METALİBU’L-ALİYE

İBN HACER el-Askalani

REKAİK VE ZÜHD

 

17- Selefin (İlk Dönem Müslümanlarının) Yaşamı

 

3136. Ümmü Seleme demiştir ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için hiçbir zaman un elenmemiştir.

 

Tahric bilgisi: (Müsedded)

 

 

 

3137. Mus'ab b. Sa'd b. Ebi Vakkas anlatmaktadır: Hafsa binti Ömer, Hz. Ömer'e: "Üzerine giydiğin elbisenden daha yumuşak bir elbise giysen, yediğin yemekten daha lezzetli bir yemek yesen olmaz mı?!" dedi. Ömer de: "Ben bu konuyu seninle kendinden delil getirerek tartışacağım. Sen bilmez misin ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle, şöyle yaşardı" dedi. Sonunda Hafsa ağladı. Bunun üzerine Ömer: "Ben bunu sana şunun için söyledim: Ben şimdi (yaşantımla) o ikisinin (Hz. Peygamber ve Ebu Bekir'in) sade / zor yaşamlarını paylaşıyorum. Umarım, rahat yaşamlarına da ortak olurum" dedi.

 

Tahric bilgisi: (İshak)

 

 

 

3138. Muhammed b. Ka'b (el-Kurazi) demiştir ki: Bana Ali b. Ebi Talib'i konuşurken dinleyen biri bildirdi. Anlattığına göre Hz. Ali şöyle demiş: Bir kış sabahı evimden aç ve bitkin bir halde çıktım. Soğuk beni mahvetmişti. Yanımızdaki tabaklanmış bir deriyi alıp kestim. Sonra onu boynuma geçirdim. Sonra belime bağladım ki, ısınayım. Vallahi evimde yiyeceğim bir şey yoktu. Eğer Peygamberin {Sallallahu aleyhi ve Sellem) evinde olsa idi, bana da gelirdi. Bunun üzerine Medine'nin etraf bölgelerinden birine çıktım. Duvar deliğinden bahçesinde çalışan bir Yahudi gördüm. "Ne istiyorsun bedevi? Çektiğin her kova suya karşılık bir hurmayla çalışır mısın?" dedi. "Evet. Bahçenin kapısını aç" dedim. Açtı. İçeri girdim. Başladım su çekmeye. Çektiğim her kovaya karşılık bana bir hurma verdi. Sonunda avucumu doldurdum. "Şimdilik bu bana yeter" dedim ve onları yedim. Sonra su içtim. Sonra Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gittim. Mescid'de ashabından bir grupla beraber bulunuyordu. Gidip yanına oturdum. Derken üzerinde yamalı bir hırka ile Mus'ab b. Umeyr çıka geldi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu bu halde görünce daha evvel onun sahip olduğu nimetleri hatırladı. Şimdiki halini gördü ve gözleri yaşardı, ağladı. Sonra: "Sizden birinizin sabah bir elbise, akşam başka bir elbiseyle geldiği, Kabe'ye örtü çekildiği gibi evlerinize de örtü çekildiği gün nasıl olacaksınız acaba?" buyurdu. "Biz o gün daha iyi oluruz. İhtiyaçlarımızı karşılayıp, kendimizi ibadete veririz" dedik. "Siz bugün o günkü halinizden daha iyisiniz" buyurdu.

 

Tahric bilgisi: (İshak ve Ebu Ya'la)

 

 

 

3139. Muhammed b. Ka'b el-Kurazi'nin anlattığına göre Irak halkı kıtlık yaşadı. Hz. Ali ayağa kalkarak şöyle hitap etti: Ey insanlar! Sevinin. Vallahi ben ümit ediyorum ki, üzerinizden çok zaman geçmeden sizi memnun edecek bolluk ve kolaylığı göreceksiniz. Geçmişte ben üç gün geçirdim de yiyecek bir şey bulamadım. Öyle ki açlıktan ölmekten korktum. Fatıma'yı bana yemek istemesi için Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderdim. Allah Resulü; "Ey kızcağızım! Vallahi evde -önündeki azıcık yiyeceğe işaretle- şu gördüğünden başka can taşıyan birinin yiyeceği bir yemek yoktur. Fakat sen şimdi geri dön. Allah rızkınızı mutlaka verecektir" buyurdu. Geri gelip, bana bunu söyledi. Kalkıp, Kurayza oğullarına gitmek üzere evden çıktım. Derken yolda bir kuyu kenarına bir Yahudi'ye rastladım. "Ali! Benim hurma bahçemi sular mısın? Ben de seni doyururum" dedi. "Evet. Yaparım" dedim ve çektiğim her kova suya karşılık bir hurma olmak üzere onunla pazarlık yaptım. Sonra su çekmeye başladım. Her bir kova çektiğimde bana bir hurma verdi. Nihayet iki elim hurmayla dolunca oturup onları yedim. Sonra su içtim. Sonra "Ey mide, bugün yiyecek buldun" dedim. Sonra Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızı için su çektim. Sonra bırakıp geri döndüm. Bir süre gittikten sonra yolun bir yerinde atılmış bir dinar gördüm. Onu görünce durup ona bakmaya ve alayım mı almayayım mı? diye düşünmeye başladım. Ama gönlüm almaktan başkasına razı olmadı. Kendi kendime: "Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) danışırım" dedim ve onu aldım. Eve gelince olayı Fatıma'ya anlattım. Fatima: "Bu, Allah'ın verdiği bir rızktır ve Allah'tandır. Git de bize arpa unundan un satın al" dedi. Ben de satın aldım. Unu ölçtüğümde satıcı: "Sen Ebu'l-Kasım'ın neyi oluyorsun?" diye sordu. "Amcamın oğlu olur. Kızı da eşimdir" dedim. Bunun üzerine dinarı bana geri verdi. Fatıma'ya gelince olayı kendisine anlattım. "Bu, Allah'ın verdiği bir rızktır ve Aziz ve Celil olan Allah'tandır. Onu götür de sekiz kırat altınlık ete karşılık rehin ver" dedi. Dediğini yaptım. Sonra eti getirip onun için parçaladım. O da gayret etti, hamur yaptı, ekmek pişirdi. Sonra yemek yaptık. Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haber göndererek çağırdık. Bize geldi. Yemeği görünce: "Bu nedir? Sen biraz evvel bana gelip yemek istemedin mi?" diye sordu. Dedik ki: "Ya Resulallah otur da sana anlatalım. Sonra uygun görürsen, ondan sen de, biz de yeriz." Olayı anlattık. "Bu helaldir. Allah'ın adını anarak yiyiniz" buyurdu. Sonra kalkıp gitti. Derken bir bedevi kadına rastladı. Kalbi çıkarılmış gibi darlık çekiyordu. "Ya Resulallah! Yanımda bir dinar taşıyordum. Üzerimden düşmüş. Vallahi nerede düştüğünü bilmiyorum. Anam babam sana feda olsun. Bir araştırıver. Sana söylenir" dedi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bana Ali b. Ebi Talib'i Çağır dedi. Yanına gittim. Bana: "Kasaba git ve ona de ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sana Kırat alacaklarını ben üsleniyorum. Dinarı geri gönder diyor." Kasap dinarı geri gönderdi. Onu bedevi kadına verdi ve kadın gitti.

 

Tahric bilgisi: (İbn Ebi Ömer)

 

 

 

3140. İbn Ömer anlatmaktadır: Bir gün Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraber yola çıktım. Ensar'a ait bahçelerden birine girdik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hurmalardan alıp yemeye başladı. Bana: "İbn Ömer! Sen neden yemiyorsun?" dedi. "Ya Resulallah! İştahım yoktur" dedim. "Fakat benim iştahım var. Bu, dördüncü günün sabahıdır ki, hiç yemek yemedim, yiyecek bir şey bulamadım. Eğer isteseydim Rabbime dua ederdim. Bana Kisra ve Kayser'in mülkleri gibi mülk verirdi. Ey İbn Ömer! Ya bir yıllık rızklarını stok yapan ve yakinleri (kesin inançları) zayıflayan bir topluluk içerisinde olursan, ne yaparsın?" buyurdu. Sonra daha biz oradan ayrılmadan "Nice canlılar vardır ki, rızıklarını kendileri elde edemezler. Sizin de onların da rızkını Allah verir. O, işitir ve bilir (Ankebut, 60) ayeti nazil oldu. Sonra Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Aziz ve Celil olan Allah bana ne dünyalık biriktirmeyi, ne de heva ve heveslere uymayı emretti. Kim ebedi bir hayat elde etmek amacıyla dünyalık biriktirirse, (bilsin ki) hayat Allah'ın elindedir. Dikkat edin. Ben ne bir dinar, ya da dirhem biriktirir ne de yarın için yiyecek saklarım."

 

Tahric bilgisi: (Abd b. Humeyd)

 

 

 

3141. Ebu Hazım demiştir ki: Urve b. ez-Zübeyr, Aişe'ye bir yemek yaptı. Kapların birini kaldırıp birini indirmeye başladı. Bunu gören Aişe yüzünü duvara doğru çevirerek ağlamaya başladı. Urve: "Kursağımızda koydun" deyince Aİşe: "Peygamber'i hak ile gönderen(Allah)a yemin ederim ki, O (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Allah kendisini peygamber yaptığı günden ruhunu kabzedene dek elek yüzü (elenmiş undan pişirilen ekmek) görmedi" dedi.

 

Tahric bilgisi: (el-Haris)

 

 

 

3142. Ümmü Seleme anlatmaktadır: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dolgusu hurma lifi olan döşek ve yastıklarda uyudu. Sonra kalktığında lif, cildinde iz bırakmıştı. Onu görünce ağladım. Bana: "Ümmü Seleme! Neden ağlıyorsun?" diye sordu. "Gördüğüm şu izlere" dedim. "Ağlama. Allah'a yemin ederim ki, eğer dağların benimle birlikte yürümesini dileseydim, mutlaka yürürlerdi" buyurdu.

 

Tahric bilgisi: (el-Haris)

 

Fatıma'nın evindeki kap kıssasına dair Cabir hadisi Fatıma'nın menkıbelerinde gelecektir.

 

 

 

3143. İbn Abbas'ın bildirdiğine göre o, Ömer b. el-Hattab'dan şöyle dediğini işitmiş: Bir gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Öğle vakti dışarı çıktı ve Ebu Bekir'i Mescid'de buldu. "Bu vakitte seni çıkaran neden nedir?" diye sordu. "Seni çıkaran neden neyse beni çıkaran neden de odur ya Resulallah!" dedi. Derken Ömer b. el-Hattab geldi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona da: "Hattab'ın oğlu! Seni çıkaran sebep nedir?" diye sordu. O da: "Sizi dışarı çıkaran sebep neyse beni çıkaran sebep de odur ya Resulallah!" dedi. Sonra oturdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dönüp onlarla konuşmaya başladı. Sonra: "Gücünüz, var mı? Şu hurma bahçesine varsanız da orada biraz yiyecek, içecek ve gölge bulsanız" dedi. Biz de: "Olur" dedik. Sonra: "Haydin Ebu'l-Heysem b. et-Teyyihan el-Ensari'nin evine gidelim" dedi. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önümüze geçti. Selam verip üç kere izin istedi. Ümmü'l-Heysem kapının arkasında sesi duyuyor ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) selamını daha da artırmasını istiyordu. Sonra dönüp gitmek isteyince Ümmü'l-Heysem arkalarından çıktı ve: "Ey Allah'ın Resulü! Vallahi selamını duydum. Fakat selamını artırmanı istedim" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona hayır söz söyledi. Sonra: "Ebu'l-Heysem nerede? Onu. göremiyorum " dedi. "Yakın bir yerde. Bize tatlı su getirmeye gitti. Siz içeri girin. O, inşallah hemen gelir" dedi. Sonra onlara ağacın altına bir yaygı serdi. Derken Ebu'l-Heysem geldi, onları görünce sevindi, mutlu oldu. Hemen bir hurma ağacına çıkarak hurma salkımı kesti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yeter Ebu'l-Heysem" buyurdu. O da: "Ya Resulallah! Hurmanın olgunlaşmışından da, hamından da olgunlaşmaya başlamışından da yiyin" dedi. Sonra onlara su getirdi. İçtiler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''İşte bu, hesaba çekileceğiniz, nimetlerdendir" buyurdu. Sonra Ebu'l-Heysem onlara bir koyun kesmeğe kalktı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Süt verenine dokunma" buyurdu. Ümmü'l-Heysem de hamur yapıp ekmek pişirmeye kalktı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir ve Ömer başlarını koyup öğle uykusuna yattılar. Uyandıklarında yemekleri olmuştu. Yemek önlerine kondu. Ondan yediler ve doydular. Allah'a hamd ettiler. Ümmü'l-Heysem kendilerine bir hurma salkımı daha getirdi. Onun olgunlaşmışından da, olgunlaşmaya başlamışından da yediler. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara esenlik diledi ve dua etti.

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

3144. Ebu Halef Abdullah b. İsa aynı hadisin tamamını zikretmiş, ancak o rivayetinde "Nihayet Malik b. et-Teyyihan Ebu'l-Heysem el-Ensari'nin evine vardık" ifadesine yer vermiş ve ayrıca sonunda şu ziyadeyi nakletmiştir: "(Resulullah) onlar için hayır duada bulundu." Sonra Ebu'l-Heysem'e: "Eğer bize köle geldiğini duyarsan, bize gel" diye tembihledi. Ebu'l-Heysem demiştir ki: Sonra Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) köle geldiği haberini alınca, Medine'ye gittim ve bana bir baş verdi. Onunla kırk dirhem üzerinden mükatebe anlaşması yaptım ve ondan daha bereketli bir baş görmedim."

 

Tahric bilgisi: (Bezzar)

 

 

 

3145. Yine Abdullah b. İsa'dan gelen rivayetin bir diğer varyantında şu ilave yer almıştır: Ümmü'l-Heysem: "Bizim için dua etsen" diye rica etti. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Oruçlular yanınızda iftar etsinler, salihler yemeklerinizden yesinler, melekler size dua edip mağfiret dilesinler" diye dua etti.

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

3146. Ebu Hureyre anlatmaktadır: Bana Ebu Bekir bildirdi. Dedi ki: Bir gece akşam yemeğini kaçırdım. Ailemin yanına giderek: "Akşam yemeğiniz var mı?" diye sordum. "Hayır, vallahi. Akşam yemeğimiz kalmadı" dediler. Ben de bu halde yatağıma yattım. Açlıktan gözüm uyku tutmadı. Kendi kendime: "Mescid'e gidip namaz kılsam ve sabah oluncaya kadar meşgul olsam" dedim. Böylece Mescid'e çıktım. Allah'ın dilediği kadar namaz kıldım. Sonra Mescidin bir tarafına yaslandım. Ben bu haldeyken Ömer b. el-Hattab çıkageldi. "Ebu Bekir, seni bu saatte dışarı çıkaran sebep nedir?" diye sordu. Olayı kendisine anlatınca: "Vallahi beni de seni çıkaran neden çıkarmıştır" dedi. Sonra yanıma oturdu. Biz bu haldeyken yanımıza Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çıkageldi ve (karanlıktan) bizi tanımadı. "Kimdir bu?" diye seslendi. Hz. Ömer benden erken davranarak "Ebu Bekir ve Ömer" diye cevap verdi. "Sizi bu saatte dışarı çıkaran neden nedir?" diye sordu. Ömer şöyle anlattı: "Ben dışarı çıkmıştım. Mescid'e girdim ve Ebu Bekir'in karaltısını gördüm. Kim o? diye sorduğumda Ebu Bekir dedi. Seni bu saatte dışarı çıkaran neden nedir? diye sordum. Olayı anlattı. Ben de Vallahi beni de seni çıkaran sebep çıkarmıştır dedim." Bunun üzerine Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Vallahi beni çıkaran sebep de sizi çıkarandan başkası değildir. Haydin Vakıfi Ebu'l-Heysem b. et-Teyyihan'a gidelim. Belki onun yanında bize yedireceği bir şey buluruz" buyurdu. Böylece çıkıp yürümeye başladık. Ay ışığında bahçe duvarına kadar vardık. Kapıyı çaldık. Hanımı: "Kim o?" diye seslendi. Ömer: "Resulullah, Ebu Bekir ve Ömer" diye cevap verdi. Kapıyı açtı ve içeri girdik. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kocan nerede?" diye sordu. O da: Bize Harise oğulları merasından tatlı su getirmeğe gitti. Birazdan gelir" dedi. Az sonra sırtında bir kırbayla geldi. Kırbayı getirip bir hurma ağacının dalına astı. Sonra bize dönerek: "Merhaba. Hoş geldiniz. Beni ziyarete gelenler gibi biri, bu zamana kadar insanları (ziyarete gitmemiştir" dedi. Sonra bize bir hurma salkımı kesip getirdi. Ay ışığında seçerek ondan alıp yemeğe başladık. Sonra bıçağı eline alıp davarın arasına girdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sağılanına dokunma" veya "Süt verenlerine dokunma" buyurdu. Sonra bir koyun yakaladı. Onu kesip yüzdü. Sonra hanımına: "Kalk!" dedi. O da kalkıp pişirdi. Ekmek yaptı. (Tencereye et doğrayıp altını yakmaya başladı. Derken et ve ekmek pişti. Tirit yemeği yapıp üzerine çorba ve et döktü. Sonra onu alıp bize getirdi ve önümüze koydu. Doyuncaya kadar ondan yedik. Sonra kalkıp kırbanın yanına gitti. Rüzgar kırbayı sağa sola sallayıp soğutmuştu. Bir kaba ondan biraz dökerek Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) verdi. Allah Resulü ondan içti. Sonra Ebu Bekir'e verdi. O da içti. Sonra Ömer'e verdi. O da içti. Sonra Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'a hamdolsun. Yola çıktığımızda, bizi çıkaran açlıktan başkası değildi. Sonra bu nimetleri elde etmiş olarak döndük. Kıyamet günü mutlaka bunlardan hesaba çekileceğiz. Bunlar (hesabı verilecek) nimetlerdendir" buyurdu. Sonra Vakıfi'ye: "Senin su taşıyacak hizmetçin / kölen yok mudur?" diye sordu. "Hayır vallahi yoktur, ya Resulallah" diye cevap Verdi. Bunun üzerine: "Bize esirler geldiğinde yanımıza gel de sana bir hizmetçi verilmesini emredelim" buyurdu. Fazla zaman geçmemişti ki, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) esirler geldi. Vakıfi yanına gitti. Ona: "Neden geldin?" diye sorunca "Ya Resulallah! Senin bana verdiğin söz için geldim" dedi. Bunun üzerine: "İşte esirler. Kalk içlerinde birini seç" buyurdu. O da: "Benim için sen birini seç" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şu delikanlıyı al. ve ona iyilik yap" buyurdu. Sonra onu alıp hanımına götürdü. Hanımı: "Bu nedir?" diye sorunca Vakıfi, olayı anlattı. Bunun üzerine hanımı: "İyi etmişsin. Sana Ona iyilik yap buyurmuş. Öyleyse ona iyilik yap" dedi. Vakıfi: "Ona iyilik nasıl olur?" diye sorunca: "Onu azat etmendir" diye cevap verdi. Bunun üzerine Vakıfi: "Aziz ve celil olan Allah rızası için o hürdür" dedi.

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

3147. Mesruk, ölümü yaklaşınca şöyle demiştir: "Ben, ne Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ne Ebu Bekir'in ve ne de Ömer'in yapmadığı bir adet üzere ölüyorum. Ben şu kılıcımdakiler dışında geride ne bir altın, ne de bir gümüş bırakıyorum. Dolayısıyla onu satıp parasıyla beni kefenleyin."

 

Tahric bilgisi: (Müsedded)

 

 

 

3148. Hasan'ın bildirdiğine göre Ebu Berze şöyle demiştir: Araplar derdi ki: Ekmek yiyen semizler. Hayber'i fethettiğimizde, onları yenip ellerinden ekmeklerini aldık. Oturdum başına, doyuncaya kadar yedim. Sonra semizlemiş mi? diye böğürlerime bakmaya başladım!

 

Tahric bilgisi: (Ahmed b. Meni')

 

 

 

3149. Ubeydullah b. Ali'nin bildirdiğine göre onun ninesi Selma kendisine şöyle anlatmış: Hasan b. Ali, Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Ca'fer yanıma girdiler ve "Bize Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sevdiği yemeklerden bir yemek yap" dediler. Selma, Hasan'a: "Oğlum, bugün artık o yemekleri midemiz almıyor" dedi ve biraz arpa alıp öğüttü. Sonra onu yoğurarak ekmek yaptı. Zeytinyağından katık yaptı, üzerine bir parça biber döktü. Sonra onu önlerine sürerek: "Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu sever ve yemesini beğenirdi" dedi.

 

Tahric bilgisi: Tirmizi bunu Şemail'de tahric etmiştir. (Ebu Ya'la)

 

 

 

3150. Muhammed b. Sirin anlatmaktadır: Bir kız kardeşimizin oğlu düğün yaptı. Düğünde yemek yapınca İbn Sirin: "Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından biri günlerce aç kalırdı. Bir deri parçası bulursa onu alır, yerdi. Bulamazsa, karnına taş bağlardı" dedi.

 

Tahric bilgisi: (Ahmed b. Hanbel Kİtabu'z-Zühd'de)

 

 

 

3151. Abdullah b. Ayyaş b. Ebi Rabi'a'nın azatlısı Ebu Salih, Abdullah b. Amir b. Rabi'a yoluyla, onun babasından şöyle dediğini nakletmiştir: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizi bir müfrezeyle gönderdi. Yanımızda Amr b. Süraka da vardı. Yumuşak karınlı ve uzun boylu bir adamdı. Bir süre sonra acıktı ve beli büküldü. Yürüyemez hale geldi. Derken üzerimize yıkıldı. Yassı bir taş parçası alıp karnına bağladık. Sonra beline destek verdik de bizimle yürümeye başladı. Bir süre sonra bir Arap kabilesine geldik. Bizi misafir ettiler. Amr bizimle yürümeye devam etti. Dedi ki: "Sanırdım ki, ayaklar karnı taşıyor. Meğer karın ayakları taşıyormuş."

 

Tahric bilgisi: (el-Haris)

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

18- Zenginlik ve Mal Çokluğunun Fitnesinden Korunmak