METALİBU’L-ALİYE İBN HACER el-Askalani |
FİTNELER / DEVAM |
17- Gücü Yetmeyen Kimsenin Çirkinlikleri
Yasaklamamasının Caiz Olduğu |
4546. Hasan b.
Ebi'l-Hasan der ki: Bir adam kalkıp: "Ey Ebu Said! Haccac Cuma günü namazı
geciktirdi. Öyle ki ikindi vaktine yaklaştı. Kalk ve ona, Allah'tan korkup
namazı geciktirmemesini söyle!" dedi. Hasan ise: "Eğer böyle yaparsam
beni öldürür" dedi. Adam: "Allah Teala kitabında şöyle buyurmuyor mu:
"O kimseler onların yaptığı münkerden nehyetmiyorlardı." (Maide 79)
Bunun üzerine Hasan şöyle dedi: "Ebu Bekir'in rivayetine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mü'ınin kişi nefsini zelil kılamaz"
buyunınca, sahabeler: "Ya Resulallah! Kişi kendisini nasıl zelil
kılar?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de:
"Gücü yetmediği belayı yüklenir" diye cevap verdi.
Tahric bilgisi:
(el-Haris ve Ebu Ya'la) Halil dışındaki ravileri güvenilir kimselerdir.
4547. Mualla b. Ziyad
anlatıyor: Yezid b. el-Mühelleb Basra'lıları yenince ben, Hasan el-Basri'nin
meclisinde oturmaktan korktum. Çünkü orada bulunup tanınmaktan korkuyordum. Bu
nedenle Hasan'ın evine gittim. Ona: "Ey Ebu Said! Bu ayet hakkında ne
diyorsun?" dedim. Hasan: "Hangi ayet?" diye sordu. Ben: "Allah
Teala'nın şu ayeti: "O kimseler onların yaptığı münkerden
nehyetmiyorlardı." (Maide, 79) dedim. Hasan: "Ey Allah'ın kulu! Bu
kimseler bize kılıç çekiyorlar. Şu anda kılıç sözden daha etkilidir" dedi.
Ben: "Ey Ebu Said! Böyle bir durumda konuşan bir kimsenin fazileti hakkında
bir şey biliyor musun?" dedim. Hasan: "Hayır" dedi.
Mualla, Ebu Said'in
Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle rivayet ettiğini naklediyor;
"İnsanların korkusu, sizden birini, haksızlık gördüğü zaman hak sözü
söylemekten alıkoymasın. Çünkü hak söz, kişinin ecelini yakınlaştırmadığı gibi,
onun rızkını da uzaklaştırmaz" dedi.
Daha sonra Hasan bir
hadisi daha rivayet etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Mü'min kişi nefsini zelil kılamaz." Ona: "Ya
Resulallah! Kişinin nefsini zelil kılması nasıldır?" diye soruldu.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gücü yetmediği belayı
yüklenmesidir" dedi. Tekrar Hasan'a: "Ey Ebu Said! Yezid ed-Dabbi
namaz hakkında bazı sözler söylüyor!" denildi. Hasan: "O adam daha
zindandan çıkmadı ki pişman olsun!" dedi.
Mualla anlatmaya devam
ediyor: Ben, Hasan'ın meclisinden kalkıp Yezid ed-Dabbi'nin yanına vardım ve
ona: "Ey Ebu Mevdud! Ben, Hasan ile oturup konuşurken senin hakkında
hoşlanmadığım şeyler söyledi" dedim. O: "Dur ey Ebu'l-Hasan!"
dedi. Ben: "Hayır o bunları söyledi" dedim. O: "Ne
söyledi?" dedi. Ben: "Senin hakkında: O daha zindandan çıkmadı ki
söylediği sözlere pişman olsun! dedi" dedim.
Yezid: "Ben söylediklerimden pişman değilim. Allah'a yemin olsun ki ben
daha tehlikeli bir konuma girmedim" dedi. Sonra da Hasan'ın yanına vardım
ve ona: "Ey Ebu Said! Biz her şeyde mağlup oluyoruz. Namazımızda da mı
mağlup olalım?" dedim. Hasan: "Ey Ebu Abdullah! Sen kendini
tehlikelere atıyorsun. Sonra da bir şey yapmıyorsun" dedi. Sonra tekrar
onun yanına vardım, bana aynı sözlerini tekrarladı. Ben yine Hakem b. Eyyub
cuma günü hutbe okurken kalktım ve: "Namaza!" dedim. Ben bunu
söyleyince Hakem'in adamları beni çevreleyip sakalımdan, başımdan ve göğsümden
tuttular, ayakkabılarıyla ve kılıçlarının kabzalarıyla karnıma vurarak beni
saraya doğru götürdüler. Sonra beni Hakem'in önüne çıkardılar. Hakem suskundu.
Bana: "Sen deli misin? Biz namazda değil miydik?" dedi. Ben:
"Allah, emirin durumunu düzeltsin. Allah'ın sözünden ve kitabından daha
faziletli bir söz var mıdır?" dedim. O: ''Hayır" dedi. Ben:
"Eğer bir adam mushafı açıp sabahtan akşama kadar Kur'an okursa bu, onun
namazının yerine geçer mi?" dedim. O: "Allah'a yemin olsun ki seni
deli zannediyorum!" dedi. Sonra minberinin altında sessizce oturan Enes b.
Malik'e döndüm ve: "Ey Enes, ey Ebu Hamza! Allah için söyle; sen
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sohbetinde bulundun, sen onun
hizmetçiliğini yaptın, ben iyi bir şey mi, yoksa kötü bir şey mi söyledim? Ben
doğruyu mu söyledim; yanlış olan bir şey mi söyledim?" dedim. Allah'a
yemin olsun ki Enes bir kelime bile bana cevap vermedi. Hakem ona: "Ey
Enes!" dedi. O: "Buyurun efendim, Allah seni ıslah etsin" dedi.
Hakem: "Namaz vakti geçmiş miydi?" dedi. Enes: "Hayır, daha
vardı" dedi. Hakem adamlarına: "O halde bunu hapse atın!" dedi.
Yezid şöyle dedi: "Ey Ebu'l-Hasan! Arkadaşlarımdan gördüğüm muamele, Hakem
ve arkadaşlarından gördüklerimden daha ağırdır. Çünkü bazıları bana "riyakar" dediler. Bazıları bana "deli"
dediler." Hakem daha sonra Haccac'a bir mektup gönderdi ve: "Dabbe
oğullarından bir adam cuma günü ben hutbe okurken kalktı ve Namaza! dedi. Yanımda adil olan kimseler onun deli olduğuna şahitlik
ediyorlar" dedi. Haccac ona gönderdiği cevabında şöyle dedi: "Eğer
adaletli şahitler onun deli olduğuna şahitlik ediyorlarsa onu serbest bırak;
değilse onun ellerini ve ayaklarını çaprazlama kes, gözlerini kızdırılmış
çivilerle çıkar, sonra onu darağacında as!" Şahitler, Hakem'in yanında
benim deli olduğuma şahitlik edince Hakem beni serbest bıraktı.
Mualla der ki: Yezid
şöyle anlatmaya devam etti: Sonra bir kardeşimiz öldü. Onun cenazesine tabi
olduk, üzerine namazını kıldık. Defnedildikten sonra ben bir grupla birlikte
onun başında durdum. Allah'ı hatırladık, varacağımız yeri ve sonumuzu
hatırladık. Biz bu durumdayken atlılar göründü. Arkadaşlarım onları görünce
hemen dağıldılar ve beni yalnız bıraktılar. Hakem gelip başıma durdu ve:
"Ne yapıyordunuz?" dedi. Ben: "Allah emiri ıslah etsin, bir
arkadaşımız Öldü, üzerine namaz kılıp onu defnettik. Sonra da oturup rabbimizi
ve varacağımız yeri hatırladık" dedim. Hakem: "Arkadaşlarının kaçtığı
gibi senin de kaçmana mani olan nedir?" dedi. Ben: "Allah emiri ıslah
etsin, ben emirden mi kaçayım?" dedim. Hakem sustu. Sonra Abdulmelik b.
el-Mühelleb ona -ki o, Hakem'in askerlerinin başını çekiyordu-: "Bunun kim
olduğunu biliyor musun?" dedi. Hakem: "Hayır, bu kimdir?" dedi,
Abdulmelik: "Bu cuma günü konuşan adamdır" dedi. Bunun üzerine Hakem
kızdı ve: "Demek sen bu kadar cesursun ha! Onu tutuklayın!" dedi.
Askerler beni tutuklaılar ve bana dört yüz- kırbaç vurdular. Vurmanın
şiddetinden beni ne zaman terk ettiklerini bilmiyorum. Sonra beni Vasıt'a
gönderdiler. Haccac ölünceye kadar onun yeraltındaki zindanlarında kaldım.
Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)
Tirmizi ve başkası, bunu
Ali b. Zeyd ani'l-Hasan an Cundub b. Abdullah el-Beceli an Huzeyfe kanalıyla
el-Hasan an Ebi Bekre hadisinin aynısını tahric etti. Ali b. Zeyd'İn durumu
Halil b. Zeyd'den daha iyidir,
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: