MECMAU ZEVAİD |
BAĞİY’LER |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Zu's-Sudeyye' ve
Nehravan Halkı
10438. Said b. Malik
bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Nehr(evan) ahalisiyle
beraber yaşayacak olan Zu's-Sudeyye'yi zikrederek şöyle buyurdu: "O,
mağara şeytanıdır. Büceyle kabilesinden el-Eşheb veya İbnu'l-Eşheb denen biri
onu zulüm gördüğü kavminden (kurtarıp) getirip barındıracak!"
Süfyan ekledi: Ammar
ed-Dühni bunu anlattığı zaman: "Bizden, Buceyle'den bir adam onu
getirdi" dedi. "Bu adamın Dühn'den Falan b. Filan el-Eşheb veya
İbnu'l-Eşheb denilen kişi olduğunu sanıyorum" dedi.
*Hadisi Ebu Ya'la, kısa metinle Ahmed ve Bezzar rivayet etmiş
olup ravileri, güvenilir kimselerdir
10439. Ebu Said bildiriyor:
Huneyn günü, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ganimetleri taksim
ederken ben de oradaydım ... Hadisin devamını anlattı. Nihayet şöyle devam
etti: "Onların (Nehrevan halkının) alameti, eli kadının göğsü-yani bir top
et- gibi olan ve bu elinin üzerinde aslan yelesi gibi kıZlar bulunan bir
adamdır!"
Ebu Said der ki: Bunu
anlattığı zaman Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraber Huneyn'de
bulundum. Nehrevan'da onları öldürdüğü zaman Hz. Ali ile beraber bulundum. O
zaman Ali onu aradı; ama bulamadı. Sonra Hz. Ali bu tarife uyan birini(n
cesedini) bir duvarın altında buldu. Ali: "Kim bunu tanır?" diye
sorunca topluluktan bir adam: "Biz tanırız! Bu, Hurkus'tur. Annesi de
şuradadır" dedi. Ali annesine haber gönderip: "Bu kimdir?" diye sordu.
Annesi:
"Bilmiyorum ey
Mü'minlerin emiri! Yalnız şunu biliyorum; Cahiliye devrinde Rebeze'de
koyunlarımı otlatıyordum. Gölge gibi bir şey üzerime kapandı ve ondan hamile
kaldım; sonra da bunu doğurdum" dedi.
*Hadisi Ebu Ya'la uzun bir metinle rivayet etmiş olup
senedinde Ebu Ma'şer Necih bulunmaktadır ki, bu ravi zayıf sayılmış; ama hadisi
yazılır bir ravi olarak kabul edilmiştir.
10440. Ebu'l-Vadi Abbad
anlatıyor: Ali b. Ebi Talib ile beraber Kufe'ye giderken ... -Ravi,
"Çolak" hadisini zikretti.- Bunun üzerine (Ali) üç defa:
"Vallahi! Şimdiye kadar ne yalan söyledim, ne de yalanlandım" diyerek
şöyle devam etti: "Dostum (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bana cinlerden üç
kardeş hakkında bilgi verdi. Bu en büyükleridir. İkincisinin büyük bir
topluluğu vardır. Üçüncüsü ise zayıftır."
*Hadisi Abdullah b. Ahmed rivayet etmiş olup ravileri,
güvenilir kimselerdir.
10441. Amir b. Sa'd b.
Ebi Vakkas anlatıyor: Ammar b. Yasir, Sa'd b. Ebi Vakkas'a: "Neden Ali ile
beraber (savaşa) çıkmıyorsun? Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üç
defa: "Ümmetimden öyle bir topluluk çıkacak ki; okun avdan çıktığı
(vurulan avı delip geçtiği) gibi dinden çıkacaklar! Ali b. Ebi Talib onları
öldürecek" dediğini duymadın mı?" diye sorunca; Sa'd: "Evet
Vallahi, duydum. Ama ben kafiri kesecek, fakat mümine dokunmayacak bir kılıç
bulana kadar uzlete çekildim" cevabını verdi.
*Hadisi Taberanı el-Mu'cemu'l-kebır'de ve
el-Mu'cemu'l-evsat'ta rivayet etmiş olup senedinde Ömer b. Ebi Aişe
bulunmaktadır ki, Zehebı bu raviyi ve bu rivayetini Mizı7n'da zikretti ve:
"Bu hadis münkerdir" dedi.
10442. Abdullah (b.
Mes'ud) anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ahitlerinden
dönenlerle, zalimlerle ve dinden çıkanlarla (Haricilerle) savaşmamızı emretti.
*Hadisi Taberani rivayet etmiştir. Ravilerden tanımadığım
vardır.
10443. Mihnef b. Süleym
bildiriyor: San'a'da, atlarını yemlemekte olan Ebu Eyyub el-Ensari'nin yanına
gittik ve konakladık. Ben: "Ey Ebu Eyyub! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile beraber müşriklerle savaştın; sonra Müslümanlarla savaşmaya
geldin" dedim. Ebu Eyyub şu karşılığı verdi:
" Allah'ın Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana şu üç kısım insanla savaşmamı emretti.
Ahitlerinden dönenlerle, zalimlerle ve dinden çıkanlarla (Haricilerle). Ben
ahitlerini bozanlarla ve zulüm yapanlarla savaştım. inşallah Nehrevan
tepelerinde ve sokaklarında dinden çıkanlarla onların kim olduğunu bilmeden
(umursamadan) savaşacağım."
*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup senedinde zayıf sayılan
Muhammed b. Kesir el-Kufi bulunmaktadır.
10444. Ubeydullah b.
İyad b. Amr el-Karı anlatıyor: Abdullah b. Şeddad, Ali b. Ebi Talib'in
öldürüldüğü gecelerden birinde Irak'tan dönüşünde Hz. Aişe'nin yanına girdi.
Biz de Aişe'nin yanındaydık. Aişe, Abdullah b. Şeddad'a: "Ey İbnu Şeddad
b. el-Had! Sana soracağım şeye doğru cevap verecek misin? Bana Ali'nin
öldürdüğü topluluktan bahset" dedi. İbn Şeddad: "Neden doğru
söylemeyeyim?" deyince; Aişe:
"Bana onlardan
bahset" dedi. İbn Şeddad başladı anlatmaya:
Ali b. Ebi Talib,
Muaviye ile yazışıp hakemler karar verince, halkın kurralarından sekiz bin kişi
karşı çıkıp, Küfe'nin bitişiğinde bulunan Harura denilen yerde konakladılar.
Bunlar Ali'yi ayıplayarak: "Allah'ın sana giydirmiş olduğu bir gömleği ve
vermiş olduğu bir ismi çıkardıno Sonra gidip Allah'ın dininde hakem tayin
ettin. Halbuki Allah'tan başka hakem yoktur" dediler. Ali, kendisine
itiraz edenlerin kınama ve kendisini terk etme sebebini öğrenince, bir kişiye,
Müminlerin emiri'nin yanına Kur'an hafızı olmayanın girmemesini halka ilan
etmesini emretti. Evin avlusu Kur'an hafızlarıyla dolunca, büyük bir Mushaf
getirtti. Ali Mushaf'ı önüne koyup ona vurarak: "Ey Mushat! Halkla
konuş" dedi.
Halk: "Ey
Müminlerin emiri! Buna ne soruyorsun? Bu sadece kağıtta olan mürekkeptir. Biz
ondan gördüğümüz şeyi söyleriz. Ne demek istiyorsun?" dediler. Hz. Ali
şöyle dedi:
Benimle (aramızdan)
çıkıp giden arkadaşlarmız arasında Allah'ın Kitabı vardır. Allah, Kitab'mda bir
kadın ve kocasıyla ilgili şöyle buyuruyor: "Karı kocanın arasının
açılmasından endişelenirseniz, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının
ailesinden bir hakem gönderin; bunlar düzeltmek isterlerse, Allah onların
aralarını buldurur." (Nisa, 35) Muhammed ümmetinin hürmeti, bir kadın ve
erkeğin hürmetinden daha büyüktür. Muaviye ile yazışırken, Ali b. Ebi Talib
yazdığım için beni ayıpladılar. Vaktiyle Suheyl b. Amr bize geldiği zaman,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bismillahirrahmanirrahim"
yazdırdı. Suheyl:
"Bismillahirrahmanirrahim
yazma!" dedi. Hz. Peygamber: "Nasıl yazalım?" diye sorunca,
Suheyl: "Bismikellahumme, yaz!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "Muhammedun Resulullah, yaz" deyince; Suheyl: "Eğer
senin Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) olduğunu bilsem sana
muhalefet etmezdim" dedi. "Bu, Muhammed b. Abdillah'ın Kureyş ile
anlaşma şartlarıdır" şeklinde yazdı. Yüce Allah, Kitab'mda şöyle buyurur:
"Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı
umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir." (Ahzab, 21)
Hz. Ali, onlara
(Haricilere) Abdullah b. Abbas'ı gönderdi. Ben, Haricilerin askerlerinin
ortasına varana kadar onunla birlikteydim. İbnü'l-Kevva kalkarak halka şöyle
hitap etti: "Ey Kur'an'ın hamilleri! Bu, Abdullah b. Abbas'tır. Bunu
tanımayan tanısın. Ben bunu Allah'ın Kitab'mdan tanıyorum. Bu, Allah'ın
haklarında: ‘‘Doğrusu onlar çok kavgacı bir topluluktur’‘ (Zuhruf, 58)
buyurduğu topluluktandır. Bunu arkadaşının yanına geri gönderin ve Allah'ın
Kitabı konusunda onunla tartışmayın. "
Onların hatipleri
kalkıp: "Vallahi Kitab konusunda onunla tartışacağız. Eğer bildiğimiz bir
hak ile gelirse ona tabi oluruz. Eğer batılla gelirse, batılla onu sustururuz
ve arkadaşına geri göndeririz" dediler. Kitab'la ilgili Abdullah b. Abbas
ile üç gün tartıştılar. Onlardan dört bin kişi tövbe ederek geri döndü.
Bunların içinde İbnü'l-Kevva da vardı. İbn Abbas onları Küfe'ye Hz. Ali'nin
yanına götürdü. Ali geride kalanlara haber gönderip: "Bizimle halk arasında
gördüğünüz şeyler cereyan etti. Haram olan kanı akıtmamak, yol kesmemek veya
zayıfa zulmetmemek şartıyla dilediğiniz yerde durun. Eğer bunlardan birini
yaparsanız hepinize savaş açarız. Allah hainleri sevmez" dedi.
Aişe, Abdullah b.
Şeddad'a: "Ey Şeddad'ın oğlu! Öldürdünüz mü?" diye sorunca, İbn
Şeddad: "Allah'a yemin olsun ki, yol kesip kan akıtarak ahitlerinden
dönünceye kadar onlara haber göndermedi" dedi. Aişe: "Allah adına
yemin eder misin?" deyince: "Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a
yemin ederim ki; böyle oldu" dedi. Aişe: "Irak halkının birbirleriyle
iki defa: "Zu's-Sudeyye" diyerek konuştukları haberi bana
ulaştı" deyince, şöyle cevap verdi: "Onu gördüm ve öldürülenler
arasında Ali ile beraber başında durdum. Ali halkı çağırıp: "Bunu tanıyor
musunuz?" diye sordu. Gelenlerin çoğu: "Bunu falan oğullarının
mescidinde namaz kılarken gördüm" dedi. Namaz kılarken görülmesi dışında
hakkında bir şey bilen çıkmadı" cevabını verdi. Aişe: "Iraklılar, Ali
adamın başucunda durduğu zaman ne dediğini ileri sürüyorlar?" deyince,
şöyle dedi:
Ali: "Allah ve
Resulü doğru söylemiş" dedi." Aişe: "Bundan başka bir şey
dediğini duydun mu?" diye sorunca ise: "Vallahi hayır" dedi.
Aişe: "Evet; Allah ve Resulü doğru söylüyor. Allah, Ali'ye rahmet etsin.
O, hoşuna giden bir şey gördüğünde muhakkak: ‘‘Allah ve Resulü doğru söylemiş’‘
der. Iraklılar, söylediklerine eklemeler yaparak onun adına yalan söylemeye
başladılar" dedi.
*Hadisi Ebu Ya'la rivayet etmiş olup ravileri, güvenilir
kimselerdir.
10445. Habib b. Ebi
Sabit anlatıyor: Ebu Vail'e gidip, Hz. Ali'nin öldürdüğü topluluğu sordum ve:
"Neden ondan ayrıldılar? Neden kanını helal saydılar? Ali onları neye
davet etti? Onlar neden ayrıldılar? Ali neden onların kanını helal saydı?"
dedim. Ebü Vail şu karşılığı verdi:
Sıffin'de Şamlılar
ölümle yüzleşince Muaviye ve taraftarları, hilelere başvurdular. Arın b. el-As
ona: "Bana bir mushaf gönder, Vallahi onu sana geri vermeyiz sonra"
dedi. Bir kişi Mushaf'ı alıp geldi ve Amr b. elAs: "Sizinle bizim aramızda
hakem, Allah'ın Kitab'ıdır. ‘‘Kendilerine Kitabıdan nasip verilenlere
baksana’‘" (Nisa, 44) deyince Hz. Ali: "Evet sizinle bizim aramızda
Allah'ın Kitabı hakemdir ve biz bunu hakem kabul etmeye sizden daha
uygunuz" dedi.
O zaman kendilerine
Kurra ("Kur'an hafızları") dediğimiz Hariciler kılıçları boyunlarında
asılı oldukları halde geldiler ve: "Ey Müminlerin emiri! Allah bizimle
onlar arasında hükmünü verinceye kadar şu topluluğun (Şamlıların) üzerine
yürümeyecek misin?" dediler. Sehl b. Huneyf kalkarak şöyle seslendi:
Ey insanlar! Kendinizi
suçlayınız! Hudeybiye günü Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
beraberdik. Eğer savaşmamız gerekseydi savaşırdık. Allah'ın Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ile müşrikler arasında barış yapıldığı zaman, Ömer b.
el-Hattab geldi ve: "Ya Resulallah! Biz hak üzere ve onlar ise batıl üzere
değil mi?" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Evet" deyince, Ömer: "Bizden öldürülenler Cennette, onlardan
öldürülenler Cehennemde değil mi?" dedi. Hz. Peygamber: "Evet"
deyince, Ömer: "Öyleyse, biz ne diye dinimizi aşağı düşürmeye meydan
veriyoruz da, Allah onlarla aramızda daha bir hüküm vermemişken geri
dönüyoruz?" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey
Hattab'ın oğlu! Ben, Allah'ın Resulüyüm. Allah hiçbir zaman beni yardımsız
bırakmayacaktır" buyurdu. Ömer, öfkeli bir şekilde Ebu Bekr'in yanına
gitti ve: "Ey Ebu Bekr! Biz hak üzere ve onlar ise batıl üzere değil
mi?" dedi. Ebu Bekr: "Evet" deyince, Ömer: "Bizden
öldürülenler Cennette, onlardan öldürülenler Cehennemde değil mi?" dedi.
Ebu Bekr: "Evet" deyince, Ömer: "Öyleyse, biz ne diye dinimizi
aşağı düşürmeye meydan veriyoruz da, Allah onlarla aramızda daha bir hüküm
vermemişken geri dönüyoruz?" dedi. Ebu Bekr: "Ey Hattab'ın oğlu! O,
Allah'ın Resulüdür. Allah hiçbir zaman onu yardımsız bırakmayacaktır"
Bunun üzerine Hz. Peygamber'e Fetih suresi nazil oldu. Allah'ın Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ömer'e haber gönderip inen ayetleri ona okuttu.
Ömer: "Ya Resulallah! Bu fetih midir?" diye sorunca, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet" dedi. Ömer nefsi mutmain olarak
geri döndü ve halk ta onunla beraber döndüler.
(Sehl'in bu konuşması
üzerine) Haricilerden olan bu grup daha sonra on bin küsur kişi olarak
Harura'ya gidip yerleştiler. Hz. Ali onlara haber gönderip Allah için bu
hareketlerinden vazgeçmelerini istedi. Ama onlar bunu kabul etmediler. Sa'sa'a
b. Savhan onlara giderek: "Neden halifenizle savaşıyorsunuz?" diye
sordu. Onlar: "Fitne olur endişesiyle" dediler. Sa'sa'a:
"Gelecek yılda çıkacak fitne endişesiyle bu yılın fitnesini acele
ettirmeyin!" diye çıkıştı. Hariciler: "Geldiğimiz yere geri döneriz.
Eğer Ali hakem olayını kabul ederse, Sıffin'de savaştığımız gibi savaşırız.
Eğer hakem olayını kabul etmezse onunla beraber savaşırız" dediler ve
Nehrevan'a kadar vardılar. Orada bir grup onlardan ayrıldı ve geceleyin halkın
üzerine saldırmaya başladılar. Arkadaşları:
"Yazıklar olsun
size! Ali'den bunu yapmak üzere ayrılmadık" dediler. Durumları Ali'ye
ulaşınca kalkıp halka hitap etti ve: "Görüşünüz nedir? Şam ahalisi üzerine
mi yürüyelim? Yoksa çoluk çocuğunuzun üzerine saldıranların üzerine mi
dönelim?" dedi. Halk: "Onlara geri dönelim" dediler. Ali,
onların durumlarını halka anlattı ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) onlar hakkında: "İnsanların ihtilafa düştüğü bir zamanda bir grup
çıkacak ve hakka en yakın olanlar bu grubu öldürecektir. Bunların alameti,
onlardan olan bir adamın elinin bir kadın memesi gibi olmasıdır"
buyurduğunu söyledi.
Yola çıkıp Nehrevan'da
birbirleriyle karşılaştılar ve şiddetli bir savaşa tutuştular. Ali'nin atları
artık onlara doğru gitmez olunca, Ali kalkıp: "Ey insanlar! Eğer benim
için savaşıyorsanız, benim size verecek bir şeyim yoktur. Eğer Allah için
savaşıyorsanız, sizin yapmanız gereken bu değildir" dedi. Ordu üzerlerine
öyle bir hamle yaptı ki; yere (cesetleri) saçılınca fitne ortadan kalmış oldu.
Ali: "Onların (cesetlerin) arasında o adamı (Zu's-Sudeyye'yi) bulun"
dedi. Adamı aradılar ama bulamadılar. Hatta bazıları: "İbn Ebi Talib,
kardeşlerimizle savaşmamız için bizi kandırdı! Böylece onları öldürdük!"
dediler. Bunun üzerine Ali'nin gözleri yaşardı, atını getirmelerini söyleyerek
atına bindi ve birbirinin üzerine yığılmış ölülerin bulunduğu bir çukura gitti.
Çukurdaki adamları ayaklarından sürüyerek çıkardılar ve altlarında o adamı
bulup Ali'ye haber verdiler. Ali sevinip: "Allahu Ekber" diyerek
tekbir getirdi. Halk ta sevinç içinde geri döndü. Ali: "Bu yıl
savaşmayacağım" deyip Küfe'ye geri döndü ve (o yılda) Ali öldürüldü Allah
ona rahmet eylesin! Yerine Hasan halife seçildi ve babasının izinden gitti.
Sonra Muaviye'ye haber göndererek ona biat etti.
*Derim ki: Sahih'te bu hadisin bir bölümü vardır. *Hadisi Ebu
Ya'la rivayet etmiş olup ravileri, Sahih'in ravileridir.
10446. Asım b. Kuleyb'in
bildirdiğine göre babası anlatıyor: Hz. Ali, halkın bazı işleriyle ilgilenirken
ben yanında oturuyordum. O sırada yanına kıyafetleri yolculuktan geldiğini
belli eden bir adam gelerek: "Ey müminlerin emiri!" dedi. Ali halkla
ilgilendiği için adama cevap veremedi. Ben adama: "Neyin var?" diye
sorunca adam şu karşılığı verdi:
Ben hac'dan veya umreden
geliyorum. -Hangisi olduğunu hatırlamıyorum.- Aişe'ye uğradım; bana:
"Sizin taraflardan çıkan ve Haruriyye denilen topluluk kimdir?" diye
sordu. Ben: "Harura denilen yerden çıkan bir topluluktur. Bu sebeple
onlara Haruriyye adını verdiler" dedim. Aişe: "Onların helak oluşuna
şahit olanlara ne mutlu. Vallahi! Eğer İbn Ebi Talib'e sorarsanız, onlar
hakkında size bilgi verir" dedi. Ben de bunun üzerine Ali'ye sormak için
geldim.
Hz. Ali işini bitirince:
"Demin izin isteyen nerede?" diye sordu.
Adam kalkıp bana
söylediklerini Ali'ye anlattı. Ali üç defa tehlil (La ilahe illallah) dedikten
sonra ekledi:
Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanındayken ve yanında benden başka sadece Aişe
varken bana eliyle doğu tarafına işaret ederek şöyle buyurdu: "Ey Ali!
Şöyle şöyle bir yerde çıkan bir topluluk hakkında ne dersin? Bunlar Kur'an
okurlar (ama okudukları) boğazlarından aşağı geçmez. Dinden, okun avı delip
geçtiği gibi çıkıp giderler. Aralarında pazusu olduğu halde kolu olmayan bir
adam olacak. Pazusu Habeşli bir kadının memesi gibi olacak." Kendisinden
başka ilah olmayan Allah rızası için size soruyorum: Ben size bu kişinin
onların içinde olduğundan bahsettim mi?" Onlar: "Evet" dediler.
Ali: "Gidip onu buldunuz ve tarif edildiği gibi biri olduğunu görüp
sürükleyerek getirdiniz" deyip üç defa: "Allah ve Resulü doğru
söylemiştir" diye ekledi.
*Hadisi Ebu Ya'la rivayet etmiş olup ravileri, güvenilir
kimselerdir. Bezzar buna benzer bir rivayette bulundu.
10447. Hz. Aişe,
Haricilerden söz edip onları -yani Nehr(evan) halkmı- kimin öldürdüğünü sordu.
"Ali öldürdü" dediklerinde; Aişe: "Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ‘‘Ümmetimin en şerlileri olan bunlan, ümmetimin en
hayırlıları öldürecektir’‘ buyurduğunu duydum" dedi.
*Hadisi Ebu Ya'la rivayet etmiştir. Ravilerden Ata b.
es-Saib, ahir ömründe ihtilat'a düşmüştür.
Taberanı
el-Mu'cemu'l-evsat'ta bunu bir kıssa ile birlikte aktardı.
10448. Mesruk'un
bildirdiğine göre Hz. Aişe ona: "Zu's-Sudeyye'yi kim öldürttü? Ali b. Ebi
Talib mi?" diye sordu. Mesruk: "Evet" deyince, Aişe:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Kur'an okuyan bir topluluk
çıkacak (ama okudukları) boğazlarından aşağı geçmeyecek. Dinden, okun avı delip
geçtiği gibi çıkıp gidecekler. Aralarında kolu sakat bir adam olacak"
buyurduğunu duydum" dedi.
*Hadisi Taberanı el-Mu'cemu'l-evsat'ta rivayet etmiştir.
Ravilerden Amr b. Abdilğaffar'ın hadisleri metruktur.
10449. Hz. Ali der ki:
Muhammed'in ailesinden ilim ehli olanlar ile Aişe binti Ebi Bekr, Zu's-Sudeyye
ashabmm, ümmi olan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) diliyle
lanetlendiklerini biliyorlar. Ona (Aişe'ye) sorunuz." Bir rivayette de: "Nehrevan
ashabı" şeklinde geçmiştir.
*Hadisi Taberanı el-Mu'cemu's-sağır'de ve
el-Mu'cemu'l-evsat'ta iki senedle rivayet etmiş olup birinin ravileri,
güvenilir kimselerdir.
10450. Abdullah b. Abbas
anlatıyor: Harura'lılar (Hariciler) Hz. Ali'den ayrılıp bir evde tek başlarına
toplandıkları zaman, ben Ali'ye: "Ey müminlerin emiri! Namazı geciktir ki;
şu topluluğa gidip onlarla konuşayım" dedim. Ali: "Onların sana zarar
vermelerinden korkuyorum" dedi. Ben: "İnşallah zarar veremezler"
dedim ve Yemen yapımı kıyafetlerimin en güzellerinden giyinip yanlarına girdim.
Onlar öğle sıcağında istirahata çekilmişlerdi. Daha önce onlardan fazla ibadete
daha düşkün bir topluluğun yanına girmemiştim. Elleri deve dizi gibi nasırlı,
secde(lerin çokluğu) yüzlerinde bir iz bırakmıştı. Yanlarına girdiğimde:
"Hoş geldin ey Abbas'ın oğlu! Neden geldin?" diye sordular. Ben:
"Size Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bahsetmek
için geldim. Vahiy (onların zamanında) indi ve bunun anlamını en iyi onlar bilir"
dedim. Bazıları: "Onunla konuşmayın"; bazıları ise: "Onunla
konuşacağız" dediler.
Ben: "Hz.
Peygamber'in amcasının oğlu, damadı, kendisine ilk iman eden ve Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabının kendisiyle beraber olduğu kişiden neyin
intikamını alıyorsunuz?" dedim. Onlar: "Üç şeyin intikamını
alıyoruz" dediler. Ben: "Onlar nedir?" dediğimde ise şöyle
dediler: "Birincisi; Allah'ın dininde insanları hakem tayin etti. Halbuki
Yüce Allah: ‘‘Hüküm, ancak Allah'ındır’‘ (Yusuf, 40) buyurur. Ben:
"Başka ne?"
dediğimde şöyle dediler: "Savaştı, ama esir ve ganimet almadı. Eğer onlar
kafirse, onların malı kendisine helaldi. Eğer onlar mümin ise onların kanı
kendisine haramdı." Ben: "Başka ne?" dediğimde şöyle dediler:
"Kendisine ait olan Emirü'l-müminin sıfatını sildi. Eğer o,
Emirü'l-müminin değilse, kafirlerin emiridir."
Ben: "Size Allah'ın
Kitab'ından ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetinden inkar
edemeyeceğiniz şeyleri anlatırsam (hatanızdan) geri dönersiniz değil mi?"
deyince, onlar: "Evet" dediler. Ben şöyle devam ettim:
"Allah'ın dininde
insanları hakem tayin etti" sözünüze gelirsek; Yüce Allah: "Ey
inananlar! Ihramlı iken avı öldürmeyin. Sizden bile bile onu öldürene, ehli
hayvanlardan öldürdüğü kadar olduğuna içinizden iki adil kimsenin hükmedeceği,
Kabe'ye ulaşacak bir kurbanı ödeme, yahut düşkünlere yemek yedirme şeklinde
kefaret ya da yaptığının ağırlığını tatmak üzere bunlara denk oruç tutma
vardır." (Maide, 95) Kadın ve kocası hakkında ise şöyle buyurur:
"Karı kocanın arasının açılmasından endişelenirseniz, erkeğin ailesinden
bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin." (Nisa, 35) Allah
rızası için size soruyorum: Burada insan kanının akmasını durdurmak ve
aralarını ıslah etmek için hüküm vermesi mi daha önemlidir? Yoksa çeyrek dirhem
değerindeki bir tavşan için hüküm vermesi mi daha önemlidir?" Onlar:
"Vallahi; kanın akıtılmasını durdurmak ve insanların arasını ıslah etmek
daha önemlidir" dediler. Ben: "O halde (sorunu) bunu hallettik!"
deyince, onlar: "Vallahi evet" dediler.
Ben şöyle devam ettim:
Savaşıp esir ve ganimet almamasıyla ilgili sözünüze gelince; annenizi (Aişe'yi)
esir mi alacaksınız? Yoksa başkasına yapmanızı helal gördüğünüz şeyi ona da mı
helal kabul ediyorsunuz. (Böyle yaparsanız) küfre düşersiniz. Eğer onun anneniz
olmadığını iddia ederseniz yine küfre düşersiniz ve İslam'dan çıkarsınız. Yüce
Allah: "Müminlerinı Peygamberi kendi nefislerinden çok sevmeleri gerekir;
onun eşleri onların anneleridir" (Ahzab, 6) buyurur. Siz iki sapıklık
arasında gidip geliyorsunuz. Bunlardan hangisini isterseniz tercih edin. O
halde bunu da hallettik!" onlar: "Vallahi evet" dediler.
Ben şöyle devam ettim:
Kendine ait olan Emirü'l-müminin sıfatını sildi" sözünüze gelince;
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hudeybiye günü aralarında bir anlaşma
yazmak üzere Kureyşlileri çağırdı ve: "Şöyle yaz:
Bu, Allah'ın ResUlü
Muhammed'in hükmettiği şeydir" deyince, Kureyşliler:
"Vallahi eğer
Allah'ın Resulü olduğuna inansaydık, seni Kabe'den uzaklaştırmaz ve seninle
savaşmazdık. Muhammed b. Abdillah olarak yaz" dediler. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Vallahi! Beni yalanlasanız da ben,
Allah'ın Resulüyüm. Ey Ali! Muhammed b. Abdullah yaz" buyurdu. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ali'den daha üstündür. Bunu da hallettik
mi?" Onlar: "Vallahi evet" dediler ve içlerinden yirmi bin kişi
geri döndüler; geriye kalan dört bin kişi ise nihayet öldürüldü.
*Hadisi Taberanı rivayet etmiştir. Ahmed de bir bölümünü
rivayet etti. ikisinin de ravileri, Sahih'in ravileridir.
10451. Cundub amalıyor:
Hariciler, Hz. Ali'den ayrıldıkları zaman, Ali onların peşinden gitti; biz de
onunla beraber çıktık. Haricilerin askerlerinin bulunduğu yere varınca, Kur'an
okuyanların sesi arı vızıltısı gibi geliyordu. Aralarında ibadetten elleri nasırlaşmış
ve secdeden dolayı yüzlerinde iz oluşmuş kişiler vardı. Onları gördüğümde içime
bir şüphe düştü, durup mızrağımı yere sapladım ve atımdan inerek kalkanımı
bırakarak zırhımı üzerine koydum. Atımın gemini alıp rruzrağa doğru namaza
durarak, namazda: "Allahım! Bunlarla savaşmak sana itaatse buna izin ver.
Eğer isyansa bana bunun işaretini göster" diye dua ettim. Bu sırada Hz.
Ali, Hz. Peygamber'in katırına binmiş bir şekilde geldi ve benim hizama
ulaşınca: "Ey Cundub! Şüpheden Allah'a sığm" dedi. Bunun üzerine
hızlı bir şekilde yanına vardım. O da bineğınden inerek namaza durdu. Bu sırada
at üzerinde bulunan bir kişi geldi ve: "Ey Müminlerin emiri!" dedi.
Ali: "Ne istiyorsun?" deyince, adam: "Bu topluluktan bir şey
istiyor musun?" dedi. Ali: "O nedir?" deyince, adam: "Nehri
geçip gittiler" dedi. Ali:
"Nehri
geçmediler" dedi. Ben: "Sübhanallah!" dedim. Sonra başka birisi
geldi ve: "Ey Müminlerin emiri!" dedi. Ali: "Ne
istiyorsun?" deyince, adam: "Bu topluluktan bir şey istiyor
musun?" dedi. Ali: "O nedir?" deyince, adam: "Nehri geçip
gittiler" dedi. Ben: "Allahu Ekber!" dedim. Ali: "Nehri
geçmediler" dedi. Sonra başka birisi atını koşturarak geldi ve: "Ey
müminlerin emiri!" dedi. Ali: "Ne istiyorsun?" deyince, adam:
"Bu topluluktan bir
şey istiyor musun?" dedi. Ali: "O nedir?" deyince, adam:
"Nehri geçip gittiler" dedi. Ali yine: "Nehri geçmediler ve
geçemeyecekler. Nehrin bu tarafında öldürülecekler. Bu, Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ahdidir" dedi. Ben: "Allahu Ekber"
dedim ve kalkıp binmesi için bineğini tuttum. Ali, bineğine bindikten sonra
gidip zırhımı giydim ve atımın yanına gidip üzerine binerek Ali ile beraber
ilerlemeye başladım. Ali: "Ey Cundub!" deyince; ben: "Buyur ey
Müminlerin emiri!" dedim. Ali: "Ben onlara mushafı iyi bilenı
Rabbinin Kitab'ına ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetine
çağıran birini göndereceğim. Hariciler onu ok yağmuruna tutmadıkça geri
dönmeyecek. Ey Cundub! Bizden on kişi bile ölmeyecek; onlardan ise on kişi bile
kurtulamayacak" dedi. Haricilerin yanına vardığımızda onların yerlerinde
olduğunu ve hiçbir yere gitmediklerini gördük. Hz. Ali, taraftarlarını çağırıp
savaş düzenini aldırdı; sonra safın bir tarafından diğer tarafına kadar iki
defa gidip gelerek: "Kim bu Mushaf'ı alarak onların üzerine yürüyüp
Allah'ın Kitab'ına ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetine
davet eder ve şehit olup Cennete girer?" dedi. Benu Amir b. Sa'sa'a'dan
bir genç dışında kimse bu çağrıya icabet etmedi. Ali, gence: "Yerine geri
dön!" dedi. Sonra ikinci defa seslendi. Yine o gençten başkası çıkmadı.
Üçüncü defa seslenip aynı genç çıkınca Ali: "AI bunu o halde!" dedi.
Genç Mushaf'ı aldı. Ali: "Şunu bil ki; öldürüleceksin. Seni ok yağmuruna
tutmadıkları müddetçe sakın bize dönme!" dedi. Genç Mushaf'ı alarak
Haricilere doğru yürüdü. Kendisini duyacakları bir mesafeye gelince, Hariciler
genç geri dönmeden savaşı başlattılar. Bir kişi de genci bir ok ile vurdu.
Bunun üzerine genç yüzünü bize doğru dönerek oturdu. Ali: "Topluluğun üzerine
saldırın" dedi.
Cundub dedi ki: O
şüpheden sonra bu elimle öğle namazını kılmadan önce sekiz kişi öldürdüm.
Bizden on kişi bile ölmezken; onlardan on kişi bile kurtulamadı.
*Hadisi Taberanı el-Mu'cemu'l-evsat'ta Ebu's-Sabiğa yoluyla
Cundub'den rivayet etti.
Ebu's-Sabiğa'yı
tanımıyorum. Diğer ravileri, güvenilir kimselerdir .
10452. Ali'nin azatlısı
Ebu Cafer anlatıyor: Hz. Ali ile beraber Nehrevan savaşında bulundum. Savaş
bitince: "Çolağı arayın!" dedi. Onu aradılar, ama bulamadılar. Ali
öldürülen her kişinin başına bir kamış dikilmesini emretti. Onu bir adamın
havuzunda kararmış ve çok kötü kokar bir şekilde buldular. Eli kadın memesi
gibi zayıf ve kılhydI. Ali ona bakınca: "Allah ve Resulü doğru
söylediler" dedi. Oğlu Hasan veya Hüseyin ise babalarının şöyle dediğini
duydu: "Muhammed ümmetini bu topluluktan kurtaran Allah'a hamdolsun. Eğer
Muhammed ümmetinden sadece üç kişi kalsaydı biri bunlarla aynı görüşte olurdu.
Bunlar erkeklerin sulbünde, kadınların rahmindedir."
*Hadisi Taberanı el-Mu'cemu'l-evsat'ta rivayet etmiş olup
ravilerden tanımadıklarım vardır.
10453. Abdurrahman b.
Udeys el-Bel evi der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Öyle
insanlar gelecek ki; okun avı delip çıktığı gibi dinden çıkacaklar. Bunlar
Lübnan dağında veya Celil dağında öldürülecekler" dediğini işittim.
(Ravi) İbn Lehia der ki:
"İbn Udeys, Lübnan dağında veya Celil dağında öldürüldü."
*Hadisi Taberanı el-Mu'cemu'l-evsat'ta hocası Bekr b.
Sehl'den rivayet etti. Bu zat, vasat bir ravidir. Zayıf olduğunu söyleyenler de
vardır. Diğer ravileri, hadisleri hasen veya sahih kabul edilen kimselerdir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
İsyancılar ve
Haricilerle Savaşmanın Hükmü