MECMAU

ZEVAİD

MEĞAZİ VE SİYER

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Ensar'ın ilk Müslüman Oluşu ve Savaşmak Üzerine Biat

 

9876. Urve anlatıyor: Hac mevsimi geldiğinde Ensar'ın Mazİn b. en-Neccar oğullarından Muaz b. Afra ve Es'ad b. Zurare; Züreyk oğullarından Rafi b. Malik ve Zekvan b. Abdilkays; Abduleşhel oğullarından Ebu'l-Heysem b. et-Teyyihan ve Amr b. Avf oğullarından Uveym b. Saide'den oluşan bir topluluk hacca gitti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara gelip Yüce Allah'ın kendisini peygamberliğe ve keramete namzet kıldığı haberini verdi. Onlara Kur'an okudu. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sözlerini dinlemeye başlayınca sustular. Onun daveti akıllarına yatmıştı. (Daha önce) Yahudi ve Hıristiyanların onun hakkında söyledikleri sıfatları da onda gördüler. Onu tasdik edip iman ettiler ve hayra sebep olacak kişilerden oldular. Sonra Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dediler: "Evs ve Hazrec arasındaki kan davasını biliyorsun. Biz Allah'ın senin dinini yaymasını istiyoruz. Allah için ve senin için çalışacağız. Biz sana gördüğün gibi değer veriyoruz. Sen Allah'ın ismi üzerine bekle, biz de halkımıza dönüp onlara senin durumunu anlatalım ve onları Allah'a ve Resul'üne çağıralım. Umulur ki Allah, bizim aramızı düzeltir ve bizi bir araya getirir. Çünkü şu an birbirimizden uzağız ve karşılıklı kin duyguları besliyoruz. Eğer sen geldiğinde biz (barış içinde) toplanmasak bile bizim senin aleyhinde olan bir cemaatimiz olmaz. Biz sana gelecek sene hac mevsiminde söz veriyoruz." Bu söyledikleri Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çok hoşuna gitti. Kavimlerine dönüp gizlice onları davet etmeye başladılar. Onlara Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Allah'ın O'nunla beraber gönderdiği Kur'an'ı anlattılar. Artık Ensar'ın evlerinde içinde müslüman bir insan olmayan hiçbir ev kalmamıştı. Sonra Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haber gönderip: "Bize senin yanından Allah'ın Kitab'ına çağıracak birini gönder. Çünkü o, tabi olunmaya daha yakındır" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Abduddar oğullarından olan Mus'ab b. Umeyr'i gönderdi. Mus'ab, Ganm Oğullarından Es'ad b. Zürare'nın yanına yerleşti ve insanları davet etmeye başladı. İslam yayıldı ve Müslümanlar çoğaldı. Fakat müslümanlar hala ibadetlerini gizli yapıyorlardı. Bir gün Es'ad b. Zürare ile Mus'ab b. Umeyr, Murri kuyusuna veya ona yakın bir yere gelip birlikte oturdular. Yöre halkından bir cemaate haber gönderdiler. Onlar da gizlice oraya geldiler. Mus'ab b. Umeyr onlara vaaz verip Kur'an okurken Sa'd b. Muaz'ın haberi oldu. Hemen savaş kıyafetleri içinde yanına bir mızrak alarak onların yanına gitti ve: "Ne cüretle bizim yurdumuza şu tek başına kalmış, kovulmuş, gariban adamı gönderir? Zayıf olanlarımızı boş şeylerle kandırıyor ve onları batıla çağırıyor. İkinizi bir daha bu civarlarda bir şey yaparken görmeyeyim!" dedi. Herkes dağıldı. Sonra ikinci defa Mini kuyusuna veya ona yakın bir yere geldiler. Sa'd b. Muaz'ın yine haberi oldu; bu sefer onları birincisinden daha az bir tehditle tehdit etti. Es'ad onun yumuşadığını görünce "Ey teyze oğlu! Onu dinle; eğer ondan kötü bir şey işitirsen o zaman onu reddet be adam! Ama ondan hayır işitirsen sen de Allah'a kulluk et!" dedi. Sa'd b. Muaz: "Neler söylüyor?" diye sorunca Mus'ab onlara "Apaçık kitaba yemin ederim ki biz onu düşünüp anlayasınız diye Arapça Kur'an yaptık" (Zuhruf, 1-3) ayetlerini okudu. Sa'd: "Zaten bildiğim şeyleri dinledim" dedi. Geri dönerken Allah ona hidayet etti. Fakat Müslüman olduğunu dönünceye kadar gizledi. Kavmine döndüğünde Abduleşhel oğullarını yanına çağırdı ve kendisinin müslüman olduğunu da açıkladı. Dedi ki: "Küçüğünden büyüğüne, erkeğinden kadınına kim bu dinden şüphe ediyorsa bize bundan daha doğru bir din getirsin de biz de onu alalım. Vallahi kölelerin bile sayesinde şeref kazanacağı bir din gelmiştir." Bunun üzerine Abduleşhel oğullarından Sa'd müslüman olup davet ettiği için diğerleri de müslüman oldular. Ensar kabilelerinden ilki tamamen müslüman olmuştu. Sonra Neccar oğulları, Mus'ab b. Umeyr'i kovdular ve Es'ad b. Zürare'ye de şiddet gösterdiler. Sonra Mus'ab b. Umeyr, Sa'd b. Muaz'a gidip yardım istedi. Sa'd davete devam ediyor, Yüce Allah da onun eliyle birçok kişiyi hidayet erdiriyordu. Hatta Ensar'ın evlerinin içinde müslüman olmayan ev kalmamıştı. Ensar'ın önde gelenleri müslüman olmuştu. Amr b. el-Cemuh da İslam'a girmişti. Putlar kırılmıştı. Artık müslümanlar halkın arasında itibar kazanmış ve durumları düzelmişti. Sonra Mus'ab b. Umeyr, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına döndü. Mus'ab, arkadaşları arasında Mukri ("Kur'an okuyucusu") diye çağrılırdı.

 

*Bu hadisi Taberani mürselolarak rivayet etmiş olup ravilerinden ibn Lehia'da biraz zayıflık vardır; fakat hadisleri hasendir. Diğer ravileri, güvenilir kimselerdir.

 

 

 

9877. İbn İshak anlatıyor: Yüce Allah dinini yüceltmeyi, Peygamberini şereflendirmeyi ve vaadini yerine getirmeyi murad edince Ensar'dan bir topluluğun kendisine geldiği o senede Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanlarına çıktı. İddiaya göre onlar altı kişiydiler. Aralarında Cabir b. Abdillah b. Riyab da vardı.

 

*Bu hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravileri güvenilir kimselerdir.

 

 

 

9878. Ka'b b. Malik anlatıyor: Akabe'den (biat için) on iki kişi gelince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara gelecek seneye yetmiş kişiye tamamlanmalarını emretmişti. Biz de bir sene boyunca çalıştık; kimimiz arkadaşına irşad etmeye gitti. Kimimiz ziyafet verip (insanları) davet ettik ve sayımızı yetmiş kişiye tamamladık.

 

*Bu hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravilerinden Ya'kab b. Muhammed ez-Zührı hakkında Haccac b. eş-Şair güvenilir demiştir. Fakat ekseri alimler onu zayıf addetmişlerdir.

 

 

 

9879. Ömer b. el-Hattab der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hac mevsimi geldiğinde bütün Arap kabilelerine kendini sundu. Fakat onu kabul eden bir kişi bile bulamadı. Sonra Allah, Ensar'dan bu kabileyi getirdi. Çünkü Yüce Allah (ileride) onları bahtiyar kılacak ve onlara iyilikler bahşedecektir. Böylece (ileride) Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) himayelerine alıp O'na yardım ettiler. Yüce Allah da onlara, peygamberlerine yaptıkları bu iyilikleri nedeniyle hayırla mükafatlandırdı. Vallahi biz (Muhadrler ise) onlara verdiğimiz sözleri tam olarak yerine getiremedik. Biz onlara: "Bizler emir, sizler de vezir olacaksınız" demiştik. Eğer bu senenin sonuna kadar yaşarsam Ensarlı olmayan hiç bir hizmetçim kalmayacak.

 

*Bu hadisi Bezzar rivayet etti ve isnadı için "hasen" hükmü verdi. Fakat ravilerinden Abdullah b. Şebıb zayıftır.

 

 

 

9880. Hz. Aişe anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her sene kendisini Arap kabilelerine arz edip onu kendi halkı arasında barındırmalarını isterdi. Allah'ın kelamını ve peygamberliğini tebliğ edip onlara cenneti vaad ederdi. Fakat Araplardan hiçbir kabile ona icabet etmiyordu. Yüce Allah dinini açığa çıkarmayı, Peygamberine yardım etmeyi ve vaadini yerine getirmeyi murad edince Ensar'dan bu kabileyi ona gönderdi. Nitekim onlar, Hz. Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kabul ettiler ve Allah onların yurdunu O'nun için hicret yurdu yaptı.

 

*Bu hadisi Taberan! el-Mu'cemu'l-evsat'ta rivayet etmiş olup ravilerinden Abdullah b. Ömer el-Ömer! hakkında Ahmed b. Hanbel ile bir kısım alimler güvenilir demiştir. Fakat Nesai ve başkası onu zayıf görmüştür. Diğer ravileri, güvenilir kimselerdir.

 

 

 

9881. Akabe günü Resülullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) biat eden Ka'b b. Malik anlatıyor: Kavmimizden müşrik olan hacılarla beraber yola çıkmıştık. Biz namazımızı kılmıştık. Yanımızda Berra b. Marur da vardı. Bizim büyüğümüz ve efendimizdi. Yola çıkıp Medine'den ayrılınca bize şöyle dedi: "Ey kavmim! Benim aklıma bir şey geldi. Ama Vallahi bana bu hususta uyup uymayacağınızı bilmiyorum.'' Biz de ona: " Nedir bu düşüncen?" diye sorunca o da: "Ben bu vücudumun arkasını Kabe'ye döndürmek istemiyor ve ona doğru namaz kılmak istiyorum" dedi. Biz de ona: "Vallahi bize ulaştığına göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sadece Şam'a doğru namaz kılıyor; biz ona muhalefet etmek istemeyiz ve böyle bir şey de yapmayız" dedik. Namaz vakti geldiğinde biz Şam'a doğru, o da Kabe'ye doğru namaz kıldı. Onu bu yaptığı şey hakkında azarladık. Fakat o buna devam etmeyi sürdürdü. Mekke'ye gelince dedi ki: "Ey kardeşimin oğlu! Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gidip ona bu yolculuğumda yaptığım şeyin hükmünü sorayım. çünkü Vallahi bana yaptığınız bu muhalefeti görünce içime bir şeyler düştü. Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu sormak için onu aramaya çıktık. Daha önce hiç görmediğimiz için onu tanımıyorduk. Mekkeli bir adama Resulullah'ın nerede olduğunu sorduk. Adam: "O'nu tanıyor musunuz?" diye sordu. Biz de "Hayır" dedik. Bu sefer adam: "O'nun amcası Abbas b. Abdilmuttalib'i tanıyor musunuz?" diye sordu. Biz:

"Evet" dedik. Abbas'ı tanıyorduk; çünkü devamlı bizim yanımıza ticaret yapmaya gelirdi. Adam: "O zaman Mescid'e girin; işte O, Abbas'ın yanında oturan kişidir" dedi. Mescid'e girdiğimizde Abbas oturuyordu. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun yanında oturuyordu. Selam verip onun yanına oturduk. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Abbas'a: "Şu iki adamı tanıyormusun, ey Ebu'l-Fadl?" diye sordu. O da:

"Şu, kavminin efendisi Bera b. Ma'rur'dur, bu da Ka'b b. Malik'tir" karşılığını verdi. Ka'b b. Malik ekledi: "Vallahi Resulullah'ın ‘‘Şair olan mı?’‘ deyişini hiç unutmuyorum." Abbas da "Evet" demişti. Bera b. Ma'rur dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü! Ben bu yolculuğuma Allah beni İslam'a hidayet etmiş olarak yola çıktım. Düşündüm ki ben, bu vücudumla Kabe'ye sırtımı dördüremem. Bu sebeple ona doğru namaz kıldım. Arkadaşlarım bu hususta bana muhalefet ettikleri için içime bir şüphe düştü. Sen ne düşünürsün, ya Resulallah!" Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen zaten kıble üzerinesin; keşke biraz daha sabırlı olup buna (Şam'a dönük namaza) devam etseydin" dedi. Bera tekrar Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kıblesine döndü ve bizimle beraber Şam'a doğru namaz kıldı. Ailesi onu ölünceye kadar Kabe'ye doğru namaz kıldığını iddia ederler. Halbuki durum dedikleri gibi değildi. Biz onu ailesinden daha iyi biliyorduk.

Sonra hacca gittik ve Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) teşrik günlerinin ortasında Akabe tepesinde buluşmak üzere sözleştik. Haccı bitirdiğimizde Resulullah'la sözleştiğimiz gece geldi. Yanımızda büyüklerimizden biri olan Ebu Cabir Abdullah b. Amir b. Haram vardı. Biz müslüman olduğumuzu yanımızda bulunan kavmimizin müşriklerinden saklıyorduk. Onunla konuştuk ve dedik ki: "Ey Ebu Cabir! Sen büyüklerimizdensin ve kavmimizin muteber kişilerindensin. Biz senin içinde bulunduğun halden dolayı yarın cehenneme odun olmanı istemiyoruz." Sonra onu İslam'a çağırdım ve Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yaptığımız sözleşmeyi haber verdim. O da müslüman oldu ve bizimle beraber Akabe'ye geldi. O kabilesinin reisi idi. O gece kavmimizle beraber develerimizde uyuduk. Gecenin üçte biri geçince gizlice Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buluşacağımız yere gittik. Akabe tepesindeki bir patika yolda toplandık. Biz yetmiş erkektik ve yanımızda da iki kadın vardı. Mazin b. en-Neccar oğullarının kadınlarından biri olan Nuseybe binti Ka'b Ümmü Umare ve Selime oğullarının kadınlarından biri olan Ümmü Meni' Esma binti Amr b. Adi b. Sabit. Orada toplanmış Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bekliyorduk. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o gün amcası Abbas b. Abdilmuttalib'le beraber yanımıza geldi. O zamanlarda Abbas hala kavminin dini üzere (müşrik) idi. Fakat yeğeninin bir işinde bulunup ona güvence vermeyi seviyordu. Hepimiz oturunca ilk konuşan Abbas oldu ve şöyle dedi. "Ey Hazrecliler! -Araplar, Ensar'dan bu kabileye Hazreç derdi- Biliyorsunuz ki Muhammed bizdendir. Onu kavmimiz içindeki taşkınlık yapan kimselerden (müşriklerden) koruyoruz. O kavminde bir direnişle karşılaştı ve beldesinde istenmiyor." Biz de:

 

"Senin söylediğin şeyleri duymuştuk. Ya Rasulallah! Sen konuş, Rabbin için ve kendin için ne istiyorsan söyle" dedik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) konuştu. Bize Kur'an okudu ve Allah'a davet etti. İslam dinine teşvik etti ve "Kadınları ve çocuklarınızı koruduğunuz gibi beni de koruyacağınız üzerine sizden söz istiyorum" dedi. Bera b. Ma'rur Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elini tutarak: "Evet, seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki kendimizi koruduğumuz gibi seni de her şeyden koruyacağız. Ya Resulallah! Sana söz veriyoruz, biz savaş erleriyiz. Bu bize büyük büyük dedelerimizden miras kaldı" dedi. Bera, Hz. Peygamber'le (Sallallahu aleyhi ve Sellem) konuşurken Abduleşhel uğullarının sözcüsü Ebu'l-Heysem b. et-Teyyihart araya girdi ve: "Ya Resulallah! (Mekke) ahalisi ile aramızda sağlam ipler yani verilmiş karşılıklı anlaşmalar var. Biz ise bu ipleri keseceğiz. Biz bunları yaparken sen de kavminin yanına dönsen de (başına bir şey gelmese)." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tebessüm etti ve: "Kan kandır, ölüm de ölüm. Siz bendensiniz, ben de sizdenim, sizin savaştıklarınızIa ben de savaşırım barıştıklarınızIa ben de barışırım" buyurdu. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bana kabileleri adına sözcü ya da temsilci olacak on iki kişi (nakip) çıkarın" buyurdu. Aralarından 12 lider çıkardılar. Dokuz tanesi Hazrec'ten, üç tanesi de Evs'tendi.

 

Ma'bed b. Ka'b'ın bana kardeşinden, onun da babası Ka'b b. Malik'ten bildirdiğine göre (biat etmek için) Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elinin üzerine ilk elini koyan Bera b. Ma'rur oldu. Sonra topluluğun tümü biat etti. Biz Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) biat edince Şeytan'ın Akabe tepesinden en yüksek sesiyle şöyle bağırdığını işittim: "Hey oradakiler! Siz yerilmiş birinin yanında ne arıyorsunuz? Dinden çıkanlar hep onunla beraber olmuş, sizinle harp edecekler?" İbn İshak ekledi: "Görüldüğü gibi Allah'ın düşmanı Şeytan, Muhammed (" övülmüş") demiyor da (tam tersi olan) müzemmem ("yerilmiş" sözcüğünü kullanıyor-o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu, Akabe tepesinin yılanıdır. Bu, İbn Ezyeb'dir. Dinle ey Allah'ın düşmanı! Vallahi bütün gücümü seni yenmek için harcayacağım" dedi. Sonra bize: "Kalkın develerinize binin!" dedi. Bunun üzerine Abbas b. Ubade b. Nadle Hz. Peygamber'e: "Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim, eğer istersen yarın Mina halkı üzerine kılıçlarımızla saldırırız" deyince o:

"Sizler bununla emrolunmadınız" buyurdu. Biz döndük ve uyuduk. Sabahın erken saatlerinde Kureyş'ten bir topluluk evlerimize geldiler ve:

"Ey Hazrecliler! Bize ulaşan habere göre siz bizim adamımıza gelip onu elimizden kaçıracak mışsınız? (Gerekirse) bizimle savaş yapmak için ona söz vermişsiniz. Vallahi o Araplardan hiç biriyle aramızda savaş çıkması, sizinle yaptığımız savaştan daha kötü bir durum değildir. Orada bulunan kavmimizin müşrikleri onlara yemin ettiler ki; bunlardan hiçbiri olmadı. Biz böyle bir şey bilmiyoruz" dediler. Doğru söylüyorlardı. Çünkü bizim Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) verdiğimiz sözü bilmiyorlardı. Biz birbirimize bakıyorduk. Aralarında Haris b. Hişam b. el-Muğire'nin de bulunduğu bir topluluk kalktı. Haris'in ayağında yeni pabuçlar vardı. Ben bir söz söyledim. Sanki onunla dedikleri şeylerde o kavme ortak oluyordum. "Ey Ebu Cabir! Sen bizim önderlerimizden (yani zengin) olduğun halde Kureyşli şu gencin pabuçları gibi bir pabuç almadın" dedim. Haris bunu duyunca pabuçlarını çıkardı ve bana doğru atarak: " Allah aşkına bunları sen giy!" dedi. Ebu Cabir ise: "Vallahi sen bu delikanlıyı sıkıyorsun. Ona pabuçlarını geri ver!" dedi. Ben de: "Vallahi onları geri vermem" dedim. O da: "Tamam o zaman, fal doğru çıkarsa pabuçları çıkaracağım" dedi.

İşte bu, Ka'b İbn Malik'in Akabe biatı ile orada yaşadıklarına dair hadisidir. Fakat o (gerçekte) Akabe'de bulunmamıştır.

 

*Bu hadisi Ahmed b. Hanbel ve yakın ifadelerle Taberanı rivayet etmiş olup, Ahmed b. Hanbel'in ravileri, ibn ishak hariç Sahih'in ravileridir. O da bu hadisi şeyhinden işittiğini açıkça söylemiştir.

Taberanı'nin buradakinden farklı ifadeleri şöyledir: "Resulallah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sormaya gittik. Ebtah'tan karşımıza bir adam çıktı. Ona: "Muhammed b. Abdullah b. Abdilmuttalib'i bize gösterir misin?" dedik. O da: "O'nu gördüğünüz zaman tanıyabilecek misiniz?" diye sordu ... Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) konuşmaya başladı. Allah'(ın dinin)e davet etti, Kur'an okuyup islam'a girmeye teşvik etti. Biz de O'na inanıp tasdik etmek suretiyle davetini icabet ettik .... Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Aranızdan oniki nakip (kabile lideri) seçin" buyurdu. Onlar da çıkardılar. Şöyle ki; Necdır oğullarının lideri Es'ad b, Zürare idi,

Selime oğullarının lideri Bera b. Ma'rur ile Abdullah b. Amr b. Haram'dı. Saide oğullarının lideri; Sa'd b. Ubade ile Münzir b. Amr'dı.

Züreyk oğullarının lideri; Rafi b. Malik b. el-Aclan'di.

Haris b. Hazrec oğullarının lideri; Abdullah b. Ravaha ile Sa'd b, er-Rabi'di. Avf b. el-Hazrec oğullarının lideri; Ubade b. es-Samit'ti.

Abduleşhel oğullarının lideri; Useyd b. Hudayr ve Ebu'I-Heysem b. et-Teyyihan'dı. Amr b. Avf oğullarının lideri ise Sa'd b. Hayseme idi.

 

 

 

9882. Cabir anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yirmi sene boyunca Ukaz ve Mecenne panayırlarında (uzaktan gelen kabilelerin) konak yerlerini takip ederdi. Hac mevsimlerinde Mina'da: "Cennet, beni himayesine alıp Rabbimin (bana bahşetmiş olduğu) peygamberlik görevini kendisine tebliğ etmem için bana yardım edenin olacaktır" diyordu. Hatta birisi Yemen'den veya Mudar'dan bir kişi (Mekke'ye) geldiğinde çıktığında kavmi (Müşrikler) ona gelip: "Kureyşli şu gence dikkat et. Seni kandırmasın" diyorlardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise onların konak yerleri arasında geziyordu. Onlar da ona parmaklarıyla işaret ediyordu. Allah bizi O'na Yesrib'den gönderdi. Onu koruduk ve tasdik ettik. Bizden bir adam çıktı ve ona iman etti. O da ona Kur'an okumayı öğretti. Ailesine döndü. Onlar da onun müslüman olması sebebiyle müslüman oldular. Hatta Ensar'ın evlerinde içinde müslüman olmayan hiçbir ev kalmamıştı. Artık İslam'ı açıktan yaşıyorduk. Bir gün toplanıp: "Ne zamana kadar Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'nin dağlarında korkuya terk edeceğiz?" dedik. Bunun üzerine bizden 70 kişi O'na gittiler ve hac mevsiminde onu buldular. Akabe tepesinin patika yollarında O'nunla sözleştik. Birer ikişer oraya toplandık. Hepimiz gelince: "YaRasulallah! Sana ne söz vereceğiz?" dedik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Bana istekli ve isteksiz halinizde de söz dinleyip itaat edeceğiniz, fakirken de, zenginken de Allah yolunda harcayacağınıza Allah deyip Allah yolunda kınayanın kınamasından korkmayacağınıza, size geldiğim zaman kendi canınızı, karınız ve çocuklarınızı koruduğunuz gibi beni de koruyup yardım edeceğinize söz verin cennet sizin olsun." Hepimiz kalktık ve O'na biat ettik. En küçüğümüz olan Es'ad b. Zürare, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elini tuttu ve: "Biraz durun ey Yesrib halkı! Biz develerimizin ciğerine vura vura buraya kadar onun Allah'ın elçisi olduğunu bildiğimiz için koşturup geldik. Bugün ona yardım etmek bütün Araplarla ayrılığa düşmek, en hayırlılarınızIn (yeni ileri gelenlerinizin) öldürülmesi ve kılıçların sizi ısırması anlamına gelmektedir. Siz bu akıbeti görebilen insanlarsınız. Mükafatınız Allah'a aittir. Şimdi eğer başınıza bir şey gelmesinden korkuyarsanız bunu şimdiden açıklayın. Çünkü bu, Allah katında sizi mazur yapar" dedi. Diğerleri de: "Bırak bizi ey Es'ad! Vallahi biz bu biattan asla vazgeçmeyiz" dediler. Hepimiz kalktık ve ona biat ettik. Bizden sıkı sıkı söz aldı ve buna karşılık cenneti verdi.

 

*Ben derim ki: Sünen sahipleri de bu hadisin bir bölümünü rivayet ettiler.

*Bu hadisi Ahmed b. Hanbel ve "Vallahi biz bu biatı terk etmeyiz ve bozmayız" ibaresiyle Bezzar rivayet etmiştir. Ahmed'in ravileri, Sahih'in ravileridir.

 

 

 

9883. Ahmed b. Hanbel'in bir rivayetinde Es'ad onlara: "Canınızdan olmaktan korkuyorsanız" dedi.

 

 

 

9884. Ahmed b. Hanbel'de yer alan başka bir rivayette: "Hatta Yemen ya da Mudar'dan birisi çıkıp ta ... " ibaresi geçmektedir.

 

 

 

9885. Urve anlatıyor: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ilk biat eden Ebu'l-Heysem b. et-Teyyihan'dı. Dedi ki: "Ya Resülallah! insanlarla (Mekke müşrikleriyle aramızda yapılmış) yeminler ve anlaşmalar var. Herhalde biz onları keseceğiz. Sen kavmine dönsen biz de anlaşmalarımızı kesip onlarla savaşsak?" Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kan kandır, ölüm ölümdür" buyurdu. Hz. Peygamber'in bu sözü Ebu'l-Heysem'in çok hoşuna gidince kavmine gidip "Ey kavmim! Bu zat, Allah'ın elçisidir. Kesinlikle inanıyorum ki o, doğrudur. O, bugün Allah'ın hareminde ve korumasındadır. Kavminin ve aşiretinin önündedir. Şunu bilin ki ona yardım ederseniz Araplar size tek yaydan karşılık vereceklerdir. Eğer Allah yolunda savaşmayı, mallarınızın çocuklarınızın gitmesini göze alıyorsanız onu yurdunuza çağırın. Çünkü o hakikaten Allah'ın elçisidir. Eğer rez il olmaktan korkuyorsanız bunu şimdi söyleyin" dedi. Bunu duyunca: " Allah ve Resülü bize ne verdiyse kabul ettik. Ya Resülallah! Bizden istediğin canı sana verdik. Ey Ebu'lHeysem! Resulullah'la aramızdan çekil de ona biat edelim" dediler.

Ebu'l-Heysem anlatıyor: İlk biat eden bendim. Sonra tamamı biat etti.

Dağın başından şeytan feryat etti ve "Ey Kureyşliler! İşte Hazrec ve Evs sizinle savaşmak için Muhammed'e biat ediyorlar. Bu sesi duyunca dehşete kapıldılar ve korktular. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Bu ses sizi korkutmasın Çünkü bu (sesin sahibi), Allah'ın düşmanı İblis'tir. Sizin korktuğunuz kimselerden hiçbiri onu işitmedi" buyurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayağa kalktı ve şeytana bağırdı: "Ey İbn Uzeyb veya Ezyeb- bu senin işindir. Yakında sana gününü göstereceğim."

 

*Bu hadisi Taberanı mürsel olarak rivayet etmiş olup ravilerinden ibn Lehia'nın zayıflığı bulunmasına rağmen hadisleri hasendir.

 

 

 

9886. Ebu Mes'ud anlatıyor: Kurban bayramında Akabe tepesinde Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) söz verdik. Biz yetmiş kişiydik. Ben onların yaşça en küçüğü idim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımıza geldi ve: "Konuşmalarınızı kısa tutun; çünkü ben Kureyş kafirlerinin size saldırmasından korkuyorum" dedi. Biz de: "Ya Resulallah! Rabbin için bizden iste, kendin için bizden iste, arkadaşların için bizden iste. Bize anlat Allah'ın ve senin katında ne gibi sevaplanmız var" dedik. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rabbim için isteyeceğim şeye gelince; O'na iman etmeniz ve hiçbir şeyi ortak koşmamanızdır. Kendim için isteyeceğim şeye gelince sizden bana itaat edip sizi doğru yola götürmeyi istiyorum. Kendim ve arkadaşlarım için ise ellerinizdeki şeyleri bizimle paylaşmanız ve bizi kendi canınıZ! koruduğunuz şeylerden korumanızı istiyorum. Bunları yaptığınız takdirde size cennetin verilmesi Allah'ın ve benim üzerimde (bir haktır)" buyurdu. Bundan sonra ellerimizi uzattık ve ona biat ettik.

 

*Bu hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravilerinden Mucalid b. Said'in hadisleri hasendir. Haddizatında onda zayıflık vardır. Ahmed b. Hanbel de bu hadisi Şa'bı'nin mürseli olarak rivayet etti ki bu, aşağıdaki hadistir. Mürseli ise Mücalid dışında gelmiştir.

 

 

 

9887. Şa'bi anlatıyor: Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) amcası Abbas'la beraber, Akabe tepesinde ağacın altında Ensar'dan 70 kişiyle buluşmaya gitti. Şöyle buyurdu: "Sözcüleriniz konuşsun; ama sözü uzatmasın! Çünkü müşrikler sizi gözetliyor. Eğer sizin (burada olduğunuzu) öğrenirlerse sizi rezil ederler." Onların sözcüsü Ebu Umame: "Ey Muhammed! Rabbin için dilediğini iste, sonra da bunları yaptığımız zaman Allah'ın ve senin üzerindeki hakkımızı bize anlat" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rabbim için sizden ona ibadet edip hiçbir şeyi ona ortak koşmamanızı istiyorum. Kendim ve arkadaşlarımız için ise sizden bizi himaye edip yardım etmenizi ve kendi canınızı koruduğunuz şeylerden bizi de korumanızı istiyorum" dedi. Onlar: "Bunları yaptığımız zaman bizlere ne (vaad ediyorsun)?" diye sordular. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizin için cennet var" buyurdu. Onlar da: "Öyleyse senin taleplerin yerine gelecektir" diye cevap verdiler.

 

*Ahmed b. Hanbel bu hadisi bu şekilde mürselolarak rivayet etmiş olup ravileri Sahih'in ravileridir. Müellif, bundan sonra Şa'bi kanalıyla Ebu Mes'ud Ukbe b. Amr'a uzanan ravi zincirini ve bir önceki metni tekrar etmeyerek "Ebu Mes'ud, onların yaşça en küçüğüydü" ibaresini vermekle yetinmiştir. Burada da aynı şekilde zayıflığı bulunan ve hadisleri hasen sayılan Müdılid yer almıştır.

 

 

 

9888. Şa'bi dedi ki: Ne yaşlılar, ne de gençler bunun gibi bir konuşma dinlememiştir.

 

*Bu hadisi Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş olup ravileri Sahih'in ravileridir.

 

 

 

9889. Ebu'z-Zübeyr dedi ki: Cabir'e Akabe (biatı) hakkında sordum. Orada yetmiş kişi hazır bulundu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlarla (biatın şartları hususunda) anlaştı. Abbas b. Abdilmuttalib Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elini tutmuşken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Aldım ve verdim" buyurdu.

 

*Bu hadisi Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş olup, ravilerinden kendisinde bir az zayıflık bulunan ibn Lehl'a'nın rivayetleri hasendir.

 

 

 

9890. Cabir b. Abdillah anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar'dan nakipler (kabile liderleri) ile buluşunca; "Beni himaye edip koruyacak mısınız?" diye sordu. Onlar da: "Bize ne (vaad ediyorsun)?" diye sorunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizin için cennet var" buyurdu.

 

*Bu hadisi Ebu Ya'la rivayet etmiş olup, ravileri Sahih'in ravileridir. Bezzar da bunun aynısını rivayet etmiştir.

 

 

 

9891. Enes'in bildirdiğine göre Sabit b. Kays, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye gelişinde bir konuşma yaptı ve: "Biz canımızı ve çocuklarımız koruduğumuz şeylerden seni de koruyacağız. (Buna karşılık) bizim için ne var, ya Resulallah!" diye sordu. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizin için cennet var!" diye cevap verdi. Onlar da: "Tamam razıyız" dediler.

 

*Bu hadisi Ebu Ya'la rivayet etmiş olup, ravileri Sahih'in ravileridir.

 

 

 

9892. Cabir b. Abdillah anlatıyor: Dayım Ced b. Kays, Akabe gecesinde Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) giden yetmiş kişilik heyetin içinde beni de götürdü. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında amcası Abbas b. Abdulmuttalib'le beraber yanımıza geldi ve: "Ey amca! Dayılarından söz al" dedi. Heyet ona: "Ey Muhammed! Rabbin için ve kendin için dilediğin şeyi iste" dediler. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rabbim için sizden ona ibadet etmenizi ve hiçbir şeyi ona ortak koşmamanızı istiyorum. Kendim için ise sizden kendi canınızı koruduğunuz gibi beni de korumanızı istiyorum" buyurdu. Onlar: "Bunu yaptığımız zaman bizim için karşılık olarak ne var?" diye sordular. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cennet" cevabını verdi.

 

*Taberani bu hadisi üç Mu'cem'inde rivayet etmiş olup, ravileri güvenilir kimselerdir.

 

 

 

9893. Cabir b. Abdillah anlatıyor: Biz, Akabe gecesinde Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraberdik. İki dayım beni oraya götürdü. Ben daha taş bile atamıyordum.

 

*Bu hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravileri Sahih'in ravileridir.

 

 

 

9894. Urve anlatıyor: Vanahi Abbas, Ensar'dan yetmiş kişi Akabe tepesine gelince Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elini tuttu ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için onlardan söz aldı ve şartları söyledi. Bu olay, açıkça ibadet edilmeden önce İslam'ın ilk dönemlerinde gerçekleşti.

 

*Ebu Ya'la bu hadisi Hz. Aişe'nin rivayet ettiği Resulullah'ın vefat hadisi içerisinde irad etmiş olup ravilerinden Abdurrahman b. Ebi'z-Zinad zayıftır.

 

 

 

9895. Ubade b. es-Samit'in bildirdiğine göre Es'ad b. Zurare şöyle dedi: "Ey insanlar! Muhammed'e ne üzerine söz verdiğinizi biliyor musunuz? Siz ona Arap ve Acemlerle, cinlerle ve insanlarla savaşmak üzerine söz veriyorsunuz." Bunun üzerine Ensar: "Bizimle savaşanla biz de savaşırız, barışanla da barışırız. Ya Rasulallah! Sen şartını söyle" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de şöyle buyurdu: "Allah'dan başka hiçbir ilah olmadığına ve benim Allah'ın elçisi olduğuma şahadet edeceğinize, namazı kılıp zekatı vereceğinize, söz dinleyip itaat edeceğinize, yetki sahibiyle yetkisi husunda çekişmeyeceğinize ve kendinizi ve ailenizi koruduğunuz şeylerden beni de koruyacağınıza söz vereceksiniz. "

 

*Ben derim ki: Sahlh'te bu hadisin bir parçası vardır. Bunu Taberani. el-Mu'cemu'levsat'ta rivayet etmiş olup ravilerinden Ali b. Zeyd zayıftır. Fakat onu güvenilir addedenler de vardır.

 

 

 

9896. Hüseyin b. Ali anlatıyor: Ensar, Akabe'de Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) biat etmeye gelince, Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kalk ey Ali! Onlarla biat et" buyurdu. Hz. Ali: "Ya Resulallah! Onlarla ne üzerine biat edeyim?" diye sordu. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah'a itaat edilip isyan edilmemesi ve Allah'ın elçisini, ev halkım ve soyunu, kendi canlarını ve soylarım korudukları gibi korumaları üzerine biat et" buyurdu.

 

*Bu hadisi Taberanı el-Mu'cemu'l-evsat'ta Abdullah b. Mervan'dan rivayet etmiştir.

Fakat ona güvenilir diyenler de vardır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Kıyamete Yakın Kılıçla Gönderildim" Sözü