METALİBU’L-ALİYE

İBN HACER el-Askalani

DİRİLİŞ

 

3- Ölümden Sonra Tekrar Dirilişin Şekli

 

4611. Abdullah b. Mes'ud Hz. Ömer'e şöyle bir hadis anlattı: "İnsanlar kıyamet günü diriltilince kırk yıl güneş başları üzerinde ve gözleri semaya dikili olarak hesabı beklerler. İyi ve kötü herkes bu şekildedir, hiç kimse konuşmaz. Sonra bir münadi şöyle seslenir: "Sizi yaratan ve size şekil veren, sonra da sizi rızıklandıran rabhinize tapmayıp da ondan başkasına tapmanızdan dolayı rabbinizin bunu yapması adalet değil midir?" Sonra her kavim birbirinden ayrılır ve: "Evet adalettir" derler. Münadi bunu üç defa tekrarlar. Sonra her kavmin Allah'tan başka taptığı ve itaat ettiği ilahları temessül eder ve onları alıp cehenneme götürür. Münafıklarla mu’minler kalırlar. Mü'minler secdeye kapanırlar. Münafıkların da kemikleri birbirine girer. Öyle ki vücutları sığır kemiği gibi tek kemik haline gelir ve onlar da kafaları üzerine dikilirler. Allah, müminlere: "Başınızı kaldırıp amelleriniz miktarınca sahip olduğunuz nura bakın!" der. Kimisinin önünde duran nuru dağ gibidir. Adam başını kaldırır. Kimisinin önünde duran nuru saray gibidir. O da başını kaldırır. Kimisinin önünde duran nuru evi gibidir. Öyle ki önünde duran nuru ağaç kadar olanlar bile vardır. Sonra sıratın üzerinden geçerler. Kimisi çarpıcı bir şimşek gibi geçer, kimisi esen bir rüzgar gibi geçer, kimisi bir atlı gibi geçer, kimisi koşan bir adam gibi geçer. Nihayet nuru, ayak parmağı yanında yanan bir lamba gibi olan kimse bile geçer. Bu kimsenin önü bazen aydınlanır, bazen de aydınlığı gider. Bazen ona ateş dokunur. Orayı geçinceye kadar bu halde gider ve kurtulduktan sonra şöyle der: "Herhalde benden başka bu şekilde kurtulan yoktur. Cehennem ateşi bana dokundu ve ben ondan kurtuldum." Sonra Allah ona cennetin kapısını açınca, o: "Ey Allahım! Beni bu kapıdan içeri sok" der. Allah: "Ey kulum! Seni oradan içeri sokunca belki benden başka şey de istersin" der ve Allah onu içeri alır. O, bu durumdan hoşnutken oradan başka bir kapı açılır. İçinde bulunduğu durum kendi gözüne hakir gelir ve: "Ya Rab! izzet ve celalinle eğer beni buraya da dahil edersen artık bundan başkasını senden istemem" der. Allah Teala onu oraya da sokar. Bu hal dört kapıdan girinceye kadar devam eder. Her defasında da bunu Rabbinden diler. Sonra nur suretinde bir adam onun yanına gelir. Adam o nuru görünce ona secde etmek için eğilir. Nur: "Ne yapıyorsun?" der. Adam: "Sen rabbim değil misin?" der. Nur: "Hayır ben bir kahramanım. Senin için cennette bin sarayın başında bin kahraman vardır. Her sarayın arası bir senelik mesafedir. En ucu en başından görünür. Sonra ona yeşil zümrütten bir kapı açılır. Onda yetmiş tane kapı vardır. Her bir kapıda huriler, yataklar ve koltuklar vardır. Kişi hurilerle oturur. Huriler ona bardaklarla meşrubatlar ikram eder ve şöyle der: "Sana bu kaselerden meşrubatlar ikram ettiğimden beri, sen bana yetmiş kat daha sevdirildin." Hurilerin üzerinde yetmiş çeşit elbise, süs ve zinet vardır. Her birisi değişik renktedir."

 

Tahric bilgisi: (İshak) İsnadı sahih ve muttasıldır. Ricali güvenilir kimselerdir.

 

 

 

4612. Abdullah (b. Mes'ud) şöyle dedi: "Sur, boynuz şeklindedir ve ona üfürülür."

 

Tahric bilgisi: (Müsedded) Sahih ve mevkuf bir hadistir.

 

 

 

4613. el-Ala b. Ziyad der ki: "Enes'e: "İnsanlar kıyamet günü nasıl diriltilir?" dedim. Enes: "Gökyüzü hafif bir şekilde yağmur yağdırınca onlar da diriltilirler" dedi.

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

4614. Ebu Umame el-Bahili der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Ben, ümmetimden sırat köprüsünü en son geçecek olanları biliyorum. Bir adam sıratta düşe kalka gider. Aynı babanın çocuğunu yaklaştırdığı şekilde, o da yürür. Bazen eli kayar, kendisine ateş dokunur. Bazen ayağı kayar, kendisine ateş dokunur. Melekler ona: "Eğer Allah Teala seni bu halinden çıkarıp, düzgün bir şekilde bu sırat köprüsünün üzerinden yürüyerek geçersen bize yaptığın amellerin hepsini söyler misin?" derler. O da: "Evet Allah'ın izzetine yemin olsun ki işlediğim amellerden hiç bir şey gizlemeyeceğim" der. Melekler ona: "O halde kalk ve doğru yürü" derler. O da kalkar ve sırat köprüsünü geçinceye kadar doğru olarak yürür. Melekler ona: ''Bize işlediğin amelleri söyle" derler. Adam kendi kendine: "Eğer ben onlara işlediğim amelleri söylersem beni eski halime ve yerime döndürürler" der. Bunun İçin işlediklerini söylemeyip: "Hayır! Vallahi ben hiçbir günah işlemedim" der. Bunun üzerine melekler ona: "Ama bizim delillerimiz var" derler. Adam sağına ve soluna bakar. Kendisinin aleyhinde şahitlik yapacak İnsanların olup olmadığına bakar. Kimseyi göremeyince: "Delilinizi getirin" der. Bunun üzerine Allah o kişinin ağzını mühürler. Elleri, ayakları ve baldırları yaptıklarını söyler. Adam: "Allah'ın izzetine yemin olsun kİ bu söylenenleri yaptım. Gerçekten ben helak edici büyük günahlar işledim" der. Allah Teala da: "Git! işlediğin o büyük günahlarını affettim" buyurur.

 

Tahric bilgisi: (İbn Ebi Şeybe}

 

 

 

4615. Avf b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ben cennete son girecek olan kimseyi biliyorum. O kişi Allah'tan kendisini ateşten uzak tutmasını dilerdi. Kıyamet günü olunca cennetlikler cennete, cehennemlikler de cehenneme girdikten sonra o kişi o arada olur ve: "Yarabbi beni cennetin kapısına yaklaştır" der. Ona: "Ey Ademoğlu! Sen cehennemden uzaklaştırılmayı istemedin mi?" denilir. O: "Ya Rab! Kim senin gibi ki! Senin gibisi var mı? Beni cennetin kapısına yaklaştır!" der. Allah onu cennetin kapısına yaklaştırır. Adam cennetin kapısının yanındaki ağaca bakar ve: "Ya Rab! Beni bu ağaca yaklaştır, onun gölgesi ile göl­geleneyim ve meyvelerinden yiyeyim" der Allah: "Ey Ademoğlu! Sen şöyle şöyle söylemedin mi?" der. Adam: "Ya Rab! Kim senin gibi olabilir!" der. Allah onu oraya yaklaştırınca adam ondan daha iyisini ve güzelini görür ve şöyle der: "Ya Rab! Beni oraya yaklaştır" der. Allah: "Ey Ademoğlu! Sen şöyle şöyle söylemedin mi?" der. Adam: "Ya Rab! Kim senin gibi olabilir! Beni oraya yaklaştır" der. O zaman ona: "Haydi koş, ayağının yetiştiği yer ve gözünün gördüğü yer senindir." denir. Adam da yoruluncaya kadar koşar. Sonra da: "Ya Rab! Bu benim midir?" der. Allah: "Sana onun kat kat daha fazlası vardır!" der. Adam: "Rabbim benden razı oldu. Eğer rabbim cennet ehlini giydirmeme ve onlara yemek vermeme izin verseydi, sahip olduklarım onlara yeterdi" der."

 

Tahric bilgisi: (İbn Ebi Şeybe}

 

 

 

4616. Said b. Umeyr el-Ensari anlatıyor: İbn Ömer'le Ebu Said'in arasına oturdum. Onlardan biri, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle işittim, dedi: "Kıyamet günü insanlar ter içinde kalırlar." Diğeri de: "Kulak yumuşaklıklarına kadar tere batarlar" dedi. Öteki: "Kıyamet günü insanlar ağızlarına kadar terin içinde kalırlar" ibaresini kullandı.

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la) İbn Ömer de: "O şekilde" diyerek diğerini tasdik etti. Ebu Asim bunu ifade için parmağını kulak memesinden ağzına doğru götürdü. Yani iki ifadenin de aynı şey demek olduğunu belirtti. el-Hakim bunu Ebu Asim kanalıyla tahric etti ve şu ibareyi verdi: "İbn Ömer bunu söylerken kulak memesinin altına parmağı ile işaret etti." Sonra el-Hakim, hadise "isnadı sahihtir" hükmü verdi.

 

 

 

4617. Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sırat köprüsü, kılıç gibi keskin, kancalı, dikenli ve kaygandır."

 

Tahric bilgisi: (Ahmed b. Meni')

 

 

 

4618. Abdullah b. Mes'ud'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah Teala kıyamet günü kulunu çağırır; ona verdiği nimetleri ve faziletleri hatırlatır. Öyle ki Allah kuluna: <Sen benden filan filan gün falanla evlendirmemi istedin, onun ismini söyledin; ben de seni onunla evlendirdim> der."

 

Tahric bilgisi: (Müsedded)

 

 

 

4619. Abdullah b. Mes'ud'un naklettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dedi: "Kıyamet günü Allah, kafiri öyle bir hesaba çeker ki kafir: Ateşle bile olsa beni bundan rahatlat! der. "

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

4620. Abdullah (b. Mes ud)'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kafir kıyamet günü hesaba çekilir; öyle ki ağzına ka­dar tere batar ve şöyle der; Ateşe bile gitsem beni bundan kurtar ve rahatlat'"

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

4621. Cabir b. Abdullah, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu bildirdi: "Kıyamet günü insanoğlunun Allah Teala'nın huzurundaki utançlığı ve rezilliği öyle bir dereceye varır ki, o anda kul ateşe bile atılmayı temenni eder. "

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

4622. Cabir'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kıyamet günü insanoğlu Allah'ın huzurunda öyle bir ter içinde kalır ki şöyle der: ''Ya Rab! Senin beni ateşe göndermen şu anda içinde bulunduğum halden daha iyidir.'' O bu sözü söylerken ateşteki azabın ne derece şiddetli olduğunu bile bile söyler."

 

Tahric bilgisi: (Bezzar) Der ki: Bu isnaddan başka isnadla rivayet edildiğini bilmiyoruz.

 

 

 

4623. Ebu'ş-Şa'sa, İbn Abbas'dan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu nakletti: "Ruhu'l-emin (Cebrail) bana şöyle anlattı: "Allah Teala, kıyamet günü kulun işlediği iyilik ve kötülüklerle gelmesine karar verdi. Nihayet iyilikler ve kötülükler birbirini yok ederler. Eğer bir iyiliği bile kalsa, Allah o iyilikle o kişiye cennetten dilediği kadar yer verir." Ebu Seleme'ye: "Eğer bütün iyilikleri gitse ve hiçbir şeyi kalmasa?" dedim. O şu ayeti okudu: "Biz onların işledikleri güzel amelleri kabul ederiz. İşledikleri kötülükleri de affederiz." (Ahkaf 16)

 

Tahric bilgisi: (Abd b. Humeyd)

 

 

 

4624. Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kıyamet günü ümmetimden olanlar bir sel gibi akıp gelirler. Melekler: Muhammed'in ümmetinden gelenler, diğer bütün peygamberlerle gelenlerin hepsinden daha çoktur derler."

 

Tahric bilgisi: (Abd b. Humeyd) Musa b. Ubeyde zayıftır.

 

 

 

4625. Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Güneş ve Ay, ateşte (cehennemde) ayakları kesik iki öküz gibidirler."

 

Tahric bilgisi: (Ebu Davud et-Tayalisi, Müsedded ve Ebu Ya'la)

 

 

 

4626. İbn Ömer'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kıyamette insanlar çıplak olarak diriltilirler." Aişe: "Anam babam sana feda olsun ya Resulallah, kadınlar da mı çıplak olarak diriltilecek?" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet" dedi. Aişe: "Peki edep yerleri?" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen neden hayret ediyorsun ey Ebu Bekir'in kızı!" dedi. Aişe: "Senin sözüne hayret ediyorum. O zaman insanlar birbirlerine bakar" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) omuzuna vurarak şöyle buyurdu: "Ey Ebu Bekir'in kızı! O gün insanlar hesabın dehşetinden birbirlerine bakamazlar. Kırk yıl boyunca gözleri semaya dikilir. Hiçbir şey yiyip içmezler. Gözleriyle semadan güven beklerler. Ter kimisinin ayaklarına kadar ulaşır, kiminin dizine kadar ulaşır, kimisinin göbeğine kadar ulaşır, kimisinin ağzına kadar ulaşır. Bekleyişin uzun sürmesinden dolayı bu hale gelirler. Bundan sonra Allah kullarına merhamet eder ve mukarreb meleklerine Arş'ını gökten taşıyıp yere indirmelerini emreder. Allah'ın Arş'ı, üzerinde hiç kan akıtılmayan, tertemiz bir yere konur. Orada hiçbir hata İşlenmemiştir, gümüş gibi beyaz ve parlaktır. Sonra melekler Arş'in etrafında dolaşmaya başlarlar. İşte o gün, gözler ilk kez Allah'a bakar. Sonra Allah bir münadiye emreder, insan ve cinlerin İşiteceği kadar yüksek sesle: "Filan oğlu filan nerededir?" diye seslenmesini emreder. O kimse bu sesin heybetinden yerinden Çıkar. Allah Teala onu bütün insanlara tanıtır, sonra da onunla birlikte iyilikleri çıkar. Allah Teala onun işledikleri iyilikleri de bütün insanlara tanıtır ve bildirir. O kimse alemlerin rabbi olan Allah'ın huzurunda durunca: "Hak sahipleri nerededir?" denilir, Hak sahipleri tek tek gelir. Onlara: "Sen filanla filanın hakkını yedin, ona zulmettin!" denilir. O da: "Evet ya Rab" der. işte bugün insanın dili, ayakları ve elleri kişinin aleyhine şahitlik yapar. İşledikleri amelleri söylerler. Adamın iyilikleri alınıp dinar ve dirhemin olmadığı günde zulmettiği kimseye verilir. İşte bu şekilde iyilikler verilip kötülükler alınır. Hak sahipleri o kişinin hiç bir iyiliği kalmayıncaya kadar tek tek gelip onun iyiliklerinden hakkını alırlar. Hakkını alamayanlar olunca şöyle derler: "Bize ne oluyor ki kimimiz hakkını alıyor, kimimiz alamıyor?" Onlara: "Acele etmeyiniz!" denilir ve onların kötülüklerinden alınıp adama verilir. Nihayet herkes hakkını o kişiden almış olur. Sonra Allah Teala orada bulunan herkesi tek tek bu şekilde hesaba çeker. Kişilerin iyilikleri bitince ona: "Hadi bakalım cehennemden varacağın yere git!" denilir. "Bugün kimseye zulmedilmez. Allah, hesabı çabuk görendir." O günün şiddetli hesabından dolayı herkes, melekler, peygamberler, sıddıklar, şehitler ve insanlar, Allah'ın korumasından başka kimsenin kurtulamayacağını zannederler. "

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

4627. Esma binti Yezid der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Allah Teala kıyamet günü öncekilerle sonrakileri toplayıp bir araya getirince bütün mahlukatın işiteceği bir nida ile bir münadi şöyle der: "İşte bugün herkes kimin daha değerli olduğunu bilecek. Sonra da döner ve şöyle seslenir. "Yanlarını yataklarından uzak tutanlar."(Secde 16) "Nerededir kalksınlar?" Onlar da kalkarlar, sayıları pek azdır. Sonra münadi tekrar döner ve: "Ticaret ve alışverişin kendilerini Allah'ı anmaktan ve zekatı vermekten alıkoymayan kimseler."(Nur 37) "Nerededir kalksınlar?" der. Onlar da kalkarlar. Sayıları pek azdır. Sonra münadi tekrar döner ve şöyle seslenir: "Sıkıntıda ve darlıkta, mutlulukta ve üzüntüde rablerine hamd edenler kimlerdir, kalksınlar!. " Onlar da kalkarlar. Sayıları da pek azdır. Sonra da diğer insanlar hesaba çekilirler. "

 

Tahric bilgisi: (İshak ve Ebu Ya'la)

 

 

 

4628. Ebu Said'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yer, ucbu'z-zeneb (kuyruk sokumu) hariç insanın her şeyini yiyip çürütür." O'na: "Ya Resulallah! Ucbu'z-zeneb nedir?" diye sordular. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hardal tanesi gibidir. Ondan dirilirsiniz" buyurdu.

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

4629. İbn Abbas der ki: "Kıyamet günü olunca yeryüzü dümdüz bir arazi haline getirilir. Bütün yaratıklar, insanlar ve cinler tek bir yerde toplanırlar. Bu halde iken dünya seması kendi halkına dar gelir ve yeryüzüne serpiştirilirler. Yalnız gökyüzündekiler; cinleri ve insanlarıyla birlikte bütün yeryüzündekilerden kat kat daha çoktur. Onlar yeryüzüne gelince yeryüzündekiler onlardan korkarlar ve şöyle derler: "Rabbimiz aranızda mı?" Gökten gelenler yeryüzündekilerin bu sözlerinden korkarlar ve: "Rabbimizi noksan sıfatlardan tenzih ederiz. O, aramızda değildir. O, gelecektir" derler. Sonra ikinci göğün halkı, yeryüzüne inerler. İkinci göğün halkı, yalnız başlarına dünya semasının halkından ve bütün yeryüzündekilerden kat kat daha fazladırlar. Onlar da yeryüzüne dağılırlar. Yeryüzündekilerden korkarlar ve: "Rabbimiz aranızda mı?" derler. Onlar yeryüzündekilerin bu sözlerinden korkarlar ve: "Rabbimizi noksan sıfatlardan tenzih ederiz. O aramızda değildir. Fakat gelecektir" derler. Sonra aynı durum yedi gök halkının başına gelir. Her bir gök, kendisinin altındaki gök halkından ve diğerlerinden kat kat daha fazladır. Hepsi de yeryüzüne dağılırlar. Yeryüzündekiler gökten gelenlerden korktuklarından, aynı sözleri onlara söylerler. Ancak gökten gelenler, onlara aynı cevabı verirler. En son yedinci göktekiler gelirler. Onlar da yeryüzüne inen altı gök halkından ve yeryüzündekilerden kat kat daha fazladırlar. İşte Allah onlarla birlikte gelir. O zaman bütün ümmetler dizleri üzerine çöküp, saf oluşturmuşlardır. Bir münadi: "İşte bugün kimlerin değerli olduğunu herkes bilecektir. Her hal üzere Allah'a hamd edenler ayağa kalksınlar!" denilir ve her halükarda rablerine hamd edenler ayağa kalkıp cennete giderler. Sonra ikinci defa münadi seslenir: "Bugün herkes kimin değerli olduğunu bilecektir. Yanlarını yataklarından uzaklaştıranlar kalksınlar." Onlar da kalkarlar ve cennete giderler. Sonra münadi üçüncü kez seslenir: "Alışveriş ve ticaretin kendilerini Allah'ın zikrinden, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymayan kimseler kalksınlar." Onlar da kalkarlar ve cennete giderler. Bu üç gruptan sonra ateşten bazı boyunlar çıkar ve mahlukata bakarlar. Onların iki gözü ve güzel konuşan bir lisanları vardır. Şöyle derler: "Ben üç kişiye vekil kılındım. İnatçı her zorbaya vekil kılındım." Kuşların susam tanelerini aldıkları gibi onlar da safların arasından inatçı zorbaları çekip alırlar ve onları cehenneme hapsederler. Sonra ikinci defa çıkar ve: "Ben, Allah ve Resulüne eziyet edenlere vekil kılındım" der. Onlar da aynı şekilde kuşun susam tanesini alıp götürdüğü gibi Allah ve Resulüne eziyet eden kimseleri safların arasından alıp götürürler ve cehenneme hapsederler. Sonra üçüncü defa çıkar ve: "Ben, heykel ve suret yapanlara vekil kılındım" der. Aynı şekilde bu işle meşgul olanları safların arasından alıp götürür ve cehenneme hapseder. İşte bu üç grup da cehenneme hapsedildikten sonra mahrukatın amel defteri kendilerine dağıtılır ve mizanlar kurulur. İşte o zaman bütün yaratıklar hesaba çağırılır."

 

Tahric bilgisi: (el-Haris) Mevkuftur, isnadı hasendir.

 

 

 

4630. Temim ed-Dari'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah Teala ölüm meleğine şöyle emreder: "Falan dostumun yanına git ve onu bana getir. Çünkü ben onu darlıkla ve bollukla imtihan ettim ve denedim. Sevdiğim yerlerde onu gördüm. Onu bana getir ki rahat etsin."

 

Ölüm meleği de beraberinde beş yüz melek olduğu halde yanlarına cennetten kefenler ve güzel kokular alırlar. Reyhan demetlerinin kokusu gibi onlardan koku gelir. Her birinin yirmi çeşit kokusu vardır ve kokular asla birbirine benzemez. Beraberlerinde beyaz ipek getirilir, içinde misk kokusu vardır. Ölüm meleği gelip o salih kulunun başında oturur. Diğer melekler de o salih kulun etrafını kuşatırlar. Her birisi elini adamın uzuvlarından birinin üzerine koyar. Getirdikleri beyaz ipekten kefeni ve miski, çenesinin altından sererler ve ona cennet kapılarından bir kapı açılır. Artık bir hanımlarına bakar, bir elbiselerine bakar, bir de cennetin meyvelerine bakar ve ağladığı zaman küçük çocuğun ailesi tarafından susturulduğu gİb'ı o da aynı şekilde karısıyla, elbiselerle ve cennet meyveleriyle oyalanır. O sırada eşleri de onu arzulamaktadır." Anlatmaya devam ediyor: ''Ruh sevdiği şeyleri görünce hemen çabucak be­denden çıkmak ister. Ölüm meleği: "Ey güzel ruh! Buradan çıkıp dikensiz sedir ağaçlarının, dalları meyvelerle dolu muz ağaçlarının ve uzamış gölgelerin, akıp duran suların, arkası kesilmeyen ve yasaklanmayan pek çok meyvenin bulunduğu cennete gir!" der. Ölüm meleği o anda annenin çocuğuna olan merhametinden kat kat daha merhametlidir. Çünkü ölüm meleği bu ruhun Rabbi tarafından sevildiğini bilir. İşte o da Rabbinin sevgisini ve rızasını elde etmek için böyle bir ruha o şekilde davranır. Sonra da salih kulun ruhu hamurdan kılın çekilip alındığı gibi bedeninden çıkar. Allah Teala şöyle buyuruyor: "Melekler iyi kimselerin canlarını aldıklarında onlara: Allah'ın selamı üzerinize olsun. Yaptıklarınıza karşılık cennete girin> derler.''(Nahl, 32)  Yine Allah Teala şöyle buyurur: "Eğer canı çıkan kimse Allah'a yakın olanlardan biri ise ona rahatlık, bol rızık ve nimet cenneti vardır. Eğer kitabı sağ tarafından verilenlerden ise o kimselere de selam olsun."(Vakıa 89) "Ayette geçen "ravh" kelimesi, ölümün zorluğundan rahata kavuşur, demektir. Reyhan kelimesi ise, karşılaşacağı nimetler ve rızıklardır. Ölüm meleği, salih kulun ruhunu alınca, ruh cesede: "Allah seni hayrı ile mükafatlandırsın. Çünkü sen, beni Allah'a itaate koşturur ve çabuk davranırdın. Allah'a isyanda ise oldukça yavaş davranırdın. İşte bu nedenle hem kendin kurtuldun, hem de beni kurtardın" der. Cesedde aynı anlamda sözleri ruh'a söyler. Salih kulun ruhunun cesetten çıkmasıyla Allah'a itaat ettiği yerler ona ağlarlar. Nihayet işlediği amelin göğe yükseldiği gök kapıları ağlar. Kırk yıl kadar onun rızkının gökyüzünden indiği kapılar da ağlar." Anlatmaya devam ediyor: "Ölüm meleği iyi kimsenin ruhunu alınca, beraberinde gelen beş yüz melek onun cesedini kaldırırlar. İnsanoğlu o cesedi daha yan çevirmeden melekler onu çevirirler. İnsanlar o cesedi kefenlemeden melekler o cesedi kefenlerler. İnsanlar o cesede kokular sürmeden melekler beraberinde getirdikleri kokuları ona sürerler. O kişinin evinden kabrine kadar melekler iki saf olarak dururlar. Onun hatalarının bağışlanması için İstiğfarda bulunurlar. İşte o zaman şeytan öyle bir feryad eder ki, o feryadın şiddetinden cesedindeki bazı kemikler çatlar. Askerlerine şöyle der: "Yazıklar olsun size! Bu kul nasıl sizden kurtuldu?!" Askerleri: "Bu kul, korunan biriydi ve masumdu" derler. Melekler o ruhu gökyüzüne çıkarınca Cebrail yetmiş bin melekle birlikte o ruhu karşılar ve her biri Allah'tan o ruha müjdeler getirir. Ölüm meleği, o kişinin ruhunu Arş'a getirince ruh rabbine secdeye kapanır. Allah Teala ölüm meleğine: "Bu kulumun ruhunu götür ve onu dikensiz sedir ağaçlarının, dalları meyvelerle dolu muz ağaçlarının, uzamış gölgelerin, akıp duran suların, ardı arkası kesilmeyen ve yasaklanmayan pek çok meyvenin bulunduğu cennetlere koy. " O kulun cesedi kabre konunca, namazı ona sağ tarafından gelir. Orucu ise sol tarafından gelir. Okuduğu Kur'an ve yaptığı zikirler de başının ucunda durur. Namaz için yürürken aldığı sevaplar da ayaklarının yanına gelip dururlar. Sıkıntılara karşı sabrı kabrin ucuna gelir. Allah Teala ona azap meleklerinden birini gönderir. Azap meleği ona sağ tarafından gelince namaz buna mani olur ve: "Geri dön! Allah'a yemin olsun ki o bütün ömrü boyunca asla rahat etmeyip hep namazını kıldı. O şimdi kabrine konunca istirahata çekildi" der. Sonra azap meleği onun bütün yönlerinden gelir; ancak işlediği ameller o kişiyi namazın söylediği şekilde azab meleğine mani olurlar. Azap meleği hiçbir yandan ona ulaşamayınca gizliden onun yanına girebileceği bir yer arar. Ancak yine bulamayınca azap meleği oradan çıkar. Sabır diğer amellere şöyle söyler: "Ben görevimi yapamadım. Çünkü siz hepsini eksiksiz yaptınız, Ben ise size bakakaldım. Eğer sizler cevap vermede aciz kalsaydınız, işte o zaman ben de görevimi yapardım. Şimdi ben sırat köprüsünde ve amellerin tartılması zamanına saklandım. O zaman onun azığı olurum. " Anlatmaya devam ediyor: "Nihayet Allah Teala kabirdekİne iki melek gönderir. Gözleri çarpıcı şimşekler gibi, sesleri de gök gürültüsü gibidir. Pençeleri yırtıcı kuşların pençeleri gibidir. Nefesleri iki omuzları arasındaki kıllardan şiddetle çıkar. Onların kalplerinden rahmet ve yumuşaklık alınmıştır. Onlara münker ve nekir denilir. Her birinin elinde demirden tokmaklar vardır. Rabia ve Mudar kabileleri ona karşı koysalar, güç yetiremezler. O melekler gelirler ve ona: "Otur!" derler. O da kalkıp oturur. Kefeni böğürlerine düşer. Melekler ona: "Rabbin kimdir? Dİnİn nedir? Peygamberin kimdir?" diye sorarlar. " Sahabiler: "Ya Resulallah! O zaman kim konuşabilir ki! Çünkü sen, melekleri öyle bir vasıfla tanıttın ki insan korkudan konuşamaz" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu ayeti okudu. "Allah iman edenleri dünya hayatında ve ahirette sağlam bir söz üzerinde tutar. Zalimleri de saptırır. Allah dilediğini yapar."(İbrahim 27) "Mü'min kişi, münker ve nekir meleklerine şöyle cevap verir: "Rabbim Allah'tır. O tek olup, ortağı yoktur. Dinim, meleklerin de dini olan İslam'dır. Peygamberim de peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed'dir." Melekler: "Doğru söyledin" derler ve kabri iterek önünden, arkasından, sağından, solundan, başucundan ve ayakları tarafından kırkar arşın kabri genişletirler. Diğer bir rivayette de iki yüz arşın genişletirler. "Sonra münker ve nekir melekleri o kişiye: "Yukarıya bak!" derler. O kişi yukarı bakınca cennete açık olan bir kapı görür. Melekler ona: "Ey Allah'ın veli kulu! Allah'a itaat ettiğinden dolayı varacağın yer burasıdır" derler." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki o kişinin kalbine öyle bir sevgi girer ki bir daha o sevgi kalbinden çıkmaz. " Sonra melekler o kişiye: "Altına bak!" derler. O kişi alt tarafına bakınca ateşe açık olan bir kapı görür. Melekler ona: "Ey Allah'ın dostu! Eğer Allah'a isyan etseydin, vara­cağın yer burasıydı" derler. " Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Nefsim elinde olan Allah 'a yemin olsun ki onun kalbine tekrar öyle bir sevgi girer ki bir daha o sevgi kalbinden çıkmaz.

 

Hadisin sonunda Aişe şöyle der: "O kişiye cennetten yetmiş yedi kapı açılır. Oralardan cennetin kokusu ve serinliği gelir. Allah Teala o kişiyi diriltinceye kadar bu hal devam eder."

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

4631. Temim ed-Dari'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah Teala, ölüm meleğine: "Şu düşmanıma git, ona bol rızik verdiğim ve bol nimetler ona bahşettiğim halde o bana itaat etmeyip isyan etti. Onu bana alıp getir ki ondan intikamımı alayım" der. Bunun üzerine ölüm meleği bir insanın görebileceği en çirkin bir surette o kişinin yanına gelir. On iki gözü vardır ve beraberinde çok dikenli demirden yapılı şişler bulunur. Ölüm meleğinin yanında beş yüz melek vardır. Her birinin yanında da cehennemde kızdırılmış bakırlar ve korlar vardır. Ellerinde ateşten yapılı kamçılar mevcuttur. Kamçı gibi yumuşaktır; ancak o, parlayan ve yanan bir ateştir.

 

Ölüm meleği o çok dikenli şişlerle isyankar kişiye bir tane vurur. Şişteki bütün dikenler o kişinin cesedine batar. Vücudundaki her tüy, her damak ve her tırnağın sızdığı yere etki eder. Sonra da onu şiddetli bir şekilde çeker. Ruhu ayak tırnaklarının arasından çıkar, sonra da onu arkasına atar. İşte o zaman Allah düşmanı bilincini kaybeder ve ölüm meleği de ondan kurtulur. Sonra diğer melekler yanlarında getirdikleri kamçılarla yüzüne ve sırtına vururlar. Sonra bir melek onu bir defa saçmakla ruhunu çeker, alıp arkasına ve dizine atar. Sonra Allah düşmanı tekrar bilincini kaybeder ölüm meleği tekrar ondan kurtulur; sonra melekler onun yüzüne ve arkasına kamçılarla vururlar. Daha sonra onu boğaz altlarına ve göğsüne vururlar. Melekler beraberinde getirdikleri cehennemde kızdırılmış bakırları onun çenesinin altına dayarlar ve ölüm meleği ona: "Ey melun ruh! Bu cesetten çıkıp insanın içine işleyen sıcaklığın ve kaynar suyun içine gir; öyle ki onlar, soğukluğu ve hoşluğu olmayan kapkara bir dumanın gölgesindedirler. Öyle bir yere gir!" der. Ölüm meleği, Allah düşmanının ruhunu teslim alınca ruh, cesede: "Allah senin belanı versin! Sen Allah'a itaatte çok yavaş davranıyor, ona itaatte de acele edi­yordun. Allah'a yemin olsun ki hem kendini helak ettin, hem de beni helak ettin. Ceset te aynı şekilde ruha bazı şeyler söyler. Sonra Allah'a isyan ettiği yerler onlara lanet ederler." Sonra şöyle buyurdu: "İşte şeytan ve ordusu böyle bir kişinin ruhu çıkınca birbirlerini müjdelerler. Ademoğullarından birini cehen­neme sürdüklerinden dolayı sevinirler. Sonra o kişi kabrine konulur. Kabir ona öyle bir dar gelir ki kaburgaları birbirine; sağı soluna, solu sağına girer. Allah, ona boyunları deve boynu gibi olan yılanlar gönderir. O yılanlar onun ayak parmakları ile el parmaklarından tutup sallarlar. Sonra Allah Teala, onlara gözleri çarpıcı bir şimşek, sesleri ise gök gürültüsü gibi olan ve yırtıcı kuşlarınkine benzer pençeleri olan iki melek gönderir. Nefesleri iki omuzlarından güçlü olarak çıkar. Onların kalplerinden merhamet ve yumuşaklık çekip alınmıştır. Onlara münker ve nekir melekleri denir. Her birinin elinde Rabia ve Mudar gibi kabilelerin taşıyamayacağı tokmaklar vardır. Onun yanına gelip "Otur!" derler. O da kalkıp oturur. Kefeni böğürlerine ve yanlarına düşer. Ona: "Rabbin kimdir? Dinin nedir? Peygamberin kimdir?" diye sorarlar. O da: "Bilmiyorum" der. Melekler de: "Bilmez ve görmez olaydın!" derler ve ona Öyle bir darbe vururlar ki o darbenin kıvılcımları kabirde parlar. Melekler tekrar ona: "Yukarıya bak!" derler. O da yukarıya baktığında cennete açılan bir kapı görür. Melekler ona: "Ey Allah'ın düşmanı! Eğer Allah'a itaat etseydin varacağın yer burası olurdu" derler. " Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun kİ o kişinin kalbine öyle bir hasret girer ki bir daha o hasret çıkmaz. " Aişe der ki: "O kişiye cehennemden yetmiş yedi kapı açılır. Allah onu diriltinceye kadar oradan kendisine cehennemin sıcaklığı ve dumanı gelir."

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

Bu hadisin metni oldukça acayiptir. Fakat bu konudaki meşhur uzun Bera hadisine şahit olacak ifadeler yer almaktadır. Ancak yukarıdaki ravi zinciri oldukça garibdir. Enes kanalıyla Temim'den gelmiş başka rivayet olduğunu bilmiyoruz. Ravilerinden Yezid er-Rakkaşi'nin ezberi kötü olup, pek çok ta münker rivayetleri bulunmaktadır,. Öyle görünüyor ki isnadı iyi zaptedememiş; ayrıca başkalarından duyduğu pek çok şeyi Enes'in ağzmdanmış gibi sevketmiştir. Talebesi konumunda olan alt ravisi Dırar ise ondan daha beterdir. Kıyamet Alametleri bölümünde konuyla ilgili Ebu Said hadisi geçmiştir.

 

 

 

4632. Huzeyfe'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Cehennemden bazı kötü kimseler çıkacaktır. Ama cehennem onları yaktıktan sonra çıkarlar ve şefaat eden kimselerin şefaatiyle cennete girerler. Cennette onlara cehennemlikler diye isim verilir. "

 

Tahric bilgisi: (İbn Ebi Şeybe)

 

 

 

4633. Zeyd b Erkam'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kıyamet günü benim şefaatim haktır; kim şefaatime inanmazsa şefaatim ona erişmez ve o kişi şefaat edilenlerden olmaz."

 

Tahric bilgisi: (el-Haris)

 

 

 

4634. Abdullah b. Selam şöyle dedi: "Allah katında insanlar arasında en değerli kimse Muhammed'dir (Sallallahu aleyhi ve Sellem). Cennet, göktedir; cehennem ise yeryüzündedir. Kıyamet günü olunca Allah, bütün mahlukatı ümmet ümmet peygamberiyle birlikte diriltir. Nihayet en son Muhammed ümmetiyle birlikte diriltilir ve ümmet-i Muhammed'in yeri bir merkez olarak alınır; sonra da cehennemin üzerinden bir köprü kurulur. Ardından bir münadi: "Muhammed ve ümmeti nerededir?" diye seslenir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalkar; ümmeti de iyi-kötü hepsi kalkıp onu izler ve sıratın üzerinden geçerler."

 

Tahric bilgisi: (el-Haris)

 

 

 

4635. Ubey b. Kab'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah Teala kıyamet günü kendini bana tanıtır. Ona öyle bir secde ederim ki benden razı oluncaya kadar başımı kaldırmam. Sonra onu öyle bir methederim ki benden razı oluncaya kadar onu övmeye devam ederim. Sonra bana konuşma izni verir. Sonra ümmetim sırat üzerinden geçer. Sırat, cehennemin ortasına kurulmuştur. Oradan kimisi göz açıp kapayıncaya kadar bir sürede geçer. Kimisi bir ok gibi hızlı geçer. Kimisi bir atlı gibi geçer, öyle ki herkes ameline göre sırattan geçer. Hatta sürünerek bile sırattan geçenler olacaktır. Cehennem ise hep fazlasını ister. Allah Teala bir ayağını cehenneme koyar ve onu birbirine bastırır. Cehennem: tamam tamam der. Sonra ben havuzumun başına gelirim." Ona: "Havuz nedir ya Resulallah?" diye soruldu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki onun suyu sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır. Kardan da daha soğuktur. Kokusu misk kokusundan daha güzeldir. Kapları yıldızların sayısından daha çoktur. İnsan orada bir su içti mi artık bir daha asla susamaz."

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

4636. İbn Mes'ud'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Müslümanlardan bazı kimseler cehennemde boğulurlar. Ancak sonra Allah'ın rahmeti ve şefaat eden bazı kimselerin şefaati ile oradan çıkıp cennete girerler."

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la}

 

 

 

4637. Ümmü Seleme'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ümmetimin benden sonra karşılaşacağı şeyleri gördüm. Bunun için şefaatimi kıyamet gününe sakladım."

 

Tahric bilgisi: (İbn Ebi Şeybe, el-Haris ve Ebu Ya'la}

 

 

 

4638. Ubeyd b. Umeyr'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bazı kimseler cehenneme girip de cehennem onları yaktıktan sonra Allah onları oradan çıkartır. Cehennemde onlar kömür gibi olurlar. Allah onları çıkarıp cennetin kapısı önünden geçen bir nehre atar. O nehir <hayat nehri> diye isimlendirilir. Onlar selin sürüklediği yerde tanelerin yerden çıktığı gibi o nehirden çıkarlar. Sonra da cennete girerler. Onlara <Bunlar Allah'ın kendilerini cehennemden azat ettiği kimselerdir> denilir." Haricilerin görüşünü savunduğu sanılan İbn Harun veya Ebu Musa isimli bir şahıs: "Ey Ebu Asim! Bu anlattığın hadis nedir?" dedi. O da: "Benden uzak dur! Ben, bu hadisi Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından otuzdan fazla kişiden işitmeseydİm Onu anlatmazdım" dedi.

 

Tahric bilgisi: (Ibn Ebi Ömer) İsnadı sahih olup bunu Buhari, İbn Uyeyne an Amr an Cabir kanalıyla tahric etmiştir.

 

 

 

4639. Ebu Said der ki: Resulullah'dan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle işittim: "Allah, kıyamet günü insanları tek bir düzlükte toplayınca ateş birbiri üzerine binip gelir. Ancak zebaniler onun ilerlemesine mani olurlar. O ise: "Rabbimin izzetine yemin olsun ki ya benimle eşlerimin arasını serbest bırakırsınız ya da bütün insanları içime alırım" der. Zebaniler de: "Eşlerin kimlerdir?" diye sorarlar. Cehennem: "Kibirli her zorbadır" der. Sonra da dilini çıkarır ve İnsanların arasından onları alıp içine atar. Aradan bir süre geçtikten sonra bir kısmı diğerinin üzerine binmiş halde cehennem, tekrar gelir. Melekler tekrar onun ilerlemesine mani olurlar. Cehennem: "Rabbimin izzetine yemin olsun ki ya benimle eşlerimin arasını serbest bırakırsınız, ya da insanların hepsini içime alırım" der. Onlar: "Eşlerin kimlerdir?" diye sorarlar. Cehennem: "İnkarcı her zorbadır" der. Cehennem insanların arasından onları da alır ve içine atar. Sonra aradan bir süre geçer. Cehennem tekrar ilerleyip gelir. Zebaniler tekrar onun ilerlemesine mani olurlar. Cehennem: "Rabbimin izzetine yemin olsun ki ya benimle eşlerimin arasını serbest bırakırsınız, ya da bütün insanları içime alırım" der. Zebaniler: "Eşlerin kimlerdir?" diye sorarlar. Cehennem: "Övünen ve kibirlenerek yürüyenlerdir" der. Sonra da diliyle onları insanların arasından alıp içine atar. Aradan bir süre geçtikten sonra Allah kulları arasında hüküm verir."

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

4640. Salim b. Abdullah b. Ömer'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ben, kıyamet günü Ebu Bekir'le Ömer'in arasında diriltilirim. Sonra Bakiu'l-Garkad mezarlığına giderim. Onlar da benim yanımda diriltilirler. Sonra ben yanıma gelinceye kadar Mekke halkını beklerim. Böylece ben iki harem halkı arasında diriltilirim. "

 

Tahric bilgisi: (el-Haris)

 

 

 

4641. İbnü'l-Münkedir der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ben sayhayı işitirim. Baki vadisine çıkar ve onlarla birlikte haşredilirim. "

 

Tahric bilgisi: (el-Haris)

 

 

 

4642. Mücahid şöyle dedi: "Yer yarılıp ölüler yerin arasından çıkıncaya dek yağmur yağar."

 

Tahric bilgisi: (el-Haris)

 

 

 

4643. Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kıyamet günü insanoğlu getirilir ve mizanın İki terazisi arasında durdurulur. Mizanın başında bir melek vardır. O kişinin mizanı (terazisi) ağır basınca melek, bütün insanların işiteceği şekilde şöyle seslenir: "Filan oğlu filan mutluluğa erdi. Öyle bir mutluluk ki ondan sonra asla şekavet yoktur" der. Eğer mizanı hafif gelirse yine melek, bütün mahlukatın duyacağı şekilde şöyle seslenir: "Filan oğlu filan şekavete erdi; öyle ki o şekavetten sonra asla mutluluk yoktur."

 

Tahric bilgisi: (el-Haris ve Bezzar)

 

 

 

4644. Bureyde'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sizden her biriniz Rabbiyle arada hiçbir tercüman ve perde olmadan karşılaşacak ve Allah onu sorguya çekecektir."

 

Tahric bilgisi: (el-Haris ve Bezzar)

 

 

 

4645. Huzeyfe şöyle dedi: "İnsanlar kıyamette tek bir düzlükte toplanırlar. Çağırılan kimseyi herkes işitir. Bütün gözler o kişiyi görür. İlk çağırılacak kimse Muhammed'dir. Şöyle der: "Buyrun ey Allahım! Mutluluk sana itaattedir. İyilik senin elindedir. Senden gelen hiçbir kötülük yoktur. Senin hidayet ettiğin kimse hidayete ermiştir. Önünde duran bir kulundur. Ben senden geldim ve tekrar sana döndüm. Senden başka sığınacak kimse yoktur. Ve senden kurtuluş da yoktur. Senden sana sığınırız. Senin şanın ne yücedir. Ey Kabe'nin sahibi! Sen bütün noksanlıklardan münezzehsin, bütün kemal sıfatların sahibisin. İşte Allah Teala'nın şu ayetindeki anlam budur. "Rabbinin seni Övülecek bir makama yükseltmesi için geceleyin kalkıp namaz kıl."(İsra 79)

 

Tahric bilgisi: (Müsedded)

 

 

 

4646. Huzeyfe şöyle dedi: "Allah Teala, nasıl ki anaları ilk yarattığında çıplak olarak yarattıysa aynı şekilde kıyamet günü de onları tek bir yerde çıplak olarak bir araya toplayacaktır. O zaman münadinin sesini herkes işitir ve bütün gözler çağrılan kimseyi görür. Sonra Muhammed kalkar ve şöyle der: ... -Devamını yukarıdaki hadis gibi zikretti-

 

Tahric bilgisi: (İbn Ebi Ömer, el-Haris, Ebu Ya'la ve Bezzar) el-Hakim, sahih hükmü verdi.

 

 

 

4647. Abdurrahman b. Ebi Akil es-Sakafi der ki: Sakiften bir grupla birlikte yola çıktım. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına vardık, kapının yanında durduk. O sırada insanlar arasında ondan daha çok nefret ettiğimiz kimse yoktu. Öyle birinin yanına giriyorduk. Yanından çıktığımızda da insanlar arasında ondan daha çok sevdiğimiz bir kimse olmadı. Bizden birisi şöyle dedi: "Ya Resulallah! Sen Rabbinden Davud'un oğlu Süleyman'ın mülkü gibi mülk ve hükümdarlık istemiyor musun?" Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buna güldü, sonra şöyle buyurdu: "Belki de Allah katında bu arkadaşınız için Süleyman'ın mülkünden daha güzel ve daha üstün şeyler vardır. Allah Teala gönderdiği her peygambere icabet edeceği bir dua vermiştir. Kimisi o duasını bu dünya için kullandı ve ona istediği verildi. Kimisi o duasını kendisine isyan eden bir kavmin helaki için kullandı. Allah Teala elbette bana da öyle bir dua vermiştir; ama ben o duamı rabbimin katında kıyamet günü ümmetime şefaat için sakladım."

 

Tahric bilgisi: (İbn Ebi Şeybe, el-Haris, Ebu Ya'la ve Bezzar)

 

 

 

4648. Selman şöyle dedi: Kıyamet günü ümmetler Hz. Muhammed'in yanına gelip şöyle derler: "Ey Allah'ın peygamberi! Allah Teala, seninle başladı ve seninle nübüvveti sona erdirdi. Senin gelmiş ve geçmiş günah­larını affetti ve sen bugüne güvenli olarak geldin. İçinde olduğumuz durumu görüyorsun. Kalk ve bizim için Rabbinden şefaat iste. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben de sizinle beraberim" deyip çıkar, insanlar da onun peşine takılırlar. Cennetin kapısına gelince; cennet kapısının altın halkasını tutar ve kapıyı çalar. Ona: "Kim o?" denilir. O da: "Muhammed" der. Kapı ona açılır ve Allah'ın huzuruna gidip durur. Ona secde etmek için izin ister. Kendisine izin verilince secdeye kapanır. Ona: "Ey Muhammed! Başını kaldır, istediğin sana verilecektir. Şefaat et; şefaatin kabul edilecektir. Dua et; duana icabet edilecektir" denir. Sonra Allah Teala ona övücü sözler söyler. Onu yüceltir, yarattıklarından hiç kimseye açmadığı şeyleri ona açar; fakat o yine başını kaldırmaz. Ona: "Ey Muhammed! Başını kaldır, ne dilersen sana verilir. Şefaat et; şefaatin kabul edilir. Dua et; duana icabet edilir" diye seslenir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başını kaldırır ve: "Ya Rabbi, ümmetim!" der. Bunu iki veya üç defa tekrarlar. Böylece Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalbinde buğday tanesi veya bir arpa ağırlığınca veya hardal tanesi kadar iman olan her kimseye şefaat eder. İşte Makam-ı Mahmud budur.

 

Tahric bilgisi: (İbn Ebi Şeybe) Sahih ve mevkuf bir hadistir.

 

 

 

4649. Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ben ümmetime şefaat etmeye devam ederim.; öyle ki bana: Ey Muhammed! Kalbinde arpa tanesi kadar iman olan kimseyi cehennemden çıkar denilir. Hatta bana: Ey Muhammed! Kalbinde bir sineğin kanadı kadar iman olan kimseyi cehennemden çıkar denilir."

 

Tahric bilgisi: (Ahmed b. Meni')

 

 

 

4650. Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sonra ben cennetin kapısını çalarım; altından bir kapı açılır. Üzerinde gümüşten bir halka vardır. Beni en büyük nur karşılar ve ona secdeye kapanırım. Benden önce hiç kimsenin karşılaşmadığı Övgülerle karşılaşırım. Bana: Ey Muhammed! Başını kaldır. Dile! İstediğin verilir. Söyle! Sözün dinlenilir. Şefaat et! Şefaatin kabul edilir denilir. Ben: Ümmetim derim. Bana: Kalbinde arpa tanesi veya hardal tanesi kadar iman olan kimseye de şefaat et denilir."

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

4651. Ali b. Hüseyin'den: İlim ehlinden bir adam Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu bana anlattı: "Yeryüzü bir sergi gibi Allah'ın azametinden dolayı serilir. İnsanoğlundan bir kişiye ayakta duracak kadar ancak yer olur. Sonra insanlardan ilk olarak bana çağrı yapılır. Ben secdeye kapanırım. Sonra bana izin verilir ve ben: Ya Rab! Bana bunu haber vermiştin -Cebrail Arş'ın sağında durur Allah'a yemin olsun ki onu bu halde hiç kimse görmemiştir. Sen Cebrail'i bana gönderdin derim. Cebrail de orada konuşmadan susar. Allah azze ve celle: Doğru söyledin der. Sonra şefaat etmek için bana izin verilir. Ben: Ya Rab! Kulların sana yeryüzünün her tarafında İbadet ettiler derim. İşte bu, Makam-ı Mahmud'dur."

 

Tahric bilgisi: (el-Haris) el-Hakim bu hadisi sahih addetmiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

4- Kıyamet Günü İlk Giydirilecek Olan Kimse