METALİBU’L-ALİYE

İBN HACER el-Askalani

SİYER VE GAZVELER

 

34- Mekke'nin Fethi

 

4356 Aişe anlatıyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öfkelendiğini gördüm, hiç bu şekilde kızdığını görmemiştim. Bu kızgınlığı Kab oğullarının başına gelenlerden dolayıydı. Şöyle buyurdu: "Eğer ben, Kabogullarına yardım etmezsem Allah da bana yardım etmesin. Ebu Bekir ve Ömer'e söyle; savaşa hazırlansınlar" dedi. Ebu Bekir ve Ömer, Aişe'nin yanına geldi ve ona: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nereye yöneliyor, savaş için nereyi istiyor?" diye sordular. Aişe: "Resulullah'ın {Sallallahu aleyhi ve Sellem) uzun bir zamandan beri görmediğim şekilde buna kızdığını gördüm" dedi.

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

4357. Zübeyr anlatıyor: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'nin fethi günü Sa'd b. Ubade'nin bayrağını bana verdi. Böylece Zübeyr, Mekke'ye iki bayrak ile girdi."

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

4358. Enes şöyle dedi: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'ye girince dört kişi hariç bütün insanların güvende olduğunu ilan etti."

 

Tahric bilgisi: (Ebu Bekir b. Ebi Şeybe)

 

 

 

4359. Enes anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'yi fethettiği gün insanlardan dört kişi hariç herkesin güvende olduğunu ilan etti. Güvende olmayanlar Abdüluzza b. Hatal, Makis b. Sabaye, Abdullah b. Sa'd ve Ümmü Sare idi. Abdüluzza b. Hatal, Kabe'nin örtülerine bürünmüş halde öldürüldü. Ensar'dan bir adam Abdullah b. Sa'd'ı gördüğünde onu öldürmeyi adadı. Abdullah b. Sa'd, Osman'ın süt kardeşiydi. Osman, Abdullah b. Sa'd'ı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına getirdi. Onu bağışlaması için aracılık etti. Ensarlı adam onu görünce kılıcını kuşanıp geldi, onu Resulullah'ın etrafında oturmuş, halkaya girmiş gördü. Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elini uzattı ve ona biat etti. Sonra da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensarı'ye: "Adağım yerine getirmeni bekliyordum" dedi. Ensari: "Ya Resulallah! Senden çekindim. Bana bir işaret verseydin ya!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hiçbir peygambere gizlice işaret etmek yakışmaz" dedi. Makis b. Sabaye'ye gelince; onun Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birlikte olan bir kardeşi vardı, hataen öldürülmüştü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onunla birlikte Benu Fihr'den bir adamı gönderdi ki diyetini Ensari'den alsınlar. Ensar'dan diyeti alıp dönünce Benu Fihr'li adam uyudu. Makis adamın uyuduğu esnada üzerine sıçradı, bir taş alıp adamın başına vurdu ve onu öldürdü. Ardından şu beyitleri okudu:

 

Çukurda yaslanmış olarak ölen kimse, insanın gönlüne şifa olur.

Şah damarlarından akan kanlar onun elbiselerine bulanır.

Onun ölümünden önce insanların gam ve kederleri artıyordu.

Böylece bana yatakta yatmayı unutturuyordu.

Ununla fihr kabilesini öldürdüm ve diyetini borçlandım,

Direkler sahibi Neccar oğullarının süvarilerine...

Onunla adağımı çözdüm ve intikamımı aldım.

Putlara dönen ilk insan da ben oldum.

 

Ümmü Sare ise Kureyş'in azatlı bir kölesiydi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gelip ona bir ihtiyacını bildirdi; Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun ihtiyacını giderdi. Sonra bir adam Ümmü Sare'nin yanına geldi ve onunla birlikte Mekke halkına bir mektup gönderdi. -Sonra da Hatıb b. Beltea'nın kıssasını anlattı-.

 

Tahric bilgisi: (Beyhaki, Delailde)

 

 

 

4360. Ebu Seleme el-Huzai anlatıyor: İbn Hatal'ın ismi Abdullah'dır. Onun iki tane cariyesi vardı. Şiirlerde Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yerip şarkı söylüyorlardı. İşte Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'yi fethedince bütün insanların güvende olduğunu ilan etti; ancak bundan İbn Hatal'ı ve iki cariyesini müstesna kıldı. Sonra Abdullah b. Sa'd b. Ebi Şerh ile Makis b. Sabaye el-Leysi'yi de bunlara kattı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara güvence vermedi. Hepsi de öldürüldüler. Sadece cariyelerden biri İslam'ı kabul ettiğinden öldürülmedi.

 

Tahric bilgisi: (el-Haris)

 

 

 

4361. Muhammed b. Abbad b. Cafer anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kureyş'lilere şöyle bir mektup gönderdi: "Sizler ya Benu Bekir ile olan anlaşmanızı bozup Huzaalı'larla dost olur ve anlaşırsınız, ya da size savaş ilan ederim." Bunun üzerine Karaza b. Abdiamr b. Nevfel b. Abdimenaf -ki o Muaviye'nin hısımı idi- şöyle dedi: "Bizler, Benu Bekir ile anlaşmalı kimseleriz. Onların öldürdüklerinin diyetlerini ödemeyiz. Bizimle beraberdirler. Onlarla olan anlaşmamızdan vazgeçmeyiz. Onlardan başka dinimizde kimse kalmadı. Fakat onlarla savaşmaya hazırız."

 

Tahric bilgisi: (Müsedded) Mürsel hadistir, isnadı sahihtir.

 

 

 

4362. İbn Abbas anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ramazan'dan on gün geçince Mekke'ye doğru yola çıktı. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oruçlu idi, Ashab-ı kiram da Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bakarak oruç tuttular. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kedid denilen yere varınca orucunu açtı. Merru'z-Zahran denilen yerde konakladı. Beraberinde on bin kişi vardı. Bin kişi Müzeyne kabilesinden, yedi yüz ;kişi de Benu Süleym kabilesinden idi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in haberi Kureyş'lilere ulaşmıyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ne yapacağını da bilemiyorlardı. O gece Ebu Süfyan, Hakim b. Hizam ve Büdeyl b. Verka casusluk için çıktılar.

 

Abbas der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) konakladığı yere varınca ben: "Vay Kureyş'lilerin başına gelenlere! Allah'a yemin olsun ki eğer Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aniden Mekke'ye girerse hepsini öldürüp helak eder!" dedim. Bunun için Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in beyaz katırına bindim ve Erak denilen yere vardım. Odun aramak için veya yanında sütü bulunan ya da ihtiyaç sahibi birini bulmak ümidiyle yola çıktım ki Kureyş'lilere Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haberini ulaştırayım da ona karşı dursunlar. Allah'a yemin olsun ki bunları aramak için dışarı çıkmıştım; ama Ebu Süfyan ile Büdeyl b. Verka'nın sözlerini işittim, geri dönüyorlardı. Ebu Süfyan şöyle diyordu: "Allah'a yemin olsun ki bu gece gibi ne ateş; ne de ordu gördüm!" Büdeyl, Ebu Süfyan'a: "Allah'a yemin olsun ki bunlar Huzaalılardır. Savaş için çıkmışlar" dedi. Ebu Süfyan: "Allah'a yemin olsun ki Huzaalıların bu ateşi yakma güçleri yoktur. Onların sayıları azdır ve güçsüzdürler" dedi. Ben: "Ey Ebu Hanzala! Sesimi tanıyor musun?" dedim. Ebu Süfyan: "Evet, Ebu'l-Fadl?" dedi. Ben: "Evet" dedim. Ebu Süfyan: "Annem babam sana feda olsun, ne oldu sana?" dedi. Ben: "İşte Allah'a yemin olsun ki bu, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ordusudur. Vay Kureyş'lilerin başına gelenlere!" dedim. Ebu Süfyan: "Annem babam sana feda olsun, çözüm nedir?" dedi. Ben: "Allah'a yemin olsun ki eğer sana galip gelirse mutlaka senin boynunu vurur. Şu katırın arkasına bin!" dedim. Ebu Süfyan benimle birlikte katıra bindi, iki arkadaşı da geri döndü. Müslümanların yaktığı ateşin yanından geçtikçe oradakiler: "Bu nedir?" diye soruyordu. Fakat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in katırını üzerinde amcası varken görünce: "Bu, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in katırıdır" diyorlardı. Nihayet biz Ömer b. ei-Hattab'ın yanından geçtik. Ömer hemen kalkıp: "Bu kimdir?" dedi ve yanımıza geldi. Ebu Süfyan'ı katırın üzerinde görünce onu tanıdı ve: "Allah'a yemin olsun ki bu, Allah'ın düşmanıdır. Allah'a hamd olsun ki onu bize getirdi!" dedi. Hemen Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) doğru gidip içeri girdi. Ancak ben ondan daha erken davrandım ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına girdim. Peşimden Ömer girdi ve şöyle dedi: "Ya Resulallah! Bu, Allah'ın düşmanı Ebu Süfyan'dır. Aramızda ne bir ahit, ne de bir sözleşme vardır.

 

Bırak, hemen boynunu vurayım!" dedi. Ben: "Ya Resulallah! Onu himayem altına aldım" dedim. Sonra Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına oturdum ve onun başından tutarak şöyle dedim: "Allah'a yemin olsun ki bu gece benden başkası Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) konuşmayacaktır" Fakat Ömer hep içeri girip çıkıyordu. Ben: "Yavaş ol, ey Ömer! Allah'a yemin olsun ki eğer Adiyoğullarından biri olsaydı böyle söylemeyecektin. Fakat o Benu Abdimenaftan olduğu için böyle konuşuyorsun" dedim. Ömer: "Dur ey Abbas, böyle söyleme! Allah'a yemin olsun ki senin müslüman oluşuna babam Hattab'ın müslüman oluşundan daha çok sevindim; çünkü şunu iyi biliyordum ki senin müslüman oluşun Hattab'ın müslüman oluşundan daha çok Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hoşuna gidiyordu" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Abbas! Ebu Süfyan'ı beraberinde götür. Sabahladığımız zaman onu bize getir" buyurdu. Ben de Ebu Süfyan'ı yanıma aldım. Sabahladığımız zaman onu tekrar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına getirdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Süfyan'ı görünce ona: "Vah sana ey Ebu Süfyan! Allah'tan başka ilah olmadığını öğrenmenin vakti daha gelmedi mi?" dedi. Ebu Süfyan: "Anne ve babama yemin olsun ki, senin aklın, keremin ve hilmin ne güzel ve ne büyüktür! Eğer nefsimde Allah'tan başka ilah olduğu karar kılsaydı bana bu sıkıntı anında fayda verirdi" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yazık sana ey Ebu Süfyan! Benim Allah'ın Resulü olduğumu Öğrenmenin zamanı gelmedi mi?" dedi. Ebu Süfyan tekrar: "Annem ve babama yemin olsun ki, senin hilmin, keremin, akrabaya olan bağlılığın, affın ne büyüktür! Ama bu sözün hakkında nefsimde hala bir şey vardır" dedi. Abbas: "Yazıklar olsun sana ey Ebu Süfyan! Ömer gelip boynunu vurmadan önce müslüman ol. Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in onun Resulü olduğuna şehadet et!" dedi. Abbas'ın bu sözleri üzerine Ebu Süfyan kelime-i şehadet getirerek müslüman oldu. Abbas: "Ya Resulallah! Ebu Süfyan öğünmeyi sever. Ona övüneceği bir şey söyle" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Olur, kim Ebu Süfyan'ın evine girerse, o güvendedir. Kim evinin kapısını kapatıp evine girerse o kişi de güvendedir!" buyurdu. Ebu Süfyan olanları Mekke'lilere haber vermek için gitmek istedi; ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Abbas'a: "Onu dağ geçidinde alıkoy da Allah'ın ordularını kalabalık bir halde geçerken görsün!" buyurdu. Abbas da Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dediği yerde Ebu Süfyan'ı tuttu. Kabileler tek tek atlarının üzerinde geçmeye başladı. Her kabile geçtikçe Ebu Süfyan: "Bu kimdir?" diye soruyordu, ben: "Suleymoğullarıdır" diyordum. Ebu Süfyan: "Suleymoğullarından bana ne!" diyordu. Sonra da bir başka kabile geçiyor, "Bunlar kimlerdir?" diye soruyordu. Ben: "Müzeyne kabilesidir diyordum. Ebu Süfyan: "Müzeyne kabilesinden bana ne!" diyordu. O böyle söylemeye devam ederken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in içinde bulunduğu yeşil bölük geçti. O bölükte Muhacirler ve Ensar vardı. Onların sadece gözleri görünüyordu Ebu Süfyan: "Bunlar kimlerdir?" diye sordu. Ben: "İşte bu Ensar ve Muhacirleriyle birlikte Resulullah'dır (Sallallahu aleyhi ve Sellem)" dedim. Ebu Süfyan: "İşte bu kimselerin karşısında kimse duramaz! Allah'a yemin olsun ki, bugün kardeşinin oğlunun hükümdarlığı çok büyük olmuş!" dedi. Ben: "Yazıklar olsun ey Ebu Süfyan, bu peygamberliktir; hükümdarlık değil!" dedim. Ebu Süfyan: "O halde ne güzeldir!" dedi. Ben: "Git kavmine haber ver!" dedim. Ebu Süfyan Mekke'ye gitti ve avazı çıktığı kadar şöyle bağırmaya başladı: "Ey Kureyş topluluğu! İşte Muhammed, karşı koyamayacağınız bir güçle size geldi" dedi. Bunun üzerine karısı Hind binti Utbe hemen kalktı ve Ebu Süfyan'ın bıyığından tutup: "Şu dininden dönen alçak ve kara kimseyi öldürün!" dedi. Ebu Süfyan: "Sakın ola ki bu kadının sözleri sizi aldatmasın! Kim Ebu Süfyan'ın evine girerse o güvendedir!" dedi. Mekke'liler: "Allah seni kahretsin! Senin evinin bize ne faydası vardır!" dediler. Ebu Süfyan: "Kim kapısını kapatıp evine kapanırsa, o da güvendedir" dedi.

 

Tahric bilgisi: (İshak)

 

Sahih bir hadistir. Buharı, Müslim ve diğerleri Ma'mer, İbn Uyeyne, Malik kanalıyla Zühri'den bu hadisin muhlelif bölümlerini Oruç kıssası içinde tahric etmişlerdir. İbn İshak kanalıyla İmam Ahmed ise yine bir bölümünü vermiştir. Ebu Davud da içinde Ebu Süfyan'ın geçtiği bir parçasını tahric etmiştir. Ne İmam Ahmed, ne de Kütüb-i Sitte sahipleri tamamını sevketmemiştir. ez-Zühri, Zühriyat'ında Ebu İdris kanalıyla İbn İshak'tan kıssanın tamamını vermiştir. Ancak İbn İshak, bunu Zühri'den işittiğini belirtmemiştir. Bizim burada verdiğimiz rivayet, oldukça hasen'dir.

 

 

 

4363. İbn Abbas anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'yi fethedince İblis yüksek sesle hıçkırarak ağladı. Bunun üzerine zürriyeti onun etrafına toplandı. Onlara şöyle dedi: "Bugünden sonra siz Muhammed'in ümmetini tekrar şirke döndürmekten ümidinizi kesin! Fakat sizler onların arasında şiir ve ölülere ağıt söyleme ilmini yayın."

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

4364. Cabir anlatıyor: Bizler, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Mekke'ye girdik. Kabe'nin içerisinde üç yüz altmış tane put vardı. Allah'a değil, onlara tapılıyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların yüzü koyun devrilmesini emretti. Sonra da şöyle buyurdu: "Hak geldi, batıl yok oldu. Batıl yok olmaya mahkumdur.

 

Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kabe'nin içine girdi ve iki rekat namaz kıldı. Kabe'nin içinde Hz. İbrahim'in ve İsmail'in heykellerini gördü. Müşrikler İbrahim'in eline fal oklarını koymuş, onlarla fal çekiyorlardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah onları kahretsin! İbrahim fal oklarıyla uğraşmazdı" dedi. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) safran istedi ve onu bu heykellere sürdü.

 

Tahric bilgisi: (İbn Ebi Şeybe) Bu hadisin isnadı hasendir.

 

 

 

4365. Hz. Ali anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'yi fethetmek isteyince ashabından bazı kimselere Mekke'yi fethetmek istediğini söyledi. Onlardan birisi de Hatıb b. Ebi Beltea idi. Fakat insanların arasında Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Huneyn'e gitmek istediği yayıldı. Ancak Hatıb Mekke'lilere bir mektup gönderdi. Mektupta Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Mekke'ye gelmek istediğini yazdı. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderilen mektubu almak için benimle Ebu Mersed'i yola çıkardı...

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la}

 

Bu hadiste kadının yanında bulunan mektuptan bahsedilir. Habib b. Ebi Sabit der ki: "Mektubu kadının ön tarafından çıkardım.

 

 

 

4366. Abdullah b. Ebi Mülekye veya Mekkeli biri anlatıyor: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'nin fethi günü Bilal'e Kabe'nin üzerinde ezan okumasını emretti. O sırada el-Haris b. Hişam ile Safvan b. Ümeyye yan yana oturuyorlardı. Bilal'i işaret ederek biri diğerine: "Şu köleye bak" dedi. Diğeri de: "Eğer Allah onu çirkin görseydi elbette değiştirirdi" dedi.

 

Tahric bilgisi: (Müsedded)

 

Hatıb hadisi Mümtehine suresi tefsirinde geçmişti.

 

 

 

4367. Esma binti Ebi Bekir anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zi Tuva'da durunca Ebu Kuhafe en küçük kızına: "Dağa çık" dedi. O zaman Ebu Kuhafe a'ma idi. Kızın boynunda da gümüşten bir gerdanlık vardı, yanından bir adam geçince onu kopardı. Hadisin sonunda Ebu Bekir'in şu sözü yer alır: "Ey kız kardeşim, onu Allah için say! Allah'a yemin olsun ki emanet gerçekten azdır" dedi.

 

Tahric bilgisi: (İshak) Derim ki: Ahmed bu hadisi uzunca bir metinle tahric etmiştir. Ancak Ebu Bekir'e ait sondaki ifade yoktur.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

35- Huneyn Savaşı