HUMEZE 1 |
بِسْمِ
اللهِ
الرَّحْمنِ
الرَّحِيمِ وَيْلٌ
لِّكُلِّ
هُمَزَةٍ
لُّمَزَةٍ |
1. İnsanları arkadan
çekiştiren, yüzlerine karşı onlarla alay eden her kişinin vay haline ki!
"Veyl: Vay
haline!" lafzının anlamına dair açıklamalar daha önce bir kaç yerde (el-Bakara,
79, ayet ikinci başlık)'de geçmiş bulunmaktadır ki; horluk, azab ve helak olmak
anlamındadır. Cehennemdeki bir vadi olduğu da söylenmiştir.
"İnsanları arkadan
çekiştiren, yüzlerine karşı onlarla alayeden her kişinin vay haline ki;"
İbn Abbas dedi ki: Bunlar başkalarının sözlerini alıp taşıyanlar, birbirlerini
sevenlerin arasını bozanlar, suçsuz, günahsız kimselerin kusurlarını
araştıranlardır. Buna göre buradaki her iki tabir (humeze ve lumeze) aynı
anlama gelmektedir.
Peygamber (s.a.v.) buyurdu
ki: "Yüce Allah'ın kullarının en kötüleri başkalarının laflarını
taşıyanlar, birbirlerini sevenlerin arasını bozanlar, suçsuz, günahsız
kimselerin kusurlarını ortaya koymaya çalışanlardır.''
İbn Abbas'tan
nakledildiğine göre "humeze" arkadan çekiştiren, "lumeze"
ise insanları çokça ayıplayan kimse demektir.
Ebu'l-Aliye, el-Hasen,
Mücahid ve Ata b. Ebi Rebah: Humeze insanların gıybetini yapan ve yüzlerine
karşı onları tenkid eden, lumeze ise hazır olmadıkları vakit arkalarından
gıybetlerini yapan kimsedir, demişlerdir. Hassan'ın şu beyiti de bu
kabildendir: "Kızgın kor ateş gibi alev saçan bir kafiye (şiir) ile,
Yüzüne karşı tenkid ettim seni, zelil bir nefsle boyun eğdin sen de"
en-Nehhas, bu görüşü
tercih etmiş olup şöyle demiştir: Yüce Allah'ın: "Bazıları da sadakalar
hususunda sana dil uzatırlar. ("Lumeze" ile aynı kökten gelen
"yelmizuke" fiili kullanılmıştır.)" (et-Tevbe, 58) buyruğu da bu
kabildendir.
Mukatil bu açıklamanın
aksini yaparak şöyle demiştir: Humeze; gıybet yaparak insanları arkalarından
çekiştiren, lumeze ise yüzüne karşı insanın gıybetini yapan kimse demektir.
Katade ve Mücahid şöyle demişlerdir: Humeze insanları çokça tenkid edip dil
uzatan, lumeze ise onların neseblerine çokça dil uzatan kimsedir.
İbn Zeyd dedi ki: Humeze'ci
insanları eliyle dürtüp vuran kimse demektir. Lumeze ise diliyle onların
kusurlarını söyleyen ve ayıplayan demektir.
Süfyan es-Sevri dedi ki:
Humezelik dil ile lumezelik ise göz ile yapılır. İbn Keysan dedi ki: Humeze
oturup kalktığı kimselere kötü sözleriyle eziyet veren, lumeze ise oturup
kalktığı kimseye göz kırparak gözüyle, başıyla, kaşıyla işaretler yapan
kimsedir. Burada her ikisi de aynı şeydir. Bu da kişinin gıyabında onu tenkid
eden, onun gıybetini yapan kimsedir. Ziyad elAcem dedi ki: "Benimle
karşılaştığın vakit yalan yere beni sevdiğini söylersin Ve eğer hazır değilsem
sen, humezeci, lumezesin."
Bir başka şair de şöyle
demiştir: "Seninle karşılaşacak olursam, öfkeyle sen bana dişlerini
göstererek sırıtırsın Ve eğer yanında bulunmayacak olursam, sen humezeci bir
lumezesin."
"Uzak olmak,
uzaklık" demektir. Humeze ise bu anlamı mübalağalı bir şekilde ifade etmek
için kullanılan bir isimdir. Nitekim insanlarla çokça alayeden ve onların
hallerine çokça gülen kimseye: (...) denilir.
Ebu Cafer Muhammed b.
Ali ve el-A'rec "mim" harflerini sakin olarak; (...) diye
okumuşlardır. Eğer onların böyle okudukları, onlardan sahih olarak nakledilmiş
ise, o takdirde bu lafızlar (ism-i) meful manasınadır. Bu da insanlar kendisi
hakkında kaş göz işaretleri yaparak onun hallerine gülsünler ve kendisinin
gıybetini yapmak zorunda bırakacak şekilde insanlara karşı davranışlar
sergileyen kimse demek olur.
Abdullah b. Mesud, Ebu
Vail, en-Nehai ve el-A'meş ise ("her" anlamındaki "li
külli" lafzını zikretmeyerek): "Humeze ve lumezenin (yani insanları
arkadan çekiştirip, yüzlerine karşı onlarla alayeden kimselerin) vay
haline" diye okumuşlardır.
(Humeze'nin kökünü
teşkil eden): (...)'in asıl anlamı, "kırmak ve bir şeyi şiddetle
ısırmak" demektir. "Harfi hemzeli okumak" tabiri de buradan
gelmektedir. "Onun başını kırdım" denilir. "Cevizi elimle
kırdım" demektir.
Bedevi bir araba
"Siz fare kelimesini (fa're şeklinde) hemzeli mi söylersiniz?" diye
sorulmuş da o da: "Fareyi ısırıp yakalayan ancak kedidir" diye cevab
vermiştir.
es-Sıhah'taki ifade ise
şöyledir: Bedevi bir araba: "Fare kelimesi (fa're şeklinde) hemzeli mi
söylenir?" diye sorulmuş. O da: "Hayır onu ısırıp yakalayan
kedidir" diye cevab vermiştir.
Birincisini nakleden
es-Sa'lebi'dir. Bu ifade(ler) kediye "humeze" isminin verileceğine
delildir.
el-Accac şöyle demiştir:
"Biz kimin başını hemzeder (kırar) isek, onun başı elbette yarılır,
kırılır."
Hemz ve lemz'in asıl
anlamının itmek ve vurmak olduğu da söylenmiştir. "Onu vurup itti, vurup
iter, vurup itmek" denilir. Aynı şekilde: "Onu itti, onu vurdu"
demektir. Recez vezninde şair şöyle demiştir: "Biz her kimin şanına
(kuvvetine) hemz edecek olursak o hemen kıç üstü yıkılır, Şiddetli bir şekilde;
yahut o şiddetlice yıkılır."
Bu açıklamayı es-Sıhah'da
(el-Cevheri) yapmıştır.
Ayet, ed-Dahhak'ın, İbn
Abbas'tan rivayetine göre el-Ahnes b. Şerik hakkında inmiştir. Bu kişi ister
karşılarında bulundukları vakit, ister yanından geçtiklerinde insanları kaş göz
işaretleri yaparak ayıplar, onları çekiştirirdi.
İbn Cüreyc dedi ki:
(sure) el-Velid b. el-Muğire hakkında inmiştir. O Peygamber (s.a.v.)'ın
gıyabında gıybetini yapar, yüzüne karşı da onu tenkid ederdi. Ubeyy b. Halef
hakkında indiği söylendiği gibi Cemil b. Amir es-Sakafi hakkında indiği de söylenmiştir.
Ayetin, tahsis sözkonusu
olmaksızın genel olarak bu tür davranış sergileyenlerin hepsi hakkında umumi
olduğu da söylenmiştir. Çoğunluğun görüşü de budur.
Mücahid dedi ki: Bu buyruklar
kimse hakkında özel değildir. Aksine bu nitelikte olan herkes hakkındadır.
el-Ferra dedi ki: Umumi
bir buyruğun zikredilip, özel kimselerin onunla kastedilmesi mümkün olabilir.
Nitekim bir kimse birisine: Ben seni ebediyyen ziyaret etmeyeceğim deyip diğeri
ona: Kim beni ziyaret etmezse ben de o kimseleri ziyaret etmem, diyerek tek bir
kimseyi kastetmesine benzer ki, bu sözüyle kendisine böyle diyen kimseyi
ziyaret etmeyeceğini kastetmiş olur.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN