MECMAU

ZEVAİD

NÜBÜVVET ALAMETLERİ

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Peygamber Olduğunu Haber Verenler

 

13906. Cabir b. Abdillah anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zuhuruna dair bize gelen ilk haber şuydu: Bir kadının irtibat kurduğu bir cin vardı. .. Bu cinnı, bir kuş suretinde kadının yanına gelerek bir dalın üstüne kondu. Kadın: "Haberleşmemiz için aşağı inmeyecek misin?" dedi. O da: "Doğrusu Mekke'de bir adam ortaya çıktı. Bize zinayı haram kıldı ve bir yere yerleşmemize mani oldu" dedi.

 

*Ahmed ve -el-Mu'cemu'l-evsat'ta- Taberani rivayet etmiştir. Taberani'nin ravileri güvenilir görülmüştür.

 

 

 

13907. Mücahid anlatıyor: Biz Rodos gazvesinde iken İbn Abs adında Cahiliye devrine yetişmiş yaşlı bir zat bana şunu anlattı: "Ben ailemin bir ineğini otlatırken ineğin içinden gelen şöyle bir ses işittim: "Ey Zerih ailesi! Fasih bir söz; bir adam çıkmış (Resululah'ı kasdediyar) ‘‘La ilahe illallah!’‘ diye haykırıyor." Mekke'ye geldiğimde baktık ki Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) orada peygamber olarak zuhur etmiş.

 

*Hadisi Ahmed rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.

 

 

 

13908. Cübeyr b. Mut'ım anlatıyor: Biz Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in peygamber olarak gönderilişinden bir ay önce bir put etrafında, bir deve kesmiş halde dururken onun içinden şöyle bir ses geldi: "Şaşırtıcı şeyi dinleyin: Şirk ve recez (şiir) yok olup gitti, (cinlere) ateş topları atıldı! Mekke'de bir peygamber zuhur etti. Onun ismi Ahmed'dir, hicret edeceği yer ise YesribI dir."

 

*Hadisi, hocası Abdullah b. Şebıb'den Bezzar rivayet etmiştir. Abdullah b. Şebıb, zayıf bir ravidir.

 

 

 

13909. Amr b. Murre el-Cühenı anlatıyor: Cahiliye döneminde kavmim ile beraber hac için Mekke'ye gelmiştim. Gece şöyle bir rüya gördüm: Kabe'den bir nur çıkarak Yesrib dağı ile Eş'ar-i Cüheyne dağını aydınlattı. Derken ışıktan şöyle bir ses duydum: "Karanlık . dağıldı, aydınlık parladı ve peygamberlerin sonuncusu gönderildi. "

 

Sonra o nur bir daha parıldayarak, Hire ve Medain saraylarını dahi aydınlattı. Bu defa nurdan şöyle bir ses duydum: "İslam zuhur etti, putlar kırıldı ve akrabalık bağları yeniden tesis edildi. " Dehşete kapılmış bir vaziyette uyandığımda, kavmime gördüğüm rüyayı anlatıp onlara: "Vallahi, Kureyş'in şu boyunda önemli bir olay olacaktır" dedim. Ülkemize döndükten sonra, Ahmed adında birinin peygamber olarak gönderildiğini duyduk. Ben yanına giderek O'nunla görüştüm ve gördüğüm rüyayı O'na anlattım. Bana şöyle dedi: "Ey Amr b. Murre! Ben tüm insanlara gönderilmiş bir peygamberim. İnsanları İslam'a çağırıyor ve onlara; kan dökmemeyi, sıla-ı rahimde bulunmayı, sadece Allah'a ibadet etmeyi, putları reddetmeyi, Allah'ın Ev'ini haccetmeyi ve on iki aydan biri olan Ramazan ayında oruç tutmayı emrediyorum. Kim icabet ederse ona cennet vardır, isyan edene de cehennem vardır. Ey Amr b. Murre! İman et ki, Allah seni cehennem korkusundan emin kılsın!" Ben de: "Şehadet ederim ki; Allah'tan başka ilah yoktur ve sen de Allah'ın Resulü'sün. Getirdiğin bütün helal ve haramlara inandım. Bunu bir çok kavme anlatmaya söz veriyorum" dedim. Sonra peygamber olduğunu duyduğum bazı beyitler okudum. Bizim bir putumuz vardı, babam ona hizmet ederdi. Kalkıp onu kırdım ve Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e katılarak şu beyitleri okudum: "Allah'ın gerçek olduğuna tanıklık ettim. Doğrusu ben, taş tanrıları ilk terk eden kimseyim.

 

Paçalarımı sıvay;p (Ey Peygamberiml) sana hicret etmek üzere yola çıktım.

Taş yığınlarından sonra engebeli arazileri aşıyorum.

 

Ecdad bakımından ve şahsiyet yönünden insanların en hayırlısına arkadaşlık edeceğim.

O, gök yollarının en yücesinde, insanların hükümdarının elçisidir.''

Bu şiirimi dinledikten sonra Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana:

"Hoş geldin ey Amr b. Murre!" dedi. Ben de: "Ey Allah'ın Resulü! Anam babam sana feda olsun, beni kavmime gönder. . Belki Allah, senin sayende bize lütfettiği gibi, benim sayemde de onlara lütfeder" dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni kavmime gönderdi. Gönderirken şu öğütleri verdi: "Yumuşak ve doğru sözlü ol. Katı, mütekebbir ve kıskanç olma." Yarıp kavmimin yanına gittim. Onlara şöyle dedim: "Ey Rifaa oğulları ve ey Cüheyne toplulukları! Doğrusu ben, Resulullah'ın size gönderdiği elçisiyim. Sizi, Cennet'e davet ediyor ve cehennemden sakındırıyorum. Kan akıtmamanızı, akrabalık bağlarını devam ettirmenizi, Allah'a ibadet etmenizi, putları bırakmanızı, Beyt'i haccetmenizi, senenin on iki ayından biri olan Ramazan ayını oruçlu geçirmenizi size tavsiye ediyorum. Bu tavsiyeme uyana Cennet vardır. Karşı gelene de cehennem vardır. Ey Cüheyne topluluğu! Doğrusu Yüce Allah -ona hamdolsun-, sizi kullarının seçkinleri kıldı. Cahiliye döneminde başkalarına hoş gösterdiği şeyleri, size hoş göstermedi. zaman insanlar, iki kız kardeşi, aynı kişinin nikahı altında birleştiriyorlardı. Kişi, babasının karısına, koca oluyordu. Haram aylarda savaşıyordu. Siz, Allah katından gönderilen ve Lüey b. Galib soyundan olan peygambere icabet edin ki, dünya şeretine ve ahire ikramına kavuşasınız. Bu hususta acele edin ki Allah katında fazile sahibi olasınız."

Amr b. Murre'nin bu çağrısına (davetine), bir adam dışında bütün kavmi icabet etti. İcabet etmeyen adam kalkıp şöyle dedi: "Ey Amr b. Murre! Allah senin hayatını acılaştırsın. Şu Tihame'den çıkan Kureyşli adamın bizi davet ettiği şeye icabet ederek, atalarımızın dinine muhalefet etmemizi, bu sebeple birliğimizi bozup tanrılarımızı terketmemizi mi bize emrediyorsun? Hayır, bu çağrıya kalbimizi açmayız ve buna değer vermeyiz." Böyle dedikten sonra habis adam şu şüri okudu:

"Murre oğlu bir söz söyledi ki, o söz, iyilik isteyenlerin sözüne benzemiyor. Aradan zaman geçse de o söz ve fiillerin, günün birinde rüzgarlar tarafından geçmiş büyüklere ulaştırılacağını sanıyorum.

 

Geçmiş büyükleri akılsızlıkla mı suçluyor o?! Bunu isteyen kimse, asla kurtuluşa eremez."

Amr b. Murre dedi ki: "İçimizden hangimiz yalancı ise, Yüce Allah onun hayatını acılı kılsın, dilini lal etsin, gözünü kör etsin, dişlerini de döksün."

Amr b. Murre dedi ki: Allah'a andolsun ki, ölmeden önce onun ağzı aşağı düştü. Yediği yemeğin tadını alamıyordu. Gözleri kör oldu, dili lal oldu.

Amr b. Murre, Müslüman olan kavmi ile birlikte Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına geldiler. Hz. Peygamber, onlara hoş geldiniz, diyerek ikramda bulundu. Şu mealde bir mektup yazdırdı. Bir nüshası şöyledir: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

 

Bu, Yüce Allah'ın peygamberi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in dili ile yazılmışı doğru ve gerçeği açıklayan bir mektuptur. Amr b. Murre el-Cüheni ile Cüheyne b. Zeydan kabilesine derim ki: Yerin vadileriyle ovaları, tepeleri ve sırtları size aittir. Oraların bitkilerinden hayvanlarınızı otlatırı suyunu da içersiniz. Buna karşılık beşte bir verirı beş vakit namazınızı kılarsınız. Develerle sığırlar bir arada bulunduğunda iki koyunı ayrı ayrı bulunduklarında da birer koyun verirsiniz. Binek için kullanılan hayvanlar için de zekat yoktur. Bu mektubu Kays b. Şemmas yazmış olup yanında şahid olarak bazı Müslümanlar Peygamberimiz'e şahit olmuşlardır.''

 

Bu mektup yazıldığında Amr b. Murre el-Cü hem şu şiiri okudu:

IlGörmedin mi Allah dinini açığa çıkardı ve Amir için Kur'anlın burhanını ortaya koydu.

 

Rahmanl dan gelen kitapı bizi bir araya getiriyor. Bizimle bizden sonraki her taşralı ve şehirliyi ... o, bütün yeryüzünde dolaşanların hayırlısına bizi çağırıyor. İşler karıştığı

zaman da en faziletli olanına... Düşman soyları, salınarak yürüyen ceylanlardan dolayı Parça parça olduğunda biz Resulullah'a itaat ettik. Bizi çevresinde şerefin yükseldiği bir kabileyiz. Savaşta büyüklerin başı alındığında, Biz Harb oğulları, uzun ellerimizle, bahadırların elinde parlayan kesici kılıçlarla onların başlarını alırız. Ensar'ın uzun mızrak ve kesici kılıçlarla, komutanlarının çevresini kuşatıp koruduklarını görürsün. Savaşı her büyüğün çevresinde döndüğünde; savaş değirmeni, kükremiş aslanlarla sarıldığında, çiçekler arasındaki dolunay ışığı gibi rengi ve yüzü parlar. ''

 

Yasir b. Süveyd'in belirttiğine göre Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu bazı süvarilerle veya bir müfreze ile gönderdi. Karısı hamile idi. Ona bir çocuk doğurdu. Annesi de onu Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e getirip: ''Ya Resülallah! Babası süvarilerin arasında iken bu çocuk doğdu. Ona isim verir misinizr dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de onu alıp elini üstünde gezdirdi ve şöyle dua etti: ''Allahım! Onların erkeklerini çoğalt, dullarını azalt! Onları muhtaç etme. Onlardan hiçbirini sıkıntıya düşürme!" Yine buyurdu ki: "Ona ‘‘Müsri’‘ (hızlı giden) adını ver; zira o, İslam'a hızlı bir şekilde geldi. "

 

*Taberani rivayet etmiştir.

 

 

 

13910. Abbas b. Mirdas es-Sülemİ İslam'a giriş hikayesini anlatıyor: O, Gamaral mevkiinde gün ortasında aşı yapıyordu ki, ansızın üzerinde beyaz bir süvari bulunan, pamuk gibi beyaz bir devekuşu göründü. Süvari dedi ki: "Ey Abbas b. Mirdas! Görmedin mi; sema korundu, savaş nefeslerini içine çekti, atlar semerlerini bıraktı... Ve Pazartesi günü Salı gecesi iyilikle, takva ile gelen kimsenin, (Kasva) devesinin sahibi olduğunu anlamadın mı?"

 

Diyor ki: Bu sözler üzerine ürpererek oradan ayrıldım. Duyduklarım ve gördüklerim, beni korkutmuştu. Putumuz Dımad'a geldim. Biz ona tapardık, içinden gelen ses bize konuşurdu. Onun etrafını süpürdüm, elimi sürdüm ve öptüm. O anda putun içindeki biri şöyle diyordu:

 

"By Abbas b. Mirdas! Süleym'e bağlı bütün kabilelere söyle ki: Dımad kahroldu, Mescid ahalisi kurtuldu!

 

Meryem oğlundan sonra nübüvvet ve hidayetle gelen zat, Kureyş 'tendir ve doğru yolun rehberidir.

 

Dımad öldü! Bir zamanlar ona tapılıyordu. Peygamber Muhammed'e salavat okunmadan önce ... "

 

Diyor ki: Ürpererek oradan ayrıldım. Kavmime gidip bunları anlattım ve olanları haber verdim. Sonunda Harise oğullarından, kavmimden üç yüz süvari ile Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gitmek üzere yola çıktık. Mescid'e girdiğimizde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni görünce tebessüm etti ve: "Ey Abbas b. Mirdas! Senin İslam'a girişin nasıl'oldu?" diye sordu. Ben de olarları anlattım. "Doğru söyledin!" buyurdu ve buna sevindi. Abbas: "Bu şekilde ben, kavmimle birlikte Müslüman oldum" dedi.

 

*Taberani rivayet etmiştir. Senedinde Abdullah b. Abdilazız el-leysı vardır ki çoğunluk onu zayıf addederken Said b. Mansur güvenilir sayar ve: "Malik ondan hadis rivayetine razı olurdu" der. Diğer ravileri, güvenilir görülmüştür.

 

 

 

13911. Mazin b. el-Cadube anlatıyor: Ben, Uman'ın bir köyünde, adına 'Biaharra Besmai!' adındaki puta hizmet ederdim. Bir gün bu puta bir kurban kesilmişken putun içinden bir ses duydum. Şöyle diyordu: "Ey Mazin! Seni sevindirecek olanı dinle! Zuhur etti hayır, gizlendi şer. Bir peygamber gönderildi Mudar 'dan. Allah'ın büyük diniyle ... Yontma taşı bırak, Cehennem ateşinden kurtulmaya bak!"

 

Mazin der ki: Ürpererek "Vallahi, bu acayip bir şeydir!" diye söylendim. Bir kaç gün sonra bir kurban daha kestim. Yine putun içinden gelen sesin şöyle dediğini işittim:

"Yanaş, yanaş! Sana meçhul kalmamış şeyler duyacaksın. Bu, gönderilen bir peygamberdir. İndirılen bir Hakk'la geldi. Ona iman et ki, tutuşturulan ateşin alevinden kurtulasın! O ateşin yakıtı taşlardır. "

 

Mazin der ki: Kendi kendime "Vallahi, bu acayip bir şeydir! Şüphesiz ki bu (işittiklerim), benim için murad edilen bir hayırdır" dedim. Bir gün bize, Hicaz halkından birisi gelmişti. Ona "Ne var, ne yok?" diye sordum. "Bir adam çıkmış, gelip geçene ‘‘Allah'ın davetçisine icabet edin!’‘ diye nida ediyor" dedi. Ben de "Vallahi, bu daha önce işittiğim bir haber"" diyerek harekete geçtim. Gidip putu kırdım ve bineğime atlayıp Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gittim. Allah, kalbimi İslam'a açtı ve müslüman olarak şu şiiri okudum: "Naciz'i paramparça ettim. Kör olarak etrafında sapıklıkla döndüğümüz şey, güya bizim Rabbimiz oluyormuş!

 

Haşimi (peygamber) sayesinde biz onun sapkınlığından kurtulduk. Halbuki daha önce onu kale almıyordum.

By süvari! Amr ve kardeşlerine söyle, bilsinler ki ben artık, ‘‘Rabb'im Naciz'dir’‘ diyen kimselerden nefret etmekteyiml" Burada o, Amr b. es-Salt ile kardeşleri Hutame oğullarını kastediyor.

Mazin anlatmaya devam ediyor: "Ya Resulallah!" dedim. "Ben şaraba, eğlenceye ve fahişe kadınlara düşkün biriyim -İbnü'l-Kelbi burada kullanılan heluk kelimesini böyle açıklamıştır-. Kıtlık yılları bizi perişan etti. Malları alıp götürdü. Nesilleri zayıflattı. Benim çocuğum da yoktur. Allah'a dua et de içine düştüğüm durumdan beni kurtarsın, bana bolluk versin ve bir çocuk bağışlasın." Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dua etti: "Allahım! Onun eğlencesini Kur'an kıraatına, haramını helale tebdil et! İffetsizliğini iffete çevir. Şaraba karşılık, günah olmayacak şeyleri içip onlara kanmasını nasib et. Onlara bolluk ver ve ona bir çocuk bağışla!"

 

Mazin dedi ki: Allah, benden bütün kötü alışkanlıklarımı giderdi. Bize bolluk verdi. Ben Kur'an öğrendim. Uman bereketle doldu. Bir hac yaptım. Bana (oğlum) Hayyan b. Mazin'i bağışladı." O zaman Mazin şu şiiri okumaya başladı:

 

"Ya Resulallah! Bineğimi sana doğru sevk ettim. Sahraları kat ediyor ... Uman'dan Arc'a, Ey yeryüzüne ayak basanların en hayırlısı. Bana şefaat edesin diye .... Rabbim beni mağfiret etsin de, kurtularak avdet edeyim, Allah için dinlerine muhalefet ettiğim topluluğa ... Onların görüşleri benim görüşüm, mizaçları da benim mizacım değildir. Ben daha önce, şehvete ve şaraba düşkün biriydim. Nihayet vücudum tehlikeyi haber verdi. O Resul, şarabın yerine Allah korkusunu; zinanın yerine İffeti koydu. Böylece namusumu korudu.

Ben de bütün gayretimi ve niyetimi cihad yoluna çevirdim. Orucum da haccım da Allah içindir!"

 

Kavmimin yanına gidince beni azarlayıp bana sövdüler. Şairlerine emrettiler; beni hicvetti. Ben de kendi kendime: "Ben onlara karşılık verirsem ancak kendimi hicvetmiş olurum" diyerek deniz kıyısına gittim ve şu şiiri söyledim: Bizim yanımızda size olan kin, küllenmiştir.

Ancak ey kavmimiz! Sizin bize olan kininiz, süt gibi berraktır. Ayıplarmız ortaya döküldüğünde biz zamanı akılsızlıMa suçlamayız. Ancak bizim aybımız ortaya dökülünce hepiniz zeki olur. Bizim şairimizin size karşı dili tutuktur. Sizin şairiniz ise bizimle savaşmaya düşkün, bize sövmede dilbazdır. Bilin ki kalpler(imiz)de size karşı kin yoktur. Sizin içinizde ise kin ve nefret vardır. "

 

Daha sonra onlardan bana büyük bir grup geldi ve dedi ki: "Ey yeğenimiz! Biz seni bu işten dolayı ayıpladık ve senin için onu uygun görmedik. Eğer diretirsen, sen kendi dininle başımıza geçip bizim işlerimizi yürütebilirsin." Ben de onların arasına girip idarelerini üstüme aldım. Daha sonra Allah onlara hidayet verdi ve İslam'a girdiler.

 

*Bu hadisi Hişam b. Muhammed b. es-Saib el-Kelbı- babası kanalından Taberani rivayet etmiştir. Her iki ravi de metruk kimselerdir.

 

 

 

13912. Muhammed b. Ka'b el-Kurazı anlatıyor: Ömer b. el-Hattab, bir ara Mescid'de otururken, Mescid'in arka tarafından yanına doğru biri yaklaştı. Bu sırada bir adam: "Ey Emiru'l-müminın! Bu geleni tanıyor musun?" diye sordu. Hz. Ömer: "Hayır. Kimdir o?" dedi. Adam: "Bu, Sevad b. Karib'dir. Yemen ahalisindendir. Yemenliler arasında itibarlı ve şerefli biri olarak bilinir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zuhuruyla birlikte ona cinnlsi gelerek bunu haber vermiştir" dedi. Hz. Ömer: "Onu bana çağırın!" dedi. O da çağırdı.

"Sen Sevad b. Karib misin?" diye sordu. O da: "Evet!" dedi. "Cinnisi gelerek Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zuhurunu haber verdiği adam sen misin?" diye sordu. "Evet!" dedi. "Sen yine kahinliğin üzere devam mı ediyorsun?" diye sordu. Sevad buna çok kızdı ve: "Ey Emiru'l-müminin! Müslüman olduğumdan beri kimse beni böyle karşılamadı!'" dedi. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: "Sübhanallah! Cahiliye'de bizim içinde bulunduğumuz şirk, senin kahinlik durumundan daha kötü idi. Haydi şimdi sen bize, cinnı arkadaşının gelip Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zuhurunu nasıl haber verdiğini anlat!" O da "Olur!" diyerek şöyle anlattı:

 

Bir gece ben, uyku ile uyanıklık arasında iken cinnı arkadaşım bana geldi, ayağıyla bana vurarak "Kalk ey Sevad b. Karib! Anlayışlı ol ve eğer akıllıysan aklını çalıştır! Lüey b. Galib neslinden bir peygamber geldi! Yüce Allah'a ve ona kulluk etmeye çağırıyor!" dedikten sonra şu beyitleri söylemeye başladı:

"Cinlere ve onların fısıldaşmalarına hayret ettim. Ve develere palan vurmalarına ...

Hidayet aramak maksadıyla Mekke'ye gittiler... Cinlerin iyileri, pisleri gibi değildir.

Kalk ve Haşim oğullarının seçkinine git! Gözlerinle onların başına yüksel!" Ben onun sözüne kulak asmadım ve: "Beni bırak da, uyuyayım!

Akşama uykusuz girdim!" dedim. Ertesi gece olunca, yine aynı şekilde gelip ayağıyla bana vurarak: "Ey Sevad! Ben sana demedim mi ki sözümü dinle! Aklını çalıştır; eğer aklını kullanabiliyorsan! Lüey b. Galib neslinden bir peygamber gönderildi! Allah'a ve ona ibadet etmeye çağırıyor!" dedi. Cinnı bunların ardından şunları söyledi:

Cinlere ve onların taleplerine şaştım. Ve develere palan vurmalarına Hidayet aramak maksadıyla Mekke 'ye giderler ... Cinlerin doğruları, yalancıları gibi değildir.

Kalk ve Haşim oğullarından o mümtaz insana git! Onların önde gelenleri,

basit şahsiyetleri gibi değildir. "

 

Ben yine onun sözüne aldırmadım. Üçüncü gecede yine aynı şekilde gelip ayağıyla vurarak: "Ey Sevad! Ben sana demedim mi ki sözümÜ dinle! Aklını çalıştır; eğer aklını kullanabiliyorsan! Lüey b. Galib neslinden bir peygamber gönderildi! Allah'a ve ona ibadet etmeye çağırıyor!" dedi. Cinnı bunların ardından şunları söylemeye başladı: Cinlere ve onların haberlerine şaştım. Ve develere heybe atmalarına ... Hidayet aramak maksadıyla Mekke 'ye giderler ... Cinlerin müminleri, kafirleri gibi değildir.

 

Kalk ve Haşim oğullarından o seçkin insana git! Oranın tepeleri ve taşları arasındadır O ... "

Bunun üzerine içime İslam sevgisi düştü. Müslüman olmayı istedim.

Sabah olunca devemi hazırlayıp Mekke'ye doğru yola çıktım. Yolun bir yerine geldiğimde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Medine'ye hicret ettiğini haber aldım. Bunun üzerine Medine'ye gittim. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i sordum; Mescid'de olduğunu söylediler. Mescid'e varıp bineğimi bağladım ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i ashabıyla birlikte otururken gördüm. O'na yaklaşarak "Ya Resulallah! Okuyacağım şiiri dinler misin?" dedim. Bu sırada Ebu Bekir: "Ona yaklaş! Ona yaklaş!" diyordu. Önüne varıncaya kadar yaklaştım. "Haydi, cinnı arkadaşının sana gelişini anlat bakalım!" dedi. Anlatmaya başladım:

İnsanlar yatıp uyuduktan sonra dostum geldi bana ... Denediğimde hiç yalancı çıkmamıştı.

Üç gece geldi ... Her defasında da ‘‘Lüey b. Galib neslinden bir peygamber geldi!’‘ diyordu.

İzarımın ucunu katladım ve yola çıktım. Sağlam, hızlı bir deve düz yerlerden geçirerek beni sana getirdi.

Şehadet ederim ki, Allah'tan başka Rab yoktur! Ve sen de gaibden olan her şey üzerinde onun emınisin! Ve sen, Allah'a -vesile (şefaat) yönüyle- peygamberlerin en yakınısın! Ey temiz ve şerefli kimselerin oğlu!

Ey en seçkin peygamber! Bize, Rabb 'imizden gelen vahiyleri bildiri içinde nefse ağır gelen, insanın saçını ağartan emirler olsa da ...

Senden başka hiçbir şefaatçinin sevad b. Karib'e fayda vermediği vakit bana şefaatçi ol!"

Sevad dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ashabı, benim Müslüman olmama çok sevindiler. Öyle ki sevinç izleri ta yüzlerinden belli oldu.

Ravi dedi ki: Bunu dinleyen Ömer b. el-Hattab yerinden sıçrayarak ona sarıldı ve: "İşte ben, bunu bizzat senden dinlemek istiyordum!" dedi.

 

*Taberani rivayet etmiştir.

 

 

 

13913. Yine Taberani'nin bir rivayetinde Sevad b. Karib el-Ezdi'nin şöyle dediği anlatılır: "Serat dağlarından bir dağın üstünde uyurken birisi yanıma gelerek ayağıyla bana vurdu ... " Ayrıca bu rivayette Sevad dedi ki: "Mekke'ye gittim; baktım ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zuhur etmiş. Bunları anlattım ve ona tabi oldum."

 

*Her iki isnad da zayıftır.

 

 

 

13914. Hasan b. ez-Zübeyr el-Esedi anlatıyor: Bir gün Ömer b. el-Hattab, İbn Abbas'a: "Benim hoşuma gidecek bir şeyanlat!" dedi. O da şunu anlattı: Bana Hureym b. Fatik el-Esedi anlattı:

Develerimi aramaya çıkmıştım. Nihayet onları Ebreku'l-Azzaf denen yerde buldum ve bağladım. Bir devenin kolunu yastık yapıp yattım. O zamanlar Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha yeni ortaya çıkmıştı. Sonra şöyle dedim: "Bu vadinin büyüğüne sığınıyorum. Bu vadinin yücesine sığınıyorum." -Ravi dedi ki: Cahiliye döneminde böyle yaparlardı- O sırada gayipten bir ses şöyle dedi:

 

''Yazık sana! Celal sahibi Allah'a sığın! Haramı ve helalı indirene ...

Allah'ı birle ve (başka şeye) aldırma! Cin korkusu, korkulardan sayılmaz. Eğer Allah'ı her yerde; uçurumlarda, ovalarda ve dağlarda zikredersen, Cinlerin hilesi aşağılarda kalır. Ancak takva ile salih ameller (yüceliklere ulaşır).''

Ben de ona: "Ey münadi, ne diyorsun? Söylediğin şey bir hidayet mi,

yoksa bir dalalet midir? dedim. O şöyle cevap verdi:

Bu, hayrat sahibi Resulullah'tır. Yasın ve Hamım 'lerle gelmiştir. Sonrasında mufassal surelerle ... Helalleri ve haramları bildiren surelerle ... Namazı ve zekatı emreder. O, insanlığı kurtarır, Daha önce içinde bulunduğu kötülüklerden ... ''

 

Bunun üzerine ben" Allah iyiliğini versin, sen kimsin?" diye sordum.

O da "Ben Malik'im! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni, Necid cinlerine gönderdi" diye cevap verdi. Ben de "Bana develerimi garanti eden biri olsaydı, elbette gidip iman ederdim!" diye cevap verdim. "Ben onları ailene sağ-salim teslim etmeye kefil olurum, inşaallah!" dedi. Sürüden bir deve çözdüm ve Medine'ye doğru yola çıktım. Cuma günü oraya vardım. Müslümanlar namaz day dı. Namazı kılsınlar da öyle içeri gireyim, dedim. Devemi çöktürürken (Allah ona rahmet etsin) Ebu Zer geldi ve "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sana içeri girmeni söylüyor" dedi. İçeri girdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni görünce "Develerini sağ-salim evine teslim etmeyi garantileyen ihtiyar ne yaptı? Muhakkak ehline salimen teslim etmiştir!" dedi. Ben de "Allah ona merhamet etsin!" dedim. O da ('Evet! Allah ona merhamet etsin!" diye dua etti.

Hureym bunun ardından "Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur" dedi.

 

*Taberani rivayet etmiştir. Senedinde tanımadığım raviler vardır.

 

 

 

13915. Ebu Hureyre anlatıyor: Hureym b. FMik el-Esedı, Hz. Ömer'e: "Ey mü minI erin emiri! İslam'a girişimin nasılolduğunu sana anlatayım mı?" deyince, Hz. Ömer, "Anlat!" dedi. Hureym ise şöyle anlatmaya başladı: Günün birinde develerimi ararken Ebreku'l-Azzaf denilen yerde gece bastırdı. Ben de avazım çıktığı kadar: "Onun topluluğunun akılsızlarından şu vadinin azizine sığınıyorum!" dedim. Bu sırada gaiplerden bir ses bana şöyle dedi:

"Yazıklar olsun sana! CelaL, şeref, nimet ve ihsan sahibi olan Allah'a sığın.

Sonra Enfal suresinden bazı ayetler oku ve Allah'ı birle. Başka şeye aldırış etme. "

Bu ses karşısında korkup paniğe kapıldım. Sonra kendi kendime biraz düşündüm ve şöyle dedim:

"Ey görünmeyen ve konuşan adam! Sen ne diyorsun? Bu sendeki irşad mıdır, yoksa saptırma mıdır?

Allah, seni hidayete erdirsin. Çare nedir? Onu söyle. " Görünmez ses şöyle dedi: "İşte bu, hayırlar sahibi Resulullah'tır.

O, Yesrib (Nedine) 'dedir. İnsanları kurtuluşa davet ediyor. Orucu ve namazı emrediyor. İnsanları kötülüklerden men ediyor." Ben de ayağımı bineğimin üzengisine koyup şöyle dedim:

 

"Bana doğru yolu göster, bana doğru yolu göster! Hidayet buldu ysa n, yaşadığın müddetçe aç kalma, çıplak kalma. Ebediyen mutlu ol. Yaşadığın müddetçe getirdiğin hayra başka şeyi tercih etme!"

 

Ben yolculuğa çıkmak üzere iken, o görünmez kişi şöyle dedi: "Allah seninle olsun, sana selamet versin. Ailene ulaştırsın ve yükünü götürsün. Ona iman et, hakkını ve sevabını Rabbim versin! Ona güç ve destek ver ki, Allah da sana destek versin. "

Ben de yolculuğa çıkıp bir cuma günü Medine'ye vardım. Mescid'e girdiğimde Ebu Bekir karşıma çıkıp: "Merhaba, hoş geldin! Müslüman olduğunu haber aldık" dedi. Ben ise: "Abdest almayı iyi bilmiyorum!" dedim; bana öğretti. Mescid'e girdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) minberin üzerindeydi, yüzü dolunay gibi parlıyordu. Şöyle buyurdu:

"Hiç bir Müslüman yoktur ki güzelce abdest alsın ve ölçülerine riayet ederek şuurlu bir şekilde namazını kılsın da Cennet'e girmesin!."

Ben, bunları anlattıktan sonra Hz. Ömer bana: "Bu anlattıklarını ispatlayacak bir delil getireceksin, yoksa seni cezalandırırım" dedi. Kureyş'in büyüklerinden Osman b. Affan benim lehimde şahitlik yaptı. Hz. Ömer de onun şahitliğini kabul etti.

 

*Bu hadisi Taberani rivayet etmiştir. isnadında ... (Asıl nüshada da bu şekilde boşluk vardır).

Ben derim ki: inşallah Mucizeler bölümünde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) efendimizin peygamberliğine kurdun, kelerin ve ceylanın şahitlik etmesiyle ilgili haberler gelecektir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Kıymet ve Şerefinin Büyüklüğü