EK SAYFA 789-2
باب: كسوة
الكعبة.
48- Kabe'nin Örtüsü
حدثنا
عبد الله بن
عبد الوهاب:
حدثنا خالد بن
الحارث: حدثنا
واصل الأحدب،
عن أبي وائل
قال: جئت إلى
شيبة. وحدثنا
قبيصة: حدثنا
سفيان، عن واصل،
عن أبي وائل
قال: جلست
مع شيبة على
كرسي في
الكعبة، فقال:
لقد جلس هذا
المجلس عمر
رضي الله عنه،
فقال: لقد هممت
أن لا أدع
فيها صفراء
ولا بيضاء إلا
قسمته. قلت: إن
صاحبيك لم
يفعلا، قال:
هما المرآن
أقتدي بهما.
[-1594-] Ebu Vail şöyle anlatır: Şeybe İle birlikte Kabe'de bir oturakta
oturuyorduk. Şeybe bana, "Burada Ömer r.a. de oturmuş ve şöyle demişti:
"Düşündüm ki, Kabe'nin içinde ne kadar altın ve gümüş varsa hepsini
fakirlere dağıtayım." Ben de ona, "Bunu Hz. Nebi ve Ebu Bekir
yapmadılar" dedim. Bunun üzerine Ömer r.a., "Onlar, örnek alınacak
kimselerdir" diye cevap verdi."
Tekrar; 7275
AÇIKLAMA: Konu başlığı,
Kabe'nin örtüsünde yapılacak tasarrufların hükmü anlamında kullanılmıştır.
Kurtubî şöyle elemiştir: "Hz. Ömer'in dağıtmak istediği
şeylerin Kabe'nin ziynetleri olduğunu zanneden kimse hata etmiş olur. Burada
kastedilen süs harici, Kabe'ye hediye edilip de ihtiyaç fazlası olarak orada
bulunan altınlardır. Kandil vb. süslere gelince, onlara Kabe'ye vakfedilmiş
olan şeylerdir ki bunların başka amaçlar için kullanılması caiz değildir."
İbnü'l-Cevzî şöyle demiştir: "İnsanlar, cahiliyye döneminde
tazim amacıyla Kabe'ye hediye getirirler ve onları orada biriktirirlerdi."
Ibn Battal şöyle demiştir: "Ömer, orada çok miktarda altın
ve gümüş olduğu için bunları Müslümanların yararına sunmak istemişti. Sonra
kendisine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in böyle bir işe girişmediği
hatırlatılınca bu fikrinden vaz geçmiştir. Vaz geçmelerinin sebebi, Allah daha
iyi bilir, söz konusu mallar Kabe'ye hediye edildiği için bir tür vakıf gibi
kabul edip bu yönde bir değişikliğe gitmenin caiz olmamasıdır. Diğer yandan söz
konusu altın ve gümüşün orada bulunması İslam'ı yüceltmek ve düşmanın kalbine
korku salma anlamı taşımak-tadır."
Hadisin zahiri, yukarıda belirtilen gerekçelerden ilkini ifade
etmemektedir. Bilakis Hz. Nebiin Kabe'deki altın ve gümüşü dağıtmaması, tıpkı
Kabe'yi İbrahim'in temelleri üzerinde yeniden inşa etmemesi durumunda olduğu
gibi Kureyş'lİlerin içinde bulunduğu halet-i ruhiyeyi gözetmesinden dolayı
olması muhtemeldir. Kabe'nin bina edilmesiyle İlgili olarak Hz. Aişe yoluyla
gelen Müslim'deki şu rivayet de bu görüşü teyit etmektedir: "Eğer kavmin
küfür zamanına yakın bir dönemde olmasaydı ( henüs İslam'a yeni girmiş
olmasaydı) Kabe'de bulunan altın ve gümüşü Allah yolunda infak ederdim.
Kapısını da yer seviyesine indirirdim." Burada belirtilen gerekçenin
alınması gerekir.
Takiyüddin es-Sübkî bu hadisi, Kabe'ye ve Mescid-i Nebevî'ye
altın ve gümüş kandiller asmanın caiz oluduğuna dair delil getirerek, "Bu
hadis, Kabe'de bulunan mallar İle ilgili temel bir hadistir. Söz konusu mallar,
Kabe'ye hediye edilen ve adak olarak getirilen mallardan oluşmaktadır.
Rafiî ise şöyle demiştir: "Kabe'nin altın ve gümüşle süslenmesi
ve bu madenlerden yapılmış kandiller asılması caiz değildir." Bu konudaki
iki görüşün gerekçeleri şöyledir: Caizdir diyenler, Kur'an kabında kullanıldığı
gibi altın ve gümüş Kabe'yi tazim için kullanılmış olabileceği görüşündedir.
Caiz değildir diyenler ise, bu konuda selefin bir uygulamasının bulunmamasını
ileri sürerler. Böyle bir gerekçe biraz problemlidir. Çünkü Kabe'nin, diğer
mescitlere göre bir takım tazim/yücelik ifade eden özellikleri bulunmaktadır
ki, bunlardan biri, Kabe'nin üzerine ipek örtü örtülmesinin caiz oluşudur. Oysa
diğer mescitlere böyle bir örtü örtmenin caizliği hususunda görüş ayrılığı
bulunmaktadır. Cevaza dair tutunulan delillerden biri de, Velid İbn
Abdülmelik'in, Mescid-i Nebevî'nin tavanlarını süslemesi olayıdır. Ömer İbn Abdülaziz
de bu uygulamaya karşı çıkmamış ve kendi halifeliği döneminde süslemeleri
söktürmemiştir. Diğer yandan altın ve gümüşün kullanımı ile ilgili haramlık,
onların yeme içme kabı olarak edinilmesi hakkındadır. Mescitlerin altın
kandillerle süslenmesinde böyle bir durum söz konusu değildir. Gazali de,
"Kur'an'ı altın ile yazan kişi güzel bir iş yapmış olur. Ümmete altının
haram kılındığını bildiren rivayetler içinde bu konu hakkında bir hadis
bulunmamaktadır. Bu farklı bir şey olup, israfa kaçılmadığı sürece asıl hüküm
olan mubahhk hükmü devam eder." demiştir."
Kabe'nin ipekle örtülmesi hakkında cevaz hükmü verilirken bu
konuda icmaya dayanıldığı görüşü eleştirilmiştir. Altın ve gümüşle süslemeye gelince;
bu konuda örnek alınacak kimselerden gelen bir bilgi yoktur. Velid'in
uygulamasının bir delil değeri yoktur. Ömer İbn Abdülaziz'in, hoş
karşılamadığı bir şeyi ortadan kaldırmamasının birçok anlamı olabilir: Velid'in
zorbalığından çekinmiş olabileceği gibi sökmek mümkün olmadığı için buna
teşebbüs etmemiş olabilir. Belki de onları, vakıf mal hükmünde görmüş
olabileceğinden dolayı bırakmayı daha uygun bulmuştur. Belki de onları sökmek,
Kabe'ye zarar vereceği için terketmiş olabilir. Bütün bu ihtimaller varken,
Ömer İbn Abdülaziz'İn yaptığından hareketle delil getirmek de uygun değildir.
Fakihînin "Kitab-ı Mekke" adlı eserinde, Alkame İbn
Ebû Alkame yoluyla naklettiğine göre Hz. Aişe r.a. şöyle demiştir: "Şeybe
el-Haccî bana gelerek, 'Ey Müminlerin Annesi! Kabe örtüleri bizde toplanıyor.
Epey de çoğaldı. Biz o örtüleri çıkarıp derin çukurlar içine defnediyoruz.
Böylece adetli ya da cünüp kimselerin giymesini önlemiş oluyoruz" dedi.
Hz. Aişe r.a. ona, "Ne kötü bir uygulama. Aksine git onları sat ve parasını
Allah yolunda infak et, miskinlere ver. Çünkü örtüyü çıkardıktan sonra onu
adetli veya cünüp bir kimsenin giymesinde beis yoktur." diye cevap verdi.
Bunun üzerine Şeybe onları satılmak üzere Yemen'e gönderdi. Parasını da
belirtildiği şekilde kullandı." Beyhakî olayı bu yönüyle nakletmiştir.
Fakat senedinde zayıf bir ravi vardır. Fakihî'nin senedi ise sağlamdır.
Fakihi, İbn Haysem yoluyla şöyle nakletmiştir; "Benî
Şeybe'den bir kimse bana şöyle dedi: "Şeybe İbn Osman'ı, Kabe örtüsünü
miskinlere paylaştırırken gördüm."
ibn Ebi Nuceyh'in, babasından naklettiğine göre de, Hz. Ömer
r.a. her yıl Kabe'nin örtüsünü çıkarır ve hacılara paylaştırırdı. Buharî de
belki buna işarette bulunmak istemiştir.