باب: التنكيل
لمن أكثر
الوصال.
49- Çokça Visal Orucu Tutan Kişileri Sakındırmak
-رواه
أنس، عن النبي
صلى الله عليه
وسلم.
Bunu Enes, Nebi s.a.v.'den rivayet etmiştir.
حدثنا
أبو اليمان:
أخبرنا شعيب،
عن الزهري
قال: حدثني
أبو سلمة ابن
عبد الرحمن:
أن أبا هريرة
رضي الله عنه
قال:
نهى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم عن
الوصال في
الصوم، فقال
له رجل من
المسلمين: إنك
تواصل يا رسول
الله، قال:
(وأيكم مثلي،
إني أبيت يطعمني
ربي ويسقين).
فلما أبوا أن
ينتهوا عن
الوصال، واصل
بهم يوما، ثم
يوما، ثم رأوا
الهلال، فقال:
(لو تأخر
لزدتكم).
كالتنكيل لهم
حين أبوا أن
ينتهوا.
[-1965-] Ebu Hureyre r.a. şöyle dedi: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem visal orucu tutmayı yasakladı. Bunun üzerine Müslümanlardan bir adam:
"Ey Allah'ın Resulü! Sen visal orucu tutuyorsun" dedi. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Hanginiz benim gibi olabilir! Ben gecemi, Rabbim'in beni yedirip
içirmesiyle geçiriyorum" dedi.
Sahabe visal orucunu bırakmaktan kaçınınca Nebi onlara bir gün
visal orucu tutturdu, ertesi gün de tutturdu. Sonra (şevvalin) hilal(i)
görüldü. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Eğer hilal
gecikseydi, size daha çok tutturacaktım".
Bunu onlar visal orucu tutmaktan vazgeçmedikleri için adeta ceza
olarak söyledi.
Tekrar: 1966, 6851, 7242, 7299
حدثنا
يحيى: حدثنا
عبد الرزاق،
عن معمر، عن
همام: أنه سمع
أبا هريرة رضي
الله عنه، عن النبي
صلى الله عليه
وسلم قال:
(إياكم والوصال).
مرتين، قيل:
إنك تواصل،
قال: (إني أبيت
يطعمني ربي
ويسقين،
فاكلفوا من
العمل ما
تطيقون).
[-1966-] Ebu Hureyre r.a. şöyle dedi: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem iki
kere: "Visal orucu tutmaktan sakının" buyurdu. Kendisine; "Sen
visal orucu tutuyorsun" denilince, "Ben gecemi Rabbim’in beni yedirip
içirmesiyle geçiriyorum. Amellerden gücünüzün yeteceği şeyleri yapın"
buyurdu.
AÇIKLAMA: Konu başlığında
"çokça" kaydı konulmasından, az visal orucu tutanın bundan
sakındırılmadığı anlaşılabilir. Çünkü az visal orucu tutmak, daha az zorlukla karşılaşmak
demektir. Ancak sakındırmanın olmaması, o şeyin caiz olmasını gerektirmez.
Hadisten anlaşıldığına göre Hz. Nebi (s.a.v.) ashabına iki gün
visal orucu tutturmuştur.
Hz. Nebi'in "Eğer hilal gecikseydi..." ifadesi
"eğer" sözcüğünün kullanılabileceğine delil olarak getirilmiştir.
"Eğer" sözcüğünün kullanımı konusundaki yasak, şer'i konularla
alakalı konuların dışında kullanıma yorulmuştur.
"Size daha çok oruç tutturacaktım" yani aciz kalıp da,
terk etmek suretiyle hafifletme talep edinceye kadar oruç tutturacaktım
demektir. Bu şuna benzer: Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ashabı ile
istişare yapmış ve istişare sırasında Taifin kuşatmasının kaldırılması yönünde
görüş belirtmişti. Sahabe bu görüşten hoşlanmadı. O zaman Hz. Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem ertesi sabah erkenden savaşmayı emretti. Savaş sırasında pek
çok sahabe yaralandı, zorlukla karşılaştılar. Bunun üzerine kuşatmadan dönmek
istediler. Hz. Nebi de ertesi sabah onları geri çevirdi, bu onların hoşuna
gitti. Bunun ayrıntısı Megazî konusunda gelecektir.[4325. hadis.]
Hz. Nebi'in Oruçlu İken Allah Tarafından Yedirilip İçirilmesinin
Anlamı: "Ben gecemi Rabbim’in beni yedirip içirmesiyle geçiriyorum"
ifadesinin ne anlama geldiği konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bir
görüşe göre bunun hakiki anlamı kastedilmiştir. Ona oruç tuttuğu günlerde bir
ikram olarak Allah katından yiyecek ve içecek getirilirdi.
İbn Battal ve onunla aynı görüşte olanlar bunu eleştirmişler ve
şöyle demişlerdir: "Böyle olsaydı, Hz. Nebi visal orucu tutmamış olurdu.
Yine hadiste yer alan "zaile" ifadesi bu yeme içmenin gündüz olduğunu
gösterir. Şayet bu hakikat anlamında olmuş olsaydı o zaman Hz. Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem oruç tutmuş olmazdı."
Bu itiraza şu şekilde cevap verilmiştir: Rivayetlerde geçen
tercihe şayan kelime "ezailü" değil "ebîtu" kelimesidir.
Üstelik "ezallu" kelimesi geçmiş olsa bile, yeme içmeyi mecaz
anlamına yormak, "ezallu" kelimesini mecaza yormaktan daha öncelikli
değildir. Üstelik karşı tarafın söylediği kabul edilse bile bu zarar vermez.
Çünkü Hz. Nebi'e keramet olarak cennet yiyecek ve İçeceğinden verilmesinde
mükelleflere ait hükümler cereyan etmez. Nitekim onun göğsü altından bir kapta
yıkanmıştır, oysa dünyadaki altından kapları kullanmak haramdır.
İbnül-Müneyyir el-Haşiye isimli eserinde şöyle demiştir: Dinen
kişinin orucunu bozan, insanlar tarafından bilinen normal yiyecektir.
Olağanüstü bir yolla örneğin cennetten gelen bir yiyecek ise bu özellikte
değildir. Onu yemek, tıpkı cennet halkının yemesinde olduğu gibi ameller
cinsinden değil amellerin sevabı cinsinden bir şeydir. Keramet ibadeti iptal
etmez.
Diğer bazıları şöyle demiştir: Yemek ve içeceği hakikat anlamına
almayı engelleyen bir durum yoktur. Bu durumda yukarıdaki itirazlara da gerek
kalmaz. Sahih rivayet "gecelerim" şeklinde olduğuna göre, cennetten
getirilen şeyi geceleyin yemek ve içmek Hz. Nebi'e özgü olmak üzere onun visal
orucunu bozmaz. Bunu şöyle anlamak gerekir: Hz. Nebi'e "sen visal orucu
tutuyorsun" denildiğinde adeta o şöyle demiştir: "Ben bu konuda sizin
durumunuzda değilim. Çünkü sizden biri yiyip İçtiğinde onun visal orucu
bozulur. Oysa Rab-bim beni yedirir ve İçirir, bununla benim visal orucum
bozulmaz. Benim yiyecek ve içeceğim hem şekil hem de mahiyet bakımından
sizinkinden farklıdır".
Çoğunluk şöyle demiştir: "Beni rabbim yedirir ve
içirir" sözü mecaz olup, yeme ve içmenin sağladığı kuvvet anlamına gelir.
Yani bu ifade "Rabbim beni yiyen ve içen kişinin sahip olduğu kuvvete
sahip kılar. Bana yiyecek ve içecek yerine geçecek şeyi verir. Kuvvetimde bir
zayıflama ve duyularda bir usanma olmaksızın türlü taatleri yapmama imkan
verir" anlamına gelir. Yahut da bunun anlamı, Allah'ın onda, yemek ve suya
ihtiyaç bırakmayacak bir doygunluk ve suya kanma hali yaratması, bu sayede onun
açlık ve susuzluk hissetmemesidir. Bununla önceki arasındaki fark şudur:
Birincide açlık ve susuzluk bulunmakla birlikte tokluk ve suya kanma durumu
olmaksızın Allah'ın ona kuvvet vermesi ifade edilmekte, ikincide ise kuvvetle
birlikte tokluk ve suya kanma hissi de verilmektedir. İkincisi oruç tutan
kimsenin durumuna aykırı ve visal orucunun amacını ortadan kaldırdığı
gerekçesiyle birinci görüş tercih edilmiştir. Çünkü orucun ruhu açlıktır.
Bu ifadenin anlamı "Rabbim, kendi azameti hakkında tefekkür
etmek, kendisini müşahede ile doldurmak, marifeti ile gıdalandırmak,
muhabbetini, münacaatına dalmayı ve ona yönelmeyi göz aydınlığım kılmak
suretiyle beni yemek ve içmekle meşgul olmaktan uzak kılmıştır" şeklinde
olabilir. İbnü'l-Kayyim bu manaya meylederek şöyle demiştir: Bu gıda,
bedenlerin aldığı gıdalardan daha yüce olabilir. En ufak bir zevke ve tecrübeye
sahip olan kişi, bedenin kalp ve ruh gıdası sayesinde pek çok bedenî gıdaya
ihtiyaç duymadığını bilir, özellikle de talep ettiği şeyi elde etmekten dolayı
sevinçli ve mutlu olan, sevdiği sebebiyle gözü aydın olan kişinin böyle
olduğunu bilir.
باب: الوصال
إلى السحر.
50- Seher Vaktine Kadar Visal Orucu Tutmak
حدثنا
إبراهيم بن
حمزة: حدثني
ابن أبي حازم،
عن يزيد، عن
عبد الله بن
خباب، عن أبي
سعيد الخدري
رضي الله عنه: أنه
سمع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم يقول: (لا
تواصلوا،
فأيكم أراد أن
يواصل
فليواصل حتى السحر).
قالوا: فإنك
تواصل يا رسول
الله، قال: (لست
كهيئتكم، إني
أبيت لي مطعم
يطعمني وساق
يسقين).
[-1967-] Ebu Said el-Hudrî r.a., Resulullah'ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem
şöyle dediğini duymuştur: "Visal orucu tutmayın. Biriniz visal orucu
tutmak istediğinde seher vaktine kadar tutsun".
Sahabe: "Sen visal orucu tutuyorsun ey Allah'ın Resulü"
dediler. Bunun üzerine Nebi: "Ben sizin durumunuzda değilim. Ben, beni
doyurucu beni doyurduğu halde ve bir su veren bana su verdiği halde
gecelerim" buyurdu.