ĞAŞİYE 12 / 16 |
فِيهَا
عَيْنٌ
جَارِيَةٌ {12}
فِيهَا
سُرُرٌ مَّرْفُوعَةٌ
{13} وَأَكْوَابٌ
مَّوْضُوعَةٌ
{14}
وَنَمَارِقُ
مَصْفُوفَةٌ
{15} وَزَرَابِيُّ
مَبْثُوثَةٌ
{16} |
12.
Orada akan bir pınar vardır.
13.
Orada yüksek tahtlar vardır.
14.
Yerleştirilmiş sürahiler;
15.
Dizilmiş yastıklar,
16. Ve
etrafa yayılmış, son derece kıymetli yaygılar vardır.
"Orada" kaynayıp
coşan su, yerin üstünde yatakları bulunmaksızın, lezzetli çeşitli içeceklerden
"akan bir pınar vardır." Daha önce el-İnsan Süresi'nde (6. ayetin
tefsirinde) orada birden çok pınarların bulunduğuna dair açıklamalar geçmiş
bulunmaktadır. O halde burada "bir pınar" birçok pınarlar
anlamındadır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
"Orada yüksek
tahtlarvardır." Rivayet olunduğuna göre bu tahtların yüksekliği, Yüce
Allah dostunun sahib olduğu, etrafındaki mülkü görmesi için sema ile arz arası
kadar olacaktır.
"Yerleştirilmiş
sürahiler" yani ibrikler ve kablar vardır. İbrik; kulpu ve emziği olana
denilir. Sürahi ise; kulpu ve emziği olmayan su kabına denilir. Buna dair
açıklamalar daha önceden ez-Zuhruf Süresi'nde (71. ayetin tefsiri, 2. başlık ve
devamında) ve başka yerlerde geçmiş bulunmaktadır.
"Dizilmiş"
biri diğerinin yanında "yastıklar" vardır. Bunun tekili: (...)'dir.
Şair şöyle demiştir: "Ve bizler kaseleri çokça içenlerimiz ile Ebu Kablis
arasında, yastıklar üzerinde gezdirir dururuz."
Bir başka şair de şöyle
demektedir: "Olgun yaşlılar ve yüzleri güzel gençler, Dizilmiş tahtlar ve
yastıklar üzerinde."
es-Sıhah'ta şöyle
denilmektedir: "(...) ile (...): Küçük yastık" demektir.
("Nun" harfi) kesreli olarak; (...) da bu anlamdadır ki; bu Yakub'un
naklettiği bir söyleyiş tarzıdır. (Arapların) devenin eğeri üzerindeki küçük
yastığa da bu ismi verdikleri olur. Bu açıklama Ebu Ubeyd'den nakledilmiştir.
"Ve etrafa
yayılmış, son derece kıymetli yaygılar vardır." Ebu Ubeyde dedi ki:
"Yaygılar" demektir. İbn Abbas dedi ki: "İnce kadifeleri bulunan
küçük yastıklar" demektir. Bunun tekili, (...) diye gelir. elKelbi ve
el-Ferra da böyle demişlerdir.
"Etrafa
yayılmış" yayılmış, serilmiş demektir. Bu açıklamayı Katade yapmıştır.
Biri diğerinin üstünde
diye de açıklanmıştır ki, bu da İkrime'nin görüşüdür. Pek çok diye de
açıklanmıştır. Bu da el-Ferra'nın görüşüdür. Meclislerde etrafa dağılmış diye
de açıklanmıştır. Bu açıklama da el-Kutebi'ye aittir.
Derim ki: Bu daha
doğrudur. Çünkü bunlar (bu değerli yaygılar) pekçok ve etrafa yayılmış
olacaktır. "Ve orada her çeşit canlıyı üretip yaymasında" (el-Bakara,
164) buyruğunda da aynı kökten gelen lafız kullanılmıştır.
Ebu Bekr el-Enbari dedi
ki: Bize Ahmed b. el-Huseyn anlattı, dedi ki: Bize Huseyn b. Arafe anlattı,
dedi ki: Bize Ammar b. Muhammed anlattı, dedi ki: Ben Mansur b. el-Mutemir'in
arkasında namaz kıldım. O: "Sana örtüp bürüyenin haberi geldi ya" O.
ayet) süresini okudu. Bu sürede: "Ve etrafa yayılmış, son derece kıymetli
yaygılar vardır." Orada nimetler içerisinde huzurla yaslanmış
olacaklardır, diye okudu.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN