FECR 6 / 7 |
أَلَمْ
تَرَ كَيْفَ
فَعَلَ
رَبُّكَ
بِعَادٍ {6} إِرَمَ
ذَاتِ
الْعِمَادِ {7} |
6.
Görmedin mi Rabbinin nasıl ettiğini Ad kavmine?
7.
Yüksek direkli İrem'e?
"Görmedin mi
Rabbinin" mutlak malikin ve yaratıcının "nasıl ettiğini Ad
kavmine?" buyruğundaki "Ad kavmine" buyruğu genel olarak tenvinli
okunmuştur. Ancak el-Hasen ve Ebu'I-Aliye "İrem"e izafe ederek
"İrem'in Ad'ine" diye okumuşlardır.
Bunu izafe yapmaksızın
okuyanlar "İrem"i Ad'in ismi olarak kabul etmiş ve bunu gayr-ı
munsarıf bir isim olarak değerlendirmiştir. Çünkü böyle okuyanlar
"Ad"i babalarının adı, "İrem"i ise kabilenin adı olarak
kabul etmiş ve onu bedel ya da atf-ı beyan olarak okumuştur.
İzafe ile olnıyup bunu
gayr-ı munsarıf okuyanlar ise, İrem'i annelerinin ya da beldelerinin ismi
olarak kabul etmiştir. İfadenin takdiri de: İremli Ad'e ... şeklindedir. Yüce
Allah'ın: "...Şehre sor" (Yunus, 82) buyruğunda ("şehrin
ahalisine sor" anlamında) olduğu gibidir.
Bu lafız ister kabile,
ister bir yer adı olsun marifeliği ve müennesliği dolayısıyla munsarıf
değildir. "İrem" lafzı genel olarak hemze kesreli olarak okunmuştur.
Yine el-Hasen'den her
iki lafzın son harfleri üstün olarak "İrem'in Ad'ine" diye okuduğu
rivayet edildiği gibi, tahfif olmak üzere "ra" sakin; (...) diye de
okunmuştur. Yüce Allah'ın: "Gümüş paranız ile" (el-Kehf, 19)
buyruğunun ("ra" harfi sakin) okunduğu gibi (okunmuştur).
"Ad kavmine, yüksek
direkli İrem'e" anlamındaki buyruk; (...) şeklinde "İrem"
lafzının "yüksek direkli" anlamındaki buyruğa izafet edilmesi
suretiyle de okunmuştur.
İrem: Alamet, bayrak
demektir. Alamet (bayrak) sahibleri olan Ad'e demek olur.
"Ad kavmine, yüksek
direkli İrem'e" anlamındaki buyruk; "Ad kavmine ki, o direkler sahibi
olanları içi boş ve çürümüş hale getirdi'' diye de okunmuştur ki; Allah, o
direkler sahibini çürük ve içi boşalmış hale soktu, demektir.
Mücahid, ed-Dahhak ve
Katade hemzeyi üstün olarak; (...) diye okumuşlardır. Mücahid dedi ki: Bu
lafzın hemzesini üstün olarak okuyanlar onları alametler, direkler demek olan
"aram"a benzetmiş olur ki, bunun tekili; (...) ) şeklinde gelir.
İfadede takdim ve tehir bulunmaktadır. Yani: Fecre, şuna ve şuna andolsun ki;
şüphesiz ki Rabbin gözetlemektedir ... görmedin mi ... demektir.
Ad ve Semud'un durumu
onlar tarafından oldukça biliniyor idi. Çünkü bunlar Arab topraklarında
yaşamışlardı. Semud kavminin Hicr'i bugün dahi mevcuttur. Firavun'u da
komşuları olan kitab ehlinden işitmişlerdi. Ona dair haberler de yaygındı.
Firavun'un yaşadığı topraklar da Arap topraklarına bitişiktir. Bu anlamdaki
açıklamalar daha önceden el-Buruc Suresi'nde (17-19. ayetlerin tefsirinde) ve
başka yerlerde geçmiş bulunmaktadır.
"Ad'e" Ad
kavmine demektir.
Şehr b. Havşeb, Ebu
Hureyre'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Ad kavminden bir kişi, evin
kapısının bir kanadını taştan yapardı. Bu ümmetten beşyüz kişi bir araya
gelecek olsalar onu yerinden hareket ettiremezlerdi. Yine Ad kavminden birisi
ayağını yere sokuyor, yerin içerisine gömülüyordu.
"İrem"in
Nuh'un oğlu Sam olduğu söylenmiştir ki, bu İbn İshak'ın görüşüdür. Ata'nın, İbn
Abbas'tan rivayetine göre -ki bu aynı zamanda İbn İshak'tan da nakl edilmiştir-
o şöyle demiştir: Ad, İrem'in oğlu idi. Bu açıklamaya göre İrem, Ad'in babası
olmaktadır. Ad, İrem'in oğlu, o Avs'ın oğlu, o Sam'ın oğlu, o da Nuh'un
oğludur. Birinci görüşe göre ise Ad'in dedesinin adıdır. İbn İshak dedi ki:
Nuh'un oğlu Sam'ın çocukları vardı. Bunlardan birisi İrem, diğeri ise
Erfahşed'dir. Sam'ın oğlu İrem'den dünyaya gelenler arasında Amalikalılar,
Firavunlar, zorbalar, azgın ve isyankar hükümdarlar vardır.
Mücahid dedi ki:
"İrem", ümmetlerden bir ümmettir. Yine ondan nakl edildiğine göre
"İrem" kadim ve eski anlamındadır. Bunu İbn Ebi Necih de rivayet
etmiştir. Yine Mücahid'den nakledildiğine göre, İrem; güçlü kuvvetli olan
demektir. Katade dedi ki: İrem, Ad'den bir kabiledir.
İki Ad'in olduğu
söylenmiştir. Birinci Ad, İremlilerdir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Muhakkak ki önceki Ad kavmini onun helak ettiğini ... " (en-Necm,
50) Buna göre Nuh'un oğlu Sam, onun oğlu İrem, onun oğlu Avs, onun oğlu Ad'in
soyundan gelenlere Ad denilmiştir. Tıpkı Haşim oğullarına Haşim denilmesi gibi.
Sonraları bunların ilk dönemde gelenlerine birinci Ad denilmiştir. İrem ise,
onların büyük babalarının adı ile aldıkları adlarıdır. Bunlardan sonra
gelenlere de sonraki Ad denilmiştir. İbnu'r-Rukayyat şöyle demiştir: "Bu
öyle eski bir şan ve şereftir ki, onların ilki onu inşa etmiştir (Bu ilkleri)
Ad'e yetişmiş, ondan önce de İrem'e."
Mamer dedi ki: Ad ile
Semud'un neseblerinin kavuştuğu yer "İrem"dir. Nitekim, İrem'in Ad'i ve
Semud'un Ad'i deniliyor idi.
"Yüksek direkli
İrem'e ki, onun şehirlerde benzeri yaratılmamıştı", buyruğu hakkında
Ata'nın rivayetine göre İbn Abbas şöyle demiştir: Onlardan birisinin boyu
-kendi ziraı ölçü alınarak- beşyüz zira idi. Kısa boylularının boyu ise üçyüz
zira idi.
Yine İbn Abbas'tan
rivayet edildiğine göre, onlardan birisinin boyu yetmiş zira imiş.
İbnu'I-Arabi dedi ki:
Ancak bu batıldır. Çünkü sahih hadiste şöyle buyurulmuştur: "Allah Adem'i
yukarı doğru boyu altmış zira olarak yarattı. İnsanların yaratılışı şu ana
kadar eksilmeye devam edip durmaktadır. ''
Katade'nin iddia
ettiğine göre, onlardan bir kişinin boyu oniki zira imiş, Ebu Ubeyde dedi ki:
"Yüksek direkli" yüksek ve uzun boylu demektir.
Nitekim bir kimse uzun
boylu olduğu takdirde "Uzun boylu adam" denilir. Buna benzer bir
açıklama İbn Abbas ve Mücahid'den nakledilmiştir.
Yine Katade'den şöyle
dediği nakledilmektedir: Onlar kavimlerinin direkleri (efendileri) idiler.
Nitekim: "Filan kişi kavmin amıdidir ve onların amududur" denilir ki,
onların efendisidir, demektir,
Yine ondan
nakledildiğine göre, onlara böyle denilmesinin sebebi bolluktan istifade etmek
için evleri ile yerden yere göç etmeleri idi, Bunların çadırları ve direkleri
vardı. Onlar yağmurun yağdıkları yerlere göç ediyorlar ve meraları arayıp
duruyorlar. Sonra da tekrar asıl konakladıkları yerlerine geri dönüyorlardı.
"Yüksek
direkli" tabirinin direkler üzerinde yükseltilmiş binaları olan, anlamında
olduğu da söylenmiştir. Bunlar direkler dikiyor ve onların üzerlerine
saraylarını inşa ediyorlardı.
İbn Zeyd dedi ki:
"Yüksek direkli" direklerle yapıları muhkem ve sağlam kılınmış
anlamındadır.
es-Sıhah'ta şöyle
denilmektedir: "Yüksek direkler" yüksek binalar demektir. Hem
müzekker, hem müennes olarak kullanılır. Amr b, Külsum dedi ki: "Bizler
öyle kimseleriz ki, kabilenin direkleri eğer yıkılırsa İçerdeki eşyalar
üzerine; yakınlarımızda bulunanları koruruz,"
ed-Dahhak dedi ki:
"Yüksek direkli" güç ve şiddet sahibi demektir. Bu da direklerin
güçlü oluşundan alınmış bir manadır. Buna delil Yüce Allah'ın: "Gücü,
bizden daha üstün kim vardır, dediler" (Fussilet, 15) buyruğudur.
Avf, Halid er-Rib'ı'den:
"Yüksek direkli İrem'e" buyruğu hakkında: O Dımaşk'dır, dediğini
rivayet etmektedir. Aynı zamanda bu İkrime ve Said el-Makburi'nin de görüşüdür.
Bunu İbn Vehb ve Eşheb, Malik'ten rivayet etmiştir.
Muhammed b. Ka'b
el-Kurazi dedi ki: Bu İskenderiye şehridir.
DEVAM VE SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ
LİNK’E TIKLAYIN