A’LA 9 |
فَذَكِّرْ
إِن
نَّفَعَتِ
الذِّكْرَى |
9. O halde -eğer öğüt
fayda verirse- sen de öğüt ver.
"O halde" ey
Muhammed "-eğer öğüt fayda verirse- sen de" Kur'an-ı Kerim ile
kavmine "öğüt ver" demektir.
Yunus'un rivayetine göre
el-Hasen şöyle demiştir: Bu, mü'minler için bir öğüt, kafirlere karşı da bir
delildir.
İbn Abbas da şöyle
derdi: Senin verdiğin öğüt benim dostlarıma fayda verir, düşmanlarıma ise fayda
vermez.
el-Cürcani dedi ki:
Fayda vermeyecek olsa dahi hatırlatmak, öğüt vermek vaciptir. Buyruk: İster
fayda versin, ister vermesin, sen öğüt ver, demektir. "İster
vermesin" kısmı hazfedilmiştir. Nitekim: "Sizi sıcaktan koruyacak
elbiseler" (en-Nahl, 81) buyruğunda da böyledir.
Buyruğun muayyen bir
takım kimseler hakkında özel olduğu da söylenmiştir. Bir diğer görüşe göre
buradaki: " ... se" " ... ikçe" anlamındadır. Yani öğüt
fayda verdiği sürece, sen de fayda ver. Bu durumda bu edat şart anlamını
taşımış olmaz Çünkü öğüt her durumda fayda verir. Bu açıklamayı İbn Şecere
yapmıştır.
Kimi Arapça
bilginlerinin belirttiklerine göre; burada: " ... se" edatı; (...)
anlamındadır. Öğüt faydalı olduğu zaman veya öğüt faydalı olduğu için (öğüt
ver), demek olur. Yüce Allah'ın "Sizler eğer mü'min iseniz en üstün
olanlar sizlersiniz" (Al-i İmran, 139) buyruğunda olduğu gibi. Bu da;
"Çünkü sizler ... lersiniz" demektir. Onların üstünlüklerini ancak
iman ettikten sonra kendilerine haber vermiştir. Buyruğun:
"....iştir" (öğüt fayda vermiştir) anlamında olduğu da söylenmiştir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN