ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

FİL

5

 

فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَّأْكُولٍ

 

5. Sonunda onları yenmiş ekin yaprağı gibi yapıverdi.

 

Yani Yüce Allah, Fil sahiblerini hayvanların yiyip, aşağıdan attıkları vakit ortaya çıkan ekin yaprakları gibi yaptı. Onların eklemlerinin birbirinden kopmasını, bu yaprakların parçalanıp darmadağın olmasına benzetmektedir. Bu anlamdaki açıklama İbn Zeyd ve başkalarından rivayet edilmiştir.

 

"Ekin yaprağı"na dair açıklamalar daha önceden er-Rahman Süresi'nde (er-Rahman, 12. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. Bunun "ekin yaprağı" olduğunun delillerinden birisi de Alkame'nin şu beyitidir:

 

"Yaprakların toplanmış olduğu suyun aktığı yerleri sular Onun yan tarafları ise, su yatağının getirdikleri sularla dolup taşmaktadır."

 

Ru'be b. el-Accac da şöyle demiştir: "Fil ashabına isabet eden isabet etti onlara Onlara Siccil'den (pişmiş çamurdan) taş atıyordu. Ebabil diye bilinen kuşlar oynadı onlarla O bakımdan yenmiş ekin yaprağı gibi edildi onlar."

 

"Ekin yaprağı" çoğuldur, tekili: (...) şekillerinde gelir. "Ekin yaprağı" lafzının başına getirilen "kef" harfi: "Gibi" ile birlikte benzetme için kullanılır. Yüce Allah'ın şu buyruğunda görüldüğü gibi (her ikisi birlikte kullanılmıştır.): "Onun benzeri hiçbir şey yoktur." (eş-Şura, 11)

 

"Yenmiş" buyruğu tanesi yenmiş demektir. Filan kişi güzeldir, sözünün yüzü güzeldir, anlamında kullanılması gibi.

 

İbn Abbas dedi ki: "Sonunda onları yenmiş ekin yaprağı gibi yapıverdi" buyruğunda kastedilen, buğdayın kabuğudur. Yani buğday tanesinin içinde bulunduğu kılıf kastedilmektedir.

 

Rivayet edildiğine göre; taş onlardan birisinin üzerine düşer, karnında ne varsa hepsini dışarı çıkartır ve tane çıkartıldıktan sonra geriye kalan buğday kabuğu gibi kalıverirdi.

 

İbn Mesud dedi ki: Kuşlar, taşları atınca; Yüce Allah'ın gönderdiği bir rüzgar, bu taşların hızını daha da arttırdı. O bakımdan bu taşlar birisinin üzerine düştümü mutlaka o kişi helak olurdu. Onlardan sadece Kinde'den bir kişi kurtulabilmiş ve şöyle demişti:

 

"Şüphesiz ki eğer sen'onu görseydin -ki onu görmedinel-Muğammis'in yanında o karşılaştığımız şeyleri Allah'tan korktum, etrafa kuşları yaydığı vakit Ve üzerimizden geçen bulutun gölgesinden. Hepsi bir hakkını isteyip durdu, Sanki Habeşliler üzerinde alacağı borcu varmış gibi."

 

Bu taşların, hepsine isabet etmediği, aralarından Allah'ın dilediği kimselere isabet ettiği de rivayet edilmektedir. Hükümdarlarının (Ebrehe'nin) beraberinde az miktardaki şahıs ile birlikte geri döndüklerine, gördüklerini haber verdiklerinde helak olduklarına dair açıklamalar daha önceden geçmişti. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

İbn İshak dedi ki: Allah, Habeşlileri Mekke'den geri çevirip alıkoyunca Araplar Kureyşlileri tazim ettiler ve bunlar Allah'ın ehlidir, onların yerine savaştı ve düşmanlarının kendilerine vereceği sıkıntılara karşılık o onlara el verdi, dediler. O bakımdan bu, Allah'ın onlar üzerindeki bir nimeti oldu.

 

(Fil Süresi burada sona ermektedir. Allah'a hamd olsun).

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

106-KUREYŞ سورة قريش

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR