METALİBU’L-ALİYE İBN HACER el-Askalani |
MENKIBELER |
4- Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'İn Duasının
Bereketi |
3830. Harice b. Zeyd,
Usame b. Zeyd b. Harise'nin şöyle dediğini rivayet ediyor: Resulullah'la (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) birlikte hac yolculuğuna çıktık. Batn-ı Ravha'da konakladık.
Bu arada bir kadın çocuğuyla birlikte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in yanına gelerek ona selam verdi ve şöyle dedi: "Ya Resulallah!
Bu, oğlum filandır. Seni hak ile gönderen Allah'a yemin olsun ki bu çocuk
doğduğundan şimdiye kadar -veya buna benzer bir ifade kullandı-hep bir varlığın
etkisindedir!" Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çocuğa eğildi,
eliyle onu okşadı, sonra ağzını açıp çocuğun ağzına tükürdü. Sonra da: "Ey
Allah'ın düşmanı çık! Ben Allah'ın Resulüyüm!" buyurdu. Sonra çocuğu
annesine verdi ve: "Bu çocuğu al! İnşallah bugünden sonra o çocukta seni
endişelendirecek hiçbir şey görmeyeceksin!" dedi.
Usame anlatmaya devam
ediyor: Biz hacdan döndükten sonra tekrar Ravha'da konakladık. Aynı kadın
çocuğuyla birlikte ateşte pişirilmiş bir koçla gelerek: "Ya Resulallah!
Ben sana çocuğunu getiren kadınım. Seni hak ile gönderen Allah'a yemin olsun ki
senden sonra bu ana kadar bu çocuğun başına beni endişelendiren hiçbir şey
gelmedi!" dedi.
Usame der ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana dedi ki: "Ey Üseym! (Zühri der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Usame'ye bu şekilde tahmis ederek
seslenirdi) Bana bir budunu ver!" Ben bir budunu çıkarıp Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) verdim, onu yedi. Sonra tekrar: "Ey Üseym!
Bana bir but daha ver!" dedi. Ben tekrar budu kaldırdım ve Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) verdim. Sonra: "Ey Üseym! Bana bir tane daha
ver!" dedi. Ben: "Ya Resulallah! Sana bir budunu verdim, onu yedin.
Tekrar <bana bir budunu ver> dedin, onu da verdim, yedin. Sonra tekrar
bir but daha istedin. Halbuki koyunun iki budu olur" dedi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer but vermek için eğilseydin, sana
söylediğim sürece hep bir but bulacaktın!" buyurdu. Sonra: "Ey Üseym!
Kalk ve Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gizleyecek bir yer
araştır!" buyurdu. Ben çıktım ve insanlar arasından uzaklaştım. Fakat
birini gizleyecek bir yer bulamadım. Çünkü insanlar iki dağın arasını
doldurmuştu. Gelip durumu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bildirdim.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen hiç ağaç veya taş gördün
mü?" dedi. Ben: "Evet, bazı küçük hurma ağaçları ve yanlarında taşlar
buldum" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Üseym!
Git o hurma ağaçlarına de ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yan yana
gelmenizi emrediyor, ta ki Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) abdest
bozması için bir sütre olasınız. Sonra aynı şeyi taşlara da söyle!"
buyurdu. Ben hurma ağaçlarının yanına vardım ve Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'ın bana söylediği şekilde onlara emrettim. Hz. Peygamber'i hak üzere
gönderen Allah'a yemin olsun ki, sanki ağaçlar yerlerinden kökleriyle ve
topraklarıyla çıkıp birbirinin yanına geldiler ve birbirlerine yapıştılar.
Sanki tek bir hurma ağacı oldular. Sonra aynı şeyi taşlara söyledim.
Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hak üzere gönderen Allah'a yemin
olsun ki, sanki taşlar bir araya geldi, üst üste konuldu ve bir duvar
oluşturdular. Ben, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gelip
durumu ona bildirdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şu
kırbayı al!" dedi. Hemen onu aldım. Sonra yürümeye başladık. Onlara
yaklaştığımızda ben, Resulullah'dan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önce gidip
kırbayı oraya koyup çıktım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kazayı
hacet için oraya girdi. Sonra kırbayı taşıyarak çıktı. Ben kırbayı elinden
aldım. Daha sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çadırına girince
bana: "Ey Üseym! o hurma ağaçlarının yanına git ve onlara: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) size emrediyor: Her ağaç kendi yerine dönsün!
Aynı şeyi taşlara da söyle!" buyurdu. Ben ağaçların yanına gittim ve
onlara Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sözlerini söyledim.
Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hak Üzere gönderen Allah'a yemin
olsun ki taşlar ve ağaçlar birbirlerinden sökülüp tekrar eski yerlerine
döndüler. Sonra ben, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına dönüp
durumu ona anlattım.
Tahric bilgisi: (Ebu
Ya'la) Hadisin isnadı Hasendir, zira senedindeki Muaviye b. Yahya es-Sadefi
zayıf bir ravidir. Ancak İmam Ahmed'in Ya'la tarikinden olan rivayeti bunun
şahididir.
3831. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabından Ziyad b. el-Haris es Sudai
anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına vardım ve ona
Müslüman olduğumu bildirip biat ettim. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in benim kavmimin üzerine bir ordu gönderdiğini haber aldım.
Ona-"Ya Resulallah! Orduyu geri çevir. Ben, sana kavmimin Müslüman
olacağına ve sana itaat edeceğine dair teminat veriyorum!" dedim.
Resulullah bana: "o halde git ve onları geri çevir!" dedi. Ben:
"Ya Resulallah! Devem yoruldu!" dedim. Resulullah: "Ey Suda'nın
kardeşi! Belli ki sen kavmin arasında itaat edilen bir kişisin!'' dedi. Ben:
"Hayır, ya Resulullah. Allah onlara hidayet verdi" dedim. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Seni onların başına emir (komutan) tayin
edeyim mi?" dedi. Ben: "Olur ya Resulullah!" dedim. Bana bir
mektup yazdırıp verdi ve beni onların başına emir tayin etti. Ben: "Ya
Resulallah! Onların zekatlarından bana bir şey ayır!" dedim. Sonra
Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayrı bir mektup yazdırdı ve bana
verdi. Bir sefer esnasında bir yerde konakladığımızda oranın halkı gelip
emirlerini şikayet etti ve: "Ya Resulallah! Cahiliyede bizimle kendi kavmi
arasında olan bir şeyi bizden aldı!" dediler. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Bunu gerçekten yaptı mı?" diye sordu. Onlar:
"Evet!" dediler. Resulullah ashabına döndü -ki ben de aralarındaydım-
ve: "Mü'min kişi için emirlikte hayır yoktur'' dedi. Sudai der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu sözü bana tesir etti. Sonra bir
başka adam geldi ve Resulullah'dan kendisine sadaka vermesini İstedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim ihtiyacı olmadığı halde
insanlardan isterse bu, başta ağrıya, karında da hastalığa sebeptir!"
dedi. Adam tekrar: "Bana zekat ver!" dedi. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Allah Teala, bir peygamberin ve başkasının,
kendilerine zekat verilenlerin dışında bir kimseye zekat vermesine razı olmaz!
Bu konuda Allah, hükmünü verip zekatı taksim etmiştir. Eğer sen de bu
kimselerden isen, sana hakkını veririm, -yahut- sana hakkını veririz"
dedi.
Sudai der ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu sözü de bana tesir etti. Çünkü ben, zengin
olduğum halde Resulullah'dan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) istekte bulunmuştum.
Sonra Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabah vakti bizimle birlikte
yürüdü. Ben, onun yanından ayrılmadım, güçlü biriydim. Arkadaşlarım ise geri
kalıyorlardı. Öyle ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında benden
başka kimse kalmadı. Sabah ezanı vakti olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ezan okumamı emretti, ezanı okudum ve Resulullah'a (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "Kamet getireyim mi?" diye sordum. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) doğu tarafına bakıp: "Hayır!" dedi. Nihayet şafak
söktü ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ihtiyacını gidermek için
dışarı çıktı. Sonra yanıma geldi ve: "Ey Sudai kardeş! Su var mı?"
diye sordu. Ben: "Hayır, çok az su var. O da sana yetmez!" dedim.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O az suyu bir kaba koy ve
yanıma getir!" dedi. Ben de o suyu bir kaba koyup Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in yanına getirdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
avucunu suyun içine daldırdı, sonra çıkardı; bütün parmaklarından sular
akıyordu. ''Ey Sudai kardeş! Eğer Allah'tan utanmasaydım hem kendimizin su
ihtiyacını, hem de başkalarının ihtiyacını giderirdim!" buyurdu. Sonra:
"Ashabıma seslen: Kimin suya ihtiyacı varsa gelsin!>" buyurdu. Ben
de seslendim; dileyen gelip su aldı. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) namaza kalktı. Bilal kamet getirmek isteyince Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Sudaikardeş ezan okudu; kameti de o getirsin!"
dedi. Ben, namaz için kamet getirdim. Namaz bittikten sonra bana verdiği
mektuplarla birlikte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gittim
ve ona: "Ya Resulallah! Beni bu iki mektuptan muaf tut!" dedim.
Resulullah: "Sana ne oldu ki?!" diye sordu. Ben: "Senden işittiklerimden
dolayı beni muaf tutmanı istiyorum! Çünkü sen: Mü'min kişi için emirlikte hayır
yoktur! dedin. Halbuki ben, Allah'a ve Resulüne iman eden biriyim. Sonra sen:
Kim ihtiyacı olmadığı halde insanlardan mal isterse bu, başta ağrıya, karında
da hastalığa sebeptir! dedin. Ben ise ihtiyacım olmadığı halde senden istekte
bulundum" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gerçekten
öyledir. Dilersen kabul et; dilersen bırak!" dedi. Ben de:
"Bırakıyorum!" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana:
"O halde başınıza emir tayin edebileceğim birini bana göster!"
buyurdu. Ben de kendisini ziyarete gelen heyetin içinden bir adamı gösterdim;
onu başımıza emir tayin etti. Sonra ben: "Ya Resulallah! Bizim bir kuyumuz
var, kış olduğu zaman suyu bize kafi geliyor; ancak yaz olduğu zaman suyu
azalıyor. O zaman da çevredeki kuyulara gidiyoruz. Halbuki biz müslüman olduk,
etrafımızdakilerin hepsi de düşmanımızdır. Kuyumuzun bereketlenmesi için
Allah'a dua et ki suyu bize yetsin, başkasına muhtaç olmayalım!" dedim.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yedi küçük taş istedi, onları eliyle
ovdu ve taşların üzerine okudu. Sonra da: "Bu taşları götürün, kuyuya
vardığınız zaman Bismillah diyerek teker teker onları kuyuya atın!"
buyurdu. Sudai der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in dediği
şekilde yaptık; (suyun bolluğundan) artık kuyunun dibini göremez olduk."
Tahric bilgisi:
(el-Haris)
3832. Enes der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana şöyle hayırduada bulundu:
"Ey Allahım! Ona mal ve evlat ver!" Ben, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in bu duasından sonra benden daha kolay ve güzel yaşantısı
olan birine rastlamadım. Ben şu kendi ellerimle yüzden fazla çocuğumu
defnettim. Size torunlarımdan bahsetmiyorum; çocuklarımı söylüyorum!"
dedi.
Tahric bilgisi: (Ebu
Ya'la) Bu hadis, Kütüb-i Sitte sahipleri tarafından son ifadesi olmaksızın
verilmiştir.
3833. Cabir anlatıyor:
Biz, Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birlikte pazarda İken bir
kadın Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in üzerinde olduğu merkebin
yularını tuttu ve: "Ya Resülallah! Kocam bana yaklaşmıyor. Benimle onun
arasını ayır!" dedi. O sırada kocası geçiyordu. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) onu çağırttı ve: "Onunla aranda ne var? Gelmiş, senin
uzak durduğundan şikayet ediyor! Ona yanaşmadığından şikayet ediyor}"
dedi. Adam: "Ya Resülallah! Onunla bu gece ilişki kuracaktım!" dedi.
Kadın ağlayarak: "Hayır, yalan söylüyor! Benimle onun arasını ayır, ya
Resülallah! Çünkü Allah'ın mahlukatı arasında en çok kızdığım ve nefret ettiğim
kimse budur!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadının bu
sözü üzerine gülümsedi, sonra kadının başı ile adamın başını tutup bir araya
getirdi ve şöyle dua etti: "Ey Allahım! Bu ikisini birbirine yaklaştır!"
Cabir anlatmaya devam
ediyor: Allah'ın dilediği kadar zaman geçtikten sonra Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) tekrar pazardan geçerken baktık ki kadın, başının üzerinde
tabaklanmış deri taşıyor. Kadın, Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
görünce derileri attı ve Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına
gelip şöyle dedi: "Ya Resülallah! Seni hak ile gönderen Allah'a yemin
olsun ki, Allah Teala'nın mahlukatı arasında senden sonra kocamdan daha çok
sevdiğim kimse yoktur!" dedi.
Tahric bilgisi: (Ebü
Ya'la)
3834. Ebu Talha
anlatıyor. Mescid'e girdiğimde Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yüzünden aç olduğumu anladım. Hemen çıkıp Ümmü Süleym'in yanına gittim. -Ümmü
Süleym, Enes b. Malik'in annesidir, Malik b. Enes'in nikahı altındaydı.- Ona
dedim ki: "Ey Ümmü Süleym! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
yüzünden aç olduğunu anladım. Yanında yiyecek bir şey var mı?" dedim.
Kadın eliyle işaret ederek: "Yanımda az bir şey var" dedi. Ona:
"O halde onu hazırla!" dedim ve Enes'i Resulullah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) gönderdim. Enes'e: "Resulullah'ın yanına git, kulağına
gizlice söyleyerek onu evimize çağır!" dedim. Enes, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in yanına gidince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Ey oğul! Baban bizi çağırman için seni gönderdi değil mi?" dedi.
Enes: "Evet!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ashabına; "Bismillah deyip kalkın, gidelim!" dedi. Enes hızlıca koştu
ve Ebu Talha'nın yanına geldi ve: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ashabıyla birlikte geliyor!" dedi. Ebu Talha der ki: Dışarı çıktım
ve Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kapının yanında merdiven dibinde
karşıladım. Ona: "Ya Resulallah! Bize ne yaptın? Yüzünden aç olduğunu
anladım, sana yiyeceğin bir şeyler yaptık" dedim. Resulullah: "İçeri
gir, müjdeler olsun sana!" dedi. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) içeri girdi, kabı eline aldı, onu düzeltti ve: "(Yiyecek) bir şey
var mı?" dedi. Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) içinde bir şeyler
olan, belki de hiç olmayan küçük bir kap daha getirdiler. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) eliyle kabı sildi, sonra da: "Onar onar
içeri girsinler!'' dedi. Her giren doyuncaya kadar yedi, nihayet herkes yiyip
doydu. Sonra Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) artan yiyecek için:
"SİZ ve çocuklarınız, da yiyiniz}'' buyurdu; onlar da yedi ve doydu.
(Ebu Ya'la) Bu hadis,
Sahih'te Enes'den verilmiştir. (Ebu Ya'la)
3835. Enes b. Malik,
annesinden naklediyor: Benim bir koyunum vardı, onun yağını bir kaba koydum,
kap doldu. Sonra da onu himayemdeki bir kıza verip: "Bunu Resulullah'a
götür!" dedim. Kız onu aldı ve Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
götürdü. "Ya Resulallah! Bu yağı Ümmü Süleym (Enes'in annesi) sana gönderdi"
dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kızın getirdiği yağı
alın!" buyurdu. Kap boşaltıldı ve kıza geri verildi. Kız tekrar Ümmü
Süleym'in yanına vardığında kabın dolu olup taştığını gördü. Ümmü Süleym:
"Ey kız! Sana bu yağı Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) götürmeni
söylemedim mi?" dedi. Kız: "Evet, Resulullah'ın yanına götürdüm! Eğer
bana inanmıyorsan git kendin sor!" dedi. Ümmü Süleym kızla birlikte
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gitti ve: "Ya
Resulallah! Bu kızı, içinde yağ olan bir kapla sana gönderdim" dedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet, kız yağı getirdi"
buyurdu. Ümmü Süleym: "Seni hidayet ve hak ile gönderen Allah'a yemin
olsun ki, kız geri geldiğinde kabımız yağdan dolup taşıyordu!" dedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Buna şaşıyor musun? Allah,
Nebisini doyurduğu gibi seni de doyurdu. Yiyiniz ve yediriniz!" buyurdu.
Ümmü Süleym der ki: "Eve geldim ve o yağı filan filan kaplara koydum.
Kabın içinde de bir veya iki ay kullanacağımız kadar ayırdım.
Tahric bilgisi: (Ebu
Ya'la)
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
5- Ağacın
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Peygamberliğini Tasdik Etmesi