SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-MEĞAZİ

<< 1627 >>

DEVAM: 52. NEBİ S.A.V.'İN FETİH ZAMANINDA MEKKE'DE KALDIĞI SÜRE

 

حدثنا سليمان بن حرب: حدثنا حماد بن زيد، عن أيوب، عن أبي قلابة، عن عمرو بن سلمة.

قال: قال لي أبو قلابة: ألا تلقاه فتسأله؟ قال فلقيته فسألته فقال: كنا بماء ممر الناس، وكان يمر بنا الركبان فنسألهم: ما للناس، ما للناس؟ ما هذا الرجل؟ فيقولون: يزعم أن الله أرسله، أوحى إليه. أو: أوحى الله بكذا، فكنت أحفظ ذلك الكلام، وكأنما يقر في صدري، وكانت العرب تلوم بإسلامهم الفتح، فيقولون: اتركوه وقومه، فإنه إن ظهر عليهم فهو نبي صادق، فلما كانت وقعة أهل الفتح، بادر كل قوم بإسلامهم، وبدر أبي قومي بإسلامهم، فلما قدم قال: جئتكم والله من عند النبي صلى الله عليه وسلم حقا، فقال: (صلوا صلاة كذا في حين كذا، وصلوا كذا في حين كذا، فإذا حضرت الصلاة فليؤذن أحدكم، وليؤمكم أكثركم قرآنا). فنظروا فلم يكن أحد أكثر قرآنا مني، لما كنت أتلقى من الركبان، فقدموني بين أيديهم، وأنا ابن ست أو سبع سنين، وكانت علي بردة، كنت إذا سجدت تقلصت عني، فقالت امرأة من الحي: ألا تغطون عنا است قارئكم؟ فاشتروا فقطعوا لي قميصا، فما فرحت بشيء فرحي بذلك القميص.

 

[-4302-] Amr b. Selime dedi ki: "(Eyyub dedi ki): Ebu Kılabe bana: Onunla (yani Amr b. Seleme ile) karşılaşıp da ona sormaz mısın?

 

(Amr) dedi ki: Bizler insanların geçip gittiği bir yerde idik. Binekliler bizim yanımızdan geçer, biz de onlara insanların durumu nedir, bu adam neyin nesidir diye sorar, onlar da:

 

Bu adam Allah'ın kendisine risalet verdiğini, Allah'ın kendisine vahyettiğini yahut da Allah'ın ona bunu vahyettiğini söylüyor, diyorlardı. Ben de o sözleri ezberliyordum. Sanki kalbime iyice yerleştiriliyordu. Araplar ise Müslüman olmayı geciktiriyor ve:

 

Onu kavmiyle baş başa bırakınız, diyorlardı. Eğer onlara karşı muzaffer olursa o doğru sözlü bir nebi demektir.

 

Mekke'nin fethi üzerine Mekkelilerin yaptıkları da ortaya çıkınca her bir kavim Müslüman olmak için elini çabuk tuttu. Benim babam da kavminden önce elini çabuk tutarak Müslüman oldu. Geri döndüğünde dedi ki:

 

Allah'a yemin ederim, yanınıza gerçekten Nebi oIan birisinin yanından geIiyorum.• O (bize) dedi ki:

 

Şu namazı şu vakitte klIınız, şu namazı şu vakitte klIınız. Namaz vakti girdiğinde biriniz ezan okusun, aranızda en çok Kur'an bileniniz de size imam oIsun.

 

Benden daha çok Kur'an bilen kimse yoktu. Çünkü ben gidip geIen kafiIeIer iIe karşılaşıyordum. Bu sebepIe beni önIerine (imam oIarak) geçirdiler. O sırada da altı yahut yedi yaşındaydım. Üzerimde bir eIbise vardı. Fakat secdeye vardığımda kenarları düşüyor, üzerim açılıyordu. Kabileden (cemaate geIen) bir kadın:

 

Şu Kur'an okuyucunuzun edep yerini görmeyelim diye örtmeycek misiniz, dedi.

 

Bunun için bana bir gömIek biçtiler. O gömIeğe sevindiğim kadar hiçbir şey için sevinmiş değilim.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Bu adam neyin nesidir" sözIeriyIe Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in durumu ile ArapIarın onIara karşı durumunu soruşturuyorlardı.

 

"Allah ona vahyetti, Allah ona şunu vahyetti." Bu sözIeriyIe onIarın işittikIeri Kur'an böIümIerini kendilerine bildirdiklerini nakIetmektedir.

 

"Kenarları düşüyor, üzerim açılıyordu." Yani eIbisem bir araya topIanıyordu.

 

Ebu Oavud'un rivayetinde: "Üstüm açılıyordu" şeklindedir. Hadiste farz namaza mümeyyiz küçük çocuğun imam oIabileceği şeklindeki ŞafilIerin görüşünün Iehine bir deliI buIunmaktadır. Bu oIdukça meşhur ihtilaflı bir meseIedir. Şafillerin bunu kendi idihadIarına göre söyIediklerini ve bu bir nefyedici şahitlik oIduğundan ötürü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in de bundan haberdar oImadığınl söyIeyenIer, insaflı bir iddiada buIunmamaktadırlar. Çünkü vahiy döneminde caiz oImayan bir şey, takriri yolla kabuI edilemez. Nitekim Ebu Said ve Cabir de Nebi s.a.v. döneminde azil yaptıkIarını cevazına deIil göstermişIerdir. Eğer bu, yasak klIınmasl gereken bir şey oIsaydl, mutlaka Kur'an onu nehyederdi.

 

Aynı şekilde namazda avreti örtmenin nan:ıazın sıhhati için şart oImadığınl, aksine bir sünnet oIduğunu ve setr-i avret oImadan da namazın caiz oIacağınl, çünkü bunun haI ile aIakalı bir vakıa oIduğunu, bundan doIayl da bu oIayın onIarın hükmü öğrenmeIerinden sonra oIma ihtimalinin de buIunduğunu söyIeyenIer de insaflı bir iddiada buIunmamaktadırIar.

 

 

حدثني عبد الله بن مسلمة، عن مالك، عن ابن شهاب، عن عروة بن الزبير: عن عائشة رضي الله عنها، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

وقال الليث: حدثني يونس، عن ابن شهاب: أخبرني عروة بن الزبير: أن عائشة قالت:

 كان عتبة بن أبي وقاص عهد إلى أخيه سعد: أن يقبض ابن وليدة زمعة، وقال عتبة: إنه ابني، فلما قدم النبي صلى الله عليه وسلم مكة في الفتح، أخذ سعد بن أبي وقاص ابن وليدة زمعة، فأقبل به إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم، وأقبل معه عبد بن زمعة، فقال سعد بن أبي وقاص: هذا ابن أخي، عهد إلي أنه ابنه. قال عبد بن زمعة: يا رسول الله، هذا أخي، هذا ابن زمعة، ولد على فراشه. فنظر رسول الله صلى الله عليه وسلم إلى ابن وليدة زمعة، فإذا أشبه الناس بعتبة ابن أبي وقاص، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (هو لك، هو أخوك يا عبد بن زمعة). من أجل أنه ولد على فراشه، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (احتجبي منه يا سودة). لما رأى من شبه عتبة بن أبي وقاص.

قال ابن شهاب: قالت عائشة: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (الولد للفراش وللعاهر الحجر). وقال ابن شهاب: وكان أبو هريرة يصيح بذلك.

 

[-4303-] Aişe dedi ki: Utbe b. Ebi Vakkas kardeşi Sa'd'a, Zem'a'nın cariyesinin oğlunu almasını vasiyet etmiş ve: O benim oğlumdur demişti.

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mekke fethi sırasında (Mekke'ye) gelince Sa'd b. Ebi Vakkas da Zem'a'nın cariyesinin oğlunu alıp Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e getirmişti. Onunla birlikte Zem'a'nın oğlu Abd da geldi. Sa'd b. Ebi Vakkas dedi ki: Bu benim kardeşimin oğludur. O bana bunun kendi oğlu olduğunu söylemişti.

 

Zem'a'nın oğlu Abd da: Ey Allah'ın Resulü, bu benim kardeşimdir. Bu Zem'a'nın oğludur. Onun döşeğinde doğmuştur, dedi.

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Zem'a'nın cariyesinin oğluna bir baktı, onun Utbe b. Ebi Vakkas'a insanlar arasında en çok benzeyen birisi olduğunu gördü. Bunun üzerine Resulullah: O senindir ey Zem'a'nın oğlu Abd, o Zem'a'nın döşeği üzerinde doğduğundan ötürü senin kardeşindir, diye buyurdu.

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de ayrıca: Ey Sevde, sen de bundan hicabın arkasına gir (ona görünme) diye buyurdu.

 

Buna sebep ise Utbe t. Ebi Vakkas'a çokça benzediğini görmüş olmasıdır." İbn Şihab Aişe den rivayetle ResQlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu söyledi: "Çocuk döşeğe aittir. Zina eden için de mahrumiyet ve zarar söz konusudur."

 

İbn Şihab dedi ki: Ebu Hureyre bunu yüksek sesle söylüyordu.

 

 

حدثنا محمد بن مقاتل: أخبرنا عبد الله: أخبرنا يونس، عن الزهري قال: أخبرني عروة بن الزبير:

 أن امرأة سرقت في عهد رسول الله صلى الله عليه وسلم في غزوة الفتح، ففزع قومها إلى أًسامة بن زيد يستشفعونه. قال عروة: فلما كلمه أسامة فيها تلون وجه رسول الله صلى الله عليه وسلم، فقال: (أتكلمني في حد من حدود الله). قال أسامة: استغفر لي يا رسول الله، فلما كان العشي قام رسول الله خطيبا، فأثنى على الله بما هو أهله، ثم قال: (أما بعد، فإنما أهلك الناس قبلكم: أنهم كانوا إذا سرق فيهم الشريف تركوه، وإذا سرق فيهم الضعيف أقاموا عليه الحد، والذي نفس محمد بيده، لو أن فاطمة بنت محمد سرقت لقطعت يدها). ثم أمر رسول الله صلى الله عليه وسلم بتلك المرأة فقطعت يدها، فحسنت توبتها بعد ذلك وتزوجت، قالت عائشة: فكانت تأتي بعد ذلك، فأرفع حاجتها إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم.

 

[-4304-] Urve b. Zubeyr'den rivayete göre "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem döneminde fetih gazvesi sırasında bir kadın hırsızlık yaptı. Onun kavmi Usame b. Zeyd'e başvurdu, onun iltimasta bulunmasını istediler.

 

Urve dedi ki: Usame o kadın hakkında onunla (Allah Resulü ile) konuşunca Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yüzünün rengi değişti ve: Allah'ın hadlerinden bir had hakkında mı benimle konuşuyorsun, dedi.

 

Usame: Ey Allah'ın Resulü benim için mağfiret dile dedi. Öğleden sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hutbe ira d etmek üzere ayağa kalktı. Yüce Allah'a layık olduğu şekilde övgülerde bulunduktan sonra dedi ki:

 

İmdi, şunu bilin ki, sizden önce insanları helak eden şu olmuştur:

 

Aralarından soylu bir kimse hırsızlık yaptı mı ona ilişmezlerdi. Fakat güçsüz bir kimse hırsızlık yaptı mı ona had uygularIardı. Muhammed'in nefsi elinde olana yemin ederim ki eğer Muhammed'in kızı Fatıma hırsızlık yapmış olsaydı andolsun onun elini dahi keserdim. Daha sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem emir vererek o kadının eli kesildi. Bundan sonra da güzel bir şekilde tövbesine bağlı kaldı ve evlendi. Aişe dedi ki:

 

Daha sonra bu kadın yanıma gelir, ben de onun ihtiyacını (maruzatını) Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e sorardım."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Bu hadise dair açıklama ileride Hadler bölümünde (6788. hadiste) gelecektir. Burada bu hadisin zikredilmesinden maksat, bu olayın Mekke'nin fethedildiği günü meydana geldiğine işaret etmektir.

 

 

حدثنا عمرو بن خالد: حدثنا زهير: حدثنا عاصم، عن أبي عثمان قال: حدثني مجاشع قال:

 أتيت النبي صلى الله عليه وسلم بأخي بعد الفتح، قلت: يا رسول الله، جئتك بأخي لتبايعه على الهجرة. قال: (ذهب أهل الهجرة بما فيها). فقلت: على أي شيء تبايعه؟ قال: (أبايعه على الإسلام، والإيمان، والجهاد). فلقيت أبا معبد بعد، وكان أكبرهما، فسألته فقال: صدق مجاشع.

 

[-4305 - 4306-] Mücaşi dedi ki: "Mekke fethinden sonra kardeşimi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e götürdüm. Ey Allah'ın Resulü, hicret üzere bey'at etmesi için kardeşimi sana getirdim, dedim.

 

Allah Resulü şöyle buyurdu: Hicret ehli olanlar, hicrette bulunanları (sevabı) alıp gittiler, diye buyurdu. Ben: Peki, ne üzerine onunla bey'at edersin, diye sordum. Allah Resulü: İslam, iman ve cihad üzere onunla bey'atleşirim dedi.

 

(Ravilerden Ebu Osman dedi ki): (Ayni, XVII, 291) Daha sonra -ikisinin de yaşça büyükleri olan- Mabed ile karşılaştım, ona (bunu) sordum da, Mücaşi' •doğru söylemiştir, dedi.

 

 

حدثنا محمد ين أبي بكر: حدثنا الفضيل بن سليمان: حدثنا عاصم، عن أبي عثمان النهدي، عن مجاشع بن مسعود:

 انطلقت بأبي معبد إلى النبي صلى الله عليه وسلم ليبايعه على الهجرة، قال: (مضت الهجرة لأهلها، أبايعه على الإسلام والجهاد). فلقيت أبا معبد فسألته، فقال: صدق مجاشع. وقال لخالد، عن أبي عثمان، عن مجاشع: أنه جاء بأخيه مجالد.

 

[-4307 - 4308-] Mücaşi' b. Mes'ud'dan "Ebu Mabed ile hicret üzere bey'atleşsin diye Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanınagittim. Şöyle buyurdu: Hicret, ehli olanlar için geçip gitmiştir. Ama ben İslam ve cihad üzere onunla bey'atleşeyim."

 

(Ebu Osman dedi ki): Ebu Mabed ile karşılaştım, ona sordum. Mücaşi' doğru söylemiştir dedi."

 

Halid de Ebu Osman'dan, o Mücaşi'den rivayetle dedi ki: O kardeşi Mücalid ile (Allah Resulünün huzuruna) gitti."

 

 

حدثني محمد بن بشار: حدثنا غندر: حدثنا شعبة، عن أبي بشر، عن مجاهد، قلت لابن عمر رضي الله عنهما: إني أريد أن أهاجر إلى الشأم، قال: لا هجرة، ولكن جهاد، فانطلق فاعرض نفسك، فإن وجدت شيئا وإلا رجعت.

 

[-4309-] Mücahid: "İbn Ömer r.a.'a: Ben Şam'a hicret etmek istiyorum dedim. O:

 

Hicret yoktur. Fakat cihad vardır. Git, kendi durumunu gözden geçir. Eğer (uygun) bir halde olduğunu görürsen (gidersin), değilse dönersin, dedi."

 

 

وقال النضر: أخبرنا شعبة: أخبرنا أبو بشر: سمعت مجاهدا: قلت لابن عمر، فقال: لا هجرة اليوم، أو: بعد رسول الله صلى الله عليه وسلم، مثله.

 

[-4310-] Mücahid "İbn Ömer'e (Şam'a hicret etmek istiyorum) dedim: O da:

 

Bugün -ya da Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sonra- hicret yoktur dedi (ve hadisin) benzerini (zikretti.)"

 

 

حدثني إسحاق بن يزيد: حدثنا يحيى بن حمزة قال: حدثني أبو عمرو الأوزاعي، عن عبدة بن أبي لبابة، عن مجاهد بن جبر المكي:

 أن عبد الله بن عمر رضي الله عنهما كان يقول: لا هجرة بعد الفتح.

 

[-4311-] Abdullah b. Ömer r.a. o şöyle diyordu: "Fetihten sonra hicret yoktur."

 

 

حدثنا إسحاق بن يزيد: حدثنا يحيى بن حمزة قال: حدثني الأوزاعي، عن عطاء بن أبي رباح قال:  زرت عائشة مع عبيد بن عمير، فسألها عن الهجرة، فقالت: لا هجرة اليوم، كان المؤمن يفر أحدهم بدينه إلى الله وإلى رسوله صلى الله عليه وسلم، مخافة أن يفتن عليه، فأما اليوم فقد أظهر الله الإسلام، فالمؤمن يعبد ربه حيث شاء، ولكن جهاد ونية.

 

[-4312-] Ata b. Ebi Rebah dedi ki: Ubeyd b. Umeyr ile birlikte Aişe'yi ziyarete gittim. (Ubeyd) ona hicrete dair sordu. O da dedi ki:

 

Bugün hicret yoktur. mu'minierden her bir kimse fitneye maruz kalır korkusuyla dini ile Allah'a ve Resulüne kaçıyordu. Bugün ise Allah İslama üstünlük vermiştir. mu'min dilediği her yerde Rabbine ibadet edebilir. Fakat cihad ve niyet vardır."

 

 

حدثنا إسحاق: حدثنا أبو عاصم، عن ابن جريج قال: أخبرني حسن بن مسلم، عن مجاهد:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قام يوم الفتح فقال: (أن الله حرم مكة يوم خلق السماوات الأرض، فهي حرام بحرام الله إلى يوم القيامة، لم تحل لأحد قبلي ولا تحل لأحد بعدي، ولم تحلل لي إلا ساعة من الدهر، لا ينفر صيدها، ولا يعضد شوكها، ولا يختلى خلاها، ولا تحل لقطتها إلا لمنشد). فقال العباس بن عبد المطلب: ألا الإذخر يا رسول الله، فإنه لا بد منه للقين والبيوت، فسكت ثم قال: (إلا الإذخر، فإنه حلال).

وعن ابن جريج: أخبرني عبد الكريم، عن عكرمة، عن ابن عباس: بمثل هذا أو نحو هذا. رواه أبو هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم.

 

[-4313-] Mücahid, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in fetih günü ayağa kalkarak şöyle buyurduğunu söyledi:

 

"Şüphesiz Allah gökleri ve yeri yarattığı gün Mekke'yi baram kılmıştır. Allah'ın haram kılmasıyla o kıyametgününe kadar haramdır. Benden önce hiçbir kimseye helal olmamıştır. Benden sonra da helal olmayacaktır. Bana da zamanın ancak kısa bir vakti dışında helal kılınmamıştır. Onun av hayvanları ürkütülmez, ağaçları kesilmez, otları yolunmaz, ilan etmek maksadıyla alan dışında yitiğini almak hela! değildir.

 

Abbas b. Abdulmuttalib: Ey Allah'ın Resulü izhir otu müstesna dedi. Çünkü demireilerin ve evlerin yapımı için ona mutlak bir ihtiyaç vardır. Allah Resulü bir süre sustuktan sonra: İzhir müstesna, o(nu koparmak) helaldir diye buyurdu."

 

Bu hadise dair açıklamalar hac bölümünde (1834 numara ile) geçmiş bulunmaktadır.