MECMAU

ZEVAİD

FİTNELER

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Resulullah'ln (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ashabı Arasında Çıkan ihtilaflar Hakkında Susmak

 

11973. Abdullah b. Mes'ud'un bildirdiğine göre Resulullah: "Ashabım anıldığında susun" buyurmuştur.

 

*Bu hadisin tamamı ve konuyla ilgili daha başka hadisler, Kader kitabında geçmişti. Rivayetin senedinde ismi geçen Misher b. Abdilmelik, ibn Hibban ve başkaları tarafından güvenilir kabul edilse de tartışmalıdır. Diğer ravileri ise Sahıh'in ravileridirler.

 

 

 

11974. İbn Ömer'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ashabımla birlikte bana saygı gösteren, kıyamet günü Havuz'umun başına gelir. Ashabımla birlikte bana saygı göstermeyen ise beni ancak uzaktan seyreder" buyurdu.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravilerinden Malik'in katibi Habıb metruktur.

 

 

 

11975. Tarık b. Şihab'ın naklettiğine göre Halid b. el-Velid ile Sa'd b. Ebi Vakkas arasında bir tartışma geçmişti. Sonra Sa'd'ın yanında Halid'den sözaçıbnca Sa'd: "Yavaş olun. Bizim aramızdaki tartışma, dinimize ilişmeye kadar varmamıştı" dedi.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravileri Sahih'in ravileridirler3

 

 

 

11976. Urve (İbn Zübeyr)'in bildirdiğine göre Ali b. Ebi Talib, pazarda Zübeyr ile karşılaştı ve Osman olayı yüzünden birbirleriyle atıştılar. Fakat Abdullah b. ez-Zübeyr, Hz. Ali'ye ağır söz söyledi. Ali de Zübeyr'e: "Onun bana dediklerini duymuyor musun?" dedi. Bu yüzden Zübeyr, (oğlu) Abdullah'ı öyle dövdü ki onu yere serdi.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravilerinden Abdullah b. Muhammed b. Yahya b. Urve metruktur.

 

 

 

11977. Ebu Raşid anlatıyor: Basra halkından bazı kimseler Ubeyd b. Umeyr'e gelerek "Basra halkından kardeşlerin, sana Ali ve Osman hakkında sormak istiyorlar" dediler. "Sizi getiren neden yalnız bu mudur?" diye sordu. "Evet" dediler. Bunun üzerine onlara: ''Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da sizedir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz"[Bakara, 134] ayetini okudu.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravileri güvenilirdir.

 

 

 

11978. Tarık b. Uşeym, dediğine göre Hz. Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Aslıfibıma (başlarına gelecek) öldürme hadiseleri yeter" diye buyururken işitmiş.

 

*Hadisi Ahmed b. Hanbel, birkaç isnadla Taberanı ve ayrıca Bezzar rivayet etmiş olup ibn Hanbel'in ravileri Sahih'in ravileridirler.

 

 

 

11979. Said b. Zeyd bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Benden sonra bir takım fitneler zuhur edecektir. Bu fitnelerde öyle şeyler olacaktır ki ... " buyurdu. Biz: "Eğer o döneme yetişirsek helak oluruz" deyince de "Ashabıma (başlarına gelecek) öldürme hadiseleri yeter" buyurdu.

 

 

 

11980. Diğer bir rivayete göre ise "İnsanlar son sürat o fitnelere kapılırlar" buyurdu.

 

*Bunu Taberanı birkaç isnadla rivayet etmiş olup isnadlardan birinin ravileri güvenilirdir. Aynı hadisi Bezzar da rivayet etmiştir.

 

 

 

11981. Zübeyr b. el-Avvam, Yüce Allah'ın: "Öyle bir fitneden sakının ki, içinizden yalnızca zulüm yapanlara dokunmakla kalmaz" ayeti hakkında şöyle demiştir: Bizler Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir, Ömer ve Osman zamanlarında bu konuda konuşurduk; fakat bu ayetin muhatabı olduğumuzu hiç düşünmezdik, ta ki başımıza geldi.

 

*Hadisi Bezzar rivayet etmiş olup ravilerinden Haccac b. Nusayr'ı ibn Hibban Sikafta zikrederek "Bazen hata edip yanılır" derken, bir rivayete göre ibn Main onu güvenilir görmüştür. Bir grup kimse ise kendisini zayıf olarak değerlendirmiştir. Diğer ravileri ise Sahıh'in ravileridirler.

 

 

 

11982. Abdurrahman b. Avf'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Aynı davayı güden iki büyük topluluk birbiriyle çatışmadıkça kıyamet kopmaz" buyurmuştur.

 

*Hadisi Bezzar son derece zayıf biri olan hocası Abdullah b. Şebib'den rivayet etmiştir.

 

 

 

11983. Ümmü Habibe'nin bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Benden sonra ümmetimin maruz kalacaklarını gördüm. Birbirlerinin kanlarını akıtıyarlardı. Zira Yüce Allah bu şekilde hükmetmişti. Aynen sizden önceki milletler hakkında hükmettiği gibi. Ancak O'ndan kıyamet günü bunlar için bana şefaat hakkı vermesini diledim, kabul etti" buyurdu .

 

*Hadisi Ahmed b. Hanbel ve el-Mu'cemu'l-evsat'ta Taberani rivayet etmiş olup ravileri Sahih'in ravileridirler. Ancak ibn Hanbel'in rivayeti ibn Ebi Hüseyin-Enes- Ümmü Habibe zinciriyle gelirken Taberani'nin rivayeti Zühri'nin Enes'den nakli şeklindedir.

 

 

 

11984. Abdullah b. Yezid el-Hatmi'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ümmetimin azabı, dünyada olacaktır" buyurdu.

 

*Bunu Taberanı el-Mu'cemu's-sağır ve el-Mu'cemu'l-evsat'ta rivayet etmiş olup ravileri güvenilirdir.

 

 

 

11985. Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ümmetim, esirgenen bir Ümmettir. Azab onlardan kaldırılmıştır. Yalnız kendi kendilerine verdikleri işkence müstesnadır" buyurdu.

 

*Hadisi Taberanı, el-Mu'cemu'l-evsat'ta rivayet etmiş olup ravilerinden Said b. Mesleme el-Umevı zayıftır. Bununla beraber ibn Hibban kendisini güvenilir kabul etmiş ve fakat "Ancak hata eder" demiştir. Diğer ravileri ise güvenilirdir.

 

 

 

11986. Ma'kıl b. Yesar, dediğine göre Ubeydullah b. Ziyad hastalandığında onu ziyaret için yanına girerek şöyle demiş: Ben Allah'ın Resulü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu Ümmetin cezası kılıçladır ve onlara kıyamet saatine kadar süre verilmiştir. Kıyamet saati ise daha feci ve daha acıdır!" buyururken işittim.

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup ravilerinden Abdullah b. isa el-Hazzaz zayıftır.

 

 

 

11987. Ebu Bürde anlatıyor: (Yezid b. Muaviye'nin Irak valisi olan) Ubeydullah b. Ziyad'ın (idam edildiğinde) yanından çıktım ve onun ilahi bir ceza ile cezalandırıldığına tanık oldum. Sonra Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından olan bir zatın yanına oturdum. O zat dedi ki: Ben, Hz. Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Bu ümmetin cezası kılıçladır" buyururken işittim.

 

*Bunu Taberani rivayet etmiş olup ravileri Sahih'in ravileridirler. 

 

 

 

11988. Ebu Bürde der ki: Ben "Bu Haricilerin başları, cehenneme gitmektedir" dedim. Bunu duyan Abdullah b. Yezid ona itiraz etti ve:

"Nereden biliyorsun? Ben, Allah'ın Resulü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Allah bu ümmetin cezasını dünya hayatlarında verir’‘ buyururken işittim."

 

*Hadisi Taberani el-Mu'cemu'l-kebır, el-Mu'cemu's-sağir ve el-Mu'cemu'l-evsat'ta muhtasar olarak rivayet etmiş olup el-Mu'cemu'l-kebır'in ravileri, Sahıh'in ravileridirler.

 

 

 

*****************

Konuyla ilgili Başka Bir Bölüm

******************

 

11989. Cabir anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir fitneden bahsetti. Ebu Bekir: "Ben ona yetişecek miyim?" diye sordu. "Hayır" buyurdu. Ömer: "Ya Resulallah! Ya ben ona yetişecek miyim?" diye sordu. Yine "Hayır" buyurdu. Osman: "Ya Resulallah! Ben ona yetişecek miyim?" diye sordu. "MÜslümanlar senin vasıtanla imtihandan geçirileceklerdir" buyurdu.

 

*Hadisi Bezzar rivayet etmiş olup ravilerinden Maiz et-Temimi'yi ibn Ebi Hatim eserinde zikretmiş, ama kendisini kimse cerh etmemiştir. Diğer ravileri ise güvenilirdir.

 

 

 

11990. Hz. Osman'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Kuşkusuz sen benden sonra fitneye maruz kalacaksm; sakın çatışmaya girme" buyurmuş.

 

*Bunu Ebu Ya'la, el-Müsnedü'l-kebir'de nisbesini zikretmediği bir hocasından rivayet etmiştir ki kendisini tanımıyorum. Diğer ravileri ise güvenilirdir.

 

 

 

11991. Abdullah b. Havale anlatıyor: Allah'ın Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gittim. Büyükçe bir ağacın gölgesine oturmuş, yanındaki katibe bir şeyler yazdırıyordu. Bana: "Seni de yazalım ey İbn Havale?'' dedi. Ben: "Allah ve Resulü benim için neyi seçti, bilmiyorum" deyince benden yüzünü çevirdi.

 

Bir defasında ise ravi İsmail şu ibare ile nakletmiştir: İlkinde "Seni de yazalım mı ey İbn Havale" diye sordu. Ben: "Ne için yazacağını bilmiyorum, ya Resulallah" deyince benden yüzünü çevirdi ve katibe dönerek yazdırmaya devam etti. Sonra "Seni de yazalım mı ey İbn HaVlile?" dedi. Ben: "Allah ve Resulü benim için neyi seçti, bilmiyorum" dedim. Yine benden yüzünü çevirip katibe dönerek yazdırmaya devam etti.

 

Sonra baktım ki, defterde Ömer'in adı var. Düşündüm ki Ömer'in adı ancak hayırlı bir iş için yazılır. Sonra yine "Seni de yazalım mı ey İbn Havale" diye sordu. Bu defa: "Evet" dedim. Sonra: "İbn Havale! Sığır boynuzları gibi yeryüzünün her tarafindan çıkacak olan fitne sırasında ne yapacaksın?" dedi. Ben yine: "Allah ve Resulü benim için neyi seçti, bilmiyorum" diye cevap verdim.

 

"Ya ondan sonra çıkacak olan fitne sırasında ne yapacaksın? Ki ona göre ilki, ancak bir tavşan sıçraması mesabesindedir" buyurdu. Ben yine: "Allah ve Resulü benim için neyi seçti, bilmiyorum" dedim. Bunun üzerine "Şu kişiye tabi olun" buyurdu. O zaman (gösterdiği kişi) yüzü kapalı bir adamdı. Koşup omzundan tuttum ve yüzünü Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) doğru çevirerek "Bu mu?" diye sordum. "Evet" buyurdu. Bir de baktım ki Osman b. Affan.

 

 

 

11992. Yine aynı raviden nakledilen bir rivayette ise şu ifadelere yer verilmiştir: Seferlerinden birinde Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraberdik. Derken insanlar bir yerde konakladılar. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de büyükçe bir ağacın gölgesine konakladı. Benim bir ihtiyacımı giderip geldiğimi gördü. (Ağacın altında) kendisi ve katibinden başkasını yoktu ... Devamını şöyle anlatmıştır: "Baktım ki defterin başında Ebu Bekir ve Ömer'in adları yazılı." Yine devamında der ki: "Ben ne yapayım ya Resulallah?" diye sordum. "Şam'dan ayrılma" buyurdu.

 

Yine devamında der ki: "Sonuncusu hakkında ne söylediğini bilmiyorum. Sonuncusu hakkında ne söylediğini bileydim, bu benim için şundan, şundan daha hayırlı olurdu."

 

*Hadisi Ahmed b. Hanbel ve benzerini Taberanı rivayet etmiş olup ravileri Sahih'in ravileridirler.

 

 

 

11993. Şakık anlatıyor: Abdurrahman b. Avf, VelId b. Ukbe'ye rastladı ve Velid kendisine: "Niçin müminlerin emiri Osman'ı terk ettin?" diye sordu. O da şu yanıtı verdi: "Söyle ona ki ben, Ayneyn günü ravi Asım der ki: Uhud savaşını kasdediyor- kaçmadım. Bedir savaşından geri kalmadım ve Ömer'in geleneğinden (sünnetinden) ayrılmadım. Velid gidip bunları Osman'a iletince Osman şunu söyledi: '' ‘‘Ben Ayneyn günü kaçmadım’‘ sözüne gelince, Allah'ın affettiği bir günah sebebiyle beni nasıl karalar? Nitekim Allah: "Iki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirip kaçanları, şeytan ancak yaptıkları bazı hatalardan dolayı yoldan kaydırmak istemişti. Ama yine de Allah onları affetti. Kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir)"[Al-i İmran, 155] buyurmuştur. ‘‘Ben Bedir savaşından geri kalmadım’‘ sözüne gelince, o zaman ben Allah'ın Resülü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızı Rukayye'nin hastalığı ile ilgileniyordum ki (zaten çok geçmeden) ölmüştü. Bu yüzden Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim için de (ganimetlerden) pay ayırmıştı. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kime (ganimetlerden) pay ayırmışsa, o (savaşa) katılmış sayılır. ‘‘Ben Ömer'in geleneğini terk etmedim’‘ sözüne gelince, bu geleneği sürdürmeye ne benim, ne de onun gücü yeter. Git bunları kendisine aynen bildir."

 

*Hadisi Ahmed b. Hanbel, Ebu Ya'la, muhtasar olarak Taberanı ve benzerini mufassal olarak Bezzar rivayet etmiş olup ravilerinden Asım b. Ebi-Nücud hadisi hasen biridir. Diğer ravileri ise güvenilirdir.

 

 

 

11994. Said b. el-Müseyyeb anlatıyor: Hz. Osman'ın bir koruması vardı ve namaza giderken Osman'ın önünden yürürdü.

 

Yine bir gün Osman, önünde koruması olduğu halde (Mescid'e) çıkıp namaza durdu. Koruması da geçip Mescid'in bir köşesine oturdu. (Osman) ridasını (entarisini) katlayıp başının altına koydu ve sonra kırbacım önüne koyarak uzandı. Derken Hz. Ali, izar ve ridasını giymiş olarak çıkageldi. Elinde de bir sopa vardı. Koruması onu uzaktan görünce "Ali geliyor" dedi. Hemen Osman kalkıp oturdu, ridasını üzerine giyindi. Ali gelip başucuna dikilerek: "Sen falan ailenin toprağını satın almışsın. O yerin suyu üzerinde Allah'ın Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vakfının da hakkı vardır. Anladım ki onu senden başkası satın almaz" dedi. Bunun üzerine Osman ayağa kalktı. Aralarında öyle bir tartışma yaşandı ki onu ben, Yüce Allah'ın huzuruna çıkıncaya kadar (kimseye) anlatmam. Derken Abbas gelerek aralarına girdi. Osman, Ali'ye kırbaç kaldırdı. Ali de Osman'a sopa kaldırdı. Abbas onları yatıştırmaya çalışarak Ali'ye " Karşındaki müminlerin emiridir", Osman'a da: "Karşındaki amcanın oğludur" diyordu. Abbas onları yatıştırmak için çaba sarf etmeye devam etti. Sonunda ikisi de sakinleşti. Ertesi günü ise ikisini de ele ele tutuşmuşlar, sohbet ederlerken gördüm.

 

*Hadisi Taberanı el-Mu'cemu'l-evsat'ta rivayet etmiş olup ravileri arasında tanımadığım raviler vardır.

 

 

 

11995. Ebu Avn el-Ensari'nin bildirdiğine göre Osman b. Affan, İbn Mes'ud'a: "Sen, kulağıma gelen eylemlerinden vazgeçmiyecek misin?" dedi. İbn Mes'ud söz konusu eylemleri için bazı mazeretler ileri sürünce Osman şöyle çıkıştı: "Yazıklar olsun sana! Ben de Allah'ın Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bazı şeyler işittip, belledim; ama senin işittiğin gibi değil. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurmuştur ki: ‘‘Kuşkusuz bir emir (vali veya halife) öldürülecek ve bir firsatçı zuhur edecektir’‘ buyurmuştu. Öldürülecek emir benim, Ömer değil; çünkü Ömer'i yalnız bir kişi öldürdü. Beni ise bir grup öldürecektir"

 

*Bunu Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş olup ravileri güvenilirdir.

 

 

 

11996. Salim b. Ebi'l-Ca'd anlatıyor: Hz. Osman, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından aralarında Ammar b. Yasir'in de bulunduğu bir grup kimseyi yanına çağırdı ve onlara dedi ki: "Size bazı şeyler soracağım. Bana doğru söylemenizi isterim. Allah aşkına söyleyin, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kureyş kabilesini diğer insanlara tercih ettiğini, Haşim oğullarını da Kureyş kabilesinin diğer boylarına tercih ettiğini biliyor musunuz?" Topluluk sustu, cevap vermedi. Bunun üzerine Osman şöyle devam etti: "Eğer cennetin anahtarları elimde olsaydı, onları Umeyye oğullarına verirdim ki son ferdine kadar hepsi oraya girsin."

Sonra Talha ve Zübeyr'e birini göndererek onlara şunları söyledi:

"Size onu, yani Ammar'ı anlatayım mı? Bir gün Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elimden tutmuş Batha'da beraberce ilerliyorduk. Derken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ammar'ın babası, annesi ve kendisinin işkence gördüğüne tanık oldu. Ebu Ammar: "Ya Resulallah! Bütün ömür böyle mi geçecek?" deyince Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sabret" dedi. Sonra: "Allahım! Yasir ailesini bağışla!" diye dua etti. "Artık (cenneti) hakettin" buyurdu.

 

*Hadisi Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş olup ravileri Sahih'in ravileridirler. Fakat isnadı munkatıdır.

 

 

 

11997. İbrahim -İbn Abdurrahman b. Avf-ın bildirdiğine göre Hz. Osman: "Eğer Yüce Allah'ın Kitab'ında benim ayaklarıma pranga vurması yönünde bir hüküm varsa, vurun" demiş.

 

*Bunu Abdullah b. Ahmed rivayet etmiş olup ravileri Sahih'in ravileridirler.

 

 

 

11998. Hz. Ömer'in azatlısı Eslem bildiriyor: Ben, Osman''ın Cenazeler mevkiinde muhasara edildiği güne tanık oldum. (İsyancılar'a kadar kalabalıktı ki) bir taş atılsa, muhakkak birinin başına düşerdi. Osman'ın Makam-ı Cebrail'in yanındaki kapıdan daha yüksekçe bir yerde durduğunu gördüm. "Ey insanlar, aranızda Talha var mı?" diye sordu. Sustular, cevap vermediler. Sonra tekrar: "Ey insanlar, aranızda Talha var mı?" diye sorunca Talha b. Ubeydillah ayağa kalktı. Osman ona şöyle sitem etti: "Seni de mi burada görecektim? Senin, sesimi üçüncü defa tekrarlamamdan sonra onu işiten bir topluluk arasında olacağını hiç düşünmezdim. Sonra bana yanıt da vermiyordun. Allah aşkına söyle Talha. Şu şu yerde sadece seninle benim ve bir de Allah'ın Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bulunduğu günü hatırlıyor musun? O gün Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında sen ve benden başka ashabından kimse yoktu." Talha: "Evet" dedi. "O zaman Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sana dedi ki: ‘‘Dinle Talha! Her peygamberin muhakkak ümmetinden yakın arkadaşları arasından bir refiki (dostu) cennette onunla beraber olur. İşte Osman b. Affan -ki beni kastediyordu- benim cennetteki refikimdir’‘." Talha: "Doğru" dedikten sonra oradan ayrıldı.

 

*Ben derim. ki: Hadisin bir kısmını Nesai munkatı bir isnadla rivayet etmiştir.

Hadisi bu şekliyle ise Abdullah (ibn Ahmed) rivayet etmiş olup ravilerinden Ebu Ubade ez-Zürekı metruktur.

Aynı hadisi el-Müsnedü'l-kebir'de rivayet eden Ebu Ya'la da Ebu Ubade'yi isnadından düşürmüştür.

 

 

 

11999. Abbad b. Zahir Ebü Ruva' der ki: Ben Osman'ı şöyle hitab ederken işittim: "Vallahi bizler seferde de, şehirde de Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte bulunduk. O bizim hastalanmızı ziyaret eder, cenazelerin peşinden gider, bizimle birlikte savaşa çıkar, az çok demez bize destek olurdu. Fakat (şimdi kalkmış) bazı kimseler onu bana anlatmaya çalışıyorlar. Belki de onların hiç biri onu hayatında görmemiştir. "

 

*Hadisi Ahmed b. Hanbel ve el-Müsnedü'l-kebir'de Ebu Ya'la rivayet etmiştir. Ancak Ebu Ya'la şu ilaveyi de zikretmiştir: Bunun üzerine Ferazdak'ın hanımının oğlu A'yun:

"Ey Na'sel' Ama sen (geleneği) değiştirdin" diye itiraz etti. Osman: "Bunu söyleyen kimdir?" dedi. Oradakiler: "A'yun" deyince Osman: '''Ey kul / köle! Asıl geleneği bozan sensin" dedi. Bunun üzerine insanlar A'yun'un üzerine saldırdılar. Leys oğullarından bir adam da onları ondan savmaya çalıştı, nihayet onu evine soktu da öyle kurtardı.

Her iki kaynağın ravileri de güvenilir bir ravi olan Abbad b. Zahir dışındakiler, Sahih'in ravileridirler.

 

 

 

12000. Ebu Esid'in azatlısı Ebu Said anlatıyor: Hz. Osman, (isyancı) Mısır halkı heyetinin yola çıktığı haberini aldı ve onları Medine dışında kendisine ait bir köyde karşıladı. (Medine'de) makamına girmelerini istemedi. Heyet onun yerini öğrenince, yanına gittiler ve "Bize Mushaf'ı getirt" dediler. O da Mushafı getirterek görevlisine "Aç!" dedi. Sonra şu ayete kadar okudu: "De ki: "Allah'ın size indirdiği; sizin de, bir kısmını helal, bir kısmını haram kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz?" De ki: "Bunun için Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"[Yunus, 59]

 

Bu noktada heyet: "Allah'ın kuralları mı sana izin verdi? Yoksa Allah'a iftira mı ediyorsun?" dedi. Osman şöyle karşılık verdi: "Emre itaat edin. Zira ayet şu şu konularda inmiştir. Kurallar (koruma) meselesine gelince, Ömer zekat develerine dair kurallara riayet etti. Ben de yönetime gelince onun yaptığı gibi yaptım, onun yaptığına hiçbir şey ilave etmedim." -Ravi der ki: Sanırım şöyle de dedi: - "ve ben o gün şu kadar yaştaydım."

 

Sonra kendisine bir takım hususlar sordular. Onlar sordukça Osman da: "Emre itaat et. Bunlar şu şu konularda inmiştir" diyordu.

 

Sonra ona, iyi bildiği bazı şeyleri daha sordular ve bir çıkış yolu bulamayınca: " Estağfurullah, siz ne istiyorsunuz? (amacınız nedir)" dedi. Onlar da: "Ganimet mallarını Medine halkının almamasını istiyoruz. çünkü bu mallar yalnız onun için savaşanlar ve bir de Hz. Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından olan şu ihtiyarlara mahsustur" dediler.

 

Bunu hem Osman, hem de heyet kabul edip anlaştılar. Bu konuda Osman'dan söz aldılar ve bu hususta bir sözleşme yazdılar. Osman da onlardan isyan etmemeleri ve topluluktan ayrılmamaları hususunda söz aldı. Bu şekilde karşılıklı anlaştılar. Sonra heyet, Osman'la beraber Medine'ye geldi ve Osman, Allah'a hamdü sena ettikten sonra (halka) şöyle hitap etti:

 

"Vallahi ben bu heyetten daha hayırlı bir heyet görmedim. Dinleyin.

Kimin ekini varsa, ekininin başına gitsin. Kimin sağımlık hayvanı varsa, onu sağsın. Dinleyin. Bizim yanımızda size mal yoktur. Bu mal yalnız o uğurda savaşanlarla Hz. Muhammed'in ashabından olan şu ihtiyarlara aittir."

 

Halk buna öfkelenerek: "Bu, Umeyye oğullarının bir hilesidir" dediler. Sonra heyet görüşmelerden memnun kalarak geri döndü ler. Bir süre yol aldıktan sonra bir bineklinin kendilerine sataştığını gördüler. Binekli bir müddet uzaklaşıyar, sonra geri dönüp onlara sövüyordu. Sonra onu yakalayıp "Senin derdin nedir? Sende bir hal var" dediler. Binekli: "Ben müminlerin emirinin, Mısır'daki valisine gönderdiği elçisiyim" dedi. Hemen üzerini kontrol ettiler ve üzerinde Osman'ın diliyle kaleme alınmış, onun mührüyle mühürlenmiş bir mektup buldular. Mektupta (valiye) Mısır heyetindeki kişileri asması veya. boyunlarını vurması veyahut el ve ayaklarını kesmesi emrediliyordu. Bunun üzerine heyet derhal geri dönüp "Anlaşmayı bozmuş. Allah kanını helal kıldı" diyerek Medine'ye kadar geldiler. Doğruca Hz. Ali'nin yanına giderek: "Gördün mü? Allah'ın düşmanını! Bizim hakkımızda şöyle şöyle yazmış. Kalk, hep birlikte ona gidelim" dediler. Ali: "Vallahi ben sizinle beraber kalkıp gitmem" deyip öneriyi reddetti. Heyet: "Öyleyse neden bizimle ilgili mektup yazdı" dediler. Ali:

 

"Vallahi o sizinle ilgili asla bir mektup yazmadı" dedi. Heyet bir birlerine bakındılar. Biri: "Bunun için mi savaşıyorsunuz ya da bunun için mi kızıyorsunuz?" dedi. Ali çıkıp Medine dışında bir köye yerleşti. Sonra heyet Osman'ın yanına giderek: "Sen bizim hakkımızda şöyle şöyle yazmışsın" dediler. Osman şöyle cevap verdi: "Hepsi iki kişi. Ya (iddianızı teyit için) iki şahit getirirsiniz ya da Allah adına yemin edilir. (Yemin ederim ki) ben ne bir şey yazdım, ne yazdırdım; ne de böyle brr şeyden haberim var. Siz de bilirsiniz ki herhangi birinin adıyla mektup yazılabilmekte ve mühür üzerine mühür nakşedilebilmektedir (sahtesi yapılabilmektedir)."

 

Her şeye rağmen topluluk Osman'ı muhasara altına aldı. Bir gün Osman yüksekçe bir yerden onlara şöyle hitap etti: "Allah'ın selamı üzerinize olsun." (Ravi der ki) Kimsenin onun selamını aldığını işitmedim. Ancak kişi içinden selamını aldıysa onu bilemem. Sonra Osman sözlerine şöyle devam etti: "Allah aşkına söyleyin. Tatlı su çıkarmak maksadıyla Rume'yi (Rume kuyusunu) kendi malımla satın aldığımı ve ondan su çıkarma konusunda kendi ipimle Müslümanlardan herhangi birinin ipi arasında fark görmediğimi bilmiyor musunuz?"

 

"Doğru" dediler. Bunun üzerine: "Öyleyse niçin o kuyunun suyundan içmeme mani oluyorsunuz ve beni deniz suyuyla iftar etmeye mecbur ediyorsunuz? Allah aşkına söyleyin. Şu şu yerleri kendi malımla satın alıp Mescid'e kattığımı bilmiyor musunuz?" "Evet, biliyoruz'' dediler.

 

Bunun üzerine: "Peki benden önce orada namaz kılmasına engel olunan birini biliyor musunuz?" dedi. Sonra Allah'ın Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun hakkında söylediği bir sözünü nakletti. Sanırım ayrıca Mufassal sureleri kendi eliyle yazdığını zikretti. Bu sözler üzerıne toplulukta herkes birbirini uyararak: "Müminlerin emil'inden uzak durun" denildi.

 

"Ben derim ki: Bu rivayetin bir kısmını Tirmizı de rivayet etmiştir.

Tamamını ise Bezzar rivayet etmiş olup ravileri, güvenilir bir ravi olan Ebu Esıd'in azatlısı Ebu Said dışında, Sahih'in ravileridirler.

 

 

 

12001. Muhammed b. Abdilmelik b. Mervan'ın bildirdiğine göre Muğire b. Şu'be, kuşatma altında bulunan Hz. Osman'ın yanında girerek şöyle demiş: "Sen halkın liderisin. Başına, bu gördüğün haller geldi. Ben sana üç seçenek sunuyorum. Bunlardan birini kabul et. Ya dışarı çıkıp onlarla savaş. Bunu seçersen (bil ki) yanında gerekli hazırlık ve güç bulacaksın ve sen doğru yoldasın, onlar ise yanlış yoldalar.

 

Ya kendine onların kuşattıkları kapı dışında başka bir kapı açtır, sonra develerine binerek Mekke'ye git. Bu takdirde sen Mekke içinde bulunduğun sürece onlar senin kanını helal görmeyeceklerdir,

Ya da Şam'a git. Zira Şam halkı arasında Muaviye vardır,"

Osman'ın bu teklife yanıtı şöyle oldu: Dışarı çıkıp onlarla savaşmam önerisine gelince, ben asla Allah'ın Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) halifelerinden onun ümmeti arasında ilk kan döken kişi olmayacağım.

Benim Mekke'ye gitmem ve orada benim kanımı helal görmeyecekleri yönündeki öneriye gelince, ben Allah'ın Resulü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mekke'de dinsizlik yapan Kureyş'li bir kişi, bütün dünyanın azabınm yarısına duçar olur" diye buyururken işittim. Bu kişi ben olmayacağım.

 

Şam'a gitmemi ve Şam halkı arasında Muaviye'nin de bulunduğu önerisine gelince, ben asla hicret yurdumu ve Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) komşuluğu terk etmeyeceğim."

 

*Hadisi Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş olup ravileri güvenilirdir. Ne var ki Muhammed b. Abdilmelik b. Mervan'ın Muğire'den hadis işittiğine dair bir bilgiye rastlamadım.

Ben derim ki: Bu hadisin Hac kitabının Mekke'nin Fazileti bölümünde başka versiyonları de yer almıştır.

 

 

 

12002. Nu'man b. Beşir anlatıyor: Bizden Harice b. Zeyd adında bir adam ölmüştü. Yüzünü bir elbiseyle örttük. Sonra kalkıp namaza durdum. Birden bir ses işittim, dışarı koştum. Baktım ses uzaklaşıyordu. Diyordu ki: "Halkın en celallisi, en mutedili Allah'ın kulu ve Müminlerin emiri Ömer'dir. O hem bedenen sağlam, hem de Yüce Allah'ın emri konusunda sağlamdı. Osman b. Affan da müminlerin emiri olup (kendisine yönelik) pek çok kusuru affeden ve insanların malında gözü olmayan kanaatklr ve namuslu biridir. İki gece geçti, dört gece kaldı. Halk ihtilafa düştü, başıbozukluk baş gösterdi. Ey insanlar liderinizin (yardımına) koşun, onu dinleyin, itaat edin! İşte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), işte İbn Revaha."

Sonra "Zeyd b. Harice -yani Harice'nin babası- ne yaptı?" dedi. Sonra: "Eris kuyusu haksızlıkla alındı" dedi. Sonra ses kesildi.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravileri Sahih'in ravileridirler. Hilafet bölümünde hadisin başka tarikleri de geçmişti.

 

 

 

12003. Abdullah b. Rafi' annesinden naklediyor: Sa'be binti'lHadramı dışarı çıktı. Sonra oğlu Talha b. Ubeydillah'a: "Osman üzerindeki kuşatma hareketi iyice artırıldı. Onun için konuşsan da kuşatmayı gevşetseler" dediğini işittik. O sırada Talha, saçlarının bir bölümünü yıkıyordu, cevap vermedi. Bunun üzerine Sa'be ellerini elbisesinin yeninden içeri sokup memelerini çıkararak: "Bunu senden, seni karnımda taşımam ve sana verdiğim sütler hakkı için istiyorum. Bunu mutlaka yapacaksın" dedi. Bunun üzerine Talha kalkıp, saçlarının yıkanmış olan bölüğünü kıvırıp düğümledi. Sonra çıkıp Ali'nin yanına gitti. Hz. Ali evinin bir köşesinde oturuyordu. Talha, beraberinde kendi annesi ile Abdullah b. Rafi'nin annesi de olduğu halde Ali'ye: "İnsanları bu zatın başından savsan! Zira kuşatmayı iyice artırdılar" dedi. Ali, elindeki bir kaseye üç kere vurarak başını kaldırdı ve: "Vallahi, ben Osman'ın hoşlanmayacağı bir iş yapmak istemem" dedi.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravileri arasında tanımadıklarım vardır. Fakat hadisin zayıf olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü Ali, Osman'ın kuşatılması sırasında Medine'de bulunmadığı gibi onun öldürülmesine de tanık olmamıştır.

 

 

 

12004. Muhammed b. Slrin anlatıyor: (Mısır isyancılarından)

Muhammed b. Ebi Huzeyfe b. Utbe b. Rabia ve Ka'b bir gemiye binerek deniz yolculuğuna çıkmışlardı. Derken Muhammed: "Ka'b! Tevrat'ta şu gemimiz ile ilgili bir şey bulamadın mı? Gemi nasıl seyir ediyor?" diye sordu. Ka'b da: "Hayır, bulamadım. Fakat Tevrat'ta Kureyş'in en yaramaz gencinin eşek gibi dörtnala fitneye koşacağını görüyorum. Bu sakın sen olmayasın" dedim.

İbn Sirin der ki: Onun söz konusu o şahıs olduğunu ileri sürdüler. "

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup ravileri, Sahih'in ravileridirler.

 

 

 

12005. Fatıma binti Ali ve Abdullah b. Cafer anlatıyor: Bir gün Ali b. Ebi Talib, Ammar b. Yasir'in yanına girdiğinde Ammar'ın Hasan b. Ali'nin yakasından tutmuş olduğunu gördü ve: "Yeğeninle ne derdin var?" dedi. Ammar: "Bu, Osman'ın kafir olmadığını söylüyor" dedi. Ali de, Ammar'a: "Sen Osman'ın inkar ettiğine inanıyor, inandığını inkar mı ediyorsun?" dedi. Bunun üzerine Ammar: "Hayır" deyince Ali:

"Öyleyse kardeşinin oğlunu serbest bırak" dedi. Sonra Hasan dışarı çıktığında Ali: "Ammar! Sen bilmez misin ki Osman Allah'a inanır, Lat ve Uzza'yı inkar eder" dedi. O da: "Evet, bilirim" dedi.

 

*Bunu Taberanı rivayet etmiş olup ravilerinden Misver b. es-Salt metruktur.

 

 

 

12006. Ve ss ab anlatıyor ki kendisi Hz. Osman'ın azat ettiğikölelerden olup Osman'ın önünden yürürdü.

Bir gün Osman, beni Eşter'e gönderdi. Gidip Eşter'i çağırdım. -(ravi) İbn Avn der ki: Sanırım şöyle demişti- Yere bir minder Eşter için, bir minder de müminlerin emi ri için attım. Osman: "Eşter! Bu insanlar benden ne istiyorlar?" diye sordu. Eşter de: "Üç şey istiyorlar ki, bunlardan biri muhakkak olmalıdır" dedi. Osman: "Nedir onlar?" diye sorunca Eşter şöyle devam etti: "Seni şu hususlardan birini kabul etmen konusunda muhayyer bırakıyorlar: Yönetimlerini kendilerine bırakmanı ve ‘‘Alın idarenizi, onu dilediğinize verin’‘ demeni istiyorlar. Senin kendine kısas uygulamanı istiyorlar. Aksi takdirde topluluk seni öldürecektir." Osman: "Bunlardan biri muhakkak olmalı mıdır?" dedi. Eşter: "Biri muhakkak olmalıdır" yanıtını verdi.

 

Bunun üzerine Osman: "Yönetimlerinden feragat edip onu kendi ellerine vermem söz konusu olamaz. Çünkü ben giymiş olduğum bİr elbiseyi bir daha çıkarmam" dedi.

 

Hasan der ki: Sonra sözlerine şöyle devam etti: "Vallahi öne çıkıp, boynumun vurulmasını, Muhammed'in ümmetinin idaresini bırakmaya ve bu yüzden ümmetin birbirlerine düşmesine / girmesine yeğlerim." Ya da Osman bu anlamda bazı sözler sarfetti- ..

 

Kendime kısas uygulamama gelince, vallahi ben biliyorum ki, önceki iki dostum (Ebu Bekir ve Ömer) ceza alırlardı. Ama benim bedenim kısasa dayanmaz.

Beni öldürmelerine gelince, vallahi sizler beni öldürürseniz, artık bir daha birbirinizi sevemez, bir daha hiçbir düşmanla topyekun savaşamazsınız."

Bunun üzerine Eşter kalkıp gitti. Bir süre bu halde bekledik. Tam "Herhalde insanlar (isteklerinden vaz geçtiler)" demiştik ki bir adam çıkageldi. Adeta kurt gibiydi. Kapıdan baktı. Sonra dönüp gitti. Sonra yanında on üç kişiyle birlikte Muhammed b. Ebi Bekir gelerek Osman'ın yanına girdi ve sakalında tutarak çekti çekti durdu. Öyle ki Osman'ın azı dişlerinin gıcırtısmı işitiyordum. Sonra dedi ki: "Sana Muaviye'nin ne yararı oldu? Sana İbn Amir'in ne faydası dokundu? Sana mektupların ne yarar sağladı?"

 

Osman ise: "Yeğenim! Sakalımı bırak! Yeğenim! Sakalımı bırak!" diyordu.

Derken Muhammed'in topluluktan özellikle bir adamı çağırttığını gördüm. Adam elinde ok demiriyle gelip onu Osman'ın kafasına sapladı.

(Hasan) der ki: Ben: "Sonra ne oldu?" diye sordum. Vessab: "Vallahi, hep birlikte olup onu öldürdüler" dedi.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravileri, Vessab hariç, Sahıh'in ravileridirler.

Vessab'ı ibn Ebi Hatim eserinde zikretmiş, ancak kendisini kimse cerh etmemiştir.

 

 

 

12007. Osman'ın hanımı Naile binti'l-Ferafisa anlatıyor: Müminlerin emiri Osman biraz şekerleme yaptı, hafif bir uykuya daldı, derken uyanarak "Topluluk beni öldürecek!" dedi. Ben: "Asla! İnşallah iş bu noktaya varmaz. Zira tebaan, senden memnuniyetlerini izhar etmişlerdir" deyince şunu anlattı: "Rüyamda Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir ve Ömer'i gördüm. Bana ‘‘Bu akşam bizimle birlikte iftar açacaksın’‘ dediler."

 

*Bunu Abdullah b. Ahmed rivayet etmiş olup ravileri arasında tanımadıklarım vardır.

 

 

 

12008. Kesir b. es-Salt anlatıyor: Öldürüldüğü gün Hz. Osman uykuya dalmıştı. Günlerden Cuma idi ve uyandığında dedi ki: "Eğer halkın ‘‘Osman ölümü temenni etti’‘ diye konuşmalarından endişe duymasaydım, size bir hadis naklederdim." (Ravi der ki) Biz de: "Allah iyiliğini versin, sen naklet. Biz, halkın dediğini demeyiz" dedik. Bunun üzerine şu karşılığı verdi: Rüyamda Allah'ın Resülü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gördüm ve bana: ‘‘Sen bu cumayı bizimle birliktekılacaksın’‘ buyurdu."

 

*Hadisi Ebu Ya'la el-Müsnedü'l-kebir'de rivayet etmiş olup ravilerinden, Abdurrahman b. Avf'ın azatlısı Ebu Alkame'yi tanımıyorum. Diğer ravileri ise güvenilirdir.

 

 

 

12009. İbn Ömer'in bildirdiğine göre Hz. Osman, sabahleyin insanlara şöyle anlatıyordu: "Ben rüyamda Hz. Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gördüm ve bana: ‘‘Osman! İftarını bizimle beraber aç’‘ dedi." Bunun üzerine Osman da oruçlu olarak sabahladı ve aynı gün öldürüldü. Allah ondan razı olsun ve yüzünü ağartsın.

 

*Hadisi el-Müsnedü'l-kebir'de Ebu Ya'la ve ayrıca Bezzar rivayet etmiş olup ravileri arasında tanımadıklarım vardır.

 

 

 

12010. Osman b. Affan'ın azatlısı Müslim Ebu Said'in anlattığına göre Osman b. Affan yirmi köle azat etti. Sonra birkaç pantolon istedi ve onları sıkıca giydi. Daha önce ne Cahiliye döneminde, ne de İslam döneminde pantolon giymişti. Dedi ki: "Dün gece rüyamda Allah'ın Resulü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir'i ve Ömer'i gördüm, Bana ‘‘Sabret. Yarın gece bizim yanımızda iftar açacaksm’‘ dediler." Sonra Osman bir Mushaf istedi, önüne açtı ve Mushaf önündeyken öldürüldü.

 

*Hadisi Abdullah ve el-Müsnedü'l-kebir'de Ebu Ya'la rivayet etmiş olup ravileri güvenilirdir.

 

 

 

12011. Abdullah b. Muhammed b. Akil bildiriyor: Hz. Osman 35 (hicri) yılında öldürÜldü ve bu fitne beş yıl sürdü. Bunun dört ayı, Hz. Hasan dönemine aittir.

 

*Hadisi Abdullah (b. Ahmed) ve Taberanı rivayet etmiş olup ravilerinden ibn Akıl, bu olaya yetişmediği gibi aynı zamanda tartışmalı biridir de.

 

 

 

12012. Ebu'ı-Aliye der ki: Biz, kurban bayramından sonraki onuncu günde Osman'ın kapısındaydık.

 

*Bunu Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş olup ravileri Salıfh'in ravileridirler.

 

 

 

12013. Ebu Ma'şer anlatıyor: Osman 35. (hicri) yılda Cuma günü Zilhicce'den on sekiz günü geride kalmıştı ki öldürüldü. Halifelik dönemi de, on iki gün eksiğiyle on iki yıl sürmüştür.

 

*Hadisi Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş olup senedi munkatıdır.

 

 

 

12014. Ebu Osman en-Nehdi'nin bildirdiğine göre Hz. Osman Teşrik günlerinin ortasında öldürülmüştür.

 

*Bunu Abdullah (b. Ahmed) rivayet etmiş olup ravileri Sahih'in ravileridirler.

 

 

 

12015. Abdullah b. Ferruh der ki: Ben, Osman'ın cenazesine katıldım. Yıkanmadan, kanlı elbiseleriyle defnedildi.

 

*Bunu da Abdullah rivayet etmiştir.

 

 

 

12016. Katade'nin bildirdiğine göre Hz. Osman'ın cenaze namazını Zübeyr kıldırdı ve onu o defnetti. Çünkü (Osman) bunu ona vasiyet etmişti.

 

*Hadisi Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş olup ravileri Sahih'in ravileridirler. Ne var ki Katade olayın yaşandığı tarihe yetişememiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Cera'a Olayı