EK SAYFA – 897-2
باب: فضل
الصوم.
2. ORUC'UN FAZİLETİ
حدثنا
عبد الله بن
مسلمة، عن
مالك، عن أبي
الزناد، عن
الأعرج، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال:
(الصيام جنة،
فلا يرفث ولا
يجهل، وإن
امرؤ قاتله أو
شاتمه، فليقل
إني صائم -
مرتين - والذي
نفسي بيده
لخلوف فم الصائم
أطيب عند الله
تعالى من ريح
المسك، يترك
طعامه وشرابه
وشهوته من
أجلي، الصيام
لي وأنا أجزي
به، والحسنة
بعشر أمثالها).
[-1894-] Ebu Hureyre'nin naklettiğine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem şöyle buyurmuştur: "Oruç bir kalkandır. Oruçlu olan kimse oruca
uygun olmayan işler yapmasın ve (aklı başında insana yakışmayan) cahilce işlere
kalkışmasın! Eğer birisi kendisi ile kavga etmeye yeltenirse veya kendisine
söverse 'ben oruçluyum' desin! Canımı elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki
oruçlunun ağzının kokusu, Allah katında miskin kokusundan daha güzel kokar.
(Allah Teala şöyle buyurmuştur:) Oruçlu kimse yemeyi ve içmeyi benim için terk
etmiş, benim için şehvetinden isteklerinden vazgeçmiştir. Oruç tamamen benim
içindir ve bu ibadetin karşılığını bizzat ben veririm. İyiliklere de on katı
mükafat verilir"
Tekrar: 1904, 5927, 7492, 7538
AÇIKLAMA: "Oruç bir
kalkandır" ifadesi ile ilgili olarak Kurtubî şu açıklamaları yapmıştır:
"Oruç kurallarına uyulması, meşruiyyet sınırlarına riayet edilmesi
bakımından bir örtüdür. Dolayısıyla oruçlu bir kimsenin orucunu bozacak ve
sevabını azaltacak herşeyden (her türlü söz, davranış ve düşünceden) uzak durması
gerekir. Zaten "Sizden biri oruçlu olduğu gün oruca uygun olmayan işler
yapmasın, şehvetini bir tarafa bıraksın..." hadisi de bunu gösterir. Ancak
orucun örtü ve kalkan oluşu ile ilgili olarak şu açıklamaları yapmak da
mümkündür:
1- Oruç, sağladığı yarar yani şehevî arzuları dizginlemesi ve
zayıflatması bakımından bir örtüdür. Nitekim bu hadisin başka rivayetlerinde
oruç tutanın, şehevî İstek ve arzularına gem vurmasına işaret edilmiştir.
2- Oruç, oruç tutmak sayesinde kazanılan sevap ve İyiliklere kat
kat karşılık verilmesi bakımından bir örtüdür".
Kadî Iyaz "el-İkmal" adlı eserde şöyle der: "Oruç
günahlardan veya cehennem ateşinden ya da bunların tamamından koruyan bir
kalkandır."
İmam Nevevî orucun hem günahlardan hem de cehennem ateşinden
koruyan kalkan olduğu yorumunu çok açık ve kesin bir ifade ile belirtmiştir.
İbnü'l-Arabî konu hakkındaki görüşlerini şöyle arz eder:
"Oruç cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır. Çünkü oruç şehevî
isteklerden (hatta meşru bazı İhtiyaçlardan) uzak durmak anlamına gelir.
Cehenneme giden yol ise şehevî arzularla döşenmiş ve etrafını şehvetler
kuşatmıştır. Dolayısıyla bir kimse dünyada iken canının çektiği şehevî
arzulardan uzak durursa, nefsini dizginlerse bu tavrı ahirette kendisi için
cehennem ateşinden koruyan bir örtü olacaktır."
Ebu Ubeyde İbnü'l-Cerrah'tan nakledilen rivayette geçen ek bir
bilgi gıybetin (insanların arkasından konuşup onları çekiştirmenin) oruca zarar
vereceğini göstermektedir. Hz. Aişe'den de bu doğrultuda bir rivayet
nakledilmiştir. Hatta el-Evzaî gıybetin oruca verdiği zarar hakkında şöyle
demiştir: "Gıybet orucu bozar ve o günkü orucun kaza edilmesini
gerektirir."
Zahirî mezhebinin en önemli şahsiyetlerinden olan İbn Hazm daha
da ileriye giderek şöyle demiştir: "Bir kimsenin oruçlu olduğunu
unutmaksızın kasıtlı olarak işlediği sözlü veya fiilî her türlü günah orucu
bozar. Çünkü Resulullah (s.a.v) herhangi bir kayıt getirmeksizin: "Oruçlu
olan kimse oruca uygun olmayan işler yapmasın ve (aklı başında insana
yakışmayan) cahilce işlere kalkışmasın!" buyurmuştur. Ayrıca "Bir
kimse yalan, boş söz söylemeyi ve bu doğrultuda iş yapmayı terk etmezse,
Allah'ın o kişinin yemeyi ve içmeyi bırakmasına ihtiyacı yoktur!" hadisi
de bunu gösterir."
Ancak alimlerin çoğunluğu bu hadisleri esas alarak başta gıybet
olmak üzere diğer günahların haram olduğunu kabul ederler ancak orucu bozan
şeyler arasında sadece yemeye, içmeye ve cinsel ilişkide bulunmaya yer
verirler.
İbn Abdilberr bu hadise bakarak orucun diğer ibadetlere göre
daha özel bir konumunun bulunduğunu ve onlara üstün kılındığını söylemiştir:
"Orucun cehennem azabından koruyan bir kalkan olması bu ibadetin
üstünlüğünü göstermesi açısından sana yeter!"
Nesaî'nin sahih bir senedle naklettiği bir rivayete göre Ebu
Ümame şöyle demiştir: "Ey Allah'ın Resulü, bana yapmam gereken bir vazife
verin ve ben bunu uygulayayım" dedim. Bana şu emri verdi: "Oruca
devam et. Zira orucun bir benzeri (misli) yoktur." Başka bir rivayette ise
bu ifade şöyle geçmektedir: "Zira orucun bir dengi yoktur!"
Ancak alimlerin çoğunluğu tarafından yaygın olarak kabul edilen
görüş, namazın diğer ibadetlerden daha üstün olduğu yönündedir.
["Oruçlu olan kimse oruca uygun olmayan
işler yapmasın" diye tercüme edilen] Fe la yerfüs ifadesine şu anlamlar
verilmiştir: "Kötü söz söylemesin, cinsel ilişkide bulunmasın, cinsel
arzuları uyaracak sevişme, öpüşme gibi işlere kalkışmasın!"
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ikinci yasağı ise cahilce
işlere kalkışmamaya yöneliktir. Kurtubî bu yasaklarla ilgili olarak şunları
söylemiştir: "Bu hadiste getirilen yasakların sadece oruç tutulan günlere
has olduğu sanılmamalıdır; bunlar her zaman için yasaktır, asla mubah
görülemez. Hadiste oruçlu iken bu şekilde dav-ranılmamasının emredilmesi
yasağın oruç ile daha da pekiştiğini göstermektedir."
"Canımı elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki oruçlunun
ağzının kokusu Allah katında miskin kokusundan daha güzel kokar." Allah
Teala koku almaktan münezzeh olduğu halde
hadiste oruçlunun ağız kokusunun Allah'a misk kokusundan daha güzel
olduğunun ifade edilmesi farklı açıklamaların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
İbn Abdilberr'in de katıldığı bir açıklamaya göre hadiste kasdedilen
şudur:"Size göre misk nasıl değerli bir koku ise Allah katında da
oruçlunun ağız kokusu öyledir; misk nasıl size çok yakın ve çekici geliyorsa
oruçlu da Allah'a öyle yakın olacaktır."
Aslında bütün ibadetler Allah için olduğu ve bunların
karşılığını yine Allah vereceği halde oruç hakkında özellikle "Oruç
tamamen benim içindir ve bu ibadetin karşılığını bizzat ben veririm"
buyurulması alimlerin farklı görüşler ileri sürmesine neden olmuştur.
1- Bu görüşlerden biri şöyledir: "Başka ibadetlere riya /
gösteriş unsuru girebileceği halde oruca riya karışmaz. Mazirî'nin naklettiği
bu görüşü Kadî Iyaz Ebu Ubeyd'den rivayet etmiştir. Ebu Ubeyd'in
"Ğarîbül-Kufan" adlı eserindeki ifadesi şöyledir: "... Buraya
kadar söylediklerimizden bütün iyi amellerin Allah için yapıldığını ve bunların
karşılığını da Allah'ın vereceğini öğrenmiş olduk. Anladığımız kadarıyla
hadiste orucun özellikle zikredilmesinin sebebi, bu ibadetin herhangi bir eylem
ile dışarıya yansıyan bir yönünün bulunmamasıdır; oruç tamamen kalpte
gerçekleşen bir ibadettir."
Kurtubî şöyle der: "Bütün amellere riya karışabildiği halde
oruç sadece Allah tarafından bilinebilecek bir ibadettir. İşte bu yüzden Allah
Teala bu ibadeti kendisine izafe ederek kudsî hadisle şöyle buyurmuştur:
"Oruç benim içindir... benim için şehvetinden / isteklerinden
vazgeçmiştir."
İbnü'l-Cevzî'nin açıklamaları da bu yöndedir: "Bütün ibadetlerin
dışarıya yansıyan eylemsel bir yönü vardır ve bu ibadetlerin görünen yönü bile
kusurdan uzak (selîm) değildir. Halbuki oruç bu açıdan diğer ibadetlerden
farklıdır." Mazirî bu cevabı beğenip yerinde bulduğunu belirtmiştir.
Kurtubî de şu açıklamaya yer vererek bu görüşü destekler: "İnsanların
İşlemiş oldukları amellere riya karışma tehlikesi her zaman bulunduğu İçin bu
ameller doğrudan insanlara nispet edilir. Halbuki oruç böyle değildir. Zira dış
görünüşü açısından değerlendirildiğinde tok olduğu için yemek yemeyen kişi ile
Allah'a yaklaşmak maksadıyla yemek yemeyen kimse arasında fark yoktur."
2- "... bu ibadetin karşılığını bizzat ben veririm"
ifadesi şu anlama gelir: "Oruca verilecek sevabın miktarını ve oruçlunun
yaptığı iyilikler karşılığında kaç kat mükafat alacağını sadece ben bilirim.
Diğer ibadetlerin durumu hakkında ise bazı insanlar bilgi sahibi
olabilir." Kurtubî şöyle demiştir: "Yapılan iyi işlerin karşılığının/sevabının
on katından yedi yüz katına hatta Allah'ın dilediği kadar fazlasıyla
verileceği insanlara açıklanmıştır. Ancak oruç ibadetinin konumu çok farklıdır.
Çünkü Allah Teala bu ibadete sınırsız bir sevap verecektir."
Alimler böylesine büyük mükafat vadedilen orucun, her türlü
sözlü ve fiili günahtan korunmuş bir oruç olduğunda ittifak etmişlerdir.
باب: الصوم
كفارة.
3- Oruç Kefarettir
1796 - حدثنا
علي بن عبد
الله: حدثنا
سفيان: حدثنا
جامع، عن أبي
وائل، عن
حذيفة قال: قال
عمر رضي الله
عنه: من يحفظ
حديثا عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم في
الفتنة؟. قال
حذيفة: أنا
سمعته يقول:
(فتنة الرجل
في أهله وماله
وجاره،
تكفرها
الصلاة والصيام
والصدقة). قال:
ليس أسأل عن
ذه، إنما أسأل
عن التي تموج
كما يموج
البحر. قال:
وإن دون ذلك
بابا مغلقا،
قال: فيفتح أو
يكسر؟ قال:
يكسر، قال ذاك
أجدر أن لا
يغلق إلى يوم
القيامة، فقلنا
لمسروق: سله
أكان عمر يعلم
من الباب؟.
فسأله فقال:
نعم، كما يعلم
أن دون غد الليلة.
[-1895-] Huzeyfe (r.a) anlatıyor: Birgün Ömer r.a.; "Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in fitneler hakkında bir şey söylediğini duyup
öğrenen var mı?" diye sordu. Ben: "Resulullah'ın bu konu hakkında
şöyle buyurduğunu işittim: "Kişinin kıldığı namaz, tuttuğu oruç ve verdiği
sadaka; ailesi, malı ve komşusu konusunda düştüğü hatalara ve çektiği
sıkıntılara (fitne) keffaret olur" deyince aramızda şöyle bir konuşma
geçti: "Ben bunu sormamıştım ki! Ben denizin dalgaları gibi etrafımızı
kuşatacak fitneleri soruyorum!" "Fakat seninle bu fitneler arasında
kapalı bir kapı var!" "Peki bu
kapı açılacak mı yoksa kırılacak mı?" "Kırılacak!" "Öyleyse kıyamet gününe kadar bir daha
hiç kapanmayacak demektir!"
Bu hadisin ravilerinden Şakîk şöyle demiştir: "Biz,
Mesruk'tan "Hz. Ömer kapının kim olduğunu biliyor muydu?" diye
Huzeyfe'ye sormasını rica ettik. Mesruk İbnü'l-Ecda bu soruyu yöneltince
Huzeyfe: "Tabi ki, hem de dünün bu günden önce olduğunu bildiğinden daha iyi
biliyordu!" diye cevap verdi."