MECMAU ZEVAİD |
MEĞAZİ VE SİYER |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kendisiyle Gönderilen Dini Tebliğ Etmesi ve Bu
Yoldaki Sabrı
9809, Akil b. Ebi Talib
anlatıyor: Kureyş kabilesi Ebu Talib'e gelip dediler ki: "Ey Ebu Talib!
Yeğenin bizim mahallemize ve meclislerimize gelerek bize eziyet veren şeyler
söylüyor. Eğer onu bizden uzak tutabiliyorsan tut!" Bunun üzerine Ebu
Talib bana: "Ey Akil! Git bana amcaoğlunu çağır, gelsin!" dedi, O'nu
Ebu Talib'in küçük evlerinin birinden çıkardım. Benimle beraber yürümeye
başladı. Kendisi de yürüyeceği bir gölgelik arıyordu, ama bulamıyordu. Ebu
Talib'in yanına gelince, Ebu Talib ona şöyle dedi: "Yeğenim! Vallahi bana
itaat eder misin bilmiyorum, ama kavmim senin onların mahallesine ve
cemiyetlerine gidip eziyet veren sözler söylediğini iddia ediyorlar.
İstersen onlardan uzak
dur." Resulullah gözlerini semaya dikti ve "Vallahi ben kendisiyle
gönderildiğim dini bırakmak hususunda, sizden birisinin şu güneşten bir ateş
koru alabilecek güce sahip değilim." Bunun üzerine Ebu Talib:
"Vallahi, kardeşimin oğlu, şimdiye kadar asla yalan söylemedi. Hadi
dağılın gidin!" dedi.
*Taberanı el-Mu'cemu'l-Evsat ve el-Mu'cemu'l-Kebir'de bu hadisi
rivayet etti. Fakat ikincisinde .... (küçük ev) yerine .... (yüksek yer)
ibaresi yer alır. Ebu Yala da baş tarafında az bir kısaltma ile bu hadisi irad
etti. Onun ravileri. Sahıh ravileridir.
9810. Hz. Aişe'nin
bildirdiğine göre Resulallah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Eba Tfilib ölünceye kadar Kureyş benden uzak durdu."
*Taberanı bu hadisi el-Mu'cemu'l-Evsat'ta rivayet etti.
Senedinde zayıf bir ravi olan Ebu Bilal el-Eşarı vardır.
9811. Ebu Hureyre der ki:
Ebu Talib ölünce, Hz. Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gözetlemeye
başladılar. O da: "Senin yokluğunu ne çabuk hissettim, amca!"
buyurdu.
*Taberanı el-Mu'cemu'l-Evsat'da bu hadisi, ibn Said
er-Razi'yle karşılaşan bir şahıstan rivayet etti. Darekutnı bunun hakkında:
"Beş para etmez" demiştir. Diğer ravi isa b. Abdusselam'ı ise
tanımıyorum. Geriye kalan ravileri, güvenilir kimselerdir.
9812. Urve b. ez-Zübeyr
der ki: Abdullah b. Amr b. el-As'a "Kureyş'in Resulallah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) karşı besledikleri açık düşmanlıkların arasında en ağır
olarak şahit olduğun neydi?" diye sordum. Şu karşılığı verdi:
Kureyş'in önde gelenleri
bir gün Hacer-i Esved'in çevresinde toplanmışlarken onlara katıldım. Hz.
Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çekiştiriyorlar ve şöyle diyorlardı:
"Biz bu adamdan çektiğimizi daha önce hiçbir adamdan görmedik.
Büyüklerimize cahil dedi, atalarımıza sövdü, dinimizi ayıpladı, cemaatimizi
böldü ve ilahlanmıza sövdü. O'nun çok büyük suçlarına biz tahammül ettik."
(Veya buna yakın bir şeyler söylediler). Onlar tam böyle konuşuyorlarken
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çıkageldi. Rükn'ü istilam etti ve
onların yanından geçerek Kabe'yi tavaf etmeye başladı. Onların yanına gelince
laf attılar. Bunu yüzünden anlayabiliyordum. Sonra dönüp ikinci defa onlara
uğrayınca yine aynı lafları attılar. Bunu(n O'nda bıraktığı etkiyi) yüzünde
görebiliyordum. Sonra, dönüp üçüncü kez yanlarından geçince yine aynı sözlerle
kötülediler. O da: "Beni dinliyor musunuz ey Kureyş topluluğu! Şimdi,
canım elinde olan Allah'a yemin ederim, sizi (boğazlanmayı) ölümü
getirdim!" buyurdu. Bu söz, topluluğu derinden etkilemişti. Onların her
birinin başının üstüne kuş konmuş gibi donmuş vaziyette duruyorlardı. Öyle
yumuşadılar ki, daha önce O'na sataşan, şimdi en güzel sözlerle teskin etmeye
çalışıyordu. Hatta diyordu ki:
"Tamam, ey
Ebu'l-Kasım! Sen doğru birisi olarak işine dön! Vallahi sen cahil
değilsin!" Bunun üzerine Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
dönüp gitti. Ertesi gün olunca Hicr'de toplandılar. Ben de onların yanındaydım.
Birbirlerine: "Maruz kaldığınız nahoş durumları ve ondan gelen musibetleri
biliyorsunuz. Sizin hoşlanmadığınız şeyleri anlatmaya başlarsa onu terk
edin" dediler. Onlar bunları konuşurken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) çıkageldi. Hep birden O'nun üstüne yürüyerek etrafını çevirip:
"Sen misin bunları söyleyen?" diye O'nu azarladılar. Çünkü Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların ilahlarını ve dinlerini ayıplıyordu.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet, bunları
ben söyledim" dedi. Onlardan birinin Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) yakasından tutup tartakladığını gördüm. Hemen Ebu Bekir, O'nun önüne
geçti ve ağlayarak: "‘‘Rabbim Allah’‘ dedi diye bir adamı öldürecek
misiniz?" diye çıkıştı. Sonra dağıldılar. İşte bu, Kureyş'in Hz.
Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yaptığı eziyetlerden, benim
gördüklerimin en ağındır.
*Derim ki: "Bu kıssanın Sahih'te bir bölümü
vardır." Ahmed b. Hanbel rivayet etti. ibn ishak, hocasından işittiğini
açıkça ifade etti. Geri kalan ravileri, Sahıh ravileridir.
9813, Arın b. el-As
anlatıyor: Kureyş'in, Resulallah Efendimiz'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
öldürmeyi istediklerini görmedim. Ancak bir gün Kabe'nin gölgesinde oturmuş
konuşuyorlardı. Hz. Peygamber de (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Makam-ı
İbrahim'in yanında namaz kılıyordu. Ukbe b. Ebi Muayt, Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gitti ve cübbesini boynuna doladı ve
çekti. Nihayet Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (nefessiz kalıp)
dizüstü yere çöktü. İnsanlar O'nun öldüğünü zannedip bağırdılar. Ebu Bekir
koşarak geldi ve Resulallah'ın kollarından tutarak arkasına aldı. Şöyle
diyordu: "‘‘Rabbim Allah’‘ dedi diye bir adamı öldürecek misiniz?"
(Mümin, 28), Bunun üzerine Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
etrafından dağıldılar, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalkıp namazını
bitirince. onlara rastladı. Kabe'nin gölgesinde oturuyorlardı. "Ey Kureyş
topluluğu! Şimdi canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, size boğazınızı
kesmek vazifesiyle gönderildim" diyerek eliyle boğazını işaret etti. Ebu
Cehil "Ey Muhammed! Sen cahil biri değilsin!" deyince Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Fakat) sen onlardansın" karşılığını
verdi.
*Ebu Ya'la ve Taberanı bu hadisi rivayet etti. Senedinde
Muhammed b. Amr b.
Alkame vardır ki bu
ravinin rivayetleri "hasen" kabul edilmiştir. Taberani'nin senedinde
diğer ravileri. Sahih ravileridir.
9814. Esma binti Ebi
Bekir'den nakledildiğine göre ona: "Müşriklerin, Resulullah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yaptığını gördüğün en şiddetli eziyet nedir?" diye
sordular. Şöyle anlattı:
Müşrikler, Mescid-i
Haram'da oturmuş Hz. Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve onların ilahları
hakkında dediklerini konuşuyorlardı. Onlar bu haldeyken Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) çıkageldi. Hemen onun etrafını kuşattılar. İmdat isteyen
birisi hemen (babam) Ebu Bekir'in yanına gelerek: "Arkadaşına yetiş!"
dedi. Hemen Ebu Bekir yanımızdan çıktı. (Babamın) saçında dört örgüsü vardı.
"Yazıklar olsun size! Sırf ‘‘Rabbim Allah’‘ dedi diye bir adamı öldürecek
misiniz? Halbuki size Rabbinizden apaçık ayetlerle geldi" diye bağırdı.
Bunun üzerine Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) peşini bırakıp Ebu
Bekir'e yöneldiler. Ebu Bekir bize (evimize geri) döndüğünde: "Ey Celal ve
ikram sahibi olan Allahım! Sen çok yücesin!" diyordu.
*Ebu Ya'la rivayet etti. Onun senedinde tanımadığım bir ravi
olan Ebu-z Zübeyr'in dedesi Tedrus vardır. Diğer ravileri, güvenilir
kimselerdir.
9815. Enes b. Malik
anlatıyor: Bir defasında Hz. Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bayıltacak derecede dövdüler. Ebu Bekir kalktı ve: "Yazıklar olsun size! ‘‘Rabbim
Allah’‘ dedi diye bir adamı öldürecek misiniz?" diye bağırdı. Oradakiler:
"Kim bu adam?" diye sordular. "Ebu Kuhafe'nin oğlu deli (Ebu
Bekir)" dediler.
*Ebu Ya'la ve "Bunun üzerine onu bırakıp Ebu Bekir'e
yöneldiler" ibaresiyle Bezzar rivayet etti. Ravileri, Sahih ravileridir.
9816. İbn Mes'ud der ki:
Ben yetişkin delikanlıyken Ukbe b. Ebi Muayt'ın koyunlarını otlatırdım.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekir müşriklerden kaçarak
geldiler ve: "Ey genç! Yanında bize içirebileceğin sütün var mı?"
diye sordular. "Ben de: "Emanet olarak var! Size onu içiremem!"
dedim.
*Ahmed b. Hanbel ve Ebu Ya'la bu hadisi rivayet ettiler.
ikisinin ravileri, Sahih ravileridir.
9817. Cübeyr b. Nüfeyr
anlatıyor: Bir gün, Mikdad b. el-Esved'in yanında oturmaya gittik. Bir adam
bize uğradı. Ne söyleyecek diye kulak verdik (Mikdad'a hitaben) şöyle diyordu:
"Hz. Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gören şu iki göze müjdeler
olsun! Vallahi senin gördüğün şeyleri biz de görmek isterdik Senin müşahade
ettiğin şeyleri biz de müşahede etmek isterdik" Bunun üzerine Mikdad ona
dönerek:
"Allah'ın ona
vermediği şeyin var olmasını istemeye kişiyi hangi sebep itebilir ki? Aynı
şartlarda kendisinin nasıl davranabileceğini bilmiyor ki? Vallahi Allah'ın Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) öyle bir kavmin içinde yaşadı ki; Allah onları
burunlarının üzerinde cehenneme doğru sürükleyecek. Çünkü O'na icabet etmediler
ve O'nu tasdik etmediler. Herbiriniz Rabbinizden başkasını tanımadığı ve
Peygamberimizin getirdiği şeylere iman ettiği için Allah'a hamdetsin!
Başkalarının başına gelen imtihandan siz korundunuz. Vallahi, Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hiçbir peygamberin daha şiddetlisine maruz
kalmadığı bu durum içinde gönderildi. Öyle bir cahiliyet ve fetret döneminde
ki; insanlar hiçbir dinin putperestlikten daha üstün olabileceğine
inanmıyorlardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hak ile batıl arasını
ayırdığı bir Furkan'la geldi. Baba ile çocuğun arasını ayırdı. Hatta kimisi
babasını, kimi çocuğunu, kimi de kardeşini kafir olarak görüyordu. Çünkü Yüce
Allah, onun kalbinin kilidini iman için açmıştı. Cehenneme giren kişinin helak
olacağını biliyordu ve (kendi hesabına) bunun için seviniyordu. Fakat diğer
taraftan biliyordu ki en sevdiği kişi cehenneme gidecekti. İşte Yüce Allah'ın
şu sözü buna işaret etmektedir. "Ey Rabbimiz! Lüttünle bizlere,
eşlerimizden ve çocuklarımızdan göz aydınlıkları ihsan buyur."[Furkan, 74]
*Taberani bu hadisi birçok ravi zinciriyle rivayet etti.
Bunlardan birinde yer alan Yahya b. Salih'in Zehebi güvenilir olduğunu
söylemiştir. Fakat bazı alimler, onun hakkında bir takım tenkitler yapmıştır.
Diğer ravileri, Sahih ravileridir.
9818. Abdullah b. Mes'ud
bildiriyor: Bir ara Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mescid-i
Haram'daydı. Ebu Cehil b. Hişam, Rabia'nın oğulları Şeybe ve Utbe, Ukbe b. Ebi
Muayt, Umeyye b. Halef ve iki adam daha vardı. Toplam yedi kişiydiler. Hicr-i
İsmail'de oturmaktaydılar. Hz. Peygamber de (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o
sırada (Kabe'de) namaz kılıyordu. Secdede uzun kaldı. Ebu Cehil: "Hanginiz
falan oğullarının ahırına gidip oradan gübre getirip Muhammed'in üzerine
atacak?" dedi. İçlerinden en şakisi olan Ukbe b. Ebi Muayt gitti ve
gübreyi getirdi. Sonra onu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) secdedeyken
iki omuzunun üstünden döktü. İbn Mes'ud diyor ki: "Ben dona kaldım!
Konuşmaya gücüm yetmedi. Halbuki beni men eden bir şey yoktu. Tam gidiyordum
ki; Resulullah'ın kızı Fatıma'nın sesini işittim. Hemen babasının yanına varıp
üstündeki pislikleri temizledi. Sonra Kureyş'e doğru dönüp ağır sözler
söylemeye başladı. Kimse ona karşılık veremiyordu. Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) secdesi bittikten sonra başını kaldırdı. Namazını bitirince
üç kere: "Allahım! Kureyş'i helak et" dedi. Sonra "Utbe'yi,
Ukbe'yi, Ebu Cehil'i ve Şeybe'yi helak et" buyurdu. Daha sonra Mescid(-i
Haram)'dan çıktı Ebu'l-Bahteri dayandığı asasıyla beraber giderken Allah'ın
Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile karşılaştı. O'nu görünce yüzünü
tanıyamadı ve: "Sana ne oldu?" diye sordu. O da: "Beni yalnız
bırak!" buyurdu. Ebu'l-Bahteri: "Allah biliyor ki, durumunu
anlatıncaya kadar seni bırakmayacağım. Sana bir şeyler olmuş" dedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun kendisini bırakmayacağını anladı
ve: "Ebu Cehil emretti ve üzerime gübre attılar" dedi. Ebu'l-Bahteri:
"Haydi gel!
Mescid(-i Haram)'a gidiyoruz" dedi ve Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile beraber (Kabe'ye) gittiler. Ebu'l-Bahteri, Ebu Cehil'e dönüp:
"Ey Ebu'l-Hakem! Muhammed'in üzerine gübre atılmasını sen mi
emrettin?" diye sorunca: "Evet" dedi. Bunun üzerine
Ebu'l-Bahteri kırbacını kaldırdı ve Ebu Cehil'in kafasına vurdu. Oradaki herkes
kaçmaya başladılar. Ebu Cehil acısından büyük bir çığlık attı ve: "Yazıklar
olsun! Ama o bunu hak ediyor. Muhammed, aramıza düşmanlık sokup kendini ve
taraftarlarını kurtarmak istiyor" dedi.
9819. Başka rivayette
şöyle geçiyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başını kaldırınca
Allah'a övgüde bulundu ve: "Ey Allahım! (Mademki bana böyle yaptılar) o
halde Kureyş'ten olan şu topluluğu heltik etf" buyurdu.
*Derim ki: ibn Mes'ud'un hadisi sahihtir ve Ebu'I-Bahteri'nin
kıssasının kısaltılmışıdır. *Bu hadisi Bezzar ve Taberanı,
el-Mu'cemu'l-evsat'ta rivayet etti. Senedinde Eclah b.
Abdillah el-Kindı
vardır. ibn Main gibi bazı muhaddisler onun güvenilir olduğunu söylüyor. Fakat
Nesai ile başkaları onun zayıf olduğunu kaildir.
9820. Kabıde b. Diame
bildiriyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızı Ümmü Gülsüm, Ebu Leheb'in
oğlu Uteybe ile evlendi. Rukiyye ise, onun kardeşi Utbe b. Ebu Leheb'in
yanındaydı. Henüz onunla gerdeğe girmemişti ki, Hz. Peygamber'e (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) peygamberlik geldi. "Ebu Leheb'in iki eli de
kurusun!" ayeti inince Ebu Cehil, oğulları Utbe ve Uteybe'ye:
"Muhammed'in kızlarınızı boşamazsanız, hakkım size haram olsun" dedi.
Anneleri (ayette geçen "odun taşıyan kadın") Harb b. Umeyye'nin kızı
dedi ki: "Eyoğullarım! O ikisini boşayın. çünkü onlar din değiştirdiler!"
Oğulları da bu sözleri dinleyip Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
kızlarını boşadılar. Uteybe, Ümmü Gülsüm'ü boşayınca, ondan ayrılırken Hz.
Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve: "Senin dinine
küfrettim ve kızından ayrıldım. Sen beni sevmiyorsun, ben de seni" dedi.
Sonra da Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) saldırıp gömleğini
yırttı. Bu şahıs, o sıralarda Şam tarafında ticaretle uğraşıyordu. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şu an Yüce Allah'tan senin üstüne
köpeklerini musallat etmesini diliyorum!" buyurdu. Uteybe, Kureyş'ten
ticaret için ayrıldı. Şam'da bir gece vakti Zerka denilen yere varınca aslanlar
etrafını kuşattı. Uteybe: "Vayanam vay ... Vallahi bu (aslan) beni
yiyecek. Muhammed, Mekke'de, ben ise Şam'da olduğum halde. Katilim İbn Ebi
Kebşe -yani Muhammed'indediği için beni yiyecekler" dedi. Sonra herkesin
arasından aslanlar onun başını yakaladılar. Bir pençe darbesiyle öldürdüler.
Zübeyr b. el-Ala
bildiriyor: Hişam b. Urve, babasından nakletmiştir:
Aslanlar o gece onların
etrafını kuşatınca dönüp gittiler. Onlar da uyudular. Uteybe (en güvenli
olduğunu sandığı) ortalarındaydı. Sonra bir aslan geldi ve herkesin arasından
geçip Uteybe'yi buldu ve başını kopardı. Hz. Osman b. Affan ise daha sonraları
Rukiyye'den sonra Ümmü Gülsüm'ü de (nikahına) aldı.
*Taberanı bu hadisi, bu şekilde mürselolarak rivayet etti.
Senedinde zayıf bir ravi olan Zübeyr b. el-Ala vardır.
9821. Hz. Aişe'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Süfyan b.
el-Haris'e rastladı ve: "Ey Aişe! Gel sana, (bir zamanlar) benimle
alayeden amcaoğlunu göstereyim!" buyurdu.
*Bezzar bu hadisi hocası Abdurrahman b. Şeybe'den rivayet
etti. Ebu Halim onun hakkında: "Onun hadisleri sahihtir" demiştir.
Diğer ravileri, güvenilir kimselerdir.
9822. Halid b. Said der
ki: Babam çok şiddetli bir hastalığa yakalandı ve: "Eğer Allah bana, şu
acılarımdan şifa verirse, bir daha Mekke içerisinde Ebu Kebşe'nin oğlu
Muhammed'in ilallina ibadet edilmeyecek" dedi. Böyle der demez can verdi.
*Taberanı bu hadisi rivayet etti, Ravilerin tümü Sahih
ravileridir. Fakat Amr b, Yahya el-Umevı, dedesinden işitmemiştir.
9823. Said b. el-As'ın
torunlarından Ebu Umeyye et-Taifi'den rivayet edildiğine göre, onun dedesi Ebu
Uhayha Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) peygamberlik geldiğinde
hastaydı. Hastalandığında dedi ki: "Ebu Kebşe (yani Abdullah)'ın oğlu
Muhammed'in ilahına ibadet edilmeyinceye kadar beni yatağımdan
kaldırmayın" dedi. Başucunda bulunan oğlu: "Allahım! Onu kaldırma!"
diye beddua etti.
*Hadisi asıl kaynağında bu şekilde buldum. Bunu Taberanı.
(görüldüğü gibi) mımkatı bir ravi zinciriyle rivayet etti.
9824. Cabir b. Abdillah
anlatıyor: Bir gün Kureyş kabilesi Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
durumu için toplantı yaptılar ve: "Şunun işlerine bakın! Hep şiir okuyor,
sihir ve kehanet yapıyor. Birisi topluluğumuzu bölen, işimizi dağıtan ve
dinimizi ayıplayan şu adama gidip onunla konuşsun. Utbe b. Rabia'dan başka bu
işi yapacak birini tanımıyoruz. Sen git ey Ebu'l-Velid" dediler. Utbe,
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına varıp: "Ey Muhammed!
Sen mi hayırlısın, (baban) Abdullah mı?" diye sordu. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sustu. Bu sefer: "Sen mi hayırlısın, Abdulmuttalib
mi?" diye sordu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yine cevap
vermedi. Bu defa Utbe şöyle dedi: "Eğer onların senden daha hayırlı
olduğunu düşünüyorsan, onlar senin ayıpladığın tanrılara tapıyorlardı. Eğer
kendinin onlardan daha hayırlı olduğunu düşünüyorsan, bunu söyle de ne dediğini
duyalım! Vallahi kavmine karşı senden daha uğursuz ve sinir bozucu bir kimse
görmedim! Birliğimizi böldün ve gücümüzü dağıttın. Dinimizi ayıpladın ve bizi
Araplar nezdinde küçük düşürdün. Milletin ağzında: ‘‘Kureyş'te bir sihirbaz
çıkmış, Kureyş'te bir kahin peydah olmuş’‘ diye haberler dolaşıyor. Hamile
kadının bağırması gibi bir şey bekler olduk. Hatta (senin yüzünden) neredeyse
birbirimize kılıçla saldırıp öldürecek hale geldik. Be adam! Eğer fakirsen, senin
için mallarımızdan toplayalım, Kureyş'in en zengini olursun. Eğer bekarlık
başına vurmuşsa, Kureyş'in kadınlarından istediğini seç. Sana on tanesini
verelim."
Allah'ın Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Sözünü bitirdin mi?" diye sordu.
O da "Evet" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
-Fussilet Süresi'nin başından- okumaya başladı: "Ha mim. O, Rahman ve
Rahım'in katından indirilmiştir." (Fussilet, 1-2) Ne zaman ki: "Bunun
üzerine yine başlarını çevirirlerse o zaman de ki: "Size Ad ve Semud'u
çarpan yıldırım gibi bir yıldırımdan korkutuyorum" (13.) ayetine gelince
Utbe: "Tamam, yeter, yeter. Bundan başka (söyleyecek) bir şey bilmiyor
musun?" deyince Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Hayır" dedi. Utbe, Kureyş'e döndü. "Ne oldu?" diye
sordular. O da: "Söylememi istediğiniz her şeyi söyledim!" dedi.
"Sana cevap verdi mi?" diye sordular. O da: "Evet, ama (bu
Kabe'yi) bina olarak oraya dikene yemin olsun ki dediklerinden hiçbir
şeyanlamadım. Sadece: "Sizi Ad ve Semud'u çarpan yıldırım gibi bir
yıldırımdan korkutuyorum" cümlesini anladım" karşılığını verdi.
Dediler ki: "Yazıklar olsun sana! Adam sana Arapça konuşuyor, ama sen
söylediklerini anlamıyor musun yani!" O da: "Hayır Vallahi
dediklerinden yıldırım bahsinden başka hiçbir şeyi anlamadım" dedi.
*Ebu Ya'la rivayet etti. Senedinde yer alan Eclah el-Kindı'yi
ibn Main güvenilir addederken, Nesai ve başkası zayıf kabul etmiştir. Diğer
ravileri ise güvenilirdir.
9825. Humeyd b. Munhib
anlatıyor: Muaviye'ye (Abdullah) İbnü'z-Zübeyr'in (Muaviye'nin babası olan) Ebu
Süfyan'a sövdüğü haberi ulaşınca: " Allah'ın bekasına yemin ederim ki,
amcası hakkında dedikleri çok kötüdür. Çünkü ben, Allah'ın kulları hakkında
ancak hayırlı şeyler söylerim. Eğer salih bir insansa Allah'ın rahmeti onun
üzerine olsun!" dedi. (Muaviye anlatmaya devam ediyor:)
Ebu Süfyan, (binek
üzerinde) arkasında (annem) Hind olduğu halde çölde (kendisine ait) bir vahaya
doğru gidiyordu. Ben de dişi bir eşeğin üzerinde ikisinin önünde ilerliyordum.
Derken rastladığımız Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize katıldı.
Ebu Süfyan: "Ey Muaviye! Sen in de Muhammed binsin!" dedi. Ben de
eşekten indim ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bindi. Onların önünde
biraz gittikten sonra onlara dönüp şöyle dedi: "Ey Ebu Süfyan b. Harb ve
ey Hind b. Utbef Vallahi öleceksiniz ve sonra diriltileceksiniz. Sonra iyiler
cennete, kötüler cehenneme girecek! Vallahi size bu söylediklerim haktır ve
siz, . ilk uyarılan kimselersiniz!" Sonra Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) şu ayetleri okudu: "Ha mim. O, Rahman ve Rahım'in katından
indirilmiştir." (Fussilet, 1-2) Şu ayetlere gelinceye dek okudu: (Yer ve
gök te) "‘‘Isteyerek geldik’‘ dediler" (Fussilet, 13) Ebu Süfyan:
"Bitirdin mi ey Muhammed?" diye sorunca; "Evet" buyurdu.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşekten indi ve ben bindim. Hind, Ebu
Süfyan'ın yanına gelerek:
"Bu sihirbaz ve
yalancı için mi benim çocuğumu indirdin sen?" diye kızdı. O ise:
"Vallahi o, sihirbaz da değiL, yalancı da!" karşılığını verdi.
*Taberanı bu hadisi el-Mu'cemu'l-evsat'ta rivayet etti,
(Ravilerinden olan) Humeyd b, Munhib'i tanımıyorum. Diğer ravileri, güvenilir
kimselerdir.
9826. Rabia b. Abbad
ed-Dueli anlatıyor: Kureyş'in Resülullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yaptığı
eziyetlerden bahsettiğinizi hiç işitmiyorum. Hz. Peygamber'in (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) evi Ebu Leheb ile Ukbe b. Ebi Muayt'ın evinin arasında idi.
Ben çoğu kez şahit oldum ki; O, evine döndüğü zaman işkembeleri, kanlı
bağırsakları ve hayvan ayaklarını kapısına asılmış olarak bulurdu. Yayının
kenarıyla onları kenara iter ve: "Bu ne kötü komşuluk ey Kureyş
topluluğu!" derdi.
*Taberanı bu hadisi el-Mu'cemu'l-evsat'ta rivayet etti.
Senedinde yer alan ibrahim b.
Ali b. el-Huseyn
er-Rafikı zayıftır.
inşallah
"Mucizeler" bahsinde O'nun düşmanlarına karşı desteklenişi hususunda
birkaç hadis gelecektir.
9827. Hıris b. el-Hıris
el-Camidi bildiriyor: Babama "Bu topluluk nedir?" diye sordum.
"Kendi dinlerine karşı gelen bir adamın etrafında toplanan kavim"
dedi. Oraya doğru gittik. Bir de baktık ki, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) insanları Yüce Allah'ın birliğine ve ona iman etmeye çağırıyor, Onlar
da O'na karşı koyup eziyet ediyorlardı. Sonra kalabalık ikiye bölündü ve bağrı
açık bir kadın, bir kova su ve havluyla geldi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) onun elindekini aldı. Sudan içti ve abdest aldı. Sonra başını
kaldırdı ve: "Ey kızcağızım! Üzerinden bağrına doğru örtü ört. Baban için
korkma!" buyurdu. Biz: "Bu kadın kim?" diye sorduk. "Bu,
onun kızı Zeyneb" dediler.
*Taberanı rivayet etti. Ravileri güvenilirdir.
9828. Munib el-Ezdi
anlatıyor: Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Cahiliye döneminde
gördüm, Şöyle diyordu: "Ey insanlar! Allah'tan başka ilah yoktur deyin ki kurtulasınız."
Kimi onun yüzüne tükürüyor, kimisi de üstüne toprak atıyordu. Bazıları ona
pervazsızca sövüyordu. Kalabalık yarıldı ve küçük bir kız çocuğu büyük bir
tasla su getirdi. Hz, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elini yüzünü
yıkadı ve: "Ey kızcağızım! Babana suikast veya zelil edecekler diye
korkma!" buyurdu. Ben "Bu kız çocuğu kim?" diye sordum. Bana:
"O, Resulallah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızı Zeyneb" dediler.
O, güzel bir kız çocuğu idi.
*Bu hadisi Taberanı rivayet etti. Senedinde Munıb b, Müdrik
yer almıştır. Onu tanımıyorum. Diğer ravileri, güvenilir kimselerdir.
9829. Müdrik b. el-Haris
bildiriyor: Babamla beraber hacca gitmiştik.
Mina'ya gelince bir
toplulukla karşılaştık. Babama: "Bunlar kim?" diye sordum. "Bu
zat, eski dinleri bırakıp, yeni bir dine inanan kişinin başına üşüşmüş bir
topluluk" dedi. O esnada Resulallah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Ey insanlar! ‘‘Allah'tan başka ilah yoktur’‘ deyin ki kurtuluşa
eresiniz."
*Taberani rivayet etti. Ravileri güvenilir kimselerdir.
9830. Eş'as'ın
bildirdiğine göre Malik b. Kinane oğullarından yaşlı birisi anlatıyor:
Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zü'l-Mecaz pazarında gördüm.
Aralarda geziyor ve şöyle diyordu: "Ey insanlar! ‘‘Allah'tan başka ilah
yoktur’‘ deyin ki kurtuluşa eresiniz." Ebu Cehil onun üzerine toprak
atıyor ve: "Ey insanlar! Bu adam sizi kandırıp dininizden etmesin! O sizin
ilahlarınızı, Lat ve Uzza'yı terketmenizi istiyor" diyordu. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise ona hiç aldırmıyordu. (Eş'as) ekledi: (Yaşlı
zata): "Bize (gördüğün) Hz. Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
tarif eder misin?" dedim. "İki kırmızı cübbe arasında, orta boylu ve
etine dolgundu. Yüzü çok güzel ve saçları simsiyahtı. Bembeyaz bir teni vardı.
Saçları uzun ve gürdü" dedi.
*Ahmed b. Hanbel bu hadisi rivayet etti. Ravileri, Sahih
ravileridir.
9831. Cahiliye dönemini
yaşamış olan Dil oğullarından Rabia b.
Abbad anlatıyor:
Resulallah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zü'l-Mecaz pazarında gördüm. Şöyle
diyordu: "Ey insanlar! ‘‘Allah'tan başka ilah yoktur’‘ deyin ki kurtuluşa
eresiniz." İnsanlar onun etrafına toplanmışlardı. Çirkin yüzlü, şaşı ve
iki saç örgüsü olan bir adam arkasından: "Bu, dinden dönmüştür ve
yalancıdır" diyordu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nereye
gitse, o da peşinden gidiyordu. Onun kim olduğunu sordum. Bana onun
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) akrabası olduğunu söylediler ve:
"Bu, onun amcası Ebu Leheb'dir" dediler.
9832. Başka bir
rivayette: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ondan kaçıyor; fakat
o yine de peşinden gidiyordu" ifadesi geçmektedir.
9833. Başka bir
rivayette ise: "Rabia b. Abbad ed-Dueli, Cahiliye'yi yaşamasına rağmen
(daha sonra) müslüman oldu" ibaresi geçmektedir.
9834. Cahiliye dönemini
yaşamış, ancak sonra Müslüman olmuş olan Rabia b. Abbad ed-Dili anlatıyor:
Gözlerimle Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zü'l-Mecaz pazarında
gördüm. "Ey insanlar! ‘‘Allah'tan başka ilah yoktur’‘ deyin ve bu sayede
kurtulun" diyordu. Pazarın geniş sokaklarına (bu çağrıyı yaparak)
daldığında halk onun üzerine çullanıyor; fakat kimse de onlara dur demiyordu.
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise hiç susmuyordu.
*Ahmed b. Hanbel ve oğlu rivayet ettiler. Taberani ise yakın
lafızlarla el-Mu'cemu'l-kebir'de, kısa metniyle el-Mu'cemu'l-evsat'ta rivayet
etti. Abdullah b. Ahmed'in senedlerinden birisinin ravileri, güvenilir
kimselerdir. Bu rivayetin bir de Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
kendisini himayelerine alması talebiyle kabilelere sunuşu hakkında bir
versiyonu daha vardır.
9835. Tarık b. Abdillah
anlatıyor: Ben (Cahiliye döneminde) Zü'lMecaz pazarındayken genç bir adam
geldi. Üzerinde kırmızı kadifeden bir cübbe vardı. Şöyle diyordu: "Ey
insanlar! ‘‘Allah'tan başka ilah yoktur’‘ deyin ki kurtuluşa eresiniz."
Arkasında gezen bir adam da onun ayaklarına ve bacaklarına vurarak: "Ey
insanlar! O yalancıdır! Ona uymayın!" diyordu. Ben: "Bu adam
kim?" diye sordum. Bana: "Haşim Oğullarından, kendini Allah'ın elçisi
olduğunu iddia eden bir genç. Bu da onun amcası (Ebu Leheb)
Abdul-Uzza'dır" dediler.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye hicret edip insanlar müslüman olunca, o
günlerde biz de Rebeze'den hicret ettik. Yanımızda eşimiz vardı. Medine'ye en
yakın eve gelince elbiselerimizi değiştirdik. Yolda bir adama rastladık. Adam:
"Bu topluluk nereden geliyor?" diye sordu. Biz de: "Ailemiz için
yemek aramaya geldik. Bizim kırmızı, yularlı ve kıymetli bir devemiz var"
dedik. Adam: "Bana devenizi satacak mısınız?" dedi. Biz de
"Olur" dedik. Adam: "Kaça?" diye sordu. Biz: "Şu kadar
sa' hurmaya" dedik. Bizim dediğimiz miktarı hiç düşünmeye çalışmadı.
Eliyle devenin yularından tuttu. Sonra arkasını dönüp gitti. Binaların arasında
kaybolup gidince dedik ki: "Vallahi bizim yaptığımız iş değil!
Tanımadığımız bir adama deveyi sattık." Orada oturan bir kadın dedi ki:
"Ben yüzü, ayın on dördü gibi parlayan bir adam gördüm. Vallahi o size
zulmetmez ve sizi açıkta koymaz. Ben sizin devenize kefilim" dedi. Sonra
birisi geldi ve: "Ben, Allah'ın Resulü'nün elçisiyim. Size bu hurmaları
gönderdi. Yiyin ve doyun. Arta kalanı da saklayın" dedi. Biz de yedik,
doyduk ve arta kalanı azık yaptık. Sonra Medine'ye girdik ve Mescid-i Resul'e
vardık. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) minberde hutbe veriyor
ve: "Tasadduk edin! Çünkü sadaka, sizin için hayırlıdır" diyordu.
*Bu hadisi Taberanı rivayet etti. Senedinde yer alan Ebu
Cenab el-Kelbı, müdellis bir ravidir. Fakat ibn Hibban onu güvenilir saymıştır.
Diğer ravileri, Sahih ravileridir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Putları Kırması