A’LA 18 / 19 |
إِنَّ هَذَا
لَفِي
الصُّحُفِ
الْأُولَى {18} صُحُفِ
إِبْرَاهِيمَ
وَمُوسَى {19} |
18.
Şüphe yok ki bu, önceki sahifelerde,
19.
İbrahim ile Musa'nın sahifelerinde de vardır.
"Şüphe yok ki bu,
önceki sahifelerde ... vardır" buyruğu hakkında Katade ve İbn Zeyd şöyle demişlerdir:
Bununla "halbuki ahiret, hem daha hayırlı, hem de daha kalıcıdır"
(17. ayet) buyruğunu kastetmektedir. Yine şöyle demişlerdir: Duyduğunuz gibi
şanı Yüce Allah'ın kitapları, ardı arkasına ahiretin dünyadan daha hayırlı ve
daha kalıcı olduğunu belirtip, durmuşlardır.
el-Hasen: "Şüphe
yok ki bu önceki sahifelerde vardır" buyruğu hakkında şöyle demiştir:
Kastedilen şanı Yüce Allah'ın bütün kitablarıdır. el-Kelbi de şöyle demiştir:
"Şüphe yok ki bu önceki sahifelerde ... vardır" buyruğu ile "Gerçek
şu ki umduğunu elde eder" (14. ayet) buyruğundan itibaren sürenin sonuna
kadar olan bölümleri kastetmektedir. Çünkü ileride gelecek olan Ebu Zerr'in
rivayet ettiği hadis, bunu ifade etmektedir.
İkrime'nin İbn Abbas'tan
rivayet ettiğine göre o; "Şüphe yok ki bu önceki sahifelerde ...
vardır" buyruğu hakkında: "(Maksat) bu süredir" demiştir.
ed-Dahhak da şöyle
demiştir: Şüphe yok ki bu Kur'an-ı Kerim, önceki sahifelerde yani kitablarda
vardır.
"İbrahim ile
Musa'nın sahifelerinde" buyruğunda kastedilen onlara indirilen
kitaplardır. Burada muayyen olarak lafızların "sahifeler"de
bulunduğunu kastetmiş değildir. Buyruk, anlamının yer aldığını ifade
etmektedir. Yani bu sözlerin ihtiva ettiği anlam, sözü edilen o sahifelerde
zikredilmiştir.
el-Acurri, Ebu Zerr'in
rivayet ettiği hadiste şöyle dediğini kaydetmektedir:
Ey Allah'ın Rasülü
dedim, İbrahim'in sahifelerinde ne vardır? O şöyle buyurdu: "Tümüyle
ibretli örnekler ihtiva ediyordu: Ey saltanat sahibi, sınanan ve aldanış
içerisinde bulunan kral! Ben seni dünyayı üstüste yığman için göndermedim.
Fakat Ben seni mazlumun Bana dua etmesine gerek bırakmayasın diye gönderdim.
Çünkü Ben bir kafirin ağzından dahi çıksa mazlumun duasını geri çevirmem. Yine
o sahifelerde ibretli örnekler vardı: Akıllı bir kimsenin zamanını üç bölüme
ayırması gerekir. Bir bölümünde Rabbine seslensin, O'nunla başbaşa kalsın. Bir
bölümünde kendisini hesaba çeksin. Yüce Allah'ın ona yaptıkları üzerinde ve
O'nun sanatında tefekkür etsin. Bir bölümünde de yiyecek ve içecek gibi
ihtiyaçlarını karşılasın. Akıllı olan bir kimsenin ancak şu üç işle uğraşması
gerekir: Ya ölümden sonra diriliş için azık, ya yaşamak için bir şeyler
kazanmak, yahutta haram olmayan bir lezzetle uğra şmak. Yine akıllı bir
kimsenin zamanını basiretle değerlendirmesi, işine yönelmesi, dilini muhafaza
etmesi gerekir. Konuştuklarını ameli cümlesinden sayan bir kimse ise, kendisini
ilgilendiren az miktardaki hususlar dışında konuşmaz."
Ebu Zerr dedi ki: Ey Allah'ın
Resulü ya Musa'nın sahifelerinde neler vardı? diye sordum. Şöyle buyurdu:
"Hepsi ibretli şeylerdi: Kesin olarak öleceğine inanan bir kimsenin nasıl
sevindiğine hayret ederim. Kadere kesin olarak iman eden bir kimsenin nasıl
bitkin düşercesine çabalayıp durduğuna hayret ederim. Dünyayı ve dünyanın
hallerinin değişip durduğunu gören bir kimsenin kalb huzuru ile dünyaya nasıl
meylettiğine hayret ederim. Yarın hesaba çekileceğine kesin olarak inanan
kimsenin nasıl amel etmediğine hayret ederim."
Ebu Zerr dedi ki: Ey
Allah'ın Rasülü, dedim. İbrahim ve Musa'nın ellerinde bulunanlar kabilinden
senin üzerine indirilenlerden bizim elimizde bir şey var mıdır? diye sordum,
şöyle buyurdu: "Evet, ey Ebu Zerr. "Gerçek şu ki, umduğunu elde eder
iyice temizlenen ve Rabbinin adını anarak namaz kılan. Oysa siz dünya hayatını
tercih edersiniz. Halbuki Ahiret hem daha hayırlı, hem de daha kalıcıdır. Şüphe
yok ki bu önceki sahifelerde İbrahim ile Musa'nın sahifelerinde de vardır"
buyruklarını okudu ... Daha sonra (Ebu Zerr) hadisin geri kalan bölümlerini
zikretti.
(A'la Süresi burada sona
ermektedir. Allah'a hamd olsun).
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN