باب: التهجير
بالرواح يوم
عرفة.
87- Vakfe Yapılacak Yere Arefe Günü Güneş Tepe Noktasından
Kaymaya Başladığı Zaman Gitmek
حدثنا
عبد الله بن
يوسف: أخبرنا
مالك، عن ابن شهاب،
عن سالم قال:
كتب
عبد الملك إلى
الحجاج: أن لا
يخالف ابن عمر
في الحج، فجاء
ابن عمر رضي
الله عنه وأنا
معه، يوم عرفة،
حين زالت
الشمس، فصاح
عند سرادق
الحجاج، فخرج
وعليه ملحفة
معصفرة، فقال:
مالك يا أبا
عبد الرحمن؟
فقال: الرواح
إن كنت تريد
السنة، قال
هذه الساعة؟
قال: نعم، قال:
فأنظرني حتى
أفيض على رأسي
ثم أخرج، فنزل
حتى خرج الحجاج،
فسار بيني
وبين أبي،
فقلت: إن كنت
تريد السنة
فاقصر الخطبة
وعجل الوقوف،
فجعل ينظر إلى
عبد الله،
فلما رأى ذلك
عبد الله قال:
صدق.
[-1660-] İbn Şihab'ın naklettiğine göre Salim şöyle anlatır:
"Abdülrnelik İbn Mervan, Haccac'a, Hac sırasında İbn Ömer'in görüşüne
aykırı davranmamasını emreden bir mektup yazmıştı. Arefe günü güneş tepe
noktasından kaymaya başladığı zaman ben ve (babam) İbn Ömer geldik. İbn Ömer,
Haccac'ın çadırı önüne gelerek yüksek sesle seslendi. Bunun üzerine Haccac,
üzerinde usfûr ile boyanmış büyük bir gömlek ile çıktı ve: "Ya Ebu
Abdurrahman Ne oldu ?" dedi, İbn Ömer de, "Sünnete uymak istiyorsan
acele et" dedi. Haccac, "Şimdi mi?" dedi. İbn Ömer de,
"Evet" dedi.
Haccac, "Beni bekle de başıma bir su döküp çıkayım"
dedi. İbn Ömer, Haccac çıkana kadar bekledi. Haccac benimle İbn Ömer arasında
yürüdü. Ben, "Sünnete uymak istiyorsan hutbeyi kısa tut ve çabuk vakfeyi
yap" dedim. Bunun üzerine Haccac, İbn Ömer'e bakmaya başladı. İbn Ömer de,
"O doğru söyledi" dedi.
Tekrar: 1662, 1663
AÇIKLAMA: Başlık,
"Nemira"dan Arafat'a doğru hareket etmeyi İfade etmektedir. İbn
Ömer'in rivayet ettiği bir hadiste, İbn Ömer, "Hz. Nebi arafe günü sabahı
sabah namazını kılıp Arafat'a gelince Nemira'da konakladı. - Burası, Arafat'ta
imamın konakladığı yerdir. - Öğle namazı vakti girince de hareket etti. Öğle ve
ikindi namazlarını da cem' ederek kıldı. Sonra hutbe okudu ve vakfede
bulundu" demişti. Bu hadisi Ahmed ve Ebu Davûd nakletmektedirler. Hadisin
zahirine göre, Hz. Nebi Mina'dan sabah namazını kılınca ayrılmıştır. Müslim'de
geçen, Cabir'in uzunca yaptığı rivayete göre ise güneş doğduktan sonra hareket
etmiştir. Söz konusu rivayet şöyledir: "Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) için Nemira'da bir çadır kuruldu ve orada konakladı. Güneş tepe
noktasından kaymaya başlayınca Kusva adlı bineğini kaldırıp hareket etti ve
vadinin ortasına geldi."
Nemira, Harem sınırları dışında, Harem ile Arafat arasında,
Arafata yakın bir yerin adıdır.
Burada Haccac'ın, Abdullah İbnü'z-Zübeyr ile savaşmak üzere
Emevi hükümdarı Abdülmelik İbn Mervan tarafından gönderilmesi olayından söz
edilmektedir.
ibn Abdilberr şöyle der: "Onlara göre bu hadis
"müsned"e girmektedir. Çünkü "sünnet" kelimesi, bir kimseye
nispet edilmeden söylendiği zaman Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünnetini
ifade eden bir kelimedir."
Bu konu, hadis ve usul alimleri arasında tartışmalı bir konudur.
Çoğunluk, İbn Abdİlberr gibi düşünmektedir. Buhari ve Müslim'in metodu da
böyledir.
İbn Battal şöyle demiştir: "Bu hadise göre, Arafat'ta vakfe
için gusül yapmak gerekir. Çünkü Haccac'ın, İbn Ömer'e "beni bekle, başıma
bir su dökeyim (gusül abdesti alayım)" demesi bunu göstermektedir. İlim
sahipleri de bunu müstehap görmüştür."
İbn Ömer'in onu beklemesinin nedeni belki de, zorunlu bir gusül
olarak anlamış olmasıdır.
Tahavî şöyle demiştir: "Bu hadis, ihramlı kimsenin usfûr
i!e boyanmış elbise giymesini caiz görenler için bir delil teşkil eder."
İbnü'l-Münzir "Haşiye"sinde bu görüşü şöyle
eleştirmiştir: "Haccac, insan öldürmek vb. büyük günahlardan sakınan bir
kişi değil ki usfûr ile boyanmış elbiseyi giymekten sakınsın. İbn Ömer de,
bunun yasak olduğunu Hacca'ca söylemenin fayda vermeyeceğini ve insanların da
onu örnek almayacaklarını bildiği için söylememiştir."
Diğer yandan, İbn Ömer'in karşı çıkmamasını delil kabul etmek,
karşı çıkmadığına göre İbn Ömer'e göre bu caizdir, demek tartışmalı bir
konudur. Usfûr ile boyanmış elbise meselesi daha önce geçmişti.
Mühelleb, "Bu hadis, daha faziletli kimse yerine, daha
düşük seviyede bir kimsenin, hac emîri olarak atanmasının caiz olduğunu
gösterir" demiştir.
İbnü'l-Münîr bu görüşü şöyle eleştirmiştir: "O dönemdeki
hükümdar Abdülmelik idi. Oysa o bir hüccet olamaz. Hele hele Haccac'i emîr
olarak ataması hiçbir deli! niteliği taşımaz. İbn Ömer'in itaat etmesi İse
fitne çıkmaması içindir."
Hac görevinin idare edilmesi halifenin görevidir. Hac emîri,
dini konularda ilim sahiplerinin görüşüne göre uygulama yapar.
Alimler, sultanlara müdahale edebilir ve bu onlar için bir
eksiklik sayılmaz.
Talebe, ister sultanın, isterse başkalarının yanında,
öğretmeninin huzurunda iken fetva verebilir.
Alim, sorulmadan da fetva verebilir. Bu görüşü, İbnü'l-Müneyyir
şöyle eleştirmiştir: İbn Ömer, Abdülmelik ona bu görevi verdiği için
sorulmadan fetva vermiştir. Görünen o ki, Abdülmelik, Haccac'a yazdığı gibi ona
da bu konuda bir mektup yazmıştı.
İşaret ve bakış ile anlama vuku bulabilir. Çünkü "Bunun
üzerine Haccac, İbn Ömer'e bakmaya başladı. İbn Ömer de, "O doğru
söyledi" dedi" ifadesi bunu göstermektedir.
İlimde yükselmeyi istemek gerekir. Çünkü Haccac, Salim'in,
babasından naklettiği şeyleri dinlemek durumunda kalmış ve İbn Ömer de buna
karşı çıkmamıştır.
İnsanların yararı için, facir (günahkar) kimselere sünneti
öğretmek gerekir.
Büyük maslahatları gerçekleştirmek İçin küçük kötülüklere
(mefsedet) katlanılabilir. İbn Ömer'in Haccac'a giderek bir şeyler öğretmesi
bunu göstermektedir.
İnsanların yararlanması için ilmi yayma konusunda gayretli olmak
gerekir. Fasık bir kimsenin arkasında kılınan namaz sahih olur.
Güneş tepe noktasından ayrılmaya başladığı zaman öğle ve ikindi
namazlarını cem ederek kılmak üzere Arafat'a doğru yola çıkmak ve öğlenin ilk
vakitlerinde namazları cem ederek kılmak sünnettir. Gusül abdesti vb. namazla
ilgili bazı nedenlerden dolayı meydana gelebilecek küçük gecikmelerin bir
zararı yoktur.
باب: الوقوف
على الدابة
بعرفة.
88- Arafat'ta Binek Üzerinde Vakfe Yapmak
حدثنا
عبد الله بن
مسلمة، عن
مالك، عن أبي
النضر، عن
عمير، مولى
عبد الله بن
العباس، عن أم
الفضل بنت
الحارث:
أن
ناسا اختلفوا
عندها، يوم
عرفة، في صوم
النبي صلى
الله عليه
وسلم، فقال
بعضهم: هو
صائم، وقال
بعضهم: ليس
بصائم،
فأرسلت إليه
بقدح لبن، وهو
واقف على
بعيره، فشربه.
[-1661-] Haris'in kızı Ümmü'l-Fadl şöyle anlatır: "İnsanlar, arefe
günü Resûlullah'ın oruçlu olup olmadığı konusunda farklı kanaatlere vardı.
Bazıları Resulullah "oruçlu" bazıları ise "oruçlu değil"
dediler. Ben de Efendimiz'e bir bardak süt gönderdim. Kendisi devenin üzerinde
bulunuyordu. Sütü alıp içti."
AÇIKLAMA: Alimler, Arafat'ta
vakfeyi, binek üzerinde yapmanın mı yoksa bineğe binmeden yapmanın mı daha
faziletli olduğu konusunda ihtilaf etmiştir. Alimler çoğunluğuna göre, Hz. Nebi
binek üzerinde yaptığı için efdal olan binek üzerinde yapmaktır. Diğer yandan
binek üzerinde olmak, dua ve tazarrûda (yakarış) bulunmaya yardımcı bir
unsurdur.
Diğer alimlere göre ise, binek üzerinde bulunmak insanlara bir
şeyler öğretenlere mahsus bir müstehaptır.
Şafiî'ye göre ikisi arasında fark yoktur. Delil ise, binek
sırtında vakfenin mubah olması ve deve üzerinde yapmayı yasaklayan rivayetin,
deveye acı vermesi ile ilgili bulunmasıdır.
باب: الجمع
بين الصلاتين
بعرفة.
89- Arafat'ta Namazları Cem Ederek Kılmak
-وكان
ابن عمر رضي
الله عنهما،
إذا فاتته
الصلاة مع
الإمام، جمع
بينهما.
İbn Ömer r.a. cemaatle namazı kaçırması halinde de yine cem
ederek kılardı.
وقال
الليث: حدثني
عقيل، عن ابن
شهاب قال: أخبرني
سالم:
أن
الحجاج بن
يوسف، عام نزل
بابن الزبير
رضي الله
عنهما، سأل
عبد الله رضي
الله عنه: كيف
تصنع في
الموقف يوم
عرفة؟ فقال
سالم: إن كنت
تريد السنة
فهجر بالصلاة
يوم عرفة.
فقال عبد الله
بن عمر: صدق،
إنهم كانوا
يجمعون بين الظهر
والعصر في
السنة. فقلت
لسالم: أفعل
ذلك رسول الله
صلى الله عليه
وسلم؟ فقال
سالم: وهل
تتبعون في ذلك
إلا سنته.
[-1662-] İbn Şihab, Salim'in kendisine şöyle haber verdiğini söylemiştir;
Haccac İbn Yusuf, İbnü'z-Zübeyr ile savaşmak üzere Mekke'ye geldiği yıl
Abdullah İbn Ömer'e, "Arefe günü burada ne yaparsınız?" diye
sormuştu.
Salim, "Eğer sünnete uymak istiyorsan namazı, güneşin sıcak
olduğu vakitte kıl" dedi. Abdullah İbn Ömer de, "O doğru
söyledi" dedi. Çünkü onlar, sünnete göre, öğle İle ikindiyi cem ederek
kılıyorlardı.
Salim'e, "Resulullah da böyle mi yaptı?" diye sordum.
Salim, "Böyle bir konuda O'nun sünnetinden başka bir şeye
tabi olabilirler mi?!" diye cevap verdi.
AÇIKLAMA: Buhari, başlıkta
namazları cem ederek kılmanın hükmüne temas etmemiştir.
Alimler çoğunluğuna göre, söz konusu cem; seferîlik şartlarını
taşıyan kimselere mahsustur.
Malik, Evzaî ve Şafiîlerde bir görüşe göre Arafat'taki cem,
haccın menasiki gereği yapılan bir birleştirme olduğu İçin orada bulunan
herkesin namazları cem ederek kılması caizdir.
İbnü'l-Münzir, Kasım İbn Muhammed'den, sahih bir senetle şöyle
nakletmiştir: "İbni Zübeyr'in şöyle dediğini işittim: "Hacda sünnet
olan şeylerden biri de şudur: Devlet başkanı, güneş tepe noktasından kaymaya
başlayınca insanlara bir hutbe okur. Hutbe bitince İner, öğle ve ikindi
namazlarını cem ederek kıldırır."
Namazları, ferdî olarak cem ederek kılma ise, ileride geleceği
üzere ihtilaflı bir konudur.
"İbn Ömer r.a.üma, cemaatle namazı kaçırması halinde de
yine cem ederek kılardı." Bu sözü İbrahim el-Harbî eklemiştir. Aynı
şekilde İbnü'l-Münzir de bu bilgileri nakletmiştir.
Alimler çoğunluğu, ferdî olarak da namazların cem edilebileceği
görüşündedir.
Nehaî, Sevrî ve Ebû Hanife ise, "Cem’, sadece imamla
birlikte cemaatle namaz kılanlara mahsus bir hükümdür" demişlerdir. Ebû
Hanife bu konuda, Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve Tahavî'den farklı görüştedir.
Cumhur'un en güçlü delili, İbn Ömer'in böyle yapmasıdır. İbn
Ömer, Hz. Nebi'in, cem yapmasıyla ilgili hadisini rivayet ederken, kendisinin
ferdî olarak cem yapması, onun, bu hükmün cemaatle namaz kılmaya mahsus olmadığını
bildiğini göstermektedir.