SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

FEDAİLU’S-SAHABE

<< 1485 >>

2. MUHACİRLERE DAİR MENKIBELER VE FAZİLETLERİ (ve Ebu Bekr)

 

منهم أبو بكر عبد الله بن أبي قحافة التيمي رضي الله عنه.وقول الله تعالى: {للفقراء المهاجرين الذين أخرجوا من ديارهم وأموالهم يبتغون فضلا من الله ورضوانا وينصرون الله ورسوله أولئك هم الصادقون} /الحشر: 8/. وقال: {إلا تنصروه فقد نصره الله - إلى قوله - إن الله معنا} /التوبة: 40/. قالت عائشة وأبو سعيد وابن عباس رضي الله عنهم: وكان أبو بكر مع النبي صلى الله عليه وسلم في الغار.

-Ebu Bekir Abdullah b. Ebi Kuhafe et-Teymi r.a. onlardan birisidir.Ve Yüce Allah'ın:  "Yurtlarından ve mallarından çıkartılıp, uzaklaştırılmış olan ve Allah'ın lütuf ve rızasını isteyen, Allah'a ve Resulüne yardım eden fakir muhacirlerindir (o fey'). İşte onlar sadıkların ta kendileridir." [Haşr, 8] buyruğu  ile  "Eğer siz ona yardım etmezseniz Allah ona yardım etmiştir ... Şüphe yok ki Allah bizimle beraberdir diyordu." [Tevbe, 40] buyrukları.

Aişe, Ebu Said ve İbn Abbas r.a. dediler ki: "Ebu Bekir mağarada Nebi s.a.v. ile birlikte idi."

 

حدثنا عبد الله بن رجاء: حدثنا إسرائيل، عن أبي إسحاق، عن البراء قال: اشترى أبو بكر رضي الله عنه من عازب رحلا بثلاثة عشر درهما، فقال أبو بكر لعازب: مر البراء فليحمل إلي رحلي، فقال عازب: لا، حتى تحدثنا: كيف صنعت أنت ورسول الله صلى الله عليه وسلم حين خرجتمامن مكة، والمشركون يطلبونكم؟ قال: ارتحلنا من مكة، فأحيينا، أو: سرينا ليلتنا ويومنا حتى أظهرنا وقام قائم الظهيرة، فرميت ببصري هل أرى من ظل فآوي إليه، فإذا صخرة، أتيتها فنظرت بقية ظل لها فسويته، ثم فرشت للنبي صلى الله عليه وسلم فيه، ثم قلت له: اضطجع يا نبي الله، فاضطجع النبي صلى الله عليه وسلم، ثم انطلقت أنظر ما حولي هل أرى من الطلب أحدا، فإذا أنا براعي غنم يسوق غنمه إلى الصخرة، يريد منها الذي أردنا، فسألته فقلت له: لمن أنت يا غلام، قال: لرجل من قريش، سماه فعرفته، فقلت: هل في غنمك من لبن؟ قال: نعم، قلت: فهل أنت حالب لبنا لنا؟ قال: نعم، فأمرته فاعتقل شاة من غنمه، ثم أمرته أن ينفض ضرعها من الغبار، ثم أمرته أن ينفض كفيه، فقال: هكذا، ضرب إحدى كفيه بالأخرى، فحلب لي كثبة من لبن، وقد جعلت لرسول الله صلى الله عليه وسلم إداوة على فمها خرقة، فصببت على اللبن حتى برد أسفله، فانطلقت به إلى النبي صلى الله عليه وسلم فوافقته قد استيقظ، فقلت: اشرب يا رسول الله، فشرب حتى رضيت، ثم قلت: قد آن الرحيل يا رسول الله؟ قال: (بلى). فارتحلنا والقوم يطلبوننا، فلم يدركنا أحد منهم غير سراقة بن مالك بن خعشم على فرس له، فقلت: هذا الطلب قد لحقنا يا رسول الله، فقال: (لا تحزن إن الله معنا).

 

[-3652-] Bera' (b. Azib) dedi ki: "Ebu Bekir r.a. (babam) Azib'den onüç dirheme bir eğer aldı. Ebu Bekir, Azib'e: Bera'ya söyle de bu eğeri (takımını) benim için taşısın, dedi. Azib ise: Hayır, sen bize Mekke'den çıkıp da müşrikler arkanızdan sizi takip ettikleri vakit Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte neler yaptığınızı anlatmadıkça kabul etmem, dedi.

 

Ebu Bekir dedi ki: Mekke'den yola çıktık. Gece boyunca ve ertesi gün öğle vaktine kadar yolumuza devam ettik. Etrafa sığınacağım bir gölge görür müyüm diye bir göz attım. Bir kaya görüverdim, yanına gittim. Onun gölgelendirdiği bölüme baktım ve orayı hazırlayıp düzenledim. Daha sonra orada Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir yer açtım. Ona: Ey Allah'ın Nebisi yat, dedim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem yattı. Sonra etrafıma bakmaya gittim. Acaba takip eden birisini görür müyüm diye. Önündeki koyunları kayaya doğru süren bir çoban görüverdim. O da bizim kayadan yararlandığımız gibi yararlanmak istiyordu.

 

Ona: Delikanlı, sen kimin için çalışıyorsun diye sordum, o da Kureyş'ten adını verdiği bir kişi için çalıştığını söyledi. O dediği kişiyi tanıdım. Koyunlarında süt var mı, diye sordum. Evet, dedi. Peki bizim için süt sağabilir misin, diye sordum.

 

Yine: Evet dedi. Ona süt sağmasını söyleyince, koyunlarından birisini yakaladı. Daha sonra ona memesindeki tozları silkelemesini emrettim. Sonra da ellerini silkelemesini emrettim. -O da şöyle yaptı deyip, ellerinin birini diğerine vurdu.- Benim için bir miktar süt sağdı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ağzını bir bezle kapattığım bir matara ayırmıştım. Dibi soğuyuncaya kadar sütün üzerine (o mataradan su) döktüm. Onu alıp, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e götürdüm. Uyanmış olduğunu gördüm. İç ey Allah'ın Resulü dedim. Ben hoşnut olana kadar içti. Sonra da: Ey Allah'ın Resulü, yola koyulma zamanı geldi mi, diye sordum. Evet, diye buyurdu. Bunun üzerine yola koyulduk. Onlar (Mekkeliler) de bizi takip ediyorlardı.

 

Atı üzerinde (bizi takip eden) Süraka b. Malik b. Cu'şum dışında onlardan kimse bize yetişemedi. Ey Allah'ın Resulü, işte bizi takip eden birisi bize yetişti dedim.

 

O: Üzülme, şüphesiz Allah bizimle beraberdir dedi." (Nahl, 6. ayet-i kerime'de geçen) "turihun" akşam getirişiniz, "tesrahun" sabahleyin salıverişiniz, demektir.

 

 

حدثنا محمد بن سنان: حدثنا همام، عن ثابت، عن أنس، عن أبي بكر رضي الله عنه قال: قلت للنبي صلى الله عليه وسلم وأنا في الغار: لو أن أحدهم نظر تحت قدميه لأبصرنا، فقال: (ما ظنك يا أبا بكر باثنين الله ثالثهما).

 

[-3653-] Ebu Bekir r.a. dedi ki: "Ben Nebi ile birlikte mağaradayken ona: Eğer onlardan birisi ayağının ucuna bakacak olsa şüphesiz bizi görecektir, dedim. O da şöyle: Ey Eba Bekr üçüncüleri Allah olan iki kişi hakkındaki kanaatin nedir? diye buyurdu."

 

Tekrar: 3922 ve 4663

 

 

AÇIKLAMA:     "Muhacirlerin menkıbeleri ve faziletleri." Burada muhacirlerden kasıt, ensarın dışında kalanlar ile Mekke'nin fetih günü Müslüman olanlar ile sonradan Müslüman olanların dışında kalanlardır. Buna göre ashab-ı kiram üç türlüdür.

 

Ensar, Evsliler, Hazrecliler, onlarla hilfleri olanlar (kabilelerinden sayılmak üzere antlaşma yapmış olanlar) ile onların mevlalarıdır. (Köle azat etmek yoluyla kendilerine intisap edenlerdir.)

 

"Ebu Bekir, Abdullah b. Ebi Kuhafe et-Teym'i onlardandır." Ebu Bekir'e "es-Sıddik" lakabının verilmesi, Nebi (s.a.v.)'i tasdik etmekteki önceliğinden dolayıdır. Ona ilk olarak bu adın verilişinin İsra gecesinin sabahı olduğu söylenmiştir.

 

"Yüce Allah'ın: "Eğer siz ona yardım etmezseniz Allah ona yardım etmiştir" ayeti" ile musannıf, Ensarın faziletinin de sabit olduğuna işaret etmektedir. Çünkü onlar Allah Resulüne yardım etmek emrinin gereğini yerine getirmişlerdir. .\

 

Medine'ye gidişi esnasında Allah'ın Nebiine yardımı ise, onu maksadından geri döndürmek amacıyla takip eden müşriklerin eziyetine karşı koruması suretiyle olmuştur. Yine ayet-i kerimedeki Ebu Bekir es-Sıddik'in fazileti de dile getirilmektedir. Çünkü bu menkıbe sadece ona ait bir özelliktir. Zira bu yolculukta Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e arkadaşlık etmiş ve kendi canı ile onu korumuştu. Yüce Allah da bu ayet-i kerime ile onun Nebiine arkadaşlık ettiğine tanıklık etmektedir.

 

 

Hadis-i Şeriften Şu Hususlar da Anlaşılmaktadır

 

1. Tabi olan kimse tabi olduğu zata uyanıkken hizmet ettiği gibi uyuduğu vakit de onu (gelebilecek zararlara karşı) himaye eder.

 

2. Ebu Bekir r.a.'ın Nebi (s.a.v.)'e ileri derecedeki sevgisi, ona karşı edebi ve onu kendisine tercih etmesi.

 

3. Yeme, içme adabı ve yenilen ve içilen şeylerin temizlenmesinin müstehap olduğu•

 

4. Hadisten anlaşıldığına göre matara, sufra (yiyecek çıkını) gibi araçların beraberinde götürülebileceğine, bunun tevekküle aykırı olmadığına da hadiste delil vardır.  İleride Hicret bahsinde (3906 nolu hadis'te) Suraka'nın kıssası yüce Allah'ın izniyle eksiksiz olarak gelecektir.

 

 

3. NEBİ (SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM)'İN: "EBU BEKİR'İN KAPISI DIŞINDAKİ BÜTÜN KAPILARI KAPATINIZ" HADİSİ-Kİ BUNU İBN ABBAS (NEBİ S.A.V.'DEN DİYE RİVAYET ETMİŞTİR.)-

 

حدثني عبد الله بن محمد: حدثنا أبو عامر: حدثنا فليح قال: حدثني سالم أبو النضر، عن بسر بن سعيد، عن أبي سعيد الخدري رضي الله عنه قال: خطب رسول الله صلى الله عليه وسلم الناس وقال: (إن الله خير عبدا بين الدنيا وبين ما عنده، فاختار ذلك العبد ما عند الله). قال: فبكى أبو بكر، فعجبنا لبكائه: أن يخبر رسول الله صلى الله عليه وسلم عن عبد خير، فكان رسول الله صلى الله عليه وسلم هو المخير، وكان أبو بكر أعلمنا، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (إن من أمن الناس علي في صحبته وماله أبا بكر، ولو كنت متخذا خليلا غير ربي لاتخذت أبا بكر، ولكن أخوة الإسلام ومودته، لا يبقين في المسجد باب إلا سد إلا باب أبي بكر).

 

[-3654-] Ebu Said el-Hudri r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Müslüman cemaate irad ettiği bir hutbesinde dedi ki: Şüphesiz Allah bir kulu dünya ile nezdindekilerden birisini seçmek hususunda muhayyer bıraktı. O kul da Allah'ın nezdindekileri seçti.

 

(Ebu Said) dedi ki: Bunun üzerine Ebu Bekir ağladı. Biz de Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in seçimde serbest bırakılan bir kula dair haber vermesi dolayısıyla onun niçin ağladığına hayret ettik. Meğer seçmekte serbest bırakılan kişi Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem imiş ve Ebu Bekir aramızda en bilgili olanımızmış.

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Şüphesiz sohbetinde (arkadaşlığında) ve malında kendisine karşı en çok minnettar olduğum kişi Ebu Bekir'dir. Eğer Rabbimin dışında bir halil edinecek olsaydım şüphesiz Ebu Bekir'i edinirdim. Fakat İslamın kardeşliği ve sevgisi (zaten varolan bir şeydir). Mescidde Ebu Bekir'in kapısı dışında kapatılmadık hiçbir kapı kalmasın."

 

 

AÇIKLAMA:     "Meğer Ebu Bekir bizim en bilgilimiz imiş." Malik'in rivayetinde: "Meğer Ebu Bekir onu" yani Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i yahut da sözü geçen ifadeler ile neyin kastedildiğini "en iyi bilenimiz imiş" şeklindedir.

 

"Arkadaşlığında ve malında insanlar arasında kendisine karşı en minnettar olduğum kişi Ebu Bekir'dir" buyruğundaki "emen {: en çok minnet altında bırakmış olan; tercümede: en çok minnettar olduğum kişi)" ifadesi bağışlamak, karşılıksız vermek anlamında "el-menn" kökünden tafdil ismidir. Yani karşılıksız olarak insanlar arasında canı ve malı ile bana en fedakar davranan kişi odur. Yoksa yapılan işi hükümsüz kılan minnet altında tutmaktan gelen bir tabir değildir.

 

"Fakat İslam kardeşliği ve sevgisi" hasıl olmuş ve var olan bir şeydir, demektir.

 

Malik'in rivayetinde "bab: kapı" yerine "havha" lafzı kullanılmıştır ki bu da ışığın girmesi için duvarda açılan bir gedik anlamındadır. Yerden yüksek olması da şart değildir. Aşağıda olması halinde istenen yere ulaşmak için yakınlık sağladığından (içinden) girmek mümkün olur. Burada da kastedilen budur. Bundan dolayı hakkında "bab: kapı" lafzı kullanılmıştır. Fakat kapatılıp kilitlenmesi mümkün olmadıkça da böyle bir boşluğa kapı adı verilmez.

 

"Ebu Bekir'in kapısı dışında ... " Kapatmadık hiçbir kapı bırakmayınız. Ebu Bekir'in kapısı müstesna, onu kapatmaksızın bırakınız.

 

Hattabi, İbn Battal ve başkaları der ki: Bu hadiste Ebu Bekir'e ait açık bir, özellik bulunmaktadır. Ayrıca bunda onun halifeliği hak ettiğine dair güçlü bir işaret de vardır. Bilhassa bu husus Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hayatının sonlarında sabit olmuştur. Bu da onlara Ebu Bekir dışında hiçbir kimsenin imamlık yapmamasını emrettiği vakit gerçekleşmiştir.

 

Bazılarının iddia ettiğine göre burada "kapı" halifelikten kinayedir. Kapatılmasının emredilmesi ise, halifeliği istemekten kinayedir. Şöyle buyurmuş gibidir: Ebu Bekir dışında kimse halifeliğe talip olmasın. Onun böyle bir şeye talip olmasında bir sakınca yoktur.

 

Nitekim İbn Hibban da bu hadisi kaydettikten sonra bu görüşe meylederek şöyle demektedir: Bu hadiste Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sonra halifenin Ebu Bekir olacağına delil vardır. Çünkü o: "Mescide açılan bütün gedikleri kapatınız" buyruğu ile kendisinden sonra halife olmaya dair bütün insanların ümitlerini ortadan kaldırmış olmaktadır.

 

 

Hadisten Çıkan Sonuçlar

 

Bu başlıktaki hadiste sözü geçenlerin dışında başka hususlar da anlaşılmaktadır:

 

1. Açıkça görüldüğü gibi Ebu Bekir'in bir fazileti, bir üstünlüğü vardır. O Nebi (s.a.v.) tarafından -sözü geçen engel olmasaydı- halil edinilmeye layık birisi idi.

 

2. "Halil"in, ortaklığın sözkonusu olmayacağı özel bir nitelik olduğu anlaşılmaktadır.

 

3. Mescitlerin önemli bir zorunluluk bulunmadığı sürece yol gibi kullanılmaktan korunması gerekir.

 

4. Dinleyenlerin anlama kabiliyetlerini harekete geçirmek için ve anlamak hususunda ilim adamlarının farklılıkları sebebiyle, açık ifade kullanmaksızın özel bilgiye işaret edilebilir.

 

5. Anlayışı itibariyle daha üstün olan bir kimse, daha alim, daha bilgili denilmeye de hak kazanır.

 

6. Ahirette olan iyilikleri tercih etmekle teşvik edilmektedir.

 

7. İyilik yapan kimseye teşekkür etmek, faziletini dile getirmek ve onu övmek yerinde bir davranıştır.

 

8. İbn Battal der ki: İmam olmaya (halifeliğe) aday olan bir kimsenin, -bu kıssada Ebu Bekir es-Sıddik hakkında görüldüğü gibi- bu liyakatına delil teşkil edecek özel bir üstünlük mertebesine sahip olmasına da işaret edilmektedir.

 

 

 

4. NEBİ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM'DEN SONRA EBU BEKR'İN FAZİLETİ

 

حدثنا عبد العزيز بن عبد الله: حدثنا سليمان، عن يحيى بن سعيد، عن نافع، عن ابن عمر رضي الله عنهما قال: كنا نخير بين الناس في زمن النبي صلى الله عليه وسلم، فنخير أبا بكر، ثم عمر بن الخطاب، ثم عثمان بن عفان رضي الله عنهم.

 

[-3655-] İbn Ömer r.a. dedi ki: "Biz insanlar (ashab) arasında Nebi zamanında kimin hayırlı olduğunun sıralamasını yapar, önce Ebu Bekir'in sonra Ömer b. el-Hattab'ın, sonra Osman b. Affan r.a.'ın hayırlı olduğunu söylerdik."

 

Tekrar: 3697

 

 

AÇIKLAMA:     "Nebi (s.a.v.)'den sonra Ebu Bekir'in fazileti." Kasıt, faziletteki mertebesidir. Yoksa zaman itibariyle sonralık kastedilmemektedir. Ebu Bekir'in fazileti bu başlıktaki hadisin de gösterdiği gibi, Nebi (s.a.v.)'in hayatında da sabit idi.

 

"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem zamanında insanlar (ashab) arasında hayırlı olanların sıralamasını yapardık." Yani filan kişi filandan hayırlıdır derdik.

 

İleride Osman radıyallahuanh'ın Menkıbeleri başlığında gelecek olan Ubeydullah b. Ömer'in Nafi'den yaptığı rivayette şöyle denilmektedir: "Kimseyi Ebu Bekir'e denk görmezdik. Ondan sonra Ömer, ondan sonra Osman gelir diyorduk. Sonra da Resulullah (s.a.v.)'in (diğer) ashabını bırakır, aralarında fazilet sıralaması yapmazdık."

 

Hadisteki: "Ebu Bekir'e kimseyi denk görmezdik" ifadesi kimsenin onun gibi olduğu kanaatini taşımazdık, demektir. Ebu Davud'da Salim'in İbn Ömer yoluyla yaptığı rivayette şöyle denilmektedir: "Resulullah (s.a.v.) hayatta iken Nebi (s.a.v.)'in ümmeti arasında ondan sonra en faziletli kişi Ebu Bekir'dir, sonra Ömer'dir, sonra Osman'dır, derdik." Taberani bir rivayette şunu eklemektedir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu işitir fakat buna karşı çıkmaz, reddetmezdi."

 

Hadisi şerifte Ebu Bekir ve Ömer'den sonra Osman'ın geldiği belirtilmektedir. Nitekim ehl-i sünnetin cumhurunun kabul ettiği meşhur görüş budur. Seleften bazı kimseler Osman'dan önce Ali'nin geldiği kanaatindedir. Bu kanaati kabul edenler arasında Süfyan es-Sevri de vardır. Onun bu görüşünden döndüğü de söylenir. İbn Huzeyme ile ondan önce ve ondan sonra bir kesim de bu görüştedir. Onların biri diğerinden faziletli değildir de denilmiştir. Bununla birlikte bu başlıktaki hadis cumhurun lehine bir delildir. Beyhaki "el-İtikad" adlı eserinde Ebu Sevr'e kadar ulaşan senediyle Şafii'den şöyle dediğini nakletmektedir: Ashab-ı kiram ve onlara tabi olanlar önce Ebu Bekir'in, sonra Ömer'in, sonra Osman'ın, sonra da Ali'nin daha faziletli olduğu hususu üzerinde icma' etmişlerdir.

 

 

 

5. NEBİ (SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM)'İN: "EĞER HALİL EDiNECEK OLSAYDıM ... " SÖZÜ -Kİ BUNU EBU SAİD (AZ ÖNCE GEÇEN 3654. HADİSTE) SÖYLEMİŞTİR-

 

حدثنا مسلم بن إبراهيم: حدثنا وهيب: حدثنا أيوب، عن عكرمة، عن ابن عباس رضي الله عنهما: عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (لو كنت متخذا من أمتي خليلا، لاتخذت أبا بكر، ولكن أخي وصاحبي).

 

[-3656-] İbn Abbas r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Eğer bir halil edinecek olsaydım, elbetteki Ebu Bekir'i edinirdim. Fakat (o) benim kardeşim ve benim ashabımdan birisidir."

 

 

(3457) - حدثنا معلى بن أسد وموسى قالا: حدثنا وهيب، عن أيوب،  وقال: (لو كنت متخذا خليلا لتخذته خليلا، ولكن أخوة الإسلام أفضل).حدثنا قتيبة: حدثنا عبد الوهاب، عن أيوب مثله.

 

[-3657-] Ebu Eyyub'un rivayetiyle Nebi buyurdu ki: "Eğer ben bir halil edinecek olsaydım, elbetteki onu halil edinirdim. Fakat İslam kardeşliği daha faziletlidir. "

 

 

حدثنا سليمان بن حرب: أخبرنا حماد بن زيد، عن أيوب، عن عبد الله بن أبي مليكة قال: كتب أهل الكوفة إلى ابن الزبير في الجد، فقال: أما الذي قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (لو كنت متخذا من هذه الأمة خليلا لاتخذته). أنزله أبا، يعني أبا بكر.

 

[-3658-] Abdullah b. Ebi Muleyke dedi ki: Kufe halkı İbnu'z-Zubeyr'e dede(nin mirası) hakkında mektup yazdılar (ve sordular). O da dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in buyurduğuna gelince: "Eğer ben bu ümmetten bir halil edinecek olsaydım, elbette ki onu edinirdim dediği zat, onu (yani dedeyi) baba gibi değerlendirmiştir. " Kastettiği kişi Ebu Bekir'dir.

 

 

حدثنا الحميدي ومحمد بن عبد الله قالا: حدثنا إبراهيم بن سعد، عن أبيه، عن محمد بن جبير بن مطعم، عن أبيه قال: أتت امرأة النبي صلى الله عليه وسلم، فأمرها أن ترجع إليه، قالت: أرأيت إن جئت ولم أجدك؟ كأنها تقول: الموت، قال صلى الله عليه وسلم: (إن لم تجديني فأتي أبا بكر).

 

[-3659-] Muhammed b. Cubeyr b. Mut'im, dedi ki: "Bir kadın Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e geldi. Ona daha sonra yanına dönmesini emretti. Kadın -Sanki ölümü kastedercesine-: Ne dersin, gelir de seni bulamazsam (ne yapayım) dedi. Resulullah: Beni bulamazsan Ebu Bekir'e git, diye buyurdu."

 

Tekrar: 7220 ve 7360

 

 

SONRAKİ