SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L HAYZ

<< 217 >>

EK SAYFA – 217-2

باب: إذا حاضت في شهر ثلاث حيض، وما يصدق النساء في الحيض والحمل، فيما يمكن من الحيض.

24. Bir Ayda Üç Kez Hayız Olmak

 

-لقول الله تعالى: {ولا يحل لهن أن يكتمن ما خلق الله في أرحامهن} /البقرة: 228/.

ويذكر عن علي وشريح: إن امرأة جاءت ببينة من بطانة أهلها، ممن يرضى دينه، أنها حاضت ثلاثا في شهر، صدقت، وقال عطاء: اقراؤها ما كانت. وبه قال إبراهيم. وقال عطاء: الحيض يوم إلى خمس عشرة. وقال معتمر، عن أبيه: سألت ابن سيرين، عن المرأة ترى الدم، بعد قرنها بخمسة أيام؟ قال: النساء أعلم بذلك.

Hayız olma imkanının bulunduğu günlerde hayız olma İle hamilelik konusunda kadınların ifadeleri tasdik edilir. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz.[Bakara 228]

 

Anlatıldığına göre Ali (r.a.) ve Şüreyh, ailesinden dini hassasiyetine itimad edilen birini şahit göstererek bir ayda üç defa hayız olduğunu beyan eden kadını tasdik etmiştir.

 

Ata, 'iddet bekleyen kadının üç kur'u, iddet öncesi zamana göredir demiştir. Bu görüş İbrahim en-Nehâî'den de nakledilmiştir. Ayrıca Atâ şöyle demiştir: 'Hayız bir gün İle, on beş gün arasında değişir.

 

Mu'temir babasından şöyle nakletmiştir: "İbn Sîrîn'e temizlik döneminden beş gün sonra kan gören kadının durumunu sordum. O da, 'bunu kadınlar daha iyi bilir' dîye cevap verdi."

 

AÇIKLAMA:     (Hayız olma imkanının bulunduğu günlerde) Eğer hayız olma imkanının bu­lunmadığı günlere dair kadınlardan hayız olduklarına dair bir beyan sadır olursa, bu iddia kabul edilmez.

 

 (Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur) Bu İfadeyle İmam Buhârî, yukarı­daki âyetin tefsirine işaret etmiştir. Söz konusu âyetin tefsiri hakkında Taberî, Zühdî'den sahih bir senetle şunu nakletmiştir: "(Belâğ yoluyla) bize ulaştığına göre, Allah'ın rahimlerde yarattığından maksat, hamilelik veya hayızdır. Kadınla­rın bu halleri saklaması caiz olmaz. Zira ancak bu hallerin açıklanmasıyla iddet sona erer ve rec'at (geri dönme) hakkı bulunan kocanın bu hakkı düşer."

 

İbn Ömer'den sahih bir senetle şöyle nakledilmiştir: "Kadının, hayız olduğu zaman hayzını, hamile olduğu zamanda hamileliğini saklaması helal değildir."

 

Bâb başlığının âyetle uyumu şu şekilde izah edilebilir; Âyete göre kadın, kendi durumunu açıklamak zorundadır. Eğer kadının ifadeleri tasdîk edilmeye­cek olsaydı, bunun bir anlamı olmazdı.

 

 [ailesinden dini hassasiyetine itimad edilen birini şahit) Yani kendisine yakın birini şahit olarak getirmiştir. İsmail el-Kâdî şöyle demiştir: "Bu ifadeyle, kadınla­rın rivayette bahsi geçen hanımın ayda üç kez hayız olduğuna şahitlik etmeleri kasdedilmemiştir. Kanaatime göre, kadınların bu tür durumların olabileceğine, bazen yakınlarındaki hanımlar için bu durumun meydana geldiğine dair tanıklık etmeleri kasdedilmiştir." Bizce bu yorum, kıssanın akışına aykırıdır. Nitekim Dârîmî şöyle bir rivayet aktarmıştır: "Ya'lâ b. Ubeyd, ismail b. Ebî Halid kana­lıyla Amir eş-Şa'bî'den bize şöyle nakletti: "Hz. Ali'ye bir kadın geldi ve 'bir ay içinde üç kez hayız oldum' diyerek kendisini boşayan kocasını dava etti. (İddetİnin dolduğunu beyan edip kocasından tamamen ayrıldığını tescil etmek istedi.) Hz. Ali, Şüreyh'e 'Bunlar hakkında hükmü sen ver' dedi. Şüreyh, 'Ey mü'minlerin emiri! Sen varken hüküm bize düşmez' diyerek tevazu gösterdi. Hz. Ali yine 'Bunlar hakkında hükmü sen ver' dedi. Bunun üzerine Şüreyh şu şekilde hüküm verdi: Eğer bu kadın, kendi ailesinden dini hassasiyetine güvenilen bi­rilerini şahit getirir, onlar da, kendisinin bir ayda üç kez hayız olduğunu, her temizlik döneminde gusül abdesti alıp namazı kıldığını ikrar ederse iddeti dolmuş demektir. Aksi takdirde, iddeti dolmamıştır.

 

Ali (r.a.) 'kalûn' diyerek bu hükmü onayladı. Kâlûn Rumca 'bravo' manasına gelir."

 

Bu olay göstermektedir ki, şahitlerin söz konusu iddianın rivayette bahsi ge­çen kadın hakkında meydana geldiğine şahitlik etmeleri kasdedilmiştir. Nitekim Atâ da bu görüştedir. Çünkü o, kadının boşanmadan önceki adetini esas al­maktadır.

 

حدثنا أحمد بن أبي رجاء قال: حدثنا أبو أسامة قال: سمعت هشام بن عروة قال: أخبرني أبي، عن عائشة: أن فاطة بنت أبي حبيش، سألت النبي صلى الله عليه وسلم قالت:إني أستحاض فلا أطهر، أفأدع الصلاة؟ فقال: (لا، إن ذلك عرق، ولكن دعي الصلاة قدر الأيام التي كنت تحيضين فيها، ثم اغتسلي وصلي).

 

[-325-] Aişe (r.anha)'den şöyle nakledilmiştir: "Fâtima bintü Hubeyş Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ben istihaze kanı görüyorum, bir türlü temizlenemiyorum. Bundan dolayı namazı bırakayım mı?' diye sordu. O da şöyle buyurdu: Hayırl Zira bu, damardan kaynaklanan bir kanamadır. Ancak hayız olduğun günler kadar namaz kılma, sonra gusül abdesti al ve namaz kıl!

 

 

AÇIKLAMA:     Hadis’in Bab Başlığı İle İlgisi :   Nebi s.a.v. hayız olduğun günler kadar buyurmakla, hayız süresinin ne kadar olduğunu kadının takdirine bırakmış ve bunun da âde­tin genel seyrine müracaatla öğrenilebileceğini belirtmiştir. Böylesi durumlarda âdet günlerinin tespiti, kişiden kişiye değişir.

 

Hayız ve temizlik günlerinin en azının ne kadar olduğu konusunda âlimler ihtilaf etmiştir. Ancak Davudi hayzın en fazla on beş gün sürebileceği konusunda alimlerin ittifak ettiğini söylemiştir. Ebu Hanife, en az hayız ile en az temizlik günlerinin bîrleşemeyeceğini belirtmiştir. Ona göre iddet süresi en erken altmış günde biter. İmam Muhammed ve Ebu Yusuf'a göre ise, otuz dokuz günde sona erer. Çünkü onlara göre hayzın en azı üç gün, temizlik döneminin en azı ise on beş gün sürer. lafzı ile hayız kast edilmiştir. Sevrî de bu görüştedir. İmam Şafiî ise şöyle demiştir: temizlik anlamına gelir. En azı on beş gündür. Hayzın en azı ise, bir gün bîr geceden ibarettir." Ona göre iddet, otuz iki gün iki hayızdan sonra dolar. Bu da, otuz küsur günü bir ay olarak ele aldığımız zaman yukarıda bahsi geçen Hz. Ali ve Şüreyh kıssasına uygundur. Nitekim Heşîm'in İsmail'den naklettiği şu rivayet de bunu gösterir: "Bir ayda veya otuz beş gün içinde hayız oldu."

 

 

SONRAKİ