ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

İHLAS

1

/

4

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ {1} اللَّهُ الصَّمَدُ {2}

 لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ {3} وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُواً أَحَدٌ {4}

 

1. De ki: "O, Allah'tır. Bir tektir.

2. "Allah'dır, Samed'dir.

3. "Doğurmamıştır, doğurulmamıştır.

4. "Kimse de O'nun dengi değildir."

 

"De ki: O Allah'tır. Bir tektir." Eşi, benzeri bulunmayan, zevcesi çocuğu ve ortağı olmayan bir ve tektir.

 

"Bir tek"in aslı: (...) olup, "vav" hemzeye kalbedilmiştir. Şair en-Nabiğa'nın şu mısraı da bu kabildendir:

 

"Kısa boylu çimenlerin bittiği yerde bir tek ünsiyet verecek kişi üzerine ... "

 

"Bir" ile; "Bir tek" arasındaki farka dair açıklamalar daha önceden el-Bakara Suresi'nde ve "el-Esna fi Şerhi Esmaillahi'l-Hüsna" adlı eserimizde yeteri kadarıyla geçmiş bulunmaktadır. Yüce Allah'a hamdolsun.

 

"Bir tektir" buyruğu "O bir tektir" anlamında merfu'dur. Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: De ki: Durum ve hal şu ki: Allah bir tektir.

 

"Bir tek" anlamındaki lafzın, "Allah" lafzından bedel olduğu da söylenmiştir. (Meal buna göre yapılmıştır.)

 

Bir topluluk; "Bir tektir, Allah'tır" lafzını (birinci kelimeyi) daha hafif olduğu ve iki sakinin arka arkaya gelmesinden kaçmak maksadıyla tenvinsiz okumuşlardır. Şairin şu sözü de bu türdendir: "Ve pek az müstesna, Allah'ı zikreden kimse de yok."

 

"Allah'dır, Sameddir." Yani ihtiyaçların kendisine sunulduğu kimsedir. ed-Dahhak, ibn Abbas'tan böylece rivayet etmiştir. O dedi ki: ihtiyaçların kendisine sunulduğu kimsedir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Sonra size herhangi bir sıkıntı gelip çattığında O'na yalvarıp yakarırsınız." (en-Nahl, 53)

 

Dilciler şöyle demiştir: Samed; musibet ve türlü zorluklar halinde kendisine (ihtiyaçların karşılanması için) başvurulan Yüce efendi demektir.

 

Şair şöyle demiştir: "Dikkat edin, o musibet haberini erken vakit getiren kişi Esedoğullarından o hayırlı iki kişinin musibetini haber verdi: Amr O. Mesud ile o seyyid ve samed olanın (haberlerini)."

 

Bazıları da "Samed", ezelden beri var olan ve ebediyyen var olacak olan, daim ve baki demektir, demişlerdir. Bunun sonraki buyruklarla tefsir edildiği de söylenmiştir: "Doğurmamıştır, doğurulmamıştır."

 

Ubeyy b, Ka'b dedi ki: Samed, doğurmayan ve doğurulmayan demektir. Çünkü ölmeyecek hiçbir şey yoktur. Ölen herbir şeye de mirasçı olunur.

 

Ali ve yine İbn Abbas, Ebu Vail, Şakik b. Seleme ve Süfyan şöyle demişlerdir: Samed her türlü şeref ve efendilik alanlarında, efendiliği üstünlüğü en ileri derecede bulunan seyyid demektir. Şairin şu beyitinde de bu anlamdadır: "Bir kılıçla tepesine dikildim, sonra ona dedim ki: Ey Huzeyf! Al bu darbeyi sen (güya) seyyidsin, samedsin."

 

Ebu Hureyre dedi ki: Hiç kimseye muhtaç olmayıp, herkesin kendisine muhtaç olduğu kimseye denir. es-Süddi dedi ki: Arzu edilen hususlarda kendisine yönelinilen, bütün musibetlerde kendisinden yardım istenilendir.

 

el-Huseyn b. el-Fadl dedi ki: Dilediğini yapan ve dilediğine hüküm verendir. Mukatil dedi ki: Hiçbir kusuru bulunmayan kamil demektir. ez-Zibrikan'ın şu beyitinde de bu anlamdadır: "Hep birlikte gece yarısında yola koyulun ve tevekkül edin Bir Seyyid ve Samed'in dışında daim olan yoktur."

 

el-Hasen, İkrime, ed-Dahhak ve İbn Cübeyr de şöyle demiştir: Samed, karın boşluğu olmayan, içi boş olmayan demektir. Şair şöyle demiştir: "O savaşların alevidir her zam'in onun asil atları Asık suratlı olup içi boş gemlerini çiğneyip durur."

 

Derim ki: Biz bütün bu görüşleri "Kitabu'l-Esna ... " adlı eserimizde "esSamed"i açıklarken geniş açıklamalarıyla zikretmiş bulunuyoruz. Bunlardan sahih olanın da, iştikakın doğruluğuna tanıklık ettiği açıklama olduğunu orada belirtmiştik. Doğrusu birinci görüştür. Bunu da el-Hattabi zikretmiştir.

 

Allah'ın rahmetinden uzak tuttuğu, rezil ettiği, cehennem ateşini de kalacak yeri ve barınağı kıldığı kimseler, bu sureden kimi lafızları iskat etmiş, namazda insanlar kendisini dinlerken "Allah bir tektir, Sameddir" diye okumuş ve "De ki o ... " lafızlarını düşürerek, bunların Kur'an'dan olmadığını iddia etmiş "Bir tektir" lafzını değiştirerek doğrunun kendi okuduğu şekil olduğunu iddia etmiş, insanların okudukları şeklin batıl ve imkansız olduğunu söylemiştir. Böylece ayetin manasını iptal etmiş olmaktadır.

 

Çünkü tefsir alimleri şöyle demiştir: Bu ayet müşriklerin gelip Resulullah (s.a.v.)'a şöyle demeleri üzerine inmiştir: Bize Rabbini anlat. O altından mıdır? Yoksa bakırdan mıdır? Yoksa tunçtan mıdır? Bunun üzerine Yüce Allah, onlara cevab olmak üzere: "Kul HuvAllahu Ahad = De ki: O Allah'tır, bir tektir" diye buyurmuştur. Burada "O" lafzı onlara verilen cevabın delaleti ve onlara cevabın ne resi olduğuna dikkat çekilmektedir. Eğer bu kaldırılacak olursa ayetin manası batıl olur. Yüce Allah'a iftira edilmiş, Resulullah (s.a.v.) da yalanlanmış olur.

 

Tirmizi, Ubey b. Ka'b'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Müşrikler Resulullah (s.a.v.)'a dedi ki: Bize Rabbini tanıt. Bunun üzerine Yüce Allah: "Kul HuvAllahu Ahad = De ki: O Allah'tır, bir tektir. Allah'tır, Sameddir" buyruklarını indirdi. Samed de doğmamış ve doğurulmamış olandır. Çünkü doğup da ölmeyecek hiçbir kimse olmadığı gibi, ölüp de kendisine mirasçı olunmayacak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz Yüce Allah ölmez ve kimse O'na mirasçı olmaz. 

 

"Kimse de O'nun dengi değildir" (buyruğu hakkında) dedi ki O'nun benzeri ve dengi yoktur. O'na benzer hiçbir şey yoktur.

 

Ebu'l-Aliye'den de şöyle dediği rivayet edilmiştir: Peygamber (s.a.v.) onların tanrılarını ağzına dolayınca onlar: Haydi sen bize Rabbini tanıt, dediler. Bunun üzerine Cebrail ona bu sureyi getirdi: "Kul HuvAllahu Ahad. Bir tektir." deyip, onun benzerini zikretti. Fakat bu rivayette Ubeyy b. Ka'b'dan diye rivayet etmedi. Bu rivayet daha sahihtir. Bu açıklamayı Tirmizi yapmıştır.

 

Derim ki: Bu hadiste "Kul HuvAllahu Ahad" lafzı sabit olduğu gibi "Samed" lafzı da açıklanmaktadır ki, daha önce de geçmiş bulunmaktadır. İkrime'den de bunun benzeri bir açıklama nakledilmiştir.

 

İbn Abbas dedi ki: Meryem'in doğurduğu gibi "O doğurmamıştır" İsa'nın ve Uzeyr'in doğurulduğu gibi "O doğurulmamıştır." Bu hem hristiyanların inançlarını reddetmektedir, hem de, Uzeyr Allah'ın oğludur, diyenlerin kanaatlerini reddetmektedir.

 

"Kimse de O'nun dengi değildir." Hiç kimse O'na benzer değildir. İfadede takdim ve tehir olup takdiri şöyledir: "Kimse de O'nun dengi değildir.'' Ayette haberi (olan: küfüven lafzını) ismi (olan ehad)den önce zikretmesi, ayet sonlarının aynı nazm üzere devam etmesi içindir.

 

"Denk" anlamındaki: (...) lafzı "fe" harfi ötreli ve sakin olarak okunmuştur. Daha önce el-Bakara Süresi'nde (el-Bakara, 67. ayet, 4. başlıkta) ilk harfi ötreli olup, üç harfli olan herbir ismin aynının (ikinci harfinin) hem ötreli hem sakin okunabileceğine dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. Yüce Allah'ın: "Ona kullarından bir parça isnad edip yakıştırdılar" (ez-Zuhruf, 15) buyruğu(ndaki "cüz" lafzı) müstesnadır. Bunun gerekçesi de (orada) açıklanmış idi.

 

Hafs: "Dengi" lafzını "fe" harfini ötreli ve hemzesiz olarak okumuştur. Hepsi de fasih söyleyişlerdir.

 

Bu sürenin faziletine dair varid olmuş hadislere dair açıklamalar ile ilgili olarak vereceğimiz bilgileri üç başlık halinde sunacağız

 

1- Bu Surenin Kur'an'ın üçte Birine Denk Geldiğine Dair Rivayetler:

 

Sahih-i Buhari'de Ebu Said el-Hudri'den şöyle dediği sabittir: Bir adam bir diğerinin "Kul HuvAllahu Ahad" Süresi'ni okuyup ve defalarca tekrar edip durduğunu işitti. Sabah olunca Peygamber (s.a.v.)'e geldi. Ona bu durumu anlattı. Bu adam bu süreyi azımsıyordu. Bunun üzerine Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki o, Kur'an'ın üçte birine denktir. ''

 

Yine Ebu Said el-Hudri'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Peygamber (s.a.v.) ashabına dedi ki: "Sizden herhangi bir kimse bir gece Kur'an'ın üçte birini okumaktan yana aciz kalır mı?" Bu onlara ağır geldi ve: Buna hangimizin gücü yeter, ey Allah'ın Rasulü! dediler. Peygamber şöyle buyurdu: "O Allah'tır. Bir tektir. Sameddir (Suresi) Kur'an'ın üçte birine denktir." Bu hadisi Müslim, Ebu'd-Derda yoluyla bu manada rivayet etmiştir. 

 

Ebu Hureyre'den de şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Toparlanınız, çünkü ben size Kur'an'ın üçte birini okuyacağım." Toplananlar bir araya geldi, daha sonra Peygamber (s.a.v.) (yanlarına) çıkıp "Kul HuvAllahu ahadr" Suresini okudu, sonra içeri girdi. Birbirimize: Benim görüşüme göre buna sebeb ona semadan gelen bir haber olmalıdır. Onun içeri girmesine sebep teşkil eden odur. Daha sonra çıkıp şöyle dedi: "Ben size Kur'an'ın üçte birini okuyacağımı söyledim. Haberiniz olsun ki o (sure) Kur'an'ın üçte birine denktir."

 

Kimi ilim adamı şöyle demiştir: Bu surenin Kur'an'ın üçte birine denk düşmesi bu surede yer alan "es-Samed" isminden dolayıdır. Çünkü bu isim ondan başka hiçbir surede bulunmamaktadır. "Ahad: Bir tek" ismi de böyledir.

 

Kur'an-ı Kerim'in üç, üçte bir halinde indirildiği söylenmiştir. Birisi ahkamdır, bir diğer üçte biri va'd ve vaiddir. Bir diğer üçte biri ise isimler ve sıfatlardır. "Kul HuvAllahu Ahad" Suresi bu üç, üçte birden birisini ihtiva etmiştir ki, bu da isimler ve sıfatlardır.

 

Müslim'in Sahih'inde yer alan Ebu'd-Derda'nın rivayet ettiği hadis de bu tevile delalet etmektedir. Buna göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

"Aziz ve celil olan Allah Kur'an'ı üç bölüme ayırmıştır. "Kul HuvAllahu Ahadr"i Kur'an'ın cüzlerinden bir bölüm kılmıştır.''

 

İşte bu açık bir nas olup bu anlamdan hareketle bu süreye İhlas Süresi adı verilmiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

2- Bu Sureyi Okumanın Fazileti:

 

Müslim'in, Aişe'den rivayetine göre Rasülullah (s.a.v.) bir adamı bir askeri birliğin başında kumandan olarak gönderdi. O namaz kıldırdığında arkadaşlarına Kur'an okuyor ve sonunda da "Kul HuvAllahu Ahad" süresi ile okumayı sona erdiriyordu. Geri döndüklerinde bu durumu Peygamber (s.a.v.)'e aktardılar. Peygamber: "Ona niçin böyle yaptığını sorunuz" diye buyurdu. Ona sordular, şu cevabı verdi: Çünkü o Rahman (olan Allah)'ın sıfatıdır. Ben o süreyi okumayı seviyorum. Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ona aziz ve celil Allah'ın da onu sevdiğini bildiriniz.''

 

Tirmizi, Enes b. Malik'ten şöyle dediğini rivayet etmektedir: Ensardan bir adam onlara Kuba mescidinde imamlık yapıyordu. Namaz esnasında onlara bir süreyi başından okuduğu her seferinde onu okur ve "Kul HuvAllahu Ahad" diye başlardı. Bu süreyi bitirinceye kadar devam eder, sonra da onunla birlikte bir başka süre okurdu. Her rekatte bunu böylece yapıyordu. Arkadaşları (bu hususta) onunla konuştular ve ona: Sen hep bu süreyi okuyorsun. Arkasından bu süreyi okumanın yeterli gelmeyeceğini gördüğün için bir başka süre okuyorsun. Ya bu süreyi oku yahutta terket, bir başka süreyi oku. Şöyle dedi: Ben bu süreyi okumayı bırakmam. Eğer onu okuyarak size imamlık yapmayı arzu ediyorsanız yaparım. Hoşunuza gitmiyorsa bırakırım. Onu aralarında en faziletli kişi olarak görüyorlardı. Başkasının kendilerine imamlık etmesini hoş görmediler. Peygamber (s.a.v.) onlara gelince durumu ona haber verdiler, Peygamber şöyle buyurdu: "Ey filan! Arkadaşlarının senden istediklerini yerine getirmene engel olan nedir? Niçin her rekatte bu süreyi okuyorsun?" Adam: Ey Allah'ın Rasülü, ben onu seviyorum dedi. Bunun üzerine Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "O süreyi sevmen senin cennete girmene sebeb teşkil etmiştir." (Tirmizi) dedi ki: Bu hasen, garib, sahih bir hadistir. 

 

İbnu'l-Arabi dedi ki: "Bu, bir süreyi  her rekatte tekrarlamanın caiz olduğuna bir delildir. Ben el-Esbat kapısı yakınlarında yirmi sekiz imam arasından bir imam gördüm ki, ramazan ayında orada Türklere teravih namazını kıldırıyor ve her rekatte "Elhamdulillah" ile "Kul HuvAllahu Ahad" sürelerini teravihi bitirinceye kadar -hem hafiflik olsun, hem de sürenin faziletine rağbetten ötürü- okuyordu. Esasen ramazanda Kur'an'ı hatmetmek sünnet değildir."

 

Derim ki Malik'in açıkça ifade edip söylediği de budur. Malik dedi ki Mescidlerde Kur'an'ı hatmetmek sünnet değildir.

 

3- İhlas Suresini Okumanın Mükafatı:

 

Tirmizi, Enes b. Malik'ten rivayetle dedi ki: Peygamber (s.a.v.) ile bir yere geldik. Bir adamın "Kul HuvAllahu Ahad" süresini okumakta olduğunu duydu. Rasulullah (s.a.v.): "Vacib oldu" dedi. Ben: Vacib olan nedir? dedim. O: "Cennettir" diye buyurdu (Tirmizi) dedi ki: Bu hasen, sahih bir hadistir. 

 

Tirmizi dedi ki: Bize Muhammed b. Merzuk el-Basri anlattı, dedi ki: Bize Hatem b. Meymun Ebu Sehl anlattı. O Sabit el-Bunani'den, o Enes b. Malik'ten, o Peygamber (s.a.v.)'dan dedi ki: "Her kim her bir günde ikiyüz defa "Kul HuvAllahu Ahad" suresini okursa ondan -üzerinde borç olması müstesna- elli yılın günahları silinir.

 

Yine aynı senedle Peygamber (s.a.v.)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir Her kim yatağında uyumak ister de sağ yanı üzerine yatar, sonra da "Kul HuvAllahu Ahad" suresini yüz defa okursa kıyamet günü olunca Yüce Rab ona şöyle der: "Ey kulum! Sağın üzere cennete gir." (Tirmizi) dedi ki: Bu, Sabit'in, Enes'ten rivayeti ile garib bir hadistir 

 

Ebu Muhammed ed-Darimi'nin Müsned'inde Enes b. Malik'ten şöyle dediği rivayet edilmektedir: Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Her kim "Kul HuvAllahu Ahad" suresini elli defa okursa onun da elli yıllık günahları bağışlanır."

 

(Darimi) dedi ki: Ayrıca bize Abdullah b. Yezid anlattı, dedi ki: Bize Hayve anlattı, dedi ki: Bana Ebu Akil haber verdi. O Said b. el-Müseyyeb'i şöyle derken dinlemiş: Şüphesiz Allah'ın peygamberi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim: "Kul HuvAllahu Ahad" Suresi'ni on defa okursa onun için cennette bir köşk yapılır. Her kim onu yirmi defa okursa onun karşılığında ona cennette iki köşk yapılır. Kim bu süreyi otuz defa okursa onun karşılığında ona cennette üç köşk yapılır." Bunun üzerine Ömer b. el-Hattab dedi ki: Allah'a andolsun ki ya Rasülallah o zaman biz de (cennetteki) köşklerimizi çoğaltırız. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) "Allah(ın lütuf ve ihsanı) bundan daha geniştir" diye buyurdu. Ebu Muhammed dedi ki Ebu Ukayl, Zühre b. Mabed'in, Ebdal'den olduğu iddia edilmiştir 

 

Hafız Ebu Nuaym, Ebu'l-A'la Yezid b. Abdullah b. eş-Şıhhir'in babasından yaptığı şu rivayeti zikretmektedir: Rasülullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Her kim ölümü ile neticelenen hastalığında: "Kul HuvAllahu Ahad" süresini okursa kabrinde fitneye maruz kalmaz. Kabrin sıkıştırmasından emniyette olur. Kıyamet gününde melekler onu avuçlarında taşır. Ta ki Sırat'ın üzerinden onu cennete ulaştırıncaya kadar." (Ebu Nuaym) dedi ki: Bu Yezid'in rivayeti olarak garib bir hadistir. Bunu sadece Nasr b. Hammad el-Beceli münferid olarak rivayet etmiştir.

 

Hafız Ebu Bekr Ahmed b. Ali b. Sabit, İsa b. Ebi Fatıma er-Razi'den şöyle dediğini zikretmektedir: Malik b. Enes'i şöyle derken dinledim: Çan çalındığında Rahman'ın gazabı artar. Melekler iner, yeryüzünün her tarafını tutarlar. Yüce Allah'ın gazabı dininceye kadar: "Kul HuvAllahu Ahad" suresini okurlar.

 

Muhammed b. Halid el-Cenedi'den de şu rivayeti zikretmektedir: Muhammed, Malik'ten, o Nafi'den, o İbn Ömer'den şöyle dediğini rivayet etmiştir:

 

Resülullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Her kim cuma günü mescide girer, dört rekat namaz kılar, herbir rekatte Fatihatu'l-Kitab ile birlikte elli defa "Kul HuvAllahu Ahad" suresini okursa ve böylelikle dört rekatte ikiyüz defa ihlası okursa o kimse, cennetteki yerini görmedikçe yahut ona gösterilmedikçe ölmez."

 

Cerir b. Abdullah el-Beceli'nin azadlısı Ebu Ömer, Cerir'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasülullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Her kim evine girdiği vakit: "Kul HuvAllahu Ahad" süresini okursa (bu süre) o evin halkından ve komşularından fakirliği uzaklaştırır. ''

 

Enes'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Her kim, "Kul HuvAllahu Ahad" süresini bir defa okursa ona bereket ihsan olunur. İki defa okursa ona ve aile halkına bereket ihsan olunur. Kim onu üç defa okursa ona ve bütün komşularına bereket ihsan olunur. Kim oniki defa okursa Allah ona cennette oniki köşk bina eder. Hafaza melekleri: Gelin kardeşimizin köşküne gidip bakalım derler. Her kim bu süreyi yüz defa okursa, Allah onun elli yıllık günahlarını örter. Kan ve mala karşı işlenmiş suçları müstesna. Eğer bu sureyi dörtyüz defa okursa, Allah onun yüz yıllık günahlarını örter. Eğer bin defa okursa cennetteki mekanını görmeden yahut ona gösterilmeden ölmez. "

 

Sehl b. Sa'd es-Saidi'den dedi ki: Bir adam Rasülullah (s.a.v.)'a fakirlikten ve geçim darlığından şikayet etti. Rasülullah (s.a.v.) ona şöyle dedi: "Eve girdiğin vakit eğer evde kimseler varsa selam ver. Şayet hiç kimse yoksa bana selam ver ve bir defa "Kul HuvAllahu Ahad" süresini oku." Adam bunu yaptı, Yüce Allah ona -komşularına taşacak kadar- ona bol rızık ihsan etti.

 

Enes dedi ki: Tebuk'ta Rasülullah (s.a.v.) ile birlikte idik. Güneş ışıltısı ve nuru olduğu halde beyaz olarak doğdu. Daha önceden onun hiç bu şekilde doğduğunu görmemiştim. Cebrail geldi, Rasülullah (s.a.v.) ona: "Ey Cebrail dedi. Ben ne diye güneşi bundan önce hiç görmediğim bir şekilde şualı ve beyaz olarak doğmuş olduğunu görüyorum." Cebrail dedi ki: "Bunun sebebi şudur: Muaviye b. Muaviye el-Leysi bugün Medine'de vefat etti. Allah onun namazını kılmak üzere yetmişbin melek gönderdi." Peygamber: "Bunun sebebi nedir?" diye sordu. Cebrail şöyle dedi: "O gece gündüz, yürürken, ayaktayken, otururken "Kul HuvAllahu Ahad" süresini çokça okurdu. Ne dersin? Ey Allah'ın Rasülü arzı sana yaklaştırayım, onun namazını kılmak ister misin?" Peygamber: "Olur" dedi. Onun namazını kıldı, sonra geri döndü.

 

Bunu es-Salebi zikretmiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. (İhlas Süresi burada sona ermektedir. Allah'a hamd olsun).

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

113-FELAK سورة الفلق

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR