SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU SIFATU’S-SALAT

<< 432 >>

-والقراءة بالخواتيم، وبسورة قبل سورة، وبأول سورة.  باب: الجمع بين السورتين في الركعة.

106. Bir Rekatta İki Sureyi Birlikte Okumak, Surelerin Sonunu Okumak, Okuduğu Sureden Önceki Sureyi Okumak, Surenin Baş Kısmını Okumak

 

ويذكر عن عبد الله بن السائب: قرأ النبي صلى الله عليه وسلم المؤمنون في الصبح، حتى إذا جاء ذكر موسى وهارون، أو ذكر عيسى، أخذته سعلة فركع. وقرأ عمر في الركعة الاولى بمائة وعشرين آية من البقرة. وفي الثانية بسورة من المثاني. وقرأ الأحنف بالكهف في الاولى، وفي الثانية بيوسف أو يونس، وذكر أنه صلى مع عمر رضي الله عنه الصبح بهما. وقرأ ابن مسعود بأربعين آية من الانفال. وفي الثانية بسورة من المفصل. وقال قتادة - فيمن يقرأ سورة واحدة في ركعتين، أو يردد سورة واحدة في ركعتين - كل كتاب الله.

Abdullah İbnü's-Sâib'in şöyle dediği söylenmiştir: "Resulullah s.a.v. sabah namazında Mu'minun suresini okuyordu. Musa ile Harun'un veya isa'nın zikredildiği kısma gelince kendisini öksürük tuttu ve bunun üzerine rüku'a gitti."   Ömer (r.a.) kıldırdığı bir namazın ilk rekatında Bakara suresinden yüz yirmi âyet ve ikinci rekatında el-Mesanî denilen surelerden bir sure okumuştu.   Ahnef bir namazın ilk rekatında Kehf suresini ikinci rekatında ise Yusuf veya Yunus suresini okumuştu. Anlatıldığına göre Ahnef bu iki surenin okunduğu bir sabah namazını Ömer  (r.a.) ile birlikte kılmıştır.   İbn Mes'ud kıldırdığı bir namazın ilk rekatında Enfâl suresinden kırk âyet, ikinci rekatında ise mufassal surelerden bir sure okumuştur.   Katâde iki rekatta tek bir sure okuyan veya iki rek'atta da aynı sureyi okuyan kişilerle ilgili olarak şöyle demiştir: "Bunun hiçbir sakıncası olmaz, hepsi Allah'ın kitabıdır."

 

وقال عبيد الله، عن ثابت، عن انس رضي الله عنه: كان رجل من الانصار يؤمهم في مسجد قباء، وكان كلما افتتح سورة يقرأ بها لهم في الصلاة مما يقرأ به، افتتح: {قل هو الله أحد}. حتى يفرغ منه، ثم يقرأ سورة أخرى معها، وكان يصنع ذلك في كل ركعة، فكلمه أصحابه فقالوا: إنك تفتتح بهذه السورة، ثم لاترى أنها تجزئك حتى تقرأ بأخرى، فأما أن تقرأ بها وأما أن تدعها وتقرأ بأخرى، فقال: ما أنا بتاركها، إن أحببتم أن أؤمكم بذلك فعلت، وإن كرهتم تركتكم، وكانوا يرون أنه من أفضلهم وكرهوا أن يؤمهم غيره، فلما أتاهم النبي صلى الله عليه وسلم أخبروه الخبر، فقال: (يافلان مايمنعك أن تفعل مايأمرك به أصحابك، وما يحملك على لزوم هذة السورة في كل ركعة). فقال: إني أحبها، فقال: (حبك إياها ادخلك الجنة).

 

[-774-] Enes İbn Mâlik (r.a.) şöyle demiştir: "Ensar'dan bir zat bize Kubâ mescidinde namaz kıldinrdı. Kıraatin açıktan olduğu her namazda Fatiha suresinden sonra okuduğu surelerden önce muhakkak İhlas suresini sonuna kadar okur ve ondan sonra okuyacağı asıl sureyi okurdu. Bunu namazların her rekatında yapardı. Bunun üzerine cemaatte bulunanlar onun niçin bu şekilde davrandığını öğrenmek için onunla konuşmaya karar verdiler ve aralarında şöyle bir konuşma geçti; Sen her zaman İhlas suresi ile namaza başlıyorsun, sonra da bunun yeterli olmadığını düşünerek başka bir sure okuyorsun. Bu durumda ya sadece İhlas suresini okumalısın ya da bunu okumaktan vazgeçip başka bir sure okumakla yetinmelisin.

 

Bunu asla terk etmem. Eğer size bu şekilde imamlık etmemden hoşnut iseniz ve buna devam etmemi istiyorsanız ne âlâ, ama bu durumdan hoşnut değilseniz size imamlık yapmaktan vazgeçebilirim.

 

Cemaat ise onu aralarındaki en faziletli insan olarak gördükleri ve başkasının imamlık yapmasına razı olmadıkları için bir şey söylemediler. Bir defasında Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onların yanına vardığında durumu zât-ı âlîlerine arz ettiler. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem zâta, 'Seni namaz kıldırmakta olduğun cemaatin sözünü tutmamaya ve kıldırdığın her rekatta İhlâs sure­sini okumaya sevk eden düşünce nedir?' diye sordu. Adamcağız şu cevabı verdi: 'Ey Allah'ın Resulü ben bu sureyi çok seviyorum!' Bunu duyan Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: 'Senin İhlas suresine olan sevgin seni cennete soktu bile' diye mukabelede bulundu."

 

 

حدثنا آدم قال: حدثنا شعبه، عن عمرو بن مرة قال: سمعت أبا وائل قال: جاء رجل الى بن مسعود فقال: قرأت المفصل الليلة في ركعه، فقال: هذا كهذا الشعر، لقدعرفت النظائر التي كان النبي صلى الله عليه وسلم يقرن بيهن، فذكر عشرين سورة من المفصل، سورتين في كل ركعة.

 

[-775-] Ebu Vail şöyle demiştir: "Bir adam Abdullah İbn Mes'ud'a gelip 'Bu gece ben mufassal surelerin tamamını bir rekatta okudum' demişti. Bunun üzerine İbn Mes'ud ona; Öyleyse şiir okur gibi acele acele okudun! Ben Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in birbirine benzer âyet ve surelerden hangilerini bir araya getirdiğini biliyorum' demiş ve her rekatta ikisi okunacak yirmi tane mufassal sure ile Hâ mîm ile başlayan iki sure saymıştır.

 

Tekrar: 4996 ve 5043.

 

 

AÇIKLAMA:     imam Buhârî'nin bir rekatta iki sureyi birlikte okumak, surelerin sonunu okumak, okuduğu sureden önceki sureyi okumak, surenin baş kısmını okumak şeklinde kullandığı bâb başlığında dört ayrı konu ele alınmaktadır: Bir rekatta iki surenin okunması konusu İbn Mesud ile Enes hadislerinde rahatlıkla anlaşılabilmektedir.

 

Surelerin sonunu okumak ise surelerin baş kısmını okumak kapsamında de­ğerlendirilmiştir. Zira her iki durumda da surenin bir kısmı okunmaktadır. Bu­nunla birlikte Hz. Ömer'in kıldırdığı bir namazın ilk rekatında Bakara suresinden yüz yirmi âyet okuduğunu belirten rivayet ile Katâde'nin 'bunun hiçbir sakıncası olmaz, hepsi Allah'ın kitabıdır' şeklindeki görüşü surelerin son kısmının okuna­bileceğini gösteren deliller olabilir.

 

Kur'ân'ın sure sıralamasına riayet etmeksizin okunmuş olan sureden önceki sureyi okumak Enes hadisi ile Ahnefin Hz. Ömer'den naklettiği rivayetten çıka­rılmış bir sonuçtur.

 

Surenin baş kısmını okumak konusuna ise Abdullah İbnü's-Sâib ile Abdul­lah İbn Mesud hadisleri işaret etmektedir.

 

İmam Nevevî şöyle demiştir: "Bu hadis, namazda okunmakta olan surenin kesilebileceğini ve surenin sadece bir kısmının okunabileceğini göstermektedir. Fakat İmam Mâlik bunun mekruh olduğu görüşündedir."

 

İmam Nevevî daha sonra şu açıklamalara yer vermiştir. "İmam Mâlik'in mekruh gördüğü durum bilinçli olarak ve herhangi bir zorunluluk bulunmadığı halde surenin bir kısmını okumakla yetinmektir. Bunun mekruh olduğunu söyle­yenler Resulullah'ın öksürük tuttuğu için zorunlu olarak sureyi kesmek durumunda kaldığını ileri sürmüşler ve görüşlerini bu şekilde güçlendir­mişlerdir. Fakat herhangi bir hususa mekruh hükmünü verebilmek için bir delilin sabit olması gerekir. Haddizatında bunun mekruh olduğunu değil, caiz olduğunu gösteren pek çok delil bulunmaktadır. Abdürrezzâk'ın sahih bir sened ile naklet­tiğine göre Hz. Ebu Bekir ashâb-ı kirama kıldırdığı bir sabah namazında Bakara suresini okumuş ve İki rekatta bu surenin tamamını bitirmiştir. Ashâb-ı kiramın bu konuda aksi görüş beyan etmemesi onların görüş birliği içinde olduğunu (icma) gösterir.

 

Dârekutnî'nin sağlam (kavî) bir senedle naklettiğine göre Abdullah İbn Abbas kıldırdığı bir namazın her rekatında Fatiha suresi İle birlikte Bakara suresin­den birer âyet okumuştur.

 

"Resulullah'ı öksürük tuttu." Resulullah'ın öksürüğe tutul­masına rağmen namazı bozmaması öksürüğün namazı bozmayacağını göster­mektedir. Ayrıca öksürük ve benzeri sebeplerle Kur'an okumayı kesip rükuya gitmek, bu şekilde kıraate devam etmekten daha iyidir. Hatta kıraati uzatmanın müstehap olduğu yerlerde kişiyi Öksürük veya gıcık tutarsa okumayı kesip rükuya gitmesi daha evlâdır.

 

Her rekatta zammi sureden önce İhlas suresini okuyan sahâbî İle cemaatin konuşmak istemesinin sebebi anlaşıldığı kadarıyla şuydu; Onlar, bu sahâbînin Resulullah'tan gördükleri ve öğrendikleri namazdan farklı bir namaz kıldırdığını görmüşlerdi.

 

"Her rekatta İhlas suresini okuyan sahâbî dışında birisinin imam olmasını is­tememeleri rivayette belirtildiği gibi onun aralarındaki en faziletli insan ol­duğunu bilmelerinden kaynaklanmış olabileceği gibi Resulullah'ın onu imam olarak tayin etmiş olmasından da kaynaklanabilir.

 

Nâsirüddin İbnü'l-Müneyyİr bu rivayete dayanarak şöyle demiştir: "Bir kim­se Kur'an'dan hoşuna giden ve kendisini cezbeden kısımları özellikle seçebilir ve bunları çokça tekrar edebilir. Bu durum Kur'ân'ın diğer kısımlarını terk edip ke­narda bırakmak anlamına gelmez."

 

"Mufassal sureleri okudum" ifadesinde geçen mufassal (ayırılmış) sureler ta­biri Kâf suresinden başlayıp Kur'ân'ın sonuna kadar olan sureleri kapsamına alır. Bu surelere mufassal denmesinin sebebi, surelerin sık sık besmele ile birbirinden ayırılmış olmasıdır.

 

Abdullah Ibn Mesud'un kendisine gelen kişiye "Öyleyse şiir okur gibi acele acele okudun!" demesi Kur'an okurken çok aceleci bir şekilde hareket etmenin uygun olmadığını ve hoş karşılanmadığını göstermektedir. Çünkü bu durum Kur'an okumanın ruhuna aykırıdır. Zira Kur'an okumaktan maksat, okunan âyetlerin anlamını düşünmek ve bunlardan dersler çıkarmaktır. Haddizatında anlamını düşünmeden Kur'an okunmuş olsa bile namazın geçerli olacağı konu­sunda herhangi bir ihtilaf yoktur. Fakat düşünerek, tefekkür ederek Kur'an oku­manın mükâfatı ve ecri daha büyük olur.

 

Bu rivayete göre sonradan kılınan rekat, önce kılınan rekata göre daha uzun olabilir.

 

 

SONRAKİ