MECMAU

ZEVAİD

MENKIBELER

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

İfk Hadisesi (Aişe'ye Iftira Olayı)

 

15295- Hz. Aişe anlatıyor: Ümmü Mistah'ın yanına gittiğimde, benim tuvalet ihtiyacı gidermem için benimle (evlerin uzağında) otluk bir yere çıktı. Yürürken, Ümmü Mistah bir kemik veya dikenin üzerine düşünce:

"Mistah yüzünün üzerine düşsün, kahrolsun!" diyerek oğluna beddua etti. Ben: "Sen Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından birisine mi beddua ediyorsun?" diye çıkıştığımda: "Sen hiçbir şeyden haberi olmayan bir müminsin. Mistah'ın, senin hakkında söylediklerini biliyor musun?" dedi. Ben: "Vallahi bilmiyorum" karşılığını verdim.

 

Ümmü Mistah: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına ne zaman gelecek?" diye sorunca, ben: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), hanımlarıyla istediğini yapar ve istediğinin yanına gider" dedim. Ümmü Mistah: "Mistah, senin hakkında şunu şunu söyledi" deyince ben yere düşüp bayıldım.

Benim durumum (annem) Ümmü Rumman'a ulaşıp ta benim her şeyi duyduğumu öğrenince, gelip beni alarak evine götürdü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Aişe'nin söylenenlerden haberinin olduğunu öğrenince gelip Aişe'nin yanında oturdu ve: "Ey Aişe! Allah'ın tövbe kapısı geniştir" buyurdu. Bu sözler benim üzüntümü daha da çoğalttı. Biz bu durumdayken, Ebu Bekr gelip yanıma girdi ve: "Ya Resulallah! Sana ihanet eden ve beni de rezil eden bu kadın hakkında daha ne bekliyorsun?" Babamın bu sözü benim durumumu daha da kötüleştirdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ali'yi çağırıp: "Ey Ali! Aişe hakkında görüşün nedir?" diyerek ona danıştı. Ali: "Allah ve Resulü en iyisini bilir" cevabını verdi. Resulullah: "Görüşünü bana bildir" deyince Ali:

"Allah sana dünyayı daraltmamıştır. Ondan başka kadın çoktur. Bununla beraber, sen, bir de onun hizmetçisi olan Berire'ye sor! Belki onun bir şeylerden haberi vardır" dedi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Berire'yi çağırarak: "Benim, Allah'ın ResUlü olduğuma şehadet eder misin?" diye sordu. Kadın: "Evet" deyince,: "Sana bir şey sorduğumda bir şey gizleme" buyurdu. Hizmetçi: "Bana neyi sorarsan, sana onu haber veririm inşallah senden bir şey gizlemem" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen Aişe'nin (her zaman) yanındaydın. Onda hoşlanmadığın bir şey gördün mü?" diye sorunca, hizmetçi: "Seni peygamber olarak gönderene yemin ederim ki; yanında olduğum zaman zarfında onda bir şey dışında hiçbir kusur görmedim" dedi. Resulullah: "O, nedir?" diye sorunca dedi ki: "Ben hamur yoğurdum. Aişe'ye: ‘‘Hamura dikkat et, ben ateş yakıp ekmek pişireyim’‘ dedim. Ben ateşi yakarken, Aişe kalkıp namaza durarak hamuru unuttu. Bir keçi gelerek hamuru yedi."

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Usame'yi çağırarak: "Aişe hakkında görüşün nedir?" diyerek ona da danıştı. Usame: "Allah ve Resulü en iyisini bilir" cevabını verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Görüşünü bana bildir" deyince, Usame dedi ki: "Allah'ın bu konuda hükmü ininceye kadar, onunla ilgili bir şey yapmamanı öneririm."

Aişe dedi ki: Fazla zaman geçmeden benim masum olduğumu bildiren vahiy indi. Vahiy inince Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzünde vahyin geldiğini gösteren işaretleri görmeye başladık. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Müjde ey Aişe! Allah seni beraat ettirdi!" Ben: "Bu beraat sebebiyle ne sana, ne de arkadaşına teşekkür etmem" dedim. Ravi dedi ki: "Aişe o zaman suskunluğunu bozup konuştu."

 

*Taberani, el-Mu'cemu'l-evsat'ında ve yakın lafızlarla el-Mu'cemu'l-kebır'inde rivayette bulundu. Ravilerden Husayf'ı bazıları güvenilir bulmuş, bazılarıysa zayıf olduğunu söylemiştir. Diğer ravileri, Sahıh'in ravileridir.

 

 

 

15296- Ebu Hureyre bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), sefere çıkacağı zaman, hanımları arasında kura çeker, hangisi çıkarsa, Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sefere o katılırdı. Beni Mustalik gazvesinde kura Aişe'ye çıktı. Gece yarısı olunca Aişe ihtiyaç gidermek için dışarı çıktı. O sırada gerdanlığını düşürdü. Geri döndüğünde bunu fark etti ve dönüp gerdanlığını aradı. Mistah, Ebu Bekr'in himayesinde ve çocuklarının arasında yetişen bir yetimdi. Aişe geri dönünce ordunun gitmiş olduğunu gördü. Safvan b. el-Muattal orduyu geriden takib ederek, ordunun kaybolan eşyasını toplardı. Aişe'yi görünce yüzünü ondan çevirdi ve devesini ona yaklaştırarak bindirdi ve onu orduya yetiştirdi. Sonra halk bu konuda onlar hakkında konuşmaya başladı.

 

Ebu Hureyre hadisi anlatıp bitirdikten sonra dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ümmü Rumman'ın (Aişe'nin annesinin) evine gelir ve: "Nasılsınız?" derdi. Birgün geldi ve: "Müjde ey Aişe! Allah seni beraat ettirdi!" buyurdu. Aişe: "Ben sana teşekkür etmem. Allah'a hamd ederim" dedi. Allah, bu konuda on ayet indirdi: "(Peygamber'in eşi hakkında) o yalanı uyduranlar içinizden bir güruhtur ... " (Nur, 11) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mistah, Hamne ve Hassan'a had (iftira) cezası uyguladı.

 

*Bezzar rivayet etti. Ravilerden Muhammed b. Amr'ın hadisleri hasendir. Diğer ravileri güvenilirdir.

 

 

 

15297- Esved bildiriyor: Hz. Aişe'ye: "Ey Mü'minlerin annesi" veya "Anneciğim! İfk hadisesinin (iftira olayının) nasılolduğunu anlatır mısın?" dediğimde, Aişe şöyle anlattı:

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ben Mekke'de büluğ çağına henüz giriyorken benimle evlendi. O zaman, erkeklerin istediği şeyler bende yoktu. Altı yaşındaydım. Onun, benimle nikahlandığını öğrenince çok utandım. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sonra hicret etti, ben de onunlaydım. Dokuz yaşında onunla gerdeğe girdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir sefere çıkarken beni de beraberinde götürdü. Ben o zaman hafiftim. Beni taşıdıkları üstü örtülü olan mahfilime bindim. Mahfili ben içindeyken deveye yüklediler. Bir yerde konakladıkları zaman ihtiyaç gidermek için gittim. Geri döndüğümde yolculuğa devam edilmesini söylüyorlardı. Beni, mahfilime girip örtüleri örterken gördüler. Oturduğum zaman elimi göğsüme vurdum, boncuklardan yapılmış gerdanlığımı, hacetimi giderdiğim yerde unuttuğumu fark ettim. Süratle onu almak için gittim. Döndüğümde, herkesin gitmiş olduğunu gördüm. Ben sadece uzaktaki (gidenlerin çıkardığı) toz bulutunu görüyordum. Onlar, giderken mahfili deveye yüklemişler, ben hafif olduğumdan, benim içinde olmadığımı fark etmemişlerdi.

O sırada devesinin yularını tutmuş birisini gördüm. "Kimsin?" diye sorunca: "Safvan b. Mu'attal'ım. Sen Mü'minlerin annesi misin?" dedi. Ben: "Evet" karşılığını verince: "İrma lillah ve inna ileyhi raciun" dedi. Ben: "Yüzünü benden çevir ve diz çökmesi için devenin ayağına bas (ki bineyim)" dedim. Safvan: "Başım gözüm üstüne" diyerek dediğimi yaptı. Orduya mola verdikleri zaman yetiştik. Safvan, beni götürüp mahmilime yerleştirdi. İnsanlar bana bakıyor, ama ben hiçbir şeyin farkında değildim.

 

Anne babamın ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana karşı olan davranışlarını garipsiyordum, ama hizmetçim veya mürebbiyemin yanına girip bana olayı anlatana kadar söylenenler hakkında bir bilgim yoktu. Muhacirlerden birisi bana şöyle demişti: "Ne kadar dikkatsizsin!"

 

Bu söz üzerine beni bir titreme aldı. Annem evde bulunan bütün örtülerle üzerimi örttü."

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahabeyle durumu istişare etti ve: "Bu konuda ne düşünüyorsunuz?" diye sordu. Kimisi: "Dünyada ondan başka kadın mı yok! Onun yerine başkasını alabilirsin" dedi.

Kimisi: "Sen Allah'ın Resulüsün ve sana vahiy iniyor. Biz senin istediğini yaparız" dedi. Kimisi de: "Acele etme. Allah sana bu konuyu açıklığa kavuşturacaktır" dedi. Babamın yüzü, sanki üzerine zırnık (arsenik) dökülmüş gibi oldu.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma girip halimi görünce: "Buna ne olmuş?" diye sordu. Annem: "Böyle olmasının sebebi sizin ve başkalarının, onun hakkında söyledikleridir" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), konuşmadı ve bir şey söylemedi. Bu durum beni daha da kötüleştirdi.

(Sonra) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma gelerek: "Ey Aişe Allah'tan kork! Şayet böyle bir günaha yaklaştınsa, Allah'tan af dile ve ona tövbe et! Allah tövbeleri kabul eder ve günahları bağışlar" buyurdu.

Hz. Yakub'un ismini hatırlamak istedim, ancak aklıma gelmedi.

 

Dedim ki: "Vallahi, ben sizin için Yusuf'un babasının sözünden başka bir misal bulamıyorum. O şöyle demişti: "Artık bana düşen güzelce sabredip katlanmaktır. Sizin şu söylediklerinize karşı yardımına sığınılacak, ancak Allah'tır." (Yusuf, 18)

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahabenin arasındaydı ve kendisine vahiy gelinceye kadar, sanki yüzüne zırnık dökülmüş gibiydi. Kendisine vahiy geldiğinde hareket edemezdi. Sahabe Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vahiy gelmekte olduğunu anladılar ve yüzüne bakmaya başladılar. O ise terliyor ve titriyordu. Vahyin gelmesi tamamlanınca:

"Gözün aydın, ey Ebu Bekr! Allah, kızının masum olduğunu vahiyle bildirdi. Git ve onu müjdele" buyurdu ve inen ayeti Ebu Bekr'e okudu.

Ebu Bekr, hızlı bir şekilde geldi. Neredeyse tökezleyip düşecekti. Beni müjdeleyince, dedim ki: "Ben Allah'a hamd ederim, yanından geldiğin arkadaşına teşekkür etmeyeceğim." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip baş ucumda oturdu ve elimi tuttu. Ben ise ondan elimi çektim. Ebu Bekr bana vurarak: "Elini Resulullah'tan mı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çekiyorsun?" Veya "Bu hareketi Resulullah'a karşı mı yapıyorsun?" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) güldü.

Aişe: "İşte benim İfk hadisem böyle oldu" dedi.

 

*Taberanı rivayet etti. Ravilerden Ebu Sa'd el-Bakkal zayıftır. Güvenilir olduğunu söyleyenler de vardır.

 

 

 

15298- Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımı Hz. Aişe anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir sefere çıkacağı zaman kadınları arasında kura çeker, kura kime çıkarsa onu beraberinde sefere götürürdü. Beni Mustalik gazvesine çıkılacağı zaman kura Aişe'ye çıktı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye dönerken, mola verdi. O zaman Aişe'nin yaşı küçük ve kiloca hafifti. Hep mahfilinde kalıyordu, Ordu hareket etmeden önce Aişe abdest alır ve mahfiline girerdi. Sahabe de mahfili deveye yükleyip yola çıkarlardı.

 

Aişe hakkında ilk konuşanlar, Münafıklar ve Aişe'ye iftirayı yaymada onlara ortak olanlardır. Aişe, Medine'ye yaklaştıkları zaman abdest almaya gittiğinde, Yemen'in Zifar şehri mamulü gerdanlığı boynundan düştü. O gerdanlığı ararken, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve sahabe yola çıktılar. Onunsa yola çıktıklarından haberi yoktu. Sahabe, Aişe'yi, her zaman olduğu gibi mahfilin içinde zannederek, mahfili deveye yüklediler. Aişe ordugaha döndüğünde, herkesin gitmiş olduğunu gördü ve kendisini uyku bastırınca uyuya kaldı. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahabisi Safvan b. el-Mu'attal es-Sülemi, (geri gözcülüğü vazifesiyle) ordugahın gerilerinde geceyi geçirmişti.

 

Aişe dedi ki: Bana rastlayıp ta beni görünce: "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" dedi ve benim orada tek başıma olmama şaşırdı. Ben onu, o da beni tanıdı. Zira örtünme emri gelmezden önce beni görmüştü. Bana neden burada olduğumu sordu. Derhal başörtümle yüzümü örttüm ve durumumu ona bildirdim. Devesini yaklaştırıp çöktürdü. Ben deveye binene kadar ve elbiselerimi düzeHene kadar sırtını bana döndü. Sonra deveyi kaldırarak beni Mediye'ye götürdü. Medine'ye gün ortasında veya ona yakın bir zamanda yetiştik. O zaman iftiracılar benim ve onun hakkında söylediklerini söylemişlerdi. Benim ne bu konuyla ilgili, ne de insanların benimle ilgili söylediklerinden haberim yoktu. O geceler ben hastaydım.

 

Tuhafıma giden ilk şey, ben hastalandığım zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni ziyaret ederdi. Fakat o geceler ne yanıma geldi, ne de ziyaret etti. Sadece oradan geçerken: "Şu sizinki nasıl?" diyordu. Beni ev halkından soruyordu. İnsanların benim hakkımda konuştukları Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kulağına gidince bu onu çok üzdü. Ben daha önce anneme, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana katı davrandığını şikayet ettim. Bana dedi ki: "Allah'a yemin olsun ki, güzel ve kocasının yanında sevgili olan, birçok kumaları (ortak) bulunan bir kadın hakkında her zaman çok dedikodu ederler."

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o gecenin sabahında, Ali b. Ebi Talib ve Usame b. Zeyd'i çağırıp onlarla istişare ettiğini gördüm. O zaman, ihtiyaç gidereceğimiz keneflerimiz yoktu. Arapların yaptığı gibi geceden geceye menasi denen çukurlara çıkar ihtiyacımızı orada giderirdik. Mistahb. Usame'nin annesine: "Su kabını doldur, menasi'ye götür" dedim. Kendisi ve oğlu Mistah'la, Ebu Bekr arasında akrabalık vardı. Ebu Bekr, onların nafakalarını karşılıyor, onlar da Ebu Bekr ve çocuklarıyla yaşıyordu. Mistah'ın annesi su kabını alarak (benimle menasi'ye doğru gitti.

 

Yolda giderken, Ümmü Mistah tökezleyince birdenbire, "Kahrolasıca Mistah!" dedi. Ona: "Sen kendi oğluna mı sövüyorsun?!" diye sorduğumda, bana cevap vermedi. Geri döndü, tekrar tökezledi ve yine "Kahrol ey Mistah!" dedi. Ben yine "Sen Allah Resulü'nün sahabisi ve Bedir'e katılmış olan oğluna mı kötü söylüyorsun" deyince, Ümmü Mistah: "Sen insanların, senin hakkında ne dediğini bilmiyorsun" dedi. Ben: "Hangi durumum için?" diye sorunca, o: "Şeytanın aldattığı Mistah, falan kişi, filan kişi, Haris b. Hazrec oğullarından Abdullah b. Ubey b. Selul'un evinde bir araya geliyorlar ve seninle Safvan b. el-Mu'attal hakkında iftira atıyorlar" dedi. Evden çıkarken olan su dökme ihtiyacımdan az ya da çok hiçbir şey kalmamış idi. Bunun üzerine evin yolunu tuttum.

 

Sabah olunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ali b. Ebi Talib ve Usame b. Zeyd'i çağırıp onlara benim hakkımda söylenenleri anlattı ve onlarla istişare etti. Usame dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü! Senin eşlerin hakkında kötü bir şey bilmiyoruz." Ali: "Ey Allah'ın Resulü! Ondan başka bir sürü kadın var. Sen cariyene sor, (onun halini o daha iyi bilir), sana gerçeği haber verir" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ali'ye:

"Hizmetçiye sen sor" buyurdu.

 

Ali, hizmetçiye beni sordu. Allah'a şükür, hizmetçi benim hakkımda hayırdan başka bir şey söylemedi. Hizmetçi dedi ki: "Onda fena bulduğum bir şey görmedim. Ayıplanabilecek tek gördüğüm şey şudur:

 

Yaşı genç olduğu için, ailesi için yoğurduğu hamurun üzerinde uyur, bu sırada gelen keçi, hamurdan yerdi." Berire'nin, Ali'ye söylediğini duyan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), insanlar toplanınca kalkıp şöyle buyurdu: "Ailem hakkında bana sıkıntı veren adamı cezalandırmada, intikamımı almada bana kim yardım edecek? Allah'a yemin olsun ailem hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum. Adı iftiraya karıştırılan bir adamdan söz ettiler. Onun hakkında da hayırdan başka bir şey bilmiyorum. O ailemin yanına ben olmayınca hiç girmemiştir Ne zaman bir sefere çıktımsa, o da benimle birlikte çıkmıştır."

 

Sa'd b. Muaz el-Ensari el-Evsi el-Eşheli dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü!

Eğer o kişi Evs kabilesinden ise biz ondan senin intikamını alırız. Eğer bizim Hazrec kabilesine mensub kardeşlerimizden birisi ise, sen emret senin emrini yerine getirelim."

 

Sa'd b. Ubade el-Ensari el-Hazreci kalkıp Sa'd b. Muaz'a şöyle karşılık verdi: "Allah'a yemin ederim ki, sen yalan söylüyorsun sen onu ne öldürebileceksin ne de onun katline gücün yeter!" Bunun üzerine Useyd b. Hudayr el-Ensari el-Eşheli ve iki gruptan insanlar kalkıp birbirlerine sövüp münakaşa etmeye başladılar.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) evime girip eve annemle babamı çağırdı. Onlar gelince, Allah'a hamdü sena ederek bana şöyle buyurdu: "Ey Aişe! Sen Adem'in kızlarındansın (hata yapabilirsin). Eğer hata yaptıysan Allah'a tövbe ve istiğfar et." Ben babama: "Benim yerime Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sen cevap ver" dedim. Babam: "Hayır yapmayacağım. O, Allah'ın peygamberidir! Ona vahiy geliyor" karşılığını verdi. Anneme de: "Benim yerime Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sen cevap ver" dediğimde, annem de babamın söylediğini söyledi.

Ben: "Yapmadığım bir şeyi size itiraf etsem, ki Allah biliyor ben ondan beriyim, beni tasdik edeceksiniz. Allah'a yemin olsun, sizinle benim durumumu anlatacak en iyi örnek Hz. Yusuf'un babası ve onun şu sözüdür: "Bana güzelce sabır gerekir. Anlattıklarımıza ancak Allah'tan yardım istenir" (Yusuf, 18) dedim. Üzüntümden ve ağlamaktan Hz. Ya'kub'un adını hatırlamamıştım.

 

Sonra Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vahiy sırasında her zaman gelen durum istila etti. Sonra da o hal geçip gitti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eliyle yüzünü silerek: "Ey Aişe Allah'a hamdet. Zira Allah, senin masum olduğunu vahyetti" buyurdu. Vallahi! Benim hakkımda vahiy geleceğini zannetmiyordum. Ancak, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) göreceği bir rüya yoluyla Allah'ın, benim masum olduğumu bildireceğini ümid ediyordum. O zaman annem ve babam bana: "Kalk ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başını öp (ona teşekkür et)" dediler. Bense: "Vallahi hayır! Ne ona, ne de size teşekkür etmeyeceğim, sadece Allah'a hamdediyorum" dedim.

Allah suçsuzluğum hakkında bunları indirince babam Ebu Bekir, hem akrabası, hem de fakir olması sebebiyle nafakasını karşıladığı Mistah hakkında: "Vallahi Aişe'ye bu iftirayı yaptıktan sonra ebediyyen Mistah'a bir daha yardım etmeyeceğim" demişti.

Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Içinizden fazilet ve zenginlik sahibi olanlar, sakın akrabalara, miskinlere ve muhacirlere Allah yolunda birşey vermekten sakınmasın! Affedin ve iyi davranın, Allah'ın sizi affetmesi hoşunuza gitmez mi" (Nur, 22) ayetini okuyunca, Ebu Bekr ağlayarak: "Evet hoşuma gider ey Rabbim!" dedi ve Mistah ile annesine verdiği eski nafakasını tekrar vermeye başladı.

 

Safvan b. el-Mu'attal, Hassan b. Sabit'i bularak ona kılıçla bir darbe vurdu. Safvan, Hassan'a vururken dedi ki: "Benim şu kılıç darbemden kendini koru Ben bir köleyim, hicvedildiğim zaman şiirle cevap veren bir şair değilim Fakat, korumam gereken şeyleri koruyacak güçteyim Temiz ve masum olanlara atılan. ıftiranın intikamını alırım. "

 

Hassan bağırarak Safvan'a karşı insanlardan yardım istedi. İnsanlar gelince Safvan kaçtı. Hassan, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gelerek, Safvan'ın kendisine vurduğu kılıç darbesinin kısasını istedi. Ben, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hassan'ın, Safvan'dan istediği kısası affetmesini istemesini söyledim. Hassan kısastan vazgeçince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona büyük bir hurma bahçesi ve ismi Sirin olan bir Bizans cariyesi -Kıpti olduğu da söylenir- hediye etti. (Bu cariye daha sonra) Hassan'a, şair olan oğlu Abdurrahman'ı doğurdu.

(Ravi) Ebu Uveys dedi ki: "Bunu bana, Hüseyin b. Abdillah b.

Ubeydillah b. Abbas, İkrime'den, o da İbn Abbas'tan nakletti."

Aişe dedi ki: "Sonra Hassan, o bahçeyi, Muaviye b. Ebi Süfyan'a halifeliği zamanında büyük bir meblağa sattı."

 

Aişe dedi ki: "Vallahi Allah'ın: "Onlardan (elebaşlık yapıp) bu günahın büyüklüğünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardır" (Nur, 11) ayetinin kasdettiği kişinin, Haris el-Hazrec oğullarından Abdullah b. Ubey b. Selul olduğu haberini aldım."

 

Aişe dedi ki: İfk ashabı (iftiracılar) hakkında şiirler söylendi. Ebu Bekr, kendisine Avf da denilen ve Aişe'ye iftira eden Mistah hakkında dedi ki:

 

"Yazık sana ey Avf! Güzel sözler söyleseydin ya Bazı şeylere tamah edip kötü sözler söyleyeceğine Kendisini kötülediğin kişinin yakınları seninle olur Seninle tümden ilişkilerini kesmezlerdi, ey Avf! Kıskandıkları zaman kötü sözler söylemek yerine Onlardan uzak durman gerekmez miydi?

Suçsuz yere tertemiz olana neden iftiralar attın? Ki o güvenilir biridir ve bu kendisine iftira atanlara asla boyun eğmez Siz ey İfk topluluğu! En kötü sözleri söylediniz

 

Ve bu haince sözlerinizi kendinize bayrak yaptınız Oysa Allah onun masumluğuna dair vahiy indirdi Ve yaptıklarının karşılığı artık Avf ile Allah arasında kalmıştır Eğer seni hayatta bırakırsa bil ki o söylediğin Ve uydurduğun şeyler için sana en ağır cezasını verecektir. "

 

Ümmü Sa'd b. Muaz da, şiirle Aişe'ye iftira edenler hakkında demiştir ki:

 

"Evs kabilesi yaşlısıyla genciyle şehadet eder

Sizin ona kin beslediğinize ki bu da bilinen bir şeydir

Hazrecli kadınlar, o büyük beşinci nesline kadar bılir

Sıddik'in kızının tertemiz olduğunu

İffetli ve doğru bir yolda bulunduğunu

Eşi yanında olmadığı zamanlarda da onurunu koruduğunu

Bu Allah'ın kendisine bir nimetidir ve övünülecek bir şeydir

Ruhen ve bedenen kadınların en üstünüdür

Soy ve nesep olarak da seviyesine kimse çıkamaz

İfkle kendisine iftira edenlere gelince ise

Onlar ele geçirilir ve Cehenneme atılırlar

Keşke ona bu kötü ıftirayı atanlar

Bir iple bağlansalar da çişlerini bile altlarına yapsalar

Artık öyle bir kavga ateşi alevlenir ki

Yakıtı büyük hurma ağaçları olur

Keşke Sa'd ve bu iftirayı ona atan bu zalimler

Tekrar tövbe edene kadar keder içinde kalsalar. "

 

Hassan da, hakkında söylenenler konusunda Aişe'yi temize çıkarmak ve ondan özür dilemek babında şunları söylemiştir:

 

"İffetli ve anlayışlıdır ve bunda şüphe yoktur

Kimse hakkında dedikodu yapmaz ve öyle sabahı bulur

Din ve makam yönünden insanların en üstünü,

Hidayet peygamberi ve her türlü faziletin sahibinin eşidir o

Lüey b. Galib kesiminin en akıllı kadınıdır

Üstün nitelikli ve bu yönde erişilmez biridir o

Tertemizdir ki Yüce Allah onu güzel kılmıştır

Her türlü kötülük ve yanlışlardan arındırmıştır

Benden yana sana ulaşan laflara gelince

Bil ki sesim parmak uçlarımı dahi geçemez

Senin hakkında söylenenler hiçbir zaman sana yaklaşamaz

Bilakis bu sözler sana asla zarar veremeyecek bir kişinin boş sözleridir

Yaşadığım sürece sevgim ve her türlü yardımım

İnsanların süsü olan Resulullah'ın ailesine iken, nasıl zarar verebilirim

O ki insanların içinde büyük bir değeri vardır

İçlerinde bu yönde en yükseği bile yanında kısa kalır. "

 

Ebu Uveys der ki: Babamın bana anlattığına göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Aişe'ye iftira atanların her birine had olarak seksen değnek attığında, Hassan b. Sabit şöyle demiştir:

 

"Sonunda Abdullah layık olduğu yerini buldu, Himne de,

Mistah da layıkmı buldu ki ağır şeyler söylemişlerdi

Bilmedikleri bir şey hakkında Peygamberlerinin eşine karşı el ele verdiler

Yüce Allah'ın da öfkesine maruz kalıp bir kenara itildiler

Resulullah'a eziyet edip kötü lafları yaydılar Ancak bu yaptıkları şeyin sonunda da rezil oldular. "

 

*Derim ki: Aişe hakkındaki bu ifk (iftira) hadisi Sahih'te daha kısa ve başka bir anlatımla nakledilmiştir.

*Taberanı rivayet etti, ancak bu hadisin bazı yerleri Sahih'te bulunan metinle farklılık arzeder.

 

 

 

15299- İbn Abbas anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), sefere çıkacağı zaman her defasında birisini götürürdü. Bir seferinde yanına Aişe b. binti Ebi Bekr'i aldı. Aişe'nin hevdeci vardı. Hevdeci sahabe deveye yükleyip indirirdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ashabı mola verdiklerinde, Aişe ihtiyaç gidermek için ordudan uzaklaştı. Gittiğinden kimsenin haberi yoktu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uyanınca sahabe yolculuk için hazırlandı. Hevdeci taşıyan kişiler gelip Aişe içinde zannederek hevdeci yükleyip yola çıktılar.

 

Onlar gidince Aişe geldi ve gitmiş olduklarını gördü. (Nasılsa yokluğumu fark edip gelip beni alırlar düşüncesiyle) orada oturdu. Ensar'dan Safvan b. el-Muattal isimli kadınlara yaklaşmayan birisi yanına geldi. Yanında kendisine ait bir deve vardı. Onu görünce devesine bindirdi. Safvan, Aişe'yi hicap (örtünme) ayeti inmeden önce görmüştü. Sahabeye ve Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yetişene kadar Aişe'nin devesini çekti. Halk onları böyle görünce ileri geri konuşmaya başladılar. Bu, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kulağına gidince çok ağırına gitti. Hatta bir müddet Aişe'den uzak durdu ve durumu Usame b. Zeyd ve başkalarıyla istişare etti.

 

Zeyd: "Ya Resulallah! Onu kendi haline bırak, belki Allah sana bu konuda birşey bildirir" dedi. Ali İbn Ebi Talib ise: "Ya Rasulallah! Ondan başka kadın mı yok" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu söz üzerine Aişe'ye kızdı. Aişe bir gece (ihtiyaç gidermek için) kadınlarla beraber yürürken, Ümmü Mistah tökezleyerek düşünce: "Kahrolası Mistah!" dedi. Aişe: "Bu sözü Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından birine mi söylüyorsun?" diye çıkışınca Ümmü Mistah: "Sen halkın ne dediğini bilmiyorsun" diyerek, Aişe'ye olanları anlattı. Aişe olayın etkisinden düşerek bayıldı.

 

Sonra Nur suresindeki: "(Peygamber'in eşi hakkında) o yalanı uyduranlar içinizden- bir güruhtur. Bunu kendiniz için kötü sanmayın, o sizin için hayırlı olmuştur. O kimselerden her birine kazandığı günah karşılığı ceza vardır; içlerinden elebaşılık yapana ise büyük azap vardır." (Nur, 11) Şu ayete kadar: "Içinizde lütuf ve servet sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere vermemek için yemin etmesinler, affetsinler, geçsinler. Allah'ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah bağışlayandır, merhametli alandır" (Nur, 22) nazil oldu ..

Nitekim Ebu Bekr, Mistah'a akrabalığı ve fakirliği sebebiyle maddi yardımda bulunuyordu. Fakat o, Aişe hakkında çok konuşanlardan birisiydi. Bu sebeple, ona artık yardım etmeyeceğine dair yemin etti. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Içinizde lütuf ve servet sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere vermemek için yemin etmesinler, affetsinler geçsinler. Allah'ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah bağışlayandır, merhametli alandır" (Nur, 22) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekr'e, Aişe'ye gidip onun masum olduğu hakkında ayet nazil olduğunu müjdelemesini söyledi. Ebu Bekr gelip Aişe'ye masum olduğunu ve bu konuda ayet nazil olduğunu söyledi. Aişe: "Sana ve arkadaşına teşekkür etmeyeceğim" dedi.

 

*Taberani rivayet etti. Ravilerden İsmail b. Yahya b. Seleme b. Küheyl metruktur.

 

 

 

15300- İbn Ömer bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), sefere çıkacağı zaman, eşleri arasında kura çeker ve kurada çıkan üç kişiyi beraberinde götürürdü. Onlar da orduya su dağıtır ve yaralıları tedavi ederlerdi. Beni Mustalik gazvesine çıktığı zaman, aralarında kura çekti. Kura Aişe ve Ümmü Seleme'ye çıktı. Onları alıp yola çıktılar. Yolun bir yerinde Ümmü Seleme'nin yükü bir tarafa kaydı. Yükünü düzeltmek için devesini çöktürdüler. Aişe'nin de tuvalet ihtiyacı vardı. Develer çöktürülünce Aişe: "Onlar Ümmü Seleme'nin yükünü düzeltene kadar, ben ihtiyacımı gideririm" dedi.

 

Aişe şöyle devam etti: "Hevdecimden indim ve bir kova su alarak ihtiyaç gidermek için gittim. Benim hevdecimden indiğimi kimse bilmiyordu. Geniş bir vadiye indim. O sırada gerdanlığım koptu. Onu toplamaya ve ipe dizmeye çalıştım. Ordu develerini hareket ettirip yola koyuldu ve benim, hevdecimden inmediğimi zannettiler. Geri döndüğümde kimseyi bulamadım ve yorulana kadar peşlerinden yürüdüm. Sonra nasılsa benim hevdecimde olmadığımı anlarlar ve geri dönüp beni alırlar diye düşündüm. Sonra yolun bir tarafında yattım. Safvan b. el-Mu'attal yanımdan geçti. O, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (eski) arkadaşıydı. Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kendisini ordunun gerisinden gelip unutulan şeyleri toplamakla görevlendirmesini istedi. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu görevlendirdi. Ordu hareket ettiğinde o, namaz kılar sonra onları takip ederdi. Onlardan düşen bir şeyolursa onu alır sahibine verirdi."

 

Aişe, devamla anlatıyor: Benim yanımdan geçerken beni erkek zannetti ve: "Ey uyuyan kişi! Uyan çünkü herkes gitti" dedi. Ben de:

"Ben erkek değilim, Aişe'yim" diye karşılık verdim. Safvan: "inna lillahi ve inna ileyhi raciun" deyip, binmem için devenin ön ayaklarına ayağıyla bastı devesini çökertti. Sonra benden uzaklaştı ve: "Ey anne kalk ve deveye bin! Bindiğin zaman da bana seslen" dedi. Bindiğimde gelip yuları çözerek devesini bıraktı ve devenin yularını aldı (ve beni orduya yetiştirdi)

İbn Ömer dedi ki: Onu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) getirene kadar Safvan onunla konuşmadı. Ancak Abdullah b. Ubey b. Selul: "Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki onunla günah işledi" dedi. Hassan b. Sabit, Mistah b. Usase ve Hamne dedikodunun yayılmasında, İbn Selul'e yardımcı oldular. Haber ordunun içinde yayıldı. Hatta Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) durumdan haberi oldu. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalbinde de onların dediği konuda vesvesesi vardı. Medine'ye döndüklerinde, münafık İbn SelUl haberi Medine'de yaydı. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu yüzden sıkıntısı daha da arttı.

 

Aişe dedi ki: Birgün, Ümmü Mistah yanıma girdi ve benim tuvalet ihtiyacı için çıkmak istediğimi gördü. Benimle su kovasını taşırken, su kovası elinden düşünce: "Mistah kahrolsun!" diye söylendi. Ben:

"Sübhanallah! Bedir ehlinden ve oğlun olan birisine mi beddua ediyorsun?" deyince, Ümmü Mistah: "Senin hakkında neler 'söyledi, senin haberin yok" dedi ve olanları bana anlattı. Haberim olduğu zaman beni bir titreme aldı, hastalığımın üzerine bir hastalık daha eklendi. Tuvalet ihtiyacımı üzüntümden gidermeğe bile kadir olamadım. Ümmü Mistah, bana her şeyi anlatana kadar, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana karşı uzak durduğunu görüyor, ama bunun nedenini anlamıyordum. Öğrendim ki Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana uzak durması Ümmü Mistah'ın anlattıklarından dolayıymış.

Ravi şöyle devam eder: Aişe, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ya Resulallah! Babamın evine gitmem için izin verir misin?" dediğinde, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gidebilirsin" buyurdu. Aişe çıkıp babasının yanına gitti. Babası, ona: "Neyin var?" diye sorunca, Aişe:

"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), beni evinden çıkardı" karşılığını verdi. Ebu Bekr: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), seni çıkardı da ben mi evime alacağım! Vallahi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emretmeden seni evime almam" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu evine almasını emretti. Ebu Bekr, Aişe'ye: "Vallahi bize, Cahiliye döneminde bile böyle bir şey (iftira) söylenmedi. İslam ile şereflendikten sonra nasıl söylenir!" dedi. Bu söz üzerine Aişe, annesi Ümmü Rumman, Ebu Bekr, Abdurrahman ve bütün evdekiler ağladılar.

 

Bu durum Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ulaşınca, minbere çıkıp, Allah'a hamdü sena ederek şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Ailem hakkındaki eziyeti bana ulaşan bir adamın dilinden beni kim kurtaracak?" Sa'd b. Muaz kalkıp kılıcını çekti ve: "Ya Resulallah! Seni ondan ben kurtarırım. Eğer o kişi Evs'ten ise sana başını getiririm. Eğer Hazrec'ten ise emret, biz emrini aynen yerine getiririz!" dedi.

Hazrec kabilesinin reisi olan Sa'd b. Ubade ayağa kalktı ve şu cevabı verdi: "Vallahi sen yalan söylüyorsun! Senin onu (Abdullah b. Ubey b. Selul'ü) öldürmeye gücün yetmez. Sen, Cahiliye döneminde aramızda olan düşmanlıktan dolayı bize böyle yapmak istiyorsun." Birisi: "Ey Evs'liler neredesiniz!" diye seslenirken, bir diğeri: "Ey Hazreçliler neredesiniz!" dedi ve iki kabile birbirlerine ayakabIlar, taşlar ve yumruklarla vurmaya başladılar.

Useyd b. Hudayr kalkıp: "Neden konuşuyorsunuz! İşte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize bir emir veriyor. Bundan hoşlanmayan kişi istemese de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emri yerine getirilecektir" dedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) minberdeyken, Cibril geldi. Ebu Ubeyde (Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir şeyoldu zannederek) hemen minbere çıkıp onu kucakladı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), (vahyin tesirinden kurtulup) rahatlayınca, sahabeye işaret ederek susmalarını söyledi. Sonra onlara Cibril'in getirdiği ayetleri okudu:

"Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltiniz; eğer biri diğeri üzerine saldırırsa, saldıranlarla Allah'ın buyruğuna dönmelerine kadar savaşınız; eğer dönerlerse aralarını adaletle bulunuz ve adil davranınız. Şüphesiz Allah adil davrananları sever." (Hucurat, 9) Cemaat: "Allah'ın Kur'an'da indirdiği şeye razı olduk, ya Resulallah!" diye bağırdılar. İnsanlar birbirinin yanına gitti ve birbirlerine sarılarak barıştılar.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), minberden indi ve Aişe hakkında vahyin gelmesini bekledi. Ali, Usame ve Berire'yi çağırdı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ailesinden birisine danışacaksa Ali ile ve babasının ölümünden sonra da Usame'den başkasına danışmazdı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ali'ye: "Aişe hakkında ne diyorsun? İnsanların, kendisi hakkında söyledikleri beni rahatsız etti?" buyurdu. Ali: "İnsanlar diyeceğini dedi. Onu boşaman da senin için helaldir" karşılığını verdi.

 

Usame'ye: "Sen, onun hakkında ne diyorsun?" diye sorunca, Usame dedi ki: "Sübhanallah! Bizim bu konuda konuşmamız helal değildir. Bu büyük bir iftiradır." Berire'ye: "Ey Berfre! Sen ne diyorsun?" diye sorunca, Berire: "Ya Resulallah! Ben senin ailenle ilgili hayırdan başka bir şey bilmiyorum. Aişe uykucu birisidir. O uyuduğu zaman hayvanlar gelip hamuru yer. Eğer böyle bir şey varsa, Allah sana bunu bildirir" dedi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çıkıp, Ebu Bekr'in evine gitti. Aişe'nin yanına girip: "Ey Aişe! Eğer böyle bir şey yaptıysan söyle, senin için istiğfar edeyim" buyurdu.

Aişe der ki: "Bunun üzerine ona şöyle dedim: "Vallahi ben, kesinlikle Allah'a istiğfar etmeyeceğim. Eğer böyle bir şey yaptıysam, Allah beni affetmesin. Vallahi, ben kendimle size verecek misal bulamıyorum. Üzüntümden, -Ya'kub'un ismi aklıma gelmedi- ancak, Yusuf'un babasının dediği gibi: "Bana düşen artık güzelce sabredip katlanmaktır. Sizin anlatmakta olduğunuz şeye karşı yardımına sığınılacak, ancak Allahtır" (Yusuf, 18) diyorum."

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizimle konuşurken, Cibril vahiyle geldi. Hz. Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir titreme aldı. Ebu Bekr, Aişe'ye: "Kalk ve Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kucağına al" dedi. Aişe: "Vallahi ona yaklaşmam!" karşılığını verdi. Ebu Bekr, kalkıp Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kucağına aldı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rahatlayınca tebessüm ederek: "Ey Aişe! Allah, senin masum olduğunu bildirdi" buyurdu. Aişe: "Allah'a hamd ederim, sana değil!" karşılığını verdi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Nur suresini başından, kendisinin masum olduğunu bildiren ayetin sonuna kadar okudu ve Aişe'ye: "Haydi evine git!" buyurdu. Aişe kalkıp evine gitti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mescid'e gidip, Ebu Ubeyde b. el-Cerrah'a halkı toplamasını emretti. Sonra, Allah'ın Aişe'nin suçsuzluğu ilgili indirdiği ayetleri okudu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), minberden inip, Abdullah b. Ubey b. Selul'ü çağırdı ve kendisine iki had (kırbaç) cezası uyguladı. Hassan b. Sabit, Mistah b. Usase ve Hamne binti Cahş'ı çağırarak, hepsine canlarını acıtacak şekilde ağır bir had uygulandı.

 

İbn Ömer dedi ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iftiracılara iki had cezası uyguladı, çünkü Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımlarına iftira atanlara iki had cezası uygulanır."

Ebu Bekr, Mistah b. Usase'yi çağırdı ve kendisine: "Söyle bana!

Teyzem oğlu olduğun halde, Aişe hakkında neden böyle söyledin? Hassan, Ensar'dan birisidir ve benim kavmimden değildir. Hamne ise zayıf ve akılsız bir kadındır. Abdullah b. Ubey ise münafıktır. Sen, dört yaşından itibaren, baban öldüğü zamandan beri çocuklarımla berabersin. Ben sana infak ediyorum, giydiriyorum bu zamana kadar senden nafakanı kesmedim. Vallahi sana bundan sonra ne bir dirhem veririm, ne de iyilik ederim" diyerek kovdu ve evinden çıkardı.

 

Bunun üzerine şu ayet indi: "Içinizde lütuf ve servet sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere vermemek için yemin etmesinler, affetsinler, geçsinler." (Nur, 22) Ayetin: "Allah'ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah bağışlayandır, merhametli alandır" (Nur, 22) kısmma gelince Ebu Bekr ağlayarak dedi ki: ''Eğer Kur'an, benim sana karşı olan tutumumdan dolayı indiyse, nafakanı iki kat arttırıyorum. Seni de affettim. Çünkü, Allah bana seni affetmemi emretti.'' Abdullah b. Ubey'in karısı da onun gibi münafıktı. "Kötü kadınlar" yani Abdullah'ın karısı, "kötü erkeklere" Yani Abdullah'a yakışır. "Kötü erkekler kötü kadınlara yakışırlar." (Nur, 26) Abdullah, karısma yakışır. "iyi kadınlar iyi erkeklere" Yani, Aişe ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımları da, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yakışır. "Iyi erkekler de" yani Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "iyi kadınlara yakışırlar." Yani, Aişe ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımlarına yakışır. "Bunlar, onların söylediklerinden uzaktırlar. Işte bunlara mağfiret ve cömertçe verilmiş rızık vardır" (Nur, 26) ayeti nazil oldu.

 

*Taberanı rivayet etti. Ravilerden ismail b. Yahya b. Ubeydillah et-Tey mı hadis uyduran biridir.

 

 

 

15301- Hz. Aişe dedi ki: "Bana o iftira atıldığı zaman, kendimi bir kuyuya atmak istedim.''

 

*Bezzar ve Taberanı, el-Mu'cemu'l-evsat'ında rivayet ettiler. ikisinin de ravileri güvenilirdir.

 

 

 

15302- Hz. Aişe bildiriyor: Masum olduğumla ilgili ayet nazil olunca, Ebu Bekr, başımı öptü. Kendisine: "Benim masum olduğumu anladın mı?" diye sorduğumda, Ebu Bekr dedi ki: "Eğer bilmediğim şeyi söylersem, hangi gök bana gölge eder ve hangi yer beni taşıL"

 

*Bezzar rivayet etti. Ravileri Sahih'in ravileridir.

 

 

 

15303- Zeyneb binti Cahş bildiriyor: Ben ve Aişe üstünlüklerimizi saydık. Ben dedim ki: "Allah, Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim nikahımı gökyüzünde kıydı." Aişe ise dedi ki: "Safvan b. el-Mu'attal beni orduya yetiştirdiği zaman, bana iftira atıldığında, masum olduğumun bildirilmesi için vahiy indi." Zeyneb ona: "Sana iftira atıldığı zaman ne dedin?" diye sorduğunda, Aişe: "Hasbiyallah ve ni'melvekil, dedim" dedi. Bunun üzerine Zeyneb: "Sen müminlerin sözünü söylemişsin" karşılığını verdi. 

 

*Taberanı rivayet etti. Ravilerden Mu'alla b. irfan metruktur.

 

 

 

15304- Muhammed b. Cahş bildiriyor: Aişe ve Zeyneb, kendi üstünlüklerini sayıyorlardı. Zeyneb: "Allah, Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim nikahımı gökyüzünde kıydı" deyince, Aişe: "Safvan b. el-Muattal beni orduya yetiştirdiği zaman, bana iftira atıldığında, masum olduğumun bildirilmesi için vahiy indi" karşılığını verdi. Zeyneb ona: "Sana iftira atıldığı zaman ne dedin?" diye sorduğunda, Aişe: "Hasbiyallah ve ni'melvekil, dedim" karşılığını verdi. Bunun üzerine Zeyneb: "Sen mü'minlerin sözünü söylemişsin" dedi.

 

*Taberanı rivayet etti. Ravilerden Mu'alla b. irfan metruktur.

 

 

 

15305- İbn Abbas, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: "Kıyamet günü, Aişe'ye sövenlerin (iftira edenlerin) herbirine, halkın karşısında seksen kırbaç had uygulanır. Rabbim, bunların içinden muhacir olanları bağışlayıp bağışlamayacağımı soracak. Ve ey Aişe! O zaman bunun kararını sana bırakacağım."

 

Hz. Aişe, evindeyken, bu sözleri duyunca ağlayarak dedi ki: "Seni hak olarak gönderene yemin ederim ki benim için, senin mutlu olman, benim mutlu olmamdan daha hoş gelir." Bunun. üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Babasının kızı" diyerek tebessüm etti.

 

*Taberanı rivayet etti. Ravilerden Abdullah b. Harun Ebu Alkame el-

Ferevı zayıftır.

Bu hadisin başka tarikleri geçmişti.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Ümmü Zar'ın Hadisi ve Bazı Faziletleri