METALİBU’L-ALİYE İBN HACER el-Askalani |
FİTNELER / DEVAM |
1- Hz. Osman'ın Şehit Edilişi |
4438. Ebu Said
el-Ensari'nin azatlı kölesi Ebu Said anlatıyor: Hz. Osman Mısır'dan gelen heyetin
Medine'ye yöneldiğini haber aldı ve onları karşılamaya çıktı. Medine'nin
dışında bir köyde onları bekledi. Gelenler Osman'ın kendilerini karşılamaya
çıktığını işitince onlar da Osman'ın bulunduğu yere doğru yöneldiler ve:
"Herhalde Medine'de bizimle karşılaşmayı hoş görmedi" dediler.
Osman'ın yanına varınca ona: "Bize mushafı getir" dediler. Osman
mushafın getirilmesini emretti. Sonra da ona: "Yedinci sureyi aç!"
dediler. Onlar Yunus suresinin yedinci sure olduğunu duymuşlardı. Osman Yunus
suresini okumaya başladı. Elli dokuzuncu ayete gelince: "De ki; gördünüz
mü Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerin bir kısmını haram, bir kısmını
da helal yaptınız. De ki: Allah mı size böyle izin verdi; yoksa siz Allah'a
iftira mı ediyorsunuz." Şöyle dediler: "Görmüyor musun; kim Allah'tan
korunursa korunmamış olur. Allah için söyle; Allah mı bunu sana emretti, yoksa
Allah'a iftira mı ediyorsun?" Hz. Osman: "Bunu geç! Bu ayet filan
filan hakkında nazil oldu. Korunmaya gelince, Ömer benden önce zekattan toplanan
develeri korumak için onlara bir alan yaptı. Ben de halifeliğe seçilince zekat
develeri için koruma alanı yaptım. Bunu da geç" dedi. Bunun üzerine
gelenler her ayet hakkında onu sorguya çekiyorlar; o da cevap verip:
"Geç" diyordu. "Şu şu mesele hakkında nazil oldu" diyordu.
O zaman ben Osman'ın sözlerini dinlerken senin yaşındaydım.
Ebu Nadle der ki: O
zamanlar ben otuz yaşlarındaydım. Sonra Mısır'dan gelenler Osman'a içinden
çıkamayacağı şeyler sordular. Bunun üzerine Osman yaptıklarından dolayı Allah'tan
tevbe ve istiğfarda bulundu. Sonra da onlara: "Ne istiyorsunuz?" diye
sordu. Onlar: "Bize bir misak ver ve bize bir mektup yaz." Osman
onların isteklerini kabul etti ve onlardan kendisinden ve cemaatten
ayrılmayacaklarına dair söz aldı. Sonra da tekrar: "Ne istiyorsunuz?"
dedi. Onlar: "Medine halkı bizden hiçbir vergi almasın istiyoruz"
dediler. Çünkü bu aldığın mallar savaşanlara ve Muhammed'in şu ihtiyar ashabına
aittir" dediler. Osman onların bu şartlarını da kabul etti ve gönül
rızasıyla birlikte Medine'ye girdiler. Sonra da Mescid'de kalkıp şöyle hutbe
verdi: "Allah'a yemin olsun ki yeryüzünde şu Mısır'dan gelen grup gibi
hayırlı bir grup görmedim. Dikkat edin; kimin tarlası varsa tarlasının başına
gitsin. Kimin hayvanı varsa, hayvanlarının başına gitsin. Gidiniz, sizin bizim
yanımızda hiçbir malınız yoktur. Çünkü bu mal üzerinde savaşan ve Muhammed'in
ashabından şu ihtiyar kimseler içindir" dedi. Bunun üzerine insanlar
kızdılar ve "Bu, Ümeyyeoğullarmın bir tuzağıdır" dediler. Sonra
Mısır'dan gelen grup razı oldukları halde geri döndüler. Yolda bir ara
kendilerine katılıp sonra tekrar tekrar ayrılan ve katılan bir yolcu gördüler.
Onlardan ayrılınca onlara sövüyordu. Ona: "Sana ne oluyor?! Muhakkak sende
bazı şeyler var. Durumun nedir?" diye sordular. Adam: "Ben,
Emirü'l-mü'minin'in Mısır valisine gönderdiği elçiyim" dedi. Bunun üzerine
grup onu aradı ve Osman'ın diliyle yazılmış bir mektubu adamın üzerinde
gördüler. Mektup Osman tarafından mühürlenmişti. Mektupta Osman, Mısır'daki
valisine, gelen grubun asılıp öldürülmelerini veya el ve ayaklarının çaprazlama
kesilmesini emrediyordu. Bunun üzerine grup tekrar Medine'ye döndü ve doğruca
Hz. Ali'nin yanına gidip şöyle dediler: "Ey Ali! Allah'ın düşmanını
görmüyor musun? Hakkımızda şöyle şöyle mektup yazdı. Bu nedenle Allah onun
kanını akıtmayı helal kıldı. Bizimle birlikte kalk gidelim" dediler. Ali:
"Allah'a yemin olsun ki sizinle birlikte kalkmayacağım" dedi. Bunun
üzerine grup: "O halde neden bize böyle bir mektup yazdın?' dediler. Hz.
Ali: "Allah'a yemin olsun ki kesinlikle böyle bir mektup yazmadım"
dedi. Gruptakiler birbirlerine baktılar ve şöyle dediler: "Sizler bunun
için mi savaşıyorsunuz veya buna mı kızıyorsunuz?!" Hz. Ali, Medine'nin
dışına bir köye çıktı. Grup ise Osman'ın yanına girdi. "Sen hakkımızda
şöyle şöyle mektup yazdın. Bundan dolayı Allah, kanının akıtılmasını helal
kıldı" dediler. Osman: "Sizin için iki şey vardır. Ya buna şahitlik
eden müslümanlardan iki adam getirirsiniz; ya da bunu yazmadığıma dair benim
yeminime inanırsınız. Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah'a yemin olsun
ki öyle bir mektubu ne yazdım, ne yazılmasını emrettim, ne de yazıldığını
biliyorum. Siz de iyi biliyorsunuz ki haberi olmadan başkasının adına mektup
yazılır. Sahte mühürler yapılır" dedi. Onlar buna rağmen: "Allah'a
yemin olsun ki Allah, kanının akıtılmasını helal kıldı. Sana verdiğimiz sözü ve
misakı bozmayı helal kıldık" dediler. Böylece Osman'ı kuşatmaya aldılar.
Osman bir defasında çıkıp onlara: "Allah'ın selamı üzerinize olsun"
dedi. Ebu Said der ki: "Allah'a yemin olsun ki oradakilerden hiç birinin
onun selamına cevap verdiğini işitmedim. Gizliden kendi kendine almaları
müstesna." Osman sonra şöyle devam etti: "Kendisinden başka ilah
olmayan Allah için siz bilmiyor musunuz?" dedi ve kendi durumundan
(tezkiye mahiyetinde) bazı şeyler anlattı. Sonra kendi eliyle yazdığı bir
mektubu onlara verdi. Ancak buna rağmen gruptakiler kuşatmayı kaldırmadılar.
Osman: "Emirü'i-mü'minin'i serbest bırakın, muhasarayı kaldırın"
dediği halde onlar bunu dinlemediler. Sonra başka bir gün Osman tekrar onlara
göründü. Onlara nasihatler edip vaazlar verdi; ancak onlar hiçbir vaaz ve
nasihati dinlemediler. İnsanlar ilk vaaz verdiklerinde etkileniyor; ancak daha
sonra bu etki kayboluyordu. İkinci defa kendilerine nasihat edildiğinde hiç
kulak asmıyorlardı. Sonra Osman kapıyı açtı, mushafı önüne koydu. Çünkü Osman o
gece Resulullah'ı rüyasında görmüş, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ona: "Ey Osman! Bu gece yanımızda iftar et!" buyurmuştu.
Babam dedi ki: Hasan bana
şöyle anlattı: Ebu Bekir'in oğlu Muhammed, Osman'ın yanına girince Osman onun
sakalından tutup şöyle dedi: "Babanın asla yapmayacağı bir şeyi yaptın ve
takınmayacağı bir tavır takındın." Bunun üzerine Muhammed gerisin geriye
döndü ve çıkıp gitti. Sonra kendisine "kara Ölüm" denilen bir adam
içeri girdi ve Osman'ın boğazına elini koyup onu boğdu. Sonra da çıkıp:
"Allah'a yemin olsun ki Osman'ı boğdum. Onun boğazından daha yumuşak bir
şey görmedim, öyle ki nefsinin cesedinde cinlerin canı gibi sallandığını gördüm"
dedi. Sonra da çıkıp gitti.
Ebu Said der ki: Bir
adam Osman'ın yanına girince Osman ona: "Benimle senin aranda Allah'ın
kitabı vardır" dedi ve adam çıkıp orayı terk etti, sonra başkası içeri
girdi. Ona da: "Benimle senin aranda Allah'ın kitabı vardır" dedi.
Mushaf, Osman'ın önünde idi; ama adam bu söze kulak asmayıp bir kılıç salladı.
Osman kılıcın darbesinden kendisini eliyle korudu. Ancak kılıç elini kopardı
veya kopardığını bilmiyorum. Sonra da Osman şöyle dedi: "Allah'a yemin
olsun ki Kur'an'ı yazan ilk el budur" dedi.
Ebu Said'in
dışındakilerin rivayetlerinde ise şöyle geçer: Tücib kabilesinden bir adam
içeri girdi, Osman'a kılıç darbesi vururken kanı şu ayetin üzerine sıçradı:
"Onlara karşı Allah sana kafidir o işiten ve bilendir." (Bakara sur.
137) İşte o kan damlası daha sonra hiç silinmedi, mushafında kaldı. (Karısı)
Bintü'l-Furafisa, mücevheratını alıp koynuna sakladı. Bu, daha Osman
katledilmeden önce idi. Öldürüldüğünde ya da öldürüleceği söylenince Osman'ın
üzerine apış aralarını ayırarak çullandı.
Birisi şöyle der: Allah
kahretsin o kadını! Ne de büyük kıçı varmış!
Ebu Said der ki:
"Allah düşmanlarının dünya malından başka bir şey istemediklerini
anladım."
Tahric bilgisi: (ishak)!
Derim ki: Bu hadisin
ravileri güvenilir kimselerdir. Hadisi raviler birbirlerinden işi tmişlerdir.
4439. Ebu Eyyub
el-Ensari'nin azadlısı Eflah anlatıyor: Abdullah b. Selam, Mısırlılar gelmeden
önce Kureyş'in ileri gelenlerinin yanına gitti ve onlara: "Bu adamı
(Osman'ı) öldürmeyin" dedi. Onlar da: "Allah'a yemin olsun ki onun
Öldürülmesini asla istemiyoruz" dediler, sonra buna dayanarak dışarı çıktı
ve: "Allah'a yemin olsun ki o ölecektir" dedi. Sonra tekrar onlara:
Osman'ı öldürmeyin! Allah'a yemin olsun ki kırk güne kadar o ölecektir"
dedi. Fakat onlar yine kabul etmediler. Aradan bir kaç gün geçtikten sonra
tekrar onlara: "Osman'ı öldürmeyin! Allah'a yemin olsun ki on beş geceye
kadar o ölecektir" dedi.
Tahric bilgisi: (İshak)
Bunun isnadı hasendir.
4440. Abdullah b. Selam
onlara şöyle dedi: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu şehre
geldiğinden beri melekler bu şehri korumaktadırlar ve kuşatmışlardır. Allah'a
yemin olsun ki eğer Osman'ı öldürürseniz o melekler gidecek ve bir daha ebedi
olarak dönmeyeceklerdir. Kılıçlarınız kınınızda dursun ve onları çıkarmayınız.
Allah'a yemin olsun ki eğer Osman'ı öldürürseniz, Allah o kılıçları
keskinleştirip üzerinize gönderir. Sonra da asla o kılıçlar dinmez veya
kıyamete kadar dinemez. Çünkü şunu iyi biliniz ki bir peygamber öldürülünce
buna karşılık yetmiş bin kişi öldürülür. Bir halife öldürülünce de buna
karşılık otuz beş bin kişi öldürülür. Peygamber Yahya b. Zekeriya'nın kanı
üzerine yetmiş bin kişi öldürüldü."
Tahric bilgisi: (İshak)
4441. Abdullah b.
Muğaffel bildiriyor: Abdullah b. Selam cuma günü eşeğinin sırtında tarlasından
çıkıp gelirdi. Cuma'ya erkenden gelir, namazdan sonra da tarlasının başına
dönerdi. İnsanlar Osman'a saldırınca Abdullah b. Selam onlara: "Onu
öldürmeyin ve onu öldürmede yarışmayın. Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun
ki peygamberini öldüren bir ümmetin arasını Allah Teala yetmiş bin kişinin kanı
akıtılmadan ıslah etmez. Halifesini öldüren bir ümmetin arasını Allah Teala
kırk bin kişinin kanı akıtılmadıkça ıslah etmez. Kur'an'ı sultana karşı
kaldırmadıkça bir ümmet asla helak olmaz" dedi. Sonra da onlara:
"Osman'ı öldürmeyin ve onu öldürmede yarışmayın" diye ilave etti.
Ancak onlardan kimse Abdullah b. Selam'ın bu sözlerine kulak asmadı ve onu
öldürdüler. Bunun üzerine Abdullah b. Selam, Hz. Ali'nin yolu üzerine oturdu.
Hz. Ali, Medine'den çıkıyordu. Ona: "Nereye gidiyorsun?" diye sordu.
Ali: "Irak'a" dedi. Abdullah b. Selam: "Irak'a gitme,
Resulullah'ın minberinin yanında dur ve ona yapış! Irak'a gitmenin seni
kurtaracağını bilmiyorum. Allah'a yemin olsun ki eğer Medine'yi terk edersen
bir daha asla orayı göremezsin" dedi. Ali'nin etrafında bulunanlar Ali'ye:
"Bizi bırak, onu öldürelim" dediler. Ali: "Hayır, Abdullah b.
Selam bizdendir ve salih bir kişidir" dedi.
ibn Muğaffel der ki:
"Ben, İbn Selam'ın tarlasının yanında bir tarla almak için ondan izin
istedim. Bana daha sonra şöyle dedi: "İşte bu, kırk senenin başıdır.
Bundan sonra sulh olacaktır. Sen orayı al" dedi.
Süleyman der ki:
Humeyd'e: "Kur'an'ı nasıl sultana karşı kaldırırlar" diye sordum. O
da: "Görmüyor musun Hariciler sultana (Hz. Ali'ye) karşı Kur'an'ı nasıl
tevil ediyorlar" dedi.
Tahric bilgisi: (İshak)
4442. Naile b. Furafıse
el-Kelbiyye -Osman'ın hanımıydı- şöyle anlattı: Osman muhasara edilince
gündüzleri oruç tutmaya başladı, iftar vakti olunca da onlardan tatlı su
istedi. Ona suyu kokan bir kova verildi. Fakat o suyu içmeden uyudu. Hiçbir şey
de yemedi. Sahur vakti olunca bazı komşularımız bize tatlı su getirdiler. Onu
Osman'a getirdiğimde merdivenin altında horuldayarak uyuduğunu gördüm. Onu
uyandırıp: "İşte sana tatlı su getirdim" dedim. O başını kaldırdı,
şafağın atıp atmadığına baktı, sonra da: "Ben orucum ve oruçlu olarak
sabahladım" dedi. Ben: "Kimsenin sana yiyecek ve içecek getirdiğini
görmedim. Nereden geldi?" dedim. Osman: "Resulullah bu tavandan bana
göründü, yanında sudan bir kova vardı. Bana: "Al İç, ey Osman" dedi.
Ben de kanıncaya kadar o sudan içtim. Sonra: "Daha iç" dedi. Ben
tekrar içtim, artık doymuştum" dedi. Sonra da bana: ''Bugün seni muhasara
edenler erkenden sana saldıracaklar. Eğer onları bırakırsan yanımızda iftar
edersin!" dedi. Naile der ki: "O gün Osman'ı muhasara edenler içeri
girdiler ve onu öldürdüler. Allah, Osman'dan razı olsun."
Tahric bilgisi: (Ahmed
b. Meni)
4443. Ebu Leyla el-Kindi
anlatıyor: Hz. Osman muhasara altında iken bize göründü ve: "Ey insanlar!
Beni öldürmeyin. Eğer beni öldürürseniz (parmaklarını birbirine girdirerek)
işte böyle olursunuz" dedi.
Tahric bilgisi: (Ahmed
b. Meni')
4444. Aişe bildiriyor: Hz.
Osman, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına girmek için izin
istedi; Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ona izin verdi. Osman
içeri girdiğinde düğmeleri açıktı. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Bana yaklaş ey Osman!" buyurdu. O da yaklaştı. Sonra
tekrar: "Bana yaklaş ey Osman!'' dedi. Osman dizini Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) dizine koyacak şekilde ona yaklaştı. Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun düğmelerini kendi eliyle bağladı,
sonra da şöyle dedi: "Ey Osman! Kıyamet günü sen damarlarından kanlar
aktığı halde geleceksin. Ben: Kim sana böyle yaptı derim. Sen de isimlerini
söyleyip onları bana şikayet edersin. Sana tuzak kuran ve bunu emreden
kimseleri bana söylersin. Sen bu halde iken gökten sana bir ses gelecek ve
şöyle denilecek: Bilİniz ki Osman b. Affan'ın düşmanları hakkında hüküm
verildi. İşte o zaman ey Osman halin nice olur?" Osman: "La havle
vela kuvvete illa billahi'l-aliyyi'l-azim: Allah'tan başka kuvvet ve kudret
sahibi hiç kimse yoktur" dedi ve bunu üç defa tekrarladı.
Tahric bilgisi:
(el-Haris)
4445. Nafi anlatıyor:
Hz. Osman'ın evinin kuşatıldığı zamanda İbn Ömer zırhını iki defa giyip
Osman'ın yanına girdi ve şöyle dedi: "Ben, Resulullah'ın sohbetinde
bulundum. Onun peygamberlik ve velayet hakkını bilip tanıdım. Sonra Ebu
Bekir'le arkadaşlık yaptım. Onun velayet hakkını da bilip tanıdım. Sonra
Ömer'le birlikte arkadaşlık yaptım. Onun da velayet ve babalık hakkını bilip
tanıdım. Aynı şekilde senin de velayet hakkını bilip tanıyorum, emrine
amadeyim" dedi. Osman: "Allah hayrını versin ey Ömer ailesi, emrim
sana gelinceye kadar evinde otur" dedi.
Tahric bilgisi:
(el-Haris)
4446. Ebu Hureyre
anlatıyor: Ben, Hz. Osman'ın yanında onunla birlikte evinde muhasara edildim.
Bizden bir adama ok attılar; adam o okla öldü. Ben: "Ey Emirü'l-mü'minin!
İşte şimdi savaşmak hak oldu. Bizden bir adamı öldürdüler" dedim. Osman:
"Ey Ebu Hureyre! Sana kılıcını yere atmayı emrediyorum. Beni öldürmek
istiyorlar. Ben mü'minleri kendi canımla koruyacağım" dedi. Ebu Hureyre:
"Bunun üzerine kılıcımı attım ve şu ana kadar nerede olduğunu da
bilmiyorum" dedi.
Tahric bilgisi:
(el-Haris)
4447. Muhacir b. Habib
ve İbrahim b. Maskale anlatıyorlar: Hz. Osman muhasara altında iken Abdullah b.
Selam'a birisini gönderip yanına gelmesini söyledi. Abdullah b. Selam içeri
girince Osman ona: "Başını kaldır, şu küçük pencereyi görüyor musun? İşte,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu gece bu pencereden bana göründü ve:
Ey Osman! Seni muhasara mı ettiler? dedi. Ben: Evet ya Resulallah dedim. Bunun
üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana bir kova su verdi ve o
sudan içtim. Şu ana kadar o suyun soğukluğunu ciğerlerimde hissediyorum."
Sonra bana şöyle buyurdu: Dilersen Allah'a dua edeyim, Allah seni onlara galip
kılsın. Dilersen de yanımızda iftar edersin dedi." Abdullah b. Selam:
"Hangisini seçtin?" diye sordu. Osman: "Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında iftar etmeyi seçtim" dedi Sonra Abdullah
evine gitti, güneş yükselince oğluna: "Çık Osman'a ne olduğuna bir bak.
Çünkü onun bu saate kadar yaşamaması gerekir" dedi. Oğlu dışarı çıktı ve
Osman'ın öldürüldüğü haberini getirdi.
Tahric bilgisi:
(el-Haris)
4448. İbn Ömer der ki: Hz.
Osman insanlara şöyle demeye başlamıştı: "Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) rüyamda gördüm, şöyle buyurdu: "Ey Osman! Yanımızda iftar
et." Bunun üzerine o gün oruç tuttu ve o gün öldürüldü.
Tahric bilgisi: (Ebu
Ya'la)
4449. Kesir b. es-Salt
anlatıyor: Hz. Osman öldürüldüğü günün akşamı uyudu. O gün cuma günüydü.
Uyandığında: "Eğer insanların Osman hayal görüyor demesinden korkmasam,
size bir söz anlatacağım" dedi. Biz: "Allah iyiliğini versin, bize
konuş. Biz, insanların dediği gibi şeyler söylemeyiz" dedik. Osman:
"Bu akşam Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rüyamda gördüm ve: Bu
cuma bizimle beraber olacaksın buyurdu" dedi.
Tahric bilgisi: (Ebu
Ya'la ve Bezzar)
4450. el-Carud'un süt
çocuğu Ebu Meryem anlatıyor: Kufe'de idim Hz. Ali'nin oğlu Hasan kalkıp hutbe
verdi ve şöyle dedi: "Ey insanlar! Dün rüyamda gariplikler gördüm. Allah
Teala'yı Arş'ınm üzerinde gördüm. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
geldi ve Arş'ın direklerinden birinin yanında durdu. Sonra Ebu Bekir geldi ve
elini Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in omuzlarına koyup ona
dayandı. Sonra Ömer geldi, elini Ebu Bekir'in omuzlarına dayandırdı. Sonra
Osman geldi; ancak Osman biraz uzakta durdu ve: Ya Rab! Kullarına beni niçin
öldürdüklerini sor? dedi. Bu arada gökyüzünden, yerden toplanmış iki kova kan
gönderildi." Bunun üzerine oradakiler Hz. Ali'ye: "(Oğlun) Hasan'ın
ne anlattığını görmüyor musun?" dediler. Hz. Ali: "O sadece rüyasında
gördüklerini anlatıyor" dedi.
Tahric bilgisi: (Ebu
Ya'la)
4451. el-Hasan b, Ali
şöyle dedi: Gördüğüm bir rüyadan sonra artık savaşmayacağım. Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem} elini Arş'a koyduğunu, daha sonra Ebu Bekir'in
gelip elini Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzerine koyduğunu,
ondan sonra da Ömer'in gelip elini Ebu Bekir'in üzerine koyduğunu, ondan sonra
Osman'ın gelip elini Ömer'in üzerine koyduğunu, onların gerisinde de kan
olduğunu gördüm. "Bu kan nedir?" diye sordum, "Osman'ın kanıdır.
Allah onun katilini aramaktadır" denildi.
Tahric bilgisi: (Ebu
Ya'la)
4452. Safiyye binti
Huyey'in azatlı kölesi Kinane anlatıyor: Hz. Osman'ın öldürülüşüne şahit oldum.
O sıralar ben on dört yaşlarındaydım. Safıyye bize bir katırın üzerinde çadır
yapmamızı, sonra da onunla Osman'ın yanına kadar gitmemizi emretti. Kapıya
vardığımızda Ester adlı isyancıyı beraberindeki insanlarla gördük. Ester,
Safiyye'ye: "Evine dön!" dedi. Ancak Safiyye onu dinlemeyince Ester
bir ok atıp katırın arkasına vurdu. Katır onun acısından yere düştü. Üzerindeki
çadır da neredeyse düşecekmiş gibi eğildi. Safiyye onların bu şiddetini
görünce: "Beni yerime çevirin" diye emretti. Osman'ın evinden
Kureyş'illerden dört kişilik grup çıktı. Kılıçlarını kuşanmış, Osman'ı müdafaa
ediyorlardı. Aralarında Hasan b. Ali, Abdullah b. ez-Zübeyr, İbn Hatıb ve
Mervan b. el-Hakem vardı. Ben: "Ebu Bekir'in oğlu Muhammed de Osman'ın
kanına bulaştı mı?" diye sordum. O: "Allah korusun, içeri girdiğinde
Osman ona birkaç söz söyledi. Onun bu sözleri üzerine Muhammed dışarı çıktı ve
Osman'ın kanından hiçbir şeye bulaşmadı" dedi. Ben: "Osman'ı kim
öldürdü?" dedim. Kinane şu cevabı verdi: "Mısır'lılardan kendisine
Cebele denilen bir adam öldürdü ve Na'sel'i (Osman'ın düşmanları onu bu şekilde
isimlendiriyorlardı) ben öldürdüm diyordu. Ben: "O zaman Osman
neredeydi?" diye sordum. O: "Evindeydi" dedi.
Tahric bilgisi: (İshak)
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
2- Hz. Ali'nin
Osman Suikastından Beri Oluşu