BELED 5 / 9 |
أَيَحْسَبُ
أَن لَّن
يَقْدِرَ
عَلَيْهِ أَحَدٌ {5} يَقُولُ
أَهْلَكْتُ
مَالاً لُّبَداً
{6} أَيَحْسَبُ
أَن لَّمْ
يَرَهُ
أَحَدٌ {7} أَلَمْ
نَجْعَل
لَّهُ
عَيْنَيْنِ {8}
وَلِسَاناً
وَشَفَتَيْنِ
{9} |
5. O,
hiç kimsenin kendisine asla güç yetiremeyeceğini mi sanır?
6. O,
der ki: "Ben yığın yığın mal tükettim."
7. O,
kimsenin kendisini asla görmediğini mi zanneder?
8. Biz,
ona iki göz vermedik mi;
9. Bir de
bir dil ve iki dudak?
"O, hiç kimsenin
kendisine asla güç yetiremeyeceğini mi sanır?" Yani Ademoğlu Yüce Allah'ın
kendisini asla cezalandırmayacağını mı sanır?
"O, der ki: Ben
yığın yığın" pek çok miktarda "mal tükettim" harcayıp, bitirdim.
"O, kimsenin
kendisini asla görmediğini" gözetmediğini "mi zanneder.?"
Bilakis Yüce Allah, onun
bu halini bilir. O bakımdan o, hiç de harcamadığı halde "ben yığın yığın
mal tükettim" sözünde yalancıdır.
Ebü Hureyre rivayetle dedi
ki: Kul durdurulur. Ona: Sana rızık olarak verdiğim malı nasıl kullandın? diye
sorulur. O: O malı, infak ettim, onun zekatını verdim, der. Sanki sen bu işi,
bu kişi cömerttir, denilsin diye yapmış gibisin, böyle de denildi. Sonra da
verilen emir üzerine cehennem ateşine atılır.
Said'den rivayete göre
o, Katade'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Sana malını nereden topladın ve
onu nasıl harcadın? diye sorulacaktır. İbn Abbas'tan da şöyle dediği rivayet
edilmiştir: Ebu'I-Eşeddin (veya el-Eşeddeyn) şöyle derdi: Ben Muhammed'e
düşmanlık uğrunda çok mal harcayıp, tükettim. Halbuki o, yalan söylüyordu
Mukatil dedi ki: Bu
buyruk, el-Haris b. Amr b. Nevfel hakkında inmiştir.
O, bir günah işledi,
Peygamber (s.a.v.)'dan fetva sordu. Peygamber ona keffarette bulunmasını
emretti. Şöyle dedi: Muhammed'in dinine girdiğimden beri malım, verdiğim
keffaretlerle ve nafakalarla zaten bitip tükendi. Onun söylediği bu sözler,
yapmış olduğu infaklar dolayısıyla bir çeşit haddini aşma olabilir. O takdirde
bu, onun tuğyan ettiği anlamına gelir; yahutta yaptığı bu harcamalara
üzüldüğünü ifade etmiş olabilir. O vakit, bu yaptıklarına pişmanlık duymuş
demektir.
Ebu Cafer "yığın
yığın" anlamındaki; (...) lafzını "be" harfini üstün ve şed-
deli olarak; (...)'in
çoğulu diye okumuştur. "Rüku eden" lafzının çoğulunun: (...);
"Secde eden"in çoğulunun (...) diye; "Şahid"in çoğulunun
(...) diye gelmesi ve benzerlerinde olduğu gibi.
Mücahid ve Humeyd ise
"be" ve "lam" harflerini ötreli ve şeddesiz olarak;
(...)'in çoğulu diye okumuşlardır. Diğerleri ise, "lam" harfini
ötreli ve kesreli, "be" harfini üstün ve şeddesiz olarak; (...)'in
çoğulu diye okumuşlardır ki bu da; "Kat kat olup katlanan şey" demek
olup, bununla çokluk kastedilir. Buna dair açıklamalar daha önceden el-Cin Süresi'nde
(19. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
Peygamber (s.a.v.)'dan
rivayet edildiğine göre " ... mi sanır?" anlamındaki; (...) buyruğunu
her iki yerde de "sin" harfini ötreli okuduğu rivayet edilmiştir.
el-Hasen dedi ki: O
diyor ki: Ben çok mal harcayıp tükettim. Bundan ötürü beni kim hesaba
çekecektir? Beni bırak da ben onu hesaba çekeyim. Yüce Allah'ın, onu hesaba
çekmeye kadir olduğunu, Yüce Allah'ın onun yaptığı her şeyi gördüğünü bilmiyor
mu? Daha sonra, üzerindeki nimetlerini sayıp dökerek şöyle buyurmaktadır:
"Biz, ona"
kendileriyle gördüğü "iki göz vermedik mi?" Kendisiyle konuştuğu
"bir de dil" ve ağzını kendileri ile kapattığı "iki dudak"
vermedik mi? Yani bunları yapan Bizleriz. O halde, onu öldükten sonra diriltmeye
ve işlediklerini sayıp dökmeye, kadir olanlarız.
Ebü Hazim dedi ki:
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Yüce Allah buyurdu ki: Ey Ademoğlu!
Sana haram kıldığım hususlar hakkında dilin seninle çelüşmeye girişecek olursa,
iki kapak ile Ben ona karşı sana yardım etmiş bulunuyorum, sen de o kapakları
kapat. Sana haram kıldığım hususlarda şayet gözün seninle çekişecek olursa,
sana onlara karşı iki kapak ile destek vermiş bulunuyorum. O kapakları kapat.
Eğer sana haram kıldığım hususlarda fercin seninle çekişecek olursa, ona karşı
sana iki kapak ile destek vermiş bulunuyorum, kapat."
"Dudak"
lafzının aslı; (...) olup, bundan "he" hazfedilmiştir. Küçültme ismi:
(...) şeklinde, çoğulu ise; (...) diye gelir. (...) ile (...) diye de
kullanılır. "He" ile çoğul yapılması kıyasa daha uygun,
"vav" ile çoğul yapılması daha umumidir. Bu haliyle
"seneler" anlamındaki; (...)'e benzetilmektedir.
el-Ezher'i şöyle
demiştir: Vasl halinde; "Bu bir dudaktır" denilir.
"He" ile:
(...) diye de kullanılır.
Katade dedi ki: Aslında
Allah'ın nimetleri apaçıktır. Yüce Allah, şükredesin diye onları sana da
saydırıp döktürmektedir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN