MECMAU

ZEVAİD

NÜBÜVVET ALAMETLERİ

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Vedası

 

14251. İbn Mes'üd anlatıyor: Peygamberimiz ve sevgilimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem), -babam da, kendi canım da ona feda olsun- vefatından bir ay önce ölümünü bize haber verdi. Ayrılık vakti yaklaşınca, hepimiz validemiz Aişe'nin odasında toplandık. Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize baktı ve gözleri yaşardı. Sonra şöyle dedi: "Size merhaba, Allah sizi yaşatsın. Allah sizi korusun. Allah sizi barındırsın. Allah size yardım etsin. Allah size hidayet versin. Allah size rızık versin. Allah sizi muvaffak kılsın. Allah size selamet versin. Allah sizi kabul etsin. Size, Allah'a karşıgelmekten sakınmayı tavsiye ediyorum. Sizi Allah'a emanet ediyorum. Benim yerime O'nu sizin üzerinize vekil bırakıyorum. Doğrusu ben O'nun katından size gelmiş açık bir uyarıcıyım. Kullan ve beldeleri hususunda Allah'a karşı üstünlük taslamayın. Çünkü Allah, bana ve size şöyle buyurmuştur: ‘‘Bu ahiret yurdunu, yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz. Sonuç, Allah'a karşı gelmekten sakınLanlarındır.’‘ (Kasas, 83)

 

‘‘Böbürlenenler için Cehennem'de bir durak olmaz olur mu?'' (Zümer, 60). Sonra şöyle buyurdu: "Elbette ecel yaklaştı. Dönüş Allah'a Sidretü'l-Münteha'ya, Cennetü'l-Me'va'ya, kandırıcı bardağa ve en yüce dostadır." Zannedersem ravi şöyle devam etti: Biz: "Ya Resulallah! Peki seni kim yıkayacak?" diye sorduk, şöyle buyurdu: "Ailemden en yakın olan erkekler, sonra sırasıyla en yakın erkekler." "Seni ne ile kefenleyelim?'' diye sorduk; "-Dilerseniz- şu elbiselerime sarın veya Yemen yapımı bir beze yahut Mısır'ın beyaz bezlerine sarın" buyurdu. "Ya Resulallah! Senin üzerine kim namaz kılacak?" diye sorduk ve ağladık, Resulullah da ağladı. Şöyle buyurdu: "Yavaş olun bakalım. Allah sizi bağışlasın. Ve Peygamber'inizden dolayı sizi hayırla ödüllendirsin. Beni yıkayıp bu odamdaki yatağımın üzerine, mezarımın kenarına bıraktığınızda bir müddet yanımdan uzaklaşın. Çünkü üzerime ilk olarak dostum ve celfsim Cebrail namaz kılacaktır. Sonra Mikail, sonra İsrafil namaz kılacaktır. Onlardan sonra da ordusuyla birlikte ölüm meleği namaz kılacaktır. Sonra bütün melekler (Allah'ın salatı onların üzerine olsun) namazımı kılacaktır. Sonra bölük bölük yanıma gelin. Bana salat edin ve selam verin. Ağlayarak, bağırarak, vaveyla-kopararak bana eziyet vermeyin. Önce Ehl-i beyt'imden erkekler namazımı kılsın, onlardan sonra da siz kılın. Kendinize benden selam okuyun. Burada bulunmayan ashabıma da benim selamımı ulaştırın. Sizinle beraber dininize giren ve dinimde bana tabi olan herkese bu günden kıyamet gününe kadar selam verdiğime dair sizi şahit tutuyorum." Dedik ki: "Ya Resulallah! seni kabrine kim koyacak?" "Aile efradımdan sırasıyla en yakın olan kimseler beni mezara koyacaklardır. Bunlar, sizi gören ama sizin kendilerini görmediğiniz birçok melekle birlikte beni mezara yerleştirecekler" buyurdu.

 

*Hadisi Bezzar rivayet edip şöyle demiştir: Bu hadis, Murre Abdullah kanalıyla bundan başka bir kanaldan da rivayet edilmiştir. Murre'den gelen isnadlar birbirine yakındır. Abdurrahman ise bu hadisi Murre'den işitmemiştir; yalnız hadis ona Murre'den nakledilmiştir. Bunu Murre dışında Abdullah'tan rivayet eden kimse de bilmiyoruz.

Ben derim ki: Bu hadisin ravileri, Muhammed b. ismail b. Semure el-Ahmesi hariç -ki o da güvenilirdir-, Sahih ravileridir. Taberani de bunu" Bu olay, ölmeden bir ay önce gerçekleşmiştir" ibaresiyle el-Mu'cemu'l-evsat'ta yakın metinle rivayet etmiştir. Ancak rivayetin ravilerinden bazıları zayıftır ki bunlardan biri de, Ezdl'nin "Onun hadisi sahih olamaz" dediği Eş'as b. Tabık onlardan biridir. En doğrusunu Allah bilir.

 

 

 

************

Bir Bölüm

************

 

14252. Fadl b. Abbas anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana geldi, çıkıp onu karşıladım. Başını bağlamıştı, sancılı bir haldeydi. Bana:

"Elimi tut, ey Fadl!" dedi. Elinden tuttum, minbere kadar gitti ve onun üstüne oturdu. Sonra bana: "İnsanlara seslen!" dedi. Ben de insanlara seslendim. İnsanlar geliptoplandılar. Allah'a hamdü sena ettikten sonra şöyle dedi: "Ey insanlar! Artık aranızdan ayrılma vaktim yaklaştı. Bakın, ben kimin sırtına kamçı vurmuş isem işte sırtım, gelip sırtıma vursun, misilleme yapsın. Ben kimin haysiyetine sövmüş isem, işte haysiyetim gelip misilleme yapsın. (Ben kimin malını almış isem, işte malım gelsin alsın.) Ayrıca hiç kimse, ‘‘Resulullah tarafından kınanmaktan, kin beslenmesinden korktuğum için misilleme yapmadım’‘ demesin. Bilesiniz ki, kınamak, kin beslemek benim şanımdan ve huyumdan değildir. Sizin aranızda en çok sevdiğim kişi, şayet bende varsa gelip hakkını alan veya bana hakkını helal eden kimsedir. Ben hiç kimsenin haksızlığı boynumda olarak Allah'ın huzuruna çıkmak istemiyorum. Gönül rahatlığıyla onun huzuruna gitmek istiyorum. Görüyorum ki, bu (sözüm) içinizde defalarca ayağa kalkana kadar fayda vermeyecek!" dedi, sonra da minberden indi, öğle namazını kıldırdı.

 

Sonra yine minbere çıkıp oturdu. Kınama veya diğer hususlarla ilgili önceki sözlerini tekrarladı. Sonra şöyle dedi: "Ey insanlar! Kimin yanında bir emanet varsa, onu sahibine iade etsin! Dünyada rüsva olurum demesin! Dikkat edin, dünya rüsvalığı, ahiret rüsvalığından daha hafiftir!" buyurdu. Dinleyiciler arasından bir adam kalkıp: "Ya Resulallah! Benim sende Üç dirhemim vardır, dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben söz sahibini hiç yalanlamam ve yemin ettirmem. Ama niçin bende üç dirhemin var?" diye sordu. Adam şu cevabı verdi: "Hatırlamıyor musun ya Resulallah! Hani bir dilenci sana gelmişti, sen de bana emretmiştin. Ben o adama üç dirhem vermiştim." Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Fadl! Bu adama onları ver!" dedi.

 

Sonra bir adam kalkıp şöyle dedi: "Ya Resulallah! Benim yanımda üç dirhem var. Ben bunları Allah yolunda gazada iken ganimet malından aşırmışhm." Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onları niçin aşırmıştın?" diye sordu. Adam: "çünkü ben buna muhtaçtım" dedi. "Ey Fadl! O üç dirhemi al!" buyurdu. Sonra şöyle dedi: "Ey insanlar! Sizden her kim kendi nefsindeki bir şeyden çekinmişse kalkıp açıklasın ki, onun için Allah'a dua edeyim." Adamın biri kalkıp şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Ben, çok yalancı, münafık ve çok uykucu biriyim" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allahım! Ona doğru sözlülük ve iman nasib et ve dilerse, uykuyu ondan gider!" diye dua etti. Ardından biri kalkıp şöyle dedi: "Ya Resulallah! Doğrusu ben çok yalancı, çok münafık biriyim. Yapmadığım kötülük kalmadı!" Bu sırada Ömer ona: "Kendini rezil ettin, be adam!" diye çıkıştı. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hz. Ömer'e şöyle dedi: "Bırak ey Hattab'ın oğlu! Dünyada rüsvay olmak, ahirette rüsvay olmaktan çok daha hafiftir." Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), o adam için şöyle dua etti: "Allahım! Bu adama doğruluk ve iman nasib et. İşlerini hayıra çevir!" Daha sonra Ömer oradakilere bir söz söyledi, Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Ömer benimledir, ben de Ömer'le beraberim. Benden sonra Ömer neredeyse, Hak onunla birliktedir!" buyurdu.

 

*Hadisi M. el-Kebir ve el-Mu'cemu'l-evsat'ta Taberani rivayet etmiştir. Hadisi yakın metinle Ebu Ya'la da rivayet etmiş, sonunda şu ilaveyi yapmıştır: Sonra bir adam kalkıp:

"Ya Resulallah! Ben korkak ve uykucu biriyim!" dedi. Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona da dua etti. Fadl der ki: O adamı bir gazada görmüştüm; yanımızda ondan daha atılgan ve daha az uyuyan kimse yoktu! Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Aişe'nin odasına gitti. Erkeklere dediklerini kadınlara da söyledi. Ardından: "Kime bir şey baskın gelmişse bizden istesin, ona dua edelim!" buyurdu. Bir kadın dilini işaret etti, Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona dua etti. Aişe der ki: Sanıyorum (önceleri) kadın bana ‘‘Ey Aişe! Namazını iyi kıl!’‘ demişti.

Ebu Ya'la'nın isnadında Ata b. Müslim vardır ki ibn Hibban ve başkaları onu güvenilir sayarken bir cemaat zayıf addetmiştir. Ebu Ya'la'nın diğer ravileri güvenilir kimselerdir. Taberani'nin isnadında tanımadığım raviler vardır.

 

 

 

14253. Cabir ile İbn Abbas, İza cae süresi hakkında şu hadisi anlatıyorlar: Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e İza cae suresi "Allah'ın yardımı ve zaferi geldiği ve insanların bölük bölük Allah'ın dinine girmekte olduklarını gördüğün vakit, Rabbine hamdederek O'nu tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir" (Nasr, 1-3) nazil olunca, Cebrail'e: "Ey Cebrail! Bana öleceğim haber verildi!" buyurdu. Cebrail de: "Senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır. Rabbin sana (istediğini) verecek, sen de razı olacaksın" (Duha, 4-5) dedi.

 

Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müezzini Bilal-ı Habeşi'ye, insanları cemaatle namaz kılmak üzere toplanmaları için çağırmasını emretti. Muhacirler ve Ensar, Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Mescid'inde toplandı. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara namaz kıldırıp sonra minbere çıktı. Yüce Allah'a hamdü sena ettikten sonra onlara bir hutbe okudu. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu hutbesi sırasında kalpler ürperdi, gözler ağladı. Sonra şöyle sordu: "Ey insanlar! Sizin için ben nasıl bir peygamber idim?" Onu dinleyenler: " Allah mükafatını versin çok iyi bir peygamberdin. Sen bizim için merhametli bir baba gibi, samimi ve şefkatli bir kardeş gibiydin. Yüce Allah'ın sana verdiği peygamberlik görevini yerine getirdin O'nun vahyini bize ilettin, bizleri Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütlerle davet ettin. Allah, ümmetlerine yaptıkları görev nedeni ile peygamberlere vereceği mükafatın en güzelini sana versin" dediler. Bunun üzerine Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ey Müslüman topluluğu! Allah adına ve üzerinizde bulunan hakkım adına söylüyorum, sizden kime bir haksızlık yapmış isemı şimdi ayağa kalksın ve hakkını benden alsın " dedi. Hiç kimse kalkmayınca Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Allah adına söz verip bunu iki defa tekrarladı. Üçüncü defa yine: "Ey Müslüman topluluğu! Allah adına ve üzerinizde bulunan hakkım adına söylüyorum, sizden kime bir haksızlık yapmış isem, şimdi ayağa kalksın ve hakkını benden alsın. Kıyamet gününde kısas yapılmadan önce bunu yapsın!" buyurdu.

 

Bunu söyledikten sonra Müslümanlar arasında bulunan ve Ukkaşe adında yaşlı bir sahabi ayağa kalktı. Müslümanları yararak ilerledi ve Resülullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önünde durdu. Şöyle dedi: ''Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın elçisi! Eğer defalarca Allah adına ısrar etmeseydin senin karşına çıkıp bir şey istemeyecektim. Bir gazada seninle beraberdim. Yüce Allah bize fetih nasib edip Peygamberine (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yardım edince ayrılmak üzereyken develerimiz yan yana geldi. Devemden indim ayağını öpmek için sana yaklaştığımda değneğini kaldırdın ve sırtıma vurdun. Kasten bana mı vurdun, yoksa deveye mi vurmak istemiştin bilmiyorum" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Ukkaşe! Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sana kasten vurmasından seni Allah'ın celaline sığındırırım. Ey Bilal, Fatıma'nın odasına git ve bana uzun bir değnek getirI" dedi. Bilal ellerini başının üzerine koyarak Mescid'den çıktı. "Allah'ın Resulü kendisine kısas yaptırıyor!'' diyerek Hz. Fatıma'nın yanına gitti, kapıyı çaldı ve "Ey Resulullah'ın kızı! Bana uzun bir değnek ver!" deyince Hz. Fatıma: "Ey Bilal! Babam değneği ne yapacak?! Bugün ne hac günü, ne de savaş günü!" dedi. Bilal: "Ey Fatıma! Baban Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in içinde bulunduğu durumdan ne kadar habersizsin! O, insanlara veda ediyor, dünyayı terk ediyor ve kendisine kısas yapılmasını istiyor" dedi. Bunun üzerine Hz. Fatıma: "Ey Bilal! Allah'ın elçisine kısas yapmaya gönlü razı olan kimdir? Ey Bilal, öyleyse Hasan ile Hüseyin'e haber ver; o adamın (Ukkaşe'nin) yanına gitsinler de, almak istediği (hakkını) onlardan alsın Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den almasına izin vermesinler!" dedi. Bilal Mescid'e girip değneği Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e verdi. O da değneği Ukkaşe'ye verdi. Hz. Ebu Bekir ile Ömer bunu görünce ayağa kalktılar ve: "Ey Ukkaşe! İşte biz senin önündeyiz. Hakkını bizden al. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den alma!" deyince Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara: "Bırak ey Ebu Bekir! Sen de bırak ey Ömer! Allah sizin değerinizi ve makamınızı biliyor" dedi. Bunun üzerine Ali b. Ebi Talib ayağa kalktı ve: "Ey Ukkaşe! Ben hayat bakımından Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in önündeyim. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e vurmana gönlüm razı olmaz! İşte sırtım ve karnım, hakkını kendi elinle benden al ve bana (O'nun yerine) yüz sopa vur. Ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kısas yapma!" deyince Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Otur ey Ali! Allah senin değerini ve niyetini biliyor!'' buyurdu. Sonra Hz. Hasan ile Hüseyin kalktılar ve: "Ey Ukkaşe! Sen bilmiyor musun ki biz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in torunlarıyız. Hakkını bizden alman Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) alman gibidir" deyince Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gözümün nuru torunlarım, siz de oturun! Allah sizi bu makamda unutmamıştır (sizin de niyetinizi ve değerinizi bilmektedir)" buyurdu.

 

Sonra Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ukkaşe'ye: "Ey Ukkaşe! Vuracaksan vur!" deyince, Ukkaşe: "Ya Resulallah! Bana vurduğunda benim karnım açıktı" deyince Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sırtını açtı. Müslümanlar yüksek sesle ağlıyorlar ve: "Acaba Ukkaşe, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e vuracak mı?!" diyorlardı. Ukkaşe, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beyaz karnına baktı; karnı sanki Mısır'da dokunan ince ve beyaz keten kumaşı andırıyordu. Fazla ilgilenip zaman kaybetmeden üzerine kapandı ve karnını öptü. O sırada şöyle diyordu: "Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın elçisi! Sana kısas yapmaya kim cür'et edebilir?" Bunun üzerine Hz. Peygamber. (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ya hakkını alman için gerekeni yap, ya da affet!" deyince, Hz. Ukkaşe: "Kıyamet gününde Allah'ın beni affedeceğini umarak seni affettim, ya Resulallah!" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu ihtiyara baksın!" buyurdu. Sonra orada bulunan bütün Müslümanlar ayağa kalkıp Ukkaşe'nin alnından öpmeye başladılar. Bu sırada şöyle diyorlardı: "Müjdeler olsun sana! Müjdeler olsun sana! Çok büyük dereceler ile Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arkadaşlığını elde ettin."

 

O gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hastalandı. Hastalığı on sekiz gün sürdü. Hastalığı sırasında insanlar onu ziyaret ediyordu. Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Pazartesi günü doğdu, Pazartesi günü peygamber oldu ve Pazartesi günü vefat etti. Pazar günü geldiğinde hastalığı ağırlaştı. Bilal önce ezan okudu, ardından kapıda durup şöyle seslendi:

"Allah'ın selamı ve rahmeti üzerine olsun ey Allah'ın Resulü! Namaz için ezan okundu." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bilal'in sesini işimişti; ancak Fatıma: "Ey Bilal! Doğrusu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bugün kendisiyle meşgul!" dedi. Bilal Mescid'e girdi. Sabah ışıkları iyice ortalığı aydınlatınca Bilal kendi kendine: "Vallahi, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimden izin isteyinceye kadar namazı kılmayacağım!" dedi ve çıkıp kapıya vardı ve şöyle seslendi: "Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketleri üzerine olsun ey Allah'ın Resulü! Allah sana merhamet etsin, namaz vakti!" Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bilal'in sesini işitti ve: "Ey Bilal! İçeri gir. Doğrusu Allah'ın ResUlü bugün kendisiyle meşgul! Ebu Bekir'e söyle de cemaate namazı kıldırsın!" buyurdu. Bilal elini başının üstüne koymuş bir halde çıktı, o sırada şöyle diyordu: "Ümidi kesilmiş ve büyük felakete uğramış kimseye yardım edin! Keşke anam beni doğurmasaydı! Doğurduysa da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bugünkü haline tanık olmasaydım!"

 

Sonra şöyle dedi: "Ey Ebu Bekir! Dikkat et! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) senin cemaate namaz kıldırmanı emretti." Ebu Bekir öne geçip cemaate namaz kıldırdı. Ebu Bekir yufka yürekli bir insandı. Namaz kıldırdığı yerde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in olmadığını görünce kendisine hakim olamadı ve bayılarak yere yığıldı. Bu arada Müslümanlar da ağlaştılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cemaatin bu gürültüsünü işitti ve: "Bu gürültü de nedir?" diye sordu. ''Ya Resulallah! Bu, senin yokluğundan dolayı Müslümanların çıkardığı gürültüdür'' dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ali b. Ebi Talib ile İbn Abbas'ı çağırttı ve onlara dayanarak Mescid'e çıktı. Cemaate iki rekat hafif bir namaz kıldırdı. Sonra tatlı yüzünü onlara çevirerek şöyle dedi: "Ey Müslümanlar topluluğu! Sizi Allah'a emanet ediyorum. Siz artık Allah'ın recasında ve emanetindesiniz. Sizin üzerinize bıraktığım vekilim Allah'tır. Ey Müslümanlar topluluğu! Size, benden sonra Allah'tan sakınmayı, ruıy. ona itaati korumayı tavsiye ediyorum. Zira ben dünyadan ayrılmaktayım Bugün, ahiret günlerinin ilk günü, dünya günlerinin de son günüdür."

 

Pazartesi günü olunca durumu ağırlaştı. Yüce Allah, ölüm meleğine şöyle emretti: "Habibim ve saf kulum, Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e en güzel bir surette git ve onun ruhunu kabzetmekte yumuşak davran!'' Bunun üzerine ölüm meleği iniverdi ve bir bedeviye benzer bir kılıkta gelip kapıda durdu. Sonra şöyle dedi: "Ey peygamberlik evinin, risalet madeninin ve meleklerin gidip geldiği yerin halkı! Gireyim mi?" Bu sırada Aişe, Hz. Fatıma'ya: "Adamı buyur et!" dedi. Fatıma da: "Ey Allah'ın kulu! Geldiğin için Allah mükafatını versin; ancak Resulullah kendisiyle meşgul!" dedi. Adam ikinci defa seslendi. Aişe yine: "Ey Fatıma! Adamı buyur et!" dedi. Fatıma ise: "Ey Allah'ın kulu! Geldiğin için Allah mükafatını versin; ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisiyle meşgul!" dedi. Adam üçüncü defa yine şöyle seslendi: "Ey peygamberlik evinin, risalet madeninin ve meleklerin gidip geldiği yerİn halkı! Gireyim mi? Mutlaka girmem gerekiyor!" Bu sırada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ölüm meleğinin sesini işitti ve: "Ey Fatıma! Kapıdaki kim?" diye sordu. O da: "Ya Resulallah! Kapıda bir adam girmek için izin istiyor. Birkaç defa ona cevap verdik; ancak üçüncü öyle bir seslendi ki, sesinden tüylerim ürperdi ve ayaklarım titredi" dedi ..

 

Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona şöyle dedi:

"Ey Fatıma! Bu kapıdaki kim biliyor musun? Bu, lezzetleri kesen, toplulukları dağıtan, kadınları dul bırakan ve çocukları yetim bırakandır. Bu, evleri harap eden ve kabirleri mamur edendir. Bu, öLüm meleğidir. Ey ölüm meleği, Allah sana merhamet etsin, içeri gir!" Böylece ölüm meleği Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girdi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ziyaretçi olarak mı geldin, can alıcı olarak mı?" diye sordu. O da dedi ki: "Hem ziyaretçi, hem de can alıcı olarak geldim. Yüce Allah bana, senin iznin olmadan huzuruna girmememi ve iznn olmadan canını almamamı emretti. İzin verirsen bunu yaparım, yoksa Yüce Rabbime dönerim." Bu arada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey ölüm meleği! Habibim Cebrail'i nerede bıraktın?" diye sordu. O da: "Onu dünya semasında bıraktım. Melekler senin hakkında ona taziyelerini arz ediyorlar!" karşılığını verdi. Bu sırada hemen Cebrail geldi ve Efendimiz'in başucuna oturdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dedi ki: "Dünyadan göç var. Öyleyse bana Allah katındaneler var, müjdele bakalım!" O da şöyle müjdeledi: "Ey Allah'ın habibi! Sana müjdeliyorum ki, ben gök kapılarını açık bir halde bıraktım. Melekler de ayağa kalkmış, saf saf dizilmiş, selam ve reyhan ile senin ruhunu selamlıyorlar, ey Muhammed." Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rabbimin rızasından dolayı hamd olsun! Bana müjde ver, ey Cebrail!" dedi. Cebrail dedi ki: "Sana müjdeliyorum ki ey Muhammed, senin gelişinin şerefine cennetin kapıları açıldı, nehirleri aktıkça aktı, ağaçları sarktı ve hurileri süslendi." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rabbimin rızasından dolayı hamd olsun! Bana müjde vermeye devam et, ey Cebrail!" dedi. Cebrall: "Sen kıyamet günü ilk şefaat edecek ve şefaati kabul edilecek kimsesin!" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rabbimin rızasından dolayı hamd olsun!" buyurdu. Cebrall: "Ey habibim! Bana neyi soruyorsun?" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dedi: "Ben sana üzüntümü ve derdimi soruyorum. Benden sonra Kur'an'ı okuyacaklara kim bakacak? Benden sonra Ramazan ayı orucunu tutacaklara kim nezaret edecek? Benden sonra Beytullahi'l-Haram'ı haccedeceklere kim vekalet edecek? Benden sonra seçilmiş ümmetimi kim yönetecek?" Cebrail dedi ki: "Ey Allah'ın habibi! Sana müjdeler olsun! Zira Yüce Allah buyuruyor ki: ‘‘Sen ve ümmetin girinceye kadar Cennet'i bütün peygamberlere ve ümmetlere haram kıldım.’‘" Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İşte şimdi gönlüm razı oldu. Ey ölüm meleği, yaklaş ve emrolunduğun şeyi yerine getirmeye bak!" buyurdu.

Hz. Ali: "Ya Resulallah! Ruhun kabzedilince seni kim yıkayacak? Seni neye kefenleyeceğiz? Namazını kim kılacak? Seni kabre kim koyacak?" diye sordu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle cevap verdi: "Ey Ali! Yıkamaya gelince; beni Abbas'ın oğlu Fadl ile birlikte sen yıka! O sana su döksün. Üçüncünüz de Cebrail olacak. Beni yıkama işini bitirince beni üç yeni örtü içinde kefenleyin. Cebrail de bana cennetten hanut getirecek. Beni döşeğin üzerine koyduğunuzda beni Mescid'e bırakıp oradan çıkın; çünkü benim üzerime ilk salavat edecek olan, Arş'ının üstünde Yüce Rabb'dır. Sonra Cebrail, sonra Mikail, sonra İsrafil -her ikisine de selam olsun-, sonra grup grup meleklerdir. Sonra siz girin ve saflar halinde durun. Benim önüme kimse geçmesin (imam olmasın)."

 

Bu sırada Fatıma dedi ki: "Bugün ayrılık günü demek ki! Peki, sana ne zaman kavuşacağım?" Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de şöyle buyurdu: "Ey kızcağızım! Bana kıyamet günü havuzun yanında kavuşursun. Ben o sırada ümmetimden havuza gelecek olanlara su vereceğim." Fatıma: "Peki ya Resulallah! Seninle orada buluşamazsam?" diye sordu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "O takdirde bana sıratta kavuşursun. Ben orada ‘‘Rabbim, ümmetimi ateşten uzak eyle!’‘ diye nida edeceğim." Bunları konuştuktan sonra ölüm meleği Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ruhunun kabzedilişini kontrol etmek üzere yaklaştı. Ruh iki dizine ulaşınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Ah!" dedi. Ruh göbeğe ulaşınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Vah vah! Ne acı!" diye seslendi. Fatıma da: "Ey babacığım! Senin acına benim acım feda olsun!" dedi. Ruh göğsüne ulaşınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Cebrail, ölüm ne kadar da acı!" dedi. Bu sırada Cebrail yüzünü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den öte tarafa çevirdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Ey Cebrail! Bana bakmaktan hoşlanmadın mı?" diye sordu. Cebrail ise: "Ey Habibim! Sen ölüm sekeratını çekerken sana bakmaya kimin gücü yeter?!'' dedi.

 

Böylece Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ruhu kabzedildi. Onu Ali b. Ebi Talib yıkadı. Abbas'ın oğlu da ona su döküyordu. CebraH de bu ikisiyle beraberdi. Yıkanınca üç parça yeni örtüyle kefenlendi. Döşek üzerinde taşınıp Mescid'e götürdüler ve oraya koydular. İnsanlar yanından çıktı. Üzerine ilk salavat eden, Arş'ının üstünde Yüce Rab oldu. Sonra Cebrail, sonra MikaiL, sonra İsrafil, sonra grup grup melekler namazını kıldı.

 

Hz. Ali dedi ki: Kimseyi görmediğimiz halde Mescid'de bir mırıldanma duyduk Gizli bir sesin şöyle dediğini işittik: "Allah size merhamet etsin, siz girin ve Peygamberiniz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzerine namaz kılın." Biz de hemen içeri girdik Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bize emrettiği gibi saflar halinde durduk, Cebrail'in tekbiriyle: birlikte tekbir getirdik İçimizden kimse Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in önüne geçme di. Kabrine de Ebu Bekir es-Sıddık, Ali b. Ebi Talib ve İbn Abbas girdi ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) defnedildi. İnsanlar defin işinden dönünce Fatıma, Hz. Ali'ye dedi ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in üzerine toprak saçmaya gönlünüz nasıl razı oldu?

İçinizde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e karşı hiç mi merhamet yoktu7! O, hayrın muallimi değil miydi?"

 

Hz. Ali de ona şöyle karşılık verdi: "Haklısın ey Fatıma. Ancak biz Allah'ın vazgeçilemez olan emrini yerine getirdik" Bunun üzerine Fatıma ağlamaya, yas tutmaya ve şöyle demeye başladı: "Ey babacığım Şimdi Cebrail'in gelmesi de kesildi. CebraH bize semadan vahiy getiriyordu."

 

*Taberani rivayet etmiştir. Senedinde Abdülmun'im b. idris vardır ki çok yalancı ve çok hadis uyduran biridir.

 

 

 

14254. Yezid b. Babenus anlatıyor: Ben bir arkadaşımla beraber Hz. Aişe'nin yanına gittim. Yanına girmek için izin istedik. O bize minder verdi ve aramıza perde çekti. Arkadaşım ona adetli kadına dokunmak hakkında sordu. O da cevap verdikten sonra şunları anlattı: Resululla! (Sallallahu aleyhi ve Sellem), benim kapıma uğradığı zaman Allah'ın bana fayda vereceği (hoşuma gidecek) bir kelimeyi söylerdi. Bir gün yine bana uğradı. Bir şey demedi. Sonra yine uğradı. Yine bir şey demedi. Bu durumu iki ya da üç kez tekradadı. Ben de cariyeme şu emri verdim:

 

"Ey cariye! Benim için kapının önüne bir yastık bırak!" Yastığı bıraktı. Gidip oraya uzandım. Başıma da bir bez sardım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma uğradı ve: "Ey Aişe! neyin var?" diye sordu. Ben de:

 

"Başım ağrıyor!" dedim. Bunun üzerine o: "Benim de başım ağrıyarı vay başım!" dedi. Çıkıp gitti. Çok geçmeden kendisini bir beze sarmış olarak yanıma getirdiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)ı hanımlarına şöyle haber gönderdi: "Ben, rahatsızım. Sizin odalarınızı dolaşamıyorum. Şayet dilersenizı bana müsaade edersenizı Aişe'nin odasında kalayım." Onlar da izin verdiler. Ona ben bakıyordum. Daha önce kimseye hastabakıcılık yapmamıştım. Bir gün omuzumun üzerinde olan başı benim başıma doğru eğildi. Zannettim ki, başımdan bir sorunu var. Ağzından soğuk bir su damlası çıktı. O damla, göğsümün üzerine düştü. Tüylerim ürperdi. Bayıldığını zannettim. Üzerine bir örtü örttüm. O esnada Ömer ile Muğire b. Şu'be geldiler. İçeri girmek için izin istediler. Örtündükten sonra içeri girmelerine izin verdim. Ömerı ona bakarak: "Yah vah! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellemnn ne kadar da kötü bayılmış!'' dedi. Sonra kalkıp çıkmak istediler. Kapıya yaklaştıklarında Muğire, Ömer'e: "Resulullah vefat etmiş!'' dedi. Ömer de: "Yalan söylüyorsun. Senı kendisine fitne karışan bir adamsın! Allah münafıkları helak etmeden Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat etmeyecektir" dedi. Sonra Hz. Ebu Bekir geldi. Örtüyü kaldırdı, ona baktı ve: "İrma lillahi ve inna ileyhi raciun (= Şüphesiz biz Allah'a aidiz ve elbette ona döneceğiz.) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat etmiş!'' dedi. Sonra baş tarafından ona yaklaşarak ağzını eğip onun alnını öptü. Sonra şöyle dedi: liYahı Peygamberim!" Sonra onun başını kaldırdı, ağzını eğdi ve alnını öptü. Sonra: "Yahı seçkin dostum!'1 dedi. Sonra onun başını kaldırdı, ağzını eğdi, alnını öptü ve "Yah, dostum! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat etmiş!'' dedi. Mescid'e çıktı.

 

O sırada Hz. Ömer insanlara şöyle hitap ediyordu: "Allah münafıkları helak etmeden Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat etmeyecektir!'' diyordu. Bu sırada Hz. Ebu Bekir söz aldı. Allah'a hamdü sena etti ve şunları söyledi: "Şüphesiz Yüce Allah şöyle buyuruyor: ‘‘Kuşkusuz sen de öleceksinı onlar da ölecek .... " (Zümer, 30)" Bunu söyleyip ayeti sonuna kadar okudu. Devamla şu anlamdaki ayetleri okudu "Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? .. " (AI-i İmran, 144) Kim Allah'a tapıyor idiyse bilsin ki Allah muhakkak diridirı ölmez. Kim de Muhammed'e tapıyor idiyse bilsin ki Muhammed muhakkak ölmüştür.''

 

Ömer dedi ki: "Şüphesiz bu ayet Allah'ın Kitab'ında mevcuttur. Ben o sırada bu ayetin Yüce Allah'ın Kitab'ında olduğunu fark edemedim." Daha sonraları Hz. Ömer: "Ey insanlar! Bu, Ebu Bekir'dir! O, Müslümanların yaşlılarından ve ileri gelenlerindendir. Haydi, ona bia edin!" dedi.

 

*Ben derim ki: Bu hadisin bir bölümü Sahlh'te ve başka eserlerde mevcuttur.

Bu hadisi Ahmed ve yakın metinle Ebu Ya'la rivayet etmiştir) Ebu Ya'la şu ilave vermiştir:

 

Bu arada içeri Ebu Bekir girdi. "Durumu nasıl?" diye sordu. Ben: "Bayıldı!" dedim.

Ona doğru yaklaşıp yüzünü açtı ve şöyle dedi: "Ne bayılması! Ben bunun bayılma olduğunu sanmıyorum." Sonra yüzünü iyice açtı ve öldüğünü anladı. "inna lillahi ve inna ileyhi raciun (= Şüphesiz biz Allah'a aidiz ve elbette ona döneceğiz)" dedi ve ardından ağladı. Ben de dedim ki: "Bu, Allah yolundaki vahyin ve Cebrail'in evime gelişinin kesilmesi demektir." Ebu Bekir, elini şakaklarına, ağzını da alnına koydu ve öyle ağladı ki, gözyaşları Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yüzüne aktı. Sonra yüzünü örttü ve ağlayarak insanların yanına çıktı.

 

Dedi ki: "Ey Müslümanlar topluluğu! Resulullah'ın vefatı hususunda söylediği bir şeyi bileniniz varsa bize söylesin!" Onlar da "Hayır" dediler. Sonra Ömer'e dönüp: "Ey Ömer! Senin bu hususta bilgin var mı?" diye sordu. O da "Hayır!" diye cevap verince şöyle dedi: "Kendisinden başka ilah bulunmayan zMa yemin ederim ki, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ölümün tadını tatmıştır! O, onlara şöyle demişti: ‘‘Şüphesiz ben de öleceğim, siz de öleceksiniz.’‘" Bunun üzerine insanlar gürültü kopardılar ve hüngür hüngür ağladılar.

 

Sonra Ehl-i beyt'ine müsaade ettiler, onu Ali b. Ebi Talib yıkadı, Usame b. Zeyd de üzerine su döküyordu. Hz. Ali dedi ki: "Yıkamamış olduğum yerlerden hiç birini unutmadan aklımda tuttum, o yerler sanki görmediğim birisi tarafından çevrildi, ben de yıkadım. Sonunda yıkamayı bitirdim." Sonra onu, o ikisinden temin edilen Yemen işi kırmızı bir bez ile iki örtüyle kefenlediler. Sonra döşeğe yatırıldı, sonra halka haber verildi, onun üzerine imamsız olarak namaz kılmak üzere grup grup içeri girdiler. Sonunda Medine'de onun cenaze namazını kılmayan ne bir hür, ne de bir köle kaldı. Sonra onu defnetme konusunda tartıştılar. Nereye gömülecekti? Bazıları dediler ki:

 

"Elinde tutmakta olduğu asasının yanına ve minberinin altına gömelim." Bazıları da dedi ki: "Onun ölülerini gömdüğü Baki'ye gömelim." Ancak sonunda dediler ki: "Bun asla yapamayız! Çünkü bakarsın birinizin kölesine veya evladına efendisi kızar da o da gelip Efendimiz'in kabrine sığınır. Bu da adet olur." Sonunda onu odasına, yatağının altına, ruhunun kabzedildiği yere gömmeğe karar verdiler.

 

Ebu Bekir vefat edince o da onun yanına gömüldü. Ömer b. el-Hattab'a ölüm gelip çatınca o da orayı vasiyet ederek şöyle dedi: "Ben öldüğümde beni Aişe'nin kapısına götürün ve ona deyin ki: ‘‘Bu, Ömer b. el-Hattab'dır, sana selam söylüyor ve diyor ki:

 

"Gireyim mi, çıkayım mı?"‘‘ Ravi dedi ki: Hz. Aişe bir süre sustuktan sonra: "Onu içeri alın ve onun yanına gömün. Sağında Ebu Bekir, solunda Ömer olsun!" dedi. Hz. Aişe demiştir ki: "Ömer oraya defnedilince (oraya girerken) çarşaf alıp onunla örtündüm." Ona" Çarşaf neyine gerekti?" diye sorduklarında şöyle cevap verdi: "Bu kocam, şu da babamdı. Oraya Ömer gömülünce örtündüm."

 

*Ahmed'in ravileri güvenilir kimselerdir. Ebu Ya'la'nın isnadında Uveyd b. Ebi imran vardır ki ibn Hibban onu güvenilir görmüş, çoğunluk ise zayıf addetmiştir. Bazıları da hakkında" O metruk bir ravidir" demiştir.

 

 

 

14255. Esma binti Umeys anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ilk rahatsızlığı Meymune'nin odasında gerçekleşti. Hastalığı iyice şiddetlenince bayıldı. Bu arada hanımları ağzından ilaç verme hususunda istişare ettiler ve ağzından ona ilaç verdiler. Resulullah ayılınca: "Bu nedir?" diye sordu. Biz de dedik ki: Bu, şuradan gelen kadınların yaptığı şeydir. Bu arada Habeşistan'a doğru işaret etti. Esma binti Umeys o kadınlardan biriydi. Dediler ki: "Ya Resulallah! Senin zatülcenb hastalığına yakalandığını sanıyoruz." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise şöyle buyurdu: "Bu öyle bir hastalıktır ki, Yüce Allah bu hastalığı benim üzerime salmayacaktır. ResUlullah'ın amcası dışında, evde ağzına ilaç dökülmeyen kimse kalmayacak!" Amcasından kasıt, Abbas idi.

 

Esma dedi ki: Bunun üzerine, oruçlu olan Meymune dahiL, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kesin emrinden dolayı evdekilerin hepsinin ağzına ilaç akıtıldı.

 

*Hadisi Ahmed rivayet etmiştir. Ravileri Sahih ravileridir. Ben derim ki: Hilafet bölümünde Abbas hadisi geçmişti.

 

 

 

14256. Cabir bildiriyor: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ölümü esnasında bir kağıt istedi ki üstüne bir yazı yazdırsın da ondan sonra (ümmeti) asla sapmasınlar. Ancak Ömer b. el-Hattab bu konuda oradakilere muhalefet edince Resul-i Ehem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bundan vazgeçti. 

 

*Hadisi Ahmed rivayet etmiştir. Senedinde ibn Lehia vardır. Onun hakkında ihtilaf mevcuttur.

 

 

 

14257. Ömer b. el-Hattab anlatıyor: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hastalandığında: "Bana kalem ve kdğıt getirin de, size bir yaz yazayım, benden sonra hiçbir zaman dalalete düşmeyesiniz" buyurdu. Biz ise bunu çok nahoş gördük. Sonra yine: "Bana kağıt getirin de, size bir yazı yazayım, bundan sonra asla dalalete düşmeyesiniz" buyurdu. Bu arada perde arkasındaki kadınlar: "Onlar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in dediğini duymuyorlar mı?" diye söylendiler. Ben de: "Doğrusu siz, Yusuf'un sahibelerisiniz! Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hastalandığı zaman gözlerinizi sıkarak yaş çıkarırsınız; sağlıklı olduğu zaman ise boynuna binersiniz (boğazını sıkarsınız)!'' dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise: "Onları rahat bırakın! Zira onlar sizden hayırlıdır" buyurdu.

 

*Bu hadisi el-Mu'cemu'l-evsat'ta Taberani rivayet etmiştir. Senedinde Muhammed b.

Cafer b. ibrahım el-Caferı vardır ki Ukayli onun hakkında: "Onun hadisleri incelenmeli" demiştir. Diğer ravileri güvenilir görülmüştür; ancak bazılarında ihtilaf vardır.

 

 

 

14258. Abdullah -İbn Mes'ud- der ki: "And olsun ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bir şekilde öldürüldüğüne dokuz kere yemin etmem, onun öldürülmediğine bir defa yemin etmemden benim için daha yeğdir. Çünkü Yüce Allah onu peygamber yapmış ve şehit edinmiştir."

(Ravi) A'meş ekledi: "Bunu İbrahim'e anlattım; bana: Onu Yahudilerin zehirlediğini düşünüyorlardı" dedi.

 

*Hadisi Ahmed rivayet etmiştir. Ravileri Sahıh ravileridir.

 

 

 

14259. Hz. Aişe dedi ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zatülcenb hastalığı dışında başka bir hastalıktan ölmedi."

 

*Bunu el-Mu'cemu'l-evsat'ta Taberani rivayet etmiştir. Ebu Ya'la da benzer şekilde rivayet etmiştir. Senedinde ibn Lehia vardır ki onda zayıflık vardır. Diğer ravileri güvenilir kimselerdir.

 

 

 

14260. Ümmü'l-Fadl binti'l-Haris -ki bu hanım, Abbas'ın ümmü veledi'dirı Meymfme'nin kızkardeşidir- diyor ki: Hastalığı esnasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gittim ve ağlamaya başladım. Başını kaldırıp: "Seni ağlatan nedir?" diye sordu. O da şöyle dedi: "Sellir. hakkında endişelendik. Senden sonra da insanlardan neler göreceğiz bilmiyoruz ey Allah'ın Resulü!" O ise: "Sizler benden sonra mustaz'af (zayıf düşürülmüş) kimselersiniz!" buyurdu.

 

*Hadisi Ahmed rivayet etmiştir. Senedinde Yezıd b, Ebi Ziyad vardır ki bir toplul onu zayıf görmüştür.

 

 

 

14261. Ali b. Hüseyin bildiriyor: Babamın şöyle dediğini duydum:

Resulullah'ın vefatından önce Cebrail gelip şöyle dedi: "Ey Muhammed! Doğrusu Yüce Allah, sana ikramda bulunmak, seni onurlandırmak için özelolarak beni sana gönderdi ki, O'nun senden daha iyi bildiği bir şeyi sana sorayım. Kendini nasıl hissediyorsun?" Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Cebrail! Kendimi kederli görÜyorum. Ey Cebrail! Kendimi sıkıntılı görÜyorum" karşılığını verdi.

Üçüncü gün olunca Cebrail, yanında ölüm meleği olduğu halde iniverdi. Yanlarında başka bir melek daha vardı. O melek, havayı mesken edinmiş, kendisine İsmail denen bir melekti. Yetmiş bin meleğin başında görevliydi. Hermeleğin emrinde de yetmiş bin melek vardı. Cebrail onlardan önce davramp şöyle dedi: "Ey Muhammed! Doğrusu Allah sana ikramda bulunmak, seni onurlandırmak için özelolarak beni sana gönderdi ki, O'nun senden daha iyi bildiği bir şeyi sana sorayım. Kendini nasıl hissediyorsun?" Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Cebrail! Kendimi üzüntülü görüyorum. Ey Cebrail! Kendimi sıkıntılı görÜyorum" dedi. Sonra kapıdaki ölüm meleği, yanına girmek için izin istedi. Cebrail dedi ki: "Ey Muhammed! Bu ölüm meleğidir. Yanına gelmek için izin istiyor. Oysa senden önce hiçbir Ademoğlundan izin istemiş değildir. Senden sonra da hiçbir Ademoğlundan izin isteyecek değildir." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Öyleyse ona izin ver!" buyurunca Cebrail ona izin verdi. Ölüm meleği gelip Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önünde durdu ve dedi ki: "Allah beni sana gönderdi, Ey Muhammed! Bana, emrettiğin hususlarda sana itaat etmemi emretti.

 

Eğer ruhunu teslim almamı emredersen teslim alınm; yok bunu hoş görmezsen, bırakınm." Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunu yapar mısın, ey ölüm meleği?" dedi. O da: "Evet, zaten ben bununla emrolundum. Bana emrettiğin hususlarda sana itaat etme emri aldım'' dedi. Bu sırada Cebrail ona: "Doğrusu Yüce Allah sana kavuşmayı özlemiştir!" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellemi:

 

"Emrolunduğun şeyi yerine getir!" buyurdu. Bu arada Cebnlil de ona dedi ki: "Bu, yeryüzüne son ayak basışımdır! Dünyadaki hacetim, sadece sen idin!"

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edince oradakilerin kendisini göremedikleri bir şahsın şöyle seslendiğini duydular: "Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun! Her nefis ölümü tadacaktır. Doğrusu her musibete karşı Allah'ta teselli vardır. Şüphesiz yok olan her şeyin karşılığını verecek olan, O'dur! Elden giden her şeyin yerini dolduracak O'dur. Öyleyse Allah'a güvenin. O'ndan umun! Asıl musibete uğrayan kişi, sevaptan mahrum olan kişidir. Allah'ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun!"

 

*Taberani rivayet etmiştir. Senedinde Abdullah b. Meymun el-Kaddah vardır ki metruk biridir.

 

 

 

14262. İbn Abbas bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Yahudi kadının zehirlemiş olduğu etten vefat etti. Sene başında yediği zehirden dolayı aort damarı koptu. Diyordu ki: "Hala ondan bir tat buluyorum."

 

*Taberani rivayet etmiştir. isnadı hasendir.

 

 

 

14263. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bana: "Ey Aişe! Tan yeri ağardı mı?" dediği geceye benzer bir gece geçirmedim. Ben de ona "Hayır!" diyordum. Nihayet Bilal tanyeri ağarınca ezanı okudu ve ardından çıkageldi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ne var?" diyesorunca ben: "Bilall" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ebu Bekir'e söyle; cemaate namazı kıldırsın!" buyurdu.

 

*Hadisi Bezzar rivayet etmiştir. Ravileri Sahih ravileridir.

 

 

 

14264. Hz. Aişe dedi ki: Vefat anı geldiği zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elini uzatarak "Ey Cebrail, neredesin?" diyordu. Sonra elini yumup açıyordu. Bunu defalarca yaptı. O esnada şöyle diyordu: "Ey Cebrail! Rabbimin katında bana şefaat ediver de ölümü bana kolaylaştırsın." Ebu Hureyre de Hz. Aişe'nin şöyle dediğini duyduğunu söylemiştir: "And olsun ki ben, Cebrail'den hiçbir kulağın işitmediği şeyi işittim. O şöyle diyordu: Buyur! Emrine amadeyim!"

 

*Taberani bunu el-Mu'cemu'l-evsat'ta rivayet etmiştir. Senedinde Hüseyin b. Abdullah b. Dumeyra (veya Damıra) vardır ki hadis uyduran biridir.

 

 

 

14265. İbn Abbas anlatıyor: Ölüm meleği, ruhunun kabzedildiği hastalığında Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına geldi ve izin İristedi. O sırada başı Hz. Ali'nin kucağındaydı. Ölüm meleği gelip: "Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun!" diye selam verdi. Ali ise ona: "Geri dön! Zira biz seninle ilgilenemeyecek kadar meşgulüz!" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunun kim olduğunu biliyor musun, ey Ebu'l-Hasan?" diye sordu. Sonra"Bu ölüm melegidir. Yol gösterici olarak gir!" dedi. Ölüm meleği içeri girince: "Rabbin sana selam söylüyor!" dedi. Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cebrail nerede?" diye sordu. "O bana yakın değil Ancak şimdi gelir!" karşılığını verdi. Bunu dedikten sonra ölüm meleği dışarı çıktı. Ta ki Cebrail indi. Ölüm meleği kapıda dururken Cebrail ona: "Ey ölüm meleği! Seni dışarı çıkaran husus nedir?" diye sordu. O da dedi ki: "Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) seni aradı!" İkisi oraya oturunca Cebrail: "Ey Ebu'l-Kasım! Bu, benim seninle, senin de benimle vedalaşmamızdır" dedi.

 

Bana ulaştığına göre ölüm meleği daha önce hiçbir hane halkına selam vermemiş, ondan sonra da selam vermeyecektir."

 

*Taberani rivayet etmiştir. Senedinde Muhtar b. Nafi' vardır ki zayıf bir ravidir.

 

 

 

14266. İbn Abbas bildiriyor: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), yanında Aişe ile Hafsa varken ağırlaştı. Bu sırada Hz. Ali içeri girdi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu görünce başını kaldırdı ve: "Yaklaş bana! Yaklaş bana!" dedi. Yaklaşınca onu kendisine yasladı ve vefat edinceye kadar Ali onun yanında kaldı. Ruhunu teslim edince Ali kalkıp kapıyı kapattı. Yanına Abdulmuttalib oğullarıyla Abbas geldi ve bunlar kapıda durdular. Bu sırada Ali şöyle demeye başladı: "Babam sana feda olsun! Sen hayatta iken de hoş ve temizdin, ölü iken de temizsin!" Bu arada etrafa öyle hoş bir koku yayıldı ki daha önce bir benzerini görmemişlerdi. (O dedi ki: Haydi kadın gibi inlemeyi bırakın da arkadaşınıza yardıma gelin!) Ali: "Yamma içeriye Fadl bin Abbas'ı alın'' deyince Ensar şöyle dedi: "Allah aşkına bizim de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den payımızı verin!" Böylece Ali'nin yanına Ensar'dan da Evs b. Havli adındaki bir kişiyi aldılar. O elinde ateş koru taşıyordu. Bu arada evin içinde şöyle bir ses duydular: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in elbisesini çıkarmayın, onu gömleği üzerindeyken yıkayın!" Bu ses üzerine Hz. Ali gömleğinin altından elini sokarak onu yıkadı, Fadl elbisesini tuttu, Ensar'dan olan sahabi de su taşıdı. Bu sırada Ali'nin elinde bir bez vardı. Elindeki bezi gömleğinin altından kullanıyordu.

 

*Ben derim ki: ibn Mace bunun bir kısmını rivayet etmiştir.

Bunu el-Mu'cemu'l-evsat ve M. el-Kebır'de Taberani rivayet etmiştir. Senedinde Yezid b. Ebi Ziyad vardır ki zayıflığına rağmen o, hadisi hasen olan biridir. Diğer ravileri güvenilir kimselerdir.

 

 

 

14267. Hz. Ali şöyle dedi: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana, kendisini benden başka kimsenin yıkamamasını vasiyet ederek şöyle buyurdu: "Çünkü benim edeb yerimi gören kişinin mutlaka gözlerinin feri gider."

 

Hz. Ali ekledi: "Abbas ve Usame perde arkasından bana su veriyordu."

 

*Hadisi Bezzar rivayet etmiştir. Senedinde Yezıd b. Bilal vardır ki Buhari onun hakkında "Durumu araştırılmalı'' demiştir. Diğer ravileri güvenilir görülmüştür; ancak onların hakkında ihtilaf vardır.

 

 

 

14268. Hz. Aişe dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle derdi: "Muhakkak ki bir peygamberin önce canı alınır, sonra sevabı görür, sonra da canı geri çevrilir ve canının kendisine çevrilmesi ile ona kavuşması arasında muhayyer bırakılır." Ben bu sözü ondan ezberlemiştim. Vefat ettiğinde onu göğsüme yaslamış bir haldeyken baktım ki boynu aşağı büküldü. Kendi kendime: "Belli ki ruhu alındı" dedim. İşte tam bu sırada onun dediği şeyi anladım. Baktım ki, başını yukarı kaldırıp bakıyor. Kendi kendime: "Öyleyse bizi tercih etmeyecek dedim." Bu sırada şöyle dedi:

"Cennette en yüce dostla beraber olmaya ... Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamber ve sıdıklarla beraber olmaya ... " (Nisa, 69) Bunu söyleyerek ayeti sonuna kadar okudu.

 

 

 

14269. Bir rivayette şu ifade yer alır: "En yüce ve en mesut dostla beraber olmaya ... "

 

*Bunu Ahmed ve el-Mu'cemu'l-evsat'ta Taberani rivayet etmiştir. Ancak Taberani, Hz. Aişe'nin şu sözünü nakletmiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) göğsümle boğazım arasında can verdi." Hz. Aişe ekledi: Allah'ın, onun ruhunu geri çevireceğini zannettim.

Peygamberlere böyle yapılır. O sırada hareket edince ben de dedim ki: "Sen bugün muhayyer bırakılsan, asla bizi tercih etmeyeceksin!"

Ahmed'in iki isnadından birinin ravileri, Sahih ravileridir.

 

 

 

14270. Hz. Aişe dedi ki: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat etti.

Can verdiğinde etrafa öyle bir koku yayıldı ki, asla ondan daha hoş bir koku duymamışımdır!"

 

*Hadisi Bezzar rivayet etmiştir. Ravileri Sahih ravileridir.

 

 

 

14271. Hz. Aişe anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hastalığı sırasında bir perde ve bir kapı açtı ve Ebu Bekir'in arkasında namaz kılarken insanları seyretti. Bu manzaraya sevinerek şöyle buyurdu:

"Elhamdulillah, ümmetinden bir kişi onlara imam olmadan doğrusu bir peygamber ölmedi." Sonra insanlara dönüp şöyle dedi: "Ey insanlar! Benden sonra kim bir musibete uğrarsa, uğradığı musibetten dolayı benim başıma gelen musibeti hatırlayıp teselli bulsun. Zira benden sonra ümmetimden hiç kimse benim başıma gelen musibetin bir benzerine asla maruz kalmayacaktır.''

 

*Bunu el-Mu'cemu'l-evsat'ta Taberani rivayet etmiştir. Senedinde Ali b. elMedını'nin babası Abdullah b. Cafer vardır ki zayıf bir ravidir.

 

 

 

14272. Ebu Musa dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) A-işe'nin kucağındayken bayıldı. Derken uyanınca (A-işe) onun göğsünü ovalayarak şifa bulması için O'na dua ediyordu. Ancak o şöyle buyurdu: "Hayır, lakin ben en yüce ve en mesud dost Allah'ı, Cebrail'i, Mikail'i ve İsrafil'i istiyorum."

 

*Taberani rivayet etmiştir. Senedinde Muhammed b. Selam el-Cumahı vardır ki güvenilir bir ravidir; ancak kendisinde zayıflık vardır. Diğer ravileri güvenilir kimselerdir.

 

 

 

14273. Ebu Asıb veya Ebu Asım bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in üzerine cenaze namazı kılmak için insanlar toplanınca: "Onun namazını nasıl kılacağız?" diye birbirlerine sordular. Ali de: "Grup grup içeri girin" dedi.

(Ravi) Behz'in rivayetinde: Şu kapıdan girip, cenaze namazını kılıyorlar ve diğer kapıdan çıkıyorlardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (mezarında) lahdine konulunca Muğıre: ''Ayak tarafında düzlenmemiş bir yer kaldı" dedi. Ashab da: "Sen gir ve onu düzle!" dediler. O da kabre girdi. Elini içeri sokup, Efendimizin ayaklarına elini sürdü ve sonra "Üzerine toprak atın!" dedi. Oradakiler de ayaklarının yarısına gelene kadar üzerine toprak attılar. Muğıre daha sonra dışarı çıktı. O şöyle derdi: "Ben içinizde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e en son dokunan kimseyim."

 

*Hadisi Ahmed rivayet etmiştir. Ravileri Sahih ravileridir.

 

 

 

14274. Hz. Aişe derki: Ben, içinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ve babamın bulunduğu (mezarının olduğu) odama girer, örtümü kaldırır ve şöyle derdim: "Bu kocamdır, bu ise babam!" Ancak ne zaman ki Ömer onların yanına gömüldü, Vallahi ben Ömer'den haya ederek örtümü bağlamışımdır.

 

*Hadisi Ahmed rivayet etmiştir. Ravileri Sahih ravileridir.

 

 

 

14275. İbn Abbas der ki: "Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kabrine Abbas, Ali ve Fadl girdiler. Onun lahdini Ensar'dan bir adam açtı. O sahabi, Uhud günü şehidlerin kabirlerini açan kimsedir."

 

*Ben derim ki: ibn Mace bu hadisi, buradakinden daha uzun bir şekilde rivayet etmiştir. Onun rivayetinde Abbas'ın adı ile Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in lahdini yapan kimsenin bahsi yoktur,

'*Bu hadisi, hocası Eyyub b. Mansur'dan Bezzar rivayet etmiştir. Ebu Davud'un ona ait verdiği bir hadiste yanılgıya düşmüştür, Diğer ravileri, güvenilir kimselerdir,

 

 

 

14276. İbn Ömer anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğinde Ebu Bekir Medine'nin bir bölgesindeydi. Ebu Bekir gelince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına girdi. Ağzını Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in alnına koydu ve şöyle diyerek öpmeye başladı: "Anam babam sana feda olsun. Sen diri iken de, ölü iken de temizsin!'' Ebu Bekir dışarı çıktığında, Ömer'e rastladı. Ömer şöyle diyordu: "Vallahi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ölmedi, münafıkları öldürünceye kadar da ölmeyecek!"

 

Münafıklar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ölümünden dolayı sevinmişler ve başlarını yukarı kaldırmışlardı. Bu sırada Ömer'e Ebu Bekir rastladı ve şöyle dedi: "Eyadam, kendine gel! Çünkü şu bir gerçek ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öldü! Sen Yüce Allah'ın şöyle dediğini duymadın mı: "Sen de öleceksin, onlar da ölecek" (Zümer, 30) "Biz senden önce hiçbir beşere ebedilik vermedik. Sen ölürsen, onlar ebedi mi kalacaklar?" (Enbiya, 34)

 

Ravi anlatmaya devam ediyor: Hz. Ebu Bekir, minbere çıktı. Allah'a hamdü sena etti. Sonra şunları söyledi: "Ey insanlar! Eğer Muhammed sizin taptığınız ilahınız idiyse bilin ki ilahınız ölmüştür; yok eğer ilahınız yüce Allah ise bilin ki Allah diridir, ölmez." Devamla şu anlamdaki ayeti okudu "Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse, Allah'a hiç bir ziyan veremez. Allah, şükredenleri mükatatlandıracaktır." (Al-i İmran, 144)

 

Sonra aşağı indi. Müminler bundan çok memnun oldular ve birbirlerini müjdelediler. Münafıkları ise sıkıntı bastı.

 

Abdullah b. Ömer dedi ki: "Nefsimi elinde tutan zata and olsun ki adeta yüzlerimizde örtüler vardı, bu konuşma sayesinde açıldı."

 

*Hadisi Bezzar rivayet etmiştir. Ravileri, güvenilir bir ravi olan Ali b. el-Münzir hariç, Sahih ravileridir.

 

 

 

14277. Sehl b. Sa'd naklediyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Benden sonra insanlar, bir peygamberin taziyesi olarak birbirlerini taziye edecekler." O zaman insanlar: "Bu ne ola ki?" diyerek bu sözü anlamadılar. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğinde, insanlar onun vefatı dolayısıyla birbirlerine başsağlığı diliyorlardı.

 

*Taberani ve Ebu Ya'la rivayet etmiştir. Her ikisinin ravileri, Musa b. Ya'kub ez-Zemei hariç, Sahlh ravileridir. Bir grup onu güvenilir görmüştür.

 

 

 

14278. Ebu Said dedi ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i toprağa verdikten sonra kalplerimizi yadırgadık; sanki onları tanımaz olmuştuk."

 

*Bezzar rivayet etmiştir. Ravileri Sahih ravileridir,

 

 

 

14279. Hz. Aişe anlatıyor: Rüyamda üç tane ayın kucağıma düştüğünü gördüm. Bu rüya üzerine Ebu Bekir dedi ki: "Rüyan doğru ıse senın adana yeryüzündekilerin hayırlıları olan üç kişi demedilecektir." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edince Ebu Bekir ona: "Ey Aişe! Bu, senin aylarının en hayırlısıdır!" dedi. Nitekim Ebu Bekir ve Ömer de onun odasına gömüldü.

 

*Bunu el-Mu'cemu'l-kebir'de Taberani rivayet etmiştir. Anlatım ona aittir. Bu hadis

M. el-evsat'ta da vardır. el-Mu'cemu'l-kebir'deki ravileri, Sahıh ravileridir.

Daha önce rüya tabiri bölümünde merfu olarak geçmişti ki; o bunu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e anlatmış, Resul-i Ekrem de rüyasını bu şekilde tabir etmiş. O hadisin isnadında zayıf bir ravi vardır.

 

 

 

14280. Urve dedi ki: Abdulmuttalib'in kızı Safiye, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ardından şu mersiyeyi okudu: "Vah başıma gelenlere. Gasba uğramış kimse gibi geceyi geçiriyorum. Savaşa giren kimse gibi uykusuzluk çekiyorum.

Bana eşlik eden kederlerden ve hasretten dolayı ...

Keşke bana, Şeub'da o (ölüm) içirilseydi.

 

"Kaderdeki ölüm, akşam Peygamber'e gelip çattı" dediklerinde ... Muhammed'in ailesine gittiğimizde, kafamın ardındaki saçlarım ağardı. Onun odalarını ıssız ve kimsesiz gördüğümüzde,

Bu sahne, kalbime uzun bir hüzün yerleştirdi.

Karışık duygular getirdi kalbe. Artık şimdi o, korkak ve ürkektir. " Yine o şöyle demiştir:

"By Allah'ın Resulü! Sen bizim bolluğumuz ve bereketimizdin. Bize çok iyi davranırdın, katı değildin.

Çok şefkatli, pek merhametli peygamberimizdin. Ağlayan kimse bugün senin için gözyaşı döksün!

Ömrüne yemin olsun ki ben, Peygamber öldü diye ağlamıyorum. Ancak, senden sonra meydana gelecek karışıklığa ağlıyorum.

 

Muhammed'i kaybetmekten dolayı sanki kalbimin üzerinde ondan sonra dağlayıcılar var.

Ey Fatıma! Yesrib 'de (Medine 'de) akşam vakti kazılan kabr(in sahibin) e Muhammed'in Rabbi salat etsin!

Görüyorum ki Hasan'ı yetim bıraktın ve onu terk ettin. Bugün o ağlıyor ve uzaktan dedesini çağırıyor.

Feda olsun Resalullah'a annem, teyzem, amcam ve kendi nefsim ... Onun sarayı ve ailesi ...

Sen sabrettin ve doğrulukla mesajını ilettin. Parlak ve berrak din bayrağını yerine diktin.

Eğer insanların Rabbi, seni aramızda bıraksaydı, mutlu olurduk. Ancak onun emri geçerli oldu.

 

*Taberani rivayet etmiştir. isnadı hasendir.

 

 

 

14281. Muhammed b. Ali b. el-Hüseyin dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ruhu kabzedildiği zaman Safiyye şalını göstererek şöyle diyordu:

"Doğrusu senden sonra birtakım haberler ve sıkıntılı şeyler oldu demektir. Eğer sen onların şahidi olsaydın karışıklık çok olmazdı."

      

*Taberani rivayet etmiştir. Ravileri Sahih ravileridir. Ancak ravi Muhammed, Safiyye'ye yetişmemiştir.

 

 

 

14282. Guneym b. Kays dedi ki: Ben, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiği zaman babamın onun için söylediği şu şiiri hatırlıyorum: "Muhammed'i kaybetmekten ötürü vah bana, yazık bana! O hayatta iken ben gözetleme yerindeydim. Ertesi güne kadar gecemi uyuyarak geçirirdim.''

 

*Bezzar rivayet etmiştir. Bişr b. Adem hariç, ravileri Sahih ravileridir. O da güvenilirdir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Onu (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Görmeyi Arzu Etmek