باب:
من يرد الله
به خيرا يفقهه
في الدين.
13. Allah Kimin hakkında hayır dilerse onu dinde fakih kılar
حدثنا
سعيد بن عفير
قال: حدثنا
ابن وهب، عن
يونس، عن ابن
شهاب قال: قال
حميد بن عبد
الرحمن: سمعت معاوية
خطيبا يقول: سمعت
النبي صلى
الله عليه
وسلم يقول: (من
يرد الله به
خيرا يفقهه في
الدين، وإنما
أنا قاسم والله
يعطي، ولن
تزال هذه
الأمة قائمة
على أمر الله،
لا يضرهم من
خالفهم، حتى
يأتي أمر الله).
[-71-] Muaviye r.a. şöyle demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in
şöyle dediğini işittim: "Allah kimin için hayır dilerse onu dinde fakih
(anlayış sahibi) kılar. Ben yalnızca taksim eden bir kişiyim, veren Allah'tır.
Allah'ın emri gelinceye (kıyamet kopuncaya) kadar bu ümmet Allah'ın emri üzere
kalacak, muhalefet edenler onlara zarar veremeyeceklerdir.
Tekrar: 3116, 3641, 7312, 7460
Diğer tahric: Muhtelif
raviler ve az farklarla Buhari, ilim; Müslim, zekat; İbn-i Mace, mukaddime;
Dârimî, Mukaddime
AÇIKLAMA: Bu hadis üç hüküm
içermektedir:
1. Dinde tefakkuhun (anlayış sahibi olmanın / fıkıhta
derinleşmenin) fazileti
2. Mal ve mülkü verenin hakikatte Allah olduğu
3. Bu ümmetin bir
bölümünün kıyamete kadar hak üzerinde sabit kalacağı
Birinci hakikat ilim konusuna, ikinci hakikat sadakalar (zekat
vb.) konusuna, üçüncü hakikat kıyamet alametleri İle ilgili bölüme uygundur.
"Allah'ın emri gelinceye kadar" sözünde yer alan "Allah'ın
emri" kalbinde imandan bir şey bulunanların ruhunu kabzedecek olan rüzgardır
ki bundan sonra yeryüzünde insanların en kötüleri kalacak, kıyamet de onların
üzerine kopacaktır.
Bunların üçü de diğer bir açıdan ilim konulan ile hatta bu
başlık ile doğrudan doğruya ilgilidir. Çünkü bu hadis; Allah'ın dininde
anlayış sahibi/derin fıkhı bilgiye sahip kişiler için iyiliğin söz konusu
olduğunu, bunun yalnızca kişisel çaba ile kazanılamayacağını, aksine Allah'ın
nasip ettiği kişilerin buna sahip olacağını, buna sahip olanların kıyamete
kadar mevcut olacağını belirtmektedir.
Buhari bunlardan kasdedilenin hadis alimleri olduğunu
belirtmiştir.
Ahmed b. Hanbel "Burada kasdedilenler hadis alimleri değil
ise başka kim olabilir bilmiyorum!" demiştir.
Kadi iyad "Ahmed b. Hanbel bununla ehl-i sünnet ve hadis
alimleri gibi inananları kasdetmiştir" demiştir.
Nevevî "Bunların mücâhid, fakîh, muhaddis, zâhid, iyiliği
emreden vb. hayırları yapan Mu'minlerden, Allah'ın emirlerini yerine
getirenlerden bir grup olması muhtemeldir. Bunların bir yerde toplanmış olması
şart değildir. Ayrı ayrı olmaları da mümkündür" demiştir.
Bu hadisten şu hususlar anlaşılır: Dinde anlayış sahibi olmayan,
yani İslâm'ın temel kurallarını ve bunlara ilişkin fıkıh ve İnanç ile ilgili
detayları Öğrenmeyen kişilerin hayırdan mahrum olduğunu gösterir. Ayrıca
âlimlerin diğer insanlar üzerinde bariz bir şekilde üstünlüğünün bulunduğunu,
dinde derin fıkhı bilgi sahibi olmanın da diğer İlimler üzerinde bir
üstünlüğünün olduğunu göstermektedir.