METALİBU’L-ALİYE İBN HACER el-Askalani |
REKAİK VE ZÜHD |
17- Selefin (İlk Dönem Müslümanlarının) Yaşamı |
3136. Ümmü Seleme
demiştir ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için hiçbir zaman un
elenmemiştir.
Tahric bilgisi:
(Müsedded)
3137. Mus'ab b. Sa'd b.
Ebi Vakkas anlatmaktadır: Hafsa binti Ömer, Hz. Ömer'e: "Üzerine giydiğin
elbisenden daha yumuşak bir elbise giysen, yediğin yemekten daha lezzetli bir
yemek yesen olmaz mı?!" dedi. Ömer de: "Ben bu konuyu seninle kendinden
delil getirerek tartışacağım. Sen bilmez misin ki Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) şöyle, şöyle yaşardı" dedi. Sonunda Hafsa ağladı. Bunun üzerine
Ömer: "Ben bunu sana şunun için söyledim: Ben şimdi (yaşantımla) o
ikisinin (Hz. Peygamber ve Ebu Bekir'in) sade / zor yaşamlarını paylaşıyorum.
Umarım, rahat yaşamlarına da ortak olurum" dedi.
Tahric bilgisi: (İshak)
3138. Muhammed b. Ka'b
(el-Kurazi) demiştir ki: Bana Ali b. Ebi Talib'i konuşurken dinleyen biri
bildirdi. Anlattığına göre Hz. Ali şöyle demiş: Bir kış sabahı evimden aç ve
bitkin bir halde çıktım. Soğuk beni mahvetmişti. Yanımızdaki tabaklanmış bir
deriyi alıp kestim. Sonra onu boynuma geçirdim. Sonra belime bağladım ki,
ısınayım. Vallahi evimde yiyeceğim bir şey yoktu. Eğer Peygamberin {Sallallahu
aleyhi ve Sellem) evinde olsa idi, bana da gelirdi. Bunun üzerine Medine'nin
etraf bölgelerinden birine çıktım. Duvar deliğinden bahçesinde çalışan bir
Yahudi gördüm. "Ne istiyorsun bedevi? Çektiğin her kova suya karşılık bir
hurmayla çalışır mısın?" dedi. "Evet. Bahçenin kapısını aç"
dedim. Açtı. İçeri girdim. Başladım su çekmeye. Çektiğim her kovaya karşılık
bana bir hurma verdi. Sonunda avucumu doldurdum. "Şimdilik bu bana
yeter" dedim ve onları yedim. Sonra su içtim. Sonra Hz. Peygamber'e
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) gittim. Mescid'de ashabından bir grupla beraber
bulunuyordu. Gidip yanına oturdum. Derken üzerinde yamalı bir hırka ile Mus'ab
b. Umeyr çıka geldi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu bu halde
görünce daha evvel onun sahip olduğu nimetleri hatırladı. Şimdiki halini gördü
ve gözleri yaşardı, ağladı. Sonra: "Sizden birinizin sabah bir elbise,
akşam başka bir elbiseyle geldiği, Kabe'ye örtü çekildiği gibi evlerinize de
örtü çekildiği gün nasıl olacaksınız acaba?" buyurdu. "Biz o gün daha
iyi oluruz. İhtiyaçlarımızı karşılayıp, kendimizi ibadete veririz" dedik.
"Siz bugün o günkü halinizden daha iyisiniz" buyurdu.
Tahric bilgisi: (İshak
ve Ebu Ya'la)
3139. Muhammed b. Ka'b
el-Kurazi'nin anlattığına göre Irak halkı kıtlık yaşadı. Hz. Ali ayağa kalkarak
şöyle hitap etti: Ey insanlar! Sevinin. Vallahi ben ümit ediyorum ki,
üzerinizden çok zaman geçmeden sizi memnun edecek bolluk ve kolaylığı
göreceksiniz. Geçmişte ben üç gün geçirdim de yiyecek bir şey bulamadım. Öyle
ki açlıktan ölmekten korktum. Fatıma'yı bana yemek istemesi için Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderdim. Allah Resulü; "Ey kızcağızım!
Vallahi evde -önündeki azıcık yiyeceğe işaretle- şu gördüğünden başka can
taşıyan birinin yiyeceği bir yemek yoktur. Fakat sen şimdi geri dön. Allah
rızkınızı mutlaka verecektir" buyurdu. Geri gelip, bana bunu söyledi.
Kalkıp, Kurayza oğullarına gitmek üzere evden çıktım. Derken yolda bir kuyu
kenarına bir Yahudi'ye rastladım. "Ali! Benim hurma bahçemi sular mısın?
Ben de seni doyururum" dedi. "Evet. Yaparım" dedim ve çektiğim
her kova suya karşılık bir hurma olmak üzere onunla pazarlık yaptım. Sonra su
çekmeye başladım. Her bir kova çektiğimde bana bir hurma verdi. Nihayet iki
elim hurmayla dolunca oturup onları yedim. Sonra su içtim. Sonra "Ey mide,
bugün yiyecek buldun" dedim. Sonra Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) kızı için su çektim. Sonra bırakıp geri döndüm. Bir süre gittikten
sonra yolun bir yerinde atılmış bir dinar gördüm. Onu görünce durup ona bakmaya
ve alayım mı almayayım mı? diye düşünmeye başladım. Ama gönlüm almaktan
başkasına razı olmadı. Kendi kendime: "Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) danışırım" dedim ve onu aldım. Eve gelince olayı Fatıma'ya
anlattım. Fatima: "Bu, Allah'ın verdiği bir rızktır ve Allah'tandır. Git
de bize arpa unundan un satın al" dedi. Ben de satın aldım. Unu ölçtüğümde
satıcı: "Sen Ebu'l-Kasım'ın neyi oluyorsun?" diye sordu.
"Amcamın oğlu olur. Kızı da eşimdir" dedim. Bunun üzerine dinarı bana
geri verdi. Fatıma'ya gelince olayı kendisine anlattım. "Bu, Allah'ın
verdiği bir rızktır ve Aziz ve Celil olan Allah'tandır. Onu götür de sekiz
kırat altınlık ete karşılık rehin ver" dedi. Dediğini yaptım. Sonra eti
getirip onun için parçaladım. O da gayret etti, hamur yaptı, ekmek pişirdi.
Sonra yemek yaptık. Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haber göndererek
çağırdık. Bize geldi. Yemeği görünce: "Bu nedir? Sen biraz evvel bana
gelip yemek istemedin mi?" diye sordu. Dedik ki: "Ya Resulallah otur
da sana anlatalım. Sonra uygun görürsen, ondan sen de, biz de yeriz."
Olayı anlattık. "Bu helaldir. Allah'ın adını anarak yiyiniz" buyurdu.
Sonra kalkıp gitti. Derken bir bedevi kadına rastladı. Kalbi çıkarılmış gibi
darlık çekiyordu. "Ya Resulallah! Yanımda bir dinar taşıyordum. Üzerimden
düşmüş. Vallahi nerede düştüğünü bilmiyorum. Anam babam sana feda olsun. Bir
araştırıver. Sana söylenir" dedi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Bana Ali b. Ebi Talib'i Çağır dedi. Yanına gittim. Bana:
"Kasaba git ve ona de ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
sana Kırat alacaklarını ben üsleniyorum. Dinarı geri gönder diyor." Kasap
dinarı geri gönderdi. Onu bedevi kadına verdi ve kadın gitti.
Tahric bilgisi: (İbn Ebi
Ömer)
3140. İbn Ömer anlatmaktadır:
Bir gün Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraber yola çıktım.
Ensar'a ait bahçelerden birine girdik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
hurmalardan alıp yemeye başladı. Bana: "İbn Ömer! Sen neden
yemiyorsun?" dedi. "Ya Resulallah! İştahım yoktur" dedim.
"Fakat benim iştahım var. Bu, dördüncü günün sabahıdır ki, hiç yemek
yemedim, yiyecek bir şey bulamadım. Eğer isteseydim Rabbime dua ederdim. Bana
Kisra ve Kayser'in mülkleri gibi mülk verirdi. Ey İbn Ömer! Ya bir yıllık rızklarını
stok yapan ve yakinleri (kesin inançları) zayıflayan bir topluluk içerisinde
olursan, ne yaparsın?" buyurdu. Sonra daha biz oradan ayrılmadan
"Nice canlılar vardır ki, rızıklarını kendileri elde edemezler. Sizin de
onların da rızkını Allah verir. O, işitir ve bilir (Ankebut, 60) ayeti nazil
oldu. Sonra Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Aziz ve Celil olan Allah bana ne dünyalık biriktirmeyi, ne de heva ve
heveslere uymayı emretti. Kim ebedi bir hayat elde etmek amacıyla dünyalık
biriktirirse, (bilsin ki) hayat Allah'ın elindedir. Dikkat edin. Ben ne bir
dinar, ya da dirhem biriktirir ne de yarın için yiyecek saklarım."
Tahric bilgisi: (Abd b.
Humeyd)
3141. Ebu Hazım demiştir
ki: Urve b. ez-Zübeyr, Aişe'ye bir yemek yaptı. Kapların birini kaldırıp birini
indirmeye başladı. Bunu gören Aişe yüzünü duvara doğru çevirerek ağlamaya
başladı. Urve: "Kursağımızda koydun" deyince Aİşe: "Peygamber'i
hak ile gönderen(Allah)a yemin ederim ki, O (Sallallahu aleyhi ve Sellem),
Allah kendisini peygamber yaptığı günden ruhunu kabzedene dek elek yüzü
(elenmiş undan pişirilen ekmek) görmedi" dedi.
Tahric bilgisi:
(el-Haris)
3142. Ümmü Seleme
anlatmaktadır: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dolgusu hurma lifi
olan döşek ve yastıklarda uyudu. Sonra kalktığında lif, cildinde iz bırakmıştı.
Onu görünce ağladım. Bana: "Ümmü Seleme! Neden ağlıyorsun?" diye
sordu. "Gördüğüm şu izlere" dedim. "Ağlama. Allah'a yemin ederim
ki, eğer dağların benimle birlikte yürümesini dileseydim, mutlaka yürürlerdi"
buyurdu.
Tahric bilgisi:
(el-Haris)
Fatıma'nın evindeki kap
kıssasına dair Cabir hadisi Fatıma'nın menkıbelerinde gelecektir.
3143. İbn Abbas'ın
bildirdiğine göre o, Ömer b. el-Hattab'dan şöyle dediğini işitmiş: Bir gün
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Öğle vakti dışarı çıktı ve Ebu Bekir'i
Mescid'de buldu. "Bu vakitte seni çıkaran neden nedir?" diye sordu.
"Seni çıkaran neden neyse beni çıkaran neden de odur ya Resulallah!"
dedi. Derken Ömer b. el-Hattab geldi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ona da: "Hattab'ın oğlu! Seni çıkaran sebep nedir?" diye sordu. O da:
"Sizi dışarı çıkaran sebep neyse beni çıkaran sebep de odur ya
Resulallah!" dedi. Sonra oturdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
dönüp onlarla konuşmaya başladı. Sonra: "Gücünüz, var mı? Şu hurma
bahçesine varsanız da orada biraz yiyecek, içecek ve gölge bulsanız" dedi.
Biz de: "Olur" dedik. Sonra: "Haydin Ebu'l-Heysem b. et-Teyyihan
el-Ensari'nin evine gidelim" dedi. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) önümüze geçti. Selam verip üç kere izin istedi. Ümmü'l-Heysem kapının
arkasında sesi duyuyor ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) selamını
daha da artırmasını istiyordu. Sonra dönüp gitmek isteyince Ümmü'l-Heysem
arkalarından çıktı ve: "Ey Allah'ın Resulü! Vallahi selamını duydum. Fakat
selamını artırmanı istedim" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ona hayır söz söyledi. Sonra: "Ebu'l-Heysem nerede? Onu.
göremiyorum " dedi. "Yakın bir yerde. Bize tatlı su getirmeye gitti.
Siz içeri girin. O, inşallah hemen gelir" dedi. Sonra onlara ağacın altına
bir yaygı serdi. Derken Ebu'l-Heysem geldi, onları görünce sevindi, mutlu oldu.
Hemen bir hurma ağacına çıkarak hurma salkımı kesti. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Yeter Ebu'l-Heysem" buyurdu. O da: "Ya
Resulallah! Hurmanın olgunlaşmışından da, hamından da olgunlaşmaya
başlamışından da yiyin" dedi. Sonra onlara su getirdi. İçtiler. Bunun
üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''İşte bu, hesaba çekileceğiniz,
nimetlerdendir" buyurdu. Sonra Ebu'l-Heysem onlara bir koyun kesmeğe
kalktı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Süt verenine
dokunma" buyurdu. Ümmü'l-Heysem de hamur yapıp ekmek pişirmeye kalktı.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir ve Ömer başlarını koyup
öğle uykusuna yattılar. Uyandıklarında yemekleri olmuştu. Yemek önlerine kondu.
Ondan yediler ve doydular. Allah'a hamd ettiler. Ümmü'l-Heysem kendilerine bir
hurma salkımı daha getirdi. Onun olgunlaşmışından da, olgunlaşmaya başlamışından
da yediler. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara esenlik
diledi ve dua etti.
Tahric bilgisi: (Ebu
Ya'la)
3144. Ebu Halef Abdullah
b. İsa aynı hadisin tamamını zikretmiş, ancak o rivayetinde "Nihayet Malik
b. et-Teyyihan Ebu'l-Heysem el-Ensari'nin evine vardık" ifadesine yer
vermiş ve ayrıca sonunda şu ziyadeyi nakletmiştir: "(Resulullah) onlar
için hayır duada bulundu." Sonra Ebu'l-Heysem'e: "Eğer bize köle
geldiğini duyarsan, bize gel" diye tembihledi. Ebu'l-Heysem demiştir ki:
Sonra Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) köle geldiği haberini alınca,
Medine'ye gittim ve bana bir baş verdi. Onunla kırk dirhem üzerinden mükatebe
anlaşması yaptım ve ondan daha bereketli bir baş görmedim."
Tahric bilgisi: (Bezzar)
3145. Yine Abdullah b.
İsa'dan gelen rivayetin bir diğer varyantında şu ilave yer almıştır:
Ümmü'l-Heysem: "Bizim için dua etsen" diye rica etti. Resulullah da
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Oruçlular yanınızda iftar etsinler,
salihler yemeklerinizden yesinler, melekler size dua edip mağfiret
dilesinler" diye dua etti.
Tahric bilgisi: (Ebu
Ya'la)
3146. Ebu Hureyre
anlatmaktadır: Bana Ebu Bekir bildirdi. Dedi ki: Bir gece akşam yemeğini
kaçırdım. Ailemin yanına giderek: "Akşam yemeğiniz var mı?" diye
sordum. "Hayır, vallahi. Akşam yemeğimiz kalmadı" dediler. Ben de bu
halde yatağıma yattım. Açlıktan gözüm uyku tutmadı. Kendi kendime:
"Mescid'e gidip namaz kılsam ve sabah oluncaya kadar meşgul olsam"
dedim. Böylece Mescid'e çıktım. Allah'ın dilediği kadar namaz kıldım. Sonra
Mescidin bir tarafına yaslandım. Ben bu haldeyken Ömer b. el-Hattab çıkageldi.
"Ebu Bekir, seni bu saatte dışarı çıkaran sebep nedir?" diye sordu.
Olayı kendisine anlatınca: "Vallahi beni de seni çıkaran neden çıkarmıştır"
dedi. Sonra yanıma oturdu. Biz bu haldeyken yanımıza Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) çıkageldi ve (karanlıktan) bizi tanımadı. "Kimdir
bu?" diye seslendi. Hz. Ömer benden erken davranarak "Ebu Bekir ve
Ömer" diye cevap verdi. "Sizi bu saatte dışarı çıkaran neden
nedir?" diye sordu. Ömer şöyle anlattı: "Ben dışarı çıkmıştım.
Mescid'e girdim ve Ebu Bekir'in karaltısını gördüm. Kim o? diye sorduğumda Ebu
Bekir dedi. Seni bu saatte dışarı çıkaran neden nedir? diye sordum. Olayı
anlattı. Ben de Vallahi beni de seni çıkaran sebep çıkarmıştır dedim."
Bunun üzerine Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Vallahi beni
çıkaran sebep de sizi çıkarandan başkası değildir. Haydin Vakıfi Ebu'l-Heysem
b. et-Teyyihan'a gidelim. Belki onun yanında bize yedireceği bir şey
buluruz" buyurdu. Böylece çıkıp yürümeye başladık. Ay ışığında bahçe
duvarına kadar vardık. Kapıyı çaldık. Hanımı: "Kim o?" diye seslendi.
Ömer: "Resulullah, Ebu Bekir ve Ömer" diye cevap verdi. Kapıyı açtı
ve içeri girdik. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kocan
nerede?" diye sordu. O da: Bize Harise oğulları merasından tatlı su
getirmeğe gitti. Birazdan gelir" dedi. Az sonra sırtında bir kırbayla
geldi. Kırbayı getirip bir hurma ağacının dalına astı. Sonra bize dönerek:
"Merhaba. Hoş geldiniz. Beni ziyarete gelenler gibi biri, bu zamana kadar
insanları (ziyarete gitmemiştir" dedi. Sonra bize bir hurma salkımı kesip
getirdi. Ay ışığında seçerek ondan alıp yemeğe başladık. Sonra bıçağı eline
alıp davarın arasına girdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Sağılanına dokunma" veya "Süt verenlerine dokunma"
buyurdu. Sonra bir koyun yakaladı. Onu kesip yüzdü. Sonra hanımına:
"Kalk!" dedi. O da kalkıp pişirdi. Ekmek yaptı. (Tencereye et
doğrayıp altını yakmaya başladı. Derken et ve ekmek pişti. Tirit yemeği yapıp
üzerine çorba ve et döktü. Sonra onu alıp bize getirdi ve önümüze koydu.
Doyuncaya kadar ondan yedik. Sonra kalkıp kırbanın yanına gitti. Rüzgar kırbayı
sağa sola sallayıp soğutmuştu. Bir kaba ondan biraz dökerek Resulullah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) verdi. Allah Resulü ondan içti. Sonra Ebu Bekir'e verdi. O da
içti. Sonra Ömer'e verdi. O da içti. Sonra Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Allah'a hamdolsun. Yola çıktığımızda, bizi çıkaran açlıktan
başkası değildi. Sonra bu nimetleri elde etmiş olarak döndük. Kıyamet günü
mutlaka bunlardan hesaba çekileceğiz. Bunlar (hesabı verilecek)
nimetlerdendir" buyurdu. Sonra Vakıfi'ye: "Senin su taşıyacak
hizmetçin / kölen yok mudur?" diye sordu. "Hayır vallahi yoktur, ya
Resulallah" diye cevap Verdi. Bunun üzerine: "Bize esirler geldiğinde
yanımıza gel de sana bir hizmetçi verilmesini emredelim" buyurdu. Fazla
zaman geçmemişti ki, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) esirler geldi.
Vakıfi yanına gitti. Ona: "Neden geldin?" diye sorunca "Ya
Resulallah! Senin bana verdiğin söz için geldim" dedi. Bunun üzerine:
"İşte esirler. Kalk içlerinde birini seç" buyurdu. O da: "Benim
için sen birini seç" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Şu delikanlıyı al. ve ona iyilik yap" buyurdu. Sonra onu
alıp hanımına götürdü. Hanımı: "Bu nedir?" diye sorunca Vakıfi, olayı
anlattı. Bunun üzerine hanımı: "İyi etmişsin. Sana Ona iyilik yap
buyurmuş. Öyleyse ona iyilik yap" dedi. Vakıfi: "Ona iyilik nasıl
olur?" diye sorunca: "Onu azat etmendir" diye cevap verdi. Bunun
üzerine Vakıfi: "Aziz ve celil olan Allah rızası için o hürdür" dedi.
Tahric bilgisi: (Ebu
Ya'la)
3147. Mesruk, ölümü
yaklaşınca şöyle demiştir: "Ben, ne Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem), ne Ebu Bekir'in ve ne de Ömer'in yapmadığı bir adet üzere ölüyorum.
Ben şu kılıcımdakiler dışında geride ne bir altın, ne de bir gümüş bırakıyorum.
Dolayısıyla onu satıp parasıyla beni kefenleyin."
Tahric bilgisi:
(Müsedded)
3148. Hasan'ın
bildirdiğine göre Ebu Berze şöyle demiştir: Araplar derdi ki: Ekmek yiyen
semizler. Hayber'i fethettiğimizde, onları yenip ellerinden ekmeklerini aldık.
Oturdum başına, doyuncaya kadar yedim. Sonra semizlemiş mi? diye böğürlerime
bakmaya başladım!
Tahric bilgisi: (Ahmed
b. Meni')
3149. Ubeydullah b.
Ali'nin bildirdiğine göre onun ninesi Selma kendisine şöyle anlatmış: Hasan b.
Ali, Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Ca'fer yanıma girdiler ve "Bize Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sevdiği yemeklerden bir yemek yap" dediler.
Selma, Hasan'a: "Oğlum, bugün artık o yemekleri midemiz almıyor" dedi
ve biraz arpa alıp öğüttü. Sonra onu yoğurarak ekmek yaptı. Zeytinyağından
katık yaptı, üzerine bir parça biber döktü. Sonra onu önlerine sürerek:
"Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu sever ve yemesini
beğenirdi" dedi.
Tahric bilgisi: Tirmizi
bunu Şemail'de tahric etmiştir. (Ebu Ya'la)
3150. Muhammed b. Sirin
anlatmaktadır: Bir kız kardeşimizin oğlu düğün yaptı. Düğünde yemek yapınca İbn
Sirin: "Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından biri
günlerce aç kalırdı. Bir deri parçası bulursa onu alır, yerdi. Bulamazsa,
karnına taş bağlardı" dedi.
Tahric bilgisi: (Ahmed
b. Hanbel Kİtabu'z-Zühd'de)
3151. Abdullah b. Ayyaş
b. Ebi Rabi'a'nın azatlısı Ebu Salih, Abdullah b. Amir b. Rabi'a yoluyla, onun
babasından şöyle dediğini nakletmiştir: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bizi bir müfrezeyle gönderdi. Yanımızda Amr b. Süraka da vardı. Yumuşak
karınlı ve uzun boylu bir adamdı. Bir süre sonra acıktı ve beli büküldü.
Yürüyemez hale geldi. Derken üzerimize yıkıldı. Yassı bir taş parçası alıp
karnına bağladık. Sonra beline destek verdik de bizimle yürümeye başladı. Bir
süre sonra bir Arap kabilesine geldik. Bizi misafir ettiler. Amr bizimle
yürümeye devam etti. Dedi ki: "Sanırdım ki, ayaklar karnı taşıyor. Meğer
karın ayakları taşıyormuş."
Tahric bilgisi:
(el-Haris)
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
18- Zenginlik ve
Mal Çokluğunun Fitnesinden Korunmak