الذي كفر
بآياتنا وقال
لأوتين مالا
وولدا} /77/.
3. "Şimdi ayetlerimizi inkar eden ve "Elbette bana mal
ve evlat verilecektir." diyen adamı gördün mü?"(Meryem 77) AYETİNİN
TEFSİRİ
حدثنا
الحميدي:
حدثنا سفيان،
عن الأعمش، عن
أبي الضحى، عن
مسروق قال:
سمعت خبابا
قال:
جئت
العاصي بن
وائل السهمي
أتقاضاه حقا
لي عنده، فقال:
لا أعطيك حتى
تكفر بمحمد
صلى الله عليه
وسلم، فقلت:
لا، حتى تموت
ثم تبعث، قال:
وإني لميت ثم
مبعوث؟ قلت:
نعم، قال: إن
لي هناك مالا
وولدا
فأقضيكه،
فنزلت هذه
الآية:
{أفرأيت الذي
كفر بآياتنا
وقال لأوتين
مالا وولدا}.
رواه
الثوري،
وشعبة، وحفص،
وأبو معاوية،
ووكيع، عن
الأعمش.
[-4732-] Mesruk'tan rivayet edildiğine göre, o, Habbab'ı şöyle derken
işittim, demiştir:
Alacağımı almak üzere As İbn Vail es-Sehmi'nin yanına gittim.
Bana; "Muhammed'i inkar etmediği n sürece sana hiçbir ödeme
yapmayacağım," dedi. Ben de "Asla! Sen ölüp dirilinceye kadar böyle
bir şey yapmam!" dedim. elAs:
"Ben öleceğim sonra dirilecek
miyim?" diye şaşkınlığını ifade etti. Ben de; "Evet," dedim.
Bunun üzerine şöyle dedi: "O zaman orada benim hem malım, hem de
çocuklarım olacak. O vakit sana borcumu öderim." İşte bunun üzerine,
".....ayetlerimizi inkar eden ve "Muhakkak surette bana
mal ve evlat verilecek" diyen adamı gördün mü?" ayeti nazil oldu.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
el-As meşhur sahabı Amr'ın babasıdır. Cahiliyye döneminin önemli
isimlerinden biridiLKendisine Müslümanlık nasip olmamıştır. İbnu'l-Kelbı şöyle
demiştir: "el-As, Kureyşin yargıçlarından biriydi. Daha önce Hz. Ömer'in
biyografisinden bahsedilirken Hz. Ömer Müslüman olunca onu himaye ettiği
belirtilmişti. Bu olayın hikayesi uzundur. Ancak bu himaye esnasında el-As
"Adamın biri kendisi için bir yol seçmiş. Bu sizi ne ilgilendirir!"
diyerek müşrikleri Hz. Ömer'den uzaklaştırmışt!.
el-As İbn Vail hicretten önce Mekke'de ölmüştür. Kur'an'la ve
Hz. Nebi'le alayeden Mekkelilerden biriydi.
Habbab'ın "Asla! Sen ölüp dirilinceye kadar böyle bir şey
yapmam!" sözü el-As'ın ölüp dirildiği zaman inkar edeceği şeklinde
anlaşılabilir. Ama Habbab bunu kastetmemiştir. Çünkü kıyamet günü inkar
tasavvur bile edilemez. Öyle anlaşılıyor ki, burada Habbab şöyle söylemek
istemiştir: "Sonsuza kadar inkar etmeyeceğim!" Habbab'ın
"yeniden dirilmeden" bahsetmesindeki nükte, el-As'ın yeniden
dirilmeye iman etmediğini ifade etmek içindir.
باب: قوله:
{أطلع الغيب
أم اتخذ عند
الرحمن عهدا} /78/.
4. "O, ĞAYBI MI BİLDi, YOKSA ALLAH'IN KATINDAN BİR SÖZ MÜ
ALDI?" (Meryem 78) AYETİNİN TEFSİRİ
قال: موثقا
Ayette geçen عهدا ahd kelimesi, "söz" anlamına gelir.
حدثنا محمد
بن كثير:
أخبرنا سفيان،
عن الأعمش، عن
أبي الضحى، عن
مسروق، عن خباب
قال:
كنت
قينا بمكة،
فعملت للعاصي
بن وائل
السهمي سيفا،
فجئت
أتقاضاه،
فقال: لاأعطيك
حتى تكفر بمحمد،
قلت: لاأكفر
بمحمد صلى
الله عليه
وسلم حتى
يميتك الله ثم
يحييك، قال:
إذا أماتني
الله ثم بعثني
ولي مال وولد،
فأنزل الله:
{أفرأيت الذي
كفر بآياتنا
وقال لأوتين مالا
وولدا. أطلع
الغيب أم اتخذ
عند الرحمن عهدا}.
قال: موثقا.
لم يقل
الأشجعي عن
سفيان: سيفا،
ولا موثقا.
[-4733-] Habbab'ın şöyle söylediği rivayet edilmiştir: Ben, Mekke'de
demirci idim. As bin Vail es-Sehmi için bir kılıç yaptım. Sonra alacağımı almak
üzere yanına gittim. Bana;
"Muhammed'i inkar edene kadar sana
herhangi bir ödeme yapmayacağım!" dedi. Ben de; "Asla Muhammed'i
inkar etmeyeceğim. Hatta Allah seni öldürüp diriltse bile!" şeklinde
karşılık verdim. Bu defa; "Allah beni öldürüp sonra diriltince, o zaman
benim malım ve evladım olur," dedi. Bunun üzerine Allah Teala şu ayeti
indirdi:
"O, gaybı mı bildi, yoksa Allah'ın
katından bir söz mü aldı?"
İmam Buhari şöyle demiştir: Eşcaı'nin Süfyan'dan aktardığı
rivayette "Ayette geçen عهدا ahd kelimesi, 'söz' anlamına gelir," ifadesi ile
"kılıç" kelimesi geçmemektedir."
باب: {كلا
سنكتب ما يقول
ونمد له من
العذاب مدا} /79/.
5. "KESİNLİKLE HAYIR! BİZ ONUN SÖYLEDİĞİNİ YAZACAĞIZ VE
AZABINI UZATfIKÇA UZATACAĞIZ, "(Meryem 79) AYETİNİN TEFSİRİ
حدثنا بشر بن
خالد: حدثنا
محمد بن جعفر،
عن شعبة، عن
سليمان: سمعت
أبا الضحى
يحدث عن
مسروق، عن
خباب قال:
كنت
قينا في
الجاهلية،
وكان لي دين
على العاصي بن
وائل، قال:
فأتاه
يتقاضاه،
فقال: لاأعطيك
حتى تكفر
بمحمد صلى
الله عليه
وسلم، فقال:
والله لا أكفر
حتى يميتك
الله ثم تبعث،
قال: فذرني
حتى أموت ثم
أبعث، فسوف
أوتى مالا وولدا
فأقضيك،
فنزلت هذه
الآية:
{أفرأيت الذي كفر
بآياتنا وقال
لأوتين مالا
وولدا}.
[-4734-] Habbab'ın şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
Cahiliyye döneminde demirci idim. As bin Vail'den alacağım vardı.
[Olayın bundan sonrasını ravi şöyle
anlatmıştır:] Habbab borcunu ödemesi için el-As'ın yanına gitti. el-As ona;
"Muhammed'i inkar etmediğin sürece sana herhangi bir ödeme
yapmayacağım," dedi. Habbab da; "Allah'a yemin ederim ki; Muhammed'i
inkar etmem! Hatta Allah seni öldürüp tekrar diriltse bile!" diye karşılık
verdi. Buna karşın el-As şöyle dedi: "O zaman ölünce ve tekrar dirilinceye
kadar bana mühlet ver. O vakit bana mal ve evlat verilecek. Ben de sana olan
borcumu öderim." Bunun üzerine "Kesinlikle hayır! Biz onun
söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız," ayeti nazil oldu.
باب: قوله عز
وجل: {ونرثه ما
يقول ويأتينا
فردا} /80/.
6. "ONUN DEDİĞİNE BİZ VARİS OLURUZ (MALI VE EVLADI BİZE
KALIR). KENDİSİ DE BİZE YAPAYALNIZ GELİR, "(Meryem 80) AYETİNİN TEFSİRİ
وقال ابن
عباس: {الجبال
هدا} /90/: هدما.
İbn Abbas şöyle demiştir: "جبال
هدا Cibalu
hedda"(Meryem 90) [ayetinde geçen hedda kelimesi] "yıkılarak"
anlamına gelir.
حدثنا يحيى:
حدثنا وكيع،
عن الأعمش، عن
أبي الضحى، عن
مسروق، عن
خباب قال:
كنت
رجلا قينا،
وكان لي على
العاصي بن
وائل دين،
فأتيته
أتقاضاه،
فقال لي: لا
أقضيك حتى تكفر
بمحمد، قال:
قلت: لن أكفر
به حتى تموت
ثم تبعث، قال:
وإني لمبعوث
من بعد الموت،
فسوف أقضيك إذا
رجعت إلى مال
وولد، قال:
فنزلت:
{أفرأيت الذي
كفر بآياتنا
وقال لأوتين
مالا وولدا.
أطلع الغيب أم
اتخذ عند
الرحمن عهدا.
كلا سنكتب ما
يقول ونمد له
من العذاب
مدا. ونرثه ما
يقول ويأتينا
فردا}.
[-4735-] HabbSb'ın şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
Ben demirci idim. el-As İbn VSil'den alacağım vardı. Alacağımı almak üzere onun
yanına gittim. Bana; "Muhammed'i inkar edinceye kadar sana hiçbir ödeme
yapmayacağım," dedi. Ben de; "Asla onu inkar etmeyeceğim! Hatta sen
ölsen, sonra dirilsen bile!" diye karşılık verdim. Bu defa bana; "Elbette
öldükten sonra diriltileceğim! Mala ve evlada kavuştuğum o zaman sana olan
borcumu ödeyeceğim," dedi. Bunun üzerine:
"(Resulüm!) Ayetlerimizi inkar eden ve "Muhakkak surette
bana mal ve evlat verilecek" diyen adamı gördün mü? 0, gaybı mı bildi,
yoksa Allah'ın katından bir söz mü aldı? Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini
yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız, "(Meryem 77-79) ayeti indi.