SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’S SEWM

<< 918 >>

باب: إذا جامع في رمضان.

29- Ramazan Da Oruçlu İken Cinsel İlişkiye Girmek

 

-ويذكر عن أبي هريرة رفعه: (من أفطر يوما من رمضان، من غير عذر ولا مرض، لم يقضه صيام الدهر وإن صامه). وبه قال ابن مسعود. وقال سعيد بن المسيب والشعبي وابن جبير وإبراهيم وقتادة وحماد: يقضي يوما مكانه.

Ebu Hureyre'nin merfu olarak şöyle bir rivayet naklettiği zikredilmiştir: "Herhangi bir zorunlu sebep ve hastalık olmadığı halde Ramazan'da bir gün oruç tutmayan kişi ömrü boyunca oruç tutsa o günün orucunu kaza etmiş olmaz." Abdullah İbn Mes'ud da bu görüştedir. Saîd İbnü'I-Müseyyeb, Şa'bî, İbn Cübeyrf İbrahim en-Nehaî, Katade ve Hammad ise, tutulmayan orucun kaza edileceğini söylemişlerdir.

 

حدثنا عبد الله بن منير: سمع يزيد بن هارون: حدثنا يحيى، هو ابن سعيد: أن عبد الرحمن بن القاسم أخبره، عن محمد بن جعفر بن الزبير بن العوام بن خويلد، عن عباد بن عبد الله بن الزبير أخبره: أنه سمع عائشة رضي الله عنها تقول:

 إن رجلا أتى النبي صلى الله عليه وسلم فقال: إنه احترق. قال: (مالك). قال: أصبت أهلي في رمضان. فأتي النبي صلى الله عليه وسلم بمكتل يدعى العرق، فقال: (أين المحترق). قال: أنا، قال: (تصدق بهذا).

 

[-1935-] Aişe (r.anha)'dan nakledildiğine göre yandığını söyleyen bir sahabî Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e geldi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Ne oldu sana?!" diye sorunca, o sahabi; "Ben Ramazan'da eşimle cima ettim" dedi. Bu sırada Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir sele hurma getirildi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Nerede o yanan adam?" deyince, o zat: "Buradayım" diyerek ortaya çıktı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de ona: "Bunu sadaka olarak dağıt!" buyurdu.

 

Diğer tahric: Ebu Davud savm; Müslîm, savm; Tirmizî, savm; Ahmet b. Hanbel, II, 208, 241, 281, 516; Muvatta, sıyâm 28, 29; Dârimî, savm 19

 

AÇIKLAMA:     İmam Buharî bu başlık altında kendi isteğiyle ve şuurlu olarak Ramazan ayında oruçlu iken cinsel ilişkiye giren kişinin keffaretle yükümlü olacağını ele almaktadır. İbn Battal şöyle demiştir: "İmam Buharî, bu hadisi naklederek, Ra­mazan'da bilerek yemenin veya içmenin de cinsel ilişkiye kıyasla keffareti gerek­tirdiğine işaret etmiştir. Burada cinsel ilişki ile yeme veya içme arasındaki ortak nokta, kasıtlı olarak orucu bozan yollarla Ramazan ayının saygınlığını çiğnemek­tir."

 

Zeynüddin İbnü'l-Müneyyir'in konuyla ilgili açıklamaları da aynı doğrultu­dadır: "İmam Buharî başlıkta sadece cinsel ilişkiye değinmiştir. Çünkü keffaretle ilgili olarak nakledilen müsned rivayetlerde söz konusu edilen cinsel ilişkidir. Fakat İmam Buharî başlık altında genel olarak orucu bozmayı ele alan rivayetle­re değinmek suretiyle yeme ve cinsel ilişki yoluyla orucu bozmanın aynı kap­samda değerlendirilmesi gerektiğine işaret etmiştir."

 

Ancak bana kalırsa İmam Buharî başlık altındaki rivayetleri nakletmekle, orucun bozulması durumunda orucu kaza etmenin vacip olup olmadığı konu­sunda selef-i salihin arasında görüş ayrılıklarının bulunduğuna ve cinsel ilişkinin kesinlikle keffareti gerektirdiğine İşaret etmiştir.

 

İbnü'l-Müneyyir konu hakkında özetle şu değerlendirmeyi yapmıştır; "...Ömrü boyunca oruç tutsa o günün orucunu kaza etmiş olmaz." Bu ifa­de, Ramazan'da oruç tutmayan kişinin, orucun vaktinde eda edilmesi dolayısıyla elde edilen sevap ve fazileti kaza yoluyla asla elde edemeyeceği anlamına gelir. Bu konunun özel yönüdür. Fakat genel anlamda baktığımızda tutulmayan oruç­lar kaza edilir. Bu ifadeye bakarak orucu kaza etmenin asla olmayacağı söyle­nemez."  Ibnü'l-Müneyyir'in bu değerlendirmesinin zorlama bir yorum olduğu açıktır.

 

Ebu Hureyre'nin naklettiği rivayette yandığını söyleyen adamın: "Tükendim, bittim!" dediği kayıtlıdır. Buna göre, Hz. Aişe rivayetinde geçen yanmak ifadesi, Ebu Hureyre rivayetindeki "Tükendim, bittim!" sözünü açıklamaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla bu sahabi, herhangi bir günah İşleyen kişinin cehennemde azap göreceğine inandığı için yaptığı iş dolayısıyla yandığını söylemiştir. Zaten Hz. Nebi (s.a.v) de: "Nerede o yanan adam?" diye sorarak yanma vasfını ona isnat etmiştir. Bu da söz konusu kişinin böyle bir fiilde ısrar ederse gerçekten de yanma cezasını hak edeceğine İşaret etmektedir. Ayrıca bu ifade olayın kahra­manı olan sahabinin ileride açıklanacağı gibi kendi isteğiyle ve bilinçli olarak cinsel ilişkiye girdiğini göstermektedir.

 

 

باب: إذا جامع في رمضان، ولم يكن له شيء، فتصدق عليه فليكفر.

30- Ramazanda Cinsel İlişkiye Girdiği Halde Keffareti Ödemek İçin Hiçbir Şeyi Olmayan Birisinin Kendisine Verilen Sadakayı Keffareti Ödemek İçin Kullanması

 

حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب، عن الزهري قال: أخبرني حميد بن عبد الرحمن: أن أبا هريرة رضي الله عنه قال:

 بينما نحن جلوس عند النبي صلى الله عليه وسلم، إذ جاءه رجل فقال: يا رسول الله، هلكت. قال: (مالك). قال: وقعت على امرأتي وأنا صائم، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (هل تجد رقبة تعتقها). قال: لا. قال: (فهل تستطيع أن تصوم شهرين متتابعين). قال: لا. فقال: (فهل تجد إطعام ستين مسكينا). قال: لا. قال: فمكث النبي صلى الله عليه وسلم. فبينا نحن على ذلك أتي النبي صلى الله عليه وسلم بعرق فيه تمر، والعرق المكتل، قال: (أين السائل). فقال: أنا. قال: (خذ هذا فتصدق به). فقال الرجل: أعلى أفقر مني يا رسول الله؟. فوالله ما بين لابتيها، يريد الحرتين، أهل بيت أفقر من أهل بيتي. فضحك النبي صلى الله عليه وسلم حتى بدت أنيابه ثم قال: (أطعمه أهلك).

 

[-1936-] Ebu Hureyre'nin şöyle dediği nakledilmiştir: "Biz Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'İn huzurunda otururken bir adam çıkageldi ve: "Ey Allah'ın Resulü, ben tükendim, bittim!" dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Ne oldu sana?!" diye sorunca adam: "Ben oruçlu iken eşimle cinsel ilişki kurdum!" diyerek karşılık verdikten sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile aralarında şu konuşma geçti: Azat edebileceğin bir köle bulabilir misin? Hayır!  Peki iki ay hiç ara vermeden oruç tutabilir misin? - Hayır! - Altmış yoksulu doyurma imkanın var mı? - Hayır!

 

Bundan sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir süre bekledi. Biz de orada iken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir sele dolusu hurma getirildi. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Soruyu soran adam nerede?" deyince adam: "Buradayım" diyerek ortaya çıktı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de ona: "Bunu al ve sadaka olarak dağıt!" buyurdu. Adam: "Benden daha fakir olanlara mı ey Allah'ın Resulü?! Allah'a yemin ederim ki, Medine'nin şu iki kara tepesi arasında benim ailemden daha fakir ve yoksul bir aile bulamazsın!" deyince Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem dişleri görünecek kadar güldü ve ardından: İyi öyleyse, bunu ailene yedir!" buyurdu."

 

 

AÇIKLAMA:     İmam Buharî'nin konu başlığında kullandığı ifade, bu bölümde kişinin bi­linçli ve iradeli olarak Ramazan'da cinsel ilişkiye girmesinin ele alınacağını gös­termektedir. Bu başlıkta ayrıca keffareti ödeme imkanına sahip olmayan kimse­lere, bu keffareti karşılayacak kadar sadaka verilmesi durumunda bunun keffareti ödemek için kullanılması gerektiği belirtilmektedir. İmam Buharî'nin başlıkta kullandığı ifade, kişi kefareti ödeme imkanından yoksun olsa bile bu sorumluluğun zimmetinden düşmeyeceğini göstermektedir.

 

Ebu Hureyre'nin naklettiği rivayete göre olayın kahramanı olan sahabî, daha önce geçen Hz. Aişe rivayetindeki "yandım" lafı yerine "tükendim, bittim" demiştir. İbn Ebu Hafsa rivayetinde ise bu sahabinin sözü: "Ben kendimi tükenip bitmiş biri olarak görüyordum" demiştir. Bu ifadeler göz önünde bulundurularak söz konusu sahabinin şuurlu ve iradeli olarak cinsel ilişkiye girdiği sonucuna varılmış­tır. Çünkü yanmak (ihtirak) ve bitip tükenmek (helak) kelimeleri, sonuç itibariyle yanmaya ve helak olmaya götüren İsyan anlamında kullanılan mecazi ifadelerdir. Burada bu ifadeleri kullanan sahabî, adeta olması beklenen sonucu olmuş, ger­çekleşmiş gibi anlatmış ve konu üzerine daha fazla vurgu yapmak maksadıyla geçmiş zaman kipi kullanmıştır. Bu durum açıkça göstermektedir ki, bu hadis unu­tarak cinsel ilişkiye giren kimseye keffaret gerekmeyeceğini söyleyen alimlere karşı bir delil olarak kullanılamaz. Alimlerin çoğunluğuna ve İmam Malik'in konuyla ilgili yaygın olarak bilinen kanaatine göre unutarak cinsel ilişkiye giren kimseye keffaret gerekmezken, Ahmed İbn Hanbel ile bazı Malikîler keffaret gerektiği görüşün ka­bul etmişlerdir. Keffaret gerektiğini söyleyen alimler, konuyla ilgili olarak nakledi­len rivayetlerde kişinin iradeli olarak veya unutarak bu fiili gerçekleştirdiğine dair herhangi bir açıklama yapılmamış olmasını gösterirler. Bilinen kaide gereğince hakkında ayrıntılı açıklama yapılmayan herhangi bir fiil, genel hüküm (umum) ifade eden sözlü bir ifade gibi değerlendirilir.

 

Fakat bu görüşe şöyle karşılık vermek mümkündür: "Olayın kahramanının, tükendim - bittim, yandım demesi onun durumunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu da onun bu işi iradeli ve bilinçli olarak yaptığını ayrıca böyle bir fiilin oruçlu­ya haram olduğuna dair bilgisinin var olduğunu göstermektedir."

 

Bu rivayet, herhangi bir günah işledikten sonra bunun hükmünü sormak üzere gelen kişiye ta'zir cezası uygulanmayacağını gösterir. Nitekim Hz. Nebi (s.a.v), söz konusu kişi işlediği günahı itiraf ettiği halde ona ceza uygu­lanmasını emretmemiştir. Zaten İmam Buharî bu rivayete had cezalarını ele aldığı bölümde de yer vererek buna İşaret etmiştir.

 

Ebu Sevr ve İbnü'l-Münzir'in de aralarında bulunduğu alimlerin çoğunlu­ğuna göre cinsel ilişki durumunda kadın da keffaretle yükümlü olur. Bununla birlikte kadının hür veya cariye olması ile isteyerek cinsel ilişkiye girmesi veya cinsel ilişkiye zorlanması arasında kadına keffaretin gerekip gerekmediği konu­sunda alimler arasında görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Şafiîler, Ramazan'da cinsel ilişkiye giren kadının keffaretle yükümlü olmadığını kabul etmişlerdir. On­lar bu görüşlerine delil olarak, bu rivayette Hz. Nebi'in (s.a.v), konu hak­kında ayrıntılı açıklamaya ihtiyaç bulunmasına rağmen kadının keffaretle yü­kümlü olduğuna dair bir açıklama yapmamasını gösterirler.

 

Rivayetin kahramanı olan sahabinin: "Benden daha fakir olanlara mı ey Al­lah'ın Resulü?!" demesi, "bu sadakayı benden daha fakir olanlara mı dağıtayım ey Allah'ın Resulü?!" anlamına gelir. Bu da söz konusu sahabinin, Hz. Nebi'in  (s.a.v) hurmaların sadaka olarak damıtılmasıyla ilgili emrini, fakir olanlara dağıt­mak şeklinde anladığını gösterir.

 

Hz. Nebi'in (s.a.v) dişleri görünecek kadar güldüğünü ifade eden bu rivayet, O'nun (s.a.v) gülmesinin kahkaha değil, tebessüm ve gülümseme şeklin­de olduğunu vurgulayan rivayetlerle birlikte değerlendirilmelidir. Dolayısıyla burada da Resulullah'ın (s.a.v) gülmesini tebessüm etmek / gülümsemek şeklin­de anlamak gerekir. Bununla birlikte Resul-İ Ekrem'in (s.a.v) gülmesiyle ilgili olarak şu açıklamalar da yapılmıştır:

 

1- Hz. Nebi (s.a.v) ahiretle ilgili bir mesele söz konusu ise güler, fakat dünya hakkındaki meselelerde tebessümün ötesine geçmezdi.

 

2- Olayın kahramanı olan şahıs, Hz. Nebi'in (s.a.v) huzuruna gelirken işlemiş olduğu fiile verilecek cezanın korkusu yanında imkan ölçüsünde kendisi­ni bu durumdan kurtaracak bir çözüm yolunun bulunması ümidini taşıyordu. Resulullah (s.a.v) ona kolaylık sağlayacak farklı çözüm yolları Önerdikçe keffaret olarak dağıtılması için verilen hurmalara da göz dikti. İşte Resul-i Ekrem (s.a.v) onun durumundaki bu değişikliği görünce güldü.

 

3- Hz. Nebi {s.a.v), adamın olayı çok güzel ve esprili bir üslupla an­latması, maksadına ulaşmak için etkili yöntemlere başvurması karşısında gülümsemekten kendisini alamamıştır.

 

(Resulullah (s.a.v): "İyi öyleyse, bunu ailene yedir!" buyurdu.) Bu konuyla İlgili olarak İbn Dakîki'l-îyd şu açıklamaları yapmıştır: "Oruç keffareti hakkındaki bu olay esas alınarak farklı görüşler ileri sürülmüştür:

 

1- Bu rivayet, keffaretin, ödenmesinin neredeyse imkansız olması duru­munda düşeceğini göstermektedir. Çünkü kişi keffareti kendisi ve ailesi yararına kullanamaz; kendisine ve ailesine bunları harcayamaz. Zaten bu rivayette Hz. Nebi (s.a.v), söz konusu kişiye keffareti yerine getirme imkanına kavuştu­ğu zaman bu yükümlülüğü ifa etmesi, o ana kadar bu yükümlülüğün bir zimmet borcu olarak kalacağı yönünde bir açıklama yapmamıştır. Şafiîlerden nakledilen görüşlerden biri bu doğrultudadır. Malikîlerden İsa İbn Dinar da kesin bir ifade le bu görüşü dile getirmiştir.

 

2- Evzaî'ye göre böyle bir durumla karşı karşıya kalan oruçlu Allah'tan af, nağfiret diler ve bir daha böyle bir işe kalkışmaz.

 

3- Alimlerin çoğunluğu ise keffaretin bir yükümlülük olarak devam edeceği­mi ve ifa imkanının güçleşmesi halinde dahi düşmeyeceğini kabul etmişlerdir, burada Hz. Nebi (s.a.v) söz konusu kişiye hurmaları verirken bunları keffaret olarak ailesine yedirmesini öğütlememiştir.

 

Ancak bu görüşün ardından ayrıntılarda görüş ayrılıkları olmuştur:

 

1- Zührî'ye göre bu hüküm rivayette sözü geçen kişiye hastır. İmamü'l-Harameyn de bu görüşe meyletmiştir. Fakat "Aslolan hükümlerin kişiye has olmamasıdır" kaidesi gereğince bu görüş kabul edilmemiştir.

 

2- Bazı bilginlere göre bu rivayet neshedilmiştir. Fakat bunlar bu rivayeti nesheden delili açıklamamışlardır.

 

3- Hz. Nebi (s.a.v): "İyi öyleyse, bunu ailene yedir!" derken, kişinin nafakasını karşılamakla yükümlü olmadığı yakınlarını kasdetmiştir. Şafiîlerden bir kısmı da bu görüşü kabul etmiştir."

 

 

Hadisten Çıkarılan Sonuçlar

 

1- Kişi, dinin emirlerine aykırı davrandığı zaman bunun hükmünü sorup öğ­renmelidir.

 

2- Herhangi bir konu hakkında bilgi öğrenmek üzere gelenlere yumuşak davranmak, konuyu öğretirken ve anlatırken kaba davranmamak ve bu kimsele­re dini sevdirecek bir yöntem geliştirmek gerekir.

 

3- İşlenen günahlar için pişmanlık duymak ve günahlar dolayısıyla korkup ürpermek güzel bir haslettir.

4- Mescitte ilim öğrenmek, Allah'ı zikretmek gibi namaz dışındaki bazı dînî İşler İçin oturulabilir.

5- Gülmeyi gerektiren bir sebep varsa mescitte gülmek mümkündür.

6- Eğer gerekli İse kişinin ailesi ile olan özel durumunu anlatması mümkün­dür.

7- Kişi, söylediği sözün muhatap nezdinde kuvvet kazanması için yemin edebilir.

 

8- Başka yollarla öğrenme imkanı yoksa kişinin kendisi hakkında verdiği bilgilere itibar edilir. Zira Hz. Nebi (s.a.v), kendisine soru sormaya gelen sahabinin herkesten fakir olduğunu ifade eden haberine dayanarak: "İyi öyleyse, bunu ailene yedir!" buyurmuştur. Bununla birlikte söz konusu kişinin gerçekten doğru söylediğine dair bazı karineler de bulunmuş olabilir.

 

9- İbadet konusunda insanlara yardımcı olmak ve müslümanı zor durum­dan kurtarmak için çalışmak iyi bir davranıştır.

 

10- Kişi ihtiyaç fazlasını dağıtabilir.

11- Ödenecek keffaretler tek bir aileye verilebilir.

 

12- Zor durumda olan bir kimse, elinde bulunan malzemenin veya gıdanın tamamını veya bir kısmını zor durumda olan başka birisine vermekle yükümlü değildir.

 

 

باب: المجامع في رمضان، هل يطعم أهله من الكفارة إذا كانوا محاويج.

31- Ramazanda Cinsel İlişkiye Giren Bir Kimse Keffareti Muhtaç Olan Ailesine Yedirebilir Mi?

 

حدثنا عثمان بن أبي شيبة: حدثنا جرير، عن منصور، عن الزهري، عن حميد بن عبد الرحمن، عن أبي هريرة رضي الله عنه:

 جاء رجل إلى النبي صلى الله عليه وسلم فقال: إن الآخر وقع على امرأته في رمضان. فقال: (أتجد ما تحرر رقبة). قال: لا. قال: (فتستطيع أن تصوم شهرين متتابعين). قال: لا. قال: (أفتجد ما تطعم به ستين مسكينا). قال: لا. قال: فأتي النبي صلى الله عليه وسلم بعرق فيه تمر، وهو الزبيل، قال: (أطعم هذا عنك). قال: على أحوج منا، ما بين لابتيها أهل بيت أحوج منا. قال: (فأطعمه أهلك).

 

[-1937-] Ebu Hureyre (r.a.)'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in  huzuruna bir adam geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü, işe yaramaz bir adam Ramazanda eşiyle cinsel ilişkiye girdi!" dedi ve sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile aralarında şu konuşma geçti: - Bir köleyi hürriyetine kavuşturma imkanı bulabilir misin? - Hayır! - Peki iki ay hiç ara vermeden oruç tutmaya gücün yeter mi? - Hayır! - Altmış yoksulu doyurma imkanın var mı? - Hayır!

 

Bu sırada Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir sele dolusu hurma getirildi. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem: ona: "Bunu al ve kendi adına muhtaçlara yedir!" buyurdu. Adam: "Bizden daha muhtaç olanlara mı ?! Medine'nin şu iki kara tepesi arasında biz­den daha yoksul olanı yok ki!" deyince Resul-i Ekrem: "İyi öyleyse, bunu ailene yedir!" buyurdu."

 

 

SONRAKİ