MECMAU

ZEVAİD

MEĞAZİ VE SİYER

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Medine'ye Hicret

 

9902. Urve anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hacdan sonra Zilhicce'nin geriye kalan günlerinde Muharrem ve Safer aylarında bekledi. Sonra Kureyş müşrikleri Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hicret edeceğini ve Yüce Allah'ın Medine'de onu koruyup muhafaza edeceğini anlayınca ve Ensar'ın Müslüman olup Mekke'den bazı kimselerin oraya hicret ettiği haberi kendilerine ulaşınca, bütün düşüncelerini toplayıp bir hile planlamaya başladılar. En sonunda Hz. Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yakalayıp ya öldürmeye, ya zindana atmaya veya yerde sürüklemeye -Ravi Amr b. Halid'in şüphesine göre ya onu yurttan çıkarmaya ya da sıkıca bağlamaya- karar verdiler. Yüce Allah onların bu hilelerini O'na haber verdi. Şöyle buyurdu: "Bir vakit o küfredenler seni tutup hapsetmek veya öldürmek veya Mekke'den çıkarmak için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlardı; ama Allah da karşılığını kuruyordu. Allah, tuzakların en hayırlısını kurandır." (Enfal, 30) ve Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Bekir'in evine gittiği gün onu gece baskınıyla yatağına yattığı zaman öldürecekleri haberi ulaştı. Karanlık çökünce Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekir Sevr mağarasına doğru çıktılar. İşte Yüce Allah'ın zikrettiği mağara o mağaradır. Ali b. Ebi Talib ise Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yatağında uyuyup dikkatleri ondan uzaklaştırdı. Müşrikler kimin yatakta yatanın üzerine saldırıp onu öldüreceği hakkında ihtilafa düştüler. Bu şekilde tartışarak sabahı ettiler. Bir de baktılar ki yataktan Ali çıktı. Ona Peygamber'in nerede olduğunu sordular. O da hiç bilmediğini söyledi. O zaman kaçtığını anladılar ve atlara binip onu her yerde aramaya başladılar. Herkese haber verip onların yerini haber verene büyük ödül vereceklerini söylediler.

 

Sonunda Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekir'in bulunduğu mağaranın olduğu tepeye kadar geldiler. Hatta mağaranın üst tarafma kadar vardılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların sesini duyuyordu. Bu esnada Hz. Ebu Bekir korktu ve telaşlanmaya başladı. Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Üzülme! Allah bizimle beraberdir" dedi. (Tevbe, 40) ve dua etti. Hemen üzerlerine Allah'tan bir huzur indi. "Nihayet Allah onun üzerine huzur ve sükunetini indirdi ve onu görmediğimiz birtakım askerlerle güçlendirdi. Böylece küfredenlerin kelimesini (şirk davasını) en alçak, Allah'ın kelimesini tevhidi ise en yüksek yaptı. Allah güçlüdür ve hikmet sahibidir." (Tevbe, 40)

 

Hz. Ebu Bekir azatlı kölesi Fahr b. Fuheyre'yi emanetçi olarak gönderdi. O da Abd b. Adi oğullarından İbnu'l-Erikat diye bir adamı kiraladı. Bu adam As b. Vail oğullarından Sehm oğullarının içinde Kureyş'in müttefiki idi. Bu kimse o zamanlarda müşrik ve yol rehberi idi. O gecelerde önümüze düşüp bize yol gösteril'di. Gece olunca Abdullah b. Ebi Bekir Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile (babası) Hz. Ebu Bekir'in yanına gelip Mekke'de olan bütün haberleri onlara anlatıyordu. Amr b. Fuheyre de her gece onlara bir koyun getiriyor, onlar da sütünü sağdıktan sonra kesiyorlal'dı. Sabah olunca da çobanların arasına karışıyor ve kimse onu fark etmiyordu. Bütün sesler kesilip ortalık sükunete erince arkadaşları onların develerini getirdiler. Böylece onlar iki gün iki gece mağarada beklemiş oldular. Sonra ikisi tekrar yola koyuldular. Amr b. Fuheyra bineklerini ezgilerle coşturuyor, hizmetlerini görüyor ve onlara yardım ediyordu. Hz. Ebu Bekir onu (kölesini) bineğinde terkisine alıyor ve böylece nöbetleşe onu bindiriyordu. Yanlarında Amr b. Fuheyra ve Adi oğullarından olan yol rehberinin dışında başka kimse yoktur.

 

*Bu hadisi Taberanı mürselolarak rivayet etmiş olup ravilerinden ibn Lehia hakkında ileri geri sözler sarfedilmiştir; fakat genelde hadisleri hasendir.

 

 

 

9903. Mariye anlatıyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müşriklerden kaçtığı gün eğildim ve Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzerimden duvara çıktı.

 

*Bu hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravileri arasında tanımadığım kişiler vardır.

 

 

 

9904. Ebu Mus'ab el-Mekki diyor ki: Zeyd b. Erkam, Muğire b. Şu'be ve Enes b. Malik'in şunu anlattıklarım biliyorum: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mağarada kaldığı gece Yüce Allah emretti ve bir ağaç mağaranın önünde bitip Hz. Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sakladı. Bir örümcek mağaranın girişine ağ ördü, iki güvercin de mağaranın ağzına gelip kondular. Müşrikler her taraftan gelip mağarayı kuşattılar. Hatta Allah'ın Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kırk kulaç kadar yaklaştılar. Yanlarında sopalar ve yaylar vardı. Aralarından birisi mağaraya doğru yaklaştı ve güvercinleri gördü. Geri döndü ve arkadaşlarına: "Mağarada hiç kimse yok. Mağaranın ağzında iki güvercin gördüm. Anladım ki orada kimse yok" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun bu sözlerini duyunca Yüce Allah'ın kendisini koruduğunu anladı, o iki güvercine hayırla dua etti ve Yüce Allah onların ödüllerini verdi. Allah'ın haremi (yani Mescid-i haram) için onu iki yavrusunu aldı. Harem'deki bütün güvercinlerin soyunun o iki güvercinden geldiği söylenmektedir.

 

*Bu hadisi Bezzar ve Taberanı rivayet etmiş olup, ravilerinden bir kaçını tanımıyorum.

 

 

 

9905. Esma binti Ebu Bekir anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'deyken bize her gün iki kere gelirdi. Yine o günlerden birinde öğle vakti yanımıza gelmişti. Ben: "Babacığım! Bu (gelen) Allah'ın elçisidir. Anam babam ona feda olsun. O bu saatte çok önemli bir iş için gelmiş olmalı" dedim. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Biliyor musun Allah bana Mekke'den ayrılmam için izin verdi" dedi. Ebu Bekir: "Sahabede mi ya Resulullah?" diye sorunca Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sahabe de" diye cevap verdi. Ebu Bekir: "Benim iki devem var; kaç günden beri bu günü bekleyerek onları besledim. Onlardan birini sen al" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): 'lAma parasıyla ey Ebu Bekir" buyurdu. Ebu Bekir de: "Tamam öyle istiyorsan öyle olsun; anam babam sana feda olsun ya Resulallah" dedikten sonra (Esma) onlara yiyecekleri bir azık bohçası hazırlayıp beline bağladığı kuşağının bir kısmını kesip bununla ağzını bağladı. İkisi beraber çıktılar ve Sevr dağındaki mağaraya gittiler. Oraya vardıklarında Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önce Hz. Ebu Bekir mağaraya girdi ve bütün delikleri yılan olma korkusuyla eliyle tıkadı. Kureyşliler onların yerini bulamayınca hemen harekete geçtiler ve Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başına yüz dişi deve ödül koydular. Mekke'nin bütün dağlarını gezmeye başladılar. Onların olduğu dağa gelince Hz. Ebu Bekir mağaranın önünde duran bir adam hakkında: "Ya Resulallah, şu adam bizi görüyor (olmalı)" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Hayır melekler bizi kanatlarıyla gizliyorlar" buyurdu. Sonra o adam oturdu ve mağaranın önüne işedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

 

 "Eğer bizi görmüş olsaydı bunu yapmazdı" buyurdu. Böylece ikisi orada üç gece kaldılar.

Bu süre içinde Ebu Bekir'in azatlı kölesi Amir b. Fuheyre her gün onlara bir koyun getiriyordu. Gece onların yanında kalıyor, sabah olunca çobanlarla beraber meraya gidiyordu. Akşam çobanlar giderken o yavaş yavaş ilerliyor geri kalıyordu. Gece olunca da koyunu onlara getiriyordu. Çobanlar onun kendisiyle beraber olduğunu zannediyorlardı. Abdullah b. Ebi Bekir ise gündüzleri Mekke'de kalıyor haber topluyordu. Akşam olunca da onların yanına geliyor ve haberleri anlatıyordu. Gecenin geç saatinde yanlarından ayrılıyor ve sanki akşamdan kalmış gibi sabahı Mekke'de yapıyordu. Sonra mağaradan çıktılar ve sahil yolunu tuttular. Hz. Ebu Bekir, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önünde yürüyordu. Arkadan birinin geleceğinden korkunca hemen arkasına geçiyordu. Bu şekilde yola devam ettiler. Ebu Bekir insanlar arasında tanınan birisiydi. Karşısından birisi gelip "Bu yanındaki kim?" diye sorunca beni doğru yola götüren bir rehber diyordu ve bununla dinindeki hidayeti kastediyordu. Ama diğer adam onu (yol) rehber(i) zannediyordu. Yolları üzerindeki Ebyat-ı Kadid denilen yere gelince Müdlic oğullarının meclisine birisi gelerek: "Sahil tarafında iki binekli gördüm, onların aradığınız Kureyşli adamlar olduğunu zannediyorum" dedi.

Süraka b. Malik: "O ikisi aramak için gönderdiğimiz adamlardan olsa gerek" dedi. Cariyesini çağırıp gizlice ona atını falanca yere götürmesini ve mızrağının ucunu (güneşin ışığını yansıtmasın diye) yatık tutmasını emretti. Sonra atına binip onların peşlerine düştü. Süraka diyor ki:

Onlara çok yaklaşmıştım. Hatta Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kur'an okuyuşunu işitiyordum. Sonra atımı koşturdum ve burun deliklerini zorladım. Sonra ok torbamı çıkardım ve ona zarar vereceğim mi, veremiyecek miyim diye (fal için) bir ok çektim. Ona zarar veremeyeceğim diye çıktı. Canım sıkılmıştı. Başıma gelecekler gelmesin diye yanına yaklaştım ve ona seslendim: "Ben yakında bir durumun olacağına inanıyorum. Dur da konuşalım." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) durunca Süraka ondan eman yazmasını istedi.

 

Süraka der ki: Huneyn savaşının olduğu gün o emanı çıkardım ve :

"Ben, Süraka'yım" dedim. Resulullah'da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "GÜn vefa gÜnÜdÜr" buyurdu. Onun baldırını ancak ateş koruna benzettim (o kadar parlaktı). Sonra O'na sarmayı istediğim bir şeyi hatırladım. "Ya Resulallah! Ben zengin bir adamım, havuzlanmız suyla dolar ve biz ondan içeriz. Sonra arta kalan suyu kimsesiz insanlara dağıtırım. Bu hususta bana bir sevap var mıdır?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet, her yanmış ciğeri (sulamanda) sana bir sevap vardır" buyurdu.

 

*Ben derimki Ebu Davud bu hadisin son tarafından bir bölümünü Süraka'dan rivayet etti. Bu hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravilerinden Ya'kub b. Humeyd b. Kasib hakkında ibn Hibban gibi alimler güvenilir; Ebu Hatim ve başkaları zayıf demişlerdir. Diğer ravileri, Sahih'in ravileridir .

 

 

 

9906. Ebu Bekir es-Sıddik anlatıyor: Mağarada iken Müşriklerden birisi gelip ed ep yerini Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) döndürüp işemeye başladı. Ben: "Ya Resulallah! Adam bizi görmüyor mu?" diye sordum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bizi görmÜş olsaydı edep yeriyle bize doğru dönmezdi" buyurdu. Bu olay ikisi, mağarada iken gerçekI eş miştir.

 

*Bu hadisi Ebu Ya'la rivayet etmiş olup ravilerinden Musa b. Matir metruktur.

 

 

 

9907. Cabir anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Hz. Ebu Bekir hicret için çıkıp mağaraya geldiklerinde mağarada bir delik gördüler. Ebu Bekir oradan Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zarar verecek bir şeyin çıkmasından korktuğu için sabaha kadar topuğunu o deliğe tıkadı. Mağarada üç gece kaldılar. Sonra oradan çıkıp Ümmü Ma'bed'in çadırlarında kaldılar. Ümmü Ma'bed, Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birini gönderip: "Ben birçok iyi insan tanıyorum, kabilemiz size ikram etmeye benden daha güçlüdür" dedi. Akşam onun yanında kalınca küçük oğluyla bir koyun ve büyük bir bıçak gönderdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Bıçağı geri götür" dedi. Ümmü Ma'bed tekrar haber gönderip: "O koyunun yavrusu da yok, sütü de yok" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ısrarla: "Bana bir kova getirin" buyurdu. Ona kovayı getirdiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) koyunun sırtını sıvazlamasıyla beraber göğüsleri doldu ve süt damlatmaya başladı. Koyunu sağdı ve kovayı doldurdu. Hem kendi içti, hem de Hz. Ebu Bekir'e verdi. Sonra tekrar sağdı ve Ümmü Ma'bed'e gönderdi.

 

*Bu hadisi Bezzar rivayet etmiş olup ravileri arasında tanımadığım bir kişi vardır.

 

 

 

9908. Evs b. Abdillah b. Hacer el-Eslemi anlatıyor: Cuhfe ile Herşa arasında Hazevat denilen yerde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekir'e rastladım. İkisi bir devenin üzerinde Medine'ye gidiyorlardı. İbnu'r-Rada onları bir erkek deve üzerine bindirmiş yanlarına da adı Mes'ud olan bir çocuk göndermişti. çocuğa: "Bunları bildiğin güzel yoldan götür ve sana ihtiyaçları kalmayıncaya kadar onlardan ayrılma!" diye tembih etti. Köle onları Zemha tepesinden, Kuye tepesinden sonra da Mera tepesinden götürdü. Sonra onları Zat-ı Keşt patikasından Medlece'ye, oradan Gassane'ye oradan da Merra tepesine götürdü. Nihayet Medine'ye geldiler ve o köleye ihtiyaçları kalmadı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mes'ud'u efendisi Evs b. Abdullah'ın yanına gönderdi. Mes'ud, (hırçınlaşan) deveyi kontrol edemiyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona; efendisi Evs'e develerin boynuna at gemi (yuları) takmasını söylemesini emretti.

Sahr b. Malik dedi ki: Vallahi o gün develere yular taktı. Benim gördüğüm kadarıyla at yularlarına iki halka takıp ikisinin arasında uzatmıştı.

 

*Bu hadisi Taberanl rivayet etmiş olup ravileri arasında tanımadığım bir kişi vardır.

 

 

 

9909. Bureyde el-Eslemi anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hicret ederken bir kafile ile karşılaştı ve: "Ey Ebu Bekir, şunlara sor bakalım kimlerdenmiş?" dedi. Onlar: "Biz Eslem'deniz" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kurtuldun, ey Ebu Bekir. Sor bakalım onlar hangi Eslem'den mişler?" dedi. "Sehm oğullarındanız" dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Okunu at ey Ebu Bekir" buyurdu.

 

*Bu hadis Bezzar rivayet etmiş olup, ravilerinden Abdülazız b. imran metruktur.

 

 

 

9910. Sahabilerden Hubeyş b. Halid anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir, azatlı kölesi Amr b. Fuheyra ve onlara rehberlik yapan Leys'li Abdullah b. el-Erikat Mekke'den Medine'ye hicret için çıkınca Ümmü Ma'bed el-Huzaiyye'nin çadırına geldiler. Ümmü Ma'bed yaşlı ve iftetli bir kadındı. Kubbenin altında onları ağırlayıp yedirdi ve içirdi. Ondan satın almak için et ve hurma istediler. Fakat istedikleri şeyi bulamadılar; halk kıtlık ve yoksulluk içerisindeydi. Azıklar kalmamıştı. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gözüne çadırın kenarındaki bir koyun ilişti ve: "Bu koyun neyin nesi ey Ümmü Ma'bed?" diye sordu. Ümmü Ma'bed: ''Zayıflığı onu sürüsünden geri bıraktı" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Sütü var mı?" diye sordu. Ümmü Ma'bed: ''O koyunun buna bile takati yok" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Onu sağmama izin verir misin?" dedi. Ümmü Ma'bed: ''Anam babam sana feda olsun. Tabii ki eğer onda süt bulabilirsen sağabilirsin" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dua etti ve elini koyunun memesine sürdü. Allah'ın ismini anar anmaz koyunun iki ayağı yana doğru açıldı. Göğsü ise sütle dolup damlamaya başladı. Herkese yetebilecek bir kap istedi ve içine köpükleri dışına taşana kadar sağdı. Ümmü Ma'bed ve arkadaşlarına kanıncaya kadar içirdi ve sonra kendi içti. Herkes doyduktan sonra bir daha sağıp kabı doldurdu. Onu da Ümmü Ma'bed'in yanına diğer günler için bıraktı. Sonra onun yanından ayrıldılar. Çok geçmeden kocası açlıktan geviş getiren deve sürülerini güderek geldi. Kocası sütü görünce şaşırdı. ''Bu süt nerden geldi ey Ümmü Ma'bed?! Halbuki bu koyunun yavrusu da yok, sütü de yok. Evde başka süt veren koyun da yok" diye sordu. "Vallahi bize çok mübarek ve şöyle şöyle hali olan bir adam geldi" dedi. Kocası: "Onu bana tarif et ey Ümmü Ma'bed" deyince Ümmü Ma'bed anlatmaya başladı: "Gördüğüm öyle bir zat idi ki, güzelliği besbelli idi. Güzel huylu idi. Kendisinde ne karın büyüklüğü, ne de baş küçüklüğü vardı. Kendisi çok biçimli ve güzel çehreli idi. Kendisinin gözlerindeki siyahlıkta ve kirpiklerinde çokluk, sesinde naziklik vardı. Gözünün akı pek ak, siyahı da pek siyahtı. Gözü kudretten sürmeli idi. Kaşlarının ucu ince, saçları koyu siyahtı. Boynunda uzunluk ve yükseklik, sakalında sıklık vardı. Sustuğu zaman kendisinde bir vakar ve ağırbaşlılık, konuştuğu zaman da güleryüzlülük, tatlı sözlülük görülmekte; sözleri, sanki dizilmiş birer inci gibi, ağzından tatlı tatlı akmakta idi. Sözü açık, ve hak ile batıl arasını ayırıcı olup, ne acizlik sayılacak derecede az, ne de boş ve gereksiz sayılacak derecede çoktu. Uzaktan bakılınca, kendisi insanların en heybetlisi idi. Yakınına gelince, herkesten daha tatlı ve çekici idi. Kendisi orta boylu olup, boyu ne hoşa gitmeyecek derecede uzun, ne de göz hakir görecek, başkasına bakacak derecede kısa idi. Sanki o bir fidan idi ki; iki fidan arasında bitmiş, parlaklığı ve yeşilliği onlara üstün gelmişti. Onun yanında yoldaşları da vardı ki, o birşey söylediği zaman onlar dinlerler, onun verdiği emri yerine getirmeye koşuşurlardı. Kendisi ekşi ve asık suratlı değiL, güleçti. Kimseyi kınamaz ve azarlamazdı" Ebu Ma'bed şöyle devam etti: "Vallahi O, Mekke'de bize anlatılan Kureyşli kişidir. Onunla beraber olmayı çok istiyorum ve eğer bir yolunu bulursam bunu yapacağım" dedi. Mekke'de herkesin işittiği fakat kimden geldiğini bilmedikleri bir ses şu şiiri okudu:

İnsanların Rabbi olan, hayırla ödüllendirir. Ümmü Ma'bed'in çadırında kalan o iki arkadaşı İkisi ona hidayet götürdü, o da hidayet buldu. Muhammed'in yoldaşı olan mutlak kurtulmuştu. Ey Kusay'Mar! O'na yaptığı hizmetler sebebiyle Ka'b oğullarının kızlarının Cilicenaplığını Allah gizlemedi Kız kardeşinize koyun ve süt kabını sorun

 

Çünkü siz koyuna sorsanız bile şahadet eder. O sütü olmayan bir koyunu getirtip sağdı. Koyunun memesi köpüren sütle doldu.

Sütü geldiği memeye tekrar doldurduğu gibi Sonra fazlasından kız kardeşinizin yanına da bıraktı.

 

Hassan b. Sabit bu şiiri duyunca gaipten gelen sese şöyle cevap verdi. Peygamberleri giden bir kavim elbette helak olmuştur.

Geceleyin kendisine gidip sabahladığı kimseler ise yüceldi.

Kavmini terk edince akıllanm kaybettiler.

Yeni bir nurla başka bir kavme gitti. Rableri onları sapıklıktan sonra onunla hidayet etti. Onları irşad etti; lzakka uyan doğru yolu bulur.

Bir kavmin akılsız olan sapık kimseleriyle Yol gösterene uyup doğru yolu bulanlar bir olur mu? Peygamberle beraber Medinelilere Es 'ad'a yerleşen hidayet kapesi geldi. O halkın etrafında görmedikleri şeyleri gören bir nebidir Ve bütün mescitlerde Allah'ın Kitab 'mı okur Eğer bir gün gaipten haber verirse O gün veya ertesi gün o söz doğru çıkar Onun arkadaşı olmasından dolayı Eba Bekir'e soyunun şahadeti helal olsun Her kimi Allah mesad ederse o mesad olur Ka'b oğullarının kızlarma (Ümmü Ma'bed'e) mübarek olsun Oturdukları yer, mü 'minler için gözetim yeri oldu.

 

*Bu hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravilerinden tanımadığım kimseler vardır. Bu konu hakkında Ümmü Ma'bed'in Suleyt kanalıyla gelen bir hadisi, daha önce "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sıfatlarında peygamberlik alametleri" bölümünde geçmiştir.

 

 

 

9911. Kays b. en-Nu'man anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekir gizlice Ebu Ma'bed'in evine gelince o: "Vallahi bizim koyunumuz yok, koyunlarımız hep hamile olduğu için hiç sütümüz kalmadı" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şu koyun nedir?" diye sordu. Koyunu getirdiler ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bereketli olması için dua etti. Sonra büyük bir kovaya süt sağıp herkese dağıttı. Ebu Ma'bed: "Sen, Kureyş'in dinden döndüğünü ileri sürdükleri kişisin" dedi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Şüphesiz onlar öyle diyorlar" dedi.

Ebu Ma'bed'e: "Şahadet ediyorum ki senin getirdiğin din haktır" dedikten sonra: "Senin peşinden gelebilir miyim?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, bizim (düşmanlarımıza) üstün geldiğimizi işitene kadar gelme" buyurdu. Daha sonra Ebu Ma'bed, O'na tabi olmuştur.

 

*Bu hadisi Bezzar rivayet etmiş olup ravileri Sahih'in ravileridir.

 

 

 

9912. Abadil'in azatlısı Faid anlatıyor: İbrahim b. Abdirralıman b. Abdillah b. Ebi Rabia ile beraber yola çıktım. İbrahim, İbn Sa'd'a haber yolladı. Arc denen yere geldiğimizde Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yol boyunca rehberliğini yapmış olan Sa'dın oğlu İbn Sa'd bizi karşıladı. İbrahim: "Babanın sana ne anlattıysa bana da anlat" deyince İbn Sa'd dedi ki: Babam şöyle anlattı:

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında Ebu Bekir'le beraber onların yanına gelmiş Ebu Bekir'in bizim yanımızda süt emen bir kız çocuğu vardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye giden yolu kısaltmayı arzu etmişti. Sa'd, O'na: "Şu bineğinden inen kişinin yanında Eslem kabilesinden iki hırsız var. Onlara "Muhanan" (yani hor görülen iki adam) denir. Eğer dilerseniz bunları da yanımıza alalım" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onları da yanımıza al" buyurdu.

 

Sa'd anlatmaya devam ediyor: Yola çıktık tepeleri aştığımızda gördük ki biri diğerine: "Bu, Yemenlidir!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ikisini de yanına çağırıp onlara İslam'ı anlatınca Müslüman oldular. Sonra ikisine isimlerini sordu. Onlar: "Biz Mehana'ız (hor görülen iki adamız)" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, siz artık değerli iki kişisiniz" dedi ve onlara kendisini Medine'ye götürmelerini söyledi. Tekrar yola koyulduk. Kuba'ya geldiğimizde Amr b. Avf oğulları bizi karşıladı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ebu Umame Es'ad b. Zürare nerede?" diye sordu. Sa'd b. Hayseme: "O benim güneyimde kaldı ya Resulullah, ona senin çağırdığını haber vereyim" dedi ve gitti. Hurmalıkların içinden geçerken havuzların dolu olduğunu gördük. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Bekir'e dönüp: "Ey Ebu Bekir! Burası (çok güzel) rüyamda kendimi Müdlic oğullarının havuzlarına benzer havuzların yanına konaklarken gördüm" buyurdu.

 

*Bu hadisi Abdullah b. Ahmed rivayet etmişolup ismi Abdullah olan ibn Sa'd'ı tanımıyorum. Diğer ravileri, güvenilir kişilerdir.

 

 

 

9913. Hz. Ebu Bekir'in kızı Esma anlatıyor: Ebu Bekir, Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraber çıkınca yanına bütün parasını aldı. Parası beş bin ya da altıbin dirhem civarındaydı. Sonra dedem Ebu Kuhafe yanımıza geldi. Gözleri görmüyordu. "Vallahi ben, Ebu Bekir'in yanında parasını da götürüp sizi perişan bıraktığını düşünüyorum" deyince ben: "Hayır dede, o bize çok para bıraktı" dedim. Hemen gidip biraz taş topladım ve babamın parasını koyduğu yere doldurdum. Üzerine de bir bez örttüm. Sonra onun elinden tutup; "Dede! Elini paranın üstüne koy" dedim. Elini oraya koydu ve: "Tamam, eğer size bu kadar bıraktıysa iyi yapmış. Bu kadarı size yeter" dedi. Vallahi babam aslında bize hiçbir şey bırakmamıştı. Fakat ben yaşlı dedemi teskin etmek için böyle yaptım.

 

*Bu hadisi Ahmed b. Hanbel ve Taberanı rivayet etmiş olup Ahmed'in ravileri ibn ishak hariç Sahih'in ravileridir. Zaten o da burada hadisi hocasından işittiğini açıkça söylemiştir.

 

 

 

9914. Enes b. Malik anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye hicret ederken o deveye biniyor, Ebu Bekir ise peşinden gidiyordu. Ebu Bekir, Şam'adevamlı gidip geldiği için yolu biliyordu. Birilerine rastlayıp, "Bu önündeki kim?" diye sorduklarında: "Yol gösteren bir rehber" diyordu. Medine'ye yaklaşınca Ensar'dan müslüman olanlara özellikle Ebu Umame ve arkadaşlarına haber gönderdi. Onları karşılamaya geldiler ve: "Emniyet içinde ve boyun eğilmiş edilmiş olarak şehrimize girin" dediler. Onlar da böylece Medine'ye girdiler.

(Hadis devam ediyor...)

 

*Bu hadisi Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş olup, ravileri Sahih'in ravileridir.

 

 

 

9915. Suheyb'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Hicret edeceğiniz yer bana gösterildi; taşlık arasında bulunan toprağı tuzlu bir yerdir. Bu yer ya Hacer ya da Yesrib'tir." (Suheyb der ki): Nitekim Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye gitmek üzere çıktı, Ebu Bekr onunla beraber gitti. Ben de onunla beraber gitmeye niyetlendim, ancak Kureyşli gençler bana engeloldular. O geceyi ayakta geçirdi m, oturmadım. Bu nedenle: "Allah, onu karın ağrısıyla meşgul etti" dediler ve yattılar, halbuki ben hasta değildim. Onlar yatınca hicret etmek üzere (Mekke'den) çıktım. Yola çıktıktan sonra onlardan bir topluluk, beni geri götürmek için takip etti ve bana yetiştiler. Onlara:

"Size altın okkalar ve güzel hulleler (elbiseler) versem, beni serbest bırakıp gitmeme izin verir misiniz?" diye kendilerine teklifte bulununca teklifimi kabul ettiler. Onlarla beraber Mekke'ye geri döndüm ve:

"Kapının eşiğini kazın, altın okkalar onun altındadır, falan kadının yanına şu şu işaretle gidin, ondan iki hulleyi (elbiseyi) alın" dedim ve yola çıktım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kuba'dan ayrılmadan yanına vardım. Beni görünce üç defa: "Ey Ebu Yahya! Alışveriş karlı olmuş" buyurdu. Ben de: "Ya Resulallah! Benden önce senin yanına kimse varmadı, olanları Cibril'den başka, kimse haber vermemiştir" dedim.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiştir. Senedinde halini bilmediğim birileri vardır. Derim ki: "Suheyb'in başka bir hadisi vardır, onu yanılarak buraya almadım, bu bölümün sonunda gelecektir."

 

 

 

9916. Bed. der ki: Muhacirlerden yanımıza ilk gelen Abduddar b.

Kusayy oğullarından biri olan Mus'ab b. Umeyr'dir. Kendisine:

"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ne yaptı?" diye sordum: "Daha yerindedir, ama ashabı arkamdan gelmektedirler" dedi.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravileri, Sahih'in ravileridir.

 

 

 

9917. Ömer b. el-Hattab bildiriyor: Biz, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımıza varmada (hicret ederken) geciktiğini düşündük, (onun için) Ensar sabahları Medine'de bulunan kara taşlığa (Harre'ye) çıkıp güneş yükselinceye kadar orada otururlardı. Gün ilerleyip güneşin harareti şiddetlenince evlerine dönerlerdi.

 

(Bir gün bu şekilde) Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bekliyorduk ki, Yahudilerden bir adam kalelerinden birinin damına çıkmıştı, bize işaret ederek av azının çıktığı kadar: "Ey Araplar! Beklediğiniz arkadaşınız geliyor" diye seslendi. Ömer ekledi: "Amr b. Avf oğullarının bağrışmalarını duyup kapıdan çıkınca Müslümanların silahlarını kuşandıklarını gördüm. Öğle vaktinde insanlarla beraber gittim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sağdan ilerleyip Amr b. Avf oğullarının yanlarına indi."

 

*Hadisi Bezzar rivayet etmiş olup senedinde Abdullah b. Zeyd b. Eslem bulunmaktadır ki; Ebu Hatim ve başkası güvenilir olduğunu kabul etmiş, ibn Main ve başkası zayıf olduğunu addetmiştir.

 

 

 

9918. Ömer b. el-Hattab anlatıyor: Hicret etmek üzere bir araya geldiğimiz zaman; ben, Ayyaş b. Ebi Rabia ve Hişam b. el-As Serf'in üzerinde, Gifar Oğullarının pınarında bir araya gelip beraber hicret edeceğimize dair sözleştik ve "Sabah kim orada bulunmazsa (müşrikler tarafından) alıkonmuş demektir, dolayısıyla arkadaşları (beklemeyip) hicret etsin" dedik. Nitekim Hişam b. el-As (müşrikler tarafından) alıkondu. Medine'ye vardığımız zaman; Kuba'da Amr b. Avf oğullarınının yanlarına konakladık. Bu arada Ebu Cehil b. Hişam ve Haris b. Hişam, Ayyaş b. Ebi Rabia'nın peşinden (kendisini yakalayıp Mekke'ye geri götürmek için) geldiler. Ayyaş b. Ebi Rabia onların amcalarının oğlu ve annelerinden kardeşiydi. Yanımıza -Medine'yevardıkları zaman onunla konuşup kendisine: "Annen seni görünceye kadar başına tarak vurmayacağına dair nezretti" dediler. (Bu konuşmalarından etkilenip) annesi için yumuşadı. Kendisine: "Ey Ayyaş! Bunlar sadece seni dininden döndürmek istiyorlar (başka niyetleri yoktur), onlardan sakın! Allah'a yemin olsun ki, bit annene eziyet verecek duruma gelirse (yıkanıp) taranır. Mekke'nin şiddetli sıcağı kendisini rahatsız edecek dereceye gelirse gölgeye geçer" dedim. Ayyaş: "Orada malım var onu alınm" dedi. "Allah'a yemin olsun ki, benim Kureyşliler arasında malı çok olanlardan biri olduğumu biliyorsun; malımın yarısını al ve onlarla gitme" dedim. Kabul etmedi ve onlarla beraber gitmekte ısrar etti. Teklifimi kabul etmeyince kendisine:

 

"Mademki bu şekilde karar verip böyle yapıyorsun; şu benim uysal devemi al ve onun üzerinden inme! Onlardan şüphelenirsen onun üzerinde (kaçarak) onlardan kurtul!" dedim.

Böylece devemin üzerine binip onlarla beraber gitti. Yolda bir müddet ilerledikten sonra Ebu Cehil b. Hişam: "Allah'a yemin olsun ki, şu benim devem (yorgun düştüğünden dolayı) yavaş gitmeye başladı, beni senin deveye bindirsen olmaz mı?" dedi. Ayyaş: "Olur, bindiririm" dedi. Devesini çökertti, Ebu Cehil de onun devesine geçmek için devesini çökertti. İkisi yerde bir araya gelince ikisi onun üzerine saldırıp bağladıktan sonra Mekke'ye götürdüler ve onu dininden vazgeçirmeye çalıştılar. O da dininden döndü. Ömer: "Biz o zaman: ‘‘Allah'a yemin olsun ki, Yüce Allah, katından dönenden hiçbir ameli kabul etmez ve Allah'ı rab olarak bildikten sonra kendilerine isabet eden belalardan dolayı küfre dönenlerin tövbesini kabul etmez’‘ diyorduk" dedi. Ömer:

"Onlar da bu kanaatteydi (tövbelerinin kabul edilmeyeceğine inanıyorlardı)" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye gelince Yüce Allah onlar hakkında: "De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Azap size gelmeden önce Rabbinize dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. Farkında olmadan azap size ansızın gelmeden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun ki, kişi, ‘‘Allah'ın katında, işlediğim kusurlardan dolayı vay halime! Gerçekten ben alayedenlerden idim’‘ demesin" (Zümer, 53 - 55) ayetlerini indirdi. Ömer: "Bu ayetleri bir sayfaya yazıp Hişam b. el-Asla gönderdim" dedi. Hişam: "Bu ayetleri anlayıncaya kadar Zu Tuva'da çıkıp inerek okumaya devam ettim" dedi. Hişam: "Bu ayetlerin bizim hakkımızda indiği fikri içime yerleşti. Nitekim biz, kendimiz hakkında (tövbemizin kabul edilmeyeceğini) söylüyorduk. Bizim hakkımızda da tövbemizin kabul edilmeyeceği söyleniyordu. (Artık tövbemizin kabul edileceği fikri bende oluşunca) dönüp deveme bindim ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına Medine'ye gittim" dedi.

 

*Hadisi Bezzar rivayet etmiş olup ravileri güvenilir ravilerdir.

 

 

 

9919. Urve'nin bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattab ile Ayyaş b. Ebi Rabia arkadaşlarıyla beraber (hicret etmek üzere Mekke'den) çıktılar. Amr b. Avf oğullarının (mahallesine) konakladılar. Ebu Cehil b. Hişam ve Haris b. Hişam, annelerinden kardeşleri olan Ayyaş b. Ebi Rabia'yı (Mekke'ye) geri götürmek üzere peşinden gittiler. Medine'ye gelip annesinin (kendisi için) olan üzüntüsünden sözederek: "Annen, seni görünceye kadar bir eve geçip gölgede durmayacağına ve başına yağ sürüp taranmayacağına dair yemin etti, öyle olmasaydı arkandan gelmezdik. Annen konusunda Allah'tan korkmanı hatırlatıyoruz" dediler. Ayyaş annesine karşı merhametliydi. Annesinin kendisini çok sevdiğini ve kendisine karşı çok yumuşak olduğunu bildiğinden dolayı onların sözlerine inandı. Anlattıkları şeylerden dolayı annesine karşı merhamet duyguları ağır bastı. Ama Haris b. Hişam ona ahit verinceye kadar onlarla beraber dönmeyi kabul etmedi. Onlarla beraber dönmek üzere (Medine'den) çıkınca onu yakalayıp bağladılar. Mekke fethinden önce hicret edenlerle beraber hicret edinceye kadar bağlı bırakılmıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kurtulup korunması için Allah'a dua etmişti.

 

*Hadisi Taberanı mürsel olarak rivayet etmiştir. Senedinde bulunan ibn Lehia zayıf sayılmıştır. Ayrıca bunu ibn Şihab yoluyla mürselolarak ta rivayet etmiş olup ravileri güvenilir ravilerdir.

 

 

 

9920. Nafi'nin bildirdiğine göre İbn Ömer anlatıyor: Müslüman olduktan ve İslam'ı hak din olarak bildikten sonra zorlanarak dininden dönenin tövbesinin olmadığını söylerdik. Yüce Allah: "De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin!" ayetinden "Siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmezden önce" (Zümer, 53 - 55) ayetinin sonuna kadar olan ayetleri indirdi. Bu ayetleri elimle yazdıktan sonra Hişam b. el-As b. Vail'e gönderdim. Hişam dedi ki: "Bu mektup bana ulaşınca elime alıp (yüksek bir yere) çıkarak sesli bir şekilde okumaya başladım, lakin (neyi kastettiğini) anlayamıyordum. Sonra bizim kendi hakkımızda ve aramızda konuştuğumuz (tövbemizin kabul edilmeyeceği görüşü) hakkında indiği fikri bende oluştu. Deveme binip Medine'ye gittim.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kendisine ve Muhacirlerden olan ashabına hicret etmeleri için izin verilmesini bekliyordu. Ashabı Medine'ye peş peşe gittiler. Ebu Bekir ise Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraber Mekke'de kaldı. Hicret için izin bekliyordu. Daha önce Ebu Bekir hicret etmek için Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) izin istemişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Acele etme! Umulur ki Yüce Allah sana yol arkadaşı ihsan eder" buyurmuştu. Ebü Bekir, bu sözünde kendini kastettiğini umuyordu. (İşte bundan dolayı) Ebu Bekir, evinde yedirip içirerek hicret için iki binek (deve) hazırlamıştı.

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup senedinde Abdurrahman b. Beşir ed-Dimaşki bulunmaktadır ki; Ebu Hatim onu zayıf saymıştır.

 

 

 

9921. İbn Ömer anlatıyor: Babamdan önce hicret ettiğimi ileri sürene Allah lanet etsin! (Babam) beni (maiyetiyle) beraber Medine'ye getirdi.

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup senedinde zayıf sayılan Cabir el-Cu'fi bulunmaktadır.

 

 

 

9922. İbn İshak anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hicret ettiği zaman Kuba'da Amr b. Avf oğullarına mensup Külsum b. Herim'in yanına inip konakladı. Said b. Hayseme'nin yanına indiği de söylenir. Amr b. Avf oğullarının yanında Pazartesi, Salı, Çarşamba ve Perşembe günlerini geçirdi ve mescidlerini o zaman inşa etti. Sonra Amr b. Avf oğullarının yanından ayrıldı ve Cuma gününü Salim b. Avf oğullarının yanında idrak etti. Vadinin ortasında bulunan mescitte Cuma namazını kıldırdı. İbn İshak ekledi: "Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Eyyub (el-Ensari)'nin yanına indi ve o sene içinde Mescid'inin bina edilmesini emretti."

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravileri güvenilir kimselerdir.

 

 

 

9923. Ebu'l-Beddah b. Asım b. Adiyy'in bildirdiğine göre babası şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Rebiulevvel ayının on ikinci gecesi Pazartesi gününde Medine'ye teşrif buyurdular. Medine'de on yıl ikamet etti.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravileri, güvenilir kimselerdir.

 

 

 

9924. Abdullah b. ez-Zübeyr'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye varınca bineği (devesi) Cafer b. Muhammed b. Ali ve Hasan b. Zeyd'in evleri arasında oturdu. İnsanlar yanına gelip: "Ya Resulallah! Yanımıza buyurun!" dediler. Bunun üzerine bineği kalkıp yürümeye başladı. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onu serbest bırakın, o emir altındadır" buyurdu. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzerinde bulunduğu halde deve çıkıp (daha sonra inşa edilecek olan) minberin bulunduğu mekana gelinceye kadar yürüdü. Orada oturdu, sonra hareket etti. Orada birilerinin imar edip altında serinledikleri çardakları bulunuyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bineğinin üzerinden inip çardağın altına gölgeye geçti. Ebu Eyyub yanına gelip:

"Ya Resulallah! Benim evim sana yakın olan evlerin en yakınıdır, eşyalarını evime taşıyalım" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Olur" dedi. Devesiyle beraber Ebu Eyyub'un evine gitti. Sonra bir adam gelip:

"Ya Resulallah! Benim evime teşrif edin!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kişi eşyalarıyla beraberdir, eşyaları neredeyse orada bulunur" buyurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mescid'ini inşa edinceye kadar on iki gece çardakta kaldı.

 

*Hadisi Taberanı el-Mu'cemu'l-Evsat'ta rivayet etmiş olup ravilerinden Sıddık b.

Musa hakkında Zehebi: "Huccet değildir" demiştir.

 

 

 

9925. İbn İshak der ki: Ebu Bekir, Sunh'ta Belharis b. el-Hazrec'in kardeşi Habib b. İsaf'ın yanına inip konakladı. Hiris b. el-Hazrec oğullarının kardeşi Harice b. Zeyd b. Ebi Züheyr'in yanına indiği de söylenir.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravileri, güvenilir kimselerdir.

 

 

 

9926. İbn Abbas'ın bildirdiğine göre en son hicret edenlerden olan Abdullah b. Cahş -ki gözleri görmez olmuştu- hicret etmeye karar verince eşi Harb b. Umeyye'nin kızı, bu işten hoşlanmadığı için başka yere hicret etmesini önermeye başladı. Bu nedenle (İbn Cahş) gizli bir şekilde malını ve ailesini alarak Medine'ye Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına hicret etti. Bunun üzerine Ebu Süfyan b. Harb, Mekke'de bulunan evine el koyup sattı. Bir müddet sonra Ebu Cehil b. Hişam,

 

Utbe b. Rabia, Şeybe b. Rabia, Abbas b. Abdilmuttalib ve Huvaytib b. Abdiluzza (Mekke'deki) o eve uğradılar, içinde çürümüş postlar bulunuyordu. (Bu manzarayı görünce) Utbe'nin gözleri yaşardı ve şu şiiri söyledi:

Uzun süre dirlikte kalsa da her diyara (eve) Bir gün felaket ve helak ulaşacaktır

Bunun üzerine Ebu Cehil, Abbas'abakıp: "İşte sizler bunu bize yaptınız" dedi. Mekke fethinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'ye girince Ebu Ahmed, evi için şiir söylemeye başladı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Osman b. Affan'a emir verdi, onun yanına gidip ikna etti, böylece Ebu Ahmed evi için şiir söylemekten vazgeçti. İbn Abbas dedi ki: "Ebu Ahmed -Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eline yaslanmış olduğu halde- Fetih günü şöyle diyordu:

Mekke ne güzel bir vadi, rehber olmadan içinde yürürüm Onda beni ziyaret edenler çok olur, onda ayaklanm sabit olur

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup senedinde zayıf sayılan Abdullah b. Şebıb bulunmaktadır.

 

 

 

9927. İbn Abbas bildiriyor: Hicretin beşinci senesinde Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına hicret ettik. Ahzab (Hendek) savaşının olduğu yılda Kureyşlilerle beraber çıktık. Ben, ağabeyim Fadl ile beraberdim, yanımızda kölemiz Ebu Rafi de bulunuyordu. Arc'a ulaşınca yolumuzu değiştirdik ve Cescase'ye doğru giden yolda ilerlemeye başladık. Amr b. Avf oğullarının yanlarına ulaşıncaya ve Medine'ye girinceye kadar devam ettik. Medine'ye ulaşınca Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hendekte bulduk, o zaman ben sekiz, ağabeyim ise on üç yaşındaydı.

 

*Hadisi Taberanı el-Mu'cemu'l-Evsat'ta, Abdullah b. Muhammed b. Umara el-Ensarı an Süleyman b. Davud b. el-Husayn yoluyla nakletmiştir. Bu ravilerin ikisi için güvenilir veya zayıf oldukları konusunda bir şey söylenmemiştir, senedinde bulunan diğer ravileri, güvenilir kimselerdir.

 

 

 

9928. Suheyb anlatıyor: Müşrikler, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) etrafını sararak mağaraya doğru gidip gelmeye başladıkları zaman: "Vay Suheyb'im! Artık Suheyb'im yok!" buyurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'den çıkmak istediği zaman Ebu Bekr'i Suheyb'in yanına göndermişti. Ebu Bekir yanına geldiği zaman Suheyb namaz kılıyordu. Ebu Bekir, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onun yanına vardığım zaman namaz kılıyordu, namazını kesmek istemedim" dedi. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İsabet ettin" buyurdu.

O gecede Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Ebu Bekr, Mekke'den çıktılar. Sabah olunca Suheyb evinden çıkıp Ebu Bekr'in hanımı Ümmü Ruman'ın yanına gitti. Ümmü Ruman: "Kardeşlerin Mekke'den çıktıkları halde seni hala buralarda görüyorum, onlar azıklarından sana bir şeyler bıraktılar" dedi. Bunun üzerine onun yanından çıkıp karım

 

Ümmü Ömer'in yanına geldim. Kılıcımı, sadağımı ve yayımı alıp çıkarak Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına Medine'ye varıncaya kadar yoluma devam ettim. Medine'ye ulaştığım zaman Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Bekir'le beraber oturuyor halde buldum. Ebu Bekir, beni görünce ayağa kalkıp benim hakkımda inen ayeti (okuyup) bana müjde verdi ve elimi tuttu, ben de (haber vermediği için) kendisini kınadım, o da özür diledi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (Mekke'den çıkarken yaşadığım malum olaydan) kazançlı çıktığımı haber verip: "Ey Ebu Yahya! Alışverişin karlı çıktı" buyurdu.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup senedinde metruk bir ravi olan Muhammed b. el-Hasan b. Zebale bulunmaktadır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Hicreti Seçenler