LEYL 19 / 21 |
وَمَا
لِأَحَدٍ
عِندَهُ مِن نِّعْمَةٍ
تُجْزَى {19} إِلَّا
ابْتِغَاء
وَجْهِ
رَبِّهِ الْأَعْلَى
{20} وَلَسَوْفَ
يَرْضَى {21} |
19.
Üstelik onun üzerinde hiçbir kimsenin, karşılığı verilmesi gereken bir iyiliği
de yoktur.
20.
Ancak o, çok Yüce Rabbinin rızasını arayarak (bunu yapmıştır).
21.
Yakında da elbette razı olacaktır.
"üstelik onun
üzerinde hiçbir kimsenin karşılığı, verilmesi gereken bir iyiliği de
yoktur." Yani o, herhangi bir nimet ve iyiliğe karşılık vermek maksadı ile
tasadduk etmiyor. "Ancak o en yüce" yani alabildiğine Yüce
"Rabbinin rızasını arayarak" bu işi yapmaktadır. "Yakında da
elbette" alacağı mükafat sebebiyle "razı olacaktır."
Ata ve ed-Dahhak, İbn
Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: Müşrikler Bilal'e işkence
ediyorlardı O ise sürekli "ehad, ehad" diyordu. Peygamber (s.a.v.)
yanından geçerken: "Ehad -yani Yüce Allah- seni kurtaracaktır" diye
buyurdu. Sonra Ebu Bekir'e: "Ey Ebu Bekir, Bilal Allah uğrunda işkencelere
maruz bırakılmaktadır." dedi. Ebu Bekir, Resulullah (s.a.v.)'ın ne demek
istediğini anladı Hemen evine gitti. Bir rltıl altın aldı ve bu altını alıp,
Umeyye b. Halef'e götürdü. Ona: Bana Bilal'i satar mısın? dedi. Umeyye: Evet,
dedi. Ebu Bekir onu satın alıp, azad etti. Müşrikler: Ebu Bekir'in onu azad
etmiş olmasının tek sebebi mutlaka vaktiyle onun Ebu Bekir'e yapmış olduğu bir
iyilik olmalıdır, dediler. Bunun üzerine "üstelik onun üzerinde" yani
Ebu Bekir'in üzerinde "hiçbir kimsenin karşılığı verilmesi gereken bir
iyiliği" ona yapmış olduğu bir ihsanı ve bir lutfu "de yoktur."
Bilakis o bu işi "ancak o çok Yüce Rabbinin rızasını arayarak"
yapmıştır.
Bir diğer açıklamaya
göre Ebu Bekr, Umeyye b. Halef'den Bilal'i bir elbise ve on okka karşılığında
satın almış ve Allah için azad etmişti. Bunun üzerine: "Şüphesiz sizin
yapıp ettikleriniz çeşit çeşittir" buyruğu nazil oldu.
Said b. el-Müseyyeb dedi
ki: Bana ulaştığına göre Umeyye b. Halef, Ebu Bekir kendisine: Onu bana satar
mısın? deyince, Ebu Bekir'e: Evet ben onu sana Nistas karşılığında satarım,
demişti. Nistas da Ebu Bekir'in bir kölesi idi. Onbin dinarı, köleleri,
cariyeleri, davarları vardı Müşrik bir kimse idi. Ebu Bekir onu sahib olduğu
mal kendisinin olması şartı ile müslüman olmasını teklif etti, kabul etmedi.
Bunun üzerine Ebu Bekir Bilal karşılığında Nistas'ı sattı Müşrikler: Ebu
Bekir'in, Bilal'e bu işi yapmasının tek sebebi, Bilal'in vaktiyle ona yapmış
olduğu bir iyiliktir, dediler. Bunun üzerine: "üstelik onun üzerinde,
hiçbir kimsenin karşılığı verilmesi gereken bir iyiliği de yoktur. Ancak o çok
Yüce Rabbinin rızasını arayarak ... " buyruğu nazil oldu. Burada
"ancak ... rızasını arayarak" buyruğu munkatı bir istisnadır. Bundan
dolayı nasb ile gelmiştir. Bu (munkatı istisna olmak bakımından): (...): Evde hiçbir
kimse yoktur, ancak bir eşek müstesna demeye benzer. Ref' ile gelmesi de
mümkündür. Zaten Yahya b. Vessab ref' ile (...) diye okumuştur. Bu da
müstesnanın merfu gelmesi caizdir, diyenlerin görüşüne uygundur. Her iki görüşe
uygun olarak Bişr b. Ebi Hazim'in şu beyiti nakledilmiştir: "Artık o
ıpıssız ve bomboş kalıverdi hiçbir ünsiyet verecek dost yok orada, Gidip gelen
yabani inek yavruları ile erkek deve kuşları dışında."
Şairin şu beyitinde de
böyledir: "O bir belde ki, orada ünsiyet verecek hiçbir kimse yok, Yabani
inek yavruları ile kumrala çalan beyaz renkli develer dışında."
Kur'an-ı Kerim'de de:
"İçlerinden pek azı müstesna bunu yapmazlardı." (en-Nisa, 66)
buyruğunda da böyledir. Daha önceden (belirtilen ayetin tefsirinde) geçmiş
bulunmaktadır.
"O çok Yüce Rabbinin
rızasını arayarak" O'nun rızasını ve O'na yakınlaştıracak yollar demektir.
"O çok yüce" anlamındaki lafız, yücelik sıfatlarına layık olan
"Rab"in sıfatlarındandır.
"Rabbinin
rızasını" anlamındaki lafızların mana cihetiyle "mefulün leh"
olması da mümkündür. Çünkü ifade: O (birilerinin) nimetine mükafat vermek için
değil, ancak Rabbinin rızası için malını verir, anlamındadır.
"Yakında da elbette
razı olacaktır." Yani Yüce Allah, pek yakında ona kendisini razı edecek
şeyleri verecektir. Çünkü ona dünyada yapmış olduğu harcamaların kat kat
fazlasıyla karşılığını verecektir.
Ebu Hayyan et-Teymi,
babasından, o Ali (r.a)'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resulullah
(s.a.v.) buyurdu ki: "Allah, Ebu Bekir'e rahmetini ihsan etsin. Bana
kızını verdi. Hicret yurduna beni (sağladığı binekle) taşıdı ve kendi öz
malından Bilal'i azad etti.''
Ebu Bekir onu satın
alınca, Bilal kendisine: Sen beni kendi işini görmek için mi satın aldın? Yoksa
Allah için çalışmak için mi satın aldın? diye sordu. Ebu Bekir: Allah için
çalışmak için satın aldım, dedi. Bunun üzerine Bilal: O halde beni Allah için
çalışmak üzere serbest bırak, dedi. Ebu Bekir de onu azad etti.
Ömer b. el-Hattab (r.a):
Ebu Bekir bizim efendimizdir ve bizim efendimizi -Bilal (r.a)'ı kastederek- azad
etmiştir, derdi.
Ata -ki İbn Abbas'tan da
rivayet edilmiştir- şöyle demiştir: Bu süre kendisine ait bir bahçe
karşılığında satın aldığı bir hurma ağacı dolayısıyla Ebu'd-Dehdah hakkında
inmiştir. es-Salebi'nin, Ata'dan naklettiğine göre bu böyledir.
el-Kuşeyri'nin İbn
Abbas'tan rivayet ettiğine göre; kırk hurma ağacı karşılığında; demiş, fakat
bahçesini verip bunları satın alan adamın adını vermemiştir.
Ata dedi ki: Ensardan
birisinin bir hurma ağacı vardı. Bu hurma ağacının taze iken bazı hurmaları
komşusunun evine düşüyor, çocukları alıp bu hurmaları yerdi. Peygamber
(s.a.v.)'a bu durumdan şikayetçi olunca, Peygamber ona: "Cennetteki bir
hurma ağacı karşılığında onu satar mısın?" dedi. Adam kabul etmedi. Dışarı
çıktığında Ebu'd-Dehdah ile karşılaştı. Ebu'd-Dehdah ona:
Bu hurma ağacını bana
-kendisine ait olan bahçenin adı olan- Hüsna karşılığında satar mısın? dedi.
Adam, bu ağaç senin olsun, dedi. Ebu'd-Dehdah, Peygamber (s.a.v.)'a gelip: Ey
Allah'ın Resulü bu hurma ağacını benden cennetteki bir hurma ağacı karşılığında
satın al, dedi. Peygamber: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki
aldım" diye buyurdu. Ebu'd-Dehdah: O ağaç senindir ey Allah'ın Rasülü,
dedi. Peygamber (s.a.v.) ensardan olan o şahsın komşusunu çağırdı ve ona:
"O ağacı al" diye buyurdu. İşte: "Andolsun örtüp bürüdüğü zaman
geceye" (1. ayet) süresi sonuna kadar Ebu'd-Dehdah'ın bahçesi ile hurma
ağacının sahibi hakkında nazil olmuştur. "Artık kim verir ve
sakınırsa" buyruğu ile kastedilen Ebu'd-Dehdah'dır. "O
el-Hüsna'yı" yani mükafatı "doğrularsa, Biz de ona en
kolayolanı" yani cenneti "kolaylaştırırız amma kim cimrilik eder ve
kendisini müstağni görür" yani ensardan sayılan o zat "o el-Hüsna'yı
da" yani mükafatı da "yalanlarsa, Biz de ona en zor olanı" yani
cehennemi "kolaylaştırırız, Alçaldığı zaman" öleceği vakit "malı
kendisine fayda vermez .., Oraya yalanlayıp yüz çeviren, o en bedbaht olandan
başkası girmez" buyruğu ile Hazrecli o şahıs kastedilmektedir ki, münafık
bir kimse idi (ensardan görünürdü) ve münafıklığı üzere öldü.
" ... malını
temizlenmek için" o hurma ağacının bedeli olarak "veren çok sakınan
kimse ise" yani Ebu'd-Dehdah "ondan uzaklaştırılacaktır. üstelik onun
üzerinde hiçbir kimsenin karşılığı verilmesi" ve bunun için
mükafatlandırması "gereken bir iyiliği de yoktur." Yine burada
kastedilen kişi Ebu'd-Dehdah'tır.
"Yakında da"
Allah onu cennete girdireceği vakit "elbette razı olacaktır." Ancak
çoğunluk sürenin Ebu Bekr (r.a) hakkında indiği görüşündedir. Bu görüş İbn
Mesud, İbn Abbas, Abdullah b. ez-Zübeyr ve diğerlerinden de rivayet edilmiştir.
Ebu'd-Dehdah'a dair bir başka haber ile ilgili rivayeti daha önceden el-Bakara
Süresi'nde Yüce Allah'ın: ''Allah'a güzel bir ödünç verecek olan kimdir?"
(el-Bakara, 245) buyruğunu açıklarken (1. başlıkta) zikretmiş bulunuyoruz. Yüce
Allah en iyi bilendir.
(Leyl Süresi burada sona
ermektedir. Allah'a hamd olsun).
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN