KARİA 6 / 11 |
فَأَمَّا مَن
ثَقُلَتْ
مَوَازِينُهُ
{6} فَهُوَ فِي
عِيشَةٍ
رَّاضِيَةٍ {7} وَأَمَّا
مَنْ
خَفَّتْ
مَوَازِينُهُ
{8} فَأُمُّهُ
هَاوِيَةٌ {9} وَمَا
أَدْرَاكَ
مَا هِيَهْ {10}
نَارٌ حَامِيَةٌ
{11} |
6. İşte
kimin tartıları ağır gelirse,
7. Artık
o hoşnut (kalacağı) bir yaşayıştadır.
8. Fakat
kimin de tartıları hafif gelirse,
9. Artık
onun anası (varacağı yer) Haviye'dir.
10. Onun
ne olduğunu sana ne bildirdi?
11. (O),
çok sıcak bir ateştir.
Mizana dair açıklamalar
daha önceden el-A'raf (8-9. ayetlerin tefsirinde), el-Kehf (100-110. ayetler,
2. başlıkta) ve el-Enbiya (47. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. Onun
kefelerinin ve dinin bulunduğu, hasenat ve seyyiatın yazılı olduğu sahifelerin
o mizanda tartılacağı orada açıklanmıştır. Şöyle de denilmiştir: Bu tek bir
terazidir. Cebrailin elinde olacaktır, Ademoğullarının amellerini tartacaktır.
Ancak ondan çoğul lafzı ile sözedilmiştir. Bunların pek çok terazi olduğu da
söylenmiştir. Şairin: "Herbir olayın kendine has bir terazisi
vardır."
Dediği gibi. Biz bunu
daha önceden (el-Enbiya, 47. ayetin tefsirinde) zikretmiş bulunuyoruz. Yine
bunu "et-Tezkire" adlı eserimizde de zikretmiştik. Bir diğer görüşe
göre teraziler (mevazin) belgeler ve delillerdir. Bu açıklamayı Abdu'l-Aziz b.
Yahya yapmış olup, şairin şu beyitini de tanık olarak göstermiştir: "Ben
sizinle karşılaşmadan önce güçlü, kuvvetli birisi idim Bende herbir hasma karşı
getireceğim mizanı (delil ve belgesi) vardı."
"Hoşnut bir
yaşayış" kendisinden hoşnut kalınan, sahibinin hoşnut olacağı yaşayış
demektir. "Hoşnut bir yaşayış" tabirinin, hoşnutluğu gerçekleştiren
yaşayış anlamında olduğu da söylenmiştir ki, bu da yaşayışın sahip lerine
yumuşak (rahat ve kolay) olması ve onlara itaat etmesi demektir. O halde fiil
yaşayışın kendisine aittir. Çünkü hoşnutluğu kendisinden veren odur
(yaşayıştır). Bu da yaşayışın yumuşaklığı ve itaatkarlığıdır. O halde
"yaşayış" cennetteki nimetleri toplayan bir sözdür.
Rıza (hoşnutluk) işini
gerçekleştiren odur. "Tıpkı yükseltilmiş döşekler" tabiri gibi. Bu
döşeklerin yüksekliği yüz yıllık bir süre kadardır. Allah'ın dostu bunlara
yaklaştı mı onlar üzerlerinde kurulabilsin diye alçalacaklardır. Sonra eski
hallerine yükseleceklerdir. Ağacın dalı da ağaç gibidir. Aynı şekilde onlar da
böyle yüksektirler. Allah'ın dostunun canı o ağacın meyvesini çekecek olursa,
ağacın dalı ona sarkar ve Allah dostu ister oturarak, ister ayakta olsun, onu
eliyle alıncaya kadar alçalır. İşte Yüce Allah'ın: "Devşirilecek meyveleri
yakındır" (el-Hakka, 23) buyruğu bunu anlatmaktadır. Allah dostu nerede
yürüse yahut bir yerden bir yere geçse, dilediği şekilde yukarıda ya da aşağıda
onunla bir ırmak akar. Yüce Allah'ın: "Ve diledikleri gibi akıttıkları bir
pınardır" (el-İnsan, 6) buyruğu bunu anlatmaktadır. Haberde rivayet
edildiğine göre; "O elindeki çubukla işaret edecek ve yatağı olmaksızın
köşklerinden yahut oturduğu meclislerden dilediği yerde o ırmak
akacaktır."
İşte bütün bunlar,
kendilerine kendi hallerinden yana hoşnutluk verip kazandırmış bir yaşayıştır.
Bunlar hoşnutluğu gerçekleştireceklerdir. Bu yaşayış karşılıksız bir bağış ve
bir müsamahakarlık olmak üzere (sahiblerine) boyun eğdirilmiş ve itaatbir hale
getirilmiş olacaktır
"Artık onun anası
Haviye'dir" buyruğu cehennemi kastetmektedir Ona "ana" adını
vermesi kişinin annesine sığınması gibi ona sığınacağından dolayıdır Bu
açıklamayı İbn Zeyd yapmıştır ümeyye b, Ebi's-Salt'ın şu beyitinde de bu
anlamdadır: "Yer bizim barındığımız yerdir, o bizim anamızdır Kabirlerimiz
ondadır ve biz orada doğarız,"
Ateşe "Haviye"
denilmesinin sebebi ise, alabildiğine derin olan dibine doğru yukarıdan aşağıya
düşmesinden ötürüdür. Rivayet edildiğine göre "Haviye" cehennem
ateşinin en alt kapısının adıdır
Katade dedi ki:
"Artık onun anası Haviyedir." Yani varacağı yer cehennem ateşidir.
İkrime dedi ki: Ona bu ismin veriliş sebebi (cehennemliklerin) oraya tepesi
üzerine yuvarlanıp düşmesidir.
el-Ahfeş dedi ki:
"Onun anası" onun karar kılacağı yer, demektir Manalar birbirine
yakındır.
Şair de şöyle demiştir:
"Ey Amr! Eğer mızraklarımız sana ulaşacak olsaydı, Sen el-Haviye'ye
yuvarlanan kimse gibi olurdun,"
"Haviye";
"Yuvarlanılan yer" demektir "Anası onu kaybetti" denilir Bu
durumda olana da; (...) adı verilir "(Yavrusunu) kaybetmiş ana"
demektir Ka'b b, Sa'd el-Ganevı dedi ki: "Anası kaybetti onu; sabah
erkenden neyi gönderecektir? Ve gece geri döneceği vakit neyi eda
edecektir?"
"İki dağın
arasındaki (vadi)" ve buna benzer anlamları vardır. "O kimseler
uçuruma biri diğerinin ardınca düştü" anlamındadır.
"Onun ne olduğunu
sana ne bildirdi?" buyruğundaki "Onun ne olduğu" lafzının aslı;
(...) şeklindedir. Sonuna "he" sekt (susuş) için gelmiştir. Hamza,
el-Kisai, Yakub ve İbn Muhaysın vasl halinde "he" getirmeksizin:
"Onun ne olduğunu ... ateştir" diye okumuşlar, fakat vakf
yaptıklarında onunla (he-i sekt ile) vakıf yapmışlardır. Buna dair açıklamalar
daha önce el-Hakka Süresi'nde (19-34. ayetlerin tefsirinde) geçmiş
bulunmaktadır.
"(O), çok sıcak bir
ateştir." Sıcaklığı çok ileri derecededir. Müslim'in Sahih'inde Ebu
Hureyre'den rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Sizin şu Ademoğlunun yaktığı ateş, cehennem sıcağının yetmişte
biridir." Allah'a andolsun ki bu kadarı dahi yeterli idi ey Allah'ın
Rasülü, dediler. Peygamber şöyle buyurdu: "O (cehennem ateşi) buna
altmışdokuz kat daha üstündür. Herbir katı(nın harareti) bunun gibidir.''
Ebu Bekr (r.a)'den şöyle
dediği rivayet edilmiştir: Terazisi ağır gelecek olanların terazilerinin ağır
basmasının sebebi, o terazilerine hakkı koymuş olmalarıdır. Kendisinde hakkın
bulunduğu bir terazinin ağır gelmesi de gerçeğin bir gereğidir. Terazileri hafif
gelenlerin hafif geliş sebebi ise, terazilerine batılı koymuş olmalarıdır.
Kendisinde batılın konulmuş olduğu bir terazinin hafif gelmesi de gerçeğin bir
gereğidir.
Haberde Ebu Hureyre'den
nakledildiğine göre o, Peygamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu belirtmiştir:
"Ölüler kendilerine gelen bir ölüye ondan önce ölmüş birisini sorarlar. O:
O şahıs benden önce ölmüştü, size uğramadı mı, der. Onlar, Allah'a yemin olsun
ki hayır, derler. Bu sefer: İnna lillah ve inna ileyhi raciun, O anası
Haviye'ye götürüldü, O ne kötü bir anadır, ne kötü bir mürebbiyedir, der.'' Biz
bu hadisi bütünüyle "et-Tezkire" adlı eserimizde zikretmiş
bulunuyoruz.
Hamd Allah'a mahsustur.
(Karia Süresi burada sona ermektedir).
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN