MECMAU

ZEVAİD

DİRİLİŞ

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Diriliş Konusunda Diğer Hadisler

 

18351- Lakit b. Amir, Nuheyk b. Asım b. Malik b. el-Muntefik ile birlikte Resulullah’ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) görmek için yola çıktığını bildirerek der ki: "Ben ve arkadaşım, Receb ayının sonunda Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gittik. Sabah namazından sonra yanına ulaştık. Namazdan sonra kalkıp halka şöyle hitab etti:

 

"Ey insanlar! Ben dört gündür size bir şey anlatmadım. Bugün sizinle konuşacağım. İçinizde kavmi kendisini: ‘‘Git ResUlullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) söyleyeceği şeyi (dinleyip gelerek) bize bildir’‘ diyerek bana gönderen kimse var mı? Sakın o kişiyi içinden geçen şeyler veya dostuyla konuşması veya dalaleti bu vazifeyi yerine getirmekten alıkoymasın. Şunu bilin ki; ben bundan sorulacağım. Tebliğ ettim mi? Şunu bilin ki; beni dinlerseniz hayat sahibi olursunuz. Oturunuz, oturunuz."

Halk oturdu, ben ve arkadaşım kalktık. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hem gönlünü, hem gözlerini bize yöneltince ben: "Ya Resulallah! Gayb ilminden yanında ne var?" dedim. Vallahi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gülerek başını salladı. Benim onun hata yapmasını istediğimi anlamıştı. Şöyle buyurdu: "Allah, gaybın anahtarlarından şu beş şeyde cimri davranmış (onu kimseye bildirmemiş)tir. Bunları Allah'tan başkası bilmez."

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eliyle işaret etti. Ben: "Onlar nedir?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ölüm vakti. Sizden birinin ne zaman öleceğini Allah bilir, ama siz ölüm anını bilemezsiniz. Meni rahme düşünce Allah onu bilir, fakat siz bilemezsiniz. Yarın ne olacağını, yarın senin ne yiyeceğini bilir, sen ise bunları bilemezsin. Yağmurun da ne zaman yağacağını Allah bilir. Üzerinize kuraklık ve kıtlık çöker de, Allah güler ve bilinir ki, yağmurunuz, yardım olunmanız çok yaklaşmıştır. "

 

Lakit: "Rabden gülmeyi eksik etmeyelim daha iyi!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kıyamet gününün ne zaman olduğunu da Allah bilir" buyurdu." Ben: "Ya Resulallah! Halka öğrettiğin şeylerden bize de öğret. Biz, bize üstünlük taslayan Mezhac'tan, bizi idare eden Has'am'dan ve bağlı olduğumuz aşiretten kimseye inanmayan bir kavimdeniz" dedim.

 

Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bir müddet yaşayacaksınız, sonra peygamberiniz vefat edecek. Sonra bir müddet daha yaşayacaksınız, sonra Allah'a yemin olsun ki bir sayha gönderilecek ve yeryüzünde yaşayan kimseyi bırakmayacaktır. Rabbin, yanındaki meleklerle birlikte beldeleri bomboş olan yeryüzünde dolaşacaktır. Sonra Rabbinin, Arş'ın yanından gönderdiği yağmur gökyüzünden öyle bir boşalacak ki, Rabbine andolsun ki öldürülüp gömülen veya ölüp gömülen kim varsa üzerindeki toprağı yarıp, baş tarafindan başlamak üzere onu tekrar yaratmaya başlayacak ve kişi sonunda kalkıp oturacaktır. Rabbin, kişinin ölü kaldığı süreyi kastederek: ‘‘Ne kadardır yatıyorsun?’‘ diye soracak. Kişi ise ailesiyle henüz yeni ayrıldığını zannedip: ‘‘Rabbim! Daha dün hayattaydım’‘ diyecektir."

 

Dedim ki: "Ya Resulallah! Rüzgarlar, zaman ve canavarlar bizi parçalayıp darmadağın ettikten sonra Allah bizi nasıl bir araya getirecek?" Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dedi: "Sana, Allah'ın nimetlerinden buna benzer bir şey (misal) söyleyeyim mi? "Sen, kuraklığa uğramış bir yere varırsın ve: ‘‘Bu yer hiçbir zaman yeşermez’‘ dersin. Sonra Rabbin, oraya yağmur gönderir ve birkaç gün içinde orasının yeşerdiğini görürsün." Allah'a yemin olsun ki; sizi sudan bir araya getirmesi, bu otları bitirmesinden daha kolaydır. Kabirlerden ve öldürülmüş olduğunuz yerlerden çıkıp Allah'a nazar edeceksiniz ve O da size nazar edecek." Ben: "Ya Resulallah! Biz yeryüzünü doldurmuş, O ise bir kişiyken bu nasıl olacak?" diye sorduğumda, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dedi:

"Sana, Allah'ın nimetlerinden buna benzer bir şey söyleyeyim mi? Güneş ve Ay onun ayetlerinden küçük birer ayettir. Sizler onları görüyor; aynı zamanda onlar da sizi görüyorlar. Onları görmekte zorluk ta çekmemektesiniz. Allah'a yemin olsun ki; sizin Allah'ı görmeniz ve O'nun da sizi görmesi, Güneş'i ve Ay'ı zorluk çekmeden görmeniz ve onların da sizi görmesinden daha kolaydır."

 

Ben: "Ya Resulallah! Allah'ın huzuruna çıktığımız zaman bize ne yapacak?" diye sorduğumda; şöyle buyurdu: "Amel defterleriniz açılmış bir şekilde huzuruna çıkarılacaksınız. Yaptığınız hiçbir şey O'na gizli kalmayacak. Rabbin; eliyle bir avuç su alıp size doğru serpecek. Allah'a yemin olsun ki; sizden yüzüne bir damla değmeyen kimse kalmayacak. Bu su damlası müslümanın yüzünden beyaz bir tül gibi düşecek. Kafirin yüzünden ise siyah kömür gibi kararmış olarak düşecek. Sonra peygamberiniz oradan ayrılır. Salihler de ondan sonra oradan ayrılıp dağılırlar ve giderlerken Cehennem köprülerinden birine saparlar. Onlardan birisi bir kor ateşinin üzerine düşer ve: ‘‘Ah!’‘ der. Rabbin: ‘‘Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Havz'ına susamış bir şekilde bakarsınız. Vallahi o Havz'dan bir defa içen bir daha susamaz.’‘ buyurur. Allah'a yemin olsun ki; sizden biriniz elini uzattığında hemen bir bardak eline gelir ve kendisini büyük abdestten, idrardan ve eziyet veren şeylerden temizler. Güneş ve Ay hapsedilir ve onlardan hiçbirini göremezsiniz."

Ben: "Ya Resulallah! Neyle göreceğiz?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle cevap verdi: "Şu anda gördüğün gibi, Güneş'in doğmadan önce dağlara vurup ışık yaymasıyla nasıl görüyorsan öyle göreceksin. "

 

Ben: "Ya Resulallah! Günahlarımız ve sevaplarımıza karşılık nasıl muamele göreceğiz?" dediğimde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"İyiliklerine karşılık on kat sevap, günahının ise sadece kendisi yazılır. Allah affederse o başka" buyurdu.

 

Ben: "Cennet ve Cehennem yok mu?" diye sorduğum zaman ise şöyle dedi: "Allah'a yemin olsun ki var. Cehennem'in yedi kapısı vardır. Her iki kapısı arasındaki mesafeyi bir süvari ancak yetmiş senede geçebilir. Cennetin ise sekiz kapısı vardır. Onun da her iki kapısı arasındaki mesafeyi bir süvari ancak yetmiş senede geçebilir. "

 

Ben: "Ya Resulallah! Cennette ne göreceğiz?" diye sorduğumda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu karşılığı verdi: "Süzülmüş baldan nehirler, içindekinde baş ağrısı ve pişmanlık olmayan kaselerden nehirler, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, kokmamış sudan dereler, Allah'a yemin olsun ki, bildikleri ve bilmedikleri daha güzel meyveler, bunun bir misli daha nimetler ve temiz eşler. "

Ben: "Ya Resulallah! Orada hanımlarımız olacak mı veya bunlar saliha kadınlardan mı olacak?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dedi: "Saliha kadınlar, salih erkeklerindir. Dünyada onlardan faydalandığınız gibi Cennette de onlardan faydalanırsınız; onlar da sizden faydalanır, ama çocuk doğurmazlar. "

 

Ben: "Yüce Allah, varacağımız yer hakkında hükmünü vermiş mi?" diye sorduğumda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cevap vermedi. Ben: "Ya Resulallah! Sana hangi şey üzerine biat edeyim?" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elini uzattı ve: "Namaz kılmak, zekat vermek, müşriklerden ayrılmak, Allah'a hiçbir şeyi eş ortak koşmamak üzere biat et!" buyurdu.

Ben: "Bunun karşılığında doğu ile batı arasındaki şeyler bizim olacak mı?" diye sordum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kendisinden yerine getiremeyeceği bir şey istediğimi zannederek, kolunu çekip elini açtı. Ben şöyle devam ettim: "Buralardan istediğimiz yerde ikamet edecek ve her kişi sadece kendinden mi sorumlu olacaktır?" Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İstediğin yerde oturursun ve sana sadece kendi nefsin zarar verir" buyurdu.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile konuşmamız bitince şöyle buyurdu: "Allah'a yemin olsun ki; bu iki kişi, eğer dediklerine sadık kalırsa dünyada ve ahirette insanların en takvalıları olurlar." Benu Ka'b'dan olan Ka'b b. elHudariyye: "Bunlar kimdir ya Resulallah?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Benu'l-Muntefik buna layıktır" buyurdu. Bunun üzerine Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dönüp dedim ki: "Ya Resulallah! Daha önce yaşayanlardan, Cahiliye üzereyken hayırlı olanlar var mı?" Kureyş'ten güzel konuşan bir kişi bana: "Vallahi baban Cehenneme girmiştir" dedi. Adam, babam hakkındaki bu sözleri halkın içinde söylediği için vücudumu ateş bastı. Ben: "Ya Resulallah! Senin baban nerededir?" demek istedim, ama bunun daha cahilce olacağını düşündüm ve: "Ya Resulallah! Senin ailen nerededir?" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'a yemin olsun ki; Amiri veya Kureşi olan hangi müşrikin kabrine gidersen, ona: ‘‘Muhammed beni sana göndererek; yüzüstü ve karnın üzerine ateşte sürüneceğini müjdelememi istedi’‘ de" buyurdu. Ben: "Ya Resulallah! İyilikte bulundukları ve ıslah ettiklerini iddia ettikleri halde, neden bu duruma düştüler?" dedim.

 

Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah; her yedi nesilden sonra bir peygamber gönderir. Kim kendisine gönderilen bu peygambere isyan ederse dalalete düşmüş olur. Kim bu peygambere itaat ederse, hidayete ermiş olur" buyurdu.

 

*Abdullah b. Ahmed ve yakın metinle Taberani rivayette bulundu. Abdullah'ın iki tarikinden birinin senedi muttasıldır ve ravileri güvenilirdir. Diğer isnad ve Taberani'nin senedi Asım b. Lakıt'ten mürselolarak rivayet edilmiştir.

 

 

 

18352- Abdullah b. Mes'ud, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: "Yüce Allah öncekileri ve sonrakileri o malUm yerde (mahşerde) ve zamanda (kıyamette) bir araya toplar. Bütün mahlUkat kendileri hakkında verilecek hükmü görmek için kırk yıl süreyle gözlerini gökyüzünden ayırmazlar. "

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti: "Sonra Allah bulutlardan karartılar içinde; Arş'tan, Kürsi'ye iner. Sonra bir münadi şöyle seslenir: ‘‘Ey insanlar! Sizi yaratan, rızıklandıran ve kendisine ibadet edip Ona hiçbir şeyi ortak koşmamanızı emreden Rabbinizden razı değil misiniz? Sizden her biriniz dünyadayken dost edindiği ve ibadet ettiğine gitsin. Bunun böyle olması Rabbinizin adaletinden değil midir?’‘ Onlar: ‘‘Evet’‘ derler."

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devamla şöyle buyurdu: "Her topluluk dünyadayken ibadet ettiklerine gider. Gittiklerinde ibadet ettikleri şeyler kendilerine temsil edilir. Bazıları Güneş'e, bazıları Ay'a, taşlardan ve başka şeylerden yapılmış ve tapmakta oldukları putlara gider."

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devamla şöyle dedi: "İsa'ya ibadet edenlere, İsa'nın şeytanı onun suretinde görünür. Uzeyr'e ibadet edenlere de Uzeyr'in şeytanı onun suretinde görünür. Sadece Muhammed ve ümmeti kalır. "

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti: "Yüce Allah onlara görünür ve: ‘‘Neden insanların gittiği gibi sizler de gitmiyorsunuz?’‘ diye sorar. Onlar: ‘‘Bizim bir ilahımız vardır, henüz Onu görmedik’‘ derler. Yüce Allah: ‘‘Onu görürseniz tanır mısınız?’‘ diye sorunca, onlar: ‘‘Bizimle Onun arasında bir alamet vardır, görürsek o alameti tanırız’‘ derler. Allah: ‘‘O nedir?’‘ deyince, onlar: ‘‘İnciğini açar (ve bize gösterir)'' derler."

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devamla şöyle buyurdu: "O zaman Yüce Allah inciğini açar ve Ona bakan herkes secdeye kapanır. Sadece sırtları inek sırtı gibi olan bir topluluk istemesine rağmen secde edemez. Onlar sağlıklıyken secde etmeleri istendiği halde secde etmeyenlerdir.

 

Sonra Allah: ‘‘Başlarınızı kaldırınız’‘ buyurur. Onlar başlarını kaldırırlar ve Allah amellerine göre onlara nurlarını verir. Kimine verilen nur büyük dağ gibidir ki o nur onun önünde gider. Kiminin nuru bundan daha küçüktür. Kiminin eline hurma ağacı gibi bir nur verilir. Kimine de bundan daha küçüğü verilir. En sonuncusuna ayaklarının dibine ışık tutacak kadar olan bir nur verilir. O nur bir defa ışık verir, bir defa söner. O kişi, nur ışık verdiğinde adımını atar, söndüğünde ise durur. Yüce Allah önlerinde olur ve ateşe uğrayarak orada kılıçtan daha keskin bir iz bırakır ve: ‘‘Geçiniz’‘ buyurur. Herkes nuru nispetinde geçer. Kimileri göz açıp kapayacak kadar bir zamanda, kimileri şimşek gibi, kimileri bulut gibi, kimileri yıldızın kayması gibi, kimileri rüzgar gibi, kimileri hızlı koşan bir at gibi, kimileri de koşarak sıratı geçer gider. Nuru sadece ayak parmaklarının ucunu aydınlatan kimse ise sıratı yüzükoyun sürünerek geçmeye çalışır. Öyle ki, bir eliyle kendine çekerken diğerini sürür; bir ayağıyla sürünürken diğerini çeker. Ateş ise onu her taraftan kuşatmış ve dokunmaya başlamıştır. Nihayet o kimse böyle sürünerek geçer ve kurtulur. Sonra ayağa kalkar ve ‘‘Allah'a hamdolsun! O, hiç kimseye bahşetmediği bir nimeti bana verdi, zira o felaketleri görmeme rağmen beni onlardan kurtardı’‘ der. Daha sonra bu adam cennetin kapısının önünde bulunan bir suya götürülür ve yıkanır. Bunun üzerine Cennet ehlinin kokusu ve renkleri kendisine geri döner. Cennetin kapısının deliğinden içinde bulunanları görür ve: ‘‘ Ya Rabbi! Beni Cennete sok’‘ der. Allah: ‘‘Seni ateşten kurtardığım halde hala Cenneti mi istiyorsun?’‘ buyurur. Adam: ‘‘ Ya Rabbi! Benimle Cennet arasında onun sesini duymayacağım bir engel koy’‘ der."

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devamla şöyle dedi: "Adam Cennete girer ve kendisine bulunduğu mevkiden daha yÜksek bir yer görÜr veya kendisine gösterilir. Adam sanki kendini rÜyadaymış gibi hisseder ve: ‘‘ Ya Rabbi! Bana o menzili ver’‘ der. Allah ona: "Sana bunu verirsem bundan başkasını istersin" buyurunca, adam: ‘‘İzzetine yemin ederim ki Senden bundan başkasını istemem. Hem, hangi menzil bundan daha gÜzeldir ki?’‘ der. Adam o menzile varınca önÜnde başka bir menzil görÜr. O menzilin gÜzelliğinden kendini sanki rÜyadaymış gibi hisseder ve: ‘‘ Ya Rabbi! Bana o menzili ver’‘ der. Allah ona: ‘‘Sana bunu verirsem bundan başkasını istersin’‘ buyurunca, adam: ‘‘İzzetine yemin ederim ki Senden bundan başkasını istemem. Hem, hangi menzil bundan daha gÜzeldir ki?’‘ der. O menzil kendisine verilir ve orada konaklar. Sonra adam susar. Yüce Allah: ‘‘Neden bir şey istemiyorsun?’‘ diye sorunca, adam şöyle buyurur: ‘‘ Ya Rabbi! Senden o kadar istedim ki sonunda istemekten utandım ve (bir daha istemeyeceğime dair) sana o kadar çok yemin ettim ki sonunda senden utandım.’‘ Yüce Allah şöyle buyurur: ‘‘DÜnyayı yarattığım zamandan yok ettiğim zamana kadar olan haliyle ve onunla birlikte bir mislini de sana versem razı olur musun?’‘ der. O kişi: ‘‘Ya Rabbi! Rabbulizze olduğun halde benimle alay mı ediyorsun?’‘ mukabelesinde bulunacak. Onun sözÜnden dolayı Yüce Allah güler."

 

(Ravi) Dedi ki: "Hadisin bu kısmına geldiğinde Abdullah b. Mes'ud'un güldüğünü gördüm. (Yanındakilerden) bir kişi: "Ey Ebu Abdirrahman! Bu hadisi defalarca anlattığını ve hadisin bu kısmına geldiğinde güldüğünü gördüm!" deyince, İbn Mes'ud şöyle dedi: "Ben, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu hadisi defalarca söylediğini duydum. Hadisin bu kısmına her gelişinde azı dişleri gözükecek şekilde güldüğünü gördüm."

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devam etti: "Yüce Allah, o kişiye şöyle buyurur: ‘‘Ben seninle alayetmiyorum, lakin Ben dilediğimi yapmaya kadirim. (Dilediğini) iste.’‘ Adam: ‘‘Beni (Cennetteki) insanların yanına gönder’‘ der. Yüce Allah: ‘‘İnsanların yanına git’‘ buyurur. Adam koşarak cennete gider, insanlara yaklaşınca ona inciden bir köşk çıkar. Adam hemen secdeye kapanır. Ona: ‘‘Başını kaldır neyin var?’‘ denince, adam: ‘‘Rabbimi gördÜm veya Rabbim bana görÜndÜ’‘ der. Ona: ‘‘Bu senin menzillerinden bir menzildir’‘ denir.

Sonra bir adam görÜr yine secde etmeye hazırlanır. Ona: ‘‘Dur yapma!’‘ denir. O: ‘‘Ben senin meleklerden biri olduğunu sandım’‘ der. GörmÜş olduğu kişi: ‘‘Ben senin bekçilerinden ve kölelerinden biriyim. Benim emrimde de benim bulunduğum hal Üzere olan bin kahya vardır’‘ der. Hizmetçi önÜnde gider ve köşk kendisine açılır.

 

Köşk kendisine açılana kadar melek önÜnde yÜrÜr. Bu köşkün tavanları, kapıları, kilitleri ve anahtarları da içi oyuk incilerden yapılmıştır. İçeriye girdiğinde karşısına içi kırmızı, dışı yeşil olan bir oda çıkar. Bu odanın içinde her biri, içi yeşile boyanmış bir odaya açılan yetmiş tane kapı çıkar. Bu odalardan her biri de, bir öncekinden değişik renkte olan bir odaya açılır. Her odada divanlar, eşler ve hizmetçiler vardır. Onların en az güzel alanının gözlerinin beyazı çok beyaz, siyahı da çok siyahtır, üzerinde yetmiş kaftan vardır ve bacak kemikleri kaftanların altından görünür. Onun kalbi o kişinin aynası, kendisinin kalbi ise köşkteki eşinin aynasıdır. Ondan bir an yüz çevirse, gözünde o eşin güzelliği eskisine göre yetmiş kat artar. Eşi kendisinden bir an yüz çevirse, güzelliği o eşin gözünde eskisine göre yetmiş kat artar. Bu kişi eşine: ‘‘Vallahi güzelliğin gözümde yetmiş kat arttı’‘ der. Eşi de kendisine: ‘‘Senin de Vallahi gözümde güzelliğin yetmiş kat arttı’‘ der. Adama: ‘‘Buyur gir!’‘ denir. Adam girince kendisine: ‘‘Senin mülkün yüz yıllık bir yolculuk mesafesi genişliğinde, gözünün görebildiği kadardır’‘ denir.''

 

(Ravi) ekledi: Hz. Ömer dedi ki: "Ey Ka'b! İbn Ümmü Abd'ın, Cennet ehlinin makam olarak en düşük derecesinde olan kişi hakkında anlattığını duyuyor musun? Ya en yüksek derecede olanı nasıldır'' deyince, Ka'b şöyle dedi: "Ey Müminlerin emiri! Onlar için gözlerin görmediği ve kulakların duymadığı şeyler vardır. Allah (onlar için) bir ev yarattı ve içine dilediği kadar eş, meyve ve içecek koydu ve kapattı. Onu yarattıklarından ne Cibrit ne de diğer meleklerden kimse görmedi.'' Ka'b sonra şöyle dedi: "Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez." (Secde,17)

 

Ka'b devamla dedi ki: "Bunun dışında iki cennet yarattı ve dilediği şeylerle onları süsleyerek onları yarattıklarından dilediğine gösterdi. Kimin kitabı İlliyyin'de ise hiç kimsenin görmediği o evde konaklar. Hatta İlliyyin ahalisinden olan birisi çıkıp mülkünde dolaşırken, yüzünün nuru Cennet çardaklarından girmedik yer bırakmaz ve çardak sahipleri onun kokusuyla birbirlerini kutlarlar ve şöyle derler: "Bu ne güzel bir kokudur! Bu koku mülkünde dolaşmak için çıkan bir adamın kokusudur."

 

(Ömer): "Sana yazıklar olsun ey Ka'b! Kalpler gevşeyip dağıldı; onları topla!" deyince; Ka'b şöyle dedi: "Canım elinde olana yemin ederim ki; Kıyamet günü Cehennemin ateşi o kadar gürülder ki, Allah'a yakın olan hiçbir melek ve gönderilmiş hiçbir peygamber yoktur ki dizlerinin üzerine çökmesin. Hatta Allah'ın Halili İbrahim: "Yarabbi nefsim, nefsim" der. Hatta senin amelinle beraber yetmiş peyagamberin ameli de senin olsa ateşten kurtulamamaktan korkarsın." 

 

 

 

18353- Bir rivayette ise Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur: "İnsanlar, gözleri afallamış bir şekilde Allah'ın huzurunda kırk yıl hesaba çekilmeyi beklerler."

 

*Bunun tümünü Taberani değişik yollarla rivayet etti. Birisinin Ebu Halid ed-Dalani dışındaki ravileri, Sahıh'in ravileridir. O da güvenilirdir.

 

 

 

18354- Semure b. Cündüb der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize şöyle derdi: "Sizler Beytü'l-Makdis'te haşrolacak, sonra Kıyamet günü bir araya geleceksiniz."

 

*Bezzar ve Taberani rivayet ettiler. Taberani'nin senedi hasendir.

 

 

 

18355- İbn Abbas der ki: "Kim Mahşer'in (diriliş yerinin) Şam'da olduğu konusunda şüpheye düşerse Haşr Süresinin baş tarafını okusun. ''O ki Ehl-i kitabdan o küfredenleri ilk haşr için diyarlarından çıkardı,''(Haşr, 2) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "(Şam diyarı) Mahşer yurdudur" buyurdu.

 

*Bezzar rivayet etti. Ravilerden Ebu Sa'd el-Bakkal birçok kişiye göre zayıftır.

 

 

 

18356- Ebu Musa el-Eş'ari, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: "İnsanlar haşrolur ve bir münadi şöyle seslenir: ‘‘Her topluluğu ibadet ettikleri şeye yöneltmem benim adaletimden değil mi?’‘ Sonra ibadet ettikleri ilahlar onlara gösterilir ve sadece bu ümmet kalır. Onlara: ‘‘Neyiniz var?’‘ dendiğinde; ‘‘Biz ibadet ettiğimiz ilahımızı görmedik’‘ derler. O zaman Yüce Allah onlara tecelli eder."

Ebu Burde'ye: "Ebu Musa'nın bu hadisi Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklettiğine yemin eder misin?" deyince, Ebu Burde üç defa:

"Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim" demiştir.

 

*Taberani, el-Mu'cemu'l-kebır ve el-Mu'cemu'l-evsat'ın da rivayet etti. Ravilerden Furat b. es-Saib zayıftır.

 

 

 

18357- Ebu Musa, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu bildiriyor: "Kıyamet günü bu ümmet üç sınıf olarak haşrolur. Bir kısmı hesapsız olarak Cennete girer. Diğer kısmı kolay bir şekilde hesaba çekilip Cennete girerler. Üçüncü kısım ise yerinden oynatılamayan büyük dağlar gibi yüklerle gelirler. Onları daha iyi bilen Allah meleklere: ‘‘Bunlar kimdir?’‘ diye sorar. Melekler: ‘‘Rabbimiz! Bunlar sana ibadet eden ve ortak koşmayan kullarındır’‘ derler. Yüce Allah: ‘‘Yüklerini onlardan alınız ve Yahudilerle Hıristiyanlara yükleyiniz (Sizler de ey kullarımı) rahmetimle Cennete giriniz’‘ buyurur"

Ebu Musa'nın, Sahih'te bundan başka bir hadisi vardır.

 

*Taberani rivayet etti. Ravilerden Osman b. Matar'ın zayıflığı konusunda görüş birliği vardır.

 

 

 

18358- İbn Mes'ud der ki: "Sizler bir yerde toplanacaksmız. Gözler sizi görür ve seslenen de sesini size duyurur."

 

*Taberani rivayet etti. Güvenilir bir ravi olan Rebah b. en-Nehai dışındaki ravileri Sahih'in ravileridir.

 

 

 

18359- Abdullah b. Mes'ud, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: "Kıyamet günü Allah ümmetleri bir araya getirir, sonra Arş'ından Kürsi'sine iner. Onun Kürsi'si göklerden ve yeryüzünden daha geniştir. "

 

*Taberani rivayet etti. Ravilerden Abdulala b. Ebi Musavir metruktur.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Bu Ümmetin Çokluğu ve Ahiretteki Alametleri