SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-CENAİZ

<< 675 >>

DEVAM-3: 86. Kabir Azabı

 

حدثنا يحيى بن سليمان: حدثنا ابن وهب قال: أخبرني يونس، عن ابن شهاب: أخبرني عروة بن الزبير: أنه سمع أسماء بنت أبي بكر رضي الله عنهما تقول: قام رسول الله صلى الله عليه وسلم خطيبا، فذكر فتنة القبر التي يفتتن فيها المرء، فلما ذكر ذلك ضج المسلمون ضجة. زاد غندر: عذاب القبر حق.

 

[-1373-] Urve İbn Zübeyir, annesi ve aynı zamanda Ebu Bekir r.a.'in kızı Esma'nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hutbe okumak üzere kalktı ve kişinin kabrinde mübtela olacağı kabir azabından bahsetti. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu zikredince Müslümanlar bundan dolayı endişe duydular.

 

 

حدثنا عياش بن الوليد: حدثنا عبد الأعلى: حدثنا سعيد، عن قتادة، عن أنس بن مالك رضي الله عنه أنه حدثهم: أن رسول صلى الله عليه وسلم قال: (إن العبد إذا وضع في قبره، وتولى عنه أصحابه، وإنه ليسمع قرع نعالهم، أتاه ملكان، فيقعدانه فيقولان: ما كنت تقول في الرجل، لمحمد صلى الله عليه وسلم، فأما المؤمن فيقول: أشهد أنه عبد الله ورسوله، فيقال له: انظر إلى مقعدك من النار، قد أبدلك الله به مقعدا من الجنة، فيراهما جميعا).

قال قتادة وذكر لنا: أنه يفسح في قبره، ثم رجع إلى حديث أنس، قال: (وأما المنافق والكافر فيقال له: ما كنت تقول في هذا الرجل؟ فيقول: لا أدري، كنت أقول ما يقول الناس، فيقال: لا دريت ولا تليت، ويضرب بمطارق من حديث ضربة، فيصيح صيحة، يسمعها من يليه غير الثقلين).

 

[-1374-] Enes ibn Malik r.a. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kul kabre konulup da arkadaş ve yakını geri dönüp gittiklerinde -ki ölü, bunlar yürürken ayakkabılarının seslerini işitir- ona iki melek gelerek onu oturturlar.

 

Melekler: 'Şu Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) denilen kimse hakkında ne dersin?' derler.

 

Adam: 'Ben onun Allah'ın kulu ve Resulü olduğuna şahitlik ederim' der.

 

Melekler: Ateşteki (cehennemdeki) yerine bak. Allah onun yerine sana cemnetten bir makam verdi' derler. Kişi her iki makamı da görür."

 

(Hadisin burasında Katade şöyle dedi: Bize aktarıldığına göre mu'min kişinin kabri genişletilir. Katade daha sonra Enes'in hadisinin devamını şu şekilde aktardı): "Kafire -yahut münafığa- gelince o: 'Bilmiyorum, ben insanların dediği gibi dedim' der. Ona: "Anlamaz ol! Okuduğun veya dinlediğinden yararlanamayasın.'" derler. Sonra demirden bir topuzla iki kulağı arasına vurulur. Öyle bir bağırır ki onun bu feryadını insan ve cinden başka o ölüye yakın olan her şey işitir.

 

 

AÇIKLAMA:     Buharî konu başlığında kabir azabının yalnızca ruha mı, yoksa ruh ile birlikte bedene mi yapılacağına temas etmemiştir. Bu konuda kelamcilar arasında meşhur bir görüş ayrılığı bulunmaktadır. Buharî, kabul ettiği deliller bu ikisinden birini kesin olarak belirtmediği için görüş belirtmemiş, bu konuda hüküm vermeye kalkışmamış, yalnızca kabir azabının varlığını belirtmekle yetinmiştir.

 

"Zalimleri, ölümün sıkıntıları içinde, meleklerin ellerini uzatarak: Ruhlarınızı çıkarın. Bugün zillet azabıyla cezalandırılacaksınız... derken bir görsen": Bu ayette söz edilen durum Ölüm sırasında yaşanacaktır. Meleklerin ellerini uzatması demek, ölen kişilerin yüzlerine ve sırtlarına vurmalarıdır. Kıtal (Muhammed) suresindeki şu ayetler de buna şahitlik etmektedir:

 

"Melekler onların yüzlerine ve arkalarına (kıçlarına) vurarak canlarını aldığında onların hali nasıl olacak!. [Muhammed 27] Ayette sözü edilen azap her ne kadar defin öncesinde meleklerin can alması sırasında olsa bile bu, kıyamet öncesinde gerçekleşecek azap kapsamındadır. Bu azabın çoğunluğu kabirde gerçekleştiği için buna "kabir azabı" denilmiştir. Ayrıca ölüler çoğunlukla kabre konulur. Kafirler ve Allah'ın azap etmeyi dilediği isyankar kimseler kabre gömülmemiş olsalar da Allah onlara azap eder. Ancak bu azap Allah'ın diledikleri dışındakilerden gizlenmiştir.

 

"Onlara iki kere azap edeceğiz. Sonra onlar büyük bir azaba döndürülecekler [Tevbe 101] ayetine gelince; Taberî, İbn Ebî Hatim ve Evsat adlı eserinde Taberanî, Suddî, Ebu Malik, İbn Abbas yolu ile şunu rivayet etmişlerdir: "Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir Cuma günü hutbede: 'Ey falanca dışarı çık. Sen münafıksın' buyurdu...

 

Allah münafıkları rezil etti." Bu ilk azaptır, ikinci azap ise kabir azabıdır.

 

"Firavun hanedanını kötü bir azap kuşattı. Ateştir o. Onlar sabah akşam ona arz olunurlar. Kıyametin kopacağı günde: Firavun hanedanını azabın en şid­detlisine sokun (denilecek).[Mu'min 45-46] Kurtubî şöyle der: Çoğunluk bu ateşe arz edil­menin berzahta (kabirde) olacağı görüşünü kabul etmiştir. Bu, kabir azabını isbat konusunda bir delildir. Diğer bazıları şöyle demiştir: Bu ayette her iki dünya­ya ait azap açık bir şekilde belirtilmiştir. Ancak bu ayet kabir azabını yalnızca kafirlere özgü görenler aleyhinde değil, kabir azabını mutlak olarak inkar edenler aleyhinde bir delildir. Bu hadis, ruhların cesetleri terk etmelerinden sonra da baki olduğuna delil getirilmiştir. Ehl-i sünnetin görüşü budur.

 

İik ayet ruh ile cesedin aynı şey olduğuna delil getirilmiştir. Çünkü ayette "Nefislerinizi çıkarın" denilmiştir, bundan kasıt ruhlardır. Bu, meşhur bir mesele olup bu konuda pek çok görüş bulunmaktadır. "Sana ruh hakkında soruyorlar [İsra 85] ayetinin tefsirinde bu konuya işaret edilecektir.[4721. hadis.]

 

Hadisin ikinci rivayetinde "Allah iman edenleri o sabit söz üzerinde daim kılar" ayeti kabir azabı hakkında indirilmiştir denilmektedir. Bunu Zazan Ebu Ömer, Bera'dan uzun bir metinle ve açık bir şekilde rivayet etmiştir. Sünen yazarları bunu rivayet etmişler, Ebu Avane ve diğer hadis bilginleri bunun sahih olduğunu söylemişlerdir. Bu hadisin tamamı şöyledir:

 

Resulullah (s.a.v.) ile birlikte ensardan bir adamın cenazesine katıldık. Kabre geldik. Cenaze lahde konulduğunda Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem oturdu, biz de etrafına oturduk. Başımızın üzerinde kuş varmış gibi (sessizce) oturuyorduk. Hz. Nebi'in elinde bir asa vardı, bununla toprağı eşeliyordu. Hz. Nebi başını kaldırarak şöyle buyurdu: "Kabir azabından Allah'a sığının (Bunu iki yahut üç kere tekrarladı). Ölünün yakınları kabirden ayrılırken ölü onların ayakkabılarının seslerini işitir. Bu sırada İki melek gelerek onu oturturlar ve ona: 'Rabbin kim?' diye sorarlar. O 'Rabbim Allah'tır' der.

 

Melekler:' Dinin ne?' diye sorarlar,  Ölü 'Dinim İslam'dır' der.

 

Melekler: 'İçinizden gönderilen şu adam kimdir?1 diye sorarlar.  Ölü: 'O, Allah'ın Resulüdür' der.

 

Melekler: 'Nereden biliyorsun?' diye sorarlar.  Ölü: 'Allah'ın kitabını okudum, ona iman ettim ve tasdik ettim' der.

 

İşte bu Allah Teala'nın "Allah iman edenleri o sabit söz üzerinde daim kılar" ayetidir.

 

Kafirin ruhu da cesedine iade edilir. Kendisine iki melek gelip onu oturturlar ve ona: Rabbin kim?' diye sorarlar. O: 'Ha, ha, bilmiyorum' der.. [Ebu Davud, Sünne, 27.]

 

Hz. Aişe'nin "Nebi (s.a.v.) Bedir'de öldürülenler hakkında yalnızca 'Onlar şu anda benim daha önce söylediklerimin hak olduklarını biliyorlar' demiştir" sözü, İbn Ömer'den aktarılan rivayete yönelik bir reddir. Çoğunluk ise, İbn Ömer'in rivayetine uygun olan diğer rivayetler sebebiyle Hz. Aişe'nin görüşüne muhalefet edip İbn Ömer'in rivayetini kabul etmişlerdir. Hz. Aişe'nin "Sen ölülere işittiremezsin [Neml 80] ayetini delil getirmesi hakkında da şöyle demişlerdir: Ayetin anlamı "Onlara fayda verecek şekilde işittiremezsin" veya "Allah dilemedikçe işittiremezsin" demektir. Çoğunluğun görüşüne uygun olan sahih hadisler de vardır. Bunlardan biri şudur: "Kabre konulan kişi kabirden ayrılan yakınlarının ayak seslerini işitir", "Kabrin kendisini sıkmasından dolayı kaburgaları birbirine geçer", "Kabirdekine demirden topuzla vurulduğunda onun sesi işitilir", "Kabirdekinin iki kulağı arasına vurulur", "Melekler onu oturtur"...Bu hadislerin tümü bedene ait özelliklerden bahsetmektedir.

 

Uyarı:  Buharî'nin İbn Ömer hadisini ve onunla çelişen Hz. Aişe hadisini "kabir azabı" başlığı altında vermesinin sebebi şudur: Bedir kuyusuna atılan müşrik cesedlerinin Nebi (s.a.v.)'in sesini duydukları ve Nebi (s.a.v.)'in onları kınadığı sabit olduğuna göre, onların söylenen sözü işitme duyuları ile idrak edip, diğer duyular ile azabın elemini hissetmelerinin de mümkün olduğunu gösterir. Hatta bunu bizzat hissederler.

 

Bu iki hadis ve diğer hadislerin uzlaştığı nokta ile iîgili olarak Buharî şuna işaret etmektedir: İbn Ömer hadisinde yer alan Hz. Nebi'in Bedir kuyusundaki müşrik cesetleri ile konuşması, onların sorguya çekildiği sırada olmuştur. Bu sırada ruh cesede iade edilmiştir. Diğer hadislerden ise sorguya çekilen kafirin azap göreceği anlaşılmaktadır. Hz. Aişe'nin ölülerin konuşmayı duyduğunu inkar etmesi ise, sorguya çekilme zamanı dışında onlarla yapılan konuşmayı duymayacaklarındandır. Böylece (görünüşte çelişik) iki haber uzlaştırılmış olur. Bu açıklamadan, İbn Ömer hadisinin niçin bu konu başlığı altına konulmuş olduğu da anlaşılmaktadır.

 

Yahudi bir kadın'ın Aişe'nin yanına gelip kabir azabından korunması için dua etmesi ile ilgili daha açık bir rivayet, İmam Ahmed bin Hanbel'in Buhari'nin şartlarına da uyan Said bin Amr bin Saîd el-Ümevi aracılığıyla Aişe'den rivayet ettiği şu hadistir:

 

Yahudi bir kadın Aişe'ye hizmet ediyordu. Aişe kadın’a ne zaman bir iyilik yapsa Yahudi kadın "Allah seni kabir azabından korusun" derdi. (Aişe): Nebi (s.a.v.)'e dedim ki: 'Ey Allah'ın Resulü! Kabir azabı varmıdır?

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Yahudiler yalan söylemişler. Kıyamet gününden önce azap yoktur" buyurdu.

 

Sonra Allah'ın dilediği kadar bir süre geçti. Birgün Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem evinden, oldukça yüksek bir sesle şu şekilde bağırarak çıktı: 'Ey İnsanlar! Kabir azabından Allah'a sığının. Çünkü kabir azabı haktır.'"

 

Tüm bunlardan, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kabir azabının hük­münü Medine devrinin sonlarına doğru öğrendiği anlaşılmaktadır.[1043. hadis.]

 

Kabir azabı ile ilgili olduğu söylenilen "Allah iman edenleri o sabit söz üze­rinde daim kılar [İbrahim 27] ayeti ile "Ateş, ona sabah akşam arz olunurlar [Ğafir (Mu'min) 46] ayetlerinin Mekke'de indirilmiş olması bu görüş açısından bir problem gibi görülse de bu­nun cevabı şudur: Birinci ayetten mümin olmayanların kabir azabına uğrayacak­ları mefhum-i muhalefet yolu ile anlaşılır. Diğer ayetten ise Firavun hanedanı hakkında -kafirler de aynı hükme tabî olsalar bile- azabın varlığı ayetin ifadesin­den doğrudan anlaşılır. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in başlangıçta reddet­tiği ise Allah'ın birliğini kabul edenlerin kabirde azap görmeleriydi. Daha sonra müminler içinden Allah'ın dilediği kişiler hakkında kabir azabının olacağını Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem  öğrendi, buna kesin olarak inandı, bundan sakın­dırdı ve ümmetine öğretmek ve yol göstermek için kabir azabından oldukça fazla Allah'a sığındı. Aradaki çelişki de bu şekilde ortadan kalkmış oldu.

 

''Ateşteki yerine bak" ifadesi Ebu Davud'un rivayetinde şu şekildedir: "(Kabirde sorulan sorulara cevap veren mümine şöyle denilir): 'Bu senin cehennemdeki evin idi. Ancak Allah (c.c.) seni korudu, merhamet etti ve onu cennetten bir ev ile değiştirdi.' Bunu duyan ölü: 'Bırakın da aileme gidip müjde vereyim der.' Ona, 'sus' denilir."

 

Ahmed İbn Hanbel'in Ebu Said'den rivayet ettiği hadiste ise "Rabbini inkar etseydin, cehennemde gideceğin ev bu idi" denilir.

 

Yukarıda zikrettiğimiz Bera hadisinin devamında şöyle denilmektedir: Semadan bir münadî şöyle bağırır: 'Kulum doğru söyledi. Ona cennetten bir halı döşeyin, cennetten bir kapı açın, cennetten bir elbise giydirin.' Ona cen­netin rüzgarından ve kokusundan gelir. Kabri, göz alabildiğine genişletilir."

 

İbn Hıbban, Ebu Hureyre'den diğer bir rivayette fazladan şunları rivayet etmiştir: "Onun gıpta ve mutluluğu artar. Derisi ilk haline geri döner, ruhu cen­net ağacında duran bir kuş olur.

 

Kafirin kabirde sorguya çekileceğini ifade eden hadisler, pek çok sahih yol­dan rivayet edildiği gibi aynı zamanda merfu olduğu için kabul edilmeye daha layıktır.

 

Mümeyyiz olmayan küçüğün sorguya çekilip çekilmeyeceği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Kurtubî et-Tezkire adlı eserinde onun da sorguya çekileceğini belirtmiştir. Hanefîler'den nakledilen görüş de budur. Şafiîler'den pek çoğu ise küçüğün sorguya çekilmeyeceğini söylemiştir. Bu yüzden onlar "Çocuğa telkinde bulunulması müstehap değildir" demişlerdir. Peygamber'in sorguya çekilip çekilmemesi konusunda da ihtilaf edilmiştir. Meleğe gelince bu konuda bir şey zikredilip edilmediğini bilmiyorum. Öyle görünüyor ki melekler sorguya çekilmez. Çünkü sorguya çekilme, İmtihana tabî olanlar hakkında ge­çerlidir.

 

İbn Abdilberr ilk görüşe (yani kafirlerin kabirde sorguya çekilmeyeceği görü­şüne) meylederek şöyle demiştir: Haberler, kabir sorgusunun ehl-i kıble hakkın­da geçerli olacağını göstermektedir. İnkar eden kafire gelince ona dini sorulmaz.

 

İbnü'l-Kayyim Kitabu'r-ruh adlı eserinde bunu eleştirerek şöyle demiştir: Ki­tap ve sünnette, kabir sorgusunun hem kafir hem de Müslüman hakkında olaca­ğına dair delil bulunmaktadır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Allah iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette o sabit söz üzerinde daim kılar. Allah zalimleri se saptırır.[İbrahim 27]

 

Mühelleb şöyle demiştir: "Ölüye yakın olanlar işitir" ifadesinde kasdedilenler ilüyü sorgulamayı üstlenen meleklerdir.

 

Bunu meleklere özgü kılmasının bir delili yoktur. Çünkü hayvanların da buıu işiteceği sahih olarak rivayet edilmiştir. Bera'nın hadisinde "Doğu ile batı ırasındakiler bunu işitir" denilmiştir. Ahmed İbn Hanbel'in eserinde yer alan Ebu Said hadisinde "İnsan ve cinler dışında Allah'ın bütün mahlukatı bunu işitir." şeklinde ifade edilmiştir. Buna hayvan ve cansızlarda dahildir. Ancak cansızların bu kapsamdan çıkarılması mümkündür. Bezzaz'da yer alan Ebu Hureyre'nin şu adisi bunu desteklemektedir: 'İnsan ve cin dışında bütün canlılar işitir." İnsan e cine birlikte "sekaleyn" denilmektedir. Bunun sebebi onların yeryüzü üzerinde gıdıklarının olması sebebiyledir.

 

Mühelleb şöyle demiştir: Allah'ın cinlere ölünün "Beni kabre bir an önce götürün" sözünü İşittirdiği halde, ona azap edildiği sırada çıkardığı sesi işittirmemesin İn sebebi şudur: Ölünün defnedilmeden önceki sesi dünya hükümlerine, kabirde azap gördüğü sırada çıkardığı ses ise ahiret hükümlerine ilişkindir. Allah ahirete ilişkin durumları mükelleflerden, onları hayatta bırakma maksadıyla gizlemiştir.

 

 

Hadislerden Çıkan Bazı Sonuçlar

 

Konuya ilişkin hadislerden çıkan sonuçlardan bir kısmı şöyledir:

 

1- Kabir azabı vardır.

 

2- Bu azap hem kafirler hakkında hem de Allah'ın birliğini kabul edenlerden Allah'ın dilediği kimseler hakkında söz konusu olacaktır.

 

3- Kabir sorgusu herkese mi uygulanacak? Bu konu daha önce geçmişti.

 

Kabir sorgusu bu ümmete mi özgüdür, yoksa önceki ümmetlere de uygulanacakmıdır? Hadislerden ilk anda kabir sorgusunun yalnızca bu ümmet hakkında geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Hakîm et-Tirmizî de bunu kabul ederek şöyle demiştir: Önceki ümmetlere peygamberler gelir, peygamberlere itaat ederlerse kurtuluşa ererler, itaat etmezlerse peygamberler onları terk eder, onlara derhal azap edilirdi. Allah Hz. Muhammed (s.a.v.)'i alemlere rahmet olarak gönderdiğinde insanlardan (dünyada) azabı kaldırdı. İçinde inkarcılığı gizlese bile dışından Müslüman olduğunu söyleyen kişinin Müslümanlığını (dünyada) ka­il etti. Onlar öldüklerinde Allah onları sorguya çekmek için kabirde iki melek görevlendirdi. Böylece iç yüzleri dışa çıkmakta, kötü iyiden ayrılmakta, Allah iman edenleri kelime-i tevhid üzerinde sabit kılmakta, zalimleri ise saptırmaktadır.

 

Zeyd İbn Sabit'ten rivayet edilen şu merfu hadis de bunu desteklemektedir: "Bu ümmet, kabrinde imtihan edilecektir" Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.

 

 

SONRAKİ