- SURESİ HAKKINDA
Rahman ve Rahim Allah'ın
Adı İle
el-Hasen, İkrime, Ata ve
Cabir'in görüşüne göre; Mekke'de inmiştir. İbn Abbas'ın iki görüşünden birisine
ve Katade'ye göre Medine'de inmiştir. Beş ayettir.
İleride de geleceği
üzere Resulullah (s.a.v.), yahudiler kendisine büyü yapınca bu süre, Nas Süresi
ve İhlas Süresi ile teavvüz etmiştir (bunları okuyarak Allah'a sığınmıştır.)
Denildiğine göre
Muavizeteyn (Felak ve Nas) sürelerine "el-mukaşkişetani" denilirdi.
Yani bunlar münafıklıktan kurtaran, şifaya kavuşturanlar demektir. Bu
açıklamalar daha önceden geçmiş bulunmaktadır.
İbn Mesud'un iddiasına
göre ise bunlar Peygamberimizin kendileriyle istiaze ettiği bir duadır, bunlar
Kur'an'dan süreler değildir. O böylelikle ashab-ı kiramın ve Ehl-i Beytin
icmaına muhalefet etmiş olmaktadır.
İbn Kuteybe dedi ki:
Abdullah b. Mesud Muavizeteyn sürelerini mushafına yazmamıştır. Çünkü o
Rasülullah (s.a.v.)'ın Hasan ile Hüseyin'i -Allah her ikisinden de razı olsun-
bunları okuyarak Allah'a ısmarladığını duyuyordu. Bu sebebten bu iki sürenin
(Peygamber efendimizin dualarından birisi olan) "Herbir şeytandan ve
herbir zehirli haşereden, kötülük veren herbir gözden Allah'ın eksiksiz
kelimelerine sizleri sığındırırım'' konumunda olduklarını kabul etmiştir.
Ebu Bekr el-Enbari dedi
ki: Ancak İbn Kuteybe'nin bu görüşü merduttur.
Çünkü bu iki süre
alemlerin Rabbinin bütün yaratıkları aciz bırakan mu'ciz kelamındandır. Buna
karşılık" ... Allah'ın eksiksiz kelimelerine sizleri sığındırırım"
ifadelerinin insan sözü olduğu açıkça ortadadır. Peygamberlerin sonuncusu
Muhammed (s.a.v.)'ın mucizesi olan, bütün kafirlere karşı kıyamete kadar kalıcı
delili olan yaratıcının sözü ise, lisanı fasih, dili bilen, söz türlerini ve
anlatım tekniklerini çok iyi tanıyan, Abdullah b. Mesud gibisi nazarında,
insanların sözü ile asla karışamaz.
Kimisi şöyle demiştir:
Abdullah b. Mesud'un Felak ve Nas surelerini yazmayışının sebebi, bunların
unutulmayacaklarından emin olmasıdır. O mushafında Fatiha'yı yazmadığı gibi,
bunları ezbere bildiği halde yazmamıştır. Hem onun Fatiha'yı bellemiş ve onu
iyice öğrenmiş olduğunda asla şüphe yoktur. Fakat bu görüş de reddedilmiş ve
buna karşı şu delil getirilmiştir: O; "Allah'ın yardımı ve fetih
geldiğinde"; "Şüphe yok ki biz sana kevseri verdik." ve
"Kul HuvAllahu Ahad" surelerini de yazmıştır ve bunlar uzun olmamak,
çabuk ezberlenmek, unutulmayacaklarından emin olmak bakımlarından Felak ve Nas
sureleri gibidirler ve hepsi de Fatiha'dan farklıdır. Çünkü Fatiha okunmaksızın
namaz tamam olmaz. Herbir rekatte ondan sonra Kur'an'dan okunacak buyruklardan
önce okunması gerekir. Dolayısıyla ezberde kalmasından ve unutulmayacağından
emin olarak, Fatiha'nın mushafta yazılmadığı doğrudur. Fakat süreler arasında
onun bu özelliğine sahip ve Fatiha'ya yapılan uygulamanın benzeri uygulamaya
mazhar olmuş başka bir süre yoktur ... Bu anlamdaki açıklamalar daha önceden
Fatiha Süresi 'nde (Fatiha Süresi'nin tefsiri 1. bab, 1. başlıkta) geçmiş
bulunmaktadır. Yüce Allah'a hamdolsun .
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN