SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L İMAN

<< 30 >>

باب: ظلم دون ظلم.

23. Zulümden Zulüme Fark Vardır

 

حدثنا أبو الوليد قال: حدثنا شعبة (ح) قال: وحدثني بشر قال: حدثنا محمد، عن شعبة، عن سليمان، عن إبراهيم، عن علقمة، عن عبد الله قال:

 لما نزلت {الذين آمنوا ولم يلبسوا إيمانهم بظلم}. قال أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم: أينا لم يظلم؟ فأنزل الله: {إن الشرك لظلم عظيم }.

 

[-32-] Abdullah (İbn-i Mes’ud’dan) rivayet’e göre: "İman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar var ya.[En'am, 82] ayeti indiri­lince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e: "Hangimiz zulüm etmemiştir ki! dediler. Bunun üzerine Allah şu âyeti indirdi: "Şüphesiz ki şirk büyük bir zulümdür.[Lokman, 13]

 

Tekrar: 3360, 3428, 4629, 4776, 6918, 6937

 

 

AÇIKLAMA:     "Zulümden zulüme fark vardır" ifadesi biri diğerinden daha hafif olan zulüm anlamına gelir. Bu konunun delil olma yönü şudur: Sahabe ilk ayetteki zulüm ifadesini genel anlamda bütün günahlar şeklinde anlamışlardır. Hz. Peygamber onların bu anlayışını yadırgamamıştır. Ayet ise onlara zulüm türlerinin en büyüğünün şirk olduğunu açıklamıştır.

 

Hattabî şöyle demiştir: "Sahabenin anlayışına göre "şirk" zulüm olarak adlandırılamayacak kadar büyük bir günahtı. Dolayısıyla ilk âyetteki zulüm kelimesini şirk dışındaki diğer günahlara yordular. Bunun üzerine ikinci ayet indi".

 

Bu tartışılır. Bana göre sahabe zulüm kelimesini genel anlamda anladılar. Buna şirk ve diğer günahlar da dahildir. Buhârî'nin âyeti delil getirme tarzı da bunu göstermektedir.

 

Muhammed b. İsmail et-Teymî hadisin şerhinde şunları söylemiştir; İmanın şirkle karıştırılması düşünülemez. Bu durumda âyetin anlamı "iman ettikten sonra inkâra düşmeyenler" yani İrtidat etmeyenler şeklinde olur. Bu âyette "iman ve küfrü, zahir ve batın olarak bir araya getirmeyenler" yani münafık olmayanlar kasdedilmiş de olabilir. Bu en güçlü görüştür. Bu sebeple Buhârî bu konudan sonra "münafıkların alâmetleri" konusunu getirmiştir. Bu, onun kitabı tertibindeki ustalığını ortaya koymaktadır.

 

Hadisten Çıkarılan Sonuçlar

 

1- Tahsis delili ortaya çıkıncaya kadar âyet ve hadislerin genel anlamını esas almak gerekir.

2- Olumsuz cümlede kullanılan belirsiz isim, genellik ifade eder. Hass âmmı tahsis eder, mübeyyen mücmeli beyan eder.

3- Çelişkiyi giderme maslahatı sebebiyle âyet-hadislerde geçen sözcükler zahir anlamının dışındaki anlamlara yorulabilir.

4- Zulmün çeşitli dereceleri vardır.

5- Günahlara şirk denmez.

6- Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayanlar güven içinde olurlar, doğru yolda olanlar da onlardır.

Şu sorulabilir: İsyankâr kişiye de azap edilebilir. Bu durumda güven ve doğru yolda olmak nasıl söz konusu olabilir? Bunun cevabı şudur: Bu kişi cehennemde ebedî olarak kalmaktan güven içinde, cennete gitme konusunda da doğru yoldadır.

 

 

SONRAKİ