METALİBU’L-ALİYE İBN HACER el-Askalani |
CİHAD |
63- Esirlerin Fidyesi |
2028. Asim b. Kuleyb
babasından naklediyor: Çadırında olduğu halde Hz. Ömer'in yanına gelmiştik. Ben
şöyle seslendim: "Ben el-Cermi kabilesinden falan oğlu falanım,
falancalarda esir bir yeğenimiz var, karşı tarafa Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in bu konudaki fetvasını teklif ettim, kabul etmediler." Bunun
üzerine Ömer dedi ki: "Yeğeninizi tanıyor musunuz?" Ben de:
"Hayır" dedim. Bunun üzerine Hz. Ömer çadırın kenarını açıp:
"İşte bunu alıp götürün ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
fetvası gereği fidyesini verin" dedi. O zaman için Peygamber(lem)'in
verdiği fetva dört deve idi.
Tahric bilgisi: (İshak)
2029. Ömer b. Abdülaziz,
Ömer b. el-Hattab'ın esirlerin fidyesi konusunda dört yüz rakamını hükmettiğini
ifade etmiştir.
Tahric bilgisi: (İshak)
2030. eş-Şa'bi
naklediyor: Hz. Ömer şöyle demiştir: "Hiç bir Arabm uhdesinde köle ve
cariye kalmayacaktır. Ancak yanında müslüman olan hiç bir esiri sahibinden
çekip alacak da değiliz, ona beş deve fidye takdir ederiz."
Tahric bilgisi: (İshak)
2031. İbn Abbas
naklediyor: Yaralandığında Hz. Ömer bana şöyle dedi: "Bilesin ki
müşriklerin elinde esir düşen müslümanın kurtuluş fidyesi Beytü'l-Mal'den
(devlet hazinesinden) karşılanır.
Tahric bilgisi: (İshak)
2032. es-Süddi, Abd-i
Hayr'dan naklediyor: Selman b. Rabia ile Belencer denilen yere cihada çıktık,
halkını muhasara ettik. Biz bu halde iken Selman taş yağmuruna tutuldu ve
başından yaralandı. Bize şöyle bir vasiyette bulundu: "Şayet ölürsem beni
bu şehrin merkezine defnedin." Vefat etti, biz de onu dediği yere
defnettik. Şehri kuşatmaya devam ettik, bir süre sonra orayı fethettik; esir ve
çok sayıda ganimet ele geçirdik. Her birimiz yaklaşık bin ve daha fazla dirhem
aldık. Döndüğümüzde es-Sed denilen bir yere geldik. Oraya kuşatmayı düşünmeden
deniz yoluyla Mukan, Cilan, Deylem denilen yerlere doğru gittik. Nereye uğrasak
oranın halkı bizden barış talep etti ve bize rehin verdiler. Yolculuğumuz o
kadar uzun sürdü ki, buradaki (yani Kufe'deki) ailelerimiz bizden ümit
kestiler, bize ağıtlar yakıp şiirler söylediler. Abdullah b. Selam yediyüz
dirheme bir Yahudi cariye satın aldı. Re'sü'l-Calut'a geldiğinde ona misafir
oldu ve şöyle dedi: "Ey Re'sü'l-Calut! Kavminden yaşlı bir esiri benden
satın almak istemez misin?" dedi. O da: "Evet alırım" cevabını
verdi. Bunun üzerine Abdullah: "Onu yedi yüz dirheme satın aldım"
deyince Re'sü'l-Calut: "Sana yedi yüz dirhem de benden" dedi.
Abdullah: "Olmaz" dedi. Re'sü'l-Calut da: "O zaman
almıyorum" dedi. Abdullah: "Allah'a yemin olsun ki, ya piyasa
değerine alırsın, ya da içinde bulunduğun dini inkar etmiş olursun"
deyince Re'sü'l-Calut: "Allah'a yemin olsun ki, hiçbir şekilde senden onu
almayacağım" dedi. Abdullah ona: "Yaklaş!" dedi. Adam da ona
yaklaştığında Tevrat'ta yer alan şu ifadeyi okudu: "İsrail oğullarından
köle bulduğun herkesi piyasa değeriyle satın al ve onu azad et." Şu ayet-i
kerimeyi okudu: "Size esir olarak geldiklerinde onları fidye karşılığında
bırakırsınız, oysa onları yurtlarından sürgün etmek size yasaklanmıştı, kitabın
bir kısmına inanıp, bir kısmını inkar mı ediyorsunuz! Bunun üzerine
Re'sü'l-Calut şöyle dedi: "Vallahi onu değeriyle senden satın
alacağım." Abdullah da şöyle dedi: "Yemin ettim ki, onu dört bin
dirhemden aşağıya vermeyeceğim." Daha sonra adam dört bin dirhem getirdi,
Abdullah iki bin dirhemini geri verip iki binini aldı. Abdu Hayr der ki: Ben
geldiğimde, er-Rabi' b. Hüseym'e selam vermek üzere yanına gittim. Elinde çok
köle vardı. Şu ayet-i kerimeyi okudu: "Sevdiklerinizden Allah yolunda
infak etmedikçe / harcamadıkça gerçek iyiliği elde edemezsiniz. Daha sonra bütün
köleleri azad etti.
Tahric bilgisi: (İshak)
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: