SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-MENAKİB

<< 1463 >>

DEVAM: 23. NEBİ S.A.V.'İN NİTELİĞİ

 

وقال الليث: حدثني يونس، عن ابن شهاب أنه قال: أخبرني عروة بن الزبير، عن عائشة أنها قالت:

 ألا يعجبك أبو فلان، جاء فجلس إلى جانب حجرتي يحدث عن رسول الله صلى الله عليه وسلم يسمعني ذلك، وكنت أسبح، فقام قبل أن أقضي سبحتي، ولو أدركته لرددت عليه: إن رسول الله صلى الله عليه وسلم لم يكن يسرد الحديث كسردكم.

 

[-3568-] Aişe r.anha'nın şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Filan'ın babasının gelip benim odamın yanında oturarak Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hadis nakledip, bana bunu işittirmesi seni şaşırtmıyor mu? Ben o sırada namaz kılıyordum.

 

Namazımı bitirmeden önce kalkıp gitti. Eğer ona yetişmiş olsaydım, ona şu şekilde cevap verirdim: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hadisi (konuşurken sözleri) sizin bu şekilde alel acele dizdiğiniz gibi birini diğerinin ardı arkasına sıralamazdı."

 

Diğer tahric edenler: Tirmizi, Menakıb; Müslim, Fedail-üs Sahabe

 

 

AÇIKLAMA:     "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in nitelikleri" onun hilkati ve ahlakı (yaratılışı ve huyu) demektir.

 

3544- "Saçlarına ak düşmüş, beyaz tenli idi." Yani siyah saçına beyaz karışmıştı.

 

"Bize (verilmesini) emretti" den kasıt, kendisine ve kavmine demektir. Yani gelen heyete bir çeşit ikram ve ödülolmak üzere bunların verilmesini emretti.

 

"Katus" dişi deve demektir. Genç anlamında olduğu da söylenmiştir. Bacakları uzun deve diye de açıklanmıştır.

 

"Biz bunları kabzetmeden Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ruhu kabzedildi" ifadelerinde de bu olayın, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in vefatına çok yakın olduğu hissettirilmektedir. Ebu Cuhayfe ve kavminden onunla birlikte olanlar, bundan sonraki rivayette de görüldüğü gibi Veda haccında bulunmuşlardı. Görüldüğü kadarıyla Ebu Bekir r.a. diğerlerine yaptığı şekilde onlara verilmiş olan bu sözü gerçekleştirmiştir. Daha sonra bu hususun açıkça nakledilmiş olduğunu gördüm.

 

Kaydedilen senedie el-İsmaili'nin, Muhammed b. Fudayl yoluyla gelen rivayetinde şöyle denilmektedir: "Biz o develeri almak üzere gittik. Bize bir şey vermeden önce onun ölüm haberi bize ulaştı. Ebu Bekir kalkıp: Her kime Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir söz verdi ise gelsin deyince, ben de onun huzurunda ayağa kalkarak ona durumu haber verdim, o da bize o develerin verilmesini emretti." Bu mesele ile ilgili araştırma daha önce Hibe bahsinde geçmiş bulunmaktadır.(2598. hadis)

 

3547- "Uzuna yakın, orta boylu idi" ifadesini sözü geçen hadis, şu ifadelerle açıklamış bulunmaktadır: "O pek uzun boylu da değildi, kısa da değildi."

 

"Pek uzun boylu" ile kast edilen, boyun muntazam olmaması ile birlikte aşırı uzun olması demektir. ez-Zühri tarafından "ez-Zühriyyat" adlı eserde hasen bir sened ile Ebu Hureyre yoluyla rivayet edilen hadiste de şöyle buyurulmuştur: "O uzuna daha yakın, orta boylu idi."

''Teninin rengi kırmızıya çalan beyazdı." Yani onun ten rengi aşırı derecede beyaz değildi.

 

"Mekke'de on sene kaldı, ona vahiy nazil olmaktaydı." Bu ifadeye göre o altmış yıl yaşamış olmaktadır. Ancak Müslim bir başka yoldan Enes'den: "O (s.a.v.) altmış üç yıl yaşadı" dediğini rivayet etmektedir. Bu da az önce geçen Aişe r.anha yoluyla gelen hadise uygundur. Cumhur da bu görüştedir.

 

"Omuzları arası genişti." Yani sırtının üst tarafı enlice idi. İbn Sa'd'da yer alan Ebu Hureyre yoluyla gelen hadiste ise: "Göğsü genişti" denilmektedir.

 

3552- ''Kılıç gibi mi idi? O, hayır, ay gibi idi, dedi." Sanki bu soruyu soran kişi uzunluğu itibariyle yüzünün kılıcı andırdığını sormak istemiştir. el-Bera da ona cevap vererek: "Hayır, onun yüzü ay gibi idi" demiştir ki, yuvarlaklığı itibariyle ona benzediğini söylemek istemiştir. Soruyu soranın parlaklıkta ve pürüzsüzlükte kılıç gibi mi idi, demek istemiş olması da muhtemeldir. Buna göre el-Bera da: Hayır bundan da daha ileridir, diye cevap vererek yuvarlaklık ve parlaklık niteliklerini kendisinde toplayan aya benzetme cihetini tercih etmiştir.

 

3556- "Yüzü nurlanır, bir ay parçasını andırırdı." Sevincin görüldüğü yeri kastetmektedir ki o da onun alnı idi.

 

3558- "Kitap ehline muvafakati severdi." Yani puta tapıcıların çok olduğu o dönemlerde böyle idi.

 

"Kendisine herhangi bir emir verilmemiş olan hususlarda" yani onun şeraitine muhalif olmayan hususlarda "kitap ehline muvafakati severdi." Çünkü onun döneminde kitap ehli Resullerin şeriatlarından geriye kalmış birtakım hükümlere bağlı idiler. Dolayısıyla onlara muvafakat etmeyi, puta tapıcılara muvafakat etmekten daha çok severdi. Puta tapıcıların çoğunluğu İslama girince o vakit de kitap ehline muhalefet etmeyi sevmeye başladı.

 

3559- "Ne çirkin konuşan, ne de çirkin konuşmaya kendisini zorlayan birisi idi." O çirkin konuşmayan birisi idi. Yani kötü söz söylemekte asla haddi aşmazdı. Çirkin konuşmaya kendisini de zorlamazdı. Bu da çirkin konuşmaların onun yaratılıştan gelen bir huyu olmadığı gibi, böyle bir niteliği sonradan da kazanmamış olduğunu ifade etmektedir.

 

Tirmizi'de Ebu Abdullah el-Cedeli'nin şöyle dediği nakledilmektedir: "Ben Aişe r.anha'ya Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ahlakına dair soru sordum. O bana şöyle dedi: O çirkin sözler söyleyerek konuşmadığı gibi, böyle konuşmaya da kendisini zorlamazdı. Çarşı-pazarlarda yüksek sesle bağırıp çağırmazdı. Kötülüğe kötülükle karşılık vermezdi. Aksine affeder, bağışlardı."

 

Musannef (Buhari) Edeb bölümünde Enes r.a.'dan şunu nakletmektedir:

 

"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem çok söven, çokça çirkin sözlerle konuşan ve çok lanet okuyan birisi değildi. Bizden herhangi birisine sitem ettiği vakit, ne oluyor ona, alnı toprağa bulansın, derdi."

 

Ahmed de Enes r.a.'dan şunu rivayet etmektedir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem kimsenin yüzüne karşı hoşuna gitmeyecek bir şey söylemezdi."

 

Ebu Davud da Aişe radiyallahu anha'nın şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir adamdan diye bir şey ulaştırıldığı takdirde: Bu adam ne diye böyle söylüyor demez, bunun yerine: Bazı kimselere ne oluyor ki öyle diyorlar, derdi."

 

3560- "İki iş" ten kasıt, dünya işlerinden iki iştir. Buna delil de hadisteki "günah olmadığı sürece" ifadesidir. Çünkü dinin öngördüğü işlerde günah olmaz.

 

"Kendi adına intikam almamıştır." Kendisi için özelolarak intikam almamıştır. kendisine eziyette bulunmuş olan Ukbe b. Ebi Muayt ile Abdullah b. Hatal'ın ve diğerlerinin öldürülmesini emretmiş olması ileri sürülerek bu kanaat reddedilemez. Çünkü onlar bununla birlikte ayrıca Allah'ın haramlarını da çiğniyorlardı.

 

Şöyle de açıklanmıştır: Aişe r.aa, onun dinden çıkıp küfre girmeyi gerektirmeyen hususlarda kendisine eziyet edilmesi halinde intikam almadığını kastetmiştir. Nitekim ona karşı katı davranıp sesini yükselten bedevi arabı affettiği gibi, omzunda iz bırakıncaya kadar ridasından çekiştiren diğerini de affetmiştir. Hadis-i şerifte zorluk dolayısıyla bir şeyin yapılmamasının ve kolay olan ile yetinilmesinin ve mecbur kalınmadıkça ısrarı terk etmenin teşvik edildiğini anlıyoruz.

 

Bundan hareketle hata olduğu ortaya çıkmadığı sürece ruhsatlar ile amel etmek teşvik edildiği gibi, Yüce Allah'ın hakları dışındakileri affetmek de, emri bi'l-maruf nehy-i ani'l-münker de teşvik edilmektedir. Bunların yapılacağı yerler se daha zor olana götürmemesi halindedir.

Yine hadisten anlaşıldığına göre hüküm ve karar vermeyi nefse bırakmamak gerekir. İsterse hakimin, aleyhine hüküm vereceği kimseden intikam almayacağından, aksine sadece konuyu kesin bir neticeye bağlayacağından yana emin olsun.

 

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

3561- "Atlas (dibac)" ifadesi hususi olanın umumi olana atfedilmesi kabilindendir. Çünkü atlas da bir ipek çeşididir.

 

3562- "Bakire kızdan daha ileri derecede hayalı idi." Nebi (s.a.v.)'in hayalı olduğu yerler, Allah'ın hadleri dışındaki hususlardadır.

 

3563- "Resulullah (s.a.v.) asla bir yemeği ayıplamış değildir." Bu ileride Yiyecekler bölümünde (5409.hadis) Yüce Allah'ın izniyle açıklanacağı üzere, mubah olan yiyecekler hakkında anlaşılmıştır.

 

3567- "Saymak isteyen kişi sayacak olsa sayabilirdi." Yani böyle bir kimse onun kullandığı lafızları, kelimeleri ya da harflerini saymaya kalkışsaydı, buna gücü yeter ve sonuna kadar sayabilirdi.

 

Bundan maksat ise tane tane konuşmakta ve muhatapIarının sözlerini anlamasını sağlamakta ileri derecede dikkatli olduğunu anIatmaktır.

 

3568- "Ben namaz kılıyordum" nafile namaz kılıyordum, demektir.

"Ona yetişmiş olsaydım. Ona ... karşılık verirdim." Onun yaptığına tepki gösterir ve ona konuşurken ağır ağır konuşmamın, alel aceIe konuşmaktan daha uygun olduğunu açıklardım.

 

"O sözlerini -sizin yaptığınız gibi- alel acele ardı arkasına sıralamazdı." Yani acele ederek biri diğerinin arkasına kelimeleri dizerek konuşmazdı. Onun böyle yapmasının sebebi ise dinleyenin sözlerini karıştırmamasını istemesi idi.

 

 

SONRAKİ