MECMAU ZEVAİD |
MENKIBELER |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Vefatı
14775- Ammar b. Yasir
anlatıyor: ZMu'l-Aşira gazvesinde, Ali'yle iki yoldaştık. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip orada ikamet edince, orada Beni Müdlic
kabilesinden adamlar gördük. Bir hurmalıkta bulunan su kaynağında
çalışıyorlardı. Ali bana dedi ki: "Ey Ebu'lYakzan! Gidip şunların nasıl
çalıştıklarına bakalım mı?"
Yanlarına gelip bir
müddet nasıl çalıştıklarına seyrettik. Sonra bizi uyku bastırdı. Ben ve Ali
gidip bir hurmalıkta toprağın üzerine yattık. Vallahi bizi Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayağıyla dürtmesi uyandırdı. Üzerine yattığımız
toprak her tarafımızı toz yapmıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem),
Ali'nin üzerindeki toprağı görünce, o gün kendisine "Ey Ebu Turab"
dedi. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İnsanlar içinde en
bedbaht olan iki kişiyi size bildireyim mi?" diye sorunca biz: "Olur,
bildir ey Allah'ın Resulü!" dedik. Buyurdu ki: "Deveyi boğazlayan,
Semud kavminden, Uhaymir adındaki kişi. Bir de ey Ali! Senin başına vurup
sakalını ıslatacak kadar kanını akıtan kişi."
*Ahmed, Taberani ve kısa metinle Bezzar rivayet etti.
Hepsinin ravileri güvenilirdir. Sadece tabiCInden olan kişi Ammar'ı
dinlememiştir.
14776- Suheyb
bildiriyor: Bir gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hz. Ali'ye:
"Eskilerin en bedbahtı kimdir?" diye sordu. Ali dedi ki: "Hz.
Salih'in devesini kesen kişidir, ey Allah'ın Resulü!" cevabını verdi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Doğru söyledin" dedi.
Sonra: "Peki, sonra
gelenlerin en bedbahtı kimdir?" diye sorunca Hz.
Ali dedi ki: "Bu
konuda bilgim yoktur, ey Allah'ın Resulü!" Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Burana vuracak olan kişidir" diyerek, Ali'nin bıngıldağına
işaret etti.
Hz. Ali, Irak halkına
şöyle derdi: "Sizin en bedbahtınızın - sakalını işaret ederek- şunu -
elini başının ön tarafına koyarak- şununla boyamak için gönderilmesini arzu
ediyorum."
*Taberani ve Ebu Ya'la rivayet etti. Ravilerden, Rişdeyn b.
Sa'd, güvenilir sayılmıştır. Diğer ravileri de güvenilirdir.
14777- Ccibir b.
Semure'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ali'ye:
"SemÜd kavminin en bedbahtı kimdir?" diye sordu. Ali: "Deveyi
boğazlayan kişidir" cevabını verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Bu ümmetin en bedbahtı kimdir?" diye sorunca Ali: Allah en
doğrusunu bilir" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Seni öldüren kişidir" buyurdu.
*Taberani rivayet etti. Ravilerden Nasih b. Abdullah
metruktur.
14778- Ccibir b. Semure,
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ali'ye hitaben şöyle dediğini
bildiriyor: "Sen zorla halife yapılacaksın ve öldürüleceksin. -Sakalı ile
başinı göstererek- Bu da, bundan boyanacaktır. "
*Taberani, el-Mu'cemu'l-kebır'inde rivayet etti.
el-Mu'cemu'l-evsat'ında da buna benzer bir rivayet yer almıştır. Ravilerden
Nasih b. Abdullah metruktur.
14779- Fadala b. Ebi
Fadala el-Ensarı bildiriyor: Hz. Ali hasta iken, babamla ziyaretine gittik.
Babam ona: "Niye bu menzilde ikamet ediyorsun? Eğer burada helak olursan,
Cuheyne bedevilerinden başkası sana yardıma gelmez. Medine'ye girip, dostların
arasında olursan, sana korktuğun veya korktuğumuz bir şeyolursa, dostların sana
yardım eder" dedi. Ebu Fadala, Bedir ehlindendi. Ali ona dedi ki:
"Ben, bu hastalığımdan -veya bu ağrımdan- ölmeyeceğim. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim -zannedersem şöyle dedi- Vurularak veya bu,
bununla boyanmadan ölmeyeceğimi bildirdi."
Ebu Fadala, Sıffin'de
(Ali'yle beraber savaşırken) öldürüldü.
*Bezzar rivayet etti. Ahmed de buna benzer bir rivayette
bulundu. Ravileri güvenilir sayılmıştır.
14780- Ebu Sinan
ed-Dueli, Hz. Ali'yi bir hastalığında ziyaret etti ve ona dedi ki: "Bu
hastalığından senin için korktuk." Ali şu karşılığı verdi:
"Fakat ben, vallahi
bu hastalıktan dolayı korkmadım. Doğru söyleyen ve doğruluğu tasdik edilen
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana buyurdu ki: "Sen işte şuraya ve şuraya
darbe alacaksın." Ali, (bunu söylerken) gözüyle kulağı arasındaki kısmı
işaret etti ve ekledi: "Kanı sakalını boyayana kadar akacaktır. Deveyi
boğazlayan, Semud kavminin bedbahtı gibi, bunu yapan da (Ümmetin) en bedbahtı
olacaktır."
*Taberani rivayet etti. Senedi hasendir.
14781- Ebu Sinan Yeztd
b. Umeyye ed-Dili bildiriyor: Ali b. Ebi Talib, ağır bir hastalığa yakalandı.
Hastalığı o kadar ağırlaştı ki kendisine (birşeyolmasından) korktu k. Sonra
iyileşip eski sağlığına kavuştu. Dedik ki: "Ne mutlu sana ey Ebu'l-Hasan!
Seni iyileştiren Allah'a hamd olsun. Sana bir şeyolmasından korktuk."
Hz. Ali şu karşılığı
verdi: "Fakat ben, kendim için korkmadım. Doğru söyleyen ve doğruluğu
tasdik edilen (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana buyurdu ki: ‘‘Sen şuradan
vurulmadıkça ölmeyeceksin.’‘" Başının ön sağ tarafına işaret ettikten
sonra sakalını tutarak ekledi: "Bu da kanla boyanmadan." Devamla
buyurdu ki: "Semud kavminden, Beni Fulfin'ın en bedbahtının deveyi
boğazladığı gibi, seni de bu ümmetin en bedbahtı öldürecektir." Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ali'yi öldürecek kişinin soyunu, Semud kavminden
düşük bir kabileden olan ve deveyi öldüren kişiye dayandırdı.
*Ebu Ya'la rivayet etti. Ravilerden Ali b. el-Medi'nı'nin
babası zayıftır.
14782- Abdullah b. Sebu'
bildiriyor: Hz. Ali'nin şöyle dediğini duydum: "Bu, bununla boyanacak
(sakalım başımdan akan kanımla boyanacak.) Bu bedbaht daha ne bekliyor?"
Dediler ki: "Ey mü'minlerin emiri! Bize onu haber ver de onun neslini kurutalım."
"O zaman benim için katilimden başkasını öldürürmüş olursunuz" dedi.
"Bize yerine geçecek birini tayin et" dediklerinde ise şu karşılığı
verdi: "Hayır! Ama size Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bıraktığı şeyi bırakıyorum (Kitab ve Sünnet)" Dediler ki: "Rabbine
kavuştuğunda ona ne diyeceksin?" Dedi ki: "Allahım! Beni dilediğin
kadar içlerinde bıraktın, sonra yanına aldın. Sen onların ne yaptıklarını
görüyorsun. İstersen onları ıslah edersin, istersen fesada uğratırsın."
*Ahmed ve Ebu Ya'la rivayet ettiler. Ahmed'in ravileri,
Abdullah b. Sebu' dışında Sahih'in ravileridir. O da güvenilirdir. Bezzar hasen
isnadla rivayet etti.
14783- Sa'lebe'nin
bildirdiğine göre Hz. Ali minberde: "Ümmi olan Peygamber bana, bu ümmetin
beni yalnız bırakacağını bildirdi" dedi.
*Bezzar rivayet etti. Ravilerden Ali b. Kadim'in güvenilir
olduğunu söyleyen olduğu gibi zayıf bulanlar da vardır.
14784- Hz. Aişe
bildiriyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ali'yi kucaklayıp
öptüğünü ve şöyle buyurduğunu gördüm: "Babam sana feda olsun! Kimsesiz
şehid! Babam sana feda olsun! Kimsesiz şehit!''
*Ebu Ya'la rivayet etti. Ravilerden tanımadığım biri vardır.
14785- Ebu Rafi,
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ölümünden önce, Hz. Ali'ye
hitaben: "Halkın üzerimdeki hakkını ödeyeceksin ve sünnetime bağlıyken
öldürüleceksin" buyurduğunu bildiriyor.
*Bezzar rivayet etti. Ravilerden zayıf olanlar vardır ama,
onları güvenilir bulanlar da vardır.
14786- Hz. Ali
bildiriyor: (Irak'a gitmek için) ayağımı atın üzengisine koymuşken, yanıma
Abdullah b. Selam geldi. Bana dedi ki: "Irak'a gitme! Orada sana, kılıcın
keskin tarafının değmesinden korkarım." Ali dedi ki: "Vallahi!
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bana bunu (gideceğimi) haber
verdi." Ebu'l-Esved dedi ki: "O gün gibi kendisi hakkında kötü haber
veren bir savaşçı görmedim."
*Ebu Ya'la ve yakın metinle Bezzar rivayette bulundu. Ebu
Ya'la'nın ravileri, ishak b. Ebi israil dışında Sahih'in ravileridir. O da
güvenilirdir.
14787- İbn Abbas anlatıyor:
Hz. Ali, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem), dedi ki: "Ey Allah'ın
Resulü! Uhud günü şehitlik bana nasib olmayınca, şöyle demiştin: ‘‘Şehadet sana
daha sonra gelecektir.’‘" Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), eliyle
onun sakalıyla başını göstererek: "Bunun, bununla boyanacağı haberi
hakkında ne dersin?" buyurunca Hz. Ali dedi ki: "Bu, sabrı gerektiren
bir haber değil, müjdeli ve iyi bir haberdir."
*Taberani rivayet etti. Ravilerden Abdullah b. Keysan
el-Mervezı zayıftır.
14788- Ebu Salih (yani,
el-Hanefi) Hz. Ali'den bildiriyor: Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem),
rüyamda gördüm. Ümmetinden gördüğüm döneklik ve husumeti ona şikayet edip
ağladım. Bana: "Ağlama! Ey Ali, (şuraya) bak" dedi. Dönüp baktığımda,
kendilerine işkence edilen iki kişi gördüm. Kayalarla başları eziliyordu.
(Başları ezilince) eski halini alıyordu. Sonra tekrar eziliyor ve bu böyle
devam ediyordu.
(Ravi dedi ki:) Her
sabah yaptığım gibi Hz. Ali'nin yanına gitmek üzere yola çıktım. Harrazin
denilen yere gelince, insanlarla karşılaştım. Bana: "Emirülmüminin
öldürüldü" dediler.
*Ebu Ya'la bunu böyle rivayet etti. ihtimal ki, Ali'yi gören
kişi Ebu Salih'tir. Rüyada görünen kişiler de, ibn Mülcem ve suç ortağıydı.
Allah, en doğrusunu bilir. Ravileri güvenilirdir.
14789- Ebu't-Tufeyl
anlatıyor: Hz. Ali, halkı biat etmeye çağırdı. Onlarla, Abdurrahman b. Mulcem
de gelmişti. Onu daha önce iki defa görmüştü. Sonra dedi ki: "(Kavminin)
en bedbahtı niye saklanıyor? Canım elinde olana yemin ederim ki bu (sakalım)
bununla (başımdan akan kanla) boyanacaktır." Sonra şu iki beyti okudu.
Gayret kemerini ölüm
için hazırla Çünkü o, sana muhakkak gelecektir
Senin vadine geldiği
zaman sakın ölümden korkma.
*Taberani, zayıf bir ravi olan şeyhi Abdullah b. Muhammed b.
Said'den rivayet etti.
14790- Avane b. el-Hakem
anlatıyor: Abdurrahman b. Mülcem, Hz. Ali'ye darbeyi indirdiğinde Ali'yi evine
taşıdılar. Ziyaretçiler yanına geldiler. O Allah'a hamd edip Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) salavat getirdikten sonra şöyle dedi: "Her
insan kaçtı ğı şeyle (ölümle) karşılaşacaktır. Ecel (her) nefsin uğrak yeridir.
Ecelden kaçmak imkansızdır. Ecelin gizli sırrını çözmeyi temenni ettim, ama
muvaffak olamadım. Allah onun gizli kalmasını murad etti. O, göremeyeceğimiz
uzak bir ilimdir. Size vasiyetim, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayınız.
Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetini terk etmeyiniz. Dinin bu
iki direğini ayakta tutunuz. Siz yurdunuzdan çıkarılmadıkça, başkasını
zemmetmekten sakınınız. Her insana taşıyabileceği yük yüklenmiştir. Rahmetli
olan Allah, cahillere fazla yük yüklemez. Doğru bir din, bilgili bir lider ve
serin bir yerde dallar altında bir bulutun gölgesindeydik. Gölgenin yeri kayboldu.
Onu bu duruma getiren sizin aşırı zayıflığınızdır. Günlerimiz peş peşe geçiyor.
Gerisi boştur. Hareketli bir bedenden sonra yere düşmüş hareketsiz bir beden
bulacaksınız. Konuşabilir bir durumdan sonra, ibret alabilenler için beliğ bir
konuşmadan daha etkili bir vaiz gelecektir. Sizi gözeten bir davetçi sizi
esaretten kurtulmaya davet ediyor. Yarın günlerimi göreceksiniz. Gizli şeylerim
de açılacak. Allah, o gün iltimas etmeyecektir. Ancak, ona takvayla
yaklaşırsam, yaptığım yanlışları affeder. İhtiyaç gününde Allah'ın selamı
üzerinize olsun. Eğer yaşarsam kanımın hakkını almak benim de hakkımdır. Eğer
ölürsem ölüm, zaten varacağım yerdir. Onu affetmek benim için Allah'a yaklaşma
vesilesi, sizin için ise sevaptır. Affedin! Allah bizi de, sizi de affetsin.
''Allah'ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah bağışlayandır,
merhametli olandır." (Nur, 22) Sonra şöyle dedi:
"Dilediğin kadar
yaşa, meskenin ölümdür Ondan ne uzaklaşabilir, ne de engelolabilirsin Zenginlik
içinde bir evde ihtişam içinde yaşarken Zenginlik gider ve ev dağılır
Keşke sonumuzun ne
olacağını bilebilseydim Ama "keşke" demenin bize bir fayda
sağlayacağını sanmıyorum."
*Taberani rivayet etti. Ravilerden Hişam el-Kelbı metruktur.
14791- İsmail b. Raşid
anlatıyor: -Allah'ın laneti üzerine olsun- İbn Mülcem hadisesi şöyle olmuştur:
Abdurrahman b. Mülcem, Bark b. Abdillah ve Amr b. Bekr et-Temimi, Mekke'de bir
araya geldiler. İnsanların durumunu konuştular ve idarecilerin tutumlarını
kötülediler. Sonra Nehrevan ahalisini anıp onlara rahmet okudular ve dediler
ki:
"Vallahi onların
ölümünden sonra yaşayıp da ne yapacağız? Onlar, İnsanları Allah'a ibadete
çağıran kişilerdi. Bu yolda kınayanın kınamasından korkmazlardı. Biz, nefsimizi
satın alsak (cennet karşılığı feda etsek), gidip yoldan çıkanların imamlarını
öldürsek, memleketi onlardan kurtarsak ve böyle yaparak kardeşlerimizin
intikamını alsak."
İbn Mülcem (Mısır'lıydı)
dedi ki: " Ben Ali b. Ebi Talib'i öldüreyim!" Berk b. Abdillah:
"Ben, Muaviye b. Ebi Süfyan'a yeterim!" dedi.
Amr b. Bekr et-Temimi
ise: "Ben, Amr b. el-As'ı öldürürüm" dedi. Anlaşıp Allah adına her
birinin öldüreceği adamı öldürmeden veya bu uğurda ölmeden vazgeçmemek üzere
söz verdiler. Kılıçlarını alıp onlara zehir sürdüler. Ramazan ayının on yedinci
gecesi, her biri öldüreceği adamın olduğu yere doğru hareket etti.
İbn Mülcem, Küfe'deki
dostlarının yanına gitti ve sırrını açıklarlar korkusuyla onlara bir şey
söylemedi. Teym er-Rebab kabilesinden dostlarını buldu. Ali, Nehrevan'da
onların bir kısmını öldürmüştü. Ölülerini andılar ve onlara rahmet okudular.
İbn Mülcem, o gün, Teym er-Rebab kabilesinden Kitam binti'ş-Şahne adında bir
kadın gördü. Ali b. Ebi Talib, Nehrevan gününde onun babasıyla kardeşini
öldürmüştü. Kadın da çok güzeldi. Onu gördükten sonra aklından çıkmaz oldu ve
KUfe'ye geliş sebebini unuttu. Onu istediğinde, kadın: "İsteğimi yerine
getirmedikçe evlenmem" dedi. "İsteğin nedir?" diye sorunca
kadın: "Üç bin dinar (altın), bir köle, bir cariye ve Ali b. Ebi Talib'in
öldürülmesi" dedi.
(İbn Mulcem) dedi ki:
"Bu senin mihrin olsun. Fakat daha önce Ali b.
Ebi Talib'in öldürülmesi
konusundan hiç bahsetmemiştin. Onun öldürülmesini mi istiyorsun?" Kadın
dedi ki: "Evet, gafil olduğu bir anını gözet (ve onu öldür.) Eğer
başarabilirsen, kendi hıncını da, benim öcümü de almış olursun ve benimle yaşam
senin için güzelolur. Eğer öldürülürsen, bu senin için Allah'ın katında
dünyadan 've içindeki zinetlerden daha hayırlıdır." (İbn Mülcem) dedi ki:
"Beni bu şehre getiren sebep te bundan başkası değildir." Kadın dedi
ki: "Bunu yapacağın zaman bana haber ver de sana destek olacak ve işinde
yardım edecek kişiler bulayım."
Teym er-Rebab'dan olan
kavminden Verdan adlı birine haber gönderdi. Onunla konuştu, o da yardım etmeyi
kabul etti. İbn Mülcem, Eşca'dan, Şebıb b. Necde' adında birisine gitti ve:
"Dünya ve ahiret şerefini ister misin?" diye sordu. Adam "Neymiş
o?" deyince; "Ali'nin öldürülmesidir" dedi. Adam dedi ki:
"Annen seni kaybetsin! Sen çok kötü bir şeyle gelmişsin. Onu nasıl
öldüreceksin?" Dedi ki: "Seher vakti onu öldürmek için pusuya
yatarım. Sabah namazına çıktığında üzerine çullanıp onu öldürürüz. Eğer
kurtulursak hıncımızı gidermiş ve intikamımızı almış oluruz. Eğer öldürülürsek,
Allah'ın katındaki, dünya ve içindeki zınetlerden daha hayırlıdır.'' Adam:
"Sana yazıklar olsun! Ali'den başkası olsaydı, benim için daha
kolayolurdu. İslam dini için verdiği mücadeledeki sebatını ve Resulullah'la
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) olan geçmişini biliyorum. Onun öldürülmesi
konusunda içim rahat değil." İbn Mülcem: "Namaz kılan insanları
Nehrevan halkını öldürdüğünü bilmiyor musun?" diye sorunca adam:
"Evet" dedi. Dedi ki: "Kardeşlerimizden öldürdüklerine karşılık
onu öldürürüz." Adam kabul edince Kitam'ın yanına geldiler. O, (Küfe'deki)
Büyük Cami'de itikafa girmişti. Ona dediler ki: "Ali'yi öldürme konusunda
görüş birliğine vardık.'' Dedi ki; "Onu öldüreceğiniz zaman (önce) bana
geliniz.''
(İbn Mülcem, Ali'yi
öldüreceği zaman) kadının yanına gelip dedi ki: "ArkadaşlarımızIa,
herkesin kendi öldüreceği adamı. öldürmesi konusunda bu gece için
anlaşmıştık.'' İpek kumaş getirtip onları kumaşla iyice sarmaladı. Kılıçlarını
alıp Hz. Ali'nin çıkacağı kapının karşısında oturdular. Ali, sabah namazı için
çıktı ve "Namaza! Namaza!'' demeye başladı. Şebıb üzerine saldırdı ve ona
kılıçla vurdu. Kılıç kapının kemerine veya halkasına isabet etti. Derken İbn
Mülcem saldırıp alnının ön tarafına vurdu. Verdan kaçıp evine girdi. O, göğsüne
sarmış olduğu ipek kumaşı çıkarırken, baba tarafından akrabası olan birisi
yanına girdi. Adam Verdan'a: "Bu kılıçla ipek kumaşlar nedir?'' diye
sordu. Ona olanları anlattı. Adam evine gidip kılıcını aldı ve onu (Verdan'ı)
kılıçla vurup öldürdü. Şebıb, Kinde kapılarına doğru kaçtı. İnsanlar ona
saldırdı ve Hadramevt'ten, Uveymir adında bir adam kılıçla ayağına vurarak onu
yere devirdi ve üzerine çullandı. Halkın onu yakalamak için kendisine doğru
geldiğini görünce, Şebıb'in de kılıcı elindeydi, kendisine zarar vermelerinden
korktu ve Şebıb'e bırakıp kendini kurtardı. Şebıb, kalabalıktan faydalanarak kurtuldu.
İbn Mülcem, Mescid'den
kaçınca Hemedan kabilesinden Ebu Edma adında birisi onu ayağından vurarak
devirdi. Ali geri çekilip, Ca'de b. Hubeyre b. Ebi Vehb'i sırtından ileriye
itti. Sabah namazını halka o kıldırdı. İnsanlar her taraftan Ali'nin etrafını
kuşattı.
Muhammed b. Hanif'in
şöyle anlattığını naklettiler: Vallahi (Ali'nin öldürüldüğü gece) Büyük Cami'de
(Ali'nin çıktığı) kapıya yakın Mısır halkından birçok kişiyle namaz kılıyordum.
Kimisi kıyamda, kimisi rükuda, kimisi secdede, gecenin başından sonuna kadar
usanmadan ibadet ediyorlardı. Bu sırada Ali sabah namazı için çıkıp, ‘‘Ey
insanlar! Namaza, namazal’‘ demeye başladı. Bilmiyorum, bu sözler üzerine mi
baktım yoksa kılıcın parıltısına mı? Şu sözleri duydum: "Hüküm
Allah'ındır! Ne senin, ne de dostlarının değil ey Ali!" Bir kılıç ve
insanlar gördüm. Ali'nin: "Adam'ın kaçmasına izin vermeyin" dediğini
duydum. Her taraftan insanlar etrafında toplandı. İbn Mülcem, Ali'nin yanına
sokuldu. Ben de içeriye girenlerle beraber girdim. Ali'nin şöyle dediğini
duydum: "Cana can! Eğer ölürsem beni öldürdüğü gibi onu da öldürün. Eğer
yaşarsam, onun hakkındaki hükmü ben veririm."
İbn Mülcem, Ali'nin
yanına alındığı zaman, Ali, ona: "Ey Allah'ın düşmanı! Ben sana iyilik
yapmadım mı?" diye sordu. İbn Mülcem: "Evet" dedi. Ali:
"Seni bunu yapmaya iten sebep nedir?" diye sordu. İbn Mülcem:
"Kılıcımı kırk sabah biledim ve Allah'tan, onunla insanların en kötüsünü
öldürmesini istedim." Ali ona: "Seni, onunla öldürülmüş ve insanların
en şerlisi olarak görüyorum" dedi.
İbn Mülcem, Hz. Hasan'ın
önünde elleri bağlı bir şekilde duruyordu.
Ali'nin kızı Ümmü
Gülsüm, ağlayarak ona: "Ey Allah'ın düşmanı! Umuyorum ki (bu saldırı)
müminlerin emirine pek kötü sonuç vermeyecek! Yüce Allah ta seni rezil
edecektir" dedi. İbn Mülcem dedi ki: "Niye ağlıyorsun?! Vallahi!
Kılıcı bin dinara aldım ve bin dinara zehirledim. Eğer bu darbe bütün Mısır
halkına vurulmuş olsaydı, onlardan hiç biri bir saat bile yaşamazdı. Baban ise
şu ana kadar yaşıyor." Ali, Hasan'a dedi ki: "Eğer yaşayacak olursam
onun hakkındaki hükmü ben vereceğim. Eğer yediğim darbeden ölürsem, sen de onu
bir kılıçla öldür ve ona eziyet etme. Çünkü Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem), kuduz köpek olsa dahi, ona eziyet edilmesini yasaklamıştı."
Cündüb b. Abdillah,
Ali'nin yanına girip: "Ey Müminlerin emiri!
İnşallah seni
kaybetmeyiz! Ama öyle bir şeyolursa, Hasan'a biat edelim mi?" diye sordu.
Dedi ki: "Ne biat etmenizi emrederim, ne de sizi bundan alıkoyarım. Siz
işinizi daha iyi bilirsiniz."
Hz. Ali öldüğü zaman
(büyük oğlu) Hasan, İbn Mülcem'i getirtti. İbn Mülcem, girince şöyle dedi:
"Sana bir hasletimi söyleyeyim. Vallahi şimdiye kadar Allah'a ne ahid
verdiysem yerine getirdim. Allah'a, Ali'yi ve Muaviye'yi öldürmeye veya bu
yolda ölmeye ahdettim. Eğer istersen beni bırak, gidip Muaviye'yi öldüreyim,
sonra gelip sana teslim olurum." Hasan dedi ki: "Hayır vallahi
cehennemi göreceksin." Onu öldürdü. Halk onu alıp bir çukura götürüp yaktılar.
Ali b. Ebi Talib, şöyle
demişti: "Ey Abdulmuttalib oğulları! ‘‘Emirülmüminin öldü, Emirül-müminin
öldü’‘ diyerek Müslümanların kanına girdiğinizi görmeyeyim. Benim ölümüme
karşılık sadece katilim öld ürülsün."
Berk b. Abdillah ise,
Muaviye'yi öldürmek için bekledi. Sabah namazına çıkınca, ona kılıcıyla
saldırdı. Muaviye geri dönerek kaçtı. Kılıç kaba etine isabet etti. Berk,
yakalanınca: "Sana vereceğim müjdeli bir haberin senin yanında bana
faydası olur mu?" diye sorunca Muaviye: "O nedir?" dedi.
"Bu gece bir kardeşim Ali'yi öldürdü" deyince Muaviye dedi ki:
"Belki de onun buna gücü yetmemiştir." Dedi ki: "Gücü yeter,
çünkü Ali, muhafız olmadan namaza çıkar." Muaviye emretti ve Berk'i
öldürttü. Tabib olan Saidi'ye haber gönderdi. Yarasına bakınca şöyle dedi:
" Aldığın yara zehirli bir yaradır. Sana yapacağım şu iki şeyden birini
tercih et. Ya, bir demiri kızdırıp, kılıç darbesinin yerini dağlayacağım ya da
sana bir ilaç içireyim, fakat senin çocuk sahibi olmanı engeller ve senin
zehirli yaranı iyileştirir."
Muaviye ona dedi ki:
"Ben ateşe dayanamam. Çocuk sahibi olmamaya gelince, Yezid, Abdullah ve
onun çocukları bana yeter." Kendisine o gece ilaçtan içirdi. İyileşti, ama
ondan sonra çocuğu olmadı. Muaviye, bundan sonra (mescidde) kendine has (namaz
kılacak) yer yapılmasını ve başında polis bulunmasını emretti.
Hz. Ali, oğulları Hasan
ile Hüseyn'e dedi ki: "Eyoğullarım! Size Allah'tan korkmanızı,
namazlarınızı vaktinde kılmanızı, zekatı gerekli yerlere vermenizi ve güzelce
abdest almanızı tavsiye ederim. Çünkü namaz, ancak abdestle kabulolur. Hataları
bağışlamanızı, öfkenizi yenmenizi, akrabalarınızIa alakayı kesmemenizi, cahile
yumuşak davranmanızı, dini bilgileri iyice öğrenmenizi, tedbiri elden
bırakmamanızı, Kur'an'a bağlı olmanızı, etrafınızIa iyi geçinmenizi, iyiliği
emredip kötülükten sakındırmanızı ve kötü şey ve işlerden uzak durmanızı
tavsiye ediyorum."
Sonra, Muhammed b.
el-Hanefiyye'ye bakıp: "Kardeşine ettiğim tavsiyeleri ezberledin mi?"
dedi. O: "Evet" deyince, dedi ki: "Sana da aynısını tavsiye
ediyorum ve iki kardeşine de senin üzerindeki haklarından dolayı saygılı
davranmanı tavsiye ediyorum. Onların sözlerinin dışına çıkmamanı ve onlara
danışmadan bir şey yapmamanı tavsiye ediyorum."
Sonra, Hasan ve Hüseyn'e
dedi ki: "Onu size emanet ediyorum. O, sizin kardeşiniz ve babanızın
oğludur. Babanızın da onu sevdiğini biliyorsunuz."
Sonra şöyle bir
vasiyette bulundu: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Bu, Ali b. Ebi
Talib'in vasiyetidir: Allah'tan başka ilah olmadığına ve eşinin ve ortağının
bulunmadığına, Muhammed'in, Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna, onu Müşrikler
istemese de, hidayet üzere, hak dini bildirmek ve bütün dinlere üstün kılmak
için gönderdiğine şehadet ederim. Sonra, namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm
ancak alemlerin Rabb'i olan Allah içindir. Onun ortağı yoktur. Bununla
emredildim ve ben Müslümanların ilkiyim.
Ey Hasan ve Hüseyn!
Bütün ailem ve kendisine bu mektubum ulaşan herkese Allah'tan korkmayı ve
Müslüman olarak ölmeyi, Allah'ın ipine sımsıkı sarılıp ayrılmamayı tavsiye
ediyorum. Ben Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu
duydum: "İki kişinin arasını bulmak, bütün namaz ve oruçlardan daha
üstündür." Yakın akrabalarınızı gözetin onların halini sorun ve ziyaret
edin. Böyle yapmakla, Allah sizin hesabınızı kolaylaştırır. Yetimler hususunda
Allah'tan korkun. Haklarını zayi etmeyin. Namaz hususunda Allah'tan korkun. O,
dininizin direğidir. Zekat hususunda Allah'tan korkun. O, Allah'ın gazabını
söndürür. Fakirler ve miskinler hususunda Allah'tan korkun. Geçiminizde onları
kendinize ortak edinin. Kur'an hususunda Allah'tan korkun. Onun hükmüyle
muamele etmede kimse sizi geçmesin. Allah yolunda malınızIa ve canınızIa cihad
hususunda Allah'tan korkun. Rabbinizin Ev'i (Kabe) hususunda Allah'tan korkun.
Yaşadığınız müddetçe onu bırakmayın. Bırakırsanız, size yardım edilmez.
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), soyu konusunda Allah'tan korkun.
Onlara zulmetmeyin. Komşularınız hususunda Allah'tan korkun. Onlar size
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vasiyetidir. Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Cibril bana komşuyu o kadar
tavsiye etti ki onları birbirine mirasçı yapacak sandım." Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabı hususunda Allah'tan korkun. Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara iyi davranılmasını tavsiye etti. Zayıf
olan kadınlarla elinizin altında bulunan cariyeler hususunda Allah'tan korkun.
Namaz, (ille de) namaz! Allah'a sığının ve kınayanın kınamasından korkmayın.
Dilediğiniz şeyde Allah size yardımda bulunur ve aleyhinize çalışana karşı sizi
korur. "Insanlara güzel söz söyleyin." (Bakara, 83) Allah'ın size
emrettiği gibi iyiliği emredip kötülükten nehyetmeyi elden bırakmayın. Sonra
sizin kötüleriniz idareyi eline alır ve dua ettiğinizde duanız kabul olmaz.
Birleşin, birbirinize iyilikte bulunun. Birbirinizi terk etmekten, sırt
çevirmekten ve ayrılmaktan sakının. "Iyilik ve takvada birbirinize yardım
ediniz. Kötülük ve düşmanlıkta yardımlaşmayınız. Allah'tan korkunuz. Gerçekten
Allah'ın azabı çetindir." (Maide, 2) Ey Ehl-i beyt! Allah sizi ve sizden
olan Peygamber'inizi muhafaza buyursun. Sizi Allah'a ısmarlıyorum. Allah'ın
selamı üzerinize olsun."
Sonra ölene kadar
şehadet kelimesinden başka bir şey söylemedi.
Ramazan ayında Hicri kırk
yılında vefat etti. Onu Hasan, Hüseyin ve Abdulah b. Cafer yıkadı. Gömleksiz
olarak üç giysiyle kefenlendi. Namazını Hasan, dokuz tekbirle kıldırdı. Hasan
altı ay onun görevini üstlendi.
İbn Mülcem Ali'yi
öldürmeden önce, Beni Bekr b. Vail kabilesinde otururken yanından Ebcer b.
Cabir el-İdi Ebu Haccar'ın cenazesi geçti. O, Hıristiyan'dı ve Hıristiyanlar da
etrafındaydı. Halk Haccar'la beraber, önlerinde ise Şakik b. Sevr es-Sülemi
yürüyorlardı. Onları görünce:
"Kim bunlar?"
diye sordu. Kendisine kim oldukları söylenince şu şiiri okudu:
Eğer Haccar b. Ebcer
Müslüman olsaydı, Ebcer'in cenazesi ondan uzak tutulurdu
Eğer Haccar b. Ebcer
kafirse bunun gibi küfür ve inkar bulunmaz
Şu naşm
etrafındakilerinin hem papaz, hem Müslüman olmasına razı olur musunuz?
Eğer böyle olsaydı ne
kadar kötü olurdu. İbn Ebi Ayyaş el-Muradi şu şiiri okudu:
İnsaflı bir bedel
isteyen görmedim Kitam'in açık seçik bedeli gibi
Üç bin ( dinar ), bir
köle, bir cariye Ve Ali'yi öldürecek bir kılıç darbesi Hiçbir mehir Ali 'den
değerli olamaz Öldürülecekse İbn Mülcem öldürülsün Ebu'l-Esved ed-Dueli şu
şiiri okudu:
Muaviye b. Harb'e haber
ver, düşmanlar sevinmesin İnsanların en güzelini ve hayırlısını (öldürerek)
haram ayda mı bizi üzüyorsunuz Bineğe bindiğinde onu uysallaştıran ve gemiye
binen birini öldürdünüz Tamir ettiği ayakkabının söküğünü dikeni Fatiha 'yı ve
arkasından yüz (ayet) okuyanı öldürdünüz Kureyş, senin din ve soy bakımından en
hayırlıları olduğunu biliyordu. Amr b. Berk ise, Muaviye'nin vurulduğu gece Amr
b. el-As'ı öldürmek için bekledi. Amr b. el-As, karın ağrısından şikayet ettiği
için sabah namazına çıkmadı. Polislerinin sorumlusu olan Harice b. Habib'e
namaz kıldırması için emretti. O, Beni Amir b. Lüeyy kabilesindendi. İnsanlara
namaz kıldırmak için çıktığında Amr b. Berk, onu Amr b. elAs zannetti ve
kılıçla vurarak öldürdü. Yakalamp Amr'ın yanına götürüldü. İnsanların ona vali
lakabıyla selam verdiklerini görünce dedi ki: "Bu kimdir?" "Amr
b. el-As'tır" dediklerinde: "Ben kimi öldürdüm?" diye sordu.
"Harice'yi öldürdün" dediler. "Vallahi ey fasık! Öldürmek
istediğim senden başkası değildi" dedi. Amr dedi ki: "Sen beni
istedin, ama Allah, Harice'yi murad etti." Onu yaklaştırıp öldürttü. Bu
haber Muaviye'ye ulaşınca, Amr'a şöyle bir mektup yazdı:
"Zaman senin
zamanındır, bunun böyle olmasının sebebi çoktur Lüey b. Galib'ten bir ihtiyarın
ölüm zamanı gelmiştir By Amr yavaş ol! Sen onun amcasısın ve yakınlarından
başka onun dostusun Sen kurtuldun, Muradı kılıcını bu vadilerin reisi Talib'in
kabilesinden birinin kanıyla suladı Bir başkası da onun gibi bana da kılıçla
salladı, ama ona vurulan darbe sert oldu.
Sen ise şehrinde, su
içmeye gelen ceylanlar gibi olan Beyaz tenli kadınlarla her gün ve gece
eğleniyorsun. "
Hz. Ali'nin ölüm
haberini (Muaviye'ye) götüren Süfyan b. Abdişems b. Ebi Yakkas'tı. Hasan, Kays
b. Sa'd b. Ubade'yi oniki bin kişiyle önden göndermişti. Muaviye de o yıl çıkıp
İlya'da (yani Kudüs'te) konakladı. Hüseyin de gidip Medayin'de Kusuru'l-Bid
(beyaz saraylar) denilen mevkide konakladı. (Muaviye de Mesken denilen yerde
konakladı.) Medayin'de idare Muhtar b. Ebi Ubeyd'in amcasının elindeydi. Adı,
Sa'd b. Mes'ud'du. Muhtar genç bir delikanlıyken, Sa'd'a: "Zenginlik ve
şeref ister misin?" diye sordu. "Neymiş o?" diye sorunca, dedi
ki:
"Hasan'ı yakalayıp,
buna karşılık Muaviye'den valilik istersin." Sa'd ona dedi ki: "Allah
sana lanet etsin! Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızının oğlunu
esir alıp onu bağlayacak mıyım? Sen ne kadar kötü birisin."
Hz. Hasan, insanların
etrafından dağıldığını görünce Muaviye'ye haber gönderip barış istedi. Muaviye,
ona Abdullah b. Amir ve Abdullah b. Semure b. Habib b. Abdişems'i gönderdi
Medain'e, Hasan'ın yanına geldiler ve ona istediğini verip onunla barış
yaptılar. Sonra Hasan kalkıp halka şöyle dedi: "Ey Irak halkı! Şu üç şey
sebebiyle sizden utanıyorum. Babamı öldürmeniz, bana saldırmanız ve eşyalarımı
yağmalamanız." Muaviye'ye itaat etti ve Kufe'ye girdi. Halk da
(Muaviye'ye) biat etti.
*Taberani rivayet etti. Mürseldir ve senedi hasendir.
14792- Ebu Yahya der ki:
İbn Mülcem'in darbesine maruz kaldığında Hz. Ali şöyle dedi:
"Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birisini öldürmek istediğinde
buyurduğu gibi yapın: "Onu öldürün, sonra yakın."
*Ahmed rivayet etti. Ravilerden imran b. Zabyan'ı ibn Hibban
ve başkaları güvenilir bulmuştur. Ama kendisinde zayıflık vardır. Diğer
ravileri güvenilirdir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: