باب: وضع
اليمنى على
اليسرى.
87. Kıyamda Sağ Eli Sol Elin Üstüne Koymak
حدثنا
عبد الله بن
مسلمة، عن
مالك، عن أبي
حازم، عن سهل
بن سعد قال: كان
الناس يؤمرون
أن يضع الرجل
اليد اليمنى على
ذراعه اليسرى
في الصلاة.
قال أبو حازم:
لاأعلمه إلا
ينمي ذلك إلى
النبي صلى
الله عليه
وسلم. قال
إسماعيل: ينمى
ذلك، ولم يقل
ينمي.
[-740-] Sehl ibn Sa'd şöyle demiştir: "Ashâb-ı kiramın erkeklerine
namaz kılarken kıyamda sağ ellerini sol kollarının (zira') üstüne koymaları
emredilmişti."
Ebû Hâzim de şöyle demiştir: "Sehl'in bunu kesinlikle
Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e isnâd ettiğini biliyorum."
AÇIKLAMA: "Ashâb-ı
kiramın erkeklerine emredilmişti" ifadesi bu rivayetin merfû olduğunu
gösterir. Zira onlara emredebilecek olan sadece Resûlullah'tır. Sehl Ibn Sa'd sol kollarının (zira') üstüne
ifadesini kapalı bırakmış ve ellerin vücûdun neresine konacağını
açıklamamıştır. Fakat İbn Huzeyme'nin Vâil'den naklettiği bir hadise göre Vâil
ellerini göğsünün üzerine koymuştur. Ziyâdâtü'l-Müsnedde nakledildiğine göre
Hz. Ali ellerini göbeğinin altında bağlardı. Ancak bu rivayetin senedi
zayıftır.
Alimler şöyle demişlerdir: "Namazda ellerin bu şekilde
bağlanmasının hikmeti, hiçbir varlığı olmayan bir dilenci edası ile Allah'tan
istemektir. Elleri bağlamak boş işlerle ilgilenmeyi çok güçlü bir şekilde
engelleyen ve huşû'un daha çabuk kazanılmasını sağlayan bir tavırdır. İmam
Buhârî'nin bundan sonraki bölümde huşu' konusunu ele almış olması bu hikmete
işaret etme amacı taşıyor olabilir.
Bu hadisle ilgili inceliklerden biri de âlimler tarafından şöyle
ifade edilmiştir: "Kalp niyetin yeri ve. mahallidir. Bir kimse çok değerli
bir varlığını korumak istiyorsa onu ellerinin altında sıkı sıkı tutar."
İbn Abdilberr şöyle demiştir: "Resûlullah'tan bu konuda
farklı bir rivayet gelmemiştir. Sahabe ve tâbiûn âlimlerinin çoğunun görüşü de
bu doğrultudadır. İmam Mâlik'in Muvatta'ında zikrettiği görüş de budur."
باب: الخشوع
في الصلاة.
88. Namazda Huşu
حدثنا
إسماعيل قال:
حدثني مالك،
عن أبي زناد،
عن الأعرج، عن
أبي هريرة: أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال: (هل
ترون قبلتي
ههنا، والله
ومايخفى علي
ركوعكم ولا
خشوعكم، وإني
لأراكم وراء
ظهري).
[-741-] Ebu Hureyre (r.a.) Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle
buyurduğunu nakletmiştir: "Siz burada benim kıblemi görüyor musunuz?
Allah'a yemin ederim ki, sizin rükünüz de huşuunuz da bana gizli kalmaz. Ben
sizi arkamdan da görürüm."
حدثنا
محمد بن بشار
قال: حدثنا
غندر قال:
حدثنا شعبة
قال: سمعت
قتادة، عن أنس
بن مالك، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (أقيموا
الركوع
والسجود،
فوالله إني
لأراكم من
بعدي - وربما
قال من بعد
ظهري - إذا
ركعتم وسجدتم).
[-742-] Enes İbn Mâlik (r.a.) Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
şöyle buyurduğunu nakletmiştir: 'Rükû' ve secdeyi tam anlamıyla yerine getirin.
Allah'a yemin ederim ki, siz rükû' ve secde ettiğiniz zaman ben sizi arkamdan
da görürüm."
AÇIKLAMA: Huşu' kalbî olduğu
gibi bedenî de olabilir. Haşyet gibi kalbî fiiller i!e tam anlamıyla konsantre
olup hiç kımıldamamak gibi bedenen yapılan fiiller, huşu kelimesi ile ifade
edilir. Fahrüddin er-Râzî'nin tefsirinde naklettiği gibi bazı âlimlere göre
huşû'un her iki yönünü de dikkate almak ve gerçekleştirmek gerekir.
Alimlerden birisinin huşu' tarifi şöyledir: "Huşu' kişinin
iç dünyasında var olan manevî bir özelliktir. Bu özellik sayesinde kulun
bedeninde ibadetin maksat ve tabiatına uygun bir sükûnet ve vakar hakim
olur."
Hâkim'in tahric ettiği "Huşu' kalptedir" hadisi,
huşû'un kalbin bir ameli olduğunu gösteren bir delildir.
İmam Buhârî'nin koyduğu başlık ile Enes İbn Mâlik'ten naklettiği
rivayet arasında bir ilişki kurulamadığı için bir anlama problemi ortaya
çıkmaktadır. Zira başlık huşu' konusunu anlattığı halde Enes hadisinde bu konu
işlenmemektedir. Başlık ile rivayet arasındaki bu ilişkiyle ilgili olarak şu
açıklama yapılmıştır: "İmam Buhârî bu rivayeti naklederek huşû'un âzâların
kımıldamadan sükûnet içinde kalmasıyla elde edilebileceğine işaret etmek
istemiştir. Çünkü kişinin davranışları ve görünen hareketleri, iç dünyasının
ve özünün tercümanıdır.
Beyhakî sahih bir senedle Mücâhid'in: "Abdullah
İbnü'z-Zübeyr namaza durduğu zaman adeta yere çakılmış bir kazık gibi
hareketsiz kalırdı" dediğini nakletmiş ve Hz. Ebû Bekir'in de aynı şekilde
namaz kıldığını aktarmıştır. İşte bazı âlimler namazda huşû'un ne demek
olduğunu bu rivayetlerin bize gösterdiğini söylemişlerdir.
İmam Nevevî, huşû'un farz olmadığı konusunda icma bulunduğunu
nak-letmiştir. İbn Battal şöyle demiştir: "Bir kimse namazda huşû'a ermek
farzdır diyecek olursa kendisine şu cevabı verebiliriz; Huşû'un farz olan
miktarı kişinin kalbini ve niyetini tam olarak namaza ne kadar verebildiğine
bağlıdır. Sadece Allah rızasını gözeterek namaza yönelebilmek kişiden kişiye
değişir; kişinin zihnine, gönlüne takılan farklı ve anlık düşüncelerden
tamamen kurtulabilmesi mümkün değildir." Buna göre huşû'un farz olan
miktarı kişinin kendisini namaza ne kadar verebildiğine bağlıdır, bundan
fazlası şart koşulmuş değildir.
Resûlullah burada ashabını namazda huşû'u kazanabilmeleri için
uyarmış ve onlardan dikkatli davranmalarım istemiştir. Bunu sağlayabilmek için
de onları gördüğünü söylediği halde 'Allah sizi görüyor, bu yüzden
ıamazlarınızı dikkatli kılın!" şeklinde bir uyarıda bulunmamıştır. Bu
durum Cibril ıadisinde, "Allah'a adeta O'nu görüyormuş gibi ibadet et; her
ne kadar sen O'nu görmesen de O seni görmektedir" şeklinde geçen ihsan
makamını anlatmaktadır.- İşte Resûlullah'ın bu tutumunun hikmetiyle ilgili
olarak şunlar söylenmiştir: "Huşu' içinde olmanın gerekliliği Resûlullah’ın
onları görüyor olmasına bağlanmıştır. Zira bu duyguyla hareket eden bir kimse
Allah'ın kendisini gördüğünü hissetme makamına yani asıl maksada ulaşacaktır.
Zira onlar Resulullah'ın kendilerini gördüğünü düşünerek namazlarını en güzel
şekilde kıldıklarında Allah'ı murakabe ederek namaz kılmanın hazzına
ereceklerdir. Ayrıca Resûl-i Ekrem Efendimiz kıyamet günü ümmeti hakkında
şahitlik edecektir. İşte ashâb-ı kiram Resûlullah'ın kendilerini gördüğünü
bildiklerinde namaz ve ibadetlerinde daha titiz davranacaklardır ki,
Resûlullah kıyamet gününde onların namazlarını ve ibadetlerini en güzel
şekilde yerine getirdiklerine şahitlik etsin."