SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1680 >>

EK SAYFA – 1680-2

BAKARA SURESİ

باب: {وقاتلوهم حتى لا تكون فتنة ويكون الدين لله فإن انتهوا فلا عدوان إلا على الظالمين} /193/.

30. "Hem bir fitne kalmayıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın . Vazgeçerlerse, düşmanlık ancak zalimlere karşıdır."[Bakara 193] AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا محمد بن بشار: حدثنا عبد الوهاب: حدثنا عبيد الله، عن نافع، عن ابن عمر رضي الله عنهما:

 أتاه رجلان في فتنة ابن الزبير فقالا: إن الناس ضيعوا وأنت ابن عمر، وصاحب النبي صلى الله عليه وسلم، فما يمنعك أن تخرج؟ فقال: يمنعني أن الله حرم دم أخي، فقالا: ألم يقل الله: {وقاتلوهم حتى لا تكون فتنة}. فقال: قاتلنا حتى لم تكن فتنة، وكان الدين لله، وأنتم تريدون أن تقاتلوا حتى تكون فتنة، ويكون الدين لغير الله.

 

[-4513-] Rivayete göre İbn Zübeyr'in neden olduğu fitnenin baş gösterdiği sırada İbn Ömer'e iki adam gelip, "İnsanlar (ihtilaflar içinde) kayboldular. Sen ki, İbn Ömer'sin, Nebi s.a.v.’in sahabisisin Neden yaşananlara sessiz kalıyorsun?" dediler. İbn Ömer de,

 

"Allah Teala'nın kardeşimin kanını (dökmeyi) haram kılması beni, [başkaldırmaktan] alıkoyuyor," diye cevap verdi. Bu defa adamlar,

 

"Peki Allah Teala, 'Fitne tamamen yok edilinceye kadar onlarla savaşın!' buyurmuyor mu?" diyerek itiraz ettiler. Bunu üzerine o, şöyle dedi:

 

Fitne tamamen ortadan kalkıp din de sadece Allah'a mahsus oluncaya kadar savaştık. Şimdi siz, fitne çıkması ve dinin Allah'tan başkasına ait olması için savaşmak istiyorsunuz. "

 

 

وزاد عثمان بن صالح، عن ابن وهب قال: أخبرني فلان، وحيوة بن شريح، عن بكر بن عمرو المعافري: أن بكير بن عبد الله حدثه، عن نافع: أن رجلا أتى ابن عمر فقال: يا أبا عبد الرحمن، ما حملك على أن تحج وتعتمر عاما، وتترك الجهاد في سبيل الله عز وجل، فد علمت ما رغب الله فيه؟ قال: يا ابن أخي، بني الإسلام على خمس: إيمان بالله ورسوله، والصلاة الخمس، وصيام رمضان، وأداء الزكاة، وحج البيت. قال: يا أبا عبد الرحمن، ألا تسمع ما ذكر الله في كتابه: {وإن طائفتان من المؤمنين اقتتلوا فأصلحوا بينهما فإن بغت إحداهما على الأخرى فقاتلوا التي تبغي حتى تفيء إلى أمر الله }. {قاتلوهم حتى لا تكون فتنة}. قال: فعلنا على عهد رسول الله صلى الله عليه وسلم وكان الإسلام قليلا، فكان الرجل يفتن في دينه: إما قتلوه وإما يعذبونه، حتى كثر الإسلام فلم تكن فتنة، قال: فما قولك في علي وعثمان؟ قال: أما عثمان فكأن الله عفا عنه، وأما أنتم فكرهتم أن تعفوا عنه. أما علي فابن عم رسول الله صلى الله عليه وسلم وختنه، وأشار بيده، فقال: هذا بيته حيث ترون.

 

[-4514-] Nafi" den şöyle nakledilmiştir:

 

"Bir adam gelip İbn Ömer'e 'Ey Ebu Abdurrahman! Allah'ın cihada teşvik ettiğini bildiğin halde, Allah yolunda cihadı terk edip bir yıl hac, bir yıl umre etmenin nedeni nedir?' diye sordu. O da şöyle cevap verdi:

 

Yeğnim! İslam şu beş esas üzerine kurulmuştur: Allah'a ve Resulüne iman etmek, beş vakit namaz kılmak, Ramazan orucunu tutmak, zekat vermek ve haccetmek.

Bu defa adam şöyle dedi:

 

Ey Ebu Abdurrahman! Allah Teala'nın Kur'an'da 'Eğer mu'minlerden iki grup birbiriyle vuruşursa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın!'[Hucurat 9], 'Fitne tamamen ortadan kalkıncaya kadar, onlarla savaşın!' buyurduğunu işitmedin mi?

 

İbn Ömer de şu şekilde cevap verdi: Biz bu ayetlerin gereğini Allah Resulünün zamanında yerine getirdik. O vakitler Müslümanların sayısı azdı. Mu’min biri, dininden dolayı fitneye maruz kalırdı. Onu ya öldürürler, ya da ona işkence ederlerdi. Ne zaman ki, İslam dini yayıldı, o zaman fitneden eser kalmadı."

 

 

 

[-4515-] [Adam İbn Ömer'e], ."Ali ve Osman hakkında ne düşünüyorsun?" diye sordu. O da şöyle cevap verdi:

 

Allah Teala Osman'ı bağışlamıştır. Ancak, Allah'ın onu bağışlaması sizin hoşunuza gitmedi. Ali ise, Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hem amcasının oğlu, hem de damadıdır. (Eliyle işaret ederek) Şu gördüğünüz de, onun evidir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:  

 

"İki adam gelip". Menakıb-ı Osman bahsinde bu iki kişiden birinin adının el-Ala İbn Arar, diğerinin ise Hıbbşm es-Sülemi olduğu geçmişti.

 

"İbn Zübeyr fitnesinin". Said İbn Mansur'un rivayetine göre bu fitne, Haccac'ın İbn Zübeyr'e saldırdığı yıl meydana gelmiştir. İbn Zübeyr fitnesinden maksat, onun son dönemlerinde meydana gelen olaylardır. Haccac İbn Yusuf es-Sekaf1'nin İbn Zübeyr'e karşı harekete geçmesi, Emevi sultanlarından Abdulmelik İbn Mervan tarafından yönlendirilmişti. Abdulmelik Haccac'ı Abdullah İbn Zübeyr ile savaşmak üzere donatmıştı. Bu sırada İbn Zübeyr Mekke'de bulunuyordu. Bu hadise, h. 73 yılının sonlarına doğru meydana gelmiştir. Yine aynı yılın sonunda Abdullah İbn Zübeyr katledildi. Abdullah İbn Ömer ise, h. 74 yılının başlarında vefat etmiştir. Onun bu tarihte vefat ettiğine "Babu'l-ıydeyn" konusunda temas edilmişti.

 

"Ey Abdurrahman'ın babası! Allah'ın cihada teşvik ettiğini bildiğin halde, Allah yolunda cihadı terk edip bir yıl hac, bir yıl umre etmenin nedeni nedir?' diye sordu." Soru soran adam, Devlet başkanına isyan eden asilerle savaşmayı cihad olarak isimlendirdi ve itikadınca onlarla savaşmayı kafirlerle cihad etmekle aynı kefeye koydu. Halbuki başkalarına göre, doğru olan bunun tam tersidir. Cihadı teşvik eden dini naslar, kafirlerle savaşa mahsustur. Her ne kadar asilerle savaşmak din tarafından öngörülmüş olsa da, bunun sevabı kafirlere karşı yapı lan savaşın sevabına ulaşamaz. Hele hele böyle bir savaş dünyalık bir menfaate dayalı ise, hiç ulaşamaz.

 

"Onun damadıdır." Asmaı şöyle demiştir: ......hatenehu kelimesi evlilik yoluyla kadınlar tarafından kurulan akrabalıklar için, .....hamün kelimesi koca sayesinde kurulan akrabalıklar ......es-Sihru kelimesi ise, her iki kanalla kurulan akrabalıklar için kullanılır."

 

باب: {وأنفقوا في سبيل الله ولا تلقوا بأيديكم إلى التهلكة وأحسنوا إن الله يحب المحسنين} /195/.

31. Allah yolunda mal harcayın da kendinizi ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve güzel hareket edin. Çünkü Allah güzellik ve iyilik edenleri sever. [Bakara 195] AYETİNİN TEFSİRİ

 

التهلكة والهلاك واحد

et-Tehluketu ve'l-helaku vahidun Tehlike ile helak aynı anlama gelir.

 

حدثنا إسحاق: أخبرنا النضر: حدثنا شعبة، عن سليمان قال: سمعت أبا وائل، عن حذيفة: {وأنفقوا في سبيل ولا تلقوا بأيديكم إلى التهلكة}. قال: نزلت في النفقة.

 

[-4516-] Huzeyfe'den şöyle dediği rivayet edilmiştir:

 

"Allah yolunda harcayın! Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın!" ayeti [Allah yolunda] infak hakkında inmiştir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:  

 

"Tehlike ile helak aynı anlama gelir." Bu tefsır Ebu Ubeyde tarafından yapılmıştır.

İmam Buharı Ebu Ubeyde'nin tefsirini zikrettikten sonra, bu ayetin infak hakkında nazil olduğunu belirten Huzeyfe hadisini nakletti. Bu hadis, söz konusu ayetin Allah yolunda infak etmenin terk edilişi hakkında indiğini bildiriyor. Huzeyfenin bu sözü, İmam Müslim, Nesaı, Ebu Davud, Tirmizı, İbn Hibban ve Hakim'in Eslem İbn Imran kanalıyla Ebu Eyyub el-Ensarı'den naklettikleri şu hadisi açıklamaktadır:

 

"Biz İstanbul kuşatmasındaydık. Bir ara, büyük bir Rum birliği karşımıza çıktı. Müslümanlardan biri Rum saflarına doğru harekete geçti ve onların aralarına daldı. Sonra dönüp geldi. Bunu gören insanlar 'Suphanallah! Kendi kendini tehlikeye attı!' diye bağırdılar." Sonra Ebu Eyyub şöyle dedi:

 

"Ey İnsanlar! Siz bu ayeti, bu şekilde yorumluyorsunuz. Muhakkak ki bu ayet, bizim hakkımızda yani Ensar hakkında indi. Cenab-ı Allah dinini güçlendirip ona sahip çıkanları çoğaltınca, içimizden 'Mallarımız zayi oldu. Başlarında dursak ve onlarla ilgilensek hiç zayi olmazdı.' dedik. Bunun üzerine Allah Teala bu ayeti indirdi. Gerçek tehlike bizim arzuladığımız malın başında beklemektir."

 

İbn Abbas ve tabiundan bir grup müfessirden sahih bir senetle bu ayet hakkında buna benzer rivayetler nakledilmiştir.

 

İbn Cerir ve İbn Münzir sahih bir senetle Müdrik İbn Avf'ın şöyle dediğini nakletmişlerdir: "Ben Hz. Ömer'in yanında idim. Ona şu olayı anlattım: Benim bir komşum vardı. Savaşta kendisini (düşman saflarına) attı, ve öldürüldü. İnsanlar 'Kendi eliyle kendisini tehlikeye attı,' dediler.

 

Ömer de şöyle dedi: O insanlar yalan söylemişler. Zira o, dünyayı verip ahireti satın almıştır."

 

Tek kişinin çok sayıda düşman askerine karşı hücuma kalkması konusunda çoğunluk şöyle düşünmektedir: Bu şekilde hücuma kalkmak, kişİnin aşırı cesaretinden, bu fiiliyle düşmanı korkutacağı veya Müslümanları onlara karşı cesaretlendireceği düşüncesinden ya da buna benzer düzgün bir gayeden dolayı olursa güzel bir davranıştır. Tedbirsizce saldırıdan ibaret ise bu haramdır. Özellikle de onun bu davranışı, Müslümanların güvenlerini yitirmesine neden olacaksa tartışmasız böyle davranmak haramdır.

 

Doğrusunu en iyi Allah bilir.

 

باب: {فمن كان منكم مريضا أو به أذى من رأسه} /196/.

32. "SİZDEN HERKİM HASTA OLURSA YAHUT BAŞINDA BİR RAHATSIZLIĞI BULUNURSA ... "[Bakara 196} AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا آدم: حدثنا شعبة، عن عبد الرحمن بن الأصبهاني قال: سمعت عبد الله بن معقل قال:

 قعدت إلى كعب بن عجزة في هذا المسجد - يعني مسجد الكوفة - فسألته عن {فدية من صيام}. فقال: حملت إلى النبي صلى الله عليه وسلم والقمل يتناثر على وجهي، فقال: (ما كنت أرى أن الجهد قد بلغ بك هذا، أما تجد شاة). قلت: لا، قال: (صم ثلاثة أيام، أو أطعم ستة مساكين لكل مسكين نصف صاع من طعام، واحلق رأسك).

فنزلت في خاصة، وهي لكم عامة.

 

[-4517-] Abdui1ah İbn Ma'kıl'ın şöyle dediği naklediimiştir:

 

"Bu mescidde (Küfe Mescidi) Ka'b İbn Ucra'nın yanına oturdum. Ona 'Oruç fidyesi gerekir,' ayetinin tefsirini sordum. O da şöyle cevap verdi:

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına götürüldüm. Bu esnada bitler yüzüme dökülüyordu. Bana 'Galiba, bit1er yüzünden dermansız kalmlşsın. Bir koyuna gücün yetmez mi?' diye sordu. Ben 'Hayır' diye cevap verince '[O zaman] üç gün oruç tut veya altı yoksulu doyur. Her birine yarım sa' miktarı yiyecek ver ve başını tıraş et!' buyurdu. Bu ayet sadece benim hakkımda nazil oldu. Ancak sizin için de geçerlidir."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:  

 

"Sizden her kim hasta olursa, yahut başında bir rahatsızlığı varsa ... ayetinin tefs!ri." İmam Buhar! bu başlık altında, söz. konusu ayetin iniş nedeni olarak Ka'b İbn Ucra'dan nakledilen hadisi zikretti. "Kitabu'l-hacc" bölümünde bu hadisin açıklaması ayrıntılı biçimde geçmişti.

 

باب: {فمن تمتع بالعمرة إلى الحج} /البقرة: 196/.

33. "KİM HAC GÜNLERİNE KADAR UMRE İLE FAYDALANMAK İSTERSE ... "[Bakara,196] AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا مسدد: حدثنا يحيى، عن عمران أبي بكر: حدثنا أبو رجاء، عن عمران بن حصين رضي الله عنهما قال:

 أنزلت آية المتعة في كتاب الله، ففعلناها مع رسول الله صلى الله عليه وسلم، ولم ينزل قرآن يحرمه، ولم ينه عنها حتى مات، قال رجل برأيه ما شاء.

 

[-4518-] İmran İbn Husayn'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir:

 

"Allah'ın kitabında temettu' haccı ile ilgili ayet indi. Biz de Allah Resulü ile birlikte bu şekilde haccettik. Bunu haram kılan bir ayet nazil olmadı. Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem vefat ettiği zaman bu hac yasaklanmamıştı. Ancak adamın biri, kendi kafasından dilediği gibi konuşuyor."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:  

 

"Kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse ... ayetinin tefsıri."

İmam Buhar! bu başlık altında İmran İbn Husayn'dan nakledilen hadise yer verdi. Bu hadis temettu' haccını konu edinir.

 

Bu rivayetin açıklaması ile- "adamın biri" ifadesinden maksadın Hz. Ömer olduğu daha önce geçmişti.

 

باب: {ليس عليكم جناح أن تبتغوا فضلا من ربكم} /198/.

34. "(HAC MEVSİMİNDE TİCARET YAPARAK) RABBİNİZDEN GELECEK BİR LÜTFU ARAMANIZDA SİZE HERHANGİ BİR GÜNAH YOKTUR,"[Bakara 198] AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثني محمد قال: أخبرني ابن عيينة، عن عمرو، عن ابن عباس رضي الله عنهما قال:

 كانت عكاظ ومجنة وذو المجاز أسواقا في الجاهلية، فتأثموا أن يتجروا في المواسم، فنزلت: {ليس عليكم جناح أن تبتغوا فضلا من ربكم}. في مواسم الحج.

 

[-4519-] İbn Abbas'tan şöyle dediği nakledilmiştir:

 

"Ukaz, Mecenne ve Zü'j-mecaz cahiliyye döneminde kurulan fuarlardı. Müslümanlar hac mevsiminde (bu yerlerde) ticaret yapmayı günah sayıp (bundan sakındılar). Bunun üzerine şu ayet indi:

 

"(Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizden gelecek bir lütfu (kazancı) aramanızda size herhangi bir günah yoktur."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:  

 

"(Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizden gelecek bir lütfu (kazancı) aramanızda size herhangi bir günah yoktur," ayetinin tefs!ri" İmam Buhar! bu başlık altında İbn Abbas'tan nakledilen hadisi zikretti. Bu hadisin açıklaması ayrıntılı biçimde "Kitabu'l-hacc"da geçmişti.